28 Mayıs 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

28 Mayıs 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Demokrasi softalığı K............ Minbiltin Birgen D ikkat ediyorum: Bizim memleket müncvverleri a rasında bir demokrasi soft. peyda oklu, Fransız ihtilâlinin ya- digârı olan bir takım fikirler ve kâideler, yani kilablara yazılmış bir takım nazari düsturlar, bilhas. Sa bir zamandanberi bir kısım mürnevverlerimiz arasında yeni den revaç kazandı. Eski medrese. lerde de eski zaman münevverleri bu tarda bir takım kaideler öğ- rTenirler ve bunları dillerine vird ederek söyleyip (gezerlerdi. Bu kaidelerin, nazari mefhumlerm hattâ sevdalıları bile bulunurdu. Güzel sözlerle süslenmiş olan bu nazariyeleri hayata ları bununla kendilerini hiç alâkadar bist mezlerdi. Realist halk, yani muztarib in. sanlar kütlesi, bu manzaraya bak- mış bakmış ve nihayete Halka verir talkını, Kendi yutar salkımı! Deyip hükmünü vermişti. Ka. fiyesi bozuk olsa da, bu sözün çindeki hakikatin saka? olan bir tarah bulunmadığı Oo malümdur. Ben de bugün, bizde türeyen de- mokrasi softalarma bu halk gözile bakanlardan biriyim! * Demokrasi demek halkın hâki- kimiyeti demektir. Demokrasiye aid kara kitabların yazdıkları da hep bu halk hakimiyeti mefhumu- nu süsleyen beher cümlelerden £- baret olur. Bizim münevverlerin bir kısma göre, demokrasi mek işte bu cümleleri iyi ezberle- mek ve bol sarfetmektir. Ezberle- yip bol bol kullanmak ile halka be hizmet edilebileceğine benim aklımın bir türlü ermesine imkân bir adam, halkın içime atan, maişet seviyesini onun seviyesinden” yu- karı tutmamaya çalışan, kerdi ka- fası le onun kafası arasında haya- ta bakış itibarile sağlam bir mü. nasebet ve hattâ bir arkadaşlık tesis eden, kalbindeki duyguları halk kalbindeki duyyulsra uydu- ran ve nihayet, kendi aklını bal kın faydası ve umumun müşterek menfaatleri için kullanmayı ken. disine ahlâk edinmiş olan insan demektir. Halbuki, bakıyorum, bi- zim demokrasiden en çok bahse- imizin ne kendi halkın haya- ne de onların kafaları ve kalbler le hakın kafası ve kalbi arasında bir ahenk mevcuddur. Bunlar arasınöz en ileri giden demokratlarımızı bile halk arasın- da görmüş değilim. Hattâ, bunla- yn bir kısmı, bu memleketin kütlesini teşkil eden Anadoluyu ya hiç görmemiştir; yahud da, ekseri- ya, yataklı vagonun o pence! - den seyretmiş olanlardır. Şu hal de, bu nevi demokratlarla eski zamanın iyi şeyler ezberlemiş sof- taları arasında ne fark var? Keli- me ve söz farkı mı? * Hayır, demokrasi bir takım manaları eskimiş cümleler ezber. lemek ve bunları temeli p:lâvı gi- bi mütemadiyen tekrarlamak de. ğildir. Bunu böyle zannedenlerin yazdıkları cümüeler ne kadar pör- lak olürsa olsun, yaptıklar: işin hiçbir kıymeti olamaz. Bilâkis, bu usul bize demokrasınm kendis'ni değil, sadece onun soflalığını ve. rir, Biz ise, eski zaman softala- rndân yakamızı yeni kurtarm:- $ız. Onu şimdi: bir de yeni zaman #oftalarına mı kapiıralım? Müpevverlerimizin dikkatleri- hi bu mühim noktaya ehemmiyet. le çekmek isterim. Demokrasi, ki- tab safyalarında herkesin ezberle. mesi için yazılmış cümlelerden İ- baret değildir; o, halkın hayatı içinde yaşayan bir hakikattir kt e. ğer biz kafamızı bu hakikatin içinde o dolaştırmasını bilmezsek ve eğer kendi bayatımızla halkın hayatı arasında bir ahenk tesiz e- demezsek kensimize esk: softalar- dan daha mes'ud bir şöhret temin edemeyiz! Muhittin Birgen © Dünkü ihracatımız 100 bin Tiradir. İhraç edilen maddeler ara. sında Almanyaya ve Danimarkaya tütün, İsvişreye findik içi, deri, Ro- manyaya balik gönderilmiştir. atbika gelin.) SON POSTA Bir gün Napolyon mareşal uNeyn den soruyordu: — Hayat proğramın nedir? Mareşal şu cevabı verdi: — Kendi kendimi doğru ölçüyle ö L Tarihten sayfalar | Gülle yerine insan kellesi («Son Posta» nın tarihi bahisl, ni ) Kayalara çarpan bir gülle, hü- cumu idare eden Trablus Arab beylerbeyi 'Turyud Paşanın be. eski deniz kurdu o anda yere yu - varlandı; ağzından, burnundan ve kulaklarından kan boşandı; Lala Mustafa Paşa bu müthiş maenzera karşısında bir an şaşırmadı: mu - | kaddes ölünün üzerine bir örlü at- tırdı ve Seni Elmo kalesini daha çok sıkıştıracak şekilde yeni bir bataryanın yerleştirilmesi hakkın- da topçubaşı ile münakaşasına de- vam etti. Kalede bin üç yüz kişi vardı; İbunların yüz tanesi Akdenizde hı. ristiyanlık âleminde büyük şöhret sahibi olan Maltahların şövalye rütbesini haiz bulunuyorlardı. Ye- di gün süren hücum neticesinde Osmanlı askerleri yalçın kale be. denlerinde açılar gediklerden içe- İri daldılar; mazgallar, keleler, ka. İlenin meydan ve koridorları bo - yunca devam eden korkunç bir bo. ışma neticesinde her tarafa hâ. im oldular; bu neticeye varmak in düşmanlarından birkaç misli zayist vermişlerdi, Lala Must Paşa buna o kadar kızmıştı ki h cın: esirlerden aldı; her biri bir- kaç Osman askerini öldürmüş 0- lan bu adamların, esaret sltında bile olsa, nefes almalarına, yiyip içmelerine, belki de bir gün hür. İriyete kavuşmalarını tahammül edemiyecekti. Onları idam ettirdi; tahtalara haç şeklinde &çaktırdı; gemilere koyarak Malta şehrinin | Sen Anjelo kalesinin duvarları | karşısma gönderdi. Bu suretle di- ğer MaMa şövalye ve askerlerine İdehşet verecek; mukavemet ka - biliyetlerini Kıracaktı. Fakat Malta şövalyeleri ve bu şövalyelerin kumandanı olan La- valet o kadar k etli bir hıristi. yanlık taassubu içindeydiler ki bu manzarâ& onları büsbütün kızdır . maktan başka biz işe yaramadı. Hattâ o zamanı kadar belki hiç kimsenin aklına gelmiyen dehşetli bir manzaranın ilhamını Lavaletin verdiği emir üzerine Maltanın zindan veya hendekle - rindeki bütün Osmanlı esirleri top lattırıldı; bunlar kalenin kule ve mazgalları üstünde, muhasara e - den ordunun görebileceği şeklde idam ediliyorlardı. Sonra başla topların namlularına o devrin y' varlak ve taştan gülleleri yerine konuyor; ateşleniyordu. Böyük bir gürültü ile patlıyan topların nam. hılarından, yüksek ve yalçın maz galların aralarından, dumanlar 2. rasından bir baş döne döne fırlı - yor; dehşet veren bir hızla tâ w zaklara, denize, kadirgaları yah karşı sahile düşüyordu. Osmanlı âskerleri düşmen tarafından otı- lan gülleleri toplıyarak gene on - lara karşı kullandıkları cihetle bu| başların atılmasına başladığı za - man da onları almak 'çin gitmiş. ler; bir an dehşetle bakıp kalmış- (Arkas sayfa 8 sütun 3 te) l İ | Hayatın her safhasında en büyük skaikliği kendimizi tanımamek - duy: arz. Ya kuvvetimize inanmaz, yahud da kuvvetimizi büyük - Merdud harf Yazan: Halid Ziya Uşaklıgil Bü harfin, Türk &. b. c. sindelyesine müracaat külfetini ihtiyar/mıza bir * koyarak s'ze bir proka şma vurdu. Büyük kahraman ve kendisine verilmiyen g olduğumu! etmiyerek âtlyi düşünmemek de)giydiririz, siz de sesinizi ona göre ben söylemeden siz keşfettiniz. Bir kaç kere bu bahtı kara harfin sus- turulan masum sesine yazılarımda İ müdafaa vekâletini üzerime öl det etmek mecburiyet rum. İnsan herhangi bir meselede fikrinin sıhhatine, kanaatinin kuv- veline ne kadar itimad ederse et. bak edeceğine inanırsa pek ziyade sidafimış olur. Ben Türk a. b. ©. sinde bu harfin eksik kalmasının rece emniyetle zahib idim ki ak. sine delâlet edecek bir mütalen serdedilmesine ihtimal vermiyor - dum. Hakikatte öyle olmadı. Elbette benimle beraber düşü - nen azim bir ekseriyet vardır, fa. kat o ekseryietir de sesi aynile g harfinin sesi gibi sükütu tercih et- mesine mukabil bu merdud harfin aleyhine deliller, bürhanlar serde. den sesler yükseldi; fakat kanda - “İtimde bir tezelzü. busule getire - medi, Belki biraz muannidim, fa. İkat insanın selâmetine iman ettiği İbir akidede sebat göstermesi bir nakise değil, belki bir meziyettir. Bugün bir vâkı'a mevcuddi Türk yazısında g yoktur. bi kitablarda, çocuklarımıza gös len imlâ derslerinde bu sese bir yer tahsis edilmemiştir; öyle ki ev- velce yapılmış bir nisyana, yahud, bir sehve ric'at de onun #ashihine lüzüm görülerek yeni - den bu harfin kabulüne karar ve- şimdiye kadar yapıbmış olen işleri yeniden ıslahı girişmek icab edecektir. Bu haylice zor ve karı. şık bir teşebbüstür; fakat bugün tashih ameli- İSTER iNAN, Yeni çıkan haftalık edebi memcualardan birinde bobstil şairlerden Asaf Halet Çelebi- nin yazdığı bir makale üzerine çıkan münakaşa malüm!,.. Bobstil şair, yazında yana yakıla, yenilerin matbuattan yüz bulmadığından bu suretle kendilerine yer tedarik edeme. diklerinden şikâyet ediyor. Me- rak ettik. Bu Çelebi zat ta kim 0la?... Sorduğumuz bir arkadaş bize bu meşhur «!» şairin şu Şi. irini okudu: Bu evin kapısım çalsam, İçeriden ben çıkacağım. İçeriden çıkacek beni, Ne kadar görmek istiyorum. büyük bir mahzur olduğuna o de.| doğru değildir, diyorum. Türkün lisanı ve yazısı yalnız bugün deği!, kendisile beraber ebediyete vâsıl olacak bir varlıktır. Ve onu koru. mak milletin en mukaddes vazife. lerinden birini teşkil eder; Zorluklara yelince: Onları ta - savvur ediyorum ve ben de irkili- yorum; İakat buna da çare vardır. dyiorum, Davayı teşri ettikten ğim: G Yarfine bahtı kara demiştim. ona bu sıfatı yapıştırdıktan sonra haline aermak liz gelerek am. ma, o, menlasmda bir süküt ile takyid edilerek uyutulduktan son ra yeniden hayatın faaliyetine atı. arak uğraşıp didineceğine varsın istirahatinin derin uykusunda din. lensin, keyfine baksın. Asıl üzeri. ne ağır bir vazife yükletilerek acı- nacak bir hale getirilen o değil, k harfidir. Bu harfe denildi ki: «Siz. den fedakârane bir himmet bekli.. yoruz, küçük zarif kız kardeşiniz g yu bizmi çıkarıyoruz. Sebe. bini pek incelemeyin, onu izah et- mek uzun olacak. Siz yalnız şunu biliniz ki bundan sonra Türk ya. sında siz onu da istihlâf ederek iki türlü ses vereceksiniz, i hem ağzından, hem karnından ses çıkararak iki şahıs mesabesinde konuşan bir ventrilogue olacaksı- mız, yahud başka bir teşbih ile an. Tata'ımı Hanıya mümessiller çerçe vesi dzr olan sahnelerde müra - caat edilen bir usul tatbik edile. rek oynanâm eserde iki şahsı tem. sil eden san'atkârlar olur, siz de on lar gibi iki vazife alacaksınız, si- rasına göre bir genç adam, yahud bir ihtiyar baba olacaksınız, kıya- fetinizi ona göre değiştiririz. başı, İSTER İNANMA! Şiiri okuduktan sonra, deli- kanlıya hak verdik. Hakikaten bu kıymetli «> şaire Ankara caddesinde yer vermelidir. Me. selâ, niçin Florinah merhum- dan açıkta kalan «Şiir krallığı» tacını bahşetmemeli.. Şaka hertaref!i bu tarzda şiirler yazdıktan sonra, bu deli. kanlının Babiâlide yer isteme- ğe hakkı olacağına: İSTER iNAN, ISTER INANMA ! değiştirir, başka başka seslerle konuşursunuz, mademki sz bir ventrilogue olacaksınız; karar böy Jedir, onun hükmüne uymak iceb ediyor.» K için bu karara kısri Bir tebes- sümle boyun eğmekten başka ya. pılacak bir iş kalmıyordu, öylece azim bir nefs feragetile işe girişti, fakat bütün gayretlerine rağmen sin herkesin hemen kendisine iİti-| sonra çarelerden de bahsedece -| mpvaffak olabiliyor mu? Bunu herkes tecrübe edebilir, İşte, bu yazıları okuyanlar, lüt. Mfetsinler, ellerine kelem âlarak kendilerine tecrübe tahtası olarak; göstereceğimiz aşağıdaki kelime - leri bugünün imlâsile yazarak bir kere okusunlar ve çıkacak sesleri dinliyerek hüküm versinler; Emlak, İdrak, İmsak, v.s. Bu kelimeleri böyle yazsak son hecöler beyaz manasına gelen ak kelimesi gibi ses verecek, halbuki bize lâzrm olan k nin g sesini ver- mesidir. Bunu temin için anın ba. gına bir proke koyacağız: & Emlâk ih... yazacağız. â işareti mabdud heceler için kullanılır deniyordu. Burada ona da iki çeşid vazife verilmiş olu - yor: Nitekim metrük, meşkük ke. Yani |lmelerinde son heceler magruk kelimesinin son hecesi gibi telâf. fuz edilmesin diye u nun üzerine gene â işaretini köyduk, hem k ları g ya tebdil etti, hem heceleri uzattı. İşte pek iyi oluyor, diye acele buyurulmasın, Bakınız, başka ya. pıda birkaç kelimeyi daha tecrübe edelim: Her vakit konuşmada ve yazıda kullanılan... Bu satırda bile onunla başla - dık: Yakit kelimesi. Vakit.mi, va- kıt.mı yazmalı. Birincisinde k. ke (a) sesi veriyor, Türk öyle telâf. fuz edemez; ikincisinde son hece az manasına gelen kıt kelimesinin sesini veriyor, Allah muhafaza et- sin, bir Türk hiç bir vakit (işte ge. ne 0 kelime geldi) vakıt diyerek gölünç olmağı tahammül edemez, Mekteblerde imlâ yazan çocuklar ng yapıyorlar, yazdıktan sonra kendilerini dinliyorlar mu, bil - mem? Bu neviden misallerden birinde k harfinin nasıl ses çıkarmak lâ - am geleceğinde ne dereceye kâ- dar şaşırdığımn bariz bir misalini | bulacağız: İ Hakıln. k dan sonra 1 yazsak ; Hakkı isminde olduğu gibi k kalın İsesile Kulağı tırmalıyacak, i ile İ yazsak k bozuk bir keman teli gibi İbir cızıltı çıkarak, her ki #htimal de de k harfinin ventrilogue kabi. liyeti iflâs ediyor, Başka misaller arzu cdilir mi? İşte sadık. Burada pekâlâ! sa sakil olduğu için kile biliyor, (Devamı 4 üncü sayfada) Mayıs — Resimli Makale. > «Tören br seerek| Bekeri VaZİYet 1 inci sayfada) İşte, Hood bu modanın yarattığ bir wp oldu. İngilizler onu 916 di tezgâha koydular, 918 de deniz indirdiler ve 920 de hizmete ver diler. Fakat, Hood ile İngilizler bi tp geminin büyüklüğünü birden bire artırmışlar, hacmini 42,004 tona çikarmışlar, Almanların be nevi gemilere koydukları 28 san timlik topa mukabil, ona 38 Hik toj Inr vermişlerdi. Bu suretle Hood hacmine nisbeti: büyü mayı tasavvur etmiş oldukları hal, de, harb sonunda yeni inşaatı bir denbire tatil eden İngiliz bahriyes Hood'u eşsiz buraktı. Bununla be * raber, güzel bir gemi olduğu için, Onu eskiliğine rağmen kadro harici etmedi ve bundan on sene tersâneye çekerek yenileştirdi. Almanyama Bismarek'ma ge » lince, bu yeni Alınan donanmasının yözer kalesi idi, 35,000 tonluk haç mü ve bir Alman gemisine ilk defa olarak konulan 38 santimetselik $ topu ile, Alman tezgâhlarından ilk "İdefa olarak bu büyüklükte çıkmış olan harb gemisiydi. Cihan Harbin- de Alman filosunun en büyük teke nesi Baden gemisi olup bunun da ağır toplan 30,5 santimetrelikti. Al man tekniği bu gemiye yeni im « kânlar vermiştir. o Meselâ, hacmi İ yalnız 35,000 tondan ibsret oldu” süratini de &yni sürat yapmıştı. Bu gemilerin inşaatı kismen de hârb zamanına tesadüf etmiş olduğu i- çin onun diğer vasıfları o kadar mmalüm değildir. Fakat, bu geminin şimdiye kadar malüm olan bir kar- ha yapılmakta olduğuna dair bir ri- vayet vaad. * Her iki deniz devinin de yaptık- ları muharebelere dair gelen yeni tafsilâta göre, Bismarek'ın şimal Atlantikte kendi ayarında iki bü- yük gemiye karşı harbettikten ve Hood'u batırdıktan sonra az bir hasaşla Brest İmianma dönerken bu defa tayyareler tarafından yakalan dığı anlaşılıyor. Geminin batması” ni mucib olan darbeler de tayyare. ler tarafından indirilmiş olmak lâ zım geliyor. Bu hâdise, dünkü ma kalede izah etmiş olduğumuz fikri teyili eden yeni bir delildir. Bugünkü harb gemilerinin inşa tarzları öyledir ki en ebatmaz ge- mi» olarak inşa edilen tekneler bi- le, tayyare hücumları karpanda kendilerini müdafaa o edemiyorlar. Hangi gemi veya hangi filo kendi- sini tayyarelerir. faaliyet | sahasin, da meydana atacak olursa, ya bat- mak, yahud da uzun zaman hizmet #demez hale gelmek tehlikelerin - den birini kobule mecbur olacakt Tayyare, bu harbin başlıca kahra - manlarından ve silâklarından o biri a ir. s.G. Sahte plâkalı otomobiller Hususi otomobillerin seyrüse. ferden menedümelerinden sonra şehrimizde Trakya vilâyetlerinin Bumaralarını ihtiva eden otomo- biller görülmeğe (başlanmıştır. Dün bu suretle seyrüsefer müsaa. desi olmadığı halde, Trakya plâ. kalı olarak seler eden bir otomo- bil yakalanmıştır. İstanbu Velik. ği bütün Trakva vilâyetlerine bir tamim göndererek, vilâyetleri da. hilinde seyrüsefer müsaadesi ve rilen otomobillerin numaralarını istemiştir. Trakya plâkak otomo. biller şehrimizde sıkı bir kontrola tâbi tutulacak ve sahte plika kul. Iananlar cezalandırılacaklardır. © Belediye reis muavini Lâtfi Aksoy dün Talimhanedeki Opazar yerinde teftişler yapmış ve bele- diye yasaklarını aykırr Bâreket e- den bir kasab ve 4 manavı ceza, landirmıştır. Ayrica noksan vezin kullanan birkaç kasab yıldınm ce- zâsına çarptiriİmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: