26 Haziran 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

26 Haziran 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Elektrik süpürgesi Yazan: Andre Dahi Tercüme 1 Bayan — Herkes iş başına Mari, bugün büyük temizlik var, Mari — Peki bayan. Bayan — Peki bayan demek kâ- fi değil, işi benimsemek lâzem. Ges çen sefer yaptığın gibi cam tozile, müşanibaları cilâlar, muşamba ci. Mâsile camları parlatırsan, artık Ö- tesini sen düşün. Mari — O zaman daha öğrenme, miştim bayan. Bayan — Temizliğin ne demek olduğunu da öğrendin değil mi, pislik mfkrobdur, hastahk mik - robdan gelir. Haydi büyük süpür. yi eline al. yi — Her şey yolunda... On birinci Lüj devrinde de böyleydi. Bayan — Ne ne, bu'on birinci Lüi ne yapmış? üz “ya olsun diye #ÖYE - Bayan — Adımla azizim ağım- “e ma var Mm mi la, bizi de bırak da temizliğimizi zamanda u v ai a yapaım. ne gayri tabiilik. Ne diye geceleri)” Tay . yani süpürge denilen bu mum yakmıyoruz. iptidai aletle odanın tozunu #alo. Bayan — Vurdum duymazlar -| na, sonra da salondan gene odaya danmışım, on birinci Lüilikle Jâf| gskürteceksiniz. Şimdi» elektrik! i şimdi anliyo. işİsüpüngeleri var. Süprüntüleri bir mabfaza içine topluyor. Fevkalâde bir şey. Üzerinde münakaşa eği - lemez. Bayan — Ben büyük snnemin süpürgesine sadık kalmayı tercih ederim, Bay — Fena değil, Mari. Sana elektrik süpürgesin' ben alacağım. Beş dakikada kullanmasını öğre. nirsin. Bu sayede milyarlarca mik. rob burnunun deliklerinden içeri giremiyecekler. nereye gitere“ei Di ce asriliğin Ri mi Büpür kızım sen baya bakma, Bay — Hâlâ anhyamamışsın. Bayan — Kennin terakkisidir diyerek cebinden alet çıkarmadı - ğın gün olmuyor amma, bir şeye yarasalar içim yanmaz. Üç teori. be yetmez mi? Mayonez mak'nesi. le yaptığımız mayonez taş gibi ol du, kesmek için balta lâzımdı. Konserve kutusu açacak bıçak yüzünden, bıçak da, konserve kutu $u da, bezelyeler de pencereden aşağı gitti, Hele o kurulmıyacak saatin, iş. Iemeden bir kenarda kuruldu kal. d, az söyledim Hastalık namına ne varsa hepsi - nin mikrobu, sözümü ikbal etme — mi istiyor musun, tahlil ettiririz. Bay — Terakki birdenbire ol - lışma odama yalnız ben ar SA — Efendi hazretleri. Zanâli- niz de ulemayı kiramdansınız gali- ba?, — Estağfurullah. .Dedim gayri haddin ilmin çömezi bulunu- yoruz... Medresede çok mürşidi hizmet ettik amma; lâyı rd olamadık... ye — Apaletiniz simayi âlinizden! nümayan bocam.. Merhum şeyh Vas fi efendi üstadımız: (Kişinin âyina si simasidir) derdi. NE — Evetl. Malümu faziletinizdir ki ayni mealde birçok ulema veci- zel a Da siren (Delteri hakani) idaresinin koridorunda cereyan edi yordu. Bir iş için oraya (gitmiştim. Koridorda dolaşirken ihtiyarca bir bocanın elinde bir tomar kâğıdla bir kenarda oturduğunu ( gördüm. Gidip yanına oturdum. Beni sakallı sakalı görünce hoca zannetli. Tekrar sordu: v2? — Buraya sebebi teşrifiniz?. — Ah hocam ah. Ne sen sor ne ben söyliyeyim. İnsanin şu Delte ri hâkani idaresine işi düşeceğine biç malı mülkü olmaması daba iyil. — Hakikaten öyle üstad... Bem- deniz de on gündenberi gelip gidi yorum. 5 — Kerimem cariyenizin | velime <emiyeti var. Allah kimin varsa ba- İrşlasın.. Malüm ya kız evlâd el hak idir derler. Fakat... Bu... He- cam... Biz öyle Göksd : Küğdhanede aşna de kizini kocuya veren insanlardan değiliz ha...... Bu... Güveyi Adamcağız mektubu yakalamış. EE np e m Lakyara geldi, 25 an: yerebihi Kâğıdı. açtık ho cam Ah. Bir de ne göreyim (Se. âğim! Seni seviyorum. Ü papabi zi: — Eledim Htnenn cam... (Senin için ölüyorum Sali Mi TA eb Aman iKE 1 firme (Olmazı kaçelim Safi: değil mi efendim?. — Hasta yatıyor. Yemiyor. İç. miyor...... İşte maazallah böyle haller başımıza gelmedi.. Kizimizi çağında baş göz edelim dedik, Ma- Gençlik... Kalblerin ateş Eh... Olur ya... ür gün şeytana o uyup kaş göz işaretine başlıyabilir... . Böyle bir hale maruz kalsam.. Herkesin Üzüne nasıl bakarım. Alimallah.. Bir dakika yaşamam hocam... İnti- har ederim... Kendimi asarim. İn. san bir namus için yaşar bu dünya. da! hocam... Damad Bey bari iyi bir zat mı?, z — Zengin değil mücessem bir genç Eh... Kızımın mi Lâlelide bir aram vardı, Onu ucuz pahali satiyorum. "İravmay yolun- İla. Çok güzel bir yerde amma... Evet. İşbu kad is...İNe yapalim... Metrosu iki liradan Mektuhlaşmek da var zâhir; Ge İncele bir müşteri bulduk. Muamele. — gün bizim muhtar Hasan Efen-İsini yapıyoruz. * Kizma bakkal çirağile geleni — Metrom iki lira mı?. tebilir. Malâm ya: Nikâhta keramet var., Derler. Tasavur buyurun: Kız; piril pırıl teller; elmaslar içinde. Kalbindeki heyecandan yüzü pem- me bir şekil almiş, Gözleri; kirpik- leri ok gibi kalbi yakıyor. Sizin de| kalbiniz heyecan içinde. Acaba gü- zel mi?.. Duvağı kaldıriyorsunuz! Ah. Ah gençlik.. Bunlar bir, sihi keramet değil mid... v , Hoca ağzını bir keriş açmış beni dinliyordu: Devam ettim: i2.. Ya şimdi? Mas il göz işaretleri. A Yelpaze ile parolalar. Hele. Hele; Mektublaşmak., MR Tövbe yarabbi?... Fakat namusu Aman -İle senedaiz sepetsiz üç yüz lira kaps — Allah çok vakit ömür versinlüç yüz liravi bir zarfa koyarsanız. .) yurun. Biricik evlâdınizin SON P eden: İsmet Hulüsi rum değil, oradaki tozları topla, tahlil ettir... O zaman nasıl oldu da biz koleraya tutulmadık diye. ceksindir, j Bayan -— Aklına koydun mu,| Mari bayın çalışma odasından fa.| raşa aldığın tozları gene orada birak. » Mari — Fakat madam. Bayan — Tecrübe edeceğiz. Ba- kalım dediği doğru mu? nu Bay — Getirdim, getirdim. Hem elektrik hem lâks bir arada. Buraya gel de nikel tüplerin neye yaradıklarını göstereyim... Bu, se- nin “bildiğin süpürgelerden değil. Burasi, parkeler için, burası saç. Jar'için. Va ne zannettin?., Saçtan kepekleri de alıyor, burasi da kı.| rıntıları toplamak için. İşte bunu da hediye olarak verdiler; pipomu OSTA Evin içinde kadın İki senelik evli bir kadın cku- «Ben evimde meşgul ölürüm. evimin . işlerile vim her zaman yoktur. pişiritim. Ko. zaman her şeyi yer li yerinde bulur, yemeği munta - zam bir sofrada çıkar. Ne vakit is. terse temiz ve ütülü çamaşırı ha- zırdır, kendine veririm. Evimle bu kadar meşgul olmaktan kendimle meşgul olamadığım çok kere vâki oluyor. Kocam eve geldiği zaman, beni giyinmemiş, saçlarım taran. mamış görürse, bütün yaptıkları. ma rağmen bana fena muamele ediyor. Hattâ bağırdığı oluyor. Ben ev kadınıyım. » kalaca. ğım, sekak sürtmek huyum yek. Bir ev kadını evinde istediği tarz. da olamaz mı? Nihayet fena kıya. fetle misafir yanına çıkmıyorum hi, Mektubda daha fazla telerrü. at var amma, o cihetieri nakletmi. yeceğim. Okuyucum kend! kendini bakk çıkarmış. Fekat ben ona hiç bak veremiyorum. Evini temiz tut mayı, kocasımn yiyeceğini, çama- şırım herşeyi temiz o hazırlamayı bilen bir kadının, bir erkeğin eve bağlılığın temin edecek esas unsu ru ihmal etmesi ne derece doğru. dur, Gözönüne getirin, Gizir gicir temiz bir ev. Her şey yerli yerin. de insanın bu evde gözü gönlü a. çılacak, Fakat evin içindeki kadm pasaklı... Bence bütün temizlik hiçtir. Çünkü evdek: kadın bu te. miz eve yakışmıyor demektir. Bir fıkra vardır: «Sonradan görme zengin, evini, mobilyesini değiştirmiş. Yeni evin de, yeni mobilyeler arasında eski karısını görür görmez: — Asıl değiştirilmesi lâzımge. leni unuttuk. Bu adın bu eve ya. kışmıyor. Bir yenisini almalı; demiş. Bu nihayet bir fıkra. “Baya 8 İçki yasak edilmeli mi? <A YâMMm.umnzm Siz de bir fikrinizi s azer “Çok eski bir tarihi olan içiki her millette kökleşmiştir.,, © Türhal K. S.: «— Höyata atıldığım zaman, ba. bamın bana ilk içki kadehini su - narken söyledi sözleri hiç bir «— Oğlum! İçtimai hayatın öy. Je icab ve zaruretleri vardır ki; bir çoğumuza içkiyi her halde tattı - /racaktır. Elverir ki, insan gibi iç- )meli ve insanlarla içmeli...» İ Bu düstür daresinde hareket e- diği takdirde her türlü alkol, ce. ie tesanüd ve samimiyet te. sis eden faydah bir meta olur. Esasen içki ve emsali gihi müs. kirat, herhangi bir yasakla mene. dilemez.. Başka milletlerin bu yol. daki teşebbüsleri bize kâfi bir mi. sal teşkil edebilir. Birkaç kadeh rakı ile, insanlık tan uzaklaşan varsa; işin bütün günahını, şişesinde uslu, uslu, e. fendi efendi duran bir mayiin sır- tına yüklemek haksızlık hattâ in. safsızlık olmaz mı?...» © İzmir okuyucularımız - dan Reşad Gülsöy: «— İçki insanların doğuşu ka - dar eski bir tarihe sahibdir ve nef (Arkası sayin 8 sütun 3 te) kap göreceği temiz, derli toplu ol. mazsa diğerleri ha derli toplu ol. muş, ha olmamış müsavidir. Okuyucuma * m, - evinin işlerini ihmal etmediği gibi, kensi-|. ni de ihmal etmemesidir. Kendi temizlemem için. Düğmeyi gör -İdir amma, şu da var ki, bir erkek|temizliğine, kendi kıyafetine itina dün mü, -hepsi-bu düğmeyle »desİevinde evvelâ karısını bakacak, |etmiye de saman ayırmak mesbu. re ediliyor, Haydi siz işe başla (Arkası sayfa 7 sütun 6 da) hocam... Ne söylüyorsunuz... Lâle lide... Tramvay caddesindi Ben su içinde üç liradan alırı — Evet sonradan söylediler. Hocafendi sen çok weuz verdin. Oraları altin gibidir. Dediler. Dedi- ler amma, Melüm ya bizim sözümüz namusumuzdur. Adamcağiz bir söz To verdi, Şimdi artik metrosu bin lira da olsa: İş işten geçti hocam... Tasavvur buyurun... Söz ne demek tr hocam... (Şimdi hoca beni kandirmağa galışıyordu) : — Aman faziletlâm... Dedi... Gerçi keramet ve isabet buyuruyor- Filvaki söz bizim namus. akat ortada pek mukad- des bir gaye vardır. Kerime hanım- efendi evlenecek. Elinize birkaç yüz lira fazla geçse... Şöyle düğün ce-| miyeti daha mükemmel olsa... Ger si bizler dünyalığa itimad etmeyiz; etmeyiz amma; ileride lâzım olpr; beş on kuruş da sandığında kalsa, «« Tasavur buyurun hocam... Gaye bu derce büyük. Bittabi size kaparo veren zatin evini tanıyorsunuz). — Evet, Beşiktaşta oturuyor, — Madem ki arada sened sepet de yoktur. Hattâ yüzünü görmeğe bile lüzum yok. Kaparo aldığınız Kendisinin evde bulunmadığı bir srada uğrar ailesine birakir | «Ben bu işten rucu ettim.» dersiniz, olar biter... Aman hocam... İnayet bu- saadeti sizce her şeyden mukaddestir, Birçek naz ve istiğnadan sonra; nihayet o muhatabimin sözünü ka- bul etmiş göründüm. Lâkin kendi. sne ürsayı göstermek lâzimdi. Fa-| kat kimin arsasın!?. Benim Lalelide bir karış yerim yek, İsonradan koltuğa, kanape mek safrasına bakacaktır. , ye- ba. riyetindedir. hikâyesi — Eğer isterseniz şimdi gidelim. arsayı görelim. Hemen kaparoyu inde ederiz. Lâzimgelen muameleyi yapariz hocam. — Faziletlâm.. Ge: nakzi ahid var; var senin buyurduğun da doğru. Bir ma- sum kızcağızın istikbali o mevzuu. baha... İşte bu cihet kalbimi teselli! ediyor. Peki.. Gidelim arsayı göre) lim.. Beliki sizin gibi bizden bir zata! kismet olur da bende daha mem- Dun olurum. Yalnız refikam cariye. nizle öğle üzeri çarşiya ( gidece! Kendisine bir çarşaf alacağım. leden sonra zatıâlinizle burada bu- huşalım. Arsaya gider, bakariz. Hocâ beni kandirdiğindan dola. yı memnun, Ağzı kulaklarına vari- yor.. Öyle ya, metrosu sekiz on lira edecek bir arsayı üç liradan aliyor. Sevinmez mi), — Başüstüne üstadım. Dedi: Bendeniz öğleden sonra burada-bek * Lâleliyi gözden geçirdim. Köşe başinda münasib bir arsa var, İçin-! de de birkaç bin tuğla yığılı. İmam! efendi üstadimiza gösterecek bun. dan münasib bir yer yok. * Öğleden sonra arsanın kenarin- — Hocam; diyorum; o manzüru âlileri buyurulduğu üzere, derinu'ar sada beş bin de tuğlamız var. Çün. kü kerimem cariyenizin kismeti çık mazdan ekdem şunun şurasinda bir kulübe yapmak - niyetimiz vardı. 'Tuğlamn beherini iki kuruştan al miştim. Fakğt altmış paradan vere- ceğim. — Hayhay eendim: hüybayi Şimdi bendehaneye gidelim hesabi. mızı yapalım, | İmam efendi ile Fatih civarndaki evine gittik. O bana izaz ve ikram ediyor; ben bir dakika evvel hesn- bı görüp gitmek istiyorum. Gözüm kapida, — Yemek hazirdir hocam; di- yor; bir iki lokma bir şey yiyelim. mektubla öyleyiniz! Pe YP “Ne yapıp yapalım, bir afet olan rakıyı ortadan kaldıralım,, © Emekli Korgeneral Ke » ramettin Kocaman: I — Kendim için ideal tanıdığım bir prensibim vardır, o da (içki, si- gara ve buna benzer keyif verici ze hirlerin zararlarından vatandaşları- mı korumak için hususile sevdikle. rime telkinat yapmak) tir. Gazetelerdeki anket bana bu ka- nastimi daha geniş bir sahada yay- mak firsatinı verdiği için çok mem 'nunum. Bundan ötürü de gazeteni- ze teşekkür ederim. İçkinin sihhi, ahlâki içtimai za- rar ve tehlikelerini herkes »z çok bildiği için bunları tafsile lüzum gör- müyorum. Şu kadar ki her sene bin lerce yürtdaşımizin omahvint intaç eden hastalıkları, battâ fazla içilin. ce ölümleri, cinayetleri, intiharları, kaza kurbanlarını, hapishane köşe- sinde çürümeği şahsi ve vatani İâksizliklar yüzünden içlimâi bünye. mize girmesi, milli servetimizin bir kismini heder etmesi nüfuz obaki- mından yaptığı zararları ve bu be- lâdan kurtulmanin hepimizin milli bir borcu olduğunu söylemeden ge. içemiyeceğim. 2 — İçkiyi müdafaa edenlerin tezleri üç noktada toplanabilir: a) Memlekete iktisadi menfaat temin etmesi, b) Keyif ve neş'e vermesi, gıda oluşu ve kişin soğuğa karşı koru- maal, c) Tiryakilik ve iptilânın terke- dilmemesi. Bunlar (o hakkındaki izah edeyim: a) Memleketin her mahsulünden azami istifade temini ve milli ser- ven cu uflağınm bile errama mey- dan verilmemesi mühim bir iktisad (Arkası sayfa 8 sütun 1 de) zarfin içinde sizde emaneten dur - sun.. Dedim. Vedalaşarak çıktım. * Ertesi sabah hoca iki araba ala- rak tuğlaları kaldırmağa gitmis. A: rabanin birini yüklemiş, diğerini yüklerken: komşular görmüşler. O civarda bulunan mal sahibine haber vermişler, Arsa sahibi eline Okoca- man bir sopa alıp koşarak gelmiş: — Bre. Demişl, Vay utanmaz arlanmaz herif vay!., Bunu çoluk çocuk yapsa insan: Gençiir bir sey- tana uymuştur, Der, Şu ak saç saka» lınla haramiliğe çıkmağa utanmadın mi be herif. Hocu ondan ziyade başlamış: — Sen deli misin), Timarbane- den mi kaçtın?. Ben bu arsayi ve tuğlaları mal sahibi hoca Akif elen diden aldim. Mazrufen verdiği mak buzu da cebimde. Git buradan rezil fikirlerimi bağırmağa — Bizi mazur görün, çünkü ni. yetliyiz.. Diyorum. — Aman efendim.. Ne mutlu... Böyle yazın ortasinda... O Hararet- ten taşların bile kavrulduğu bir ay- da.. Ne mutlu.. Tevekkeli demiyor- Şu dünya sizin gibi iyilerin yü Ğİzü suyu hürmetine duruyor... Şimdi efendim. Ben zatiâlinize o almış olduğunuz kaparoyu üç yüz lirayı takdim edeyim. Siz bu ak-| şam © adama tarzı münasibde iade edersiniz. Yüz lira da alelhesab tuğ”! lalar için takdim edeyim. Yarın öğ- le üzeri gene bendehaneyi Jütfen teşrif buyurun. İntikal O evraklarini tanzim ederiz, muamelesini Oyâpa- riz. Yalniz sizden bir vcam var ho- bendeniz Ünkapanında küçük bir ev yaptiriyorum. Yarin sabah tuğla alacaktım. Eğer müsasde bu. yurursanız bu tuğlaları yarin sabah kaldirayım. efendim, o hayhay. Madem ki artık kayirlşik. İstedüğniz santte kaldira- bilirsiniz. Hoca dört yüz lirayı saydı. Cel bime yerleştirdim. Bi? kâğd çıkara” rak makbuz vermek istedim. Yemin etti. Kabul etmedi. Fakat ben israr ettim. Nihayet yazdığım o makbuzu aaa bir zarfa koyup kapaya- rak: — Hocafendi; mademki makbuz almamağa yemin ettiniz, kabul et- 'mediniz, © halde makbuzum şe | adam. Bağırıp çağırma. Seni polise teslim ederim. — Ne Akif hocası, Ne makif ho- cas, Bunak sersem. Bu arsa benim, — Vallahi seni polise teslim e derim. Eski zaptiyeya gidersin. Bir adamakıllı sopa yersin.. Saç saça başbaşa kavgaya baş lamışlar, Polis gelmiş. Her ikisini yakalayıp Aksaray merkezine gö- türmüş, Merkezde ber ikisi de vak'a yı anlatmışlar. Hoca: — Efendim. Ben bu arsayi hoca Akif Efendiden mübayaa ediyorum. Kendisi ulemayı kiramdandır. Çok muhterem ve âli bir zattir. Komiser: — Bunda bir yaslışlık olmasın?. Hoca: — Hiç mümkün mü Hattâ kendisi bana makbuz vere- cekti, Ben kabul etmedim. Kabul etmem diye yemin ettim. En niha- yet: Ölüm var, dirim var. Diye zar fa koyup verdi. İşte zarfı efendim... Hoca kapalı zarfi koynundan çıkarmış. Komiser zarfı Oyirtmiş. İçinden çıkan verakayı yüksek sese le ve kahkahadan katılarak şöyle okumuş: Bana ne oldu ben bilemem: Eski halimi hiç göremem! Bu firkate sabredemem anae ğim: Bana ne oldu ben bilemem!, “Arkası var) efendim,

Bu sayıdan diğer sayfalar: