26 Şubat 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

26 Şubat 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Ölümsüz belde. Kaleme alan: Ekrem Reşid (HALK MASALI) Kaçiyordu İmikametsiz, gelişi yüzel ilerleyerek kaiçyordu. ., Üçüncü mini mini yavrusunu da! şakkatler göze almık lâzimeeldiğini Hangi Biçare, gücü yesti-| toprağa verdikğen sonra, aunsizin; sevsen ve köpeğile bu çık Gin yolculuğu başla ti, Günlerce, hafta rüyerek dereler, ler Kararsiz, hedefsiz, | bir gün, Kadin bu sözleri kaç defa duy- muştul... Kaç defa bu sözler ken disine yeni yorgunluklar, yeni me- ihtar etmişt ği kadar, kocamnin ardi sira yürü doğru?... Hangi dağları aşmıştı, hangi nehirleri?... Hangi ovalar. dan, hangi yaylalardan geçmişti. göllerden, denizlerden?... 'eci kâbumalmden daha feci olan İbu yolculuğu ne kadar sürmüştü)... yola çıkmiş! yor, yürürken de orada, tâ orada;| Kaç sene?... Kaç asir?... aylarca yü hergün biraz daha uzaklaşmakta o©- geçmiş ;)an servili mezarlıktaki çocuklarını |bir bahar günü kendini bir köyünden kahve dolu fincanlar dağıtıyor Günün bizinde, gözel, lik; sakin ovalarda yürümüş, dağlara tirman.| hatırlayıp sesizce ağlıyordu. Çılgin| meydanında buldu. Yüzlerce seneyi miş, yaylalar aşmıştı. Onu takibde|ve elemli yolculuk arkadaşı köpek dailarinde tapiyan çınarların gölge güçlükler çeken karısı, korkak, tit de, başi eğilmiş, kulakları düşmüşlsinde birkaç kişi oturmuz sohbet © rek bir sesle birkaç defa nereye gi. deceklerini sormuştu. Fakat o bu susle cevab ve: terketmiş oldukları leri o kadar dişan f ce rengi solmua, dudakları, elleri titrek olmuş, halinde, tavrinda, ba. kışında, sözlerinde cinnet alâmet. leri gün geçtikçe e nisbette artımişti ki zavallı kadin fazla israr etmeğe kendinde cesaret bulmamıştı. er şehirlerden, kasabalar. dan, köylerden geçmişlerdi. Her bi #inde bir müddet duzmuşlardi; kat ayni sebebden dolayı hepsin. den pek çabuk ayrılmışlardı, Bu se. beb mezarlıklardı, Mezarlıklar onun aklan üstüste kaybetmiş olduğu ba. basını, annesini ve üç çocuğunu ve tiriyor, ölüm firini dimağında ia- zeliyordu... Halbuki o ölümden kaçmaktaydı. Maksadı ölümün &i- yarat öimediği, hüküm sörmediği bir belde bulmaktı. Ölümün kalbin indenberi göz iş © dere. de açlığı yaralar o derece ağir, zih-| ninde bıraktığı iz o kadar derindi ki bunlardan kurtulmak sile köpeğini alip, evini, barkını terketmiş yollara düşmüştü. Böyie yapmakla sanki ölümden (kaçıyor du. Kalabalık bir aileden kemdisi karısı kalmıştı. Bir de sadik köpe Bu üç cani ölüm. den korumak, kurtarmak İstiyordu. «Daha doğrusu ölümün kendisin: busule getirmiş olduğu sabit fi vardı. Üç ca den uzaklaşmak istiyordu. Bu sebeb! laştı, den dolayi kaçıyordu. Yürü mak olmazl... Evlerini| için karı. elim vazifeye iştirk etmişt mahzun, meyus, yanlıyından ayrıl. mıyordu. Gece, gündüz; yağmur, güner soğuk; sicak; kiş; yaz bilmyen, din İemeyen bir yüri yokular memleketi bir ucundan bir ucun katetmişler, şimelden cenuba, garb den şarka gitmişlerdi. Ölüm dehşet adamin zihnini belki daha öz | etmeğe başlamıştı. Belki, yava? vaş ölüm fikrinin kargısında, aşağı yakarı bötün faniler gibi, boyun bü kecekii; fakat buna işikön kalma günkü, bir gün, hayat arka- yoleuhık yoldaşı kadin; sarp kayalarla çevrilmiş yüksek, issiz, in tepesinde bitab düş Ölüm, bütün heybeti, azamet deheeti; fecaatile adama bir daha görünmüştü. Fâni ayakların basma diği şu dağm zirvesinde bile ölüm pusuda bekliyer ve kendisini gös teriyordu... Parmaklarile, eflerile mezar kaz. mağa başlamıştı. Sadik köpeği bu Fakat zavallı hayvan, sahibesinin o cesedi üzerine mezar kapanıp tamam olur olmaz yere yıkılıp can verdi, Adam, karisinin ayakları ucunda yeni bir çıkur kazdı, son dostunu da oraya gömdükten sonra, şimdiye kadar mislini hössetmemiş olduğu çüg' liği andiran bir korkunun, bir deh- şetin sevkile oradan, uçar gibi uzak Kaçıyordu... karasız o bedefsiz. Yürül, Burada dur-) istikametsiz; gelişi güzel İlerliyor, kaçıyordu... Nereye?... Ne tarala diyordu. Onun ansizin buraya gel- İmesi sanki hiç kimsenin dikkatini oelbetme Tatlı sohbet de- ber birinin göze gö net ve rehavet şul vodaki — dehşetin | kalbindeki çilginliğin eridiğini, si- İnip gittiğini hissederek hayretlere düşyüsrda, Yavaş yavas, kim bilir kaç za. man sonra burada zamanın kiyme hemmiyeti de olmadığini anla. işti. tabii haline avdet etti. Sanki sonsuz derinliklerin karanlığından çikip güneşin zayasina erişmişti. || — Esselâmümleyküm! — Aleykümümekim! İ Ölçülü, temkinli, ağir; kin adımlarla Derleyerek ra uzas'na katıldı. — Merhaba — Safa geklin!, Ne garibdi bu köyün halkı! Hiç biri merak edip nereden geldiğini, nereye gittiğini sormuyordu. Her bi rinin mürani çehresindeki tatlı te bessüim pek büyük bir kalb raha tini, pek derin bir emniyeti ifade etmekteydi. Onu aralarina | alrver. mişlerdi, kendilerinden biri İmiş gibi... En garibi şu idi ki kendisini burada yabancı hiseetmiyordu; çok gecmeden owlarla kendi arasinda hiçbir fark olmiyacağından emin, Çünkü meydandan gelip geçenler. de, oturanlar gibi yüzlerinde tatlı bir sükünet, sonsuz bir esniyet İşamaktaydılar... vakur; sa oturanla- .İkehvesini Burada kalmaği, bureda yerleş. meği kararlaştrmişti. Halki gibi, köy de şirin, sakin ve emindi. Ye şilliklerin © ürasina serpilmiş bir köy... Uzaklarda, tâ uzaklarda bir vardı. Başı beyaz dumanla #arilı bir dağ... Evet, badema bu. sada yaşıyacak ve burada... ene ölüm fikri saplanmiştı kat bu sefer hayreti, hiçbir dehşet uyandırmadan!... o Maamafib, en ,Yakininde oturana doğru eğilerek sordu: Pi Köyünüzün mezarlığı nerede. din... Mühatabi male şaşmiş olacakti ki ona doğru başını çevirdi. — Mezarlık mı?... Mezarlik ne olacak?.., Bu arada kahveci herkese yeni. a da bir tanesini sundu. Mezartik *ne olacak mı)... ölü nereye delnedersi birincisinden daha pi Gi İniz?... büyük hayretler uyandırmış olacak. ti ki ötede oturan bir İhtiyar söze karişti; | Ölülerimiz kim evlâd İzim ölülerimiz yoktur!.. Öln demek? ... Hangi tarafın hayreti daha bü. yük oduğunu kestirmek kabil de. didi. * — Ölmek ne demek mi?... ÖL mek... Yani göçmek!... — Ha... Şöyle söylesenel.. Göç- meki... — Evet... Göçmek... Biriniz... Oturanlar hep bir ağızdan tas. bih etler: — Birimiz mizi — Pek iyi... affedersiniz... bi. rimiz... birimizin göçmesi lâzimge- İie ne olur)... Meclisin en İhtiyarı, şahadet par mağile karşiki başi beyaz dumanla sanlı dağı gömererek dedi kl: ; görüyorsun değil zin göçmesi 18- ın arkasından bir çağırır, biz de kalkar gide- de evlâd... biri. Bu sözlerden sonra derin bir sü. künet hüküm sürdü. Herkes kahve. . O da, herkes gibi içiyo: i yarilamamiştı ki, uzaktan, bulunan dağdan bir sesi — Osman... Osman sini içmek ; fa| (Baş tarafı 8/1 de) Kumu söylemeliyim. «Bir adam yarat mak» muhteva itlarile, teeiafisik bir mahiyet taşımasına rağmden «Para» dan üstündü. Fakat çParas, iddia edilebilir hi, şimölye kadar yüzlan telif piyesler içinde üyütre tekniği ile en iyi anlaşmış bir eserdir. Müellir, lisana hâkimdir. Fa. kat konuşmalar, tiyatro gili, bir cümle Üc mermal konuşma ill değil, makale üslübandndır, Buna rağınen, içinde biz! sarsan elli budlu fikirler, edebi cam bazlıklar, bizzat tarih, hâdiseler, içti İmaiyatçılar, terbiyeciler, (© fasiletiiler; Hariletsizler okumuşlar, okumamışlar ta- rafından çok söylenmiş olmasına rağ İ men «Bir mille seden batar? Ahlik . sazlıktan!,.», cümlenin tamamı aklım da kalmadı, maalen, «mahkemeler, hr. sızlar para dağılacak diye kanun © » karıma, miibaşirler, hırszların isbatla, rile mürscaatlarım ilân sise, sırtında bir çuval isbat İle mahkemeye kesayacak SAHNE Şubat 26 İŞLERİ sağdan hususi dairesine çekliği. Ben , geri ora kapıdan çıkı, Biz derhal halk tarafından benzerlsin parçalandı , Eını anladık, Halbuki, «Acaba hangisi parçalandı?» diye dördüncü perdeye ka, dar heyecunda kalmatmız lirımdı. Ba kumu, sürstle, fulü olarak ge #irmek, Obalkı otercdöüde burakınak jicab eğer, Burada kabahat Hiadidedir, Menserinin çıklığını bize ihaas etli, 3 — Bon perde şirla, fikirle faka basa deludar. Güzel. Fakat esrar ka. balından 100 defa ülüsle çekilse im, san ölmez. Hele yere düşmekle ağır surelle yaralanılmaz bir. Bankerin mullaka ölmesi lisumuna kabul ediyo, ruz, fakat daha usluruplu (öldürmek şartile... Nasıl oynandı: Terdalta Muhsin Ertuğrulan İsmini görenler, ümidie beklediler, Faka: baş rel Hadi oynadı. Genç san'alkârı bütün samimiyciimie lebiik ederim. Ağır biz yük yüklenmiş. Çok yoruldu, şek tericdi, burnundan solulu, fakai gemisini bu fırlınaya rağmen selimelie İskeleye YA, kaç kişi vardır?» gidi balları BUrÜDÜÜİ paşlırdı. Banker ve benzeri relünâe, onn eomiyetlerin amudu fıkarisine İndiren | görenler, çok korktular, fakat çene İ ocenretli, atak sözler masbrülen Mev -İ san'alkir, hepsini wlandırdı ve takdir, enkier. İlerini kasandı, Bir kere daha tebrik et, İmek isterim. Kemâlsile iftihar ettik, Mütaleamız: İ Necib Fazılın bu piyesinde Üyatre tekniğine tas manaslie hâkim olduğu,| nu söylerken, üç halasını da İşsreş ei,| mek İsterim. 1 — Hakiki banker, benzerine, hemme. mek için içeri peki vakit, ona kıyafet) değiştirecek yaman bırakmak, sraya mi- sansenler koymak lzımgâı, Nitekim bu yüzüen birinci perdede sahne 3 dakika boş kaldı. Hiç olmama, uydurma bir te, kefen mühaveresile vaziyeti idare edile,| bilirdi. 3 — Üçünen perdede, Bakiki pi anama ma — memiştı. Yanında oturan elile ya- vaşça omuzuna dokundu. — Haydi!... Sen sunl... Selâimetle!... —Ha... Evet... Osman be. niml,., Ben çağırılıyarum!... Hoş ça kalın!... Dedi, hemiiz yarılamadığı kahve fincanını yene bıraktıktan sonra| kalktı ve ölçülü, temkinli, ağır, V çağmılıyor. idi Namr rolünde Hüseyin Kemal canl, barekelli, ümid ederim, Necib Paslın istediği gibi idi, ONemrellen o düştük. ten sonra vaziyetinde hâsu elan deği - şiklikteki ölçüye birar dzha dikkat 6 derm şüphesiz daba güsel olacak. Husi kâh relinde Sami, casus 10. lünde Mahmud, kakll rolünde Knl, me, ler velinde Mümtaz çek mavaffaktılar, Neyrire Ertuğrul çok bastı bir telde Mi, Samiye, Şariye, Avni asami de. Ereede Milk, Suavi Ye Cahide bir kelime ile berbaddılar, Sahneye konuş Hialydı. Yatnez bi. rinel perdenin dekorunu ve ukutonarını pek fakir buldum. Pir banka umum müdürünün odası için çok pestenkerani Necib Farı, bize kovretli bir telif e. sr vedip, Şehir Tiyatrosunu da bu güzci eseri çenç kağresir rasvaflaki yetle lemsii ettiği için todrik ederim. n adımlarla ses veren dağa|: Nusret Safa Coşkun

Bu sayıdan diğer sayfalar: