27 Ağustos 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

27 Ağustos 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3/2 Sayfa «San Posla» nin tarihi tefrikası: 36 wedi, arkadaşlarının ne cevab verdiklerine kulak bilse asmadan valide taşlığına açılan iç kapıya doğru yürüdü. Sultan o Mahmud hakikaten karemdeydi. Kızlar ağasını gö-| yord rür görmez iyi bir haberle gel- diğini derhal anlamakta gecik- memişti, Neş'eli neğeli Araba doğru yürüdü: — Eyü haberler mi getürir- siz? — Beli benim padişahım, in- şnHahı tealâ eşkiyaya zafer mev'uddur! Sultan Mahmud bir deli gibi sevinerek bağırdı: — Doğru mu benim lalam? — Vallahilâzim ve billâhil kerim doğrudur, bilâf söyleme- züz benim mehabetlü efendim. Sultan Mahmud geri geri çe- kilerek ipek yürlü sedire oturdu: — Ya, Mehmed Paşayı gör- dünüz mü? — Göremedik padişahım, Padişah, bir daha (yerinden kalktı, kızlar ağasının tam kar- gisına gelerek durdu: — Ocaklu arasında el mi pey- da eylediniz? — Ans dahi temin edecekler yardır. On yedinci orta çorbacı” sm Haiil pehlivan adlu kulunuz vardır padişahım, üç şart ile eş- kiyayı «yoğ» eylemeği taahhüd etmektedir. (Parmaklarile say- dı) şartı: Akçedir. İkincüsi: Serdengeçti yoldaşlarile istişare olup üçüncü şartı dahi ayağımız tozuna yüz ve göz sürebilmek- tir! Birinci Mahmud Halil pehli- vanın «huzura kabule ediknek isteğini duyar duymaz sarardı, gözlerini açarak geri geri çe- kildi x — İhtimal yoktur lâla! Diye bağırdı. Hünkâr bir ov na gelmekten korkuyordu. Bir defn kendisinin bu Halil pebli- vanı kabul ettiği «Etmeydanın- da» duyulacak olurum yeniden bir kızılca kıyamet kopmasından ürküyordu. Bu takdirde, hazır yatışmağa yüz tuttuğu halde tekrar patlaması muhtemel olan büyük ihtilâli kimler önliyebile- Kızlar ağası bir şey söylemi- lu. Padişah bir pot kırmaktan korktuğu için Halil O pehlivanın saraya kabulü meselesini hemen atlatmak istedi: — Baka lâla. Dedüklerinizi biz gene duyup bilmemiş olalım. Vakit geçirmeden Mehmed Pa- şayi ziyaret eyleyüp kendüsünü il e — Aranızda kurup sarmağa gayret eylen. Beşir ağa yerden temenna e- dip ayrılmak istedi. Sultan Mah-! mud elini kaldırdı: — Az piekseylen. »Rızamız vardır, bu devleti öliye ve taht ve saltanata azim azim hizmet- ler ifa edeceksiz!» —ı. Padişah pencereye doğru yü- rüdü, Kızlar ağası neş'e içinde haremden çıktı, yolda hususi hizmetinde bulunan < hadımlar- dan birinin acele acele kendisi- ne doğru yeldiğini görünce du- rup gözlerini akarttı: — Ne var imdi? — Sahibi devlet hazretleri arz odasında bulunun cenabı $6- rifin'zi isterler. — Kim haberini getürdü? — Bir baseki göndermişler sultanım, Beşir ağa sndece başını salla” dı, bir şey söylemeden mabeyne giden harem kapısına yürüdü. Mabeyin dairesi önünde sad- razamın (omuhafz çavuşlarını gördü. Veziriazam Mehmed Paşa ve- zirlere mahsus bekleme odazını- da yalnızdı. Kınlar ağası Beşir ayı ayakta karşıladı, elinden tutup baş sedire götürerek o- turttu: — Bizi sordurmuşsuz. için denabınızı arattık! SON POSTA Beşir ağa tatlı tatlı gülüm. sedi; — Şevketlü efendimize müj- deler götürmüş idik sultanım, Mehmed Paşa gözlerini açtı: — Nasıl müjdeler, karında» gm ağa? Kızlar ağası ellerini oğuştur. du: — Cenabı şerifinize dahi müj deler benim devletlü efendim. Kapıcıbaşı Ali ağa kulunuzun karındaşı Halil çorbacı «masla- hatı» üzerine almaktadır. Akçe ve cenabı şerifinize mülâki ol- İmak istediğini söylemiştir. | — AN ağa mı müjdesini getür- idü? — Beli sultanım, kendüsü, | — Ya, Ali ağayı göremez mü- İyüz? — Bundadır, esirci Şüca Çe- lebi dahi hazırdır. Sadrazam yüzünü © buruştur- du: — Bu kârda anın işi nedir? — Halil pehlivanı konağında ihfa eyliyen hayırhah âdem o- lap sarayı hümayun esircisidir. — Öyle olduğunu bilürüz. Ol dabi bu hengâmede kölâh kap- mak sevdasına m düştü? Kerem buyurup kendülerini bunda ih- zar ettiremez misiz? Beşir ağa sırıttı, kapıda bek- liyen saray ağalarından birine «kendi odasında bulunan Kapıcı- başı Ali ağa ile Şüca Çelebiyi çağırmasını» emretti. Sadrazam Mehmed Paşa çok korkulu bir İşe giriştiklerini dü- #ünüyordu. Esirci ve kapıcıbaşı yavaşça odaya girdiler. Şüca Çelebi Ali ağanm alt başma, yer deki kırmızı ihrom üzerine diz çöktü. Sadrazamın yüzü sararmıştı. Beşir ağanın rengi tabii belli ol muyordu. Mehmed Paşa yeni ge- lenlerin yüzüne bakmayarak kı- Anmlsık bir sesle sordu. Cârkası var) | Füsunun sesi o kulaklarımda, «— (Vedad ağabeyim O duyma- sini» Boğulacağım, Odanın ortasın- da, yerde onu kıvranırken görür gibiyim. Bir tüy kadar hafif, bir melek kadar temiz ve (zavallı Füsun! Kulaklarımda uğulduyor sesi: «— Ölüyorum ablacığım!» Ah, yarabbi, çıldıracaktım. Ne yapmalıyım? Bu azab, bu intizar beni öldürecek! Bu sesi duymamak için kulak- larımı kapayorum. Hayır, sanki hastanenin için. de bağirıyormuş gibi, sesi, bey- nimin içinde ekisler | birakıyor: «— Vedad ağabeyin duyma- sınl», «Ölüyorum ablacığım!» Ölmiyeceksin Füsun! Sen yaşamalısın sevgili çocu- ğum! Yaşamalısm ki, ben ölümden kurtulayım! Eğer sen ölürsen, ömrümün sonuns kadar vicdan azabı yakamı bırakmayacak! «— Vedad ağabeyim duyma sın!» diye inliyen sesin, kulaklar rımdan kaybolmayacak!... Zavallı Füsun!,.. cümle ile, her şeyi itiraf ettiği. nin farkında mısın? Dayanamıyacağım artık... O- nun bulunduğu odaya Kapıyı bızla açtım. Bembeyaz bir hayalet karşımda: — Giremezsiniz! Dedi. Göğslinden ittim. Kapıya kol larını er — Bizi müşkül vaziyette bı- rakyamın, sabırlı olun, çok rica ederim. Gözüm hiçbir şey görmüyor, kulaklarım hiçbir şey işitmiyor. Bütün kuvvetimle dayanıp, be- yaz göğüslüklü berifi devirme- ğe karar verdiğim an eniştem kolumdan yakala — Sakin ol Vedad! Gel be- nimle yavrum! Rengim sapsarı olmuş. Kor- kutmuşum. «Son Posta» nın edebi romanı: 9İ Erkeği kadın Buster SA oran) YER Bu bir tek'g koştum. | çıktı. sıralardan birine adeta çöktüm. enbire peyda olan bir hasta. bakıcı, ablam, eniştem etrafımı sardılar. OGözlerim kararıyor, başımda müthiş bir uğultu var, iki kuvvetli piston şakaklarıma çarpıyor. Kulaklarımda canhıraş bir ses: «— Ölüyorum ablacı- ğm!» Buna bir ses daha karışı- yor: — Vedad, kendine gel, sakin el biraz... Ben sakin değil miyim? Ne yapıyorum acaba? .. Ba- ğriyor muyum? Hayır, dişlerim birbirine ke- Ağlayor mıyım? Ne münasebet, gözlerim kup- kurul” Bayıldım mı? İmkânı yok... Karşımdakileri görüyorum, duyuyorum, azab çekiyorum. Önümden beyaz gölgeler ge- çiyor. Burnumda keskin bir eter ko- kusu. Şakaklarımda dolaşan par tazyikini duyuyorum. bir hasta arabew eçiyor. Etrafmda dört beyaz hayalet! O mu? Zannetmem... Hayır © olmalı... Araba, o odadan Kulağımın dibinde benden ökirilmak istenilen bir hıçkırık. Bu sesi tanıyorum. Ablaimın.. Demek Füsun öldü. Değilse, bu hıçkırık niçin?.. Kalkmak istiyorum. Külçe ba- Tindeyim. o Dizlerimden aşağısı bana aid değil... Gönülün defleri Möktebde, hatıra defteri ya- zan, maceralarını, yahad gönül masallarını günü gününe buraya geçiren arkadaşlara kahkaha larla gülerdim. Aman yarabbi bu bence ne manasız, ne saçma, onları... Koriderdaki'ne gülünç bir hareketti. «26 İ- | kinciteşrin..» onunla | buluştuk. Bugün bana karşı biraz daha iyi idi.» Yahud «beraber sinemaya gittik, Aşk hülyasını gördük.» Veya ma gündür Melik yazı! mıyor, 'gın m acaba? Bugün de bekliyeceğim, gelmezse ben yazacağım» gibi kısa notları ba- zan alay olsun diye okur; bu ba- sitliği garibserdim. Bugün ilk defa, kenarları yaldızlı, kalın ve küçük deftere ben de ilk satır. ları yazmağa başlarken, hem | gülüyor, hem arkadaşlara k; çok insafsız ve anlayışsız av randığımdan dolayı üzüntü du. yuyorum. insan, bazan | bir defter parçasının arkadaşkı- ğına muhtaç oluyormuş. Bu ihti- yacın da mutlaka gönül meselo- | lerinde duyulduğu muhakkak... | Şimdiye kadar sempatı duy- madığım etkekler olmadı değil. Adnan e Faruk ho. şuma ir genç... Karşıma Yedağ Bey çıkmasaydı, bu çocu- ğu süratle sevebilirdim. Lâkin, | şimdi kendi kendimden utanarak itiraf ediyorum, Vedad Beye de- | lice âşrkım. Babam yerinde bir adam. Fakat ne zararı var? Tam olgun bir erkek tipi, beyaz saç- ları öyle hoşuma gidiyor ki... Hele san'atı beni teshir ediyor. Herkes tarafından beğenilen, al- kışlanan bir adam, , Yanında kalbim çarpıyor, #t. riyorum. Evvelâ bunu şahsına, san'atına karşı hayranlıktan do- ğan bir hürmet sanmıştım. Hal buki şimdi hükmümü verebilirim. Bu mükemmel bir aşktır. Bütün rabatımı kaçıran, azab veren bir sevgi. Ondan nasi mukabele bekliyebilirim. O, benim kendi- sine âyk olduğuma nasıl ihtimal ir. Duyan, kahkahalarin güleceğine biç şüphem yek. Be- ni büsbütün ümidsizliğe düslren, onun hayatında roi oynadığı söylenilen kadındır. Bu kadın kim? Çârhası ver) masanin akl

Bu sayıdan diğer sayfalar: