14 Eylül 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

14 Eylül 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Birine wv. ve !temaneleli. inim “İse deme oumüimdk? SR SAĞA) mein eği Gühieni ützeti hz SON POSTA Mustafa Bey bitişik odada hek liyen dört fedaiyi birer birer sad- razâm Mehmed Puşanın huzuru-| na soktu, Mehmed Paşa bunlar- dan yalnız esirci Şüca Çelebiyi tanıyordu. katli dikkatli baktı: — Helil pehlivan siz misiz? Pehlivan Mehmed Paşanın e teğine eğildi: — Kulunuzuz sultanım. Cevab veziriazamın gittiği için gülümsiyerek yer gös terdi: — Oturun pehlivan uğa. Sedirin alt başma, atlas yüzlü küçük şilteler üzerine diz çöktü. ler. Camları hâlâ kararık duran pencerlerden taze ağa: ğa baş ıyan gök yürü görünüyordu. Mehmed Paşa: — Sabah oldu! Diye göğüs geçirdi. Az sonra gün iyice ağaracak, tatlı tatlı yuyan İstanbul halkı günlük ek - mek aramak için sokaklara dö- külecekti. Odadakiler başlarını göğüsle- rine düşürmüşler, derin derin düşünüyorlardı. Mehmed Paşa! neden sonra doğrudan doğruya Halil pehlivana hitab etti; — Baka pehlivan ağn, karın daşınız kapucıbaşı söyleşilmiş idi İtminan getürmek için size kethüda beyi irsal eyle- dük. Ol dahi Ali oğayı teyid ey» ledikte artık tereddüd etmedik. Bu işi üzerinize alup hak ede - bileceğinize eyüce emin misiz? Hali! peklivan başını kaldır- dı, yüzü kıpkırmızıydır — Evel Allah benim devletlâ efendim. fat yanında diz çö - külece oturan iki arkadasını gös terdi) Hasan ağa ve Ömer Efen- di Karındaşlarımın himmetleri bizimle olur ise baş ederüz sul tanım, Sadrazam Hasan ağaya bak- bi i — Ne dessiz ağa? Hasar ağa hafifçe kıpırdandı: — Bu iş dirhem ve dinarar ei ken nl. Halil pehlivana dik - hoşuna İ wlidi sultanım, yoldaşlar beyninde Ali ağa ile bakar sultanım, Evvelemirde mu! İtemed yoldaşlar bulalım! — Diledüğüniz akçe verildik- İle mutemed yoldaşlar tedarik »- debilür misiz ve anlar ocakta mu olacaktır? Burada ocaklı Ömer Efendi Deli Hasan sğanın cevab verme sine meydan bırakmadan İâler - dıya karıştı; — Benim mürüvvetiü sfesdim, Hasan ağa kulunuz sabıka ser > dengeçti ağa "is ocak fedaileri kendüye ziyadesile hür! met ve riayette bulunup:”»Bir,| dedliğini ikin eylemezler! Mehmed Paşa yüzimü Hazan ağaya döndürdü: le midür ağa? — Beli benim efendim öyle- dür. — Ya ne miktar akçeye ihti - yaç gösterirsiz? — Birkaç bin altün olsa, yeter taksim eyler idük, Mehmed Paşa bıyık altından hafifçe gülümsedi: Ah şu para? Her şey döne dolaşa ona dönü - yordu. Bir şey söylemeden aya- ğa kalktı, kapıya doğru yürü - dükten sonra durdu, kethüda Mustafa Beyi yanına çağırarak kulağına eğildi: “Padişaha gi - dip danışacağımı, misafirleri bir asat kadar eğlemesinin.Kisıldadı. Ötekiler nezaketen ayağa'kalk- rm yan Mehrned Paşa Oturun, oturun — işüreli verip çıktı, Topkapı sarayının Soğukçeş - me kapısı ile “yezir sarayinin; Saliermsöğüd kapısı arasında yüz elli, iki yüz adımlık bir uzeklık vardı. Saraya gittiği zaman Sm İ Mahmud henliz uyanmamıştı, kin kızlar ını uyandırikı şir ağa karşımda oveziriâza Mehmed Paşayı görür görmez şaşaladı: Meselenin Patrona Ha- Ni ve arkadaşları tarafından du- yulduğuna zahib olmuştu. Acele acele sordu: — Sevketlâ efendimizi mi gör mek murad buyurırsız? Ya, bu vakit teşrif buyurduğunuz vâki değil idi. Bir şey mi var sülta - mm? vOcaklu mu A Mehmed Paşanın yüzü güzleri telâşmız ve sakin bular du, Gülümsiyerek cevab verdi: — Kalbi şerilinizi pakçe tur tun ağu hazretleri o korındaşım, dahi endişe edilecek nesne bur lunmayup mücerred Halil peh- Bvanın üç nefer ayakdaşile soli- mep gelebildükleri müjdeyi #asdetlü efendimize arzeylemek dileriz. (sğzmı kızlarağasının kulağıma o yapıştırırcasına uza » larak fısıldadı) bimennihi tenli) fadik, «İzaler emri kazırlıklarına bu sa bahtan mübaşeret olunmak mu- karrerdir! — Dimen benim sultanım? e o Ni Erkeği Tramvay durağında o Gönülü beni bekler buldum. Kolumu tuttu; — Bilseniz öyle heyecanlıyım ki Vedad Bey! Eve sizinle gide- ceğimi söylemedim. Cizli işler yapmağa, heyecan duymuğa kar- #ı içimde müthiş bir arzu var. Hemen yürüyelim Birdenbire ağrım. Fakat bu beyecan bana da sirayet etti. Mektebdes kaçarak buluşmuş i- ki çocuk yifbi, görülmek tehlike- sine karşı, çekingen, süratli a- Seken karşı kaldırıma geçerek maya doğru yürümeğe baş- — Sizinle sinemayn gideceği- mi söyleseydim, süphesiz kimse bir şey demezdi. Fakat böyle ha- reket etmekte garib bir zevk kadın dar neş'eli, hareketli ve Bu kızı, hiçbir zaman bu ka-Jcttim: Mes'udam! Niçin?. Böyle heye-|basit bir sebeble kendimi bu de cani gördüğümü o hatırlamıyo-|rece bahtiyar addediyorum? ram. İlk film, bir korku filmi idi Yerimize oturur oturmaz: Bazı heyecanlı sahnelerde, Gö — Bu benim, dedi. Hayatım-'nül , bana biraz dahs da evden habersiz yaptığım ilk! sokuluyor, birdenbire korkarak kaçamaktır. Buna neden Hizum gördüğümü sormayın! Bu bir kapris te değil Vedad Bey! Ar. kadaşlarımın buna benzer hare kolumu sıkıyordu. Arasıra, saçları yüzüme değ dikçe ürperiyordum. Bir yaz gecesi, hem de mem- ketlerini gördükçe bilseniz öyle) lekete yeni döndüğüm günün ak: imrenirdim ki... Bana uyabilece- inizi . hiç zammetmiyordum. Ha. reketlerimi, sözlerimi garib bul- mayorsunuz ya! — Kat'iyen! Bu sözde samimi idim. Haki. katen garib bulmayotdum, ya- hud garib bulmamığı karşı içim de bir meyil vardı, Onun “haleti zar, bana Yeşilköyde bisikletle çarpan bu genç kızla, bir gür sinemaya geleceğim, birbirlerine ikularek -öçük bir macera pro vası ni aklıma gelir i Genç, orta yaşlı, kız veya ka imed Paşa ayni zamanda Sadrazam mağrur mağrur gü-İ buldum. Tümsedi. Beşir ağa İle birlikte ik garipsemem icab eden bu hareme doğru yürüdüler. olduğundan kızlar ağasının ya-|pıldım. İlk zamanlar, köyde Se- rında hareme şirmesinde mah-| mahatle nazarı dikkati celbet- zur yoktu. Birinci Mahmudu kız| memek işin biz ds böyle yapmaz Meh-| vaziyeti kat'iyen tuhaf | bulma-! Ayni havaya ben de ka-| İruhiyesi bana yabancı (değildi. dım, bu cins mahlüklar çok cüret İBu yaşta bir genç kızın, ufak te-| kür oluyorlar. Bu hareketini ma fek flörtleri, kaçamakları olur. halandırmak istememem. rağ Gönül, çağının icablarını yapa-| mem yavaş yavaş kafam, iradem: mayan bir kız.. İçine odoğmuş,|den kurtularak çalışıyor. beni zararsiz bir arkadaş telâkki| (Gönül, arkadaşlarınn mace ederek, haydi tecessüsü diyelim, | ralarına, kaçamaklarına imrene. m kolay, bu âdemlerin | «Baş edeceklerine kefil olur mı- lar ağası uyandırdı. Padişah gi- yinmeğe lüzum görmeden sad- razamı kabul etti, Mehmed Pa- şa şen şen efendisinin eteğini ö-. mıydık? Rukumda bir gençlik, taşkın nep'e, kalbimde görülmekte rkan sevgililerin çarpıntısını perek kendi sarayında Halil ağa |dayayorum. Sinemanın ve arkadaşlarının ileriye sürdük | leri şartları anlattı: — İzale muhakkaktır padişa- | mm. Heman «dirhem ve dinar» | kaziyesi olduğunu söylerler. — Altun mı istediler? — Birkaç bin altun benim e- fendim. Sultan Mahmud yeniçerilerin! «fhüzn sız bir seye rini yakından bild karmadı. — Buka paşa, akçe ve altun bu kârı sız ve hiç olmaz ise emin bulu- nur mız? Dedi, zamın karşısına dikildi. (Arkası var) İyen görülmemize imkân yok. dü. Ben de kendi i ? damn dinle örülük kis İde.. İtirak etmekten ibaret bir hare- girdiğimiz zaman, gülüserek, ra İbat birer nefes aldık. Hayır, ha- leti ruhiyemi imkân yek anla- tamam. Bu balet tah) edilmez Bir genç kızın kaprisine iş- İ ket değil benimki,. Bütün bunla- ra, bu heyecana ben de aç değil miyim? İster onu yanımda Se- mahat farzedeyim, İster kondi- mi yeni bir gönül meselesinin e- şiğinde bulayım, ne olursa olsun, başımı döndüren, oruhumdaki kasveti dağıtan bu vaziyeti in celemeden hemen benimseyi" sükse ne mahir var) Bon de; lık bir rüzgâr esiyor, başım- da tatlı bir dönme hisiediyorum. Bir kelime ile, 18 yaşında bir de- Hkanhı tazeliğini o hissediyorum kendimde... Hayir, karar vermiştim, Obu- gün tamamen bu gonç kıza uya- caktım. Hiçbir şey düşünmek, türlü mülâhazalarla içimdeki bu teth hisleri ürkütmek, dağıtmak istemiyorum. Mahiyeti, hududu gayri malüm bir macera yaşa- —k arzusu bu.. İki film gösteriliyordu. Işıklar söner sönmez, Gönül ver-| kohümu tuttu: dim. Otluracağımız yeri de Gönül seçti, in. müntehasında ayağa kalkarak sadra-| bir kenar yer ki, gayet kuytu've) gibi. anin kısmudan kat'i — Bilseniz öyle mes'udum ii. Gayri ihtiyari birbirimize 89- kulduk. Tıpkı mekte çocukları . Bu teze vücüdün temas ve hararetile büsbütün iki günleri “yaşıyorum. Ruhum-| tatmin, bu heyecanı duymak için!rek böyle hareket ihtiyacını du. bu harekete baş vürmüş. Ona iş-| yarken, beni lâalettayin bir'ma cora arkadaşı yim m bulunuyor; yoksa bana bir zâfı var mı? Buna ket'iyetie pek veveti» diyemem. Lâkin bb müddettenberi bu genç kızm'dm ma karşı pek te boş olmmadığıği sanıyorum. Bu alüka, yle birdenbire müfrit bir şekilde tezahür edebi lir mi? Ve unutmamam lâzun ki, Gö aöl,“ çılgınca sevdiğim o kKâdmır kızıdır. Ona nasıl mukabeis ede bilirim? Bu kadarcık olsun, ha vasına girmekle ona Ümid, cesa ret vermiş olmaz mıyım? Bugün için, bunlar düşünme meğe karar verdim. Sadece ro mantik saatler yaşamak arzu sundayım. Bu ihtiyacı çok fazl? duyuyorum. Sehubert'in hayatını gösterez şm dön-| film başlamıştı. Gönül, biraz da “me itiraf iha sokuldu. (Arkas vor)

Bu sayıdan diğer sayfalar: