21 Aralık 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

21 Aralık 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA HİKAYE » Ealcı Kadın Yazan: Karel Çabek İşden biraz olsun anlıyan kim.! töyle... Bazan, vakit geçirmek, Çeviren: Hasan Âli Ediz |, Genş Misis Mak.Liri, masum seler, bu vak'anın Çeko-Slovak -| gönül eğlendirmek için fala ba- bir eda ile bir yalan kıvırdı: yada, Fransada veyahud Alman) yada cereyan cdemiyeceğini çok! iyi takdir ederler. Çünkü, bilin diği üzere, bu saydığım memle- ketlerde mahkemeler o suçluları vicdani kamast ile değil de, ka- numun muayyen maddelerile ce. zalandırırlar., Bu hikâye de mah kemenin kanuni maddelerle mu- 'kayyed olmıyarak yalnız aklı se- Tim ve kananti vicd ile ha- rsket etmesi, hâdisenin İngilte - reden maada her hangi bir yer. de cereyan edemiyeceğini gö: #ermektedir. Fihakiku bu hâdi- se Londrada, daha doğrusu Ken- .sigtonda, galiba da Eromftonda veyahud Beysuoterde, volbasıl bunlara benzer bir yerde cereyan etmüştir. Hâkimin ismi Cestis Kellti, kadı ismi ise sadece Ma yeradi; Mis's Edit Mayers. Diğer sahalarda tamamen hür mele şayan olan bu kadının, po- Bs komiseri MakLiri dikka. Üni celbettiğini bilmeniz lâzem- dır. Bir akşam Mak-Liri karısı - na: — Sevgilim, dedi, şu Misiş Ma yers hiç kafamdan gılemıyor. Bu, kadının ne ile geçindiğini bil -| mek isterdim. Düşün ki o, bul mevsimde, Şubatta, hizmetçisini > kuşkonmaz aldırmağa gönderi - © yor. Dahası var: Bu kadını .portacı kadınlardan tutunuz da lere varındıya kadar her ogün 12-20 ziyarciçi kabul et © ni tesbit ettim. Biliyorum sevgi - Um, bu kadının bir falcı olması ihtimalinden bahsedeceksin!. Çok güzel, Fakat falcının, casus- muhabbet tellâllığı gibi bazı i gizlemek için bir “olarak: kullanılması da , Ba işi yakından tet. etr.“»i çok isterdim. Misis Mak.Liri: | Ertesi gün “abii parmağında alyans olmak! amn- artık aklını başma Oalma zamanı gelmiş bir genç kız kıya.| İn ape ei Mİ Ma; « çaldı. Mü pe kendini kabu? etmek litföünde hulununcıya kadar Mi ds Mek-lirimin opey beklemesi Tüzen geldi. İhtiyar madam, mahcup ziya” > retçisimi dikkatle süzerek: © dedi. Size ne yili Bizmette “bulunabilirim ?.. © Misis Makeliri hekeliyerek: & — Ben... Ben... Yarın yirmi “yaşımı dolduruyorum. İstikbali - © imi öğrenmeği şiddetle arzulu » Misis Mayorsi © Yönleri süratle karıştırmağa baş Mayors: im var. Ben iskambil dostlarıma bakıyorum. Tarihi tefrikamız: 42 ( sehveylersiz. (Kaşla - nşlüğünüz vardır? Esma bacıya karşı aldığı om şaşkın gözlerini açtı: — Siz ne diyorsunuz?. Mis, isin Mak-Liri — Aziz Mis Cons, siz yanili bakmam, Şöyle ahbabca Heine küğıdları kesiniz. Ve on- ve H. "ENÇ, OSM Ni “ERİ, OSMAN pg i attı | eyü nazar eylen, bizi *Csriye Hubyar gözlerini bü - sn hiç bir şeyler anlıya — Ya, bizi tanımaz miz? ' ; Constur, dedi. ledi. Ve bir deste kâğıd alarak İsmim Mi Jersmuz!. Her helde işin içinde yaşlı kadın gibi, yalnız ara: © Ürt ben kilmeye ayrrmnız!. Holi, fab /— Haydin bacı haydin yanlış en tanursiz ve kande gör - büyülde bakıyordu. Gülçi. » Hamza Beyin dadısı kıyorum; yoksa her vakit değil Kadın, birinci kümedeki kâ - dıdları 'açmağa başlıyarak hay - kırdı: © — Bakınız, ispatı... Bu, para- ya delâlet eder. Kupa oğlanı... Bu da, hayırlı, sevinçli bir mek. tuba alâmettir. Misis Mak-L'ci: — Ah, diye haykırdı, sonra, i kümedeki kâğıdları açarak sözüne devam etti; — İspati oğlan, Karamaça onlusu.. Bu, yoldur. Burada bir de dineri var. Dineri her zaman kedere alâmettir. Fakat sonunda kupa kızıdır. Misis Mak-Liri, gözlerini müm kün mertebe fazla açmağa gay- ret ederek sordu: — Bu ne gibi bir manaya de- ilet eder?. Misis Mayors üçüncü kümede ki kâğıdları açarak kendi ken - dine söylenir gibiz — Gene ispati... Sevgili” çocu» Zum, sizi büyük Bir para bekli- yor. Henüz pek belli değil am ma, ya siz, veyahud akrabanız - dan biri uzak bir yere yolculuğa — Ben Southompton” me gitmek mecburiyetindeyim.. Misis Mayers, dördüncü #ü- medeki kâğıdları açmağa koyu- larak: — Hayır, deği, benim dedi- ğim uzak bir yolculuktur. Son - re, yolumuz Üzerinde size engel olan birisi, bir ihtiyar var, Misis Mak-Liri — Her halde babam olsa ge- rek, dedi. Beşinci o kümedeki kâğıdları gözden geçiren Misis Mayers, bir zafer edasile: — Bana bak sevgili çocuğum Mis Cons, dedi. Sizin fahmız ka. der güzel bir falı ben Kayalım da görmedim. Bir seneye varma dan, başınızdan bir nikâh ge « şecek.. Sizinle çok zengin bir delikanlı, her halde bir milyo- ner olan gerek, evlenocek.. Bu, ya bir tüccar veyahud, çok 8e- yahat ettiğine bakılırsa, bir ko. misyoncudur. Fakat, ikiniz bir araya gelmeden önce, büyük bir takım güçlükleri yenmek mec - buriyotinde kalacaksınız!, Yaşlı bir adam, mütemadiyen size mâni obnağa çalışacaktır. Tabii, siz çok azimkâr © davranmağa Evlendikten son ra ise, çok uzaklara, her halde denizaşırı bir yere gideceksiniz!. Sevgili çocuğum, bedbaht kara derilileri irşad etmekle (omeszul olan hıristiyan misyonerleri için bir Hra lütfetmez misiniz? Msis Mak-Liri, Ooçantasından bir sterling ile bir şilin çıkara - rak: — Size o kadar minnettarım ki, anlatamam, dedi. Buyurunuz Misis Mayers, Ya şu önümüzdeki engelleri bertaraf etmek için ne gibi bir masrafa ihtiyaç var? İhtiyar madam asilâne bir eda Sol) ile: — Fal rüşvet kabul etmez, de di. Pederiniz ne iş yapar?. Yole, sahveylersiz. Bunda ti efendi konağıdır. Hamza Bey, sokak kapısı nüne çıkmış sabırsız sabersız bek Jiyordu. Bacıyı karşıdan geliyor görünce yüreği çarptı, ihtiyar kadının yaklaşmasını bekleme « den ona doğru seğirterek şen şen sordu: — Nasıl bacı anda mıdır? İki gözünüzle gördüniz mi? Bacı cevab vermeden gözleri. ni kaldırıp genç adamın gözleri. ne dik dik baktı: , — Bir dahi ol kahpelere beni gö: ! Delikanlı birdenbire toprağa yığılmamak için yaşlı kadının o- muzlarna tutunmak zorunda kalmstı, Helecanlı helecanlı ke- kele" — Ne var, ne Bacı yürüdü: — Anlar bizi tanımazlar imiş! Hamza Bey de ardından ta. kib etti: — Ya. kimler? oldu bacı? — Polis müdürlüğünde, siyasi şubede çalışıyor. İhtiysr madam; — Ya, öyle mi, dedi?. Ve des- to halinde duran kâğıdların için- den üç kâğıd çekti, Ah, ne ka- Idar da fena! Sevgili yavrum. bir İtehlike ile karşı karşıya bulun duğunu babanıza lötfen söyleyi - İniz?. Bu hususta daha fazla ma- Jlümat almak istiyorsa, bir defa da bana uğraması lâzımdır. Esa- sen Skotland.Yarddan pek çok jkimseler, fallarına baktırmak ü- zerö beni ziyaret ederler.. Kalb- lerindeki bütün sırlarını bana söy lerler.. İşte böyle şekerim, onu derhal bana gönderiniz! Siyasi şubede bulunduğunu söylemişti- niz). Adı da Mister Cons, öyle mi?. Kendisini beklediğimi Jüt - fen ona söyleyiniz. sevgili Mis Cons. Buudan sonraki buyursun!, | k Mister Mak-Liri, düşünceli bir eda ile ensesini kaşıyarak: | — Bu hoşuma gitmiyor, dedi. Bu hiç de hoşuma gitmiyor, Ke. ti. Bu kadın, senin merhum ba - ! bana, Mizumundun fazla bir alâ- ka gösteriyor. Sonra kadının soy adı, Mayers değil, Mayerhofer - Kendisi Lübekli imi; ip € ni halis nruhlis Alman. Onu sıl bir kafese koysak?. Bu kadı - nın, kendisini biç de alâkadar etmemesi lâzım gelen meseleler hakkında müşterilerinden malü-, mat aldığını, bire karşı başle| bahse girişirim. Bu meseleden â- mirlerimi haberdar etmek niye - tindeyim.. Filhak'ka o; dediğini yaptı. AÂmirlerini keyfiyetten haberdar etti. Mutadın hilâfına olarak â- mirleri bu işe österdiler.. Bunun neticesi olarak da, muh terem Misis Mayers, hâkim Kel- linin huzuruna çikti. Hâkim Keli: — E Misis Mayers, dedi, şu sizin iskambil falından biraz balı selseniz a... İhtiyar kadın; — Aman Yarabbi Ser, dedi. Bir insanın şu veya bu şekilde Karnını dayurması lâzım gelmez #ni?. Bu yaşta varyetede dani e decek değilim ya!.. Hâkim Kelli — Himm, dedi, fakat burada, bir şiküyetnama var. Aziz Misis Mayers, bu, buzdan çikolata sat maktan farlısız bir harekettir. Müşterilerinizin, verdikleri (obir Branın karşılığı olarak doğru ve iyibir Gal istemeğe, biç şüphe yok ki hakları vardır. Fakat rica ederim bana şunu söyleyiniz: Fa la bakmasını bilmediğiniz halde, istikbal hakkında nasıl malümat veröbiliyorsunuz ?.. İhtiyar kadın kendisini müda- faa ederek: — Fakat efendim, dedi, fal - Tarımın doğru çılkmadığı hak - kında şikâyette bulunanlar, pek mahduddur, Hem size şunu söy- liyeyim. ki, efendim, ben müşte. riletime, ancak, vakuunu arzu ve temenni ettikleri şeyleri vâdet - mekle iktifa ediyorum, Bunların bu işden duydukları saadet, hiç ( 7 wc sayfada) gstürüp bu ellerimize teslim ey- ledüklerini dahi unutmuş! — Yaa... — «Siz kimsiz, sehveylersiz der idi oğlum! Ev kapısına yaklaşıyorlardı. Sipahi beyi dadısının önüne şe Ya, kendüyi o göremediniz — Yek, Gülçiçek anda idi. — Ya, üst kata odasına çık - madım mı? Esma alt dudağını büktü: — Konak kapısından çevirdi. ler aslanım. e Güle güle| sizin fena fal baktığınıza dair| —— e, (Tarihten sayfalar | Balçıktan Yazan: Kadircan Kaflı A rab kumandanlarından Ku teybe Türkistan üzerine yaptığı seferlerle ve bu seferler- de gösterdiği aşırı şiddetle meş- hurdur; zira onun da kumandanı Hacae idi ve bu adam tarihte za- İlim diye anılır. Kuteybe harb hareketleri için Horasanda Merva şehrini mer. kez edinmişti; muvaffakıyetleri- min çoğunu hilekârliğa, verdiği sözlere ihanete borçludur, Türk medeniyetinin büyük âbideler den olan Semerkande zorla gire- medi; bazı imtiyazlar Overmek sartile ve sulh yolile girdi; her nedense bu defn sözünü tutmuş göründü; fakat Merv şehrine dö ner dönmez kardeşi oAbdullahı Semerkand valiliğine tayin etti; yanına köfi miktarda asker vere. rek gönderirken dedi ki: — Semerkande Müslüman ol. mıyanlar aslâ girmesinler; zira jorada fesad kurabilirler. Kardeşi bunun O mahzurlarını saydı: | — Semerkand büyük bir tica. ret merkezidir; oriya dişarıdan kimse girmediği takd'ıde ticaret hayatı felce uğrar; halk sıkmtı- ya düşer, sıkınlı ise isyan ihtiya. cını yaratır; başımıza derd a Bundan başka fakirleşince bize vergi veremezier. Pars meselesi Arab ve ordusu için çok mühimdi idaresi bu 4“ nun bir kolayını bulmak lâzımdı; jöyle ki hem şehirde normel ha- iyat devam etsin, hem'de yaban. cılar orada yerleşmesin; o Arab idaresine muhalif unsurlar çoğal masin, Kuteybe bir daha doğrusu ki İetmeyi düşündü: Bugün de bü. tüm medeni memleketlerde buna benzer vesikalar vardır; müddeti geçince yenilenir. O zaman fo. toğraf, muntazam kayıd, ikamet müddetini tayin eden tar'hler tayini henüz yoktu; her şey ba- sitti. Kardeşine dedi ki: — Dediğin doğrudur. Şehre girecek olan ecnebilere yaş ve mühürlü bir balçık verirsin; ku- ruyuncaya kadar orada kalabi- Br; kurumadan çıkması şarttır. Vak# vakit muayene edersin; kimin elinde kuru balçık bulur. san boynunu vurdurursun! Şebrin kapısındaki o memurlar gelenere böyle balçıklar veriyor lardı; onlar da ellerindeki balçık kurumadan işlerini bitirmiye, çabuk çekilip gitmiye mecbur o. İuyorlardı. Kuru balçığı ıslatmak mümkün değildi, zira bu takdir. de mühür bozuluyordu. Bu gayet iyi neticeler o verdi ve İşi kolaylaştırdı. iyi bir usuldü; birisine verilen «Balçık o pasaport» un baska tarafından kullanılması mümkün dü, lâkin bu bir mahzur değildi; çünkü maksad şehirde yabancı- larm uzun zaman kalmamaların- dan ve birikmemelerinden ibaret ti. Kadircan Katlı Maliye ve İktısad Vekilleri şehrimizde Maliye Vekili Fuad Ağralı ve İk- tisad Vekili Sirri Day Bayram tatl, ini. geçirmek üzere şehrlmize gel. şindi bin pişman oluyordu. Hay- vana binmeden sırtım ahir kapı. sına dayıyarak uzun uzun düşün. dü: Haydi Kelenderle Altımcı - nın gördükleri kadınlar «Âkilev ile dadısı olsunlar, bundan ne çi- kacaktı? sÂkiles Hanım Sultan Osmanla evlenmiş değil miydi? Kanı çekiliyormuş gibi yüreği - nin ezildiğini hissediyordu. Bir . denbire gözleri parladı: Ya, ye. şil perdeli smahfe. den usulla bırakılan oyalı çevre!... Bir defa onun babası ev'ne öğrenebilse, gece bah çeye gidecek, icab ederse sabah- pasaport | «İserler de yaratmış olsa - Hamza Bey alt tarafını dinle.|lara kadar bekliyecekti, «Akilen meden ahıra koşarak hizmetçi İl.|bu bahar gecesinde elbet bahçe- yasa: «Çabuk Şahini eğerleme -| ve çıkacaktı. Çok değil, onu son sisi» söyledi. Ne yapmak i r defa daha görmek! ğini Kendisi de bilmiyordu. Ata| (o Âşık, kör olduğu kadar düşlin. binip nereye gidecekti) Aklına| cesi de dar oluyordu! Genç adam ilk gelen şey, iki yeniçeriyi bul.| bayı sıçrayıp Özengi uçlarile mak, bunlardan gördükleri ka .| karnını acıdımca,; Şahin dörtnala dınların eşkâlleri etrafında önem | kalmıştı. Eyüb caddesinde dur. li malümat almaktı. Hazır aya - dular; güneş yavaş yavaş yatağı- EZ ie sütunlarda kaç kere acı acı şikâyet ettim, şir git tikçe sesini, rolünü va inceliğini kaybediyor. O ruhu tekrar kav. ramak için de, her şeyden evvel, içtimai hayatın temelini teşkil e- den yuvaya, aileye, ocağa dön- melidir, Bütün milli duygular da orada beslenir ve oradan yayılır. Halbuki derbederlik, kalender - lik,. yahud, şu pek meşhur keli. mesile harabatilik . bazan şahe- artık ruhlarımıza bugün özlediğimiz sıcak ve yumuşak his dalgasını veremiyor. Onun için, geçen ya » zımda karikatürünü belli etmeğe lıştığım kahve ve soksk havnsı nağmelerini bir kısım yeni şair. lerin asri harabatlığına vermeli Tiyiz. Hayat ne kadar çetin, iş ne ka. dar yorucu, vazife ne kadar bü- yük ve uzun da olsa, bütüm bun- ları yumuşatacak, sevdirecek o- lan en güzel san'at, muhakkak ki musik'iğen sonra şiirdir. Bun- ilar iki kardeştirler. Ancak duya bilen gönüllere, ses kadar güzel ve söz kadar derin bir tesirle s0 kulurlar. İşte wocakbaşı şiirleri» diye isimlendirmek istediğim şiir, bu temastan ve bu tesirden doğ. maktadır. ii ruhlara bir teselli labilir. | Burada Fransız şairi Paul Ver. laine”'n bir şiirini hatırlarım. Şöy le başlar: | Le foyer, la hleur ötroite de la lampe; La reverie avuc le doigt cantre| İa tempe, Et les yeux se perdont parmı les yeux aimds; lAile ocağı, lâmbanın dar ay. dinliği; parmağını alnına daya.| mış olan hülya; ve sevilen göz. lerin içinde kaybolan gözler.) Ürik şiirlerin tercümesi, aslı- nın yüzde beş sesini veremez. Na- sil ki bu kırık dökük tercümede bunu veremiyor. Yalnız, fikrin ve hayalin inceliği, asili dadır. Bunu isbat nağmeye bile ihti #ir, böyle bir du bir ocak başı ruhumuza hafif tomaslarla, in - citmeden. dokunmalıdır. Cünkü ocağın — sıcaklığını (o duymuyan sam'at,topluluğunun hararetini ve enerjisini de duyamaz. Sert ve katı bir şey olarak kalır, Halbu. ki öte yanda, roman ve Wyatro- nun gittikçe çiğ ve ifratlı bir rea- in akıllara hay ret verici tekâmülü de zaten ha. yal ve his âleminin gölgelerini dağıtmış, #lham perilerinin saçla- rım kızl alevlerle tutuşturmuş, ortada motör ve makine gürültü sünden bir cehennem uğultusu uyandırmıştır. Şiri de, mutlâka bu kasırganın içerisine sokmak neden? Hayatta uyku kadar, uykunun tatlı. rüyaları da sevilir, onlara da iht'ynç vardır. Böyle bir rüya bile olsa, tasavvufa kaçmıyan tahayyülün ve ocak başındaki rin ve sakin di ların hazzını inkâr edersek, şiiri başka hangi bucaktn bulabiliriz? na gömülmeğe gidiyordu, Geniş sokakta evletin üst kat camların. da gün vurmasından ileri gelen kızıl bir parıltı vardı. Karanlık basmadan «Vefayav Davud Pr: şa sarayına yetişebileceğini dü şüngü: İki yeniçeriyi akşam ye. meğinde bastıracağım umuyor du. Ardından bu manasız ve lü zumsuz ziyaretten caymayı da akletmedi değil! Pekâlâ karan - lik basmasını bekler, yatsıdan sonra her zamanki gibi konak bahçesine yanaşabilirdi de.. Fa. kat, gizli bir kuvvet genç Ham. zayı içten dürtüyordu: Karan - lığa kadar nasıl sabredecek, me-, relerde vskit zeçirebilecekti? H nt birdenbire özengile - için, Vefaya doğru kuş gibi uçmağa başladılar, İ oTabini renkli Davudpaşa sa - İrayının önünde demir parmaklık İı bir bahçe vardı. Hamza Bey köşeyi dolanıp da konak yanına yaklaşım yaklaşmaz yüreği o$ - nadı: Evet, orada demir parmak- bileli kapı önünde yeşil perdeli İizme düşen çeşidlerinde bu sert.| liği ve katılığı fazlasile buluyo-| Görünüşte pek basit fakat çok| ruz. Maddi tek Birincikânun 21 | EDEBİYAT JJ Ocakbaşı Şiirleri Yazan: Halid Fahri Ozansoy Hüseyin Siretin Ayşecik şiirini biknem hatırlar #usınız? Çoluk çocuk bütün ev halkı bir geniş odanın serdini teshin eden büyük sobanın Başında söyleşiyarlardı Vakıâ şairin bu misralarını, harikulâdelikle | tavsif edemem. | Ancak levha güzeldir ve özledi. ğimiz «Ocak başı şiirleris ne tim sal olacak mahiyettedir. Sevgili, Havayı jana, baba, evlâd duygularile b hıyan bu ocak başı şiirler Hye genişliye, bütün kütleyi tün ferdleri ve yurdaşları iç'ne »lan şefkatlerin ve muhabbetle - in lesidir. Hüseyin Siret, bu sir'nin bir mısrada şu samimi, cana yakın suali sorar; — Masal mı süyliyeceksin bü» yük hanım bu gece? İşte büyük hanımın o masala. ri, harabat ehlinin kahve peyke- lerinde cemiyet e hiç de fay. dası olmıyan, bilâkis cemiyeti zay'f düşürecek olan bir takım fikirleri (en soğuk ve yabancı bir şekilde bile olsa) ortaya atan şair geçinenlerin demagojilerin « den hem daha sevimli, hem daha .irenkli ve sihirlidir. Hâsıh bugün kü şiirimize, tekrar samimiyetini ve hararetini inde etmek için © cak başında düşünelim. Bu istiğ- raktan çok güzel şeyler doğacak te: Her şeyden evvel İşendimize imanımız etrafımızdakilere sevgimiz... Bu sevgi, en katılaş. miş gönülleri ve en kuru İlham. ları bile yumuşatır ve taptaze bir gonca gibi açar. Büyük Hâ. mödin «Validemv isimli uzun ve derin şiiri gibi nefis bir eseri de, ancak, bugünün sade dili ile o zaman okuyabiliriz, Hat Fahri Ozansoy Bir tavziti ve bir hash; 1. Merhum Emin Bülend hakkındaki yazımıla &ik, retiğün Gülatasırıy öecmüasının Gl »Tirajep dir, Tevfik Pikrelin prüdlürlüğü zamamındi, çıkamlan bu mecmusnın, Türmi selde yal sonra bir arabi gene ayni isede çıkarılmış olan Gölalasamıy isimi mevmna ile siâkası yoktur. II, «Salavin'in dediği gibi, isimli ge. gen yanımda La Bruydre'in İlk ismi geç. diği satırdaki tarihle bir derlib halası ok. muş, Pek labli olarak La Prwyre'in devri XVEK laci asırdır, XVI imej de, ği. Bakırköyünde bir adam karısını öldürdü |, Geşen gece Bakirköyüne bağlı iSafra köyünde bir aile faciası ol - muştur; Bu köyde çiftçilikle meşgul bu ilunan 60 yaşımda Nureddin adin - İda bir ihtiyar 50 yaşındaki “ karisi İAyşeyi aralarındaki geçimsizlik yü. zünden sinirlenerek tabanca ile 4 İyerinden yaralamıştır. Zava'li ka- dia biraz sonra kaldirildiği Bakir köy hastanesinde ölmüştür. Bua . rada kazaen kendisini de yaralıyan katil koca Balırköy jandarma ku- mandanlığı tarafindan yakalanarak Müddeiemumiliğe teslim edilmiş tir, bir smahfe» duruyor; sırmalı el- biseli iki seyis kuklaklarını iki yanlarına düşürüp hareketsiz du- ran katırların yanında ellerile işaretler ede ede bir şeyler konu- şuyorlardı. Sipahi yiğiti az daha bayılacaktı: : Bu yeşil perdeli mahfe?! Hayvanın başını kasıp durdu. Katırların yanındaki seyisler al. dırmadılar. Bu anda demir par. maklıklı kapının iç tarafından bir silâhşor uğrayarak seslendi: — Hey... Anda neden durur- suz yoldaşım? Hamza Bey hayvanmı yanaş « turdis — Baka yoldaşım. Burası Da. vud Paşa sarayı değil midir? Muhafız dikkatli dikkatli bak- tıktan sonra başını salladı: — Beli, devletlü Davud Paşa bazretleri sarayıdır. Bunda bir Kelender ile AL tuncroğlu olacak idi. (Arkası var) N

Bu sayıdan diğer sayfalar: