7 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

7 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BÜY Bi Ss Lİ AcıHakhihatler e ütleri Ne. 67 Yazan : Ziya şakir | Soğan Çorbası, Balkan Harbi Sıralarında da Geniş Bir Türk Düşmanlığı Başgöstermişti Dürüst düşünen Ermeniler, Türk- Terin göstermiş oldukları bu mertlik Ye ülicenaplık Kerşismda derin bir minnettarlık hissetmişlerdi, Ve hat- tâ, İstanbulda bulunan ihtilâlei Kaf- kas Ermenileri bile, şimdiye kadar Türklere karşi yapmış oldukları fe- Balıkta derin bir hicap hissederek başlarını önlerine eğmişlerdi... Nasıl €ğmesinler ki; Türk topraklarında bir Türkten daha izzet ve refah için-| de yaşıyan Ermeniler, artık en (hür) milletler Sirasma (o geçtiği halde — gene kendi itirafları veçhile — Kafkasyada ve Çarlık zindanlarında 18 muharrir, 32 tabip, 24 profesör, 30 memur, 45 tacir, 70 san'atkâr ve mütebekisi de; rahip, talebe. amele ve sair€ olmak Üzere (beş bini mü. tecaviz) kadın ve erkek) ölüm saat. lerini beklemektelerdi. — istanbuldaki (hür) Ermetiler, Türk hürriyetperverlerile birleşmiş ler; (Çarlığın zulüm ve seyyiatını; devirmek) için gizli mücadelelere) girişmişlerdi. — Türkler, Çarlığın zulmünden; kaçan Ermeni komitecilerini şiddet. | akıp İttihatçılarm bir kısmı memie- | zanlı çorba sarhoşlara tekrar te müdafaa etmişlerdi. Bu cümleden olmak Üzere (Pastırmacıyen) ile arkadaşlarını da; Çarlığın bütün ıs. rarma rağmen Çar hükümetine tes- Jim eylememişlerdi. — Fakat, Çarlığın gizli siyaset makinesi, Istanbulda tekrar faaliye- te geçmişti. Eski Kafkas komlteci- leri, parlak vaitlerle elde edilmiş; ge- ne Türkler aleyhinde harekete ge tirilmişti, — (31 Mart Vak'ası) Istanbulün #skin ufuklarını top ve tüfek taraka- larmâ boğarken; (Adana) dada bir felâket baş göstermiş. Komiteci bir papazın kaldırdığı ihtilâl bayrağı yü ziinden (Türk - Ermeni) yüzlerce masum kanlar içinde yerlere seril - miş; büyük bir servet, bu felâketin steşleri içinde erimisti. , — Hançakyanlar (31 Mart Vak'a- 8i) üzerine Türkiye haricine firar eden hainlerle birleşmişlerdi. — Balkan Harbinde, gene Türk! düşmanlığı baş göstermişti, Taşnak: sağanlar, Ermeni askerleri kâmilen firara teşvik etmişlerdi. Bunlardan çoğu Bulgar ordusuna gönüllü git - mişti, (Edirne) den firer eden bir Ermeni çavuşu; Edirne müstahkem mevkiindeki telsiztelgraf istasivonu- nu felce uğratacak derecede meharet göstermisti. (Antranik) İsmindeki Ermeni çetecisi, başına topladığı bir katil sürüsü ile Bulgar ordusuna il- tihak etmiş; Edirne, Keşan, Malkara Tekirdağı köylerinde yüzlerce kadm ve çocuk kesmiş.. birçok Türk ev, köy ve camilerine ateş vermişti. Umumi Harbin seferberliği ilân olunduğu dakikadan itibaren hare - kete geçen Ermeni komiteleri artık insanlık ve hattâ mert düşmanir ğm hududunu tamamile tecavüz et- misler, şark vilâvetilerinde, düşman ordularma rehberlik ederek, bütün o Gece No. 65 — Ortalık kararınca, keyifleniyör, neş'eleniyorsunuz, değil mi? Hele ge- €e olunca... Gecenin ilerlemesi... Genç kadm, ağır adımlarla Bilâle yaklaşmıştı; — Gece yarısına doğru, insanın duyuşu, düşünüşü değişiyor. Sun'ullahla Mevlüda baktı, alayla güldü: — Benimle eğleniyorsunuz ya... Mevlüt, boynunu çarpıtarak yal - vardı: — Eğer böyle söylerseniz, vallahi gücenirim, İclâl Hanım... BILAI, tesbihini yere atmıştı: — Onlar, kim oluyorlar, sizinle alay edecek... Hiçbir sebep, bahane yokken, bir- denbire kavga ettiklerini, Telâl, ku- liste, görmüş, biliyordu: — Şaka ediyorum, dedi... Konuşa- hm. Ve elile bir kadehe rakı doldurup bavaliyi kan ve ateşe garkeylemiş - ler; (Van katliâmı) nı yaparak, zul- mün ve vahşetin son haddini göster- mişlerdi, Zulüm ve vahşet, yalnız bunlardan ibaret kalsa, yine bir şey değildi. Daha beş sene evvel, tatlı canmı kür- tarmak için Rusyadan kaçarak Türk- lerin kucağıma atılan... ve Türkler ts- rafmdan da mezlisi meb'usana 474 yapılan (Pastırmacıyan) m tekrar Kafkasyava kaçarak teşkil ettiği kuv. vetler; Türk ordusunun gerilerine —İ geçmiş; hastaneleri basarak yaralı İTürk askerlerini kâmilen kamadan İ geçirmiş.. ateşler içinde yakarak Kül etmişti. Ve sonra, Bursa ve civarındaki Er. meni çeteleri, Çanakkale harbinin en | korkunç bir devresinde, Anadolu ci- | hetindeki istihkâmları arkaden vura- rak düşman donanmalarına yol aç- mak istemişlerdi. Burada, (tehcir - ve - taktil) bah- Jsine girişerek sözü uzatacak, değiliz. İ Ancak şu var ki; mütarekeyi müte- keti terkettikten ve diğerleri de hü- kümet işlerile alâkalarını kestikten sonra, artık Ermeni komitecileri de faaliyetlerine hitam vermek icap eder. di. Çünkü, (kan davası) güttükleri adamlar, artık ortadan çekilmişler; Türki ile hiçbir garaz ve husumeti olmıyan şahsiyetler deruhde etmişlerdi. in mukağderatını, Ermeniler şımlarma uğramış o olan — Patsik Zaven Efendi, bunun acısını, savelle! Türk milletinden ve islim unsurun- dan çıkarmak istiyordu. İstanba'la | ki Ermeni komitecilerinin gezetele - ri; bütün dünyayı Türkler aleyhine kışkırtacak, steşler püskürüvorlardı. Ve nihayet.. gark vilâyetlerinde yi bir zulüm siyasetinin kanlı bailçleri baş gösteriyordu. Avrupa siyaset merkezlerinde yer- leşen Ermeni reisleri, bir taraftan: — Kafkas Ermeniliği himayesiz bırakılırsa, mahvolur. Diye feryat ederlerken, diğer ta - raftan da Ermeni çeteleri tarıfından Türk hudutlarmda büyük mikyasts taarruz hazırlıkları görülüyordu... Ermeni kuvvetleri çartık çetelikten çıkıyor; ele geçirdikleri toplar, tüfek ler, son sistem silâhlar, milyonlarca Gephaneler ve yardım gördükleri ec- nebi zabitler sayesinde, mükemmel bir ordu şeklini gösteriyordu. Bu ordu, hazırlığını çarçabuk ik - mal etmişti. Ve Ermeni reisleri de, (istanbul hükümeti ile birleşmişti. Ve bu birleşme neticesinde, Ankara- daki Büyük Millet Meclisi Hükümeti- nin karşısına, yeni bir düşman daha dikilmişti, (Arkası var) Yarısı Mahmus 1 övani Fakat, — vaktile Jttibatçıların hi-/ Soğan volması Dünkü yazımua Imralinin soğan-| larını ve soğan çorbasının eğzetini| vwnliştilm. Bizde soğan hemen ber yemeğö karışırsa da ayrıca soğan ye» | mekleri arasında “soğanlı yahniden başkası pek te bilinmediğinden ke- yifle yenilecek ve içilecek iki soğan İ yemeğini tarif etmemi fazla bulmaz- siniz sanırım. Soğanlı çorba için Parisin en İ meşhur yemeğidir demek mümkün » dür. O güzel şehrin büyük halle - rinde çalışan ohamalların sabahları ilk İşleri o çorbadan yemektir. Fa - | kat, gece yarısından sonra bardan İbara dolaşarak “grandükler turnesi” denilen sarhoşluk eğlencesini yapan. lar da gecelerini soğanlı çorba İçtik. ten sonra bitirirler, Bu suretle 50- ganlı çorba, dünyanın en medeni $e- hirlerinden birinde insanların biribi- İrine zıt iki uçta bulunan iki tabaka, sını biribirine yaklaştıran, halis de- mokratik bir yemektir. Bu derece de rağbet görmesine sebep sarhoş- luktan ayıltmak — şöhretidir. Vakık, sarhoşluk ta insanların hepsini bi- ribirine benzeten bir şeyse de, sar- boşluk İnsanlari insanlıktan çikara. rak biribirine benzetir, halbuki 80- in #anlık meziyetini iadeye yardım eder. Bundan dolayı işretten üstün sayıl: malıdır. Soğanlı çorbanm işret üzerine bir ineziyeti de ucuz olmasıdır. Çünkü sermayesi 200 gram soğanla, 60 gram tereyağı, 15 gram un, 60 gram kaşar peyniri( rendelenmiş), 125 gram bayat ekmek, bir parça tuz ve biber, bir de bir bucuk lilre soğuk sudan ibarettir. Bunlardan tuzdan başkasmın Üzerinde hiçbir türlü in- hisarlar resmi olmadığından, sar- boşluktan avılmak sarhoş olmaktan bek çok ucuza mal olur. İlkin tereyağı bir tava içinde ve kızgın ateş üzerinde eritilir. Soğan- lar da ince İnce kesilir Yağın du- ir şir, sonra kararır.” 5 Sinek üzerine un atılır. Bü da çabucük ka- rarinca, soğuk su yavaş yavaş tava" nın içine dökülür ve hepsi birden acele acele karıştırılır. Iyice karıştı” rıldıktan sonra, tavanm içindeki ma- vi bir tencereye dökülerek fzerine de geri kalan suvün hepsi katılır. Tencere tekrar ateş Üzerine konula- rak atesin alevi arttırılır ve yavas vavaş virmi dakika kaynatılır, son- va da süzülür. Bu derecesine soğan çorbasından ziyade soğan suyu demek doğru 0 - lur. Bunu herkes, karaciğerleri bo- zuk, böbrekleri bozuk, damarlarında- ki tansiyon artmış, kanlarına fazla üre karışmış Olanlar bile lezzetle içebilirler. Fakat keyif sahibi olanlar soğun suyile kanaat edemezler, Ona ekmek ve rendelenmiş peynir de ilâve eder- ler. Bazıları bayat ekmeği ince ince dilimlere ayırdıktan sonra çorba kâ- sesinin dibine yerleştirirler ve üzeri- “zözünden kaçmamıştı — Gizli, ne konuşuyorsunuz? Mevlüt, ellerini uğuşturuyordu: — Sun'ullaha mesele, halledildi, di- yorum. VAN Lorel-Hardi Hindistanda saat durmadan, dinlenmeden kahkaha Büyük bir rejisör: Büyük bir fim: Willy ForsteMazurka*Pola Negri 7-10. 986 SİNEMANIN SESLI VE SESSİZ DEVİRLERDE YARATTIĞI BUYUK KOMEDİ FILMI Baştan nihayete kadar Türkçe Sözlü CUMA AKŞAMI IPEK SİNEMASINDA Cuma - Cumartesi ve Pazar günleri için numaralı biletler şimdiden satılıyor, Büyük bir yıldız: çay Kadıköy SUREYYA | - N JAMBA, PERŞEMBİ CUMA ek a ui u ÖMRÜMCE SENİNİM yakiirin ELISABETH BERGNER L I L I A N Fransızca Bugün matine ve her akşam Müveten Elektrikli kukla yeni program Hergün matinelerde ilâveten Bir aşk hikâyesi Magda Sehneider Kk VEM e LİSTESİ Hafif yemekler — Levrek haşla. ması, kabak basısı, erik hoşafı. Ağır yemekler — İşkembe yahnisi, | Sohutlu, zeytinyağlı barbımye fasul- i yesi, revani . ne soğan suyunu döktürdükten son« ra daha üzerine rendelenmiş peyniri koyarlar ve lezzetle yerler. Bazıları — bizim tarhana çorbası için oldu- Zu gibi — bayat ekmeği tere; da kızartırlar. Kimisi de toprak tencere içerisine |srayiz bayat ekmek ve peynir koy- duktan sonrt üzerine soğun suyunu döktürürler ve tencereyi fırma ko yarak çorbayı kızartırlar. Bu türlü- sü elbette daha lezzetli olur, fakat ÖLÜM Merhum ressam Hasan Rıza bey &- $i, mütekait süvari Kaymakadır Fili- beli Reşat Aymanm kızkardesi Bayan Saniye müptelâ olduğu hastalıktan kurtulamıyarak dün Bakırköy Zey- tinlik mahallesindeki hanesinde vefat etmiştir. Cenazesi bugün öğle vakti hanesinden kaldırılarak Bakırköy me zarlığına defnedilecektir. | HALKEVLERİNDE | Güzel yazı dersi Şişli Halkevinden: Güzel yazı derslerine pazartesi gü nü saat 17 de başlanacaktır. Devam etmek istiyenlerin Nişantaşı Rumeli eaddesindeki Halkevimize gelerek ” ” yukarda saydığım kimselerin ve şe- | Kaydedilmeleri. kenli hantalamm.öslerimegeiasanyıklin, — mama — hastalıkları olmıyanlar için soğanlı | O 1 €peba$i çorbayı ayrı ayrı küçük güveçlerde | ,; Dram kismi... dyan Beledayesi kızartlırarak yemek ve içmek (en | Bu akşam 20 < çor — güzel şeklidir... Makbet idim “ Jı lu soğanla yapılır ve soğanların içi Fransız dikkatle oyulduktan sonra, soğan) ( Tiyatrosunda içi, haşlanmış et kıyması, yumurta| O Operet kısmı sarısı, bir parça da domates salçası, | buğün gündüz ! biraz tuz, biber ve sarmısakla doldu-| Çocuk Tiyatros rulur, daha sonra fırında kızartılır. o Fatmacık Bul ın yerine pirinçle doldurmak ?-.» ta mümkündür. HALK ÖPERETİ Bu yemek te lezzetli bir şey ol - makla beraber şekerli hastalara, ka- raciğerleri şişkin olanlara, böbrekle- ri pek yorgun bulunanlara iyi gel - mez. Soğan dolmasınm keyfini tat- mak İçin insanın midesi iyice sağ- lam olmak lâzımdır. LOKMAN HEKİM Göztepede B, Halit — Sorduğunuz seyler benim öğrenemediğim bilgi - ler Arasında bulunduğundan, hem bilemediğim, hem de sizi tenvir ede- mediğim için iki defa müteessifim. pek yakında kış Operetlerine başlıyor SE - YEK Büyük öperet 3 perde İstanbul hapishne ve tevkifhânesi için alınacak odun hakkında 6 « 10 - 36 tarihinde Tan gazetesinin onuncu toinat akçesi (113) lira (80) kuruş olacak iken (13) lira (80) kuruş ola- rak çıktığından tashih olunur, le verdi — Gene sözlerinizden bir şey an- yamadım. Mevlüt, parmaklarını gererek vuçlarını biribirine bitiştirdi: görünce, ferahladı: — Öyle değil mi, İelâi Hanım?. Kulis, sahneden büsbütün ayrı bir veViLLY FRiTSCH KARA GÜLLER Büylik filminde görüneceklerdir. LİLLAN HARVEY, bu filmde bir yıl | Ulm diz Gibi dansediyor. Ve bir trajediyen gibi oynuyor. Istanbul C, Müddetumumiliğinelen: | r. sayfasında çıkan ilinda muvakkat te-|7in.” R K Sinemasında HARVEY RE Bugünkü program İstanbul Oğle neşriyatı; Saat 1230 Plikla Türk musikisi 12.59 Havadis. 1305 Plâkla ba- fif müzik. 13,25 - 14 Muhtelif piğk meşri- yatı Akşam neşriyatı: Suat 18,30 Çay aaa, dans musikisi, 19,30 Monoloğ, Pişkin teyze tarafından. 20 Müzeyyen ve arkadaşlarım iştirakile Türk musikisi. 21 Plâkla sololar. 21,30 Orkestra, 1 — Hasene: Fedra üvertür. e ünmmnnt Müreieiler kulakla yi salar, $ — Leon Kavallo; Matinatta, 6 — Mikeli: Buseler serinade. 1 - ER ra Orloi operetinden par — Gal; Krmızı dudaklı kız. Ban bie gafa 22,30 Ajans haberleri, 23 Son. # Günün program özü Senfoniler: 20,35 Viyana: ya 21,15 Prag: Ber- Vor. 21,45 Btutgart: Şubert Hafif konserler: ikfurt: Orkestra, şarkı. 21.20 Bu- Meosinin musikisi, şa me musikisi. 22,30 Varşova: Hafif ork 23,15 Roma: Operet ayari 23.30 Kolon- ya: Serenad ve 24 Budapeşte: Çı- gan bandosu. real : 21,45 Breslau: Dittermdorfun “Hleroni- mus Knicker, i Oda musikisi: 21 Sottens: Çift klarnet. 23,15 Paris P. T.: Keman, piyano, şarkı, 23,15 Varşo- va: Mozart, Debussy. 2138, ip Piyano konseri. 22.30 Pa- T,: Fransız şarkıları 2116 Ra. ücile genç kadına bakıyordu; tr.. Kadeh te değil onun çatılan kaşlarının düzeldiğini | rek yudumlaşa içmek; meze de, yum- 23; Sotteme. 23.15: Königsberg. 2: Doyç. landzender, 24: Varşova, 24,2! ya, sişeyi dike- ruk... Kahkahayla gülüyordu: — Yumruk mezesi, en bereketli ni İclâl, Bilâlin tesbihini almıştı, ma- Bilâle verdi: sanm kenarina vuruyordu? e EMA De — Hangi mesele? Bilâl, bu itifet karşınnda SAMİ Meylüt, hem ellerini uğuyor, hem mıştı; gerilemiş, elleri titriyordu: lümsüyordü: e ŞAM Hati, Yani m vat, artk izemele yol, ball mahcup ediyorsunuz... di, bitti, i Ve kadehi utana utana aldı, İÇİ.| | © peki, hangi mesele canm? Genç kadm, onün, bir çocuk gibi Genç kii merakla pöruğime, utanışma, kızarışma gülüyordu: | | yevtüt, sahte bir aldırmamazlıkla, — Ne tuhafsınız Bilâl Bey... Ço-| bir teviye gülüyordu: İcuk gibisiniz! — Mesele yok artık... Sun'ullab düşünüyordu; W-wlöt, 0-| teli, Mevlüda yaklaştı, omuzun- na sokulmuştu; dudekları arasından |dan tuttu: fısldadı: : — Üzmeyin, söyleyin... Hangi me- — Tavmda sayılır, arasını soğut-| sele? madan konuşalım, bitirelim. Şimdi,| Mevlüt, ciddileşmişti: neredeyse Suat gelir. O da kendi ak-| — Şakayı bırakalım. Bilâlin söy- Imı beğenmiştir. İş, büsbütün ka-İlediği gibi, hakikaten hem doğru, risir... Biraz sonra, hep ervıyacağır.. | hem de güzel konuşuyorsunuz... Yal- Dün geceden de mayalıyız. Hesabı-İnrz meseleyi ye biz anlatamadık, ya- nt, ona göre tut.. hut siz, şekil üzerinde ısrar ediyor- Sun'ullah, cevap verecekti: İklsl- | sunuz... nin ağız ağıza fısıldaştıkları Jelâlin| Telâl, elindeki tesbihi tekrar BilA- — Sizin sahneye hevesiniz kalma- âı... Kabul... Buna, itiraz ederi yok.. Hepimiz hak veriyoruz. * İki yanma bakarak cevap bekledi: — Öyle değil mi? Sun'ullahla Bilâl, tasdik ettiler: — Evet... Telâl Hanım haklı... — Yerden göğe kadar hakkı var. Mevlüt, devam etti: © e heves kalmadı. Kal - madı ama, sahneyi, kulisi, büsbütün yakadan silkip atamıyor... Durdu. Iki elinin işaret parmakla- rm, küçük bir çember çeviriyormuş gibi oynattı: — Ayvaz kasap, hep bir hesap. Telâl, hırçın bir sesle: — Hayır, dedi. Ayi hesap değil. Genç kadınm değişiverdiğini gören şey... Kulis hayatmm zevkleri, eğ - | mezedir; sirkesi eksik, tuzu az, yağı lenceleri, büsbütün başka... çok, filân diye, Jâflar, itirazlar İelâlin, gözlerinin de ışıklandığını | Yok... Hava, soğuk oldu mu, gelsin görüyordu; Sun'ullah, daha cesaret: | konyak... lenmişti: Iciğl de onunla beraber katılacak — Ben, İelâl Hanımı anlıyorum, | gibi gülmiye başlamıştı: hem çok iyi anlıyorum... Akşam üze-| — Arasıra, kaçamaklar da var, ri, tiyatroya geleceksin... Fuvayyede| Bilâl, başın: sallıyordu: kimler var, kimler yok, bakacaksın...| — Para bol olunen, lüks yerlerde Ayak üstü, biraz dedikodu yapıla -| kafayı tutmak lâfım... Hele, yeni o- cak... Sonra, prova var mı, yok mu; | yun verildiği geceler... Kulisin hava- ona bakılacak... Dostlar, aker a İsi nasil değişir?.. Ahali, oyunu sey- ranacak... Kiminin odasında çay, ki- | rederken heyecanlanır ya... Asi he- minin odasmda kahve içilecek... Ge-| yedan, kulistedir.. Oyun tuttu mu, ne bir parça dedikodu... Gece mi ol.İtutacak mı? Halkın umurunda mi- muş, yağmur mu yağıyor, insan, far-|dır?.. Onu, bize, kulistekilere sorma- kmda bile olmıyacak... İk... Oyun tutmadı, yahut ta büsbü- Iclâl, birden keyiflenivermisti:. — tün falso gitti, fiyasko oldu mu? Bi- — Çok güzel... Harikulâde... rak artık.. O gece, yeisten rakiya va- Bilâl de #öze karışmıştı; tesbihini İrirsin kendini... Mevlüt şaşalamıştı. Sun'ullah. du - daklarmı ısırdı, mendilini çıkardı, ağ- | havada sallıyarak, kollarını oynata - nı sildi; rak anlatıyordu: — Evet, ayni hesap değil... Ielâl Hanımın sevdiği, kulis hayatı... Mevlüt, kıs kıs gülüyordu: — Artık rakı dayandırabilirsen da» — Vakti kerahet gelince, ya bir|yandır.. odada, gizliden bir iki kadeh çakın-; TArkası varl

Bu sayıdan diğer sayfalar: