14 Ağustos 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

14 Ağustos 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

<“—<“Arap Meselesi İ noktası bir türlü bulamayız. ve Kemalizm | PN Ti? halk ve gençlik yığmla- *decekleri bir değil bir- müzesine ihtiyacımız var. Yeni rejimler bu türlü ; a İnkılâp müzeciliği âdeta olmuştur, İtalyanlar ve Al faşizmi ve nasyonal 804. | teşhir merkezlerinde lâp müzesini kurmak doğ- e , vermeli, Inkılâp müzesinde k vesikalar ve eşyalarla » resimlerin mukayeseleri m nasıl ve neler olması lâ. Gini tespit etmeli, tam ve ana müzeyi Ankarada mi vücüdü getir. * Çoğaltılabilecek ve haskı ve- taflarla tekrar edilebilecek belki daha sonra her Halke. Inikılâp müzesi de bulundur | 2 YE a harfi bilmiyen, maziyi ha an her yaşta Türk çocukları! b çıkmaktadırlar, Hepimizin iralarını muhafaza ettiğimiz per bu gençlik için hakika-! i ve müzelik olmuştur. Eğer 6serini ve kudretini muka- #tniye hizmet eden mliessese-| olmazsa bunlar biz yaşta o- Söylediklerinden ve anlattık. gitgide hiçbir şey anlamaz eslimizin zihninde canlı ola- n mazi tenkidi birkaç sene! i faaliyetlerin bütün kad. vazife alacak olan yeni um- İtin terbiyeci kıymetini tama- beder. Ni, İnkılâp müzesi hürriyet aşkı. hey Şuur ve sevgisini her v canlı, uyanık ve titiz tutacak bütün Inilâp müzelerin kuvvetli ve cazibeli bir tel- İİ A yan ğa İİİ li #; *, ?#vk ve ihtısas ile tanzim edil. İç "lan müzelerdem daha uzun müd- it bırakmak doğru değil ada partimiz Dolmabahçede a. olan tarih sergisinin inkılâp İM bu iş için esas olarak alamaz N Falih Rıfkı ATAY İzmitte Futbol Maçları Ka, (TAN) — Bu hafta. İdman * ile Istanbulun gayrifedere N, inden Kadırga Gençlergüct hususi bir maç yapmış. * Idman Yurdu hâkim ve ener- >" Oyunla Kadırga takımını 3 - 1 etmiştir. Idman Yurdu ikin- “mr Hereke birinci takımı ile ve 1 - 1 berabere keldr. tk verildiğine göre Iman Yur- Akyeşil önümüzdeki hafta tek- arsılaşacaklardır. e, A rap - İslâm âlemi, son yıllar içinde, gerek Av. rupa matbuatını ve gerek Av- rupa tefekkür âlemini işgal et- miye başlamıştır. Avrupayı tanıyanlar pekâlâ bilirler ki, ister gazetecilik sahasmda ol- sun, ister ilim sahasında, bu nevi cereyanlar, daima politik ve ekonomik menfaatlerin ön- cüleridir. Fakat acaba, Arap - İslâm âleminin böyle birden- bire ön safa geçmiş olması, yukarıki sebepler bakımından makul ve tabii bir hâdise mi- dir? Mısırdan başlıyarak Filistine Lübnan ve Suriyeye yaptığım bir seyahatten öneli pek a2 oluyor." Yani, bu Arap — İslâm âleminin bir kısmını bizzat yakından tetkik ötmek fırsatını elde etmiş bulunu- yorum. Seyahatim adı geçen mem- leketler hakkında evvelce edindi. #im kanaati sadece takviye etti: Arap — İslâm âlemi, kımıldamak- ta, harekete gelmektedir. Şimdi bu âlemi bir müddet için terkederek, harp sonrası dünya» sml kısaca gözde geçirelim: Eğer 1920 senesine döner ve o zamanki büyük ekonomik buhranı anlamı- ya çalışırsak, şu neticeye varırız: 19 uncu asırda bütün dünyanm Avrupa ekonomisi (kapitalizm), Avrupa nüfuzu (emperyalizm) ve 1— r— iititeti fAyrma 4-— lilik, Avrupalılaşmak ve..) namı na fethedilmesi ameliyesi, artık ta- mamlanmıştır. Bu suretle en kü- çük kıt'anın garp parçası, zengin. leşmiş, süslenmiş, güzelleşmiş ve şaşaası üteyandaki muazzam sefa- let ve gerilik dünyasını büyüliyen bir nevi Garden — City halini al- mıştır. F akat bu, Avrupanm en son zaferi ve küçük kontinanın şayan: hayret ve dinamik inki. şafmı tetviç, fakat ayhİ Zaman. da nihayete erdiren muszzâm bir finaldi. Zira Avrupanın bu ikbal dev. resi, hakikatte insanlığın ve bütün dünya kültürünün son merhalesini tekil ediyordu. “Avrupa” “Avrüpalr" ve “Avrupalılaşma,, kelimeleri, bi. rer mefhumdan iberetti. Avrupa. nm bu ylkselişinin, kendinden evvelki medeniyetlerin doğrudan doğruya bir devamı olduğu inkâr edilebilir mi? Meselâ bizzet daha önceki kültürlerin birer temadisin. den ibaret olan Yunan, Roma veya Hıristiyan kültürünün bir varisi olduğunda şüpbe var mıdır? Ya- hut bugünkü Avrupanın, bütün di. ğer milletlerin çalışma mahsulü ol. duğu gizlenebilir mi? Mısırdaki “Fellâh,, , Uzak Şarktaki “Kuli,, , Yakın Şarktaki “hamal, ve Yeni Dünya tâbir olunan memleketler» deki çeki hayvanı vazifesini gören insanlar, hakikatte tıpkı “Gigelo,, ' “Dandy, ve “Snob,, gibi ayni Av- rupa kültürünün eserleri değil mi- dir? 1929 senesi, bütün düşünen ka - faları ciddi bir hakikat karşısına koyan bir dönemeç noktasi oldu: Bu buhran, artık “eyeliğue,, | ve “pöriodigue,, bir buhran değildi. Bu buhran dünya ölçüsünde bir bünye değişikliğini icap ettiriyor” du. Artık dünya, ekonomik kanun- larını yeknesaklastırdığı nisbette, siyasal — sosyal mlinasebat ka nunlarında da milletten millete bir vahdetin tahakkukuna çalışmak- tadır. Hiç şüphesiz, Avrupa ve Garp güzeldir, caziptir; fakat bu Garden — City'nin öte yanında, yoksulluk ve kültürsüzlük hüküm slirmekte, yüzlerce milyon İnsan, sefalet ve gerilik içinde yaşamak- ense senmmsuseanassansereseesanse sanane ssamenesm mesane, YAZAN: Burhan tadır. Demek ki, 1929 yılınm arzet- tiği manzara, hiç te güzel değildir. Bütün dünya ve bilhassa Avrupa yavaş yavaş ayılmakta, türlü tür. lü “İzm,, lerle biten sayısız fikir. ler ve programlar ortaya atılmak. tadır. İktisadi buhranı, kültürel, ideolojik ve insani buhran takip etmektedir. imdi, biraz evvel terkettiği. miz Arap — İslâm âlemine dönecek olursak, burada Avrupa» daki hastalıkların eksülâmellerini görebiliriz, Gerp Avrupaat hege. monyasmın her bakımdan gevşe. mesi, bu memleketlere ve bu mil. İetlere, şimdilik mahdut olan bir hareket hürriyeti vermiştir. Ancak bu hürriyet, bütün darlığına rağ- men, Arap ve İslâm memleketleri. nin hemen kalkınmalarına ve uzun zamandanberi hasretini çektikleri istiklâl bayrağını kavrıyarak dik. mek istemelerine kâfi gelmiştir. Unutulmamalıdır ki, bu Arap — İslâm dünyası, hattâ ikbal devrin- de bile Araptan ziyade Müslüman- dı. Nasri Bizans'da “Yunanlı, ke- limesi menedilip “Bizans, tâbiri İlhar mdildiyse, mazl seli Osram İmparatorluğunda “Türk, ünvanı kaldırıp yerine “Osmanlı, adt ge- tirildiyse, burada da İslâmiyetin üniversel akidesi ön safta duruyor ve Araplık, ancak tal bir mâna ta. şıyordu. Daha sonraki devirlerde de İslâmlık, Araplıktan daha ehem- tli telâkki olunduğu için, Ara- bizm, yahut Panarabizm fikirleri; tahakkuk ettirbmiş diişünce ve kanaatlerden ziyade, müphem bir heveskârlıktan ibaret kalmıştır. Ayni şekilde unutulmamalıdır ki, Arapça konuşan memleketler ara- smdaki hudutlar, 19 uncu ve 20 in. ci asırlarda Avrupa diplomasisi ta- rafmdan keyfi olarak çekilmiştir. Bu hudutlar, hakiki menfaatleri, hattâ belediye sınırları dahilinde hi. le böldüğüne ve pörçaladığma gö. re, milli bir ölçüden hahsetmiye im- kân var mıdır? A rap — İslâm öleminin bu- günkü dağınıklığı ve karar. Sızlığını sathi olarak tetkik eder- sek, belki Napoleon'dan önceki Al- man devletlerile bir mukayese BELGE | Yapmak arzusuna biliriz. An. cak böyle bir mukayese, birkaç bakımdan birden yanlış olur. Al man devletleri, çabucak siyasal bir birlik halinde toplanabilmişler- di; zirr bizzat tarihin de ispat et. tiği gibi, buna geopolitik bakımdan imkân vardı. Halbuki Arap - Islâm âleminde geopolitik'e yer yok- tur. Yalnız Nil adını verdiğimiz 'Tanrı — Nehir, her geyi mütesa- nit bir şekilde kucakladığı ve hu. dutlandırdığı için, belki Mısırda böyle bir şeyin tahakkukuna im- kân verebilir. Fakat Nil de Arap ve İslim olmaktan başka herşey» dir, Nil, insan ve nebata kendi ka. nurlarını dikte ettiği için, tama men Mısırlıdır. Mısırda, bu Tanrı. Nehrin arzu ve iradesi dışında ve- rimli, faydalı ve kudretli bir nas- yonalizm tasavvur etmek güçdür. Arap — İslim dünyasının bütün diğer parçaları, tarihin seyri es nasında, umumiyetle birer geçit sahası, birer serhat bölgesi ve e. konomik ve kültürel bakımdan bir takım İltissk noktaları vazifesin görmüşlerdir. Tek bir Arap n oluş imkânlarını, hal ve istikbal bakımından ve. bazı şartlar dahilinde belki müspet ola- olarak muhakeme edebiliriz. Bilhas. sa müşterek dil, bu hususta mü. him bir rol oynamaktadır. Fakat Arap — Yarımadasındaki memle- ketleri ve bilhassa Lübnan, Filis. tin ve Suriyeyi ele alırsak, burada bir devlet kuracak adamın, herşey. den önce, mevcut din ihtilâflarını, din çeşitlerini ve din ticaretini or. tadan kaldırmıya mecbur olduğu- nu görürüz. Ayni ırktan ve âyni dili konusan İnsanlarla meskün o. lan bu memleketleri gezen bir ya. bancı, bunlarm biribirlerine karşı besledikleri kin, ve dini hislerin uğ- radığı tereddi karşısında, içinde taşıdığı en sön itikat ve inanç duy- gularını, lüzumsuz ve boş bir kib rit kutusu gibi fırisup atmya mecbur olur, n ufak bir şehirde bile, ma- halleden mahalleye, hattâ evden eve çetin bir mücadele hü- kilm silrerse, muazzam bir mües- gese olan “Devlet, nasl teşekkül edebilir ?. Eğer bu muhtelif dinler, | Mahzende Tarla Olur mu? z Ağzının tadmı bilenlerin seve seve yedikleri mantar- lar, dzima rutubetli yer isterler, Bunun içindir ki, birçok Avrupa mem- leketlerinde hususi mahzerlerde manter tarlaları yapılmıştır. Yukarıdaki resimde böyle bir mantar tarlasmda, olgun sebzenin karpit lâmbası iş ğında toplanışını görüyorsunuz. sade biribirlerile değil, fakat doğ- rudan doğruya din mefhumile bu derece dar ve fanatik bir zihniyet. le mücadele etmemiş olsalardı, her halde şimdi insanlığın ve nm en iyi kısmı, burada olurdu. Toplu olarak denilebilir ki, A- rap — İslim milletlerinin tali, hiç bir zaman “Arap — İslâm, mef- humunun dar ve tek cepheli çer- çevesi içinde inkişaf edemiyecek- tir. Bilâkis her bölgenin kendine göre çözülmesi lâzım gelen dava- ları vardır. Yoksa Panarabizm gi- bi iddiali bir formül, tıpkı Lorelei şarkısında olduğu gibi, küçücük hayal kayıklarını, hakikat kayala- rma fırlatıp parçalıyabilir. Bir devletin oluşunda, iki muh- telif inkişaf istikametini biribirin. den ayırmak zarureti vardır: 1 — Bir devlet, teşekkülünü 1ü- zumlu kılan endirekt kuvvetlerin bir muhassalası olarak meydana gelebilir: Yan! an'anesiz ve efsane- siz. O zaman politikaomm vazifesi, tamamen ilmi, heyecansız ve ku- ru, milletlerin oluşu da sakin, ba. sit ve gürültüsüz olacaktır. 2 — Bir devlet, esasen evvelce mevcut olen bir temel üzerine ku- rulabilir. Yapılan şey, yeni bir dev- let kurmaktan ziyade, tarihin müş- terek arsası Üzerindeki öz binada muazzam tadilât yaparak tarihin o anda o millet için hazır tuttuğu geniş imkânlardan istifade etmek. tir. Birinci halde, ciddi çalışan ve tekniği kuvvetli bir usta kâfidir. Fakat ikinci hülde, dahi bir mima- ra ihtiyaç vardır; zira en ufak bir yanlış hareket, mevcudu da yika- bilir, G ezdiğim Arap — İslim mem- leketlerinde birçok akıllı kimselerle görllştüm ve şu kanaa. te geldim: 1 — Realist bir gözle bakıldığı zaman, Mssır, Filistin Lübnan ve Suriye, biribirinden tamamen fark İı ve nev'i şahsına münhasır vazife ve davalara maliktirler, 2 — Arap, Islâm ve tablatile Pa- arabizm davaları, şimdiye kadar hattâ ideolojik ve kültürel bakım- lardan formtile edilmediği gibi, da- ha bir hayli zaman da, bunu hak- kiyle başarabilecek bir mütefekkir! bekliyecektir. Bu vaziyet karşısında, Arap — İslim devletleri için ancak birinci bal çaresine başvurmak keliyor ki, bu da, çalışkanlık, sabır ve sebat- la, mevcut hudutları İçinde kâfi derecede modem ve verimli bir “milstakil idare,, vücude getirmek- tir. Alman Reich'inin meydana geli. şinde Gudrun ve Niebelungen şar- krları muazzam bir rol oynamıştır. Fakat hattâ Wagneri bile Büyük Frieğrieh ve Bizmarek'sız tasav- vur etmek milşküldür. Anane ve efsane, halkım vücuduna kan ve. rirler. Fakat bunları sun'i surette meydana getirmiye imkân yok- tur, İnsan vücudu kadar milletle» rin vücudunda da kan olabilmesi için önce vücudun olması lâzım. dir. Tarih telâkkileri çok safdilâne olan bazı Arap entellektilelleri ve politikacıları, hayal peşinde koşar- ken ecnebi menfast ve entrikala- rından cesaret alıyorlar. Biz Türk. ler, Arap dost ve komşularımıza hatırlatmak isteriz ki, bir millet ve Kulaktan Kulağa : . « Biz de Sizi Öyle Görüyoruz Ne zaman memleketimize bir Japon gemisi gelse efrat ve zabitlerinia bi- ribirlerine ne kadar benzediğini hay. retle görür ve aralarında bir ayırt Son defa limanımıza gelen Japon gemilerinin mürettebatiyle aşinalık 6 den bir Istanbullu nihayet bu haki. kati Japonlu deniz zabitlerine açmış: — Biribirinize o kadar benziyorsu- nuz ki; aşinalığımızın ilk günlerinde aranızda kiminle tanışmış olduğumu- zu bir türlü farkedemiyoruz, demiş. Japon deniz zabiti dudaklarımdan ve gözlerinden zaten ayrılmıyan — Aman ben de ayni şeyi si çi söyliyecek idim. Hakikat siz Istan- bullular biribirlerine ne kadar benzi. yorsunuz,. Cevabını vermiş. Japon zabitinin bu sözlü bize ne ka dar garip gelirse, bizim de Japonları hep bir örnek görüşümüzün onlara © kadar tuhaf geleceğini düşünerek ırk- ların biribirini ne kadar acayip gör. düklerini hayretle müşahede etme mek kabil değildir. yarra »ı Okuyucu ? i mektubu / Yarns idi Haliç Fenerinde Halk Su Bulamıyor Fenerde Abdi Subaşı mahallesin. de B, A. Erdoğan yazıyor: “.— Belediye, Kırkçeşme sularını kesti. Onun yerine Terkos verilecek» ti, Fakat mahdut çeşmelere Terkos gönderildi. Unkapanı, Fener tarafla» rında su yoktur. Halk fakirdir. Ter. kos alacak kudrette değildir. Kadın, erkek, çoluk çocuk, sabahtan akşa- ma kadar ellerinde tenekelerle dola» şiyorlar, Gece yarılarına kadar Ter. kostan su slmak için nöbet bekleşi- yörlar, Susuzluktan evlerimizde to mizlik te yapılamıyor. Bu hal, daha fena neticeler verebilir. Ya bütün çeş melere Terkos vermeli, yahut eski Kırkçeşme Suları kimyevi maddeler. le mikroptan tecrit edilmelidir.” : Manevra Filmi Mühendis Bay Naci Göçmez yazi» Birkaç gün sonra Trakyada ordumuzun büyük manevraları baş» lıyor. Bunlar hakkmda güzel yazıla rmızı okuyacak, resimler göreceğiz, Ancak milyonlarca vatandaş ordumu zun şanlı geçişini göremiyecektir. Manevraların filmini alıp, bütün mem lekette, hattâ dünya sinemalarmda göstermek bizim için en büyük bir gurur değil midir? Sonra, her gün akşam üzeri Tak. sim Cümhuriyet meydanında bir as keri bandönun konserini duymak bizi ne kadar çok sevindirecektir. Aske rin muzikası, yurtta askerlik sevgisi- ni kuvvetlendirecektir.” . Edirnekapıya İşliyen Tramvayların Hali Anadolu Sigorta Şirketi memurla» rından Bay Süruri yazıyor : Edirnekapı, Topkapı ve Yedikule cihetlerine işlemekte olan tramvayla. rin o taraf halkının hayat ve sıhhat- lerini tehlikeye koyacak şekilde pis olduklarını görüyorum. Edirnekapıda oturuyorum, Sabah tramvaya binmek mecburiyetindeyim. Bilhassa romork lar, oturulamıyacak bir vaziyette, is kemleleri bozuk, döşemeleri eskimiş, pis ve haraptır. Zil kayışı yerine bir kaç yerinden kopmuş ve düğümlen. miş bir çamaşır İpi, her yolcunun dik kat nazarına çarpıyor. Arabaların bir hal yoluna konulmasın! istiyorum.,, ———— ——-—— bir mahallede oturmak ister, Fa. kat bir mahallenin itibarine İle temin olunur? Yalnız iyi vena. muslu komşularla. Bizim cenup komşularımız, Arap memleketleri. dir. Biz bu komşularımızın müsta. kil olmalarını isteriz. Zira bize veh- detli, ahlâklı ve bahtiyar bir dün. bir devlet kurmak için, milli ener- jiyi “anelmerkez,, bir dağılma de- | gil “ilelmerkez,, bir toplanma ve tekâsüf istikametinde kullanmak VAzımdır. Bizzat kendimiz, feyizli bir mem. lekette mesut bir millet yaratmak- la meşgulüz. Kendisine güzel bir ev yaptıran her kimse, itibarlı yayı ancak bütün milletlerin müs. takil olması temin edebilir. Öyle ancak en küçük kıtasının yalnız bir parçasını bir Garden — City haline koyarak mütebeki kısımla. rmda sefalet ve köleliğin büküm sürmesine müsaade eden bir dün. ya, bizim ne zevkimize nede ha- vat telâkkimize uvgundur

Bu sayıdan diğer sayfalar: