29 Temmuz 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

29 Temmuz 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

dün A 2.7. 053 TAN Gündelik Gazete TAN'ın heder: Haberde, fikirde, here Ne temiz, dürüm, samimi olmak, İN Gazetesi olmiya çalışmaktır. —— ABONE BEDELİ Ni Ecnebi 200 Kr, 1500 Kr, #0 Er, 30 Er, may ram porta Htihadına dahil ol- dir, memleketler için 30, 16, 9, 8,5 lira » Abone bedeli peşindir.. Arires değiş- veya 3 kuruştur Cevap için mektup ma? kuruşluk pul lâvesi lâzımdır. GÜNÜN MESELELERİ Ankaranın Yaptığı Gibi Yazan: M. Zekeriya SERTEL Mükümetin hayatı ucuzlatma ted- İlk defa ciddiyetle tatbik eden Ankara belediyesi oldu. takar belediyesinin bu hususta çi, > ettiği usul diğer belediyeler i- de örnek olabilir. 'nkara ne yaptı? Lokantalarda, trihelarda, eğlence yerlerindeki is. “ihti e *dilen maddelerin satış fiyat- tetkik etti. Bu müesseseleri Sadukları serte, verdikleri kira- vi mdıkları malzeme ve salre- mü ?e sınıflara ayırdı. Her sinif Sesede satılacak maddelerin fi- yirmi tesbit etti ve bu fiyatları i- talep Bu karara uymuyan müeste- h de kapatacağını bildirdi. tay Dük biz İstanbulda ne yavıyo- Evvelâ bu müessese sahiplerini nh. ? dinledik. Sonra bize satrıkla ahin fiyat listelerini gönderme. İ istedik. Mürnenat edenlerin His M bada F sl müesseselerin adedi yüzü geç- kayı, Halbuki İstanbulda mevcut 10- #ih Eazİno, kahvehane, bar, plâj lence yerlerinin adedi altı hin- ty, , BA 5900 milessesenin fiyatla tetkik edip tesbit edeceğiz. On- Sonra kararımızı ilân edeceğiz. Be oldu? Uctizluk kararının gecikti... No vakit — tntbikata a, Sekin de Aa baki, belediye iktisat müdürü İs göç reYyanın yaptığı tetkikler kah *ermiştir ki, Balkanlarda bu Yeri R “rüku, vd fiyatlar bizdekinden haşmet Türkiyede de umumi ma künt fiyatların hiç olmazsa Bal- ai, dakiler seviyesine düşmesini a tedir, kip rg lediyenin tuttuğu yol, ta- kü, wsul yanlıştır. Bu yol hü- Me, ni tin İstediği neticeyi temin ede- tüy Ve hayatın ueulaması işi di Mümkün olmayan bir müd- Mayacaktır. R * ga amlar Anadoluyu iç Galatasaraydaki resim sergi. Tatayay im. Türkiyenin bellibaşlı Mü man burada resimleri teşhir ş Sergi lumuyor. iki ecnebi vardı. Resimli in ardı, Resimle Könugyederken kendi aralarında ko- N ende el Kulak kabarttım, bi- «çu ki Ba, 0 Pesimlere bakip şaşıyorum. Memleketinde o kadar çak an ez var kl Türke ressam Karip mevzuları görmeyip boy- *eingg ve Baret âlem mevzular ü- La lemeleri doğrusu acınacak Bu leri gialenya işittikten sonra re- Keti defa da onların gözü ile Nadiye Ve onlara hak vermekten Wen içi, #lamadım. İstanbulda res- Malı, .© Mevzu bolluğu var! “ rinin, ressamları Anadola TK yek teşebbüsü bu bakımdan Mühim çe laz ar, gvrularını ona göre seçiy Mali memleketin renkleri May a hayatını göstermek, ve ie em zi etmeleri imkânı ver- ip ağalık Türk resminde bir ip- Mona ir Ressam daha milli eseri, © Salışmıya ve daha o- a Ni Yaratmıya muktedir o- ”R Ve gayi ak ta memleketi tanı itmiya muktedir olur, resimlerini Şehrimizde göze batan birçok çirkinlikler, şehrin alnında leke sayılabilecek kı TAN noksanlar, rlar var. Bunların çoğunu ufak medeni bir bir himmetle gidermek mümkündür. Belediye, on para harcamadan bu çirkinlikleri gözönünden nasıl kaldırabilir? Salâhiyet sahibi zeva- fın bu suale verdikleri enteresan cevapları aşağıda okuyacaksınız. Belediye Parasız Neler Yapabilir ? YAZAN: Naci Sadullah I stanbul şehri dahilinde, gö- zümüze hoş görünmiyen bir çok köşeler, zararını daima çekti- ğimiz birçok noksanlar, bizi ta: eden birçok mânasızlıklar, çirkin- likler, pislikler, ve medeni bir şeh rin alnında İeke sayılabilecek bir- çok kusurlar var!!.. Bunların ortadan kaldırılması - nı İstediğimiz zaman, bize daima verilen cevap şudur: “— Para yok! Dünyanın her ye- rinde, şehirler, müstakildir. Her şeh rin varidatı, kendi ihtiyaçlarına harcanır. Halbuki İstanbul şehri ne, hudutları dahilinde bulunan şirketlerin varidatından, çok kü - çük bir hisse düşer! Bu yüzdendir ki, belediye, şehrin ihtiyaçlarını karşılamakta aciz duyar!,, Bu cevabı verenler, tamamen haksız değildirler. Hakikaten, İs - tanbul belediyesinin eline verilmiş bulunan maddi imkânlarla, şehrin ihtiyaçlarını gidermek, mahrumi- yetlermi, noksanlarını tamamla - mak, küçücük bir yamayla, koca bir yarayı kapatmak kadar zordur. F akat İstanbulda, on para sar fedilmeden yapılacak bir - çok “Beledi ıslahat, vardır ki, on- ların başarılması, şehre; bugünkü vaziyetile mükayese edilemiyecek derecede medeni bir çehre verebile cektir. Şimdi; “ — Nedir bu ıslahat?,, diyecek» siniz! Biz, bu suali, bu bahiste bizden #kivettar bulunan vata sorduk. Ve onlara: “— Sizce, dedik, İstanbul şehrin de, belediyenin hiç para harcama dan başarabileceği neler vardı, Verilen cevaplar bize isbat etti ki, İstanbulda, şehrin imarı, şeh- rin temizliği, halkın sıhhati ve Ta- hatı için, kasasında tek metelik bu lunmıyan bir belediyenin bile; bü- yük bir kolaylıkla yapabileceği bir çok idari, beledi ve sıhhi inkılâplar vardır! eni daha MV eselâ, bu husustaki sualleri mize cevap verenler arasın- da bulunan Bay Vefa Birsonu din lerseniz, bu kanaati edinmekte ne- kadar haklı olduğumuzu kavramak ta güçlük çekmezsiniz. Az zaman- da, belediyecilik hakkındaki ihti - sasile taninan, Bay Vefa Birson çok alı ve lüzumlu bulduğu anketi cevap verirken diyor ki: “— Bana kalırsa, yapılması icap eden ilk iş, zabıtai belediye nizsm namesini, hem halka, hem de bele- diye memurlarına öğretmektir. Belediye şefleri, şu bir türlü mey dana çıkamıyan zabıtai belediye ta limatnamesinin mevcut maddele- rini, memurlara öğretip anlatamaz lar mı? Hattâ bence, memurlara, bu ders leri umumi olarak vermek, ve msd delerin tatbikatını da göstermek lâzımdır. Ss onra, gazeteler her gün bu nizamnamenin bir madde - sini sütunlarına geçirirler. Hiç gazetenin halka bu hizmette bulun mak mukabilinde belediyeden pa- ra istiyeceğini sanmıyorum. esrarengiz bir vesika gbi bir türlü meydana çıkarılamı. yan zabıta belediye talimatnamesi ni, memurlar da, halk ta, öğrenmiş olur. Ve zabıta belediye talimatname si de, bir mukaddes kitap gibi, ke rametine inanılan, ve anlaşılma - dan okunan bir kitap halinde kal- maktan kurtarılmış bulunur! Ancak bu takdirdedir ki, zabıtai belediye tallmatnamesinden bek Şehir sokaklarında birer canlı leke gibi dolaşan dilenciler, on para harcamadan kaldırılamaz mı? lenilen faydayı edinmiş oluruz Yoksa, bu talimatnamenin, bu gi- dişle tatbikat sahasında küçük bir Pol bile oynıyamıyacağına kuvvet le inananlardanım. F akat, nizamnamenin tatbik edilmesi temin olunduğu takdirde, evde, sokakta, tirende, vapurda, kahvede gazinoda, lokan tada rastladığımız birçok kusur - lar, çirkin, ve tacizkâr birçok man zaralar ortadan kalkacaktır. Hem de dediğiniz şekilde, yani on para harcanmadan!.. Hattâ, bilâkis, bu işi başardığı takdirde; belediye, $a de on para harcamadan birçok se- vaplar işlemiş olmaz, birçok para da kazanır!,. Her gün, halkın ra - bâtini kaçıranlardan, şehrin man- zarasını, âsayişini bozanlardan âli- nacak cezalarla, belediye başka birçok işler de görebilir! Bu suretle, halka, bir şebrin, & çinde oturanların malı olduğu da öğretilmiş bulunur. Ve eğer halk, içinde yaşadığı şehri, kendi ev! gi- bi görmiye, benimsemiye alışırsa, biçare İstanbulun ezeli dertleri şi fa bulur, H alk, şehrin kendisine ait bu- lunduğuna ve “belediye, denilen müessesenin, bu şehri halk Bâmına, halka vekâleten idare etti- ğine inanırsa, belediye memurları da, vazifelerinin “halka hizmet,, ol duğunu bilirlerse, İstanbul, öksüz çocuğu gibi bakımsız kalmaktan da kurtulur, Bunun haricinde, parasız yapıla bilecek o kadar çok şey var ki, han gi birini sayacağımı şaşırıyorum. Meselâ, “yaz saati”, parasız ola» rak tatbik edilemez mi? Bizim halkın dörtte üçü, güneş batmadan evine, ve ay doğmadan da yatağına girer, Bu kadar erken yatan bir kalabalığın, güneş doğ - madan kalkmasını da tabii bulmak lâzımdır. Saat dörtte, beşte yatağından çı kan adam, saat sekize kadar ne Yapsın? Yıkanır, giyinir, tıraş o- ryak! ise kahvesini, cigara- sını içer, meraklı ise gazetesini o- kur. Bu kadar işi gördükten son- rada: Eh.. Artık âaat sekiz olmuş- tur!,, diyerek sokağa çıkar.. Fakat o anda, saat sekize değil, belki ye- diye bile gelmemiştir. Esnafın da vaziyeti de aşağı yu karı böyledir. Ve onun saat sekiz den evvel şamataya başlaması da zdendir, aşağı yukarı bu $€- kildedir. Simdi, eğer belediye, bütün saat leri, yaz münasebetile birer sast geri alıverirse, mesele halledilmiş olmaz mı? B u takdirde, hem nârayı bas- mak, gürültüye başlamak için saat sekize kadar sabredemiyen ler sevindirilmiş, hem de saat s6- kizden evvel gürültü yâpılmasına sinirlenenler memnun edilmiş 0- Turdu? Ve eğer yanılmıyorsam, vaz ge- lince, hemen her memlekette baş- vurulan çare de budur. Hiç sanmam ki, oralarda İyi ne tice vermiş olan bu usul, halkı memnun etmesin! Sonra meselâ, haddinden fazla yolcu yüklenen trenleri, vapurları, tramvaylar ağır cezalarla, argo ta birile imana getirmek te mi “para meselesi,, di: Daba misal mi istiyorsunuz? Şeh rin ortasında, birer canlı, mikrop- Ju, ve iğrenç leke gibi dolaşan di- lenciler kaldırılamaz 1m? Meyva, sebze fiyatleri arasında- ki nisbetsizlikler yok edilemez mi? Yapılabilecek daha birçok kü - çük, basit yenilikler var ki, halkın oldukça ehemmiyetli ihtiyaçlarına mukabele edecektir, Mei. biliyoruz ki, Bebek, Boğazicinin tramvay mün tehasıdır. Anadolu sahili de, san- dallar, ve. vapurlarla, bu nokta- ya bağlanmış demektir. Binaena - leyh, Bebeğin Boğaziçindeki mev- kil, vaziyeti, rolü, oldukça hirdir. mü - Haydi diyelim ki, Bebek tramva yının Beyoğlu hattile birleştir mesi, zaman, para ledir diye, halkın bu bulunduğu sıkıntıy ün çekmekte senelerce göz jız? Bebek, bir otomo- e Taksime bağlanamaz isçüler; Bebek - Dolma- - Taksim yolun- işletmiye davet edi- lemez mi? İşsizlikten müşteki bu- Junan birçok otobüsler yok mu? Ve bu hatta işliyecek olan otobüsler, hem sahiplerini, hem halk de belediyeyi me: Hem bu suretle, bı Tar ve likesi başkalarına ait olmak üzere - bu hatta otobüs işletme tecrübesini de geçirmiş ol- maz mıydı? Bebek S tramvayları, bilhassa yaz mevsiminde, pazar günleri, Sirke- ciye kadar işletilemez mi? Beledi. ye, bunu temine çalıştığı takdirde. Floryaya giden halkı nekadar se- vindir Ya onra meselâ, yine i bilir sanırım inleri o Sirkeci mey danının, € de 1 “Sirkeci bo- âazı,, nın bali? Bilmem Floryadan dönenlerin neler çektiğini gördü - nüz mü? Tıklım tiklim gelen trenlerden, bitap bir halde boşalan kadınlar, çocuklar, zavallı ihtiyarlar, dara - nvay, otobüs bekliyor lar, Ve bittabi, burunlarından ge- len pazar gününün acısı İçinde. en, orada, tam bir bucuk sa bir vasıta beklediğimi bi tan kalkan tramvay Sirkeciye gelinciye k doluyorlar. Ve bir tek yoleu alacak yerler! kalmamış bulunduğu için, istasyonları aşan saatlerinde oradan kâfi derecede tramvay, otobüs kalkmasını, geç mesini temin edemez mi? Bu iyilik te parasız yapılamaz. yaptırılamaz mi dersiniz? Bilhassa böyle kalabalık günler de, İstanbulun birçok yerleri gibi, köprü altı da karmakarışık bir man zara arzeder, Sekiz on sarı çivi köp rü üstünün âsayişini kısmen Yola | koydu. İki, üç memur, çivilerin yaptığı vazifeyi köprü altında da göremez mi? Hv» köprü altındaki geçit- lerin kullanılmasını öğret- mek, para harcamadan kazanıla- bilecek bir savap değil midir? Bu suretle, köprünün hem üstü hem altı ferahlördı. Ve halk, yi zın bu sicak günlerinde, kö, tinin serin ve tehlikesiz yerlerin den geçirilmiş olurdu Sonra yine halkın rahatı, selâ - meti nâmına, tiren, vapur gibi nak liye vasıtalarında, tiyatrolardaki, sinemalardaki gibi numarah yer - ler bulundurulmasını temin etmek çok güç bir hizmet midir? Bu suretle, hem izdihamın önü- ne geçilmiş, hem de bazı müessese- lerin kalabalık nisbetinde vasıta iş- letmeleri temin edilmiş olmaz mıy dı?,, Fakat böy | Dilencilerin Kullandıkları Yeni Kalkanlar Yazan : Naci SADULLAH Bir gazinodayım. Masamda bir bar- dak belediye suyu, yarım porsiyon incir rakısı, beş tane çürük kiraz var. Yarım saat sonra karşıma Azrail gi- bi dikilecek olan garsen, bunlara mu kabil benden tam yüz tane kuruş ala- cak. Mübalâğa etmediğimi, ara sıra yamlıp ta gezmiye, eğlenmiye niyet- lenenler bilirler. Vereceğim yüz ku- ruşun acisini olsun mümkün merte- be gidermek gayretile bir çift kulak kesilmiş, okunan şarkıları dinliyo- rum. Uzun bir yorgunluktan sonra, kısa ve tatlı bir rüyaya dalımıya başs Wiyan bir insan halinde — Allah rızası içini, di mız bir ses, kolumu dürttü, Küç kirli bir el, bu rüyayı tatmama im- kân vermiyor. Gözlerimi sahneden zorlu koparıp, bu mızmiz sesin sahi- bine çeviriyorum: Kirli, yırtık fistanlı, kararmış be- yaz donlu, çıplak ayaklı, çıplak başlı bir çocuk. Bari yüreği de, eti gibi çıp lak olsa? Ne gezer? Boynunu bükü- şu sahte, avucunu wzatışı riyalı, ba- kışı yalan dolu ve ölçülü ses, sami- mi olmadığı için ısırgan... Belli ki sefaletini çekmiyor, para eder bir meta gibi satıyor, dinlenmi. yor, dilendiriliyor ve usta hocalar &- linde ders göre göre, avuç açmayı, kıldan ince bir sanat haline getirmiş, İ Bu halile, merhametten ziyade hiddet, şefkatten ziyade nefret yor ve sarılmak arzusundan tükürmek ihtiyacı duyuruyur. Kaba- hat onun mu? Hayır! Mesul hen mi- yim? Yine hayır. Fakat cezayı ben çekiyorum. Çünkü şahsında, biraz evvel muvakkaten unutmıya başladığım hayatı görüyorum: Sevmiye başladığım şarkı kulağı- ma batıyor. Gizli bir el, yarım por- siyon rakıya bir avuç zehir katıyor. Ve sağıma dikilen dilencinin avucuna yüz para, soluma dikilen garsonun a- vucuna yüz kuruş bırakıp çıkıyorum. * Dilenen çocuğun kabahati yek. Garsonun vazifesi, dilencilikle mü- İ cadele etmek, çocuğu - kaldırımdan İ kurtarmak değil, Halkın artık tabii görmiye alıştığı dilencilikten benim şikâyete kalkışmam da münasız, Hem bunlardan yakayı kurtarmak için, on İparayı gözden çıkarmak kâfi, Eğer her gin, yan cebimde, yüz tane on paralık bulundurup ta, dilenci hü- cumlarına karşı kendimi müdafaa e demiyorsam, kimin kabahati var? — O halde, bu satırları niçin ya- zıyorsun? diyeceksiniz? Dilenen çocukların, polis takibin. den kurtulmak maksadile müracaat ettikleri basit hileyi bilirsiniz sa; rım: Hepsi de ellerinde ya bir kutu karamelâ, ya bir salkım çiçek, ya bir paket bisküvi, ya üç beş bayat çikolata, yahut ta iki düzüne firke- te, üç düzüne toplu iğne bulundurur- lar! Açıkgöz devekuşunu bilirsiniz. Uç diyenlere: — Ben deveyim! ve: “yük tasıf,, diyenlere de: “ben kuşum!,, dermiş! Bu profesyonel dilenciler de tıpkı devekuşu gibi, polis görünce seyyar satıcı olurlar, yolcu görünce avuç a- çarlar! onun Evvelki gün, gazinoda karşıma di- kilen çocuğun koltuğunda ne vardı biliyor musunuz? Gazete!. Hem de günü geçmis ga- zete... Anlaşılıyor ki, küçük dilenei- lerin, zabıtaya karşı kalkan şeklinde kullandıkları metalar arasına te, de karışmıştır. Ve dilencinin bu hareketine mü- saade etmek, müsamaha göstermek, herhangi bir mesleğin | şerefli üni- formasını, bir serserinin sırtına ge çirmesine ve o kisveyi en iğrenç mak satlara âlet etmesine göz yummak kadar insafsızca bir gaflettir: Ne gazete bir dilenci kalkanıdır, ne de ekmeğini her giin küçük ta- banlarını ve hançeresini patlatarak kazanan namuskâr müvezzi bir di ir, Şehrin sokaklarında içti mai bir leke gibi dolaşan, ve her kö- İse başında yakamıza veba gibi ya- | pışan dilenciyi ortadan kaldıramıyo- ruz, Fakat biç olmazsa dilencinin, na- muskâr sanatlerin, şerefli meslekle- rin vekarile, gururile, haysiyetile oy- namasına mâni olalım: Merhameti miz dolandırılıyor, Bari haysiyetimiz. dolandırılmasın! 'gaze-

Bu sayıdan diğer sayfalar: