8 Ağustos 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

8 Ağustos 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Ağustos 939 ç TAN ASONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, xw " ww 1 Sana 8 Ay 3 Ay tAy 2000 1500 200 M öleriyan, tlerarası porta memleketler için &l bedeti müdd yle 30, 16, 9, 3.5 liradır. Abone bedeli peşindir, Adres değiştirmek 28 kuru; Cevap İçin mektuplara 10 kul pul ivesi lâzımdır. Almanyadaki Talebelerimiz Imanyada tahsilde bulunan ta- lebemizin bir kısmı dönüyor Gelenlerin verdiği malümata göre orada kalanların vaziyeti de iyi de. gildir. Bir defa okudukları yerlerde Al. | manlar kendilerini hoş gözle györmü. yorlar, d Sonra Almanyada hayat pahalılığı ve kıtlık bir talebenin altından kal. kamıyacağı “derecede mühim. Ne yağ, ne et, ne balık, ve ne de diğer gıda maddelerini hulmak mümkün. Fakat bunlardan daha mü oradaki çocuklarımıza verilen rüş tarzıdır. Bilhassa hukuk, iktisat gibi nazari dersler gören tale. bemizin Almanyada, ne öğrenebile. ceği tetkike muhtaçtır. Bütün bunların üstünde Alman. yadaki harp hazırlığı orada tahsili güçleştirmiştir. Manevralar sebetiyle iki buçuk milyon genç si. * lâh alama alınmıştır. Geceleri tay. yare hücumlarına karşı yapılan mü. dafan manevraları yüzünden Tâmba. lar söndürülmekte ve mekteplerde okumak mümkün olmamaktadır. Böyle gergin, sinirli bir harp ha.| vası içinde yapılacak tahsilden ne fayda olabilir. Yeni ders senesi başlamadan ev. gö. efe, müna. »lehemizin vazi. israk bunların “gelecek ders senele. rini kaybetmemelerini temin etmek S4 atmanvada favdalı olur kanaatindeyiz. * kili Avda İngiliz Başvekili Chamberlain din. lenmek maksadiyle bir hafta için İskoçyaya balık avına çıkmıştır. İngiliz Başvekilinin balık avına çıkışı şimdiye kadar mühim hâdise lerle ayni günlere rastlamıştır. Chamberlain hafta İtalyanlar etmişlerdi. Yine Chamberiain iken Alman yürümüşlerdi. Hattâ Çekoslovaryanın ışgan bile böyle belik av se meadüf e. der, Bugün de dünya vaziyeti karma, karışıktır. Böyle karışık bir zaman. da, İngiliz Başvekili gibi, istihbar vasıtaları zengin ve kuvvetli bir devlet adamının balık avına çekil. mesi insana huzur ve emniyet veren bir hâdisedir. Fakat insanm aklına bu fena tesadüfler gelince, İngiliz Başvekilinin istirahate çekilmesin. den emniyet değil, endişe duyma. mak milmkün olmuyor. Umalım ki bu defa İngilir Başve. kili istirahatini arızasız geçirecek ve dünya sulhünü bozan bir hâdise ol. miyacaktır. İngiliz Başve, balık avına Arnavutlu. balık avında orduları Avusturyaya * Bulgarlara Ne Oluyor? | müm nda I Son günlerde Bulgaristandan ge- len haberler hiç te hoş değildir. Şimdiye kadar bitaraflığını mu. hafaza edeceğini söyliyen Bulgaris. tanda da harp hazırlığı başlamış bu. lanuyor, Dobrice hududunda yapıla. esk manevralar münasehetile 30 ya, şına kadar bütün gençlerin silâh altına çağrıldığı, nakil vasıtalarına el konduğu, Türkiye hududunda ba. m köylerin tahliys edildiği haher veriliyor. Bulgaristan hiç bir taraftan teh. dit altnda değildir. Bulguristanda ii faaliyetler hâd halindedir. si kaynıyor. Fakat biz nuşmiya dalmışız ki, gölgesiz bir avluda dolaş kence olduğunu düşünmiye vakit bulamı Necmi Ağı mesleğine çok bağlı bir genç mu- mmif Yi Buşmıy peşi sıra yola düzüldük. Mek, arka kapısından Kız Muallim mek. tebinin yanındaki sokağa çıktık ————--- Fakat Bulgaristanın hayatına kas. detmek istiyen kimse yoktur, O hal. dirne Erkek Öğretmer. Okulunun bahçesinde dolaşıyoruz. Çemenler arası- na konm gözüme ilişiyor. Cıva 50 ye dayanmış; tüb daha uzun ol- sa, şüphesiz, daha yukarılara sıkacak. H bir termometre bir cehennem - kazanı giti o kdar ko- manın e dehşetli iş. Tarihte Türk sınırlarından bah. r müdekkik olan E. ıfya Müzesi Müdürü ey, Mektöp müdürü ve Güzide bi dirne Etnoğı | gezmek. ten dönerken, bir gün evvel Trak- Umum Mütettiş'iği Başmüşaviri tep müdürünü ziya miştik. Şinasi Divrik mirağ mekte! bir Ödemişli münevver ki. lebesi ile memleket tursına çıkmı te Nuri De. in muallimlerinden er ki 75 ta. Onları mektep bahçesinde-dola. şirken bulmuştuk ve, dolaşıp ko. başlamıştık. Mektep mü- dürü, bir aralık — Bizim diyarın her tarafında insan, tarih içinde yaşar, dedi. Fekat Edirnede tarih ayrica, tenef- füs te ediliyor. Şinasi itiraz etti: — Bu yalmz Edirneye has bir şey değildir. Divrikte de tarih te. neffüs edilir. Ankarada da, Korya- Necmi: —Evet amma. dedi! Buranın bir başka hususiyeti vardır. Avru» padaki tarihimiz buradan daha i. Yi görülür, Git! Mezar taşlarına bir göz at! Mezarlıklarımız Vidin voy- vodaları, Tuna, Bosna valileri, Bel. great muhafızları, Budin paşaları, garp ordusu scraskerleri İle dolu dur. — Evet. dedim. Ben gördüm. Bunlar mezarlıktan ziyade mezar taşları ile yapılmış bif# Orta Ay. rupa haritasına benziyor. ecmi, devam ettir, N — Altlarında gömülü o- lan çok defa bir kesik kafadır, Os- manlı saltanatının olgun kafalara salladığı tırpanı bünlar öyle bir dehşetle göze vüruyor ki.. Hele şurada mektebin arkasında yanya- na duran iki mezar taşı Tunadan Merice dönüşümüzün feci sırrını bir anda çüzüveriyor. rin başları bunlar? rlerinde yazar, Biri Kara Mustafa Paşanın seri maktuudur, öbürü Melek Ibrah m Paşanın, Me- lek Ibrahim Paşa, Budin valisi 4. di. Budini müdafaası büyük eser. dir, Muallim Şinasi: — Bterseniz hep baraber gidip görelim, dedi, Talebelerim için de faydalı olur. Zaten onun mezarını bizim mektebe adı verilen yaptır. miş; Ve derhal düdük çalarak çocuk” arını topladı, Müze müdürünün in Bulgaristana ne oluyor? Ve bu hazırlığın mânası nedir? Umarız ki bu haberler mübalâğa. dır, ve Bulgaristan normal ve bi. taraf memiştir. daki sükünun riştanın bu vaziyetten zarar görme. vaziyetini bozmıya niyet et. Aksi takdirde Balkanlar. bozulması ve Bulga- ihtimali vardır. TAN N Muharrir, bu yazısında Edirnede yaptığı tetkik seyahatine ait intıbaları ve Sarıca camii avlu- sunda yatan iki Türk büyüğünün kabirlerini ziyaret ederken duyduğu ihtisasları anlatıyor : - Yazan: Nizamettin Nazif MN Nizamettin Nazif, Sarıca camii avlusunda konuşuyor dik bir yokuşu tırmandık. Sarica camiinin önüne gelince Necmi bi- »i durdurdu: — K:pının anahtarını bulalım. Fakat mahallede çalmadık kapı bırakmadığı halde anâhtarı bula. madı. O zaman ben: — Duvar, bir adam boyu ya var, a yok., dedim. Atlıyalım duvör- dan; Çocuklar, kendilerini güneş al- kurtaran bu daveti tekrarlatmadılar. Derhi muz omuza verdiler, Hem kendile ri atladılar, hem bizi atlattılar. arıca camii minimini bir Ss mescit. Temiz, iyi tamir e- dilmiş. Belli ki iyi bakılıyor. Ufak avlusunda etrafı güzel bir parmaklıkla çevrilmiş. Yeni mer- yher iki lâhit var ki, baş tarafların. da ayni boyda İki taş yükseliyor. Tarihlere bakıyörüm ) içten -Dıştan (:) .... Söüüilü Hâfıza Yazan: Hasan - Âli Yücel Ss anaikâr, her şeyden evvel bir yaratma kudretidir. Ya- ratma ise en doğru ifadesini yeni bir terkiple bulur. Bu yeni terkip- te kullanacağı bütün unsurlar, hattâ dışardan geldiği zannedilen ler bile, içerde, benliğinde tekevvün etmelidir; 0- Sanatkârın Öz nun olmalıdır. Kendinin olmayan, heniiz bu kıvama gelmemiş bulu. nan unsurlarla sanatkâr için kan. dinin sayılabilecek bir eser yarat. | maya hiç bir xaman imkân olim mıştır. Görerek, rak ve duyarak, bir kelime şıyarak elde ettiği bu elemanları, sanatkür, kendi hafızasında saklar. Bu saklayışta şuurun hissesi, şuter altındakilere nisbetle pek küçük. tür. İlham anlarında kendi kendi. ne doğuyormuş gibi gelen bir çok buluşlar, işte bu şuur altında biri. ken ww hilleri aşıp dağlar seviyesine yük- selmeğe çalışmasıdır. Hafıza gizli ibdaların ananesi; Man Coşup taşması, sa ham, şuur al. tındaki cehdlerin dışa vuran silsi. esidir. Sanatkâr için olduğu gibi sanat için de büyledir. Hafızasız ne kadar yoksa ananesiz ve köksüz sanat ta o kadar hiçtir, Deha, ne. silden nesle, asırdan asıra intikal ederek birikmiş yaratıcılığın hir fertte toplanmasından başka ne o. labilir? Bugühkü Türk resmi, sa- dece bugünün Türk resmi değil. dir. Mağara duvarlarına Türk kahramanı Efrasyabın, (Alp Ertu. na) nin kızıl boya ile resmini pan asırlar önceki Türk “ressamı fırçasını —bazı gizli, hazin aşi. artist kâr— fakat herzaman alevli bir $uğle gibi, aralarında büyük fası. lalar olsa bile yere düşürmeksizin, elden ele bugünkü Türk ressamına ulaştırmıştır. Herat minyatürlerin. de gördüğümüz, manzara isyan et. miş Ceylân, asırlar sonra Şeker Ahmet Paşanın Kurmuştur. Bu ona benziyor ye. Ya benzemiyor; bu ondan ders al. MIŞ veya almamış, bu o okuldan veya değil meselesini söylemiyo. rum; söylemek istediğim, Şeker Ahmet Paşanın o parmaklarındaki kudretin dâ bu derin köklerden geldiğini belirtmektir. Resimsiz ve ressamsız, hattâ ka. lemsiz ve küğntsiz Çal kazasında doğmuş ve büyümüş İbrahim'i, re. sim için Parise kadar itip götüren kudret ne ise, ona işaret etmek is. tiyorum. Çallı İbrahimin şahsın. da görülen bu “spontaneitâ,, bizim sanatımızın derin mazilere bağlı bir kud. Türkün her me. deni şeyi çabuk öğrenmesi, onun milli ve anahevi hafızasında ve. “Karacasını,, do. hafızasından gelen gi ret cereyanıdır. niden öğreneceği şeylere hazı için birikmiş olan şutr altında) istidatlardan geliyor. “Ne idik, ne Yapmıştık.,, bilmeliyiz demekle “henüz » anahtarları bulunmamış bu tarihi sanat müzesini, milli ha. frzamızın hazinesini bulmalıyız, temennisini ortaya atmak dava. sındayız. İstanbulda açılan Resim Galerisi, bu davada ne kadar haklı olduğumuzu göstermemiş midir? (.) Hasan Âli Yücelin gecen » tisar eden İçten - Dıştan adlı werinden. ne İn Hudutta 2 Kelle | doğmaz. Türk Cümhuriyeti böyle İngiliz Donanmasını Uğurlarken Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel ngiliz donanmasının Türkiyeyi Na iki devlet arasında yapılan anlaşmanın, millet ara- yan bir on dörtlük yanıma yakla” İsinda ne kadar samimi karşılandı şıyor: le oldu. Cihan Harbi — Burada bize bir şey söylemek İ sonunda müstevli olarak karşıladı. istemez misiniz? ğlmiz bu donanmayı, buzün mülte Cevap vermiyorum. Fakat hisse- | ik olarak karşılar ve uğurlarken, diyorum Kl, içim bir konuşma ih- |o zaman devlet namına yapılan siya. tyacı ile yanıyor. si hataları bir daha hatırlamış oldu Bulunduğumuz tepeden, Hata. |” Biz Cihan Harbine niçin gir ş yın anavatana kavuşmasını bay. İş» ramlıyan şehrin bayrakları gözü. | yu sualin küyor. Çocuklara bakıyorum: Zeytin Dağ kitabı ile vermektedir. Bunların burada bulunuşu da Hatay kadar yüksek bir milli mâ”. | “gariyeden bozgun halinde dönen na ifade ediyor. Işte s çocuk İorduların, Anadoluda karşılanış fa- ME MA kıy ölüler, tee cialarını yazarken, tren boyuna dü- yinmiştir. Tertemizdir. On beş Yıl İkülen bedbaht Anadolunun, bedbaht evveline kadar Anadoluda bir Vİ- | Anadolu kadınının: lâyet merkezi böyle seksen çocuk | Ahmedim nerede, gördünüz mü? Sualine, hangi Ahmedi diyor? Ve sonra cevabını veriyor: — Biz senin Ahmedini, kumarda kaybettik. , Evet, Cihan Harbinde bütün kay« İbettiklerimiz, ileri ve gerisini hesap etmeden, bir emri vâki halinde har. Bayraklık ettikleri kellelerin üç yüz yıl önce toprağa düştüklerini | konuşuyorlar. İ Çocuklardan biri, gözleri ış'ldı- cevabını Falih Rıfkı a bir tek cümle miz gi. Ahinedimi çıkaramazken, bugün Divrik gibi muharrir, çüncü sınıf bir kasabadan, belki çocuklarımızın adını bile bilme- dikleri bir kasabadan, bir kafile kalkıyor, memleket turuna çıkıyo; Her Anadolu yavrusunun, müte- fekkir vatandaş kadrosuna iltihak imkânını buluşunu bu hal kadar kudretle ne tebarüz ettirebilir? Dayanamadım, dedim kiz — Burada, üç asir önce, boylarında Türk ordusu dolaşırinış. Dedelerimizden ikisi ile karşı kar. şıyasınız. Mezar taşlarında okuyo. ruz ki, biri Merzifonludur, biri Divrikli, Demek ki, üç yüz yıl ön. ce Merzifonda doğan daş o- rada kalmazmış.. Demek ki, üç yüz yıl önce Divrikte doğan vatandaş Divrikte kalmazmış. Bunlar bugün için çok iyi misallerdir. Milletini, zin bir devri oldu ki durakladık ve girdik, be girişimizin, Almanyanın çok ev- velden propaganda ile nüfuz muta. kası haline getirdiği Memleketi on. lar hesabına uçuruma sürükleyişimie Tuna İzin neticesidir. | Draht Naht Osten, tâ Bismark | İzamanındanberi Alman siyasetinin esas hattını teşkil ederken, Alman- | nun göbeğine yerleşirken, bunun six yasi âkıbetini görememek © devrin devlet adamları si bir hata idi, Amerikalı tarih profesörü İlays Avrupanın siyasi tarihini yaza; bu bahiste diyor ki: “İngiltere, Türk. jleri ittifaka alamamasının, Çanak küle boğazını Almanların eline biz rakmasının cezasını, harbin dört s6- ne sürmesiyle ödedi, Türkiye, İngi- | bizlerle anlaşmayıp, Almanların ku. cağına düşmek süretiyle yaptığı has tanın cezasımı, istiklâlini vermekle gekmiş oldu Cihan Harbinin uzamasında bu kadar büyük rolü olan boğazlar, ve Jistiklâline kanile kavuşan Türkiye, büxün siyasi mukadderatını ne bir emri vâkie, ne de neticesi şüpheli bip kumara bağlamış değildir. Eğer bur gün İngilizle birleşen, iki devlet do- anması yarın Akdenizde çarpışmak. zaruretinde sonra daha feci bir devre ler görürler ki, birçok sebepten ara- sında bilhassa tek sebep gözde büyür: Şire doğduğu yerden w- zaklaşmak istememesi. Va- tanını yalnız doğduğu kasabadan ibaret sayması... Türk vatanı, Molla Beyin oğlu Istanbul surlari dişina çıkmak 20v. nadığı gün zedelenmi. ye başlamıştır. aksini son yirmi beş yıl. rdünüz, Ordularımıza mensup kuvvetler Avrupa, Asya ve Afri- kayı dolaştılar, Anadolumuzun her tarafını karış karış müdafaa ettik ve yine evlerimizin bulunduğu yer. lerden uzaklara gitmenin zevkini, duymuş bulunduğumuz görülüyor, Netice meydandadır: kalacaksa, ülkesine ve istiklâline göz koyanlara karşı harbe İsirmiş olacaktır. Bu anlaşma, İm; ratorluğun inhitatından sonra, 'Tü iyenin büyük devletlerle müsavi “Yine büyük devlet olduk şartlarla konuşarak, Hiçbir vatandaş, Cüruhüriyet | muamelesi görerek yaptığı ilk ani Türkiyesinde tesadüfün kendin! |madır. fırlattığı köşede pineklemek taliile | Bunu da Atatürk inkilâbina, İsmet İnönü'nün siyasi görüşündeki bir betbahtlığı hiçbir vatandaşına |isabete borçluyuz. reva görmediği gibi devamlı me- Saisi ile, kültürü, bilgiyi ve şim. | diye kadar yalnız büyük şehir! istifade ettiği medeni vatan her tarafına yayı, Şunu da hatırlatayım ki, Melek Ib- rahimin Budini müdafassı On ye- dinci asır orta Avrupa © tarihinin mühim bir hâdisesidir. Fakat her şeyden evvel bu iki kellenin bura. da, dünyanın en yüksek ifadeli 1. ki hudut taşı gibi durduğunu söy. lemeliyiz. Bunlara bakmak Türkün “hududumdur., dediği yerin asla aşılamıyacağını anlamıya kâfidir.,, pi Eğer Türkün hudutla- rma göz diken bir deli çı. karsa ona her şeyden evvel Edirne mezarlarını göstermeliyiz. Edirne, mezarlarını, bilhassa bu iki kesik kellenin hatıraları üstünde yükse- len mezar taşlarını ki, biri Viyana, biri Budapeşte günlerini konuşu- yor. O Viyana günlerini ki, bugün bütün Avusturyalılar, o Budapeş- te günlerini ki, bugün bütün Ma carlar hasret çekmektedirler. ———. Bir Çocu 4 Ağabeysini Öldürdü Çankırı, (TAN) İlgazda Bozan köy! 1) ve Nalbant oğullarından Mustafa, Şeref isimli iki kardeş İlgaz pazarı na gelmişler ve orada biribirleri şakalaşırken İşi kavgaya dökmüş! ir. Kavga bitince Eşref, köyün yolun: tutmuş, fakat ar) ağabeyigi yetişmiş ve tekrar kavgaya başlama, lardır. Mustafa bıçağını çekmiş, Eş. ref te tabancasını çıker ateş etm tir. Mustafa ölmüştür. Bu âkıbetten teessüre düşen Eş ref, İlgaza dönmüş, hâdiseyi yuk daki gibi anlatarak, karakola teslim olmuştur. » KE a Kinik daş Konyada Odacı Kayboldu Konya, (TAN) — Hususi muh be idaresi odacılarından altmış y. larında Zakir üç gündenberi kaybol muştur. Zabıta, arastırmalarına vam etmektedir. imi İya Bağdat demiryollariyle Anadolu. | n affedilmez siya İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: