29 Mart 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

29 Mart 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

29 MART 940 TAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi wo Kr. mo w » 8 1 Sena 8 Ay 2800 Kr. 1500 3 Ay sw 1 AY, 3 Milletlerarası porta ittihadına dahil olmıyan ozemleketler için sbone bedeli müddet sırasiyle 80, 16. 9. 4,8 liradır. Abone bedeli peşindir Adres değiştirmek 25 kuruştur Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul iövesi lâzımdır. Orman Yangınları aha Heybeli yangmının du- manları sönmeden, “Alemda. ği” da tutuştu bilir hangi âvâ. renin attığı izmarit, bu ormanın kirk bin dönümünü, korkunç bir yangın yerine çevirmiş. Memleketin yemye. sil ormanlarını, birer kokmuş yar: ya çeviren bu kızıl tabiat “saç k Tan” ını tedavi edecek merhemi, bil. meyiz, ne zaman bulabileceğiz? Cümhürrei x, memleket dahi. linde yaptığı bütün seyahatlerde, or. man işile alâkadar oldu. Ormanları koruyan kanunlarımız var. Bu ka. unun tatbikına memur bulunan va- tandaşların sayısı, Alemdağ ormanı. nın kırk hin dönümü İçinde yanan ağaçların yekünu kadarka. barıktır. Ağaç bayramları yapıyoruz. Ağaç sevgisini aşılama yolunda, ge- niş bir propaganda faaliyeti gösteri. liyor. Bu maksatla, sade oğaç sevgi- #ini terennüm eden şiir kitapları bi le bakıyoruz. Fakat bir tek saly marit, bütün bu “hüsnü niyet” eser. lerile birlikte, bütün bir ormanı, ve| ağacın kadrini idrâk etmiş bir kütle. nin canını yakabiliyor. Niçin? Her gün yapılmakta olan “pasif veya aktif korunma denemele- ri” pin, bu şehirdeki bütin yangın söndürme teşekküllerinin dikkatini alabildiğine uyanık bulundurduğu bir sırada bile, bir “Alemdaj nn. gını, bize dağ kadar heybetli bir za. Tar vermeden bastırılamıyor. Bu gidişle; maalesef, ormancılığın karanlık istikbaline yazılan: “Bir ağaç, bir insan Okadar kı metlidir!”, “Ormansız memleket, va. hasız çöle benzer!”, “Ağacı sevmi- yen, hayatı sevemez!” kabilinden ve. elzeleri, daima orman yangınlarının korkuüç ışığında okumak, çok acı na. siplerimiz arasında yer alacak de. mektir, . Eminönü Halkevi Eminönü Halkevi için binanın plânı çizilmiş. Bu plân, bir jliri heyetinin İnce tetkikinden geç- tikten sonra kabul olunmuş. Ve inşa. sina başlanan bina da, bu yakınlı da tamamlanmak üzereymi: Fakat, daha bina tamamlanmadan çıkmış. Çünkü, bina cephesinin, cadde üze. rine gelmesi ve binanın da, caddeye Mmuvazi olması lâzımmış. Halbuki, şimdi, binanın ahaliye o küskünmüş gibi, caddeye arkasını çevirdiği görü. lüyormuş. Edası da, caddeye yanpu- Yu geliyormuş. Hele binanın en üst katındaki pencerelerin biçimisizlik- leri, binanın, manzaraya ve gözlere Aykırı kalan manzarasını büsbütün ta mamliyormuş. Bu biçimsizlik ne Va. li Lütfi Kırdarın; ne Tevfik Sılayın, De de diğer alâkadar zevatın gözle. tinden kuçmamış. Tenkitlerini jüri heyetine bildirmişler. Jüri heyeti şu cevabı vermiş: “Siz, tekniğe vakıf değilsiniz. Bina- Gn durumu biçimsiz değildir. Bina ir Kere, kendisine tam çeki düzenini verip, İki dirhem bir çekirdek, meydana çıksın © zaman seyredin siz onu!” Bina ortaya çıkınca, o zevatın te- Min ettikleri gibi beğenilecek mi, Yoksa beğenilmiyecek mi? Orası Yimdilik meşkük. Fakat, eğer bina mezse, İşlenilen hatanın tas. hihi için, ya yeni Halkevinin yıkılıp İması, yahut da, cadde. Bunlar, öyle hatalarımızdır ki, za. Tarlarından kurtulmamız için, işlem- Mmelerinden başka çare yoktur: Nite, m, şimdi, bu işten en az zararla kurtulmanm bir tek çaresi kalıyor: Binanın kusurlrn görmemezlikten Selmek! a, — Noksan Deri Davası yoksan deri sattığı iddia edilen «ko Oskar fabrikası müessisleri a- leyhine açılan hukuku âmme dava- Sina dün de devam edilmiştir. Ehli- üç profesör Fransua dinlenmiş. « Profesör verdiği raporu İzah et. MİŞ ve ölçü makinesinin şayanı mü. Yamaha hatalar yapabileceğini söyle- iştir. Muhakeme baska güne kal Baştır, Muhtelif İrkların Tek Gaye Uğrunda Kaynaştığı Memleket H iç bir vakit Avrupa bugünkü kadar karışık bir manzara göstermemişti. Muharipler bir iş göremiyor, şiddetli hareketlere ge- çemiyorlar, bitaraflar hususiyle harp halindeki memleketlere civar bulunanlar her an daha büj kıntılarla karşılaşıyorlar. o İsveç, Norveç, Danimarka ve Holandanın Almanlar tarafından batırılan ge- İ milerinin sayısı hergün biraz daha | artıyor, Belçika ve Holanda Al- menlar büyük tanrruzlarını yap- mak İçin acaba bizi mi çiğneyip geçecekler diye bekleşiyorlar. Ay- ni tereddüt ve intizar içinde olan memleketlerden biri de İsviçredir. İ Garbi Avrupanın göbğinde ve bü. yük devletler arasında çok mühim bir vaziyeti olan bu küçük ülke, toprağının çok arızalı olmasına rağmen halkının çalışkanlığı saye. sinde Şimal ile Cenup ve Şark ile Garp memleketleri arasinda çok işlek bir yol olmuştu, Yüksek dağ- ları delip geçen tünelleri, en ücra köşelere kadar sokulan elektrikli hatları ve dişli şimendiferlerile bü- tün ticaret yollarım kendine doğru çektikten sonra istenilen tarafa çeviren bir “döner - plâka,, olmuş, bundan başka Avrupanın güzel manzaraları, kış sporları ve sıhhat müesseseleri ile her sene yüz bin. lerce seyyah çeken bir köşesi lini almıştı. Fakat bugün turistler artık İsviçre hu. dutlarından içeri giremiyorlar, yük katarları artık o- nün tünellerin. den © aşmıyor, harpten evvel vi- zesiz girip çıka. bildiğiniz hu mem leket şimdi kapı. larını #imsıkı ka. pamış, dişine ka. dar silâhlanmış, hâdiselerin inki- şafını bekliyor. Şimslden Şarktan Alman. ya, Cenaptan İ. talya, © Garpten tan Franse ile çev rilmiş o bulunan İsviçre düşmanını arkadan vur. mak istiyecek bir muharip İçin çok müsalt bir vaziyet gösteriyor. Nor. mal zamanlar için İsviçrenin selâ- meti ve emniyeti temin edilmiş bulunuyordu. Dört asırdanberi bi. taraf bir mıntaka sayılan Avrupa. run bu köşesi, Napoleon muharo- beleri zamanında hafif bir istilâya uğramaâkla beraber İsviçre istiklâ. lini muhafaza etmiş ve Waterloo. dan sonra büyük devletler onun dâlmi bitaraflığını tanımıya söz vermişlerdi. Birinci Cihan Harbin- de İsviçre hudutları etrafında dö. vüşülmüş olmasına rağmen muha. riplerden hiç biri bu bitaraflığı bozmuya teşebbüs etmemişti. Fakat bir kaç senedenberi Avrupa hasta- dır, normal vaziyette değildi ve İsviçrenin bir ka yeride kılıe sunda rey clmadıkça an balk, Herkes Tez pusvl AVRUPANIN Doner Plâkası: İSVİÇRE YAZAN: Faik Sabri harp âlet ve vasıtaları çok ilerle. miş, kuvvetli tayyareler karşısm- ağlar boyunlarını eğ- hukukun, urulan ima. meti 1838 danberi kesesinin ağzı- ni açmış, bütün kuvveti ile hazır lanmıya başlamıştır: Şu derecede ki son senelerde bütün dünyada mil. li müdafaası için nüfus başına en DURAN çök masraf yapan memleket İsviç- ve olmuştu. js küçük bir ülkedir: Mesahası 41.000 km.* Kon. ya vilâyetimizden küçük Dört mil yonluk ta nüfusu var. Fakat şimdi. ye kadar Avrupa sulh ve sükünü için nümune olacak bir dereceye varmıştı. İsviçre Garp medeniye- tinin asil bir ziyaret yeri sayılırdı. Büyük devletler bir türlü kavuşa. madıkları rahatın örneğini orada bulabilirlerdi. Halbuki İsviçre da- Yürek çarpıntısından şikâyet edenler pek çoktur, hemen hepsi de çarpıntı hissedince kalb hasta. lığını hatıra getirir. Vâkıâ, kalb hastalıklarının ipti. dasında çarpıntı ve nefes darlığı olur. Fakat çarpmtı çekenlerin çokluğuna karşı kalb hastalığına tutulmuş olanların sayısı o kadar dır ki yürek çarpıntısı olduğu vakit kâlb hastalığı en sonra hatı- ra gelecek şeydir. İnsan yürek çarpıntısından sik sık ve devamlı surette rahatsız 0- Junca, hekimine giderek bir kere, bir kaç kere kalbini muayene et. tirmek iyi olur. Ancak hekime gi dinciye kadar yürek hastalığını merak ederek değil, Hattâ hekime gitmeden önce vücudünü kendi kendine fikrinde yoklamak hem merakını teskin eder, hem de he- kimin teşhisini kolaylaştırır. Yürek çarpıntısı pek çok defa mide ve barsak * bozukluğundan gelir. İnsan çokça yemek yiyip te hazmedemediği vakit daha başka rahatsızlıklarla gelen yürek çar. pıntısı bunu ispat eder.. Fakat müzmin hazımsızlıklar da sık sık yürek çarpıntısına sebep olurlar; Midenin ve barsakların tenbelliği, devamlı inkıbaz, midenin ve ba sakların düşükli Gece yutakta gelen, insana haylice merak ve te- lâş veren yürek çarpıntısı midede ekşiliğin fazlalığından gelir. Bi- raz karbonat o çarpmtıyı dindirir, merakı da teskin eder. Mide ve barsık bozuklukların. dan gelen çarpıntının önünü alnı. ya çare, tabii, makul bir perhizdir. Karaciğerde kum hastalığı, ken- disine mahsus şiddetli sancılarını meydana çıkarmadığı vakitlerde bile, devamlı çarpıntıya sebep 0- lur. Karaciğerde kum bilhassa ka. dın hastalığı olduğundan, muay- yen günlerde yürek çarpıntısı 0- Tunca, yürek hastalığından ziyade karaciğerin safra yolları hatıra gelmelidir, o vakit ılık su banyosu safra yolundaki kumları çıkartır, çarpıntıyı geçirir. Barsaklara davetsiz misafir ola. rak gelen kurtların, bilhassa şerit. sebep olduğunu » Çokça salata enler, yürek çarpıntısı çektik- leri vakit bunu da hatıra getirir. ler, Kahve, çay, sigara çok içildiği vakit. onlar da, yürek carbıntısı OKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLER Çarpıntının Sebebine Göre... verirler, Bilhassa, sabahları üstüs. te bir kaç fincan çay içmeyi seven bayanlar, yürek çarpıntısı çekince bir kaç gün —teerübe için— çay içmekten vazgeçerlerse çarpıntıla. ri da geçiverir. Devamlı alkol iç- menin de yürek çarpıntısı verdiği şüphesizdir. Onu da, tecrübe için, bir kaç gün birakmak mümkün ol. saydı, yürek çarpıntısı çeken —to. bii bayanlar değil — erkeklerin sa- yısı haylice azalırdı. Sinirli olanlar da hemen daima yürek çarpıntısından şikâyet eder. Yy gün, bir ay kadar devamlı surette ılık su banyosu yapmak, banyo bulamayınca, ılık su dökün. mek onların hem sinirlerini tes. eder, hem de çarpıntılarını ge- girir, Yürek çarpıntısı, bir de, kansız» lıktan ve onun en büyük sebebi o. lan müzmin göğüs hastalığından gelir. İştahsızlıkla, hafif öksürükle birlikte gelir ve göz göre zayıfla. tırsa hemen göğsünün Röntgende fotoğrafını çıkartıp hekime gitmeli ve hastalığın baslangıcında oldu- ğunu haber verdiği için yürek çar. pıntısından âdeta memi olma. hıdır. hili güçlüklerin tohumu sayılan *k, dil ve din ayrılıklarına ra sırf istiklâl ve hürriyetine verdiği kıymet sayesinde asırlarda bir sa. adet ve huzur diyarı Bu memlekette hiçbir irk bi madığı helde bir İsviçreli ideali doğdu, büyüdü. Halk Fransızca, Almanca, İtalyanca veya Romanş- ça konuşur, kimisi protestandır, kimisi katolik fakat herkes bir İs. kimisi katolik, fakat herkes bir İs. viçreli idealine sahip olmuştur. Dört asırdanberi bitaraf olan ve serbestisine son derecede bağlı bu. lunan İsviçreli Germen veya Lâtin ırkından olsun İsviçreli kalmak is. ter. İsviçre ahalisinin üçte ikisi Ger- men ırkındandır, bunlar arasında İsviçrelilik ruhu diğer Fransız ve. ya İtalyan İsviçrelilerinkinden az bir kuvvet ve mahiyet göstermez, hususiyle Almanların Avustury yı istilâlarındanberi. Geçen Biri ci Cihan Harbinde vaziyet böyl olma, Memleket bitaraf ol. makla beraber İsviçreliler arasın- da Alman veya Fransız taraftarı olanlar görülmüş; Bâle, Zürih ve Berne'in düşünüşleri her zaman Çe nevre veya Lausanne'İnkine uyma- mıştı, Böylece Almanlar İsviçrede kendileri için bazan çok müsait 26. minler obulab'lmişlerdi. Bundan başka bir çok fitne ve fesatçılar, sergüzeştçiler, casusundan hilekâ. rna kadar her türlüsü İsviçrede kolayca yerleşmişler ve orasını şu veya bu taraf hesabına bir fesat ocağı haline getirmişlerdi. Bu defa Berne hükümeti Avrupa ufukları kararır kararmaz aldığı siki ted- birlerle bu gibi hallere mâni olmuş. bu İşte efkârı umumiyerlen büyük bir müzaheret görmüş ve memle. ketin diğer köşeleirnde olduğu gi. bi, Alman İsviçres'4 de bu kararı pek iyi karşılamıştır Bütün tarihi hep demokrasi pren sipleri içinde birliğini ve istiklâlini temin ve muhafaza etmek cidalle- riyle dolu olan İsvçre 1291 de Lu- cerne gölünün kenarında kurulu üç küçük kanton ahalisinin Habs. burg hânedanının istibdadına kar- şı açtıkları hürriyet isyanları ile başlar. O gündenberi bu dağlılar bir kere ellerine aldıkları hürriyet bayrağını bir daha birakmadılar, etraflarında kendileri gibi istiklâl lerine âşık olan halk: birer birer etraflarına — topladılar. (Böylece kantonların adedi 22 yi buldu ve bunların konfederasyon şeklinde bir araya gelmelerinden İsviçre hükümeti doğdu. Demokrasi, halk idaresi demekse bunun en tabil şekilde ve en geniş mikyasta tatbik edildiği memleket İsviçredir. Kan- tonların bir çoğunda (ozamanın icaplarına göre idare sistemlerin. de bir çok yenilikler yapılmış ol- makla beraber kantonlardan beşin. de umumi işler bugün yine “Land- sgemeinden,, denilen halk toplan. tuları ile tedvir edilir. Senede bir veya iki defa şehrin büyük mey- danında erkekler reylerini vermek için toplanırlar, civar köylerden, bazan kilometrelerce uzaklardan gelenler olur. Teklif edilen yeni kanunlar, iş başına getirilecek ve. ni memurlar hep halkın ellerini kaldırarak rey vermeleri suretile tasdik ve tayin edilir. İsviçrede kadınların bu işlere karışmamala- rının sebebi rey verme hakkının muharip olan erkeklere ait olması. dır. Herkes rey vermiye gelirken kılıcını koltuğu altına alacaktır. İsterse şemsiyesini de beraber ta- (Devamı 7 incide) e o DAYİ Bu Cinayetin Başka Ortağı Yok mudur? Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel “Size kim olduğumu bildirmiye. ceğim. Fakat içyüzünü bildiğim bir vakayı yazacağım. “Bir genç kız tasavvur ediniz. Ba- bası yoktur, annesi kötürümdür, bü. yük ağabeyisi İstiklâl Harbinde şe. hit düşmüştür. Kızın hiç bir taraftan bir varidatı da yoktur. Eğer bu kız bir iş bulup çalışmazsa bu kötürüm ana ölüme, genç kızda kim bilir belki fuhşa sürüklenmiye mahküm- dur. “Genç kız güzeldir, yüksek bir tahsili olmamasına rağmen herhangi bir büroda kâtiplik yapacak kadar yazıp okuması vardır. Bu genç kız bir dostun tavsiyesiyle serbest mes. leklerden birine mensup bir vatan. daşın yanına yerleşmiştir. Patronu evli ve çoluk çocuk sahibidir. Genç kırın yaşı 18, âmirinin yaşı 38 dir. Buna rağmen genç kız, erkekten gördüğü iltifatlara kim bilir hangi ümitlerle cevap vermiştir. Hattâ kendisine yanlış yola gittiğini, bu a- adamdan ona hayır olmuyacağını söylediğim zaman kızıyor. “.- Ben gencim, güzelim. O yaşlı. dır. Beni #evmemesine imkân voktur. O kadar çok seviyor ki, karısını boşa. yacâk ve benimle evlenecektir. di- yordu. “.— İnanma... Bu izdivaç vaatleri, kuşu vurmak için #vcının avına döktüğü yemdir. Dedim. Fakato inanmadı. Neticesinde ne oldu? Genç kız ismini devlet siciline geçirtemi. yeceği bir çocuğun anası oldu. Bun- dap evvel çocuğu düşürtmek için fedbirler alındı. Fakat doktorlar zin kalb hastalığı olduğu için buna razı olmadılar... Çocuk daha dünya. ya gelmeden hâdise şüyu buldu. Pat. Tonun karısı kizi işten çıkarttı. Bir ailenin bozulmaması için bütün dest- lar faaliyete geçtiler, genç kıza iddi. alarından vazgeçmek İçin para tek. Ji€ ettiler. Hem de mühimce bir meb- liğ... “ O zaman kız ağlıyarak bana geldi: ““ Ben ne yapayım?... Beni satm almak istiyorlar, Bu teklifi reddet. tiğimi farzediniz, e zaman ne ola. cak? Ben bir çocukla sokağın orta- sında, aç işsiz kalacağım, kötürüm anam ölecek. Açtığım davayı İspat etsem dahi, kanun bu adamı benim. le evlenmiye mecbür etmez. Çünkü evlidir. O zaman da bana verecekleri bir tazminat değil midir?.. O halde mahkemelere düşmeden, büsbütün rezil olmadan bu davayı halletmek daha doğru değil mi “Belki bu kız mantıkla konuşu. yordu. Ve belki de ilk defa hayatın- a mantık yapıyordu. Fakat ben ka. dınlığını, analığını, şerefini satılık meta gibi pazara çıkaran bu kadına baktım, yüreğime kan damladı. “Üç ay sonra duydum. Bir gece yarısı, on beş günlük çocuğunu yan. gın harabelerine atan, ve polisin tah- kikatı ile hüviyeti tesbit edilen bir kadını mahkemeye vermişlerdi. Bu cani ana, işte benim size bahsettiği genç kızdı. Gazeteler “katil an: “katil ana,, diye yazıp durdular! Pa. kat, bu elnayetin ikinci failinden hiç bahsetmediler. “Genç kız mahkemede cürmünü itiraf etti. Ayni zamanda cürüm or- tağını da meydana verdi. Fakat o, mahk:mede cürmünü inkâr etti. İki kişi arasında geçen, bir üçüncü şahi- di olamıyacak olan bu vakada kız davasını İspat edemedi Hatti bu muhterem zat kızın başka erkeklerle de gezd'ğini iddia ederek, mahvettiği bir ha; , bir şerefin önünde yer- lere geçeceği yerde, yüzüne bir kat daha çamur sürmekten utanmadı. “İşt şimdi devlet siciline geçme. den yangın harabeleri üstünde ölen çocuğun babası bu cemiyetin içinde ne şerefinden, ne hayatından, ne mad di, manevi şahsiyetinden bir şey kay. betmeden kollarını sallıya sallıya ge- ziyor, fakat o on sekiz yaşındaki ka- til ana, ahlâksızlığın zavallı kur. banı genç kız, hapishanede yatıyor. “Katil ana... Doğru. Fakat bu ei- nay, başka bir ortağı yok mu?.. “Çocukların Hazreti Meryem gibi Allahın üflediği ruh olduğunu ka. bul etmediğimize göre, bu cinayetin bir faili hapishanede yatar, ötekisi insanlık şereflerinden sıyrılmadan ortalıkta boy gösterirse, bu hâdise hangi morale sığar?,, RL (33 NİSAN — ÇOCUK BAYRAMI) 23 Nisan Çocuk bayramı ve Cocuk haftası çocukların yalnız eğlenmesi için değil, en mühim yurt dâvalarının tahak- kukuna hizmet maksadile tesis edilmis- tir. Cocuk Esirgema Kurumu Genel Merkezi EA

Bu sayıdan diğer sayfalar: