28 Temmuz 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

28 Temmuz 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

28.7. 940 N MESELELERİ Sualleri ve Vaziyeti Pie müddeş evvel, bu sütün» “kullarda, ve Wselerde tam İrini, Yüban Ürtihan sunilerinin tina, Mahseimiz ve bu mühim * Tarla durmuştuk! Seta okul ve Jiye imis netice, o zamanki ; azer Hillen teyit ekmiş etçi, Kulkarda ve Yiselerde play, İSİN fena?” cualine Key; “PU cümleler içinde top- Socukla alâkadar deği- 3 Kalabak, e li ilhan şekilleri talebeyi dir, te Selesi, talebenin vazife bir şekle sokulma- ii, İn talebeler üzerinde İm. Serie, a arttimizin yeni keş klar değildir. Vâkıd, ebe- İüeiğn 4 MEŞRU olmasını temin e başarabileceği bir vazife 2-8 ve 4 yumaralı mah- çak dan kaldırmak, mas iye Kotaytıkla haşarılabile bir hizmettir. 5 inci deği" DİZ, böyle düşünenlerle leş Sanda hocularına ser- Vers, bu, muallimlerin m oioritelerini kaybet değil, taledeleriz rn ertamektep ve Vise Made Mrüğıni da ilâve etmek En, Türkiyede bir lise bili- Me Klan tahsile, giden Mep b& - © lisanı öğrenmek e Wir Üniversitenin &- ne Mhdinci omıtna girebil- #kserisi, tahsil hayatına içinde devam eden mi Adır bir programın al» | iğ e bariyetinin Yükletil- | gt, de em Çocuklar Deki kısmını münleset 0- | Di teplerimize girebilen- ik müşkülütla karşı e umduğumuz. — xendi elimiz. a Saydığımız. mah- Deve kallırılması ise, mas En “iyelinden şiphelenemi. Ni a mn anlattı: Beyoğlun. a, İNOYA gitmiş. Gezinoda, Men e Bürsmnlar. arasında, hex ihslaş çıkmış, Ve neti. ayy, Pahallinde beliren baz bulunan müşterileri Üs gezinolarımızın abi münakaşaları pa NN inemur glinde- Ve atzleri pek sa- Metey ii 9 adamların a “lan, hır çıkaran, hesap ” kaş uman müşterileri kat zorile sokağa etmek Aİ ta ie İm müseresede ösüyiş ve gerip gekli, ane | Na yetişemediği bir ç, #örülebilir. Ve İstanbul Şeria. kendilerinde bu sa Söretini bulanlar, o mü- | ziy stan evvel kapı dişarı e, Eslen zorbalardırı Te- i <endilerini yek iyi bi- , ! geri bir zihniyetten İd hareketlerini, zabıtanın NE alsine meydan bırakma- | açi Cünkü sözde âsâyiz , » memleket müesse- | Ney “ivıyan, veya hesap bu şekilde itirazda bü m bile müsedırlari İYAT RA İn DEVLET KON- Nİ AİYATI — Şimdiye komedi olmak üzere isi, viii Ayrılmak TAN HAFTANIN MUSAHABESİ Hocanın Fıkralarile asrettin Hoca bir gün cami- de vasza çıkmış; fakat, ga. liba, şimdiki gibi dünyanın karı. şık bir zamanına rast geldiğinden, belki de, ahval icabı belâlı mev- zulara temas yasak edildiğinden sakala bıyığa, suya sabuna dokun. mamak ve herkese nikbinlik ver. mek İçin: — Ey cemaat, demiş, şükredi. niz ki, Allah deveye kanat ver. medi, Halk hayrete düşmüş ve birisi dayanamayıp sormuş: — Verseydi ne olurdu? — Damlarınıza konar, evlerini. zi başmıza göçertirdi! Bugünkü insanlar deveye kanat vermediğinden dolayı cenabı hak- ka artık hamdü sena edecek va. Ziyette değildirler, Fen, develer nerede, tayyare ve paraşüt şeklin. de filleri, o gergödanları, mamut- ları bile kanatlandırdı; kerpiç bi. malar nerede, beton armeleri bile hâk ile yeksan etmiye başladı, bi. nalarm sağlamlaşması nisbetinde tahrip vasıtaları kuvvetlendi. Es- kiden hakikaten, deve dama ko- nabilseydi evin hayrı kalmazdı. Nitekim bu kabilden binalara da. ir de hocanın bir fıkrası vardır: Seyahatte iken bir tekkaye mlsa- fir olmuş. Fakat bakmış ki, yattığı odanın tavanından ve kirişlerin arasından korkunç çatırtilar işiti. Jiyor. Hemen şeyhi bulmuş: — Efendi, demiş, bu çatı, gali- ba bakımsızlıktan göçecek... Şeyh İşi mugalataya vurmuş: — İşittiğin sesler tehlil, tesbih sesleridir. Sade biz değil, tekke- miz de sabaha kadar zikirle meş- gul olur. p İşte ben de sonunda sizin gibi vecde gelip secdeye kapanmasın. dan korkuyorum a! ZYE H“ tayyaresi ve bombar- dıman lâfr oldukça hoca. nm ni iki fırkasını dalma hatırla. rım. Sürat bahsi olurken de hoca- nın eşeği hatırıma gelir. Öyle bir kanaatim vardır ki, hocaya ilham, mikbinlik, neşe, sinir rahatlığı ve. ren, bu eşsiz zekânın İnkişafına yardım öden hep o eşektir, eşek a- dımile ağır, sakin gezişleri ve ge zişler esnasında huzurlu düşünce. lere dalabilişleridir. Merhumü küçük bir Ford için. de dolaşan Amerikalı bir protes- tan rahibi şekline, o hayata, bizim asra sokunuz; nihayet komik bir adam olabilirdi, her fikrasmda bin hakikat ve misilsiz bir kemal ese- ri bulunan beynelmilel bir dâhi olamazdı, Eşek üstünde, her yer. den ve her vasıtadan daha güzel düyünüklüğüne, insan tiplerinin daha iyi tahlil edildiğine ve gü- Jünç, aksak noktalarmın pek mü. kemmel görüldüğüne bizzat nef. simde yaptığım tecrübelerle kana- at getirmişlerdenim. Anadoludaki —.—. Uzun uzun eşek gezintilerim bana iyice eserler ilham etmişti, » vi 'Tabildir ki, her eşeğe binen ve işlerini eşekle gören muhakkak bir sanatkâr ve bir meşhur olamaz; istidat şarttır. Fekat hepimizin bildiği o meşhur köylü zekâsı ve mantığı, o şehirliyi şaşırtan ve çoğu defa mat eden köylü felsefesi yok mu, işte bu, eşek sırtında va. kit geçirmenin mahsulüdür. Pa. tika yollardan, aheste, berte, sa-. atlerce, yurgunluk vermiyen tatlı muntazam bir sallantı ile, uğultu. suz, gürültüşüz, harharasız ve - »e boru, ne düdük sesi » o telâşsız gi. diş zihne bir teneffüs yerine geçer. Tefekkür âlemine daldığmız za. man sakin bir denizde yüzüyor. muş, yahut ılık bir banyoda uyu- yormuş kadar rahatlık, yumuşak. lık duyarsınız. Sonra, belki de ü- zerinde bulunduğunuz hayvanm nikbinlik ve epikörist felsefesin- den de bir “sereyan” hasıl olur, düşüncelerinize tesir eder. Yazan: Refik Halid oğu hayvanın düşünen bir Ç hali, vaziyeti yardır, mü- Tüm... Fakat eşekteki bu hal, in. sana her hayvanınkinden daha de- rin ve filosofane olduğu zehabmı verir. Bir manda dahi geviş geti. rerek düşünür görünür, bir koyun ve bir keçi de... Ama bize öyle ge. lir ki, manda ciddi ve mühim bir olsa olsa şeytanlık ve ziyankârlık düşünür. Halbuki eşek, dü. şünüşünde bir âlim, bir ideslist, dünyaya yeni bir nizam vermek is- tıyen bir filosof vekarı, derinliği, manzarası ve tesiri göze çarpar. İnsan, âdeta bir müddet sonra e- şeği sarsarak: — Ey, haydi bakalım, epeyce mesele hallettin, söyle de kitaba geçirelim! GUN Demek arzusunu duyar, hususi kütiplik rolünü almıya Hattâ daha ileriye veracağım: Ben kedi, köpek, at, öküz, kuş gibi 3 kinrmizda yaşıyan hayvanların ö. nünde hareketlerimi idare etmek, yapacaklarımdan çekinmek lüzu. munu hissetmem, lâkin eşekten kuşkulanırım. Sanırım ki, maddi ve mânevi falsolarımızı gören, gülen, acıyan bir mahlüktur, mü- masebetsiz bir vaziyet veya düşün ce beni hemen kavrayarak için. den: — Hele şu kendini beğenmişe bak, hiç te yerinde olmadığı hal. de bir kabarıyor, bir sdamlık tas- hyor ki... demesinden, gülünç ol. maktan, zeimacak hale düşmekten korkarım. Değil yukarda isimleri. ni saydığım hayvanların, değme insanların bile ekseriya bana bu endişeyi vermediklerini de ilâve 6- deyim. Hulâsa Nasrettin Hocanm istidat, olgünluk ve ilhamında © mahlükun tesiri büyüktür, imdi meyvaların bollaştığı şu mevsimde, her siyasi ve içtimal hâdise gibi, önüme serilen yemişler dahi bana hocayı ve ho. canın fıkraların yadettiriyor. İn. cir henüz kemale ermedi âma dallarında olgunlaşmıya başladı, gözüm üzerlerinde... Merhumun İncir hakkında iki fıkrası mevcut- tur ve birisi meşhurdur: Hani, Timurlenge ayva hedi. ye götürmek istemiş te karısı işe Okuyucu Dilekleri © Okuyucu Dilekleri — | Divrikte Ecza Fiyatları Pahalı Divrikten yazılıyar: "Kaza merkezinde mevcut eözanede! #âçlar en âx üç misli fiyatla satılmak- tadır. Bu hal, vilâyet merkezinde ayni reçete ile dahn ucuza yep'nlan Hâçlarla sabittir, Halk, bu pahalıkk yüzünden Mâçlarını umumiyetle vilâyet eczanele- rinden getirmektedir. Fakat, müstacel ahvalde bu pahalılığı katlanmak mes buriyeti haklı şikâyetlere yol uçmaktı dır. Alâkadaylerin nazarı dikkatini cet Delmenizi zica Er Buz “İtikarı Nuri Toksöz ve Malikç Cevher ime. Jart ile gönderilen bir mektupta buz ihti. kârmdan bahsedilerek şöyle deniliyor; “Hiç bir yerde bayiler buzu yüz para, ya satmıyorlar, Kalıplardan ikişer, Üçer Kile olarak kestikleri gibi narh üzerinden fiyat veren müşteriyi de çok defa tereli, yorlar ve daha sıkışırlarsa “buz kalmadı, cevabımı veriyorlar. Bunun önüne germek için, alikadarlarn sivil ve müşteri vazi, yetinde memurlar vasıtasiyle kontroller yaptırmaları en muvafık yoldur, Beledi, yemizin ehemmiyetle nazarı dikkatini çel, menizi rica ederiz.,, Bir Mevsim Sohbeti karışarak incir götürmesini tavsi. ye etmiş, o da “kırk yılda bir ka- dın sözü dinle!” nasihatine uyarak bir sepet incirle zamane cihangi. rinin huzuruna girmiş. Meğerse Timurlenk, yahut, törihe sadakat etmek lüzımsa - zira hoca o devir- de çoktan göçmüştü . Selçuk b bu meyveyi hiç sevmezmiş ve ar laşılan terbiyesiz bir herif imiş te, başlamış incirleri birer birer #epetten alıp getirenin kafasına at. mıya... Öbürü her darbe yeyişin. de: — Çok şükür yarabbi! Dermiş. Nihayet bu hamdüsena- nu sebebini'merak edip soran be- ye demiş - Nası) şükretmiyeyim, karının sözünü dinlemeyin te ayva getir. miş olsaydım şimdi kafam bin par ça olacaktı! Fakat şu hikâye duha lâtiftir ve daha az işitilmiştir: Zenginlerden biri hocayı dayet edip yanında aşçıya kaymaklı in- cir tatlısı emretmiş. Ni, gelmis, sofraya inilmiş, yemekler yenmiş ve bitmiş, İncir tatlısı gö. rünmemiş. Hoca mahzun mahzun otururken ev sahibi o zamanki y.- sule uyarak hocaya kuranıkerim. den bir “hizip” okumasını. siyle. miş. Hoca besmeleyi çekmiş, ku.! randa olduğu gibi âyete “vettini vezzeytuni” diye başlıyacağına in. sir münasına gelen “tin” kelimesi- ni hazlederek: —.. Vez zeytun. Diye başlayınca zengin zat iti. Taz elmiş; — Efendi, demiş, “vettini"yi u. huttun mu? — Onu, ben değil, siz nuz! Hecenm “Ona değmiş, buna değmemiş” ibareli karpuz fıkrasını yazmıya lüzum yok; ev. velâ attıklarmı unuttu. sıkışınca tut. mak zarureti itibarile hayata uy-| gun ve çok mânal: ise de temiz bir fıkra değildir, Üzüm üstüne şu fık. rasımı hatırlıyorum: Bir akşam kendisine uzak mem leketlerinden bir misafir gelmiş, hoca bunu o yedirmiş, içirmi. nihayet tam yatılacağı sırada m safir, her devirde emsali görülen bazı arsiz şairler gibi matlübunu vezne sokarak; Bizim iller, bizim iller Yatarken de üzüm yerler! Diye bir de yemiş ve gece kah. valtısı İsteyince hoca derhal şu şekilde kıtayı ikmal etmiş ve aç bzlüyü susturmuş: Bizde öyle âdet yoktur Saklarlar da kışın yerler! Hocanın yaz mevsimine ve mey. va bolluğuna ait bir fikrası da bu- dur: Ahbaplar kendisini yaylaya davet etmişler; hava serin, su s0- uk, kimsenin canı kasabaya dön. mek istemiyor. Nihayet bir karar vermişler, herkes üzerine Dir mas- GWN yaf alacak, irfane İle beş, on gün kalacaklar. Kimi: “eti be üze. rime”, kimi: “Meyvası benim üze. rime..... diye birer şey deruhte et- tikten sonra susup duran hocanıtf yüzline bakmışlar. Hoca: — Bu ziyafeti terkederek ay lirsam Allahın lâneti de benim zerime! demiş. Pazar günleri vapurlarda tiklim tiklum ve kıyılarda omuz omuza yaz gezintilerine çıkmış olan ahali yelkenleri fora, yahut makineleri fayrap ederek denizi yara yara gi den hususi kotralara ve motörle. re öyle bir bakiyor ki, buna Nasret tin hocanın deminki fıkrasını: ha. tırlatıyor. Sanki o talili adamların İ ihracat arifesinde olduğu için, p İsadaki hazırlıkları teshil etmiştir pivaadz, alış verişten ihracat hazırlıkları göze çi maktadır. Gerek resmi ve gereksi hususi müesseseler bu sene ne mik. tar mal salacağımız hakkında bü- yük bir faaliyet sarfediyorlar. Ticaret Vekilimiz Nazmi Topçu- oğlu, pamuk ihracatı hakkinda ya pılan hazırlıkları görmek üzere A. danaya hareket etmiştir. Dış Gcaret müdür muavinlerindin Turhan Ce dereceye kadar istifade edeceğimizi öğrenmek için Bağdada gitmiştir Vaktiyle Varşova ticaret mümessili olan Baha da Bağdada ticaret mü- messili tayin edilmi Görülüyor ki ihraç mı meden evvel her tarafta y kilât yapılmaktadır. Büt dan başka ziral seferberlik $ de köylü de gece ve gündüz çalışa rak mahsulü tarladan kaldırmakta dır Bütün bu hâdiselerden sonra, ya kında geniş mikyasta ihraç hareket lerinin başlıyacağına şüphe yoktur. İ Yeni yapılan ticaret anlaşmaları da, Bahsettiğimiz anlaşma, Türkiye— Almanya anlaşmasıdır. Esasen Türkiye — Almanya an- laşması etrafında aylardanberi mü. zakereler yapılmaktaydı, yeni an. laşma mucibince yapılacak itha daha ziyade devlet müessesel hususi idareler ve belediyelerin €- lindeki sınai müsseselerin ihtiyaçla» rını temin edecek mahi olduğu işin, piyasada büyük uyandırmamıştır. Türkiye, harp şartlarına, hatlâ normal ticaret yollarının kapanma. sına rağmen, İhracat maddelerini satacak pazar bulmuştur. “Tiftik ve yapağı, tütün, fındık pamuk gibi maddelerden stok kalmamıştır. Hat tâ pamuklu ve dokuma fabrikaları, pamuk, tiftik ve yapağı ihracatını tenkit ediyorlardı. “Herşeyden ev- vel milli fabrikaların ihtiyacımı w. nutmamalı, dışarıya satacak bol pa muğumuz yoktur,, diye yapılan şi. kâyetleri hatırlarız. Bu itibarla Tür. kiyede, satılmamış, elde kalmiş stok tehlikesi de yoktu. Bu Hafta Neler Sattık? tanın en mühim ihraç hare. keti, Romanyaya yapılan 1,3 milyon iralık tiftik satışıdır. Bu sa- “İtiş, elimizde mal kalmadığı İddiası. nı mükemmel bir surette tevsik et- ktedir. Diğer satışlara gelince, bu hafta Mararistanla olan ticari münasebet, lerimizde beklenen inkişaf göze çarpmaktadır. Macaristana sattığı barsak, palamut, meyankökü büyük bir yekün işgal eder, Macari gelecek olan bir ticaret hey ti mübarteleleri daha geniş bir su. rette arttırmıya çalışacaktır. Bun. dan başka Macarlar, ilk defa olarak İktisadi Bu Hafta İhracat Hazırlığına Hız Verildi. - Bir Hafta Zarfında Neler Aldık ve Neler Sattık? ziyade, | Ankarada lâl, yeni açılan Bağdat yolundan ne” ir alâka da| Hafta ir ticaret alaşeliği de ihdas etmi r, Bu da gösteriyor &i Macaristanla olan İşlerimiz art- maktadır. Piyasada Macaristenın endüstri maddelerine karşı talepler ırtmaktadır, Barsak ihracatı da ih. racat listemizde büyük bir yekün tutmaktadır. Harpten evvel, barsak ğı yukarı Almanyaya inhisar etmekteydi. Halbuki son za» İsveçten, İsviçreden ve klarımıza manlarda karşı talepler artmaktadır. Bu haftak! ihracat arasında, Bul- garistana yapılan zeytin, zeytinyağı satışlarına, Çekoslovakyaya gön. deriln susam, keten satışlarını da kaydetmek lâzımdır. Neler Aldık? | Dü aldığımız malların ye, künu pek azdır. Yunanistan. dan kimyevi maddler, Romanyadar İ petrol, benzin, soda, ilâç gibi mad deleri birinci plânda tutmak icaj eder Beklenen mallara gelince, Bağda! yolundan kahve, çay, kakao, Jut, çiz, yal, Hindistan cevizi, ham deri kebrato, kalay beklenmektedir. Fa. kat bu yol etrafındaki tetkikler hit mediği için, henüz hir şey gelme miştir. Maamafih bundan bir iki ay evvel Bağdat yolundan karçuk ge. tirenler olmustu. Hüseyin Avni ER eN Bugünkü Bulmacamız MER AY: mız eşyanın arasında tütün, fındık, | SOLDAN SAĞA: 1 — Ek - Üstünde yazı yözlır. 3 — Dini merasim « Asmak. 3 — Şart eda» & - Nota. 4 — Renk - Ayının evi, $ — Ara - Bir koza merkezi. 8 — Bir nota » Siz. 7 — Bir nota - İlâve 4 — Ezmekten emir - Siz 9 — Meyilli - İspirto, YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Töre, kanun - Ağız. $ — Bir uz- vümüz - Uyurlar. 9 — No muz 4 — Bir çalgı. 6 - Bir uzvü- 9 — Dus sonunda söylenir « Pislik. DUNKU BULMACANIN HALLEDİLMİŞ ŞEKLİ SOLDAN SAĞA: Ars Fas sAk,2— 4 — LAF - Kap, 5 — Re» Re,7—FusBz.B—La- Bu. Ari » Ta 4 BI - m, 9 Yal « GÖNÜL Fatihteh gazeteye mektup gönder, miş olan okuyucumuz Bayan Nimet'e — Gönül, Sağlık Öğütleri sütununda ekzemadan da bahsedildiğini görmek istiyor... Diye yazıyor. Doğrusu, bumu İste, mekte yerden göğe kadar hakkı da var. Bu sayım okuyucumuz üç seneye yakın zamandanberi ekzemadan o muztarip ol, duğundan kendisini tedavi ettirmiz, ix. kat damarları iğneden nasır halini al, dığı ve türlü poratalardan vöcudü tah, riş eğildiği hakle— ekzcması hâlâ geç. memlg, Sayım okuyucumuz bayan olmayıp erkek olsaydı, ekzemasmm gecme, diğinden dolayı kendisini tebrik ve doktorlarına bilhassa teşekkür etmesini tavsiye ederdim, Bayan olduğu için bu, na dilim varmıyor, Çünkü ekzema, çık. uğı yere göre, çok dela güzelliğe do. kunan bir cilt hastalığıdır. Onun İçin bu cilt hastalığına tutulan kadn olan, ca ondan şikâyet etmekte haklıdır. Be, teket vetsin ki sayın okuyucumuz pek akıllı bir bayan olduğundan fennin iler, lemesi sayesinde herşeyin çaresi bulu, nacağı kanaatinde olduğunu yazıyor, yalnız bu hastalığın sebeplerini öğre, nemediğine esefleniyor. Ekzema hastalığının gecmemesinden dolayı sahibini neden dolayı tebrik er, arasında ve ziyafet sofrasının ba- şindadırlar ve şöyle söylüyorlar: — Şu rahatı ve şu bolluğu ter. 'kederek aranızdan ayrılırsam, Al. lahin iâneti de benim üzerime! mek lâzım olduğuna gelince... Eski xa. man hekimleri birinin vücüdünde ekze, ma çikmca memnun olarlar ve bu cilt hastalığım geçirmekten sakınırlarmış, Yeni zaman hekimleri de mesleklerin, LOKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLERİ BU YA... de eskidikçe eski zaman Hekimlerinin. fikrini tandik etmiye temaya göste, rirler, Sebebi, ekzema hastılığımın, hemen dalma denilecek derecede çok defa, bas, ht başıma bir hastalık değil bünyede bir istidat, bir barukluk, neticesinde Mey, dana çıkan alâmetlerden biri olmasıdır Bir ekremarm kapatılması, belki, kümlür ye mütebassısları onu pek ko, Iny kapatırlar. Fakat ekzemanm kapan, masiyle bünyedeki bozukluk geçmiş sa, yılmaz, O kaldıkça o ekzemanın yerine başka bir alâmet meydana çıkarı En ha, fik baş ağrısı, sinir ağrıları. harmmss'ıe fakat ağırları da olar; Nefes darlığı müzmin göğüs haslığı beyine kon hücum etmesi, hepsinden fonasr müsmin ve bir.türlü önü almamıyacak devami bir ishal, Bunun da İnsanı mereye gü, türeceğini tahmin etmek kolaydır. Ba, sılarında ekzema birdenbire ve kend kendine geciverir, dan ateşli ve ağır bir hastalık gelir takat bersen arkasın, Onun içindir ki ekzema, eski ramap hekimlerinin ve yenilerden de bir çoğu. Bun fikrine göre, vücndün bir müdafaa vasıtası sayılır, Bu va kaybolunca bünyedeki istidat daha »: hb mari, fer gösterebilir. Ekzemayı kökünden geçirmek İcin © tidadı tetkik etmek ve ekremayı mev, dana cikaran sebenleri öğrenmek İğ, sumdır. Onun yan okuyucumuzun. yikâyetine sebep olan hastalıkların ge, Bebini öğrenemedim diye. eseflenmesi Bak verindadir. uza

Bu sayıdan diğer sayfalar: