8 Ağustos 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

8 Ağustos 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3.8.940 8 AĞUSTOS 1940 iŞ BEDELİ tonal 2000 Kr 18 * m4 300 iri 1 sene Say 3 Ay tay Kitkar: a it olmıyar leketler için 8 bedeli 6, 0, 3,8 Bire Peşineiir. Üruştur, Cevap w ÜN: MESELELERİ bulda Yapıldı? ibal geniş ve dağınık bir se. İrnarı ve güzelleşmesi İçin Bta para ister. Yalnız bu kadar yeri © derece harap, © kadar Ütaçtır ki, sarfedilen para, him- tayret görünmez, 1958 senesine kadar İstanbulun sarfedilen para ikl ğu halde Lütfi Kırdar tanbul o sokakları için Bra para sarfetmiştir. Bir çok alta çevrilmiş, sokak araların. lar tamir edilmiş, meydanlar açıl. fakat hörçün şehir içinde dola İsbde bu farkr göremiyoruz. Günkü liytik, şehir çeniştir. gösteriyor ki, İstanbulu semt İl bir surette imar etmek Vâ.| Bir senenin (tahsisatiyle şehrin| İhr, ertesi senenin tahsisatiyle| krsmını ikya edersek, belki © lere taksim ederek, şehri bir asya nk tamir için İn Hira ol ee İ güzelleştirmek i * “y de Biraz #t İster: İye kodar bütün belediye reis. İri İstanbul ve Beyoğlu semt. Murma ehemmiyet vermişlerdir. İdatınm mühim bir kısmı ba iki *fedilmiştir. biç bir belediye reisi Kadıköy İasdma ehemmiyet vermemiştir. & imar bütçesi yoktur, Kadıköy nâr 4sima ihmal edilmiştir. Kadıköy ve ha. 3, zeng &n ziyade meskin semtlerin. tlmuştar, UFak bir birmmet ve as la bu semtte büyük işler yap, Akündür. r ağaçlanıp güzel bir park labilir, İ son senelerde müfüsça leşmiş, “İvarındaki odunluklar istimlâk) ana caddesi asfalta çev. Ve bu küçük himmet Kadıköy ve| İaikını fevkaldde memnun ede, Ye Reisimiz Lütfi Kırdarın Ka- DU yetimliğine sihayet vereceği. etinden da ba sem. Bolluğu : MN Birtiği Kanumu çıktıktan sonra ecilik avukatlığı o benziyen Ke meslek olacaktı. Bu mesleğe a muayyen şartları hair olmak cekti, Basın Birliğine dahil ol, #üretacilik edemiyecek veya ye. « Ukaramıyacaklardı. zamanların tecrübeleri cebine beş on kuruş koyan Mödesine gelip bir terzâh açabili, * gazete çıkarabiliyor, Bu yeni ne dahil olmıyan Bölük çocuğu muhbir Olarak iyorlar, Mitan da köğrt buhranın; Yor, MİM Korunma Heyetinin Mazetelerin sayfalarını küçtrü. ciddiyetini ve İntizammı mu. & Batın Birliğinin Baro gibi *kileri bir defa tetkikten geçir. Mesleğin zapt ve raptını Sesini dileriz. ton. Okuyucu Dilekleri “m Olan Tazminatı "çin Vermiyorlar? N Koydan imzselte aldiğimiz bir Anonim inde memur v ne çalıştım, En kü- diği halde, kad- ilmiş bulunuyorum. Şi li mucibince dahu evvel kad- alan arkodaşlarımıza olduğu | tazminat verilpce miein. ükat, nedense Ted cevabi Ml riracsntim de neticesiz kal “İ memleketim olan Rizeye 48- İN ölen param yoktur Şirke- İerine bu vaziyeti anlata- tarda olsun bir yardım bele Maledim, Gene ayni geli yillik emeğimin ve hak- menfi c€- için nereye müracaat etme- Sadarların mazanı dikkatini “ rica ederim.” pp i GENÇ TAYYARECİLER ARASINDA: 1 | İnönü H. Kampında Nasıl Çalışıyorlar? Ss enelerden beri adını duyduğumuz “İnönü Kampı,, nasıl bir yerdir? O- raya gidenler, neler görüp ne- ler duyarlar? Hür kuşlar gibi mavi semalara gönül bağla- mış Türk delikanlıları, orada nasıl toplanır, nasıl yaşar, na- sıl yetiştirilirler? Bizler şu anda, kırk sekiz saat sürmüş kisa bir seyahatten döne: ken, bütün bu süallerin cevapları. nı alınış, ve Türk havacılığın mazisine, haline, istikbaline dair birçok meraklı, acıklı, gülünçlü, ehemmiyetsiz ve çok ehemmiye li, lüzumsuz ve çok lüzumlu bir. gok şeyler öğrenmiş bulunuyoruz. Bu seyahatin muhtelif müşshe- deleri ve intibaları, hepimizi kâh kızkırdı, kâh güldürdü, kâh ağlat t, kâh coşturdu, Ve çok kısa bir zaman içinde, birbirine hiç ben. zemiyen bu duyguların hepsini de bütün kesk erile t bulunan kafalarımızda ve y Ierimizde, lezzetleri birbirlerini hiç andırmıyan gıdalarla doldu- rulmuş midelerin o hazımsızlığı var, Ve hepimiz, İnönü kampının karmakarışık intibalarını, Sizleri tatmin ve memnun edebilecek ka. dar mahirane bir tasnife tâbi tut. mak azmindeyiz. Ben, kendi he- sabıma, hafızam: dolduran notları hayali bir teftişten geçirince, an- lıyorum ki, bu kısacık İnönü se. yahatçiği, hem çok milli bir faci, Bya, hem hafif bir komediye, hem nefis bir vodvile, hemde çok ciddi bir memleket romanına müstakbel birer mevzu teşkil e debilecek kadar mütenevvi cephe- ler, vâk:ülar, heyecanlar ve hatı. ralarla doludur. Fakat ben, size evvelâ, tem 24 saat geçirdiğimiz o ölemi, umumi hatlarile gözlerinizin nünde canlandırmamıza yarıya lecek malümatı vermeğe çalışaca ğm: Çünkü her şeyden evvel, hem komedilere, Kem facialara, hem vodvillere, hem romanlara sahne olan bu bambaşka âlemin ne zaman, nasıl, niçin, nerede, içinde ö- Kampta bir plânör havalanıyor —YAZAN —, Naci Sadullah kimler tarafından kurulduğunu bilmeniz, oranın kahramanların. dan hiç değilse küçük bir kısmını tanır Bilmem bir gün düştü mü? E, bulunan min koskoca bi dir kayalarında âdeta esatiri inler anız lâzım. yel şehire bir saat m “İni evasi kapısı git nd, İstasyonm İstasyonun biraz gerisine, ve, yalçın bulunan İn, kerpiç ve Imiş olan ik, insanın görü bir dağın yeşil eteğine se önlü, nahiyeciği, şirin, bembeyaz haneciklerile, âdeta, sıhhatli, masum ve güzel Yüzü kud boyanmış bir Anadola kızının hicap dolu clivesiyle gülüyor, temiz, tten nelerin hepsi züne, uçmak için körpe patlarmı çırp rer yavru kuş h ile bakını yerlar. İçlerinde, henüz on yaşına basmamış olanlar bile v Güneşte yanmış, gürbüz yüzlerin len fışkıran sıl kendi, ka- an bi. t, san lerine fazla geliyormuş g na âdeta sirayet ediyor. Siz, bilmem, Sakir Hazım Ergökmeni tanır sanız? Sivil Türk tayyarec'liğinin bu genç piri, bi r geçen be #eyahatimizde, hepimize, havacılık aş. kenr öyle bir aşılayış aşrladı ki, korkal ıklariyle & meslekdaş'ar tayyareya binmek ii Âdeta biribirleri e kavga ediyorlar, Hattâ içlerinden bir tanesi, —k küçük düşmesin diye ismini yazmıyorum — fs ida iken otobüse binmekten kork, toğu İçin evine yayan gitmeyi tercih €, d Halbuki İn; tayyareye bi. DİP yere indikten sonra, kederinden mer, deyse, Bayram yerinde Sırası yanmış bir mektep çocuğu gibi ağiryacaktı. Biz, ba neleri görünce, bir defa daha inandık ki, tayyare ile yükselmenin, herhangi bir m yükselmekter bile cazip gelen i vardır: Mattğ, teyyareden pa, raşütle atlamanın bile, İvisüs: atı derhal imrendiren bir caribesi olacak ki, dünyada herşeyden fazla atlamaktar, at latılmaktan korkan bizim meslekdaşlar bile, pilotlara: swjessefen üeyeidmiş kısacık niş bile, yarü ağyarma karşı nde, —————— DE “— Ne olar? Bir kerecik te biz a yalım! Diye âdeta yalvarıyorlardı, . Şakir Harımla birlikte, kampı ge: Tuz, Ve © anlatıyor: Kampın eskiden si. nema, tiyatro salonları, kütüphe kuma odası, muszzam bir toplan Fakat, bugün, bütün bu lerin biltistisma hepsi ine sokulmuş: Çünkü, kam. pın değerli müdürü Bay Arif Doruk tay. ye: takhane bal doğım yareci olmak aşkıyla İnönüne dı ve salreyi feda etmeyi kopan | sinemayı, | daha kaçırıp miye, atroyu iz orada iken, tayyareciliğe müreccak bulmuş. kabul olurmak üzere, ki. Elâzığ'dan kimisi de mist tâ E ti Amasya'dan İnönü'ne gelmiş gençlere de rastladık. Onlar, ka- bul olunmalarma imkân buluna. madığı kendilerine çok katiyetle söylendiği ve dönüş paralarının da ellerine ve. bildirildiği halde, bir tür. mleketlerine - gitmiyorlar; kimse tarsfından beslenilmi yen masum bir ümitle kampın bi eciğinde bekliyorlardı. Hepsi günlerdenberi açıkta yatıyor. onları bağırlarına acrklar; müsait ve tekrar tek de Tar mütevazı y mıyan nehi basmıya 6 yardımlarile ve her sabah kamp ma kadar. araların; adıklari genele. rı faaliyetlerini, temiz mrenişle seyred mış, Bir aralık, onlarla konuş. ak fırsatını da buldum, Biçare. ler, kim olduğumu, kendilerile m konuştuğumu bilmiyorlardı Ve benim gösterdiğim alâka, o za. vallilera, mutlaka inkisarı yalle biteceğini düşündü zin bir vicdan sızısı duyduğum, masum bir ümit duyurmuştu. A. kan birer kocaman su damlası ka. dar temiz gözlerinde, on kati y reği bile yumuşatabileek okadar içli ve kandırıcı bir yalvarış var. dı, Birisi: or. ba- “— Bey amcacığım. diyordu Biz, para, pul, yatacak yer, yiyecek, içecek bile istemiyoruz Yeter ki, bizi de derslere. iştirak ettiri; Önümüz daha yaz, biz lâ | apartrma: ; : : ; ; 4 sasasamesaesesen HUSUSİ APARTIMAN —? Demek senin metresin var. eri fa Ötekinin gi gıldr — Benim mi? n öylel — E, bu ap Münir hemen Karısının kar da bir koltuğa 6 turdu. Bir sigara yaktı; karsıma da bir tane ikram etti: Amma o rod. detti: Dikkat et, Münir! diye hay. | Ben bu hali izah etmeni iş m İzah yavrum! Sümkü söyliyeceklerim. n zap.) nedeceksin ki, evdekiler beni sıkı. yorlar. Halbuki hayır.. İnan bana, kimseden şikâyetim yok. Yalnız şu var: Çokluğuz. O kadar kalabalık- ta seni bulamıyorum, seni göremi. yorum. Bütün bir Tanrmın günü seni bir tek defa bile öpemiyorum. E, bu nasıl olur? Sen de arada bir, kalmamız isteğini taşı gibi 2. er kuruyorsun artıman ne oluyı cevap vermedi kırdı ty kolay olsun, başbaşa hiç duymadın mi? ilüfer, Ni —E,o ha Demek benimle | başbaşa kalamadığını görünce; baş ka bir kadınla başbaşa kalmanın çaresini buldum! — Yok canım!, Çocuk! Bak gez Göreceksin, bu bekâr evi değildi mek odası, banyo, mutbak.. var, Burasını, sen de geleceksin diye hazır! Nilüfer, birdenbire boğazı ttkanmı bir gün nasi — Doğru mu bu dediklerin, Mü. nir? Söyle, do Pekâlâ anla! Olmaz mi? İyi amma, ya evdekiler? daha birkaç ay yaylada sabahla. Tiz. O zamana kadar belki bize de birer yatek bulunur!,, Onl bektedikleri tenin, öyle derin cevabı vereme. cını vardı ki, göz. lıyan sak mlak perdeyi terip te, çaresizliğimi büsbütün izhar et. ir lerimi ka; uzaklaşmaktan başka çare bulamadım, Şakir Hâzmi “— Ne yapalım? Diyordu. Aynı seri, beliki de çok dahı yakıcı olarak, biz de duyuyoruz, Fakat şu anda elimizde hi bir imkân yok", Biz, varken, onları kendimiz Yakın halde belki yine kazanacağız... mek, ümitlerini & için, yanlarından derhal elimizde imkân| çu v mesut eryordak isti imân Paramız olunca, biz, her genci tayya Hattâ buraya « masraflarını da reci olrmıya çağırıyoruz. gel ve yerlerine dö kendimiz veriyorur, Dönüş masrafları &a diyorum: Çünkü, burada yapılan sh, bi muayene neticesinde, bünyeleri * görülmiyeniler, bittabi kabal olunamı. | yorlar, dar arttığını ta niz. Hâlâ, yı lerinden, köyle mis, im bu usulü O çıkarışmız. a, rağbetin ne ka vvur ede: dun en uzak kasabalarından, rinden gençler geliyor. Bun. dan da belli ki, tayyareye tay yareciliğe karşı duyulan milli ve Vateni ihtiyacın hudutsuzluğu, en uzak, en ufak memleket köyünd ki çoruğun masum idrâkine, insi. yakına bile sirayet elmiştir. Ben. ce, bu emsalsiz imi etmenin maddi çareleri, hem de çok yakın bir gün lska bulunacaktır! Çalışan tatebelerin arılara da katı, sıyorur: Evvelâ sabit plânörlerde,, sonra alçaktan uçan plânörlerde, ve nihayet tayyareler tarafından uçurulup havaya bırakılan piinörlerde talim gören ba a. | teşli çocuklar, İnönü kampındaki stujin. Fes tamamıladıktarı sonra, mwotörlü tay, re mektebine gönderiliyorlar. Ve ne. ticede, orduya mal ediliyorlar Kırmızı kuyruklu birer kelebeğ ber- #iyen plânörlerin uçuruluşunu seyret. eek, aramızdaki yaşlı başlı siyaretçilere bile, yenetma kini duyurayor! seyretmenin masum zev Şimdi kampa, tatlr hir akşam çöküyor. Hâki tulumlu mor #kşam ışığı içinde, k nan Ayyıld n etrafında, Kâbede samimi İ e 6 çevrelenmişler. Bayrak ağır gir inerken, ana öpücüğü tatl, ilik bir akşam rürg peren geniş ovaya binlerce han. çereden yüktelen gür ve vürek şahlandırıcı bir ses vayılıyör ! “Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al saneai yurdumun üstünde ten en son ocak! zle çırp; divan di, #htirasi, kadar le ür. Sönmeden | didular. Münir iş Evdekiler.. Zavallılar! çareyi Nilüfer buldu; nın boynuna atıl- — Yaat. Nihayet birdenbire koc dı: — Buldum, Münir, diye hay Evdekilere bir şey demiyeceğiz ya geleceksin rr. dı Her gün sen bu ben de arkandar Burada radyo dinleriz. içeriz. Yani bi. zim asil evimiz burası. İkisi de sevindiler. Sonra akşam yemeğini orada yemeğe karar ver- diler, çayı ce eve geç döndüler. Evde. kiler şüphelenmesinler, diye ayrı ayrı döndüler. Kaynana ile kaynata pek meraka düşmüşlerdi. Nilüfer bir ahpabında yemeğe kal. dığını söyledi, Ötekiler, kocasınm da birkaç nce döndüğünü söylemediler, ve Münirin karısına kızıp onu paylamadığma memnun i ve akıllı ço cuktu, Fakat ertesi gi daha ertesi günü, ondan sonraki bütün günler, Münir artık evde duramaz olmuş- ini yer yemez, diyordu. Nilüfer de arkasin- dan onun yaptığını yapıyordu. Ak. şamları da pek geç dönüyorlardı Bu çocuklar ne yapıyorlardı? Birbirlerinden usandı da, ber biri kendi başına mr yaşıyordu? Demek adetleri tehlikede idi. On ları kurtarmak, yuvalarına döndür. mek gere Damadın arkasma düşen kayna- na oldu. Onun nereye gittiğini gö. rünce, bir mağazadan kocasina te. lefon etti — Koş, Faikçiğim, yakaladım. inir, Nilüfere hiyanet ediyor. Kaynata koştu; Hümiye teyze koştu; Münirin yengesi koştu. Mü- Birin apartmanının sokağı baş da toplandılar. — Nereye girdi? Hangi kapıdan girdi? Hangi apa Şu mu? Yuka sareti ile atıldı: — Yook.. Ben yalnız çıkacağım. Siz, şu aşağı köşede bekleyi Bayan Cemile ilerledi ha köşeyi dörer dönmez, tese geriye kaçtı — Eyvah, başıma gelenler! di. ye söluyordu. Nilüfer, karşı sokak» gel ben bundan korkmuştum gibi nü, ayan Cemile, yanan bir eve tan çıktı; apartımana doğru yor. Ah. işte! Kocasını eli İle koymuş yakalıyacak Faik Ar arısı birakm Ben im... Benim kanım Amma ben de babasıyım. — Ben de teyzesi. Elimde büyü. dü Münirin yengesi, münakaşsy kesmek istedi manın, kuzum çabuk olalım yoksa yukarıda kan olacak Hepsi birden merdivenleri çıkıp, Sağdaki dairede ferin sesi geliyordu: — Alçak! Öcümü alacağım. Şu tıraskları görüyor musun? Bak, ben insanı nasıl tırmalarım Bayar Cemile, ölü gibi sar: te. Parmağını zilin düğmesine gö- türdü; tir titriyordır ın arkasından yetişelim #lm. Benim k sonra ata Nilü. yörüdüler üçüncü durdular, — Çalacağım, Tem o sirada Münirin sesi gür. ledi; Bay Faik karısının « Ab kaplan usu gösteririm ini tuttu: av Dur, bein sana D apartımanm İcinir bir gürültüdür koptu. Sandal yeler devrildi. koşuşmalar O! Sonra keskin, ürkmüş bir kahka ha, Nilüferin kahkahası duyuldu Sonra, bu kahkahayı canlı, uzun bir öpüş boğdu erken Beyan kocasına döndü: İçeride gürültü kesilmişti cennet bir sökün duyuluyordu. malım? — Daha anlamadın mı? Biz. on. ları yuvalarından uzaklaştılar san. mustık: halbuki onlar, asil yuvala. rını kurmuşlar, — Yazık de — Doğru, » gençlikler reğimizi tutuşturuyorduk. İste git- tiler; biz de küllüğümüze dönüyo. Tuz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: