1 Eylül 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

1 Eylül 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“4mer Rıza Doğrul makfillerine göre, Mısıra karşı hazır. iricik yol, sahil Ve sahil boyun- donanmanın İ. hareketlerine a İsi ve bu hareket, , İtalyan vesal.. uşığretlerine ateş yağ- ba ları perişan et. edebilmeleri için, un: sahillerden , yahut İngiliz alına varmak yo, deneyeceğine mu- bakılıyor. gazetesine göre, üni. simdiki mak, Suriyeyi bir Hasanen çıkarak, diğer sorapesini temin ek z ie devletin | ve toprakları, int Ab ylarak kullan alir “mek, harp alev. rap memleket. İri Bene mâni ol. —ketlerinin sulh emayeniden pazar. ri pkil etmelerine mek icin, te, Imaktadır. hazırda $ hemleketleri ve badelesi kâ. Suriye dahi, zl e vi arct mil yüzünden Suriye, myo ve Sap . e İlar içinde yaşatıl. ş ediliyor. Irak ga. iy makalelerle bu b olmakta ve karsı siddetli mlarda bulun, inler. t bir bidise ayıldı, diğer bie bayan ve- TAN parkında geçiriyo. ruz. Elektrik henüz alınmamış; bavagazi ve kumpanya suyu da çoktan kesilmiş... Tam bir köy konforsuzluğunda yaşamaktayız: Petrol lâmbası ve mum yakıyo. Tuz, kömür ateşinde yemek pişi. rİyoruz, tulumba İle kuyudan su cekiyoruz. Bina ahşaptır: Merdi. venler gicırdiyor; yukarı katta gezinilirken aşağıya rangırtısı vuruyor ve her birine dört katlı - | birer apartıman sığabilecek olan sofalar, salonlar esneyip sallanı. yor. Gülüyoruz, eğlenip oyaları. yoruz, “adam sende. diyoruz, Yazdır, ne zarart var?,, Çoğumuz için bunlar, çocuk. luğumuzda ve gençliğimizde a. lıştığımız şeylerdir; hattâ eski hatıraları uyandırması itibarile acı ve tatlı, bir hayli düşündürü. cü, avutucu. hoş vesileler... Fa- kat yedi yaşındaki oğlumu şaşkı. na çeviren, heyecandan heye. cana düşüren de yine bunlardır. Cocuk, henüz mum ve lâmbası görmediğinden, ilk ak. $amı, bahar kırlarına ve ağaç- "| bklı yerlere mahsus külçe ağır. lığındaki o koyu karanlık üstü- müze, yağmur yemiş bir siyah çuha gibi ıslak ve yapıskan çö. künce, gözleri elektrik düğmele. rini, fanusları, ampulleri aradı. sopra yüzümüze çevrildi. Hiz. metçiye: — Lâmbaları, şamdanları ge. tir! dedik; ortaya kimisi ayaklı, kimisi küp karınlı, kimisi de »A | kulplu birkaç cesit lâmba, bir © | deste mum ve iki bakır samdan kovdular. Oğlum, dikkat kesildi: bilhassa belli ki, lambanin tırtıl. hı anahtarları ve cam bacaları tuhafına gidiyor. Huni ile gazi doldurulduktan sonra, kırmamı. ya çalışarak lâmba şişesinin bi. rini yerinden kaldırdım, itina İ. le yere yatırdım: sonra fitilini azıcık meydana çıkardım, yaktı. dım kibriti, sürme ceker gibi, minimini deliklerle süslü şapka. | di sının altından şöyle, bir gezdir. dim. Makine ve sürat asrının yavrusu, sandı ki, bir anda lâm. badan keskin. parlak, elektrik. HIKÂYE rtik gözleri | karıncalanıyordu. Kitabı kamodinin üstüne bim rek; sonra las aşığı söndürüceğii sım roda, hizmetçi kız, kapıyı vurdu: — Küçük Bayan, “ze seslendi; ka” pıda biri var. — Kimmiş? Ne istiyormuş? — Bilmem, frak ge” biri. Bay- ların gittikleri Uyat deliyormuş. Beyan, liyalro çıkışına omantosunu istiyormuş; çünkü üşüyor Sevil'in bu, tuhafina (gitti, Evde telefon varken, fraklı bir ih bura, ya kadar göndermekte ne iMüâna var- dı? Tabi mânasız bir geydi; amma yi- ne de hizmetçiye emretti: — Haydi, sen koş! Çünkü İmei neredeyse bitiyor. Hizmetçi, elinde Bayanın mantosu ile hırladı, gitti O zaman Sevil, ko- csman evde yapyalnız olduğunu dü- şiinerek bir an korktu. Zaten kaç za-! mandır içinde acâlp bir burkuntu! vardı. Neye baksa, kara görüyordu. ' Yurın nişanlanacaktı, Halbuki ni- in yüzünü henüz görmemişti, İşi, babası ile önnesi hazırlamışlardı. Adam, babasının bir eski tanıdığının Oğlu imiş. Tabii cihazı için evleni, yordu. Fakat Sevil, babası ile annesi, o- nun ik itirazlarını ağına tıkadık- tan sonra, içinden Karar Vermişti Mer halde onu zorlâ evlendiremiye- ceklerdi. Bütün bir ömüre ait emel- er, bayramda koç kurban eder gibi, dan syak sesleri geliyordu. yatağından fırlayıp, büyük #pığI yak- idi, bir silindir, eldivenli etinde, namlu- su Sevil'in gözlerine dikilmiş bir ru- velver vardı. hacet yoktu. Kibar giyim- i hırsız, yan odadaki kasayı soymüş, artık gitmek üzereydi. Ga- yet sakin ve'gayet boğ bir erkek se Bile: — Kim olduğumu önlam,iz ya! FRAKLI BİR HIRSIZ Yazan : Rüveyde Sinanoğlu Yazan: Refik Halid ten daha geniş bir ışık demeti yükselecek, bir şimşek çakacak! Ne gezer? Evvelâ isli, kızıl, şevk. siz bir alev titredi; yine titriye. rek, ağır ağır, bu alev fitili, zor belâ dolaştı, bir yanar halka ol. du. O zaman, şişesini nikel par. maklıklı çerçeveye ustalıkla ge- çirdim. “tık!,, yerine oturdu ve camin üzerinden bir buğu dalga. $ı aştı. Bekledim ki, şişe ısınsm.. Nihayet anahtarı yı ya büktüm, alev kararını bulunca, lâmbayı uzattım: — Yandı, işte! Oi bu derece gayret, dik. kat, bir sürü hareket ve fasliyetten sonra, aldığımız ne. tcenin hiçliğine şaşıp kaldı. So. fada gölgelerimiz beşer karış u. zamiş, çıplak duvarları titrek petrol | hevülâlar kaplamıştı; henüz göz gözü ancak görüyordu ve çehre. lerimizde karaltılar dansediyor. du. Yaptığımdan bir mahçubiyet duydum, çocuğumdan utandım. Derken sıra şamdana gelmisti; kibriti çaktım, basına dolanmış fitili yerinden kaldırdım, dikleş. tirdim ve tutuşturdum. Yavru, belki de zannetti ki. bu uzun ve beyaz nesne, senliklerde yaktığı. mız bazı mehtaplar ve fişekler gibi, göz kamaştırıcı bir nur püs- kürscek, yahut, tutturulduğu zi. vanadan bir anda fırlıyacak, ta- vana varacak, carpacak, sonra kandil kandil, allı veşilli ısık ba- lonları dökecek! Hiç te öyle ol madı: Mumun ucunda, “öh,, de. sor, konuşsan, hızlı nefes alsan lodosa tutulmuş ada vapuru gi. bi, valoa vuran paslı bakir ren. ginde bir dil peyda oldu. Ancak bir el ayası kadar ver aydınla. tiyordu ve ikide bir, tüter isten başına bir acaip sorguç takıyor. ui. Derken erimiye de başladı. OZ. Tum. damla damla, pıtır pıtır yan taraflarına durmamacasına hab- becikler salıvermesini, belki de alsanız daha iyi, Böylelikle evlenmek belâsından kurtulurum. — O da ne demek? — Tabii Yarın beni, yüzünü bile görmediğim birine nişanlıyorlar. A- dem cihazı olmadığını öğrenince mut- Wk vaz geçer. — Görüyor musunuz, size İyilik et- miş oluyorum. — Ora öyle. İki genç birbirlerine derin derin bakıştılar; sonra gülüştüler. Nihayet iruklı delikanlı; — Siz, pek güzelsiniz; dedi, Sevil, kendini mesut duydu. Deli- kanlı sordu: “ — Teleton nerede, kuzum? Yan odaya geçtiler, Delikanlı tele- Tenda bir numara çevirdi; sonra ko. Duştu: — Ale, modern tiyatro mu? Lat fn 6 numaralı locayı verir misiniz? Sevil, şaşakalmıştı. — Babamla mı konuşacaksınız? — Elbette. — Amma siz kimsiniz? — Az sabredin, öğrenirsiniz. Sonra telefona döndü: — Alo. Evet benim.. Oldu; kız- mz benim hırsız olduğuma İnandı. Tabii, Cesaretine diyecek yok, brs- vo. Nasıl?,, Yok, a canım!,, Her hal- de rç antiklik hastalığı geçmişür.. Bilmem, bir sorayım. Sevil'e sordu: — Babanız mesut musunuz, diyor. Sevil başını eğip, gülümsedi. — Mesut sanırım... Yarına kadar Allaha ısmarladık. Sevil hâlâ, bu büyük sürprizin te- siri altındaydı. Demek siz... Benim nişanlım?.. Delikanlı buns, genç kin başını iki avucu içine alarak ve alnına si- cak, uzun bir öpücük kondursrak ce. vup verdi. Sonra çıktı, gitti, v# — Nasıl?. Ne diyorsun?.. Sen de- Mirdin mi, Kuzum? Tiyatro dönüşü, kasayı açık ve boj bulan babam, gözlerine inanamıyor- du. Fakat Sevli artık bu komedyadan bikrmaştu, — Canım, vaz artık rol yap- mpktan, diyordu. Nasıl sa her. ver Bönderdiziz!. RE gün akşam üzeri miydi? Sahi, telefon akşam yedidenberi dilemiyordu. sıcaktan terlediğine atfetmişti ve bu ışık âletinin kafeste bir kuş Ribi, olduğu yeri mütemadiyen, fiske fiske kirletmesine de pek kizmiğtı. O gece çarçabuk uykusu geldi ve zannederim, rüyasında ne yapsan, ne eziyetlere katlansan, bir türlü işık vermiyen alel eaip, sürü sürü. kargacık burga. cik vidalarla, anahtarlarla, te- ferrüatla dolu, biçim biçim âlet. ler gördü; karanlıklarda dolaşıp kâbuslar geçirdi, Ertesi günü mutbağa inmişti; hizmetçi mangala kömür koy. muş, ateşi yakıyordu. Önce siyah siyah, iğri büğrü, birbirine do. kunurken maden sesi çıkaran, sert parçaları tetkik etti; sonra) gaza bulanıp tutusturulan pa- çavraya, bilhassa, en üste yer. leştirilen ve tepesinden alev, toz, kıvılcım, duman, çeşit çeşit şev. ler fırlatan kulplu boruya şaştı. Saç kaptan çıtırdamalar işitili. Yordu ve kara parçalar, yavaş yavaş kızıla boyaniyor. kevife geliyor, şenleniyordu. Kömür ne güç, ne emekler verdikten sonra yanabiliyordu... Halbuki havaya. 7 ocağına uzaktan bir kibrit gös terince, “paf,, al sana mavi alev. den bir sıra inci kerdanlık! Ya tulumbadan su çekmekle, terkos musluğundan su almanın farkı? ocuk yaklaştı, çukurun et. rafında, çevirince şakır şakir akan bir musluk aradı, bu. lemadı. O zaman ben, tulumba. nin koluna yapıştım, bir asağı bir yukarı, bütün kuvvetimle a. sılarak ve beraberce yükselip & çalarak başladım çekmeğe.. Bi. faz sonra, gıcırtılar. hohlamalar, inilti nefeslerden, hattâ horla- ma ve ahlamalardan sonra, bo. runun ağızı nemlendi, bekleme- diğimiz bir zamanda, midesi bo. zulmusların iradesizliğini hatır. İsten bir yığın su üstümüzü, ba- ımızı lüzumsuz damlalarile 1s. latorak yalağa döküldü. Dökül. dü değil, bir kasırga siddetile carptı; değil çocuk, ben bile ürk. tüm! Oğlum baska bir sürü eşyaya daha şaştı: Leylek boyunlu ba. kır ibriklere, kocaman n: hş yere gömülü, tahta kapaklı küp. lere, bahçeye astığımız iri tunç fenere ve Kozyatağı kahvesin. deki lüks - lâmbalarının ispirto dökülerek, uzun uzun beklenile. rek, iğne vurulup pormpalanarak yanmasına ve bu yorucu ameli. vat esnasinda, gömleklerinin. ü- zerinde evvelâ kızıl, sonra mavi, daha sonra sarı, nihayet beyaz venklerin uçuşup zlanması.. na... Bunların makarslı iple a. #nca çekilisini w» ikide bir ile. nip alevlenince, indirilip yeni. den uğrasılmasını da meraklı buluyor, muhakkak hepimize cıyordu. Belki de şöyle düşü! yordu: “Bizim devirden evvel hayat ne azaplı İmiş, İnsanlar boş yere ne emekler sarfeder, neler çekermiş!,, Doğru... Petrol lâmbasının. 4. mzaya uğramamak şartile her Rün şişesini silmek, gazmı koy. mak, fitilini kesmek gibi, yarım sastlik işi vardı. Fakat yarın, daimi ışık, daimi hararet ve hat. *â daimi hareket kesfedilince, bu asırda oğlumun havagazına kibrit uzatmak, elektrik düğme. sini çevirmek. su musluğunu aç. mak gibi zahmetlerini düşüne. rek, onun oğlu da böyle demiye. cek mi: — Babamın zamanında insan. lar bir değirmi ışık, bir avuc ha- raret ve bir damla su için ne çi. lelere katlanırlarmıs! Her asır, kendinden evvelki asıra acıyor; demek ki beşer, daima acınacak vaziyette! — Askerlik İşleri Şubeye Davet Bavokli Yerli Askertik yabesinden: 1 — 330 değumbslarin tabii ve sihhi ee yor sebeplerile ertesi seneye terkedilerek ve doğumiolarin muameleye tâbi diğer doğumie lafi van yoklamasına 1 Eyidi 545 wi vaha binasında baştazacaktır. 3 — Yoklamaya gelenler, vanları da geti: receklerdir: A) Nülen hüviyet erdem enesgâh senedi ve iki foteğret, BD) Teali bitirenler diptemalerine. sahi. de olanlar dn; bana dair okuldan slacağı &e- soğrelin vesika, €) Sanatkârlar sanat vesikalar. 3 — Yoklama günü A) 3 Bili 940 va Beyoğin Merker sabi esi Gtebnilde bulunanlar hariç). A) 3 yla s3 va eyi nakipemi tahsilde bulunanları, €) Diğer mahiyelerin yoklama günleri eye. <a Hin edilecektir. pw 4 — Keanbal deyumda BUZ ami çen deme dukları yerdeki askerlik yetiyerine elenen etmederi in oöemer. #oroğralki Mas İktisadi Hafta İhracat Hazırlıkları Bitti - İhracat Birlikleri ve Kooperatifler Fiyatlarını Tesbit Ettiler hracat hazırlıkları bitmiştir. Dış memleketlere mal sa- tacak olan, ihracat birlikleri, koo- perstiflerin satış şubeleri, bütün ihracat teşekkülleri fiatlarını tes. pit etmişlerdir. Şimdiye kadar ihracat müesseselerimiz hükümet kontrolu altında bir teşkilâta bağlanmadığı için, umumiyet iti. barile fiat tanzim etmek kabil olamamıştı. Her maddeyi satan ihracat evleri arasında bir ahenk mevcut değildi, bu yüzden dış memleketlere yapılan arzlarda muhtelif fiatlara tesadül edilir. di. Ecnebi alıcıları ve yahut ec nebi alıcılar hesabına memleke. timizde çalışan iihalât müessese. leri, ihracat evlerinin dağınık vaziyetinden — istilade (ederek İmümkün olduğu kadar ucuza mal alıyordu. Bunun neticesi © larak, ihracat maddelerimiz de Ber flatından daha aşağı satılmak suretile, memlekete daha az ser. vet girmekteydi. Bu sene hükümetimizin takip ettiği yeni ihracat politikası sa. yesinde, ihracat evlerinin dış pi- yasalara müşterek bir surette ha- Teketleri temin edilmiştir. Bu, müşterek hareket te yeni kuru. lan ve henüz tecrübe devresi ge. çiren ihracat birliklerile elde e- dilmektedir. Şimdiye kadar yapı- İan tecrübelerden İyi neticeler elde edildiğine şüphe etmemeli. yiz. Pek tabii olarak birlikler ta. İ rafından ithal ve ihraç edilen i malların tevzli hususunda, alâka. dar İdare âmirlerinin müskülât çektiği de çok defa görülmüştür. Bütün bu müşkülâtın hakiki se- bebi de, bu gibi teşekküllerin ye. ni kuruluşundan ve tecrübe dev. resi geçirmesinden ileri gelmek- aylara kadar, bir hafta içinde İs. tonbul limanından yapılan ihra. cat 150 bin lirayı pek az tecavüz ederdi. Halbuki son haftalar için- de, bir günde 100 bin liradan fa7- la ihracat yapılmaktadır. İhracat yekünunu kabartan malların nevi, ve hangi memle. ketlere sevkedildiği hakkında bir fikir vermek için şu malümatı veriyoruz: Almanyaya 150 bin liralık, Macaristana 100 bin liralık, Fin. landiyaya 25 bin liralık, Eston yaya 65 bin liralıkıtütün satıl mıştır. Bunlardan başka ikinci derecede gelen ihrdtat maddele. ri de barsak, zeytin, "tuzlu balık, fındık gibi maddele'dir. Bunlar. dan barsak ihracelı küçük parti. ler halinde muhtelif memteketle- re sevkedilmiştim.ı Bunların ba. şında İsviçre, İsveç, Macaristan gelir, Halbuki ş,adiye kadar bar. saklarız İsggs* pek satılmaz. dı. İsveje Wwe” ; İhracatının da- ha ziyare ——Zı ümit edilmek. to” es Azacatı da Roman. KÖYİ! ve Bulgaristana MN za * e ihracat mat deliği YAYAN ir balm mu seni sayabiliriz, P adığIN! <i-” ber ta raftı” Almanya Çeker 7777 Me Yagci ya, Bu manya, İsveç gibi mer »den “pamuk al mak için, ——n teklif mektup. ları gelm; o 4* Pamuğun harp zamanmeğf) >, mmiyeti malüm olduğundü rşaddeye karşı bu kadar £ İlle olmasını | da tabii g zımdır. Fakat bizden pat». gisieyen bu mem. leketlerde WS€'iyisine pamuk sa, tedir. Bu Hafta Neler Sattık? u hafta içinde ihracat ye künumuz kabarıktı. Son ile” Listenin Devam Ec USTTEĞMENLİĞE TERFİ EDEN PİYADE TEĞMENLERİ: Hikmet Türe, Emin Erol Emin Sü. men, Tahir Canbolat, Kâzem Koçkar, Kemal Öğütken, Hurşit Ünsal, Ziya Altena, Mehmet Şahin, Vehbi Pamir, Fahri Vural, Şükrü Alpan, Cevdet Kurtaat, Hayri Göğüs, Naci Öürckan, | Muhtar Okvuran, Selâhattin Özkul, M. Mümtaz Alpay, Mahmut Yücel, Rarıp Ogan, Raşit Erkman, M. Lötfi çen, H. Avni Aral, $. Sükrü Erdoğan, | İsmail Çakmakçı, Hüsnü Bulut, Necs- ti Kumru, Zeki Kanlmırt, Necdet Ay. doğan, Yaşar Binark, Lebip Ziya Ko. yumu, Rıza Orçun, Hüseyin Doğansal, A. Rifat Tekkara, Muzaffer Sayberk, Abdullah Özer, Hasim Özgüner, H. Şefik Uygun, İbrahim Küçüelbertoğ, Ali Akın, Kâmil Ürensü, Tevfik ÜL| gen, Osman Savaş, Muharrem Saatçı. * oğlu, Nezih Apaydm, A. Şeyket İssi.| yel, Ahmet Özalm, Paik AHİ, Hasan! Eğsmen, Ethem Ünver, 1. Ethem Yö.) rük, Ceiâlettin Rrsev, Hikmet Arslan! oğlu, Hayrettin Uluözyurt, Şahan De maniç, Akkaş İsmet Bağatur, Duhit. tn Çetin, Mustafa Ertan, Mustafa ÜL mal, Fahri Önel, Haşim Süzer, İlhan Tanca, Akkaş Bahri Kartaf, M. İhsan Anadolu, Ahmet Erkan, Srtkr Çamlı. bel, Recai Koral, M. Servet Cakan, Dure, H. Vasfi Akyüzlü, Mustafa E-| tacağız? K. ş *va ile Yugoslay- yaya pami (mak için taah. hütlere une şimizi biliyoruz. Diğer m ş iler için bir şey söyleme *kün değildir. “üseyin Avni Nesne af BİTİ Seral Şükrü het Tekin, Hüseyin U- Wu Haraç, Celâl Kmak, Halil YİHalüsi” Özsoy, Vehbi Önd ğarsoy, Cenal Alpuğan, Hilmi Ersoylar, İs. mail lim Çidemal, Müstafa E'ginde Yilin Aydın, Hasan Onur. sal, Hi İiğin, Mehmet Erdoğu, Mustafa M. Vahdettin Turan. cı, İsmail a, Mehmet Akıncı, Ek. rem Ön yit Güven, Burhanettin “Cemiş, İsmail Özer, Re. şar Mali ih Okay, Niyazi Ersan, Rua Er Muharrem Ener, M. Ad. man Beri” o Necmettin Ertan, İzzet Üstün, -#'sbil Kıral, M. Fevzi Sarı. İ58, Yerşi * jaşaran, Hulit Kancabıyık. Şems Günenç, Muzaffer Tuna, Ahm. çnkan, M. Şevket Mescioğ. Tu, , Cemal Yurdaş, Rüstem Ya Karam ama ne Sü . ww Özgün, Fani Tolga, heç Edir; sem Ergüder, 8. Ziya Tu 141” a, Rüknettin O. TA) “Zlartal, Saphi Kavçı, Hay. inip SB Hamdi Toker, Mehmet Bina bağli Günen, M, Şükrü Alp. v Roter İsa Soytekin, Şemsettin Öz. N wi Tacar, il Ülgenay, Kimil Poker, M. Zeki Nigiz, Hikmet Beningtan, İbrahim Eroğlu, Abdullah Alpat. Muammer Şenalp, Ömer Özyü. rek, Tevtik Akan, Pethi Sındıra!, Cev, det Bayat, M. Selim Özgüven, Musta. fa Canengin, İsmail Tüzüner, Bedri! İ Ateşer, Hayri Sümertan, Mustafa Ber. sal, M. Necdet Yılmaz, Fethi Ers Mustafa Orhun, Nuri Alptekin. Hi 0y, Selâhattin OÖrken, Halil Bisan, Serai Gün. yener, Halil Ça; Sadettin Dizioğlu, Reşat Volkan, ettin Tulgar, İb- rahim Nazlısı, Hilmi Kendirli, Necip Kaptanoğlu, Seyit Yalçın, Enver Erk. men, Selihattin Okan, Orhan Sutekin,| ettin Kınıkanlan, Rasim Kızıltan, | Bekir Arıkan, Ahmet Güvenç, Sa Gettin Yurder, Etem Erçünay, Nec» mettin Dölen, Fahrettin Ekiner, Mus. tafa Kızıltuğa, Yiğuf Enerem, Muzaffer Sensus, Osman Pakkan, Fast Kanan, Arif Kentsü, Necmettin Özkan, İhsan Tipet, Müstafa Işıldak, Avni Alpin, M. Selâhattin Kışın, Mahmut Alpet fay, Nuri Ersii, Sadık Onanç. Mustafş Tunca, İhsan Erşen, Muar Gürgan, Mehmet Gönen, Hüseyin Gürcina, Ke. malettin ” “vw, Necati Telli, Yusuf Türkkan, Emin Aca, C. Kn tevfik Ünlder, M. Necdet Mu say,“ met Serter, Ahmet Çankaya, 8. Turgut Günel Salâhattin Hergüner, Sacit Erdener, Katil Özlem, Nihat Gü. nâşan, Mur'sfa Erdoğan, Şerafettin Atas # Güven, M. Arif Gö. “kmak, Şefik Gürkan 4 /pus Süzer, Oktay Er. seyin Koç, İbrahim Rrbay, sik vag em Ve Kayra, M. Kemal Candemir, Ahmetİ Kp VAR Ersen, Baerit Biter, K. Hümü Özcan, | X “2 yrerkay, İbrahim Eroğlu.) Enver Snmes, $. Kyön Yurdadoğ, b-| aç 20“ analp, Mustafa Ersever, rahim Kılınç, Hamdi Özkuşçu, A. Çes! yn (5. , öğiberk, Ziya Polatkan, lik Ökten, Tarık Tuğasaygı, Kemal | /277İf* (5. M. Ali Uyguner, Hü. Bayraktar, Mehmet Türkkan, Mustafa | **İİ" irgut Göker, Zeki Sey. H. Fahri Sarıkâhya, Hüse. | gur, P vit, Tevfik Türüngün, il , Herda Güley, Azmi Yont,| 8- Avni menri, Nihat Alpat, A. Kâmil Aksoy, H. Mostafa Boğazlı, 21, | Fikret*işi, ehmi Albayrak, Şakir ya Uğur, Osman İzgi, Mehmet “Tok, | Özbeyre: 4 Akmirza, M. Şevki © Akar, Nurettin Döe- Çelikae , İ min, Muzaffer Tuşalp, Mustafa Ya. Mngür,Rrza Tolga, Salâhattin Tarhan, Abdilik edir Eryüce, İhsan Tamer, M. Selim İhsan Ertuş, Şevket Bil. &e, * Elgin, Hakkı Ergut, Nari Ardı52 5 Salih Yarcan, Davüt Ça. kımt “İ Vesim Singü, Reşat E'hin Fair © Saet, Şükrü , Hasar Ercan, 4 *i Yeldizeli, M. AH Alptekin Naci 4 5, Mehmet Yemen, Lü Akttin , 1 Cema Çağlar, Vesfi Alper, Teksin © “bet, Fikri Günem. Mehmet Atas, Mr, Ali Ovntıoğlu, İlyas Giray, | Naci Yüksel, Namık Gömeçli, Oyman Ergünay? Seyli Erteser. Akif af Şike Hasan Akomar, M. A'Özarar, Nayfet rü Azme BÂT, Nuri, Muzaffer Öz, Pası 8. Sryğs Kilet TÜrkel, Zekdeiyi| mi Git # Turaş. Muzaffer Bör. | İstikbalimizi Düşünelim ! ramvay o İdaresinden pek nezaketli bir mektup ale || dım. Geçenlerde hem izdiham, dan hem de bir biletçinin füzulü akıl hocalığından şikâyet etmiş. tim. İdare müşterilere karşı küs» tahlık edenler olursa derhal mu müraları alınarak bildirildiği tak, dirde siddetle cezalandırılacakla. rını söylüyor ve her arabada murakabe edecek kimse olmadığı için gazetelerin ihtarına teşekkür ediyor, Ben kimsenin canını , hes “| le böyle mübarek bayram günle. “| rinde . yakmak istemediğim içim | susmağı tercih ediyorum. Ukalği biletçi inşallah bu satırları okur da bir daha müşterilere akıl ho- calığı etmeğe kalkışmaz. Yoksa || numarayı alırım ha! İzdiham meselesine gelince: İdare şu izahatı veriyor: *“Trai arabaları, idare benzi &mebi şirketin elindeyken de #3â10) Bununla beraber ekseriya tramvay'sii ların köprüden geçmek o mecburiyeti seyrüseleri tahdit ettiği ve arabelarin İ oğulmasını taydâsız kıldığı da sabi İ olmuştur. Hal böyle iken, bugün 290) raba miktarı daha da azalmış, bazi arabaları depoya çekmek mecdariyem U has) olmuştur. Bunun sebebi tesi kerleklerdeki obandajların eskimesi, yerlerine Avrupadan yenilerini ges lirtmek imkâm mevcut olmamandıtgil Her çöreye baş vurğuğumuz halde, henüz hiçbir yerden âcil ihtiyacımız temine muvaffak olumadık. Olumasi dıkça da arabaların gittikçe azalmms si, yolların gittikçe bozulması ve eiğs sikliklerimizin çoğalması o maalesef imukndderdir.,, ? İ Buna karşı “kaderimdir kade, rim?!,, tü nü çağırarak bo. yun eğmekten başka yapacak bir şey yok. Fakat öyle değil, Bir kes re köprüden geçmek mecburiyeti seyrüseferi niçin tahdit sülyor? Bunu anlayamadım. Tramv ları köprülerden geçen her şehir» de ahalinin böyle muazzep oldu, ğunu zannetmiyorum. Sonra yol. lar bozulmakta, arabalara azal» makta devam ede ede işin sonu ne olacak? Bozula, azala nihayet bir gün gelecek ne yol kalacak” ne de araba. Koskoca demir a. rabalar tükeninceye kadar otobüs denilen gaz tenekeleri de birer * birer çürüyüp delinecek, dağıla, cak, i © halde hepimiz başımızın ça, resine bakmalıyız. İstikbalimizi | düşünmeliyiz. Bunun için tek ças | re olarak şunu buldum; i Herkes şimdiden rahvan yürü. | yüşlü, kadife palanlı birer mer. kep peydahlasın ve İşine gücüne öyle gitsin, Maksat ayağı yerden $ kesmek değil mi? Süpbe yok kâİ şimdiki nakil vasıtalarından da.” ha rahat, daha emin ve bahusus | daha seri olur. ğ Her şey aklıma gelirdi fakat koskoca tramvay arabalarının günden güne (La Dam O Kame Ila) gibi eriyip bitecekleri hatart, © ma gelmezdi i Sadisazam Küçük Sait Paşa, © bminden'de anlaşılacağı üzere gnyet kısa boylu bir adamdı. Bir gün meşhur Acem sefiri Muhsin İ Hana: — Büyük ceddim gayet İriyarı bir adammış. Onun oğlu olan) büyük babam ondan ufakmış, | Babam büyük bahamdan biraz daha ufaktı. Ben de babamdan © daha ufağım... der demez Muhetj sin Han: i — O halde paşa hazretleri, de. miş, bu gidişle hanedanı üliniz © sıfıra müncer olacak? Takvimci i ! Harbden ateşini... Tarihten kudretiniz. Aşktan übamını alan Büyük bir sinema şaheseri: TÜRKÇE ib Otel Emperyal İLÂLE BUGUN sinemasında | | CEMAL BÜRÜN Pazartesi o gününde! itibapdin mevsim söpü teseili'i Püydel satışlarına başl ii Erek Fadil Pp İn en yen en Vk İpandeç, Necati Örsan, Adnan; | Eres R. Turgut Oral, M. Zili Ahde si Bin Durun, Hayri Eroçan, “Ye fit Berksoy, Palk Tarhan. Müseniaipi in. (DEVAMI VAR) Sy io .n

Bu sayıdan diğer sayfalar: