4 Şubat 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

4 Şubat 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ABONE Türkiye BEDELİ Ecnebi sene (2300 Kr Ay mo . Ay 800 vay 300 MOL Ke, Tw. 00 e is amarszsrer 222288555 EEE ES üZEİ MGü ii Banya, Vichy'yi tekrar taryi- ayla ştur. Mareşal Pötsin'in Mi <arar, yalnız Rransanm Glzzatı Üzerinde değil, Al- > İngiliz harbi ve bütün dün- Mukafderatı Üzerinde müessir $ derecede mühim ve şümüllü- insada Vaziyet insa meselesi, beynelmi- lel siyaset âleminde, İ plânı işgal etmekte devam han talepleri karsısında i Petahı'in vereceği ka- | hakkında, muhtelif kaynak- bü peühtelik haberler gel ir, lendiğine göre, Vichy'de ki temaytil birbirlerile çar- Klor. Sabık Fransız âyân re eny ile mebusan reisi A taleplerine karşı mukave- İsimleri zikredilmeyen fa- Müviyetleri malâm olan di- tahıslar da teslimiyet tav- etmektedirler. habere göre, Maresal Pe- tamamile sadık kalacağı © ahküminin haricinde Darlan, Laval ve Bondoin”- Mürekkep bir direktuvar edcektir. son gelen haberler şunla, Hitler, Fransa meselesi nda çok mühim bir karar üzeredir. hiral Darlan, yanında La- luğu halde Vichy'ye dö: lir, Bundan başka Darlan, i( *adyosunda verdiği bir nı Fransız donanmasının 7 Fransız imparatorluğu- müdafaası için kullanılaca- Söylemiştir. tain'in vereceği karar, yal- Tansanın mukadderatı ü- e değil, Alman - İngiliz nin ve bütün dünyanın mu tratı üzerinde müessir ola- kadar mühim ve şümullü- kadar mesuliyetli, tarihi karar vermek (vaziyetinde İn Mareşal Petain'in ne k #ir bir yük alıtnda ezil tasdik etmek hakşinaslık , Fransız milletine İ- etmeksizin, Fransız do- ni ve üslerini kendi e Almanlara teslim edemez. LOKMAN deker Hastalı okuyucularımızdan, Na- imza eden bayan şeker ğı üzerine bir çok sualler Gerçekten dere- rakhı olduğu anlaşılan bu Umuzun sorduğu sunlleri İM” günde yazmaya bu öğüt- klirakılan Yer yetişmiyece #uallerle cevaplarını bi- yazacağım., Şeker has- Pek yayılmış olduğundan, Uzunca sürse de, bu bahis *kuyucularıma da haylice ir zannederim... hastalığının bulaşık ola- 6, pek te uzak olmayan bir , düşünülmüştü. Buna izi ailelerde karı koca eş- birlikte | seker hastalığına 1 Hattâ, şe- Natal k a4 ndan giden bir erke- 24 yaşında dul kalmış, bir kadın da ayni hastalı; yeniden kocaya v inci kocası da şeker hasta- muş bir adamın cama- yıkayan bir kadının da ha hiç bir suretle eş olma- hastalığına tutuldu. ? alınınca merak büsbü- hy tmaşta, p"erakla, hekimlerden bazı İaraftan istatistikler tut- hir taraftan şeker hastal muş olanların şekerli ş*ında mikroplar aramaya, e © şekerli idyarları ke- Yahut köpeklere şırınga aj Myvanlarda da şeker has- Mail etmiye kalkışmıslardı, İM 21 Bunu yaptığı takdirde, bugüne kadar Hitlerin mutadı olmayan bir sabır ve tahamülle muamele etmeye mecbur olduğu ve hiz- metkâr gibi kullanmaya cesa- ret edemediği Fransa da, Roman ya vaziyetine düşmüş olacak- tır. Bu teslimiyet, Almanyanın gelibiyet ihtimalini çoğaltac: tr ve galip gelen Almanya kar- sısında, müstakil bir Fransanın yaşamıyacağı âşikârdir. Talep Reddedilirse akat Mareşal, Almanların taleplerini tamamile red- dettiği takdirde, Fransanın İş- gal edilmeyen kısımlarının da isgeli ve aç kalması tehlikesini, ayni zamanda Almanyadaki i- ki milyon Fransız esirinin âkı- betini de düşünmektedir. Ancak Mareşal Petain, yine pekâlâ idrak eder ki, Almanya- nın istediği işbirliği, Fransız tihsalâtını Almanyanın ihtiyaç- larma göre tanzim etwektir. Bundan dolayı, Fransa Alman- ya ile tam i yapsa dahi Fransanın iktisadi vaziyeti dü- zelmiyecektir. Bundan başka bu iş birliği, Fransaya karşı İngiliz ve Ame- rika ablokasının şiddetlenmesi- ne ve gıda maddeleri bakımın- dan İngiltere ve Amerikanın Fransaya yardımdan vaz geçme-| lerine sebep olacaktır. Yine Mareşal Petain pek â- lâ takdir eder ki, bu esaslar da- hilinde Almanya ile işbirliği yapmak, İngiltereye ilânı har- betmeye müsavidir. Bu takdir- de Fransanın bütün şehirleri ve | limanları İngiliz bombardımanı tehlikesine maruz kalacaktır, Bütün bu sebeplerden dola- yıdır ki Mareşal Petain, hitaraf. İık vaziyetini bugüne kadar mu hafaza etmek için her şeyi yap- mıştır ve hâlâ da yapmak iste- mektedir... Maresal Petain Alman tazyi- kine karşı bu mukavemetinde büsbütün yalnız ve zayıf da de- ğildir, İngiltere ve Amerika omün arkasındadır. Amerikanın sureti mahsusada Büyük elçi sıfatile Vichy'ye gönderdiği Amiral Leahy'nin, dün iaşe nazırı Achard, bugün de hariciye nazırı Flandin ile görüşmesi şayanı dikkattir. Mareşal'in elinde bunlardan çok daha kuvvetli bir atü var- dır ki bu, bizzat Fransanın ken. di kuvvetidir. nnediyoruz ki Mareşal Pe- tsin'in, Hitlere, tazyikte daha ileri gittiği ve mütareke mad- delerinden her hangi birine ri- ayet etmediği takdirde kendisi- nin derhal Afrikaya geçeceğini ve oradan, İngilizlerle beraber mukavemeti e edeceğini bildirmesi, bu tazyiki durudra- cak en kuvvetli ve müessir bir #ehdit alaraktır. M. ANTEN HEKİMİN EN ğı Bulaşır mı? İstatistikler epeyce önemli ol. muştu, Bir hekim 770 şekerli has ta arasında 9 tanesini ayni aile arasında bulunca diğerleri daha geniş istatistikler yapgılar, Bun- lardan biri 5159 şeker hastaların- dan 56 tanesini ayni aile arasında buldu. İstatistiklerin genişliği onlara bakanların gözlerini de çokça aç- tırmakla beraber, hepsinin bir- den yüzde nisbeti aranılınca bu- laşık olacağı farzedilen şeker has talıkları ancak yüzde bir nisbe- tinde bulundu. Bu kadarcık nisbet te şeker) hastalığının bulaşık olabileceğini isbata yetişmez, Öteki taraftan, | sekere tutulmuş hastaların şeker- li idrarlarında mikroplar arayan, wt onları kedilere, köpeklere sırınga edenleden de, kanaat ge- İtirtebilecek bir haber çıkmadı. Onun için, şeker hastalığını bulasık olabileceği düşüncesi şi di büsbütün kaybolmustur.. halde, bir ailede karı koca hir. likte şeker hastalığına tutulmuş o lurlarsa buna tesadüf eseri de- demelidir, ayni dert üzerine dert- leserek daha tatlı geçinmeye bir seben sayılmalıdır, Fakat, karı koca arasında bu. laşık olan ©, bile kötü hasta- lık bulunursa, o zaman iş değişir. O bulaşık hastalık seker hastalı Birden ereelki yanımızda, Milli Korunma kanunu- nun, ticarete ait hükümlerinin ne suretle tatbik edildiğini, ha- yatta ne gibi mukavemetlere maruz kaldığını izaha çalişmiş- tık. Bu gün de Milli Korunma Kanununa göre, sanayi âlemin- de neler yapıldığını, yâkilara göre anlatacağız Harp başladığı zaman; itha- lit mallarının azalacağı, bu yüz den piyasada yeni bir buhran çıkacağı belli idi. Nitekim bu buhran, harbin ilk haftalarında bile hissedilmişti, Bu hadiseler karşısında Baş- vekil Refik Savdam, fabrikatör- lere; zirai bütün istihsal mües- seselerine fazla İstihsal yapıl- masını işaret etmişlerdi. Harbin vücude getirdiği buhranlara mu kavemet etmek için pratik ca- re de bu olabilirdi. Nitekim Mil- W Korunma Kanununun sanayie sit hükümleri de fazla istihsal ihtiyaçlarından ileri gelmektey- di. Kanundaki hükümler şu su- retle hülâsa edilebilir: Fabrikaların tesisatmı o ge- nişletmek, maden ocaklarında iş mükellefiyetini, mesaj saatle rini arttırmak, metrük fabrika- ları işletmek, fabrikalara ham madde temin etmek. Acaba kanundaki bu büküm- lerde hangisinin tatbik edilme- sine imkân hasıl olmuştur. Han- gileri tatbik edilememiştir. Bun ları, sebenlerile birlikte aşağıya yazıyoruz: ere ili Korunma kanununda ki hükümlerden biri, mevcut fabrikaların tesisatını genişletmeyi istihdaf ediyordu. Maalesef buna pek te imkân ha- sıl olamamıştır. Çünkü harp başladığı zaman büyük sanayi memleketleri olan muharip memleketler, demir, demir mal- zeme, fabrika tesisatını dış memeketlere ihraç etmemekte idi. Bu vaziyet la senelik endüstri plânlarının tat- biki de kabil olamamıştır. Bu itibarla, harbin en büyük zara rı, büyük sanayiin o inkişafına mani olması ile tezahür etmiş tir, Bu, böyle olmakla beraber, evvelce kurulan büyük sanayi tam randımanla çalışmıştır. Sü- merbank fabrikalarının gece ve gündüz çalışarak, istihsalâtını harpten evvelkine nisbetle art- tırdıkları bir hakikattir. Yalnız Kayseri fabrikası senede 21 mil. yon metrebez dekumaktadır. Halbuki harpten evvel, fabrika- nın bazı tezgâhları bazan çalış- mazdı. Milli Korunma kanununa gö- re, Zonguldak kömür havzasın- da iş mükellefiyetinin müsbet neticeler verdiğini, İktısat Ve- kili Hüsnü Çakır, gazetelere verdiği bir beyanatta izah et- mektedir, Bu itibarla, bu iş mü- kellediyeti usulünün tatkikinde- ki faydalar hi dö söylemeye lüzum görmüyoruz. Metrük fabrikalar hakkında ki hükme gelince, buna da iki B“ aylık devamlı bombar- 'dımandan sonra, Londra- hton gibi bazı ma- hallerde hususı aile eme belirmiştir. Büyük binaların altındaki geniş umumi sığmak- lar kompartimanlara ayrılmış- tar. Bunlar 3 metre uzunluğunda ve 2 metre genişliğinde küçük odalardır, içlerinde kanapeler vardır ve berbiri bir aileye mahsustur. Sokak ortalarmdakı bazı u- mumi sığınaklar da böyle böl melere ayrılmışlardır. Her aile kendi kompartimanmın anahta- Tını yanında taşır. Buraya evin- öm yapar. Bu halde de bulaşan seker hastalığı değil, öteki has- talıktır. Ancak bu da dirliksizliğe sebep olamaz, çünkü karı koca arasında tedavi olunur... i iü den en lüzumlu eşyasını getirip yerleştirenler, gece yarısı bura- ya iltica ettikleri zaman ken- dilerini âdeta evde farzedebilir- ler. Ertesi sabah çıkarken odam Milli Korunma Kanununa Göre Sanayi Sahasında Neler Yapıldı, Ne Neticeler Alındı? Buhranın bidayetindenberi tam randımanla çalışan Sümerbank Fabrikalarından birinin dahili görünüşü. misal gösterebiliriz. Siirttek un fabrikası ile, Yaivaçtaki deri fabrikası.. Bu İki misal, kanun- daki bu hükmün tatbik edildi- ğini ifadeye kâfidir. Esasen memleketimizde metrük fabri- kalar adedi de pek çok değildi Harpten evvel, İstanbul şeh- rinde hususi ellere ait tezgâh- lar vardı ki, bunlar iş yapmıyor- lardı. Mill sanayi birliği tara- fından yapılan hesaplara göre, bu tarzda 1000 tezgüktan ancak bes yüzü çalışmaktaydı. Fakat harpten sonra bunlar pamuklu bez istihsaline- başlamıslardır. Çünkü ithalât mallarının azalışı yüzünden, piyasa tatepleri yerli fabrikalara tevecetih etmisti, * * M" Korunma Kanununa öre, i da, har- bin icap ettirdiği vaziyete göre değiştirilmiştir. Nitekim iş ka nununda buna dak tadilât ol- muştur. Harpten evvel iş kanunu hü- kümlerine göre, iş yerlerindeki mesaj saati, haftada 48 saatti. Bu müddetten fazla calışmak is- teyen fabrikalar, İktisat müdür lüğünün müsaadösini almaya mecburdu. Kanunda son yapılan tadilât neticesinde, bu mecburi» yet ortadan kadırılmıştır. Fazla istihsal politikasına istinaden fabrikalar iş saatlerini kendi ihtiyaçlarına göre tanzim etmek tedirler. Kanundaki hükümlerden bi- ri de, fabrikalara ham madde tevzii meselesiydi, Esasen bu- günkü şartlar içinde fabrikstör- leri müşkül mevkide bırakan mesele de budur. Harpten ev- vel fabrikatörler müşteri bula- madıklarından, dışarıdan gelen mallara rekabet edemediklerin- den şikâyet ederlerdi, Zaman zaman muhtelif sanayi sübeleri- ne mensup kimseler, İktisat ve- kâletine müracaat ederek güm- rük tarifelerinin arttırılmasını GÖZÜME - ister ve daha ziyade himayeye muhtaç olduklarını ileri sürer- lerdi. imdi fabrikatörlerin istekle- i mahiyet itibarile değişmiştir. Şimdi istenilen ham maddedir. Harp yüzünden normal ti t yollarinn kapanması ithelât mallarının azalışına sebebiyet verdiği için, yerli fabrikatörler, tamamile iç pazara hâkim ol muşlardır. Artık ortada kendilerini teh- dit eden bir rekabet kalmamış” Denizli köylerindeki el tezgüh- bütün talepler yerli fabrikalara inhisar etmektedir. Bu yüzden, tır. Yukarda da yazdığımız gibi, larından, Kayseri kombinasına kadar, irili, ufaklı bütün fabri- kalar seferber bir vaziyettedir. Buldukları ham madde nisbe- tinde calışmaktadırlar, * * wbrika ve oimalâthanelerin harpten evvelkine nisbet- le ne dereceye kadar fnzla ça- luştığını ifade etmek için, Çarşı- kapıda küçük ayakkabı imalât- hanelerindeki müsşahedelerimi- zi buraya naklediyoruz: Harpten evvel, bu k yakkabı imalâtbanelerinin bu- Tunduğu sokak tenha bir sokak- tı. Bu sokaktaki dükkânların bir kısmı da kapalıydı. Üzerinde “kiralıktır,, lâvhaları görülü yordu. O zaman ayakkabıcıların şi- kâyetleri şu meseleler etrafın- da toplanırdı: 1 — Sümerbank, piyasa için ayakkabı yapıyor, elimizdeki tezgâhlarla bu müesseseye kar- şı rekabet edemiyoruz. Halbuki bizim de yaşamaklığımız icin, Sümerbankın piyasadan çekil mesi lâzımdır. 2 — Kauçuk fabrikaları, altı kauçuk, üstü keten ayakkabılar yapıyor, Bu pek ucuz ayakka- bılar yüzünden esnaf tezgühla- Tını kapatmaya mecbur oluyor. SB YAN larını kilitleyip giderler. Birçok- ları buraya radyolarını ve hattâ çay takımlarını. bile getirmiş- tir; Kedilerin Sığınakları: ohdrada kediler bile kendi- lerine göre bir sığınak bul. — ta » Tipsy, Rami bir itisiye up N aun sevip iğ bir » Alârm- larm ber çalışında Tinsy hemen yav- rulariyle beraber köşedeki bü. PU yük masanın altına koşar, Bu- nu, sade bombalardan değil, fa- kat, koşan itfaiyecilerin tekme- lerinden de kurtulmak için ya- var, Yazan: Sevim SERTEL Londra gazeteleri, halka yan- larında dalma birer düdük ta- şımalarını tavsiye etmektedir. Eğer bir binanın enkazı altında hapis kalınırsa, tahliye ekipleri" ne yerinizi bildirmek hususunda düdük işe yarıyabilir. Altınlara gömülen ameleler ir gece büyük bir düşman bombardımanı esnasında bir bomba, bir ban- kada bir kasanın ü- zerine ke ger eder ve içindeki altın ve VW / banknotların hep- idi sini sokağa fırlatır. Vak'anın vukuundanberi enkaz arasında çalışmakta olan amele ancak, sabah-olup ta güneş; çe ALİR iğ By GN dak dü 2, Hükümet, bu nevi kauşuk ayak- kabı sanayini himaye etmeme" lidir, Hasılı küçük (ayakkabıcılar zaman zaman aralarında topla- narak, yahüf kendilerini ziyare- te gelen gazetecilere, büyük en- düstrilerden şikâyet etmektey- diler. Hakikat halde, işleri de gün geçtikçe azalıyordu. Niha- yet bir sraya gelerek, koopers- tif kurmak suretile büyük en- düstriye karşı mukavemet et- mek imkânlarını aramışlardı. Şimdi vaziyet böyle değil dir. Çarşıkapıdaki bu sokakte kiralık dükkân kalmamıştır. Ek seriyetle devlet taahhütlerin girişen bu küçük ayukkabı i İâthaneleri, kısa zamanda bü müşlerdir, işçilerinin mikdarı artmıştır. Ayrıca yanı başında- ki dükkânları tutarak. buralari- nı da atölye keline getirmişler dir, Yukarda yazdığımız gibi, bu- Rün için tek bir şikâyetleri kal- mıştır: O da ham madde... Harpten evvel ham deri dı şardan gelirdi. Yerli derilerin ekserisi de deri sanaviinin ihti- yacna uygun değildi Mslâm sartlar yüzünden disardan de ham deri velermediği için, orta- de deri buhranı vardır. Mili Korunma kanunu hü- kümlerine göre deri sanayiine ham deri temin etmek kabil o lamsmıştır. Sanayi erbabına temin ediler ham maddeler, pamuk inliği yün ipliği gibi ham madi-ler. dir Bunlar Sümerbank tarafın dan fabrikaların ihtivaçların? göre tevzi »dilmektedir. KE Mi 'anundaki hükümlerden biri de, sanayi erbabına istih- sal vasıtaları temin etmekti. Bu gibi vasıtaları da ancak küçük sanayie vermek kabil olabil- taiştir. İktisat Vekâleti köylere tevzi edilmek üzere 52 bin çık- rık makinesi imal ettirmektedir. Köyde de el sanayini tekrar ih- ya etmek, bu suretle istihsali arttırmak çareleri aranılmakta- dır. Halbuki harpten evvel köy- de sanayi kurmak fikri yalnız köycüleri alâkadar eden bir mevzu idi. Hattâ ziraat ensti- tüleri profesörleri, köyden şeh- re olan iktisadi hicretin önüne geçmek için köyde el sanayline ehemmiyet verilmesini arzu &- derlerdi, z Acaba, hayat o pahalılığında fabrikaların alâkası neydi? İh- tikâr hadiselerinde fabrikaların da bir rolü oldu mu? Bu suale cevap vermek güçtür. şimdiye kadar hiç bir fabrika- nın ihtikâr yaptığı tahkik edil- memiştir. İhtikâr hadiseleri u- mumiyet itibarile ticari sahada takip edilmiştir. Halbuki fab- rikaların mamül fiatlarını kon- trol etmek için harpten evvel de bir kanun hazırlanmıştı. Simdiye kadar bu kanuna tevfikan çivi ve oksijen imalâ hanelerinin vaziyeti tetkik e- dilmiştir. Kumaş, deri sanayti- nin maliyet ve satış fiatları he- nüz tetkik edilmemiştir. Halbu- ki ihtikârla mücadele etmek i- çin, mağaza vitrinlerindeki fiat- lardan ziyade, istihsal müesse- selerindeki maliyet fiatlarına ds bakmak lâzımdı. mil etice olarak, Milli Korun- mâ kanunu münasebetile harbin sansyi üzerindeki tesir- lerini şu suretle bir daha hülâ sa edebiliriz: 1 — Harp, zarüri olarak bü- yük endüstrinin daha ziyade bü- yümesi «e mani olmuştur. 2 — Mevcut büyük endüstri tam randımanla çalışmıştır. 3 — Mal buhranı olduğu için, küçük sanayi de piyasada açi- Yan boşluğu doldurmaya imkân bulmuş, bu sayede genişlemiş- tir. 4 — Sanayi müesseseleri arzu edildiği gibi kontrol edilmemiş- tir. kımca büyük bir servete gömü- lü olarak çalıştıklarını farkeder- ler. Zira, nereye baksalar al- tan vardır, Rİ gesinlerde Londra sokak ve sığmaklarında birçok hoş hikâyeler o duyul tadır. ssafede oturan genç bir bayan şehre inmek üzere tren istasyonuna giderken bir dükkânın camında çok güzel bir şapka görür. Dö- nüşte bunu muhakkak almağa karar verir. Ertesi sabah Londradan dönen çe kadın, şapkacı dükkânının ulunduğu mahalle gelince bu dükkânın geceki bombardıman- da tuzlabuz olduğunu görür. Et- raftma biraz dikkalte bakınca bir gün evvel üzerinde gözünün kaldığı şapkanın karşıdaki glek- irik direğinin. üzerinde sallan- makta olduğunu farkeder, Çünkü | insanlar ne acayip mahlüklar. dir. Refik Halid bir eserinir tenkidi münukaşasında muanu na “Muasır”ı olduğunu söylemi; ve bu tariz müha onulamıyan bir Ben de “Mü kadaşımız” dedim diye affolun maz bir günah işlemiş oluyorum — Vay! Sen bana genç diyor sun ha, Bununla ne demek isü yorsun bakayını?.. Haydi teca hülden gelme. “Gençleri boy # rası dizdiğin cehalet sınıfına bel ki aklınca beni de karıştırmak istedin!” diyor. Peki, ne diyelim? Yaşlı diyo ruz, kızıyorlar, genç diyoruz ki zıyorlar. ben Müntekime yalniz gen demedim, ismini daima “Kültür lü, munsif” gibi sıfatlarla yadet tim, Fakat maalesef görüyorun ki baklunda munsif sıfatın kul landığımda büyük hata etmişim Zira Müntekin de bazıları gibi münakaşanın ilmi safhada kal masından rahatsız oluyor. Yahu: “Çıkmuz”a giren bu bahiste bir birini nakseden fikirler karşısın da kalınca telkine tâbi olaruk mü nakaşayı şalsiyat vadisine dök mek istiyor. Bu merhaleden son cu münakaşanın alacağı şekil be nim cevap vermeğe tenezzül et- miyeceğim bir şekildir. Çünkü mesele artık; Karşiki taife diz z 2! Bizim taife hu uu! Lâtifesine dönecek, Geçen gün Serveti Fünun ede- biyatının en kuvvetli müdafile- rinden bir zat ile görüştüm. — Biz! dedi fikretle, Cenabla, Halid Ziya ile, Menemenli Tahir- le, Namık Kemalzade Ali Ekrem- le bir araya geldiğimiz zaman hiçbir vakit yeni bir edebiyat te- için şirket akteder gibi yapa- ız edebi faaliyetin hususi hatlarını çizerek, tesbit ederek çalışmadı. Eserler yazdık. Mua- rızlarımızla o münakaşa o ettik, (Edebiyatı Cedide) kendi kendine ortaya çıktı. Ben yeni edebiyatın münkiri değilim olmadığımı fena telkine tâbi olarak her ne pahasima olur- sa olsun bana hücum etmek İsti. yen Müntekim de bilir, Fakat kendisi bu münakaşayı bir “azap bahanesi” yapmak için akliselim- den gayri menbalardan aldığı telkinle tam bir “Nekir” rolü oy- nuyor. Yalnız elinde topuzu ek- sik. Benim itiraz ettiğini nokta- lar evvelâ lisan bahsidir, Sonra yeni edebiyat kisvesine bürün- dürülerek ortaya atılan saçmalar. dır. Yoksa yeniliğin bugünkü bir Fikretine karşı körükörüne itiraz edecek kadar geri düşün celi bir adam değilim. Muallim Naci mektebinin kar- şısına dikilen o zamanın “Yeni” leri Nacinin odasındaki sedirden, evindeki konfordan bahsetmedi- ler — İnşaallah darısı başlarına— “Senin geçmiş günlerin bir ciha- na bedeldir” gibi yavelerle fikir. lerini müdafaa etmediler ve ba- husüs iğrenç ve müstekreh mak- satlarla iftiralar kusmadılar, sü- pürgeyi yazılarına bulayarak et- rafa saçmadılar. Eser yazdılar tenkitler ar ve bu tenki ıdaşlarının bi hatalarını ilim çerçevesinden ka- tiyyen taşırmıyarak şerhettiler Ben ilmi mübahaseyi böyle anla rim. Edebiyatı “Sekter”liğe alet et- mek doğru olamaz. Bu bahsip böyle nahoş bir vadiye döküle ceğini bilseydim Fikret Bsaniyle O boş lâkırdıları dinledim de bir müddet Sonunda boynumu büktüm de dim ki: “Öyle, evet!” Der ve bundan sonra yapaca- ğım gibi hiç cevap vermezdim. Takvimci Bursa Merinos Fabrikasını; Yıldönümü Bursa, 3 (A A) — Merinos Fabrikasının — açılışının 3 üncü yıldönümü bugün on binlerce Bursalının iştirakiyle kutlanmış tr. Merasimde Bursanın bütün ileri gelenleri de bulunmuş ve Bursa Meb'uslarından Sadi Ko nuk bir nutuk söylemiştir. İzmir Vilâyet Bütçesi Izmir, 3 (TAN) — Vilâyet Bün çesi 207 bin lira açıkla bugün toplanan Umumi Meclise verildi Tütün Satışları Izmir, $ (TAN) Tütün sa tışı 32 milyon kiloyu aşmıştır Satılmıyan tütün pek azdır. Mersinliyi Su Bastı Izmir, 3 (TAN) — Arap deresi taşmış, Bornovadaki Mersinliyi su basmıştır. Sularla mahsur evlerden hat jandarma kurtarmıştır, i

Bu sayıdan diğer sayfalar: