23 Şubat 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

23 Şubat 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Pili bir Londra telgra- Wyetler sefiri Maisky e hariciye müsteşarı P ında Japonyanın u- iktesadi bir anı inu tey alınmadığı İr'den gelen diğer e de Berlin, Ja- adasının ce- retlere terket- karşılık olarak Sov "üz paktı yapılmasını hekted b taralar tarafından edilen niyetleri ve tekzip ede ede, ni- zamandanberi ken- ettirmemiye muvaf- et Rusyanın yeni- kere karıştırıldığını gö haberlerin de, ayni teksiplerle karşılaş » li kuvvetlidir. Neleri “array ka0$ ki ettikleri bu har- Şi emniyetlerini ihlâl e- Vaziyet hüsel olmadı! müdahale etmemeyi “etlerinin esas pren- kabul ve ilân et - esin malümudur. beraber Sovyetlerin esnasında, tarafın Hurette at ifade hakkaktır. » Japonya nddiyeti, biridir. Filhakika, harbin başlangıcın - İmanyadan pek çok #İkleri gibi, Uzak Şark tehlikesi ortaya çık- anberi, kendilerine * sempati beslemiyen | a istifade etmiye baş- © Bunun ilk tezahi- harbinden sonra Neden Şişmanlarız? hekim kitapla-; inlıkla erk arasında ararlarken, Türk azda insanların Av- arz derecesinde bu- İisbetle daha yağlıca âr edilemez, Hele isı çıktığındanberi rının bacakları, söy mlektlerdeki kadın m daha yağlıca ol- İmektedir. O memle- Mu irk farkına atfet- doğru değildir. “ zaten karışık bir iş ka, bilhassa İstanbul ırkın geçit yeri o 80, sişmanlamaya da- m bir ırk tasavvur üm de; r. Asırlar- “ihetten buraya gel- Ş9N torunları olan şim "İuların vücudü ne Tişmanlamaya daha Mlumuzun daha yağ- e ' ABONE Türkiye BEDbeLi Ecnebi 2800 Kr 1500 800 300 1a0L Kr, MW » 1 sene 8 Ay say muş olduğu ambargonun kaldı- | rılması olmuştur. Amerikayı bu tedbiri almıya sevkeden âmi -| lin, Sovyet Rusyayı Uzak Şark- ta Japonyaya karşı takviye ei mek olduğu şüphesizdir, Yeni Pakt; B uzama beraber, Ingiltere | hükümetinin, Amerika - mn Sovyetlere gönderdiği ham maddelerden Almunyanın İsti- | fade ettiğini iddia ederek, buna mâni olmak için Amerika hü - kümeti inde epeyce zaman danberi teşebbüsatta bulundu - gunu biliyoruz. Müşkül bir va- ziyette kalan Amerikanın bu hususta heniz bir karar alm ğı ve bu maddelerden Alman - yanın ne dereceye kadar istifa- | de eylediğini etüt etiği haber verilmektedir Japon tehdinin endişe verici | bir hal aldığı bir zamanda Ame-| rikanın - mücbir bir sebep ol- madıkça - Japonyaya karşı Sov- yetleri takviye edecek — tedbir- erden vazgeçmiyeceği Ve Ja ponyaya karşı, petrol ve pamuk ihracatını tamamen menetmek suretile, daha sıkı ihtiyati ted. birler alacağı tahmin edilebilir. | Londradaki Sovyet sefiri Ma-| isky'nin Butler'le bu mesele hakkında görüşerek, Amerika dan aldığı maddeleri sırf ken- di ihtiyaçları, için kullandığı hakkında teminat vermiş olmu sı muhtemeldir. Sovyetlerle Japonya arasinda ajansın haber verdiği şekilde! bir ademi tecavüz paktı imza- landığım tahmin etmiyoruz. Böyle bir pakt Sovyetlere, zi-| yandan başka bir faide temin edecek değildir. Evvelâ bu paktın Sovyetlere faidesi olmıyacak! ünkü bu- günkü şartlar izinde Japonya- nın Sovyetlere buarruz etmesine imkân yokttur. Bu paktın Sovyetlere zararı dokunabilir. Çünkü Japonya, böyle bir paktı imzalamsk için Sovyelerden o Çine yardımını kesmesini istiyecektir. Diğer cihetten o Sovyetlerle Japonya arasında, böyle bir a- demi tecavüz paktının İmzalan- ması, Sovyetleri Amerikanın iktisadi kaynaklarından mah- rum edecektir Sovretlerin, Uzak Sarkta te-| sis ettikleri sanayi merkezleri ve ordularının ihtiyaçı için muh taç oldukları ham ve mamü maddeleri, altı yedi bin kilomet Te uraktan tek simendifer hattı getirmeğe, deniz yolile Ame- rikadan kolaylıkla temin etmeği tercih edecekleri muhakkaktır. M. ANTEN Demir Fabrikalarına ok) 1070 İşçi Alınacak Karabük Demir ve Çelik fabri kaları yeni faaliyete göçecek ki- sımları için yeniden 1070 müte| hassıs işçi slmağa karar vermiş tir. Yeni alınacak işçilerle bilhassa haddehanenin usta ve usta akor... zeler çok yağ çekerler. Halbuki Avrupada ayni arz derecesindeki memleketlerde yemek yemiş © lanlar oralarda bize nisbetle ne kadar ax yenildiğini bilirler. Ora- lardan gelmiş insanların da bizim yemeklerimizden yedikleri vakit ilk sözleri bizim yemeklerin çok yağlı olduğudur. Yemeklerimizi daha yağlı ye memize sebep, memleketimizde» ki iklimin ayni arz derecesinde bulunan memleketlerdekine nis- betle daha soğuk olmasıdır. Ru- meline Balkanlardan, İstanbula isteplerinden, Anado Asyanm ortasından gelen Soğuğa karşı vücud i raretini muhafaza edecek gıda yağdır. Et insanın sek der, şeker vücudü işleti rareti muhefazaya Yarar, Onun Için soğuk iklimlerde yaşıyan in- sanlar sıcak yerlerindeki nisbetle daha fazla yağ yerler. Rusların meşhur yağlı çorbalarından bir kaşık aldığınız olduysa bunu tak- TAN Haftanın Musahabesi | İ İnsanlarla Hayvanlar Arasında Benzeyişler YAZAN: s ığınak,, vezninde bu “tıkmak,, kelimesi, örâsının antresine ve bekleme yerine pek yakışır! — Tünel'in tıkınağına konmuş resimli ilânlar arasında na duran İri bir koyun ve ko- caman bir öküzle burun buru- Hayret! Sanki tanı- dık birer insanla karşılaşmış- tım; İkisini de gözüm ısırıyor- du; hattâ isimleri bile dilimin ucuna geliyordu, diyebilirim, Acele ile şapkamı kaldırıp se- Tâmladığıma sevinerek bakakal- dum. Kimdi yarabbi, bunlar, ki- me benziyorlardı? yet buldum. Vallahi ta kendileri... O duruş, o bakış, o düşünüş, tam hüviyetleriyle onlar! İnsanların bir kı kikaten hayvanlarla benzerlik arzediyorlar. Bu ben- zerliğin ilk safında ve sınıfın- da, bereket ki yük ve ahır hay- vanlarından evvel Kuşlar geli yor. Bereket, diyorum, zira ku- dokunucudur; kartal, atmaca, şahin gagasını a la asalet, cesa- ret alâmetidir, diye öğünmek bile mümkündür. Lâkin, dikkat estiniz mi bilmem, burunların gaga ile hiçbir müsabeheti ol- madığı halde de yine kuşa ben- ziyenler, insana bir kuşla kar- ulaşmış, tesirini verenler var- dır, Bunu yapan nedir? Gözle- rin toperlaklığı mı, ispinoz ve arpacı kumrusu gibi dalma dü- süncei bir hal almaları mı, yoksa burundan fazla ağızları. nın husus! şekli, dudakların ö- ne doğru uzayışı mi? Bunlar - dan biri veya hepsi! Maamafih kuş beyinsizliği ile de meshur olsa yine kuşa benzeyiş, meselâ hamam ve tesbihböceğine ben- zmyisten iyidir. nsan hamam ve tesbih- böceğine de benzer mi hiç? Ne münasebet? le değil, yaptıkları tesir cihe - tinden de hayvanları andırır. İsr, dahs doğrusu hatırlatırlar. Manen öyle soğuk, büklüm bük Tüm, ıslak, hemen toparlaşmıya istidatlı şahıslar mevcuttur ki, aklınıza hiç yoktan — hattâ a- rada dağlar kadar maddi fark- ler varken — yine size tesbih- böceğini dösündürürler. Ve yi- ne kaslı gözlü, esmer. sert deri- li, kaskatı, ağır hareketli, kulu sanılan kimselere rastlar. sımz ki zihninize derhel eski çarsı hamamlarının kubbe du - varlarına yapısmıs. yahut veni apartıman muthaklarında boru kenarlarma dizilmis mabut çir- kin böcekleri getirir. Örümceği de unutmayınız! Onun icindir ki kusa benze- mek ehveniserdir. Hem tunut - mamalı ki hoşa giden bazı ks- dınları, eskidenberi sevimli kuş lara benzetmek te âdettir. Kek- lik gibi sektiği, kumru gibi kı- rıttığı, güvercin gibi göğüs ka- barttığı rivayet edilen ve sari saclarından dolayı kanaryaya, anaçlığı dolayısile Varna tavu- ğuna ve fazeliğinden kinaye pi- lice benzetilen Havva cinsi dün ya lisanlarında, bu mügabehet- lerden dolayı önemli bir yer ıştır. Kadınları kuşa benze- rek göklere çıkarırız. Filvâki bazı kadınlar çehreleri, hem tavırları, de giydikleri hem hem elbiseleri icabı, hattâ bazan da bir dalda dur- mamaları, çok ötmeleri, az he- sap etmeleri, lüzumsuz neşe ve tozla çırpınmaları cihetinden kuslara benzerler; erkeklere yakalayıp oksamak, yem nt- mak, yerine göre kafese kov - mak, öfkelendirdikleri zaman da kanatlarını yolmak arzusu- nu verirler. Kadına nedense, az çok bir kanat yakışıyor. Cins kısrağa, ceylâna, pelen- £e benziyenleri olduğu gibi, maalesef, kart, hovarda, diş - lek, kemik kafalı, lağar atları hatıra getirenler de yok değil - dir. Geçen gün bu cinsten bir Refik rinde çıkardığı madeni sesi de işittikten sonra, vallahi, taban- larının altında nal bile olduğu- na inanacağım çeldi! Bunlar zaten gövdeleri ağır bastığın - dan ve ekseriya da iktisada me- raklı ecnebi misafirlerimizden olduğundan, şüphesiz, ayakkap- larına demir koydurmayı ihmal etmiyorlar. Dikkatinizi çekti mi bilmem, böylelerine herkes — sanki tekme atar, Isırır, sa kardır korku: yor; caddelerde en rahat yürü- yebilen onlardır; yanlarından kacan kacana! BEZ nsanlar, kuşlardan sonra en çok koyunu, buzağı- yı, manda yavrusu mânasma gelen dombayı andırırlar. Ko- yuna benziyen kadın, bilhassa genç kız tiplerine fazla rastla - rız. Bunu yapan, evvelâ burun şekli, sonra gözlerdeki fersiz- Tik, mönasızlık, daha sonra da kafanın içinden çehreye akse- den donukluktur. Buzağıya ve dombaya benzemek için daha ziyade erkek, iri siyah veya ak gözlü, seyrek ve sert kirpikli, koca kafalı olduktan başka bi- raz da müstakbel hayata karşı şevksiz, neşesiz, bezgin dur - mak, hiçbir şeyden zevk almı - yor İesirini vermek lâzımdır. Maamafih bu hayvanlara ben - zemek için muhakkak surette sevimli olmak, ağzımı, yüzünü öptürmek hevesi uyandırmak icap eder ki bu hal, benzerler lehinde bir kâr, benzerliği ma- zur gösteren mühim bir sebep teşkil eder. Darvin'e şiddetle hak -verii- recek derecede maymuna ben- öiyenler çoktur; amma' may - un cinsinin bir sürü çesidi ol- duğundan insan müşabehetle - rinde de bu çesitleri itibara mak lâzımdır. Goril'den tutu - Duz, pek sevimli ve kürklü o- lsn Tamaen'lere, çapkın Gib- bon'lara, hasba Saju'lara ve cana yakın Semnopitek'lere kâdar.. Kücük omaymuımlara benzeyiş fırıl fırıl dönen. beyaz kapaklı kestane gözlerden, ceh- renin müteharrik çizgilerinden, avurt kabarıklarından, uzun bir oynaklık devrinden sonra bir- denbire sabit kalıp bir sey dü- sünür gibi duruşlardan ileri ge- lir. Goril ve Urangotan müşa - behetini yapan ise gözlerin çu- kurluğu, alın darlığı, çene ke- Halid miği iriliği, ağız buruşukluğu, hepsinin üstünde de burun de- liklerinin kendine mahsus aca- ip yayvanlığıdır. Şebek benze- yisinde yüzden ziyade arkanın biçimini arayınız: Çıplak halini görmediğimiz halde bazı insan lardan görmüşüz gibi benzetir ve tiksiniriz! Atalarımızın “yılan gibi $o- uk, çıyan gibi sarr, akrep gibi sokar, diye anlattıkları insan- lar hem fizyonomi, hem de na- diren karakter itibariyle bu se- vimsiz mahlüklara benziyebi - lirler. Açık renkli, kirpiksiz, u- fak bazı gözler, hele bu gözle - rin donmuş, zehirli, insafsız ba- kışları yılanırkileri pek andı- rır; böyleleri ile konuşurken çehrelerinin daha beşeri bir ta- rafına bakmayı, yahut hiç bak» mamavı tereih ederim T E adinin en çok obenzediği K Küzel bir hayvan varsa — pek cok söylenildiği © da kedidir. Yumuk yüzlü, be yaz tenli, coğu defa sarısın, renk renk gözlü tombul kadın- lar, bana, anıcık başlarım ok- sasam gözlerini yumup hırıl hirıl, gırıl gırıl söylenmive baş- liyacaklar zannını verir. Karak- ter cihetinden ber kadın, fizvo- pomisi ne olursa olsun, taten bu mahlüku andirirmıs. Dok: ru mudur? Benim bil trlerin'bü bensetişi ile edebiye- tın bitmez tükenmez bir mevzu kazanmıs olmasıdır. Şu ciheti unutmayalım; Bir kadının kedi- ye behzerken puhu kuşunu hatıra getirmemesi katiyen lâ- zumdır. Benzediğimiz o mahlükaftan biri de keçidir. İnsan keçiye benzeyince, nedense tam ben - zer. Bunun sebebi o yaman mahlükum gayet bariz hatlara malik bulunması mıdır? Belki. Keçi yüzlü bir adam karşısında ben scaip bir bekleme hali ge- çiririm: Ha şimdi keçi gibi ba- İlracak ve birdenbire sıçrayıp şu dolabın üstüne veya şu du- varın tepesine keçi gi cak dive! Maamafih ke: zeflikle — keçi ayaklı, sivri çe- neli, mahmuz burunlu, bilhas- sa şehvet tebessümlü Pan'lârı hatırlattığı için — öğünenlere bir sey diyemeyiz. Keçi gibi ki- zik kizık kokmamak sartiyle. Keçinin arkasından daha müthisi gelir: Seytan. Şeytanı bir hayvan sayamayız amma, İtalya — Zaman olur ki hayali cihan değer. (Nev York Times) den kuyruklu ve keçi suratlı oluşu itibariyle bu sınıfın defterine sokabiliriz. Mefistofe- les kıyafetine ve çehresine gir- mek, dikkat ediniz, insanlar İ- çin pek kolaydır ve sade $: de değil, maskeli balolarda veffakıyetli nümunelerine ras lamak ta çok mümkündür. Ba- yılırız da... Hem yarı keçiye, hem yar insana, hemde tam seytana benzemek, bu üç mad- deden bir zekâlı halita haline gelmek çoğumuzun can attığı bir heyet ve hi tim areyi ve tavşanı ancıran-| lar da burun hareketli- dir, kafa yassı ve çehre üç köşe- dir; böylelerinin her tarsfa u- zanır, koklar, korkar gibi bir halleri vardır; bulundukları masa kenarını, ellerindeki kale- mi, tramvayda önlerinde otu - şapkasını okemirmele- rinden âdeta endişeye düsersi- Kamlumbağa, daha ziyade bir ihtiyarlık benzeyisi- dir; bunu boyun kenarı kırı- sıklıkları, göz kapağı çizgileri kirpik dökülmesi, donuk, fakat içinde şehvet baygınlığı sezilen gözler vücude getirir, Tazıya müsabehet bir asal ve necabet Hade eder. Kırm kalkık, mânalı burun delikle - riyle cins ata benziyenlerde de bu hal vardır; kadında, erkek- te hoşa gider. İlle o benzerlik- teki erkeklerin kadınlar üze - rindeki sükseleri fazladır; hattâ seciye itibariyle de benzeseler Ayı, ne derece kabalık ifade ederse etsin sevimliliği söz gö- türmez; benzerlerinde de ekse- riya yine bu taraf galiptir. Be- nim kızdığım güzel, değerli, 7e- ki — daha ileri varacağı — nazik eşeği bir kısım hantal, mankafa, sakil, eşhasa benzet- mekliğimizdir. Halbuki bu me- ziyetli mahlüka ne Şemail, ne seciye itibariyle benziyen insan yok denecek kadar azdır. Boileau: “En ahmak hayvan, fikrimce, İnsandır, demiş sasta bir heccav ve bir realist muharriri olmakla bereber, bu derece katı ve patavatsız bir i- fadeyi o lisan ve edebiyat ho- casına yakışlıramıyorum. İns; na her şey denir amma, usul ve Aâdabınca... Lafontaine daha na- ziktir: “İnsanları, hayvanlarda istifade ederek tahsil ettiririr buyurmuştur. Bu, zarifane bir terhildir. H ayvanlardan başka, boy, bos, kalıp kıyafet, zara. fet veya sakalet cihellerinden nebatat, camadat ve eşyayı ha- tırlatan insanları da unutmıya- İm. Karpuz. balkabağı, aycice- ği, kavak, meseodunu, fidan, zambak vesaire gibi... Ay, dağ, küp, testi, ustura, tığ. halat, st-| rım, oya da insanlar hakkında kullanılan tesbihler miyanında- dir ve bunları andıranlar da, hakikaten vardır. Hulâsa Insan her şeye benzi- yebilir; bazan insana bile! KARA ELMAS — Zonguldak Hal- kevi dergisidir. 3 üncü sayısı çıkmış- ur. BELEDİYELER DERGİSİ — An- kara Belediyeler Bankasi tarafından çekarılır. 65 inci sayısı belediyecide hil yazılar ve resimlerle beşredi- miştir. VAZİFE ADAMI — Osman Andıç tarafından yazılmış 2 perdelik bir pi- yestir, Nerşedilmiştir, YURT VE DÜNYA — Aylik muadır. 3 inci sayısı birçok özlü yas ularla çıkmıştır. İ ORHAN URAL KARİKATÜR AL- İsüMÜ — Şenelerdenberi gazete ve| "meçmünları yapuğı siyasi ve içlimal, ll e Bükteli karikatirleriyie ta- "ölün Orhan Ural renkli bir İçinde albümünü neşretmiştir. e KANUNLARI ve DİVA- NİMUMASEBAT KARARLARI Bu isim altında 40 sayfabık bir Kitop neşredilmi, Yazan Divanımuhaza- bat murukıplarından Ünsal'dır. Yurut Kenan yabancı | iSİTAKVİMDEN e İZIRYAPRAK Acayib Başlıklar annedersem gazeteler oku- Z uculara merak vermek için yapıyorlar, Şu son günlerde e garip başlıklara tesadüf €- diyorum ki, bir kere göz attıktan sonr'a ona mit olan sütunu bir harf kaçırmadan sonuna kadar uku- İ mamak kabil değil. Meselâ geçen gün, Il de hiç şakası olmaz gibi İbir gazetede şöyle bir başlık var- dı: “Bay Willkle âyan meclisinde ha size B. Willkie, (kasası enbiya) da tasavvur © len o Uzun asasının tepesine ufak bir su kabağı bağlanmış; yalına- yak, başı kabak çöllerde yürüyen . |bir “Patriark,, gibi gösteriyor. Bi- çare nihayet yorgun argın âyan meclisine düşmüş ve orada din şezlonga mı uz. girmiş? istirahati şeklini öğrenmek için ona ait sii- tunu okuyunca anlıyorsunuz ki, | Bay Willkie izahat vermiş, âyan âzası da bu izahatı dinlemişler. “Demeli, den şin ucu kendine İbuna gık bile demiyor! Şu başlığa bakınız: “Mega Italyan garnizonu da teslim oldu! Bunu ok sütunu İ- vunca Hüseyin Rah mi Gürpmarın romanlarındaki Meryem duduya ait bir cümle sandım, Sanki Meryem dudu: — Ka bana diplomatlik sator- İ sun? Mega! İtalyan garnizonu da teslim olmuşdur.! iyor gibi geliyor. Fakat “Mega., ermenilerin kull, dığı bir edat değil sadece bir ma- ballin ismidir. “Arabacı arpa çuvallarırı aldı ve derhal yemeğe gitti,,, arpa ziyafeti çekti dildir. Meşhur meseldir: fn yanında duran ya huyunda, ya suyundan!,, derler. Zâhir ha; yanların iştiha ile arpa yedikle, bi göre göre arabacı da imrenmi yahut fazla kahve tiryakisi old Zu icin “Bir de şunun yanmamış taralından tadına bakayım!,, de- miş olacak. Fakat ne de olsa bir oturuşta çuvallarla örpa yenil - i tafsilât okununen anla» şılıyor ki, arabacı boş arpa çuyal- larını yağmur bahanesiyle başına geçirmiş ve yemek yemiye gidis yorum diye savuşmuş! Sen baslık safı te,life değil tenafüre misaldi “Kirk küp, kırka küpt, , “Şu köşe da kulpu kirik yaz köşesi si lemiş, gişe keşişe şiş demi, Gibi telâffuzu güç cümleler vardır, Bunlara bu baslıkla bir ve ediliyor; “Tek tip ekmek,, Şaşırmadan bunu hızlı hızlı on defa tekrar edebilene şehir ti rosunda bir dik: sis edilecektir? Takvimci mem Haliç Vapurları Denizyollarıno Bağlanacak Hali ç idaresi bu sene de be ne devom ede İ talebinde bulunmuştu. de Münakslat vekâl etmis Münakalât Vekâleti nin vaziyeti elrafi: İ xikler yapılmak nin satın alınarak deniz | mücavir seferi ce İsletme esaslı ted rından bir hayli ts caktır. Ayni zam bir tarife tatbik rağbeti de temin rruf yapıla- a daha ucuz tile halkın ecektir. Kaymakamlar Arasında Ankara, 22 (Tan) — Kırıkhan kaymakamı Mehmet Ali Dursoy Hızan kaymakamlığına kaymakamı Mahmut Kez Tug Kırıkhan kaymakamlığına mülkiye müfettişi Halit Tekin Hassa kaymakamlığına tayin edil mişlerdir. Hükümetçe Satın Alınan Şilep ve Un Fabrikası Ankara, 22 (Tan) - Kanarvs adındaki kömür şilebinin hükü İ metçe satın alınmasına karar ve rilmiştir. Siirddeki Yeni Hayat un fabri kasına da el konmuş ve değirme nin işletilmesine toprak mahsul leri ofisi tşelikâtı memur eğil

Bu sayıdan diğer sayfalar: