4 Mart 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

4 Mart 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| 3 41-3.0941 BUGU Palkanların fsgünkü İlsziyeti algaristanm pek yakında bir Mep sahnesi olacağı muhakkak Esidir. Bu harp teşebbüsünün bu fer İngiltereden gelmesi kuv- wuriyetindedir. Çü: | trüuları Selâniğe yerleştikten s9: yaktır. istikbale elerin ukubulması da z İgaristanda : Dgüraristanın Alman asker- leri tarafından işgali, ya efkâri umumiyesini şid- İle alükadar etmeleridir. 2 ta başlıyan askeri işgal de- "en etmektedir. Alınan yeni erlere göre: “Türkiye istikametinde hiç bir tri hareket olmamıştır. As- İvi işgal garp istikametinde İP kubulmaktadır. İİ Alman - Yunan münasebatı İğrmal sekilde devam etmekte- Vİ” Almanya Yunanistana nota miştir. Bulgaristana Alman askerle- hin girmesi dolayısiyle İngil- enin Bulgaristanla siyasi mü ve Bulga- andaki rivayetler bugünkü Man gazetelerinin esas mev- hu teşkil etmektedir. Bu ga- Meler, Bulgaristanın kimseye tavüz niyetinde hali harpte harp sahnesi teşkil ede- İyeceğini, o bundan ( dolayı çarislana o yapılacak Obom- v larin © beynehnilel ka- lara muhalif olacağını yaz- tadırlar, İİ, Amerikan © kaynaklarından htilen diğer O haberlere göre, rarislanda halk, yeni vazi- n çok müteessirdir. Hattâ memlekette, Romanyada ol- ve kimse olmadığını iu gibi kanlı hadiseler ve çar- i lar vukun gelmesi ihtima- vardır. İ Bulgaristanda isyan hareke- Mi hazırladıkları söylenen 14 li teçkif edilmiştir. Bunların İasinda bir İngiliz bulunduğu Yet ediliyor. Nayanı dikkat olan diğer bir de, Sobranyadaki 18 mu- mebusun, o Bulgaristanın âline veda etmesi manasını eden Alman işgaline mu- iefet etmeleri ve bu mesele- müzakere edilmesini İste- keyfiy: ir. Büyük ek- tiyet basvekilin beyanatını ka ği! ve tasdik ettiğinden bu tek- 11 teddedilmiştir. arp Teşebbüsü: güzlü paktı Viyanada im- İL zaladıktan sonra Sofsaya ğ ten şişman olanları Ağiyade rahatsız eden uzuvlar- | biri böbreklerdir: Şişmanlar- İİ bir çoğu böbreklerinden kum 5 sancıları çekerler... un bir sebebi, böbreklerde | hastalığiyle şişmanlığın ay- rıdır: İkisi de sa izi yağların nesi neticesi olarak sişman” tazı gibi, bir taraftan da A 'eklerde kum sancılarına se- İK olan yemeklerden de fazla İİ hatırlarsınız: Böbreklerde “ Olan ve sancı veren kumlar ii olur: Asit ürik, asit GS ve fosfat kumları. Birinci: iÇ yemeklerinin, bilhassa saka- dedikleri, işkembe gibi yemek ikineisi sebzelerle, cukula- | Üçüncüsü de yumurta ve| sebzelerin fazla yenilerek €mesinden ileri İnt erit'lemedi İç birikerek böbreklerde kum iolarına sebep olan bu madde- N çıkamamalarında kanımız- ve onları da eritemeyince| İ iler meydana çıkı İ i tiyle bu TAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, tsena © 2800 Kr O. Sây 100 #90. 3 Ay 800 80, TAy ww . dönen Filof'un, Sobranyada ver diği heyanatta, Bulgaristanın Sulh içinde yaşamak istediğini ve Alımanyanın kendisinden, Rulgaristanın taahhütleriyle te- lif kabul etmiyen hiç bir şey is- temediğini söylemesine rağmen, Bulgaristanın pek yakında bir harp sahnesi olacağı muhakkak gibidir. Bu harp teşebbüsünlin bu s€- fer İngiltereden gelmesi kuvvet- le muhtemeldir. Böyle bir teşeb büsün, İngilterenin tecavüzi bir harekette bulunması şeklinde telâkki edilmesi ru olmaz. Çünkü İngiltere bu hareketi ile, müttefiki olan Yunanistanı hi- maye etmek ayni zamanda Al- manyanın şarki Akdenize inme- sine mani olmak suretiyle ken- di emniyetini korumayı istihdaf eimektedir. Esasen İngiltere hü- kümeti, Bulgaristana Alman as- kerlerei girdiği takdirde, Bulga- ristanın harp sahnesi olmak teh. likesine maruz kalacağını res- men bildirmişti, İngilterenin, Almanyadan ev- vel harekete geçmesi için mü- him bir sebep vardır: Alman or- dularının kuvayi külliyeleriy. le Selâniğe inip yerleşmelerinin ancak iki ay sonra mümkün o- lacağı tahmin ediliyor. Mevcut teknik vesaitle bu zamen belki biraz kısaltılabilir. Fakat Al. manlar bir kere Selâniğe yerleş. tikten ve Yunan ordusunun sağ cenahını tehditleri Tundurduktan $oni bu sahaya asker çıkarmı v nanistana yardım etmeleri çok güçleşecektir. Böyle bir vaziyet hasıl olunca, Yunan ordusunun belki Moraya kadar umumi ve seri bir ricat yapması lüzumu hasıl olacaktır. Bundan dolayı: dır ki İngilterenin, “ihtimal bu ihraç hareketini kolaylaştırmak maksadivle- evvelâ on iki adayı işgal ettikten yahut bu adalar- daki hava üslerini tahrip ettik- pek yakın bir zaman- elâniğe yahut diğer müna- sip bir mahalle bir kaç yüz bip asker çıkarmasına ve ayni za- manda Romanya (o petrolleriyle Bulparistandaki askeri hedefleri bombardıman etmesine intizar olunabilir. Yakın İstikbalde : DB» selin biat Bulgari tanda bir takım hareket- ler, karışıklıklar tevlit etmeme. si düşünülemez; hattâ bu hare- ketlerin, Romanyadkilerden da- ha derin ve şiddetli olması muh temeldir. Bu münasebetle Bulgaristan 1. çin söylenen meşhur bir sözü gayri ihtiy: atırlıyoruz: Bulgaristanda Kral İngiliz ta- raftarıdır: Kraliçe İtalyan taraf. tarıdır; hükümet Alman taraf- tarıdır; halk Rus taraftarıdır. Kralın memleketi terketmesi muhalif mebusların ve şahsiyet lerin tevkifi, Cankofun bir hü- kümet darbesi yapması, Faşist unsurlarla memleketin istiklâli- ne bağlı olan unsurlar arasını çarpısmaların vukuu, yakım bir; istikbalde Rulgaristanda vukuu melhuz hadiselerdir. M. ANTEN TAE EEE Ni İŞMANLARIN BÖBREKLERİ da ve vücudümüzlün sulu madde- lerindeki ekşilik ve alkalenlik muvazenesinin büyük tesiri Var- dır. Asit ürik ancak fazla ekşi muhitte toplanır ve kum sancıla rına sebep olur, Vücudün içindeki muvazene alkalenlik tarafına doğ ru gidince bu türlü kumlar eriyi- verirler. Onun için bu türlü kum- lara karşı alkalen maden suları içirirler... Halbuki asik oksalik kumları saksine- fazlaca ekşi muhit içe- risinde erirler. Bunlara karşı o maden suları da aksine tesir eder- ler... Fosfat kumları da böyle ek- si muhit içinde erirler Su halde, kum sancılarından şikâyet elen şişmanlar için, san- aya sebep olan kumun cinsini lerek yemeklerini ona göre tan- zim etmek lâzımdır. En çok yediğimiz gıda olan ek- mek-o müvazenenin temin edil- mesine yarar: Ekmek ekşi muhit verdiğinden kum sancısı »sit ürikten gelmiyorsa ekmeyi kesip yerine patates yemeli, öteki /ki cinsinden olunca ekmeyi ve ekşilik verecek başka yemekleri meselâ etleri. biraz arttırmak i- vi olur. FİYAT TESBİTİ ve KONTROLÜ MESELESİ N TAN htikâr Hareketlerini Nasıl Takip Etmeli ? imdiye kadar vilâyetlerde © teşekkül eden fiaytları mürakabe komisyonları, ihtikâr- Ja kâfi derecede meşgul olana” mışlardır. Daha geniş bir ölçüde, halkın yiyecek ve giyecek işle- riyle uğ için, daha bir teşkilâtın Kii Dn ret hâsıl olmuştur. laşe teşkilâtı, bugünün harp ekonomisi icapla- rma ve zaruretlerine göre ku- Tulan bir teşkilâttır. Bu teşkilât kurulurken, şimdiye kadar pi- yasa hareketlerini takip etmek hususunda pe gibi müşahedele- Te tesadüf edilmiştir. Bu tecrü- belerden ve müşahedelerden al- dığımız nticeleri aşağıya yazıyo- ruz; * * imdiye kadar fiyatları mü Yakabe (o komisyonunun, sayla geniş bir surette irti- batı olan bir teşkilâtı mevcut değildi. Bu itibarla komisyon muhtelif zamanlarda, fiyatı pek bariz bir surette artan yiyecek ve giyecek eşyasının fiyatını tes bit etmiştir. Fakat en büyük ha- ta şuydu: Komisyon fiyat tesbit ettikten sonra, piyasada (tabii fiyat temevvüçlerini, o hala kar $ı olan istekleri, takip edemi- yordu. Meselâ: Komisyon birkaç ay evvel, Trabzon Yi toptan 110 kuruş fiyat tesbit et- mişti. Komisyona göre hâlâ bu fiyat muteberdir, Fakat pratikte hiç te böyle değildir. Pek tabii olarak bu iki ay zarfında, yağ fiyatlarında bir temevvüç ol - muştur. Stokların miktarı azal- mıştır. Eskisi gibi istihsal mun- takalarından mal gelmemiştir. Bu hâdiselerin tesiriyle, Trabzon yağlarının bugünkü piyasadaki fiyatı 135 kuruştur. Acaba, yağ fiyatlarını kontrol eden, kontol memurları, hangi fiyat üzerin - den ihtikârı takip edeceklerdir? Pek tabii olarak komisyonun bi: iği tu önünde tu- tesbit ettiği fiya Lar tacaklardır. O Zal olmaz mı? Çünkü resmi fiyat- larla piyasa hareketleri arasın- da büyük bir fark vardır. Taşe teşkilâtı kurulurken, bu gibi aksaklıklara meydan veril Kızıl Saçlılar ve Tarih ihte büyük rol oynamış simalar (oarasında pek çokları kızıl saçlı- dır. Napoleo'nun saçlarının kızıla kaçacak kadar sa” olduğunu işitirse- niz belki hayret © deceksiniz. Amerikanın ilk Cümhurreisi George Washington her me ka- dar halk arasında basına taktığı peruka sayesinde beyaz saçlı bir ihtiyar hissi « uyandırmıssa da onun da saçları kırmızıdır. Yi- ne Amerikanın meshur cümhur reişlerinden olan Jefferson, An- drew Jackson ve Coolige'inde saçları kırmızı idi, Kızıl saçlıların dalma kuvvet li şahsiyetler olduğunu tecrübe- ler isbat etmiştir. Bazıları dün- yaları fethetmiş, bazıları carmih lara gerilmiş, bazıları sanat. fen dünyalarında harikalar yarat- mışlardır. Kızıl saçlılar kumral ve sari- Şınların ya fevkinde yahut tadu nundadırlar. Fakat onlar, pek nadiren vasattırlar, Onlar, zeki, hayalperest, mütearriz ve asabi olurlar. Ayni zamanda hassas ve mağrurdurlar. Fakat cesaretleri her hassalarından üstündür. Kızıl saçlılar bütün tehlikele- rine rağmen harp meydanına koşmaktan çekinmezler; hayret edilecek kadar büyük bir sü- ratle âşık olur veyahut ta sev- dalarından soğurlar. Tarih bi- zim bugünkü dünyamızın kurul masında büyük roller oynyan kırmızı Cleopatra'nın Hikâyesi oma ateşler içinde yanar- ken alev saçlı Neron flüt “a . Salome 4S Wnde John De WA Yaptist'in kanlı ka - 'ası, sökerek dan- ii etmiştir. Tali Cleopatra- yı ancak kızl saçlı olmak tesa- düfünün kendisini kurtarabile- ceği gayet fena bir vaziyete dü- memesi düşünülmüş, bu gibi fi- yat temevvüçlerini takip etmek için aynca bir daire kurulmuş- tur, Bu daire, piyasa hareketle- Tini günü gününe takip edecek bu hususta alâkadarlara rapor» lar verecek, buna göre fiyat Jis- teleri sık sık tebdil edilecektir. Esasen piyasaya müdehale et - mek için, bu suretle hareket et- mek KL Piyasa fiyatları mürakabe komisyonunun tesbit et- tiği fiyatlara karşı nasıl muka- vemet ediyor? Şimdiye kadar görülen tecrübelerden istifade ederek, piyasanın menfi muka- vemetlerine karşı da tedbirler ittihaz etmek lâzımdır. Bu menfi mukavemet şekille- rine, karakterislik bir misal ol- mak uzere, peynircuerin kare - ketlerini ileri surebilriz, top * tan peynir tacirleri, komisyonun tesbit ettiği tiyata satış yapma- mak için, şu çareye başvurmuş- lardı, “Elimizdeki mallar bizim değildir. Başka (vilâyetletdeki tacırlere situr, Oralarda soğuk hava depoları olmadığı için, bu malları, burada emanet suretiy- le saklıyoruz.,, Fiyatları mürakabe bürosunun memurları, bu ifadeleri dinle - miş, alâkadar tacirlerin deiter - lerini tetkik etmiş, hakikat hal- de bu tacirlerin, başka viâ,et- lerdeki tacirlere mal sattıkl.r- nı tesbit etmişlerdir. Halbuk: bu hareket pek âşikâr bir surette muvazaadan ibaretti. Taşe teşkilât kurulurken bu gibi eme hareketlere kar- şı da tedbirler ittihaz edilmeli- , * * enli mukavemetlere mi- sal olarak, tüccarın m.lı- nı sakladığına işaret etmek lâ- zımdır. Bunu ekseriye'le mani- faturacılar o yapmaktadır. Bazı manıfautracılar komisyonun tes- şürmüştür. Mısırın genc krali- çesi daha on altı yaşında ö den, kendisini kovalıyan bü bir Mısır ordusunun önünden kaçıyordu. Fakat.kızıl saçlılar hiç bir za. man tereddüt etmezler. Cleo- patra bir gemicinin battaniye sine sarıldı ve adamları onu Mi- sır donanmasının ve Roma or- dusunun gözü önünde kacıvarak Julius Cesar'ın huzuruna getir diler. Battaniyeler acılıp ta yürek- ler yakan gözleriyle kızıl saçlı meydana çıktığı dakika dünya fatihi hemen teshim oldu. Za İİ İngiltere Kraliçesi Elizabeth B” kaç asir sonra Cesar'ın kurduğu yoldan gererek bir Kralice İngi- tere tahtına cil tı, Elizabeth İn- giltere tahtına ri hükmettiği devir. Pİ de, O İmparator. luk yayıldı; donanma büvüdü Ticaret arttı Edebiyat ve dram olgunlastı. Siyasi sahnede ol- duğu kadar bu devirde edebi sahnede de kızıl saclı bir kral vardı: William Shakspeare. * * Padarewsky, Sara Bernard ler iki cinse mensup olan yük bir kısmını, Z üstün olan zekâ- i nesirde bir cokları gayet fena talilerle karsılastılar. kızıl saclılar da. muvaf- fakıyetlerinin bü. 7 Ç İarına medyundur. lar. Sanat sahne- Meşhur musikişinasPadarewsky memleketinin çok sıkıntılı bir GOÖZUME : UL Yazan: devim SERTEL bit ettiği fiyat dahilinde Satış yapmamak için ellerinde mi olmadığından (bahsetmektedir ler. Fakat tanıdığı eski müşteri- lerine karşı el altından, is.cdix- leri fiyata mal satmaktadırlar. Anadoluadn gelen pek üz kimse ler, tücaerın kendisine mal ver- mediğini komisyona şikâyet et mektedir. Diğer tacirler, müşte- risi oldukları ticarethaneyi gü - cendirmemek için, şikâyet et - miye lüzum görmüyorlar, Çün- kü şikâyet eden kimse, fiyatla” n mürakabe bürosuna gelecek, kendisine müşteri süsü verip bir memurla beraber, tekrar o tİ- carethaneye gidecek, tekrsr mal istenecek, tüccar vermiyecek, © zaman cürmümeşhut yapıla - cak, fakat şikâyeti yapın tüccar da, mahkemeye kadar giderek şahitlik yapacak... Anadoludan gelen tüccar bu gibi uzun muameleleri tâkip et- miye üşendiği için fazla fiyatla mill sini razıdır. Çürkü oda, (1531 yerde, bu mala zam ya -—— gittigi yı parak, daha pahalıya satacaktır. Bu itibarla, müşterisi olduğu diğer bir tacire karşı ihtikira mücadele etmesine imkân kek mıyor, Bu gibi hareketlere mâni ol - mak için ne yapmalı? Bu ciheti hukukçularımıza terkediyoruz. Hatıra gelen bir fikir var: Ka - çakçılık için, ihtsas mahkeme - İeri olduğu gibi, ihtikâr mevzu- atı için de ayrı bir mahkeme yapmak... ** İ htikâr hareketlerini takip ederken eksik olan bir nok ta daha var. Hiçbir dükkünda fiyatları mürakabe komisyo”u- nun tesbit ettiği fiyatlar, müş- terinin görebileceği yerde Lir listede ilân edilmemiştir. Me - selâ bir manifatura mağaza - sında, bir müşteri mal aldığı za- man, komisyonun tesbit ettiği fiyatları da görebilmelidir. Hal- buki hiçbir mağazada böyle bir r <GĞ — devrinde musikiyi bir tarafa bi- rakıp diplomatlık yapmaya mec bur oldu. Fakat, kızıl saclı'arın cesareti onun bu işi muvaffakı- yetle başarıp tekrar musikiye dönmesini temin eti. Bütün münekkitlerin beyen- dikleri artiste Sara Bernard da kırmızı saçlıdır. O da muvaffak olmaya azmetti ve kazandı. İh- tiyarladı; bir bacağı kötürüm oldu, fakat, © kırmızı saçlılars mahsus bir inatla sahneye cık» maya devam etti ve hastalığın dahi kendisini şarkı söv'emek- ten menetmesine mani oldu. Sinema artistleri arasında kırımızı saçlariyle söhret bulan- lar şunlardır: Katherine Hep- burn. Myrna Loy, Ginrer Ro- gers, Clara Bow, Janet Gâynor. Mi Mahpustaki Kızıl Saçlıla pos defterlerinden yapılan *ahkikat göstermistir ki, r kızıl saclar ara sında pek cok mic rimler eıkmakta. dir. Bilhassa ca- sosluk o vevahut hırsızlara, kacak- çılara vataklık eden kad'n'ar pek coktur, Avni zamanda kır- mizi Saclı erkekler fazla asabi- yetleri yüzünden birşeok fena vakulara sebep olmaktadırlar. Fakat vines volis; defterlerite den anlasılmaktadarı kiş hmishü” nelerde -pele 4 #2 kızılasm'ıları rasgelinmekteadir. Amerika Dolls lerinin şefi Hoover bunun sebe- bini kısaca şöyle izah etmiştir: “Umumir#'e kızl saclılar polisten katmakta, izlerini kay, bettirmekte umumun cok fev- kinde hareket etmektedirler. Bunların zekâsı şeytana parmak isirtir.., liste yoktur. Bu vaziyet karasın-| da, mağazaların hangi fiyat da- hilinde mal sattıklarını anlamak Ikinci bir mesele daha var. Müşteriye fatura vermemek... Milli korunma kanununa göre bu da bir cürümdür. Her hafta tesadüfi olarak birkaç mağaza sahibi bu cürümden dolayı ya - kalanır, adliyeye tevdi edilir. Acaba (atura vermiyenler, yal- nız bunlar mıydı? Halbuki, her mağazanın kire sinde, halkın görebileceği bir yerde, “fatura isteyiniz. diye bir levha asmak kabidi Mal aldıktan sonra, fatura verilece - ğini bilmiyen müşteriler çoktur. Bu müşteriler bu levhalar saye- sinde, mağaza sahibinden fatura istemeyi itiyat edinirler.Nitekim. tramvaylarda, parayı verdikten sonra bilet istemek itiyadı gibi... Hâsılı ihtikârla mücedele et- mek için, şimdiye kadar yapı'an tecrübeleri bir daha gözöniinde tutmak, bu mücadele işinde halka düşen vazifeyide tayin etmek, bu sahada propaganda yapmak lâzımdır. SORLANIILAR Akil Hekimleri Toplantısı Türk akıl se sinir hekimleri mutat aylık toplantılarını Btsbba Odasmda yapmışlardır. Prof. Mazhar Osman Uzman, vi- taminlerin (sinir O hastalıklarmdeki mevki ve ehemmiyetlerine dair veb- Hyulta bulunmuş, Operatör Hai lek beyinlerine gmeliyat yaparek ettiği sar'a, felç ve körlük vakalar takdim — etmiştir. Müteskiben Dr. Rahmi Duman, Prof. Fahretlin Ke- Fim Gökay ve Doçent İhsan Şükrü Aksel ile takip ve tedavi ettikleri karışık sinir felci gösteren Üci hasta takdim etmiştir. Cemiyet 28 Mart cums günü Da- kırköy ukliye hastânesinde toplana- caktır; Eminönü Halkevinden: o Perşembe günü saat (17.30) da Evimiz salonu: da Halkevi relsi Yavuz Abadan * rafından (Harp ve Hukuk) mevzuu: âs bir konforuns verilecektir. Giriş serbesttir. Acropol Harabelerinde: undan bir müddet evvel sanat meraklısı bir Ame- nin harp & den devletlerde ki sanat eserleri- ni korumak için çareler aradığını işitmiştik. Bu adamcağızın bu kadar insan ö- lürken eser kurtarpsak için çir- pınmasını tuhaf bulanlar pek cok olmuştur, Buna sebep, sa- nat eserlerinin önünde herkesin ayni hisleri duyamamalarıdır. Bir Amerikan mecmuası bu mü erim şu hikâyeyi anlatmak- tadır: “Amerikalı bir muharrire 15 kişilik bir grupla birlikte Avru- pada bir seyahate çıkmış, Bir Kün hep birlikte Yunanistandaki meşhur Acropol'e çıkmıslar.Ka- dıncağız bu tarihi harabelerin güzelliği önünde kendinden geç- Miş; patırtıcı arkadaslarının bi- raz uzaklaşmasını, harabelerin daha baska bir tarafına eltme- sini beklemis ve sonra oradaki İaslardan birine oturarak ve göz leri yaşararak bu gözel sanat e- serini tömaşaya dalmış.,, “Az sonra arkadaşları geriye döndükleri zaman bizim bayanı göz yasları içinde görünce ara- larından bir öğretmen yanına yaklasmış ve gayet müşfik bir edâ ile: — Ah kardesim. nasıl ıztırap çektiğini öyle anlırorum ki de- mis; benim avakkabım da tıpkı seninki gibi sıkıyor... e Hangisi Mühimdir? ikin en zengin İş a- damlarından biri olan Andrew Carnegie. ve bir gün sormuş lar; — Sanayi he. “ olan sey nedir” lie kafa mı, yoksa sermaye mi? Carnegie hiç düsünmeden hemen su cevabı ermiş: — Üc ayaklı bir tokmağın hanzi ayağı daha mühimdir? 3 yatında en mühim! Kirpi İle Yılan nsalar tâ eski zamanlardanbe- ri senbolü (remz'i) sever- ler. Bunun içindir ki felsefeleri» »i yalnız uyanıklara anlatmak is. teyen âlimler, fikirlerini dalma bir remz perdesine | büründür- müşlerdir. Devletler, armalarında remz kullanmışlardır. ve bu senbolleri eski Mısırın kartal kanatlı, bo ğa vücutlu, aslan pençeli, İnsan kafalı İsfenks'leri gibi hayvanat” tan alırlar. Napolyon Fransayı temsil eden horoz senbolünü sevmezmiş. — Horoz daima gübrelikte e inir, Ben güneşe gözlerini kırp- lan bakan kartalı tercih ede- Dermiş, Hayvanların lisaniyle hikemiyat dersi vermek pek eski devirler den kalan şümullü bir bid'attir. Frijia'lı Esope, bu yolun ilk yol cusu sayılır, Bütün Tabl'leriyle Fransız edebiyatında bir (sehli mümteni) âbidesi diken La Fontain, bu ma- dun kardeşlerimizin lisaniyle bi- z€ ne hakikatler söylememiştir. Şarkın en büyük dâhilerinden olan Mevlânâ Celâlettini Rumi (Mesnevi/ sinde yine bu senbol- leri kullanmıştır. Fransız edip- lerinden o Octave o Mirbeau'nun “Bir sinirlinin yirmi bir günü,, isminde gayet güzel bir eserinde hayvanlar arasında geçen bir va- kayı anlatır. Müellif en kuvvetli realistler- den olduğu için vakayı bir sen- bol gibi zikretmiyor. Şahidi ol- duğu hadiseyi olduğu gibi tafsilâ- tiyle anlatıyor: Sicak bir yaz günü asırlık a- ğaçları © ser çekmiş bir or- mana gitmiş; bir kenara uzanmış; ağaçların aralarından güneşin ta- mamen nüfuz edemediği bu nefti gölgelikte, görünmediği halde kendini hissettiren hayatı dinler- ken kuru yaprak birikintilerin- kıpırtı den birinde bir olmuş, Biraz sonra bir en yılanı kınından çekilen omenevişli bir kılıç gibi mey. zamanda bir ağacın yi ka bir kımldama görmüş. Boncuk gibi gözleri kayan yılana dikilmiş yapraklar arasnda bir kirpil Mirbeau, ondan sonra kirpi i- le yılanın mücadelesini tasvir € diyor: Kirpi bir yay gibi atılarak yı. lanın kuyruğunu ısırıyor ve der- hal bir top haline geliyor. Enge- rek bütün şiddetiyle dikenli topa sarılıyor ve tekmil zehirini aşi- lamak için ısırıyor. Fakat bütün hücumları kendini yaralamaktan başka bir şeye yaramıyor. Hiç bir tecavüzde bulunmıyarak ta- mamen sakin bir halde kalan kirpi düşmanının kuyruğu ağzın- da olduğu halde bekliyor. Yılan balkalarının bütün kuvvetiyle kirpiye sarılıyor, sıkıyor, sihirli iğnelerin uçlarında etinden par- çalar bırakarak gevşiyor. Isırmak istemesi de yine ağzında yaralar açılmasından başka bir şeye ya- ramiyor... Yılan kan içindedir. Kirpide hâlâ bir hareket yok. Bu suretle kuyruğunu kurtara- mıyan yılan kendini bu dikenlere çarpa çarpa bitap kalıyor ve can- sız uzamıyor. Mücadele çok uzun sürmüştür. Yılan uzandıktan son- ra kirpi uzun müddet bekliyor. Bin bir ihtiyat ile yavaş yava" açılıyor ve artık cansız kaldığın emin olduğu düşmanının başın geçerek onu çıtır çıtır yiyor! Takvime i İstifade Edemediği Bir Kütüphane Antalya münevverlerinin fi kirlerine tercüman olduğunu bil. diren Antalyalı bir okuyucumuz. dan su mektubu aldık: “Ben Antalyalıyım. Buradak! Halkevinin zengince bir kütüp hanesi var. Fakat maalesef, bu kütüphane daima, sade mesaj $â- atlerinde acık bulundurulmak - tadır. Bu vümlen kütüphahenir varlığivle vokluğu müsavi kal- maktadır. Cünkü herkesin vazi- fesi başında bulunduğu bir &ire da acık bulunan bir kütüphane- den, bittabi ekseriyet istifade €- dememektedi. Acaba bu kü hanenin, gece leri, veya pazar günleri açık bu lundurulması mümkün kılını maz mr? Ve birçok vatandaslar hosmut edecek olan bu hareketin vapılması, fevkalâde büyük fe- dekârlıklara mı mütevakkıftır? Temenni ederim ki. bu sunl- lerime verilecek fiili cevap. ma- Kul ve basit talebimizin yerine getirilmesi olsun!,, "NA 7 al e AŞ AŞ ŞAN ÇO PA ŞEN

Bu sayıdan diğer sayfalar: