28 Mayıs 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

28 Mayıs 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— > 4-5-1M41 © TAN me. Adres değiştir. mek (25) Keş 70 . 8 Ay Dünyanın Siyasi — Manzarası Ter, İngiz hemmiyet vere derini göstermektedir. erhan Alman donanması İşin büy kayıptır. 3 — Lavsl'in Amerikan milletine yaptığı hitabın tesirsiz kalacağı #- şikârdir, Rooseveltin söyliyeceği ni elki de Laval gibi düşür nenlere bir cevap mahiyetini haiz olacakt Girit'teki Harp: Jeeilizlerin Giride çok ehem- i ağır zayintı da güze alarak, müdafanya gayret ettik- leri görülmektedir. Mister Churehill dünkü nut - kunda, bir haftadanberi başlı - yan Girit harbinde, coğrafi va- iyet dolayısiyle İngiliz tayyare- lerinin Alman tayyarele: ker nakletmelerine m. dikları için baya yolu ile gelen Alman kuvvetleri dıklerini ve tak makta olduklarını, fakat bava muhafaza kuvvetlerinin hima - yesinden mahrum oldukları ağır zayiata uğryan donamma - nm şim r denizden ih- raç yapılmasına mâni olduğunu, a Ingiliz takviye kuvvetle- ri gönderildiğinden mücadele - nin müvazeneli bir şekil aldığı. nı söyledikten sonra, Mısıra na- zaran ileri mevzilerden birini teşkil eden Girit adasında ce. yan eden muharebenin neti ne olursa olsun bunun Ingiliz lerinin mühim bir kısmı ların eline geçmiş bulunan şar- ki Akdenizde İngiliz donanma - #ının harekât sahasını elddi bir surette daraltacaktır. Irakta Alman tehlikesi bü - yüyecek ve Kıbrısa karşı da Gi- ride karşı yapılan harekâta ben zer hareketlerin yapılması im » kân dahiline girecektir. Fakat Girit adasınm müdafa» ası, büyük mikyasta İngiliz de- nanmasının Giridin şimalindeki ette bulunmasına faaliyetin, büyük zi mal olduğuna nazaran uzun zaman devam etmesi mim kün olabilecek midir? Times gazetesinin şu sözleri anı dikkattir: “Alman hava taarruzu kırıla- cak, yahut hava yardımından mahrum olan donanmanın dar bir sahada karakol gezmesi pa- halıya mal olacaktır.,, İLOKMAN ASONE 1400 Kr. 1 sene 2800 Kr, AKIN dl osu Ecnenl. | Türkiye Ezen Kr. $ Ay B0Kr 1500 . | 50 « TAy 500 Deniz Muharebesi ünün en mühim askeri büdisesi, Bismark zırhlı » sının, Almanların çok zaman ev vd battığını ilân ettikleri Are - Royal tayyare gemisinden kal - kan tayyarelerin attıkları torpil lerle hasara uğrıyatak Ingiliz vetli harp gemilerinden biri 0 - lan Bismark'ın batması, Alman- ya için büyük bir kayıptır, Şi di Almanların elinde, Brest li manında mahsur yahut hasara uğramış bir vaziyette o muattal kaldığı söylenen Gneisnau ve Seharnhost kruvazörleriyle nere de olduğu belli olmıyan Doyç » land cep kruvazöründen başka mühim saffıharp gemisi kalma mıştır. Bismark tipindeki amiral Tirpiç zırhlısının hizmete girip girmediği de malâm değildir. Laval'in Sözler ösyö Laval'in Amerikan milletine yaptığı garip hi tabenin esaslı noktaları şunlar* dır: 1 — Amerika Fransaya Al- manyanın misli görülmemiş bir alicenaplıkla uzattığı eli reddet. meğe teşvik eylemekle mem” leketi parcalamağa ve mahvet- meğe sevketmektedir. 2 — Diğer harplere benzemi- yen, ihtilâlei ve inkılâper mahi- yette olan bu harpten Avrupa, eskisinden daha iyi teskilâtlan. mış ve mürelfeh olarak çıka - caktır. 3 — Fransa yasamak İstiyor ve yaşıyacaktır ve Avrupanın i raber se ortadan kaldırarak sosyalizmi tesis e- decektir. 41 Avrupanın yeniden ku. rulmasında Amerika, sulh yolu ile büyük bir rol oynıyabilir.Ye. i Avrupa Amerikanın servetle çoğuna, Amerika da Avrupanın servetlerinden biz kısmına muhtaetır, İki kıta ara. smda mübadele yeniden başla - malıdır. 5 Fransa, veni dünya ile yeni Avrupa arasindaki irtibat vazifesini; ancak Almanya ie tam bir is birliği tesis ettiği tak. dirde yapabilir. 6 — Bizim sukutumuza sehen olan demokrasi için mücadele etmek bizden istenemez. Fransanın maölübiyetini ha. zırlıyanların en basında bulu - nan, Fransa milletinin kücük bir ekalliyetini dahi temsil et- miyen ve Amerika milletine hi. taba en az salâhiyettar olan Murted sosyalist Laval'in bu sözlerinin hiç kimse üzerinde bir tesir vapmıyacağı esikârdır. Mister Roosevelt'in Amerika- nın harp karşısındaki vaziye. tini kat'i olarak tavin edeceği tahmin edilen mühim rutke belki de Mösvö Laval ve onur gibi düsünenlere cevap teskil e decektir. M. ANTEN NE İŞ GÖRÜRLER? Kanımızdaki beyaz kürecikler, bir memleketteki posta idaresi, jandarma teşkilâtı ve müdafaa ordusu gibidir, Belki daha doğ Tusu; insanlar posta idareleri; le jandarmayı ve müdafaa ordu. larını, kendi vücutlarındaki be- yaz küreeikleri ptıkları işle- re göre - tabii, ında olmadan fakat tabiatin sevkiyle - teşkil etmişleriir, Bu işleri görebilmek için, be- az küreciklerin iki önemli rı vardır; Biri incecik kan arlarının kenarlarından, du- marın kenarını hiç bozmadan, cikıvermek, biri de kendi kendi- ne hareket etmek. Zaten birinci hassa da ikincisinin bir neticesi demek olduğundan, vücudümüz- deki baska hücre'er sabit ol 'dukları halde beyaz kürecikler- de hareket hassası var demek ©- Vakıâ bu hareket bassası le büyük değildir: Bir küre- cik saatte milimetre yol gi- der, Bununla hiç hareketsizlik - ten elbette daha iyidir. Onların pottacılıkları, kücük havuzlarından biraz uzakta kan damarlarından yahut dıklar, için gıdalı dan doğruya oral hücrelere gıda götürme! nun için Gi Kürecikler dalma sekerle, yağla ve albüminle yük: lü bulunurlar... Bazıları yağlı olduklarından, o yükü be- saltıncıya kadar uzunca bir müd. let beklerler... lenfa ii doğr Beyaz küreciklerin gördükleri Jandarma vazifesi, vücudün hüc- Teleri arasında yavaş yavaş, sa- atte bir milimetre yürüyüşle do laşmaktır. Zaten kol gezen jan- darma ve polis odevriyeleri de pek hızlı yürümezler... Beyaz kü. recikler böyle kol gezdikleri va- kit hücreler arasında vücude yabancı bir madde bulunca, onu yukalarlar, yutarlar ve eritiverir- e, Onların vücudü müdafaa va- sifeleri, şüphesiz, daha büyük - tür, Vücudün bir tarafı bir zora uğrasa, yahut bir tarafı kesilse, bir-taraftan vücude mikrop gir- se beyaz kürecikler hemen ora- ya hücum ederler, Fakat bu hal- de kendilerinin tabii yürüyüşleri yetişmez. Kan onları lüzumu ©- lan yere yakın istasyona ka- dar götürür, otadan beyaz kü- recikler ince damarların arasın- dan kendi kendilerine çıkarak müdafan edecekleri yere kadar varırlar... Onlarm mikroplarla mücadelesini, mikropalrı nasıl telef ettiklerini, o mücadelelerde kendilerinin nasıl telef oldukla- rını bilirsiniz. Cerahat dediği - miz şey en rİyade, böyle telef ol- muş zavallı beyaz kürecikler - | dir... Görüyorsunuz ki, bir yere de- nizden, tayyareyle yahut şimen- düferle asker göndermek de pek| pek yeni bir usul değildir. Vöcu- kanımız, dümüzdeki vucudün müdafaa oi mek usulünü çoktanberi bilirdi. TAN | Tarihten Yapraklar Abbasi Tarihinde Bermekilerin Imhasına Sebep Olan Hâdise 'ezirlerden birinin huzurum- da, babadan oğula ve- zarette bulunan (o Bermeki'lerin cömertliğinden bahsedildiği ze. man vezirin canı sıkılmış: — Bu aile hakkımda zanneder sem biraz da tarihçilerin mübâ- lâgası var, Demiş, Böyle yalan dolan rivavetlere gerçek naza - riyle bakmak akıl kârı değildir! Mecliste hazır bulunan zarif . lerden biri sormuş: — Fakat, acaba zatıalinizin ec- dadınız hakkında böyle o yalan dolan rivayetler neden çikma- muş? * * ikümdara muadil belki de hükümdardan fazla nüfuz sahibi olan bu aile Abbasi tari- hinde pek mühim bir mevki ta- tar. Kanuni Süleyman tarafından veziri makbul yahut maktul İb. rahim Paşaya verilen mevki Ber- meki'lere verilen salâhiyet ve nüfuza nisbetle hiç kalır. Haru- nürresit devrinde Bağdat hükü - meti demek Bermeki'ler demek- ti. Bu aile Abdülmelik oğlu Sü- leyman zamanında Şam'a hicret etmiş ve sonraları hilâfet Abba- silere geçtiği zaman bütün nü. İfuz ve iktidarı ellerine almişlar- dır; silsilelerinin İran hüküm- darlarma karabeti olduğu ve i “Nevbahar,, ateşgedesinin vakıf- larınlan Sedaniye vakfının mü- #evellisi olduğu söylenir. (Ber- mek) kelimesinin de bir vilâyet adı olduğu yahut bu vakfın mü-| ; tevellilerine mahsus bir lâkapi olduğuna dair bir rivayet var. dır. Müstesna bir imtiyaza malik olan bu aile uzun müddet ikti dar mevkiinde kaldıktan sonra bir gün hâlâ tarihte meçhul ka- lan bir sebepten dolayı imha e- dildiler. Harunürresit en büyük. lerine “pederim,, onun oğulları- na da “biraderim,, dediği Ber- meki'leri sielere mahvetti. Ve ziri, musahibi, nedimi ve nihayet hemşiresini vererek kendine e. nişte yaplığı Caferi idam ettir. di. Babası Yahya ile Fazl'ı zin- danda hapsetti. Bütün servetleri. ni, mallarını mülklerini zaptetti. Bermeki'ler bu suretle imha e, dilmelerinin sebeplerini de ken- dileri de bilememişlerdir. Arap müverrihlerinden Tabari ile di- Rerlerinin saydıkları sebepler ih- timalât hududunu aşamamıştır. Tarihçilerin söylediklerine göre hükümdar Raşidin hülefadan İ. mam Alinin torunlarından Yah- yayı idam ettirmek üzere Cafere teslim etmiş. Cafer maznunun hasep ve nesebine hürmet ede - rek onu serbest bırakmış. Bu haberi Caferin o hasımlarından Rebi oğlu Fazl hükümdara ye- tiştirmiş. Harunürreşit bundan fevkslâde muğber olmuş fakat iğbirarını muhatabına hissettir » memek için: — Sen benimle Caferin arası na girme, Alevinin serbest bıra» kılmasını ben irade ettim! Demiş ve biraz sonra Caferi huzuruna cağırtarak sormuş: — Sana idam edilmek üzere teslim ettiğim Yahya öldürüldü mü? — Evet elendim. — Böyle olduğuna benim ba sma yemin eder misin? — Sizin başınıza yemin ede. rim, ki bu adam idam edilme miştir, — Niçin? — Çünkü evvelâ sizin bir bi- günahin kaniyle muatep olmanı. zı İstemedim. Sonra da Yahya £ibi bir mübarek zatı öldürtme, nize vicdanım kail olmadı. Ken- disinden aleyhinizde bir hareket yapmıyacağına söz aldım ve ser. best bıraktım. Harunürresit buna karşı cevap vermemiş İskat kendi iradesine edilen muhalefetten dolavı Ber- meki'lerin imhasına o dakika - dan itibaren karar vermiştir. Bir başka sebep olarak da hü- kümdarın kız kardesi Abbase me- selesini ileri sürerler. Harunür- reşit, küfüv olmadığı için çocuk Sahibi olmamaları için oCafere zifaf olmamak şartiyle kız kar. deşini nikâh etmişti, Karı koca bu memnuiyeti çiğnediler. Bunu haber alan Harun, Caferi ve kız kardeşinden olan çocukları idam ettirmiştir. Vak'ayı bu sebebe istinat ettirmek yanlıştır. Bunu doğrudan doğruya bir efnase 0- larak kaydetmeğe mecburuz. Çün kü Bermeki'lerin imhası hic- retin seksen oyedinci senesinde vuku bulmuştu. Abbase ise sek- sen iki tarihinde ölmüştür. Bunlardan başka Caferin iki milyon dirhem sarfederek bir sa. ray yaptırmasını, hükümdarın vilâyetleri germeğe çıktığı zaman uğradığı şehirlerde köylerde bü- tün çiftlik ve arazinin Bermeki'. lere git bulunmasını da imha s0- bepleri olarak kaydetmek doğ- ru değildir. Hattâ İbn Huzi'nin anlattığına göre, hükümdarın neşeli bir gününde nedimlerin - den biri küstahlık ederek Haruna Bermeki'ler hakkındaki gazabın sebebini sormuş. Harun: — Senin bu sualine verilecek sağlam cevap şudur: Demiş, E- ğer bunun sebebine sırtımdaki gömleğin bile vâkıf olduğunu bilsem, arkamdan çıkarır, ateşe atar ve yakardım! Bundan anlaşılıyor ki, imhanın sebebini pek derin meselelerde 2. raştırmak lâzımdır. Bu itibarla Bermeki ailesinin söndürülmesi nin Arap hilâfetlerindeki milliye* perverlik cereyanından ileri gel- diğine atfetmek icabeder, Arap hükümdarlarından yalnız Eme- vi'ler milliyetperver bir devlet teskil edebildiler, Bermeki'lerin ( sormüş: istisali Harunun Abbasi hilâle-|5— Bu sarayı Me'mun için mi tini Acem nüfuzundan kurtarmak | yaptırıyordun? maksadına matuf olsa gerektir. ** E mühim âzası üç kişiden müteşekkil olan Berme - kilerden en büyükleri Yahya bu felâketi evvelden hissetmiş" ti. Zaten yalnız ailede değil Bağdatta bile Yahyanın ilmi her- kesce tanınmış idi. Caferin ki- tabelte naziri yoktu; Fazli ise cömertliğinden dolayı büyük taraftar peyda etmişti, Muhibbiddin Çalerin Bağdat- ta yaptırdığı sarayı vasfede ede hitiremez. Bu şahane binada bü. tün levazımivle üç yüz altmış müstakil desire varmış. Sarayın bitmesi yaklastığı zaman vezir ahbap ve nedimleri ile beraber sarayı yezmeğe giderler; her ta- rafmı gezerler, Bütün dostla- ri ve edimleri Calerin zevkini medhettikleri halde Ümran oğ- lu Munis ağzımı acıp bir sey söy. lemez, Cafer Munis'e sorar: — Sen niçin fikrini söylemi yorsun? — Diğer ahbabınız söylediler. Ben bir şey söylemeğe lüzum gör- medim. : Cafer bu cevaptan alınır, Mu- nis'i bir tarafa cekerek: — Mutlaka senin de bir diye- ceğin vardır. Her halde sövle- melisin! Diye ısrar edinee Mu. nis: — Ben sana fikrimi söylerim. Fakat kızmıyacaksın. — Yemin ederim ki kızmiya- cağım. — Sözü uzun mu söyliyeyim? Kısa mı? — Kısa söyle, — Peki. Simdi bu cennet gibi saraydan çıktığın zaman ahba- bından birinin evine gitsen ve onun evini bu yaplırdığın sara- yın tamamen vahut buna yakın benzeri olarak görsen razı olur musun? O dostun hakkında ne düşünürsün? Kalbine ne gelir? Cafer düşünmüş: — Hakkın var. Demiş, Fakat bunu halletmek için ne çare bul malı? — Bunun bir çaresi Hemen şimdi yapmalı: Buradan derhal çıkıp gitme, biraz fazla kal, Böyle geciktiğin zaman mut laka hükümdar seni çağırtacak. tır. O zaman üstüne başıma bi- raz toz toprak ve kireç bulastır ve huzura o kıyafetle çık. Sana: “Nerede kaldm? Bu kiyafetin ne?,, diye sorduğu zaman: “Ku- lunuzun İalası olduğum oğlunuz Me'mun fçin yaptırdığım saray- da idim. İşçilere biraz nezaret ettim, Bundan dolayı geciktim.., Cevabını verirsin. Cafer Munis'in dediği gibi ba. reket etmiş. Ve huzurda Harunür reşidin sualine bu mürettep ce- vabı verdiği zaman hükümdar — Evet efendimiz. Siz beni oğlunuza lala tayin buyurdunuz. Ona olan muhabbetinizi biliyo- rum. Onun için sizin sarayınıza benzer bir saray yaptırdım. Harunun iğbirarı geçerek, sw rayda Caferin oturmasını irade etmiş. *- » likümdar Hacdan döndük- ten sonra Sefer ayının ilk günlerinde Ubeyd Hâcibi ça- ğartır: — Cafere gideceksin. kesip bana getireceksin. Harunun vezirine karsı olan muhabbetini bilen Ubeyd hay- retle sorar: — Veziriniz Cafer Bermeki'yi mi murat ediyorsunuz? —— Evet onu, Ubeyd Caferin nezdine gider. iradeyi tebli geder. Cafer, güler. — Mutlaka Harun sana bu i. radeyi verdiği zaman düşünme miştir. Sen onun irâdesini ye- rine getireceksin, fakat sonra is. man olacak ve sana gazebedecek belki senin de boynunu vurdü- racak, Şayet sonra pisman oldu. &u zaman iradeyi yerine getirme diğini öğrenecek olursa sana ih- sanda bulunacak: Ubeyd: — Buna ben de eminim, Fa- kat ya böyle olmazsa. Cafer: — Bunun kolayı var Saraya kadar beraber gidelim. Ben ka- pıda beklerim. Sen huzura gi rer, iradeyi yerine getirdiğini lersin. Eğer nadim olmazsa dışa- ri çikâr, boynumü Vürursün... Vezirin dediği gibi yapmışlar. Cafer de kapıda beklemiş, Ubeyd huzura girmis; Harun: — İrademi verine getirdin mi? Evet efendimiz. — Getir kellesini göreyim. Cellât dısarı çıktığı zaman Caferi diz çökmüş olduğu halde bulmuş. Hemen boynunu vur muş ve kellesini hükümdara ge tirmiş, Harunürresidin gözünden iki damla yaş dökülmüş. Kapınm yanında duran yaverlerinden bi rine cellâdı işaret ederek: Demiş. Başını — Sunu öldürünüz! Caferin katilini karşımda görmek istemem! * * emen o gece Yahya, Fazl ve bütün Bermeki'ler tev. kif olunarak zindana atıldılar. Bütün malları, mülkleri zarte dildi. Ayrıca viâyetlere emirler gönderilerek bu aileye mensup olanlar da tevkif ve hanse ko- nuldular. Yalnız Bermeki'ler de #Ü, onlara mensup olanlar bile imhadan kurtulmadılar. Meskenleri esrav iken zindana (Devamı 4 üncüde) Kan ve Yumurta Sarısından Yapılan Resim pg her (tarafında büyük bir yokluğun hü- küm sürdüğü malümdur. Bu arada Fransada, ressamların dâ kendilerine göre dertleri var- dır. Gün geçtikçe resim yapa- cak boya bulmak imkân harici bir hale gelmiştir. Sen'atlerinin tehlikede oldu- ğunu gören “Albi, li on iki res. sam başbaşa vermis; düşün müş taşınmış ve en nihayet bo- Ya yerine başka maddeler kulla. marak işlerine devam etmeğe karar vermişlerdir. Şimdi Albi'deki stüdyoların- ii boya tablalar yapm yağlı boya tablolar dırlar. Tk Buldukları usul şudur: Resim lerinde siyah boya verine yu - muşak olan antrasit kömürü kullanmaktadırlar. Kırmızı boya yerine Albi'de gayet bol bulunan bir cins tuğ- Ja kullanmaktadırlar, Kahve rengi boyanın yerini güçlükle elde edebildikleri öküz kanı tutmaktadır. Bu sebepten re- simlerinde mümkün olduğu ka- dar az kahverengi kullanmak- tadırlar. Beyâz boyanın yerini tütan iki madde vardır. Bunların bi- Tisi krem diğeri de vumurta ba. GOZU yazıdır. Albide bulunan yumu. sak bir nevi kil gümüşi boya ihtiyaçlarını yenmektedir, Yi- ne yumurtanın $arisını da sarı- nın yerini tutmak için kullan maktalırlar, 'Ve işte böylece Albi'deki o- dalarında bu 12 ressam başla - dıkları tablolarını bitirmek ü- zeredirler. Bu doğrusu san'at uğrunda katlandıkları büyük bir mah- rTumiyettir. Zira bir çok defalar vesika ile yemek için aldıkları yumurla ve süt kremini boya 0- larak kullanmak mecburiyetin « de kalmıslardır. Fakat tabloları görmüs olan- mlm mia sma ayı ka- naatindedirler. *” » Denizden Çıkarılan Yrm Oliver İngilterenin kücük bis Timaninde ME : İL TİR Yazan: Sevim SERTEL rıhtımda demirli duran gemisi- nin güvertesinde dolaşıyor; da- ha o sabah simdiye kadar gös- terdiği kahramanlıkların mükâ- fatı olarak Okendisine verilen madalyayı, yapılan teşekkürle. ri düşünüyordu. değ Gece gayet karanlık ve sa- kindi, Güvertenin kenarına da- yanmış, duran Oliver birdenbi. re aşağıda karanlık suyun için- de bir çırpınma ve ses işitti. Bi- risi imdat istiyordu. Derhal o tarafa kostu. Suyun içinde bir geminin dibinde bir adam boğuluyordu. Oliver der- hal aşağıya ip attı; ve onun bu ei kanaat getirdik - sonra İpi yukarıya çekme- ğe başladi, Bu güç hir işti. Bu görünmi- ven adam muhakkak ki cok iri yarı bir mahlüktu: ve Oliver”- den cok daha ağırdı. Kendisi gemiciler arasında kuvvetiyle meşhur olduğu halde Oliver ipi wwkarı cekmekte son dereer müşkülât çekiyordu. Elleri kan içinde kalmıştı. Kafasını bir iki defa demir parmaklığa büyük bir şiddetle vurdu. En nihayet yükünü vu- karıya çıkarmıştı. Geç olmakla beraber gürültüyü duyan ge- iel de rüverteye koşmuş - Yerde sırsıklam, perişan bir halde yatan adam, bitkin bir — Hayatımı kurtardınız, de- di. Isıklar maskeli olduğu için zindan karanlığında önümü gö- remedim. Denizin içine yürü - müşüm meğer. Bu kazazede adamla bersber onun kurtarıcısı Oliver'i de has tahaneye götürdüler, Zira bu iste o da fena halde hırpalan- mıştı, Ertesi günü Oliver'in re- simleri yine gazetelerdeydi ve kendisine ikinci bir madalve verilecekti. Kurtardığı «dem Londranın en meşhur sirkas o- yuncularından 2,10 boyunda ve 200 kilo ağırlığında bir adamdı Zaten onun şöhreti bu devâsa- hiktı, Onu kurtarmak her baba ye- Altin işi değildi, Oliver göster. . diği cebir ve cesaret dolayisiyle doğrusu bu madalyayı da hak- ketmisti. Tarih ve Mizah rihte bir Bühlul vardır ki Bağdadın en azametli za, manı olan Harunürreşit devrin. de hazır cevaplığı ile şöhret al. mıştı, Bühlul'ün hükümdarın ba- ba bir ana ayrı kardeşi olduğu da söylenir. İşi harabatiliğe vur. mus, ve bütün hayatını kalende. rane geçirmiştir. Harunürreşidin | ikide birde Bühlulü | huzuruna getirtip kendisini güzel giyindir. mek, ikametine mükellef bir ev tahsis etmek ve bütün masarifini temin etmek istemesinin bir rivayete sebep olduğu zarno» Tunuyor. Bir gün hükümdar yi. ne böyle bir teklifte bulunmus. Bühlul bu teklifi kabul etmemis: — Beş parmak bir değildir. Sen kendini saraylarda, kâşane- lerde debdebe ve daratta hapse. diyorsun, Ben kendimi o dar mu: hite kapatamam. Bütün dünya benimdir. İnsanlar beni divane zannederler. Halbuki dört gün lük ömürlerinde hiç bir seyle bağlı olmamıik saadetini tatmı- yanlara nishetle ben daha Akilim. mi Bu bir zibe revişdir âkil ol âivâne sananlar! Demiş ve yine eki hayatına avdet etmiştir. * Harunürreşit o Mekkeye gi derken Bühlul Küfede mer kebi durdurarak (o Harunun ya işi hir insana cemal, mal ve iktidar ihsan ederse ona gü- zel nazarı var demektir! Hükümdar bu sözden Bühlu- lün kendisinden bir şey istediği" ni zannederek: — Bühlul! demis. Ben senin borçlarmın o ödenmesi için emir vermiştim, — Niçin böyle bir emir ver diniz? Ben sizden bir şey istedin mi? Siz benim borcumu düşün m kendi borcunuzu düşü « sün. — Benin kime borcum var? — Sizin halka adalet borcunuz var, Onu ödeyiniz. Bu öyle bir borç ki ondan ölmedikçe kurtu | İamazsınız. — Sana biraz erzak tayin et. tireyim, Ömrün oldukça rahat et. — Böyle şey yapma. Çünkü sana rızk veren beni unutur mu “İ sanıyorsun? Ben senin | hatırır “ icin sahibimi gücendirmek iste. mem! * Bir gün Bühlul'ü çocuklar or: talarına alarak kızdırmak iste « misler ve attıkları taşlarla bir kaç yerini yaralamıslar, Bühlül bir yandan kanlarmı si, ler bir yandan da şiirler okuya. rak çocukları taltif edermiş. Ge. len geçenler zavallıya aermişlar; çocukları azarlayıp o koğduktar sonra Bühlul'e: — Bu yaramazlar seni böyle yaralayıp incitiyorlar. Sen onla» rı şiir okuyarak taltif ediyor. Sun. Niçin bu kadar yufka an gösteriyorsun? niş Bühlul cevap olarak: — Benim astırabımı, onların neşesi gideriyor, Demis, Niçin be. ni bu zevkten mahrum ediyorsu: ? ** Bühlul'ü tanımıyan hir adan bir gün kendisine sormuş: — Sen garip misin? — Akıldan sorarsan garibim Beldeden yil” değilim! i Harunürresit Bühlul'e sormus: — Bühlul! En ziyade kimi se. versin? — Kim karnımı doyurursa o nu severim. — Ben karnımı doyurursan beni sever misin? — Veresiye muhabbet olmaz Mk Bir gün Bühlul'e: j — Suriyelilerle Mısırlılar. mu harebe ediyorlar, Ne dersin? De misler. j — Harbedip ne Yapacaklar! Dive sormuş. Tabii birbirlerini öldüre cekler? — Neye acele ediyorlar? Bi. raz beklesinler, hepsi de nasıl ol sa eninde sonunda ölecekler, Mu harebeye ne lüzum var? Tarihçi Trakyada Mahsul Vaziyeti Edirne, (TAN) — Trakya vi. lâyetlerinin orak ve hasat mev.. simi, yaklaşmıştır. Bölgede her çeşit mahsul iyi ve bereketlidir Devletin yilâyetlerimiz için göp emişi 141 orak makinesinin ba: asrında ziraat memurları bulun- maktadır. KE - Bu mıntakaya beş tane harman makinesi de verilecektir. Bu ma. kinelerin yedek parcaları Baba- eski, Lülburgaz ve Çorluda acı. lacak olan “yedek parca" mer. kezlerinden temin edilecektir. Orak makineleri vasati olarak" dünde 600 dönüm hirmektediy,

Bu sayıdan diğer sayfalar: