18 Haziran 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

18 Haziran 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 -6-941 TAN eren değiştir. 1400 Kr, 1 sene a “ Dünyanın Siyasi” - Manzarası lrsa Almanyanın Vel ne dahu müessi Tuna Amerikanın Kararı: nün en mühim siyasi hadisesi, hiç şüphesiz, Amerika hükümetinin, Ameri- kadaki bütün Alman konsolos- luklarının, istihbarat kütüpha- nesinin, Transocean ajansı ve diğer büroların kapatılması ve memurlarının 10 Temmuzdan evvel çekilmeleri (o hakkındaki kararıdır. Mister Welles, hükümeti kararını, D.N.B. silinin de bulunduğu gazeteciler içtimamda bildi Terin inkataı demek olmadığını ve Robin Moor gemisinin tor- pillenmi le katiyyen ası bulunmadığını, fakat bu mües- seselerin ve Alman ajanlarının, mesru faaliyetlerini asan ve memleket emniyetini tehdit e- den hareketlerde bulundukla- rından dolayı alındığını bildir- miştir. Aemirakadaki Alman propa- gandasının ve teşkilâtlarının fa. aliyetlerine hüyük bir darbe in- diren bu kararı, Vaşington ma- hafili, münferit bir hareket ©- larak değil, belki pek yakında alinacak bir seri tedbirlerin mu kaddimesi mahiyetinde görmek- te ve önümüzdeki hafta içinde mühim işaflara İntizar edil- mesi lâzım geldiği kanaatini iz har etmektedirler. Son gelen bir habere göre, Amerika hükümeti, Japon: racını durdurmuştur. e nazırı, bu keyfiyetin bernelmilel bir siyaset mesele- si teşkil etmediğini, fakat sade- €e Amerikanın sark muntaka- sında lüzumu kadar benzin bu- Tunmaması ile alâkadar olduğu” hu beyan tmistir. Bu kararın alınmasında, A- merikanın Japonyava mi mikdarda benzin ihraç etmesin. deki isabetsizliğe ve tehlike; işaret eden Amerika gazetleri- nin neşriyaının müessir olduğu zannedilmekte ve Japonyada sid detli aksülâmeller uyandıracağı tahmin edilmektedir. Yeni Hedef Neres | Dz efkârı umumiyesini alâkadar eden en mühim mesele, Almanyanın yapmıya hazırlandığı tahmin edilen yeni hamlenin istikametini tayin key fiyetidir. Yani, Almanya Sovyetlere daRl SUDA YÜ İnsanlar suda yüzerken, vücü” dünün temizlenmesinden baska, bir kaç türlü faydalı tesirler gö- tür, Bir kere, içinde yüzülen su- lar hep açık havada oldukların - dan suyun serinliği, suyun ağır liğı, suyun dalgaları, havanın temizliği, deniz suyu olursa ©-| bun kimyaca terkibi insanın ü- ?erine bir çok faydalı tesirler ya" Parlar, İ Sonra da, yüzerken jimnastik | yapmaktan insan çok fayda gö- ir. Suyun üzerinde ata üzeri ya” Ülp, suya batmama!' için yalnz bücaklar hafif hafif Loreket etti: Yildiği vakit bile, ba akların a “nleleri işler, 1 * kadarı bile fay| lı bir jimn: tir. İ Halbuki yüz'nün üzerine Y: tip kollarla ve bacaklarla yüzü lüğü vakit vücudün bütün adı leleri işlerler. Kolların ve bacak ların adalelerinden hiç biri muzda, yöğüste ve karın Beldeki adalelerin hiç biri hare- ketsiz kalmaz. Jlari ASONE BEDELİ e 800 Kr. 0. Ecnebi JTürkiye 2300 Ke,| 400 Kr 8 Ay 100 .!180 . 1Ay karşı taarruza mı geçecektir, yoksa İngiltere adasını istilâya mı teşehbüs edecektir? Sovyet hükümetinin tekzibi ve Mösyö Goebbels'in, sonradan toplattırılan bir gazeteye yazdı- ğı makalede: Girit harbini takip eden sükün devresini yeni bir hamlenin takip edeceğini İngi- izlerin bilmesi lâzım geldiğini söylemesi, bu hamlenin İngili ametinde vukua geleceği vermektedir. Bern'den gelen bir habere gü. re, Alman siyasi mahafili, Al- manyanın istikbaldeki | askeri ünlarını çok sıkı hir surette ktadırlar, Hattâ bu plân lar hakkında çıkan şaş kiki maksatlarını daha iyi sak- laması dolayısiyle, çok memnu- niyetle karsılamaktadırlar, Bazı mahafilin kanaatlerine Almanya yakında bir sulh hamlesi yapacak, İngiltereyi ha. riç birakan bir Avrupa sulhü- nün ve nizamının tessiis ettiğini ilân edecektir. Almanyanın hu mesele etrafın- da Sovyetlerle o müzakerelerde bulunduğunu haber vermekte- dirler. Bugün Londra radyosu, Al- manların Avrupa ve Amerika matbustında sulh propagandası yapmakta olduklarını, saçma ve manasız olan bu propagandala. rın ancak Almanların mü iyetlerini ve | zihnivetlerini itibariyle kıymeti ol. duğunu söylemiştir. Mister Roosevelt de hir haf- fa evvel matbuat konfransında bu meseleyi mevzuu bahsetmiş ve elinde Alman hükümetinin Amerikadaki ajanlarına gönder. diği iki vesikanın bulunduğunu söylemişti, Bunların birinde: İngiltere za- yıflamıştır. Harp edecek hali kalmamıştır, sulh istiyecektir; diğerinde de: Zaten harp bitmiş. tir, sulh olması muhtemeldir, denmektedir. Mister Roosevelt, Nari ajan- larının Amerikada mathunt va- sıtasiyle yaptıkları bu bozgun- eu propagandalara yine matbuat vasıtasiyle karşı koymak lüzü- mu üzerinde ısrar etmiştir. Dikkat edilecek olursa, b bu sulh şayinlarımın, Hess'in İngiltereve gitmesinden sonra tada dolaşmı- ya basladığı Büvük değişiklikleri o tewit edecek, va sulha yahut çok mü- him askeri hareketlere müntehi olneak mahiyette gizli siyasi fa- aliyetlerin cerevan etmekte ol. duğu hissi gittikçe kuvvetlen- mektedir Suriyede Vaziyet: a e ür Fransiz ve İngiliz kuv. vetleri, Suriyede hare- kât basladığındanberi. mümkün olduğu kadar az kan dökecek ve az tahribat yapacak surette hü- yük bir ihtiyatla pek ağır iler liyorlardı. Fakat Vichv hükümetinin son günlerde “bilhassa Almanvayı tatmin etmek endişesiyle. Suri- yedeki kuvvetlerinin mukaveme üni ziyadeleştirmek maksadiyle yeni tertibat aldığı görülmekte dir. Suriveve yeni deniz ve ha: va kuvvetlerinin gönderilmesi ve Mercayum'un istirdadı habe- ri hümu teyit etmektedir. Almanya, bir taraftan İrek harekâtının iste4t5i ve beklediği (Arkası 4 üncüdet ÖĞÜTLERİ ZZ ZERKEN... Vücut, hut arasında lunduğu vakil, toprağın cazibe- suyun üzerinde ya” müvazenede bu: için le- sarfeder sinden kurtulduğu ler daha az kuvvet daha rahat işlerler. Bundan başka, kollar basın i- lerisinde ve iki tarafında hare- ket ettikçe &i genişletirler, akciğer daha iyi işler, rahlıkla açılır ve kapanır. Bilir-| siniz ki, spor yapmıya baslıyan- her şeyden ce geniş geniş nefes alm retirler. Yüzmek, geniş nefes almak için €n iyi vasıtadır... İnsan suyun içinde yüzerken nefes boruları tıkanır, bir müddet nefes alma maya alışır, sonra suyun yüzün- derken, içeride birikmiş olan suyu ağızdan çıkararak mümkün olduğu kadar geniş nefes alınca, ciğerler bima da alışırlar. Suda yüzmek insanı cesaretli olmaya alıştırdığından, karakte- rine de kuvvet verir. Bayanlar için, endam güzelli- ğine en iyi yarayan jimnastik, süphesiz, denizde yüzmektir. alari, | Alman erkânı harbiyesinin ha-| Mi sütunlarda okuyacağınız iki şiir, şimdi Amerikada olan, yakın akrabamdan 35 lik bir gencin, Akfil'indir. Eserleri- ni dalma kapital harflerle diz - diren Âkfil imzasında bir tek kapitale tahammül edemiyecek derecede mütevazi bir adam - dır. sil devresinden bir buçuk defa çeşitli ve dayanıklı bir İle tahsili yapmıştı: Robert College de başlıy nsil, sra le, Alman, İtalyan, St-Joscph, Bur sevi liselerinde devam ettikten sonra İnkilâp lisesinde sona ete bildi. Akfil, bu kadar hareketli ve Tenkli tahsiline rağmen, ne zik ki, Olgunluk diploması â- lamadı. Halbuki, bunun için üst üste üç sene kahramanca imtı - han geçirmişti. Lökin onun hü - dutsuz hüsnüniyeti, her dela - sında, insafsız bir suitelih ile karşılaştı. A * kilin aşkın, taşkın ve 603- kun zekâsı, hiçbir vakit, kolejinde Almancaya merak et- ti; StJoseph'te daha ziyade İn- gilizceye çalıştı; Italyan iisesin- de bütün merakını Skandinav edebiyatına vermişti; Don Gül - jotte'u aslından okumak için girdiği Musevi lisesinde Fran - Sizca ile karşılaşınca ancak altı ây tahammül edebildi. Nihayet İ inkılâp lisesinde biraz feraplar dı, orada hem Hint mistikısmi ile meşgul oldu, bem de müs - takbel meslekinin ana plânını çizdi: Liseyi bitirince bir taraf- ehir tramvayları ecnebi şir ” ket elinde iken Sirkeci köşesi ve bunun gibi şehrin ne- fes almasına mâni denecek de- Tecede dar ve seyrüseler bakı - Bundan mahzurlu olan yerler hakkında bir şikâyet yaptıkça, şirket: — Ne yapalım? Biz tramvay» hatlarını şehrin mevcut yolları" ma göre döşemekle mükellefiz. Istimlâk yapmak, yol açmak bi- ze ait değildir. Mnamafih her yol genişlemesinde biz hatları- mızı yeni vaziyete göre islah et mekten geri kalmadık... Tarzın- da cevaplar verirdi. Istanbul şehrinde gidi i 4 kayan zauhtelif bağun poh talarından Sirkeci köşesi en s- kışık ve ayni zamanda en ehem- miyetli bir yer olduğundan açıl ması, genişlemesi, ferahlamusı için şehir nâmına zuhur eden Dar Dağ Yollarında Bir Macera... ir gazetecinin not defterin. den: “Hayatımm en tehlikeli o- tomobil sevahatini Yunanista- nin dar dağ yollarında yaptım. Yunan ordularına bir kaç yüz galonluk petrol taşıyan bir kam- yonda, şoförün yanında oturu- yordum. Şoför George Cuovo, bü yoi- dan ilk defa geçiyordu ve hare- ket ettiğimiz yerle gideceğimiz nokta arasındaki mesafe hakki da zerre kadar fikri yoktu. Za- ten bu imkân haricindeydi. Zi- ra geçtiğimiz yollara pek de yol denemezdi ki... Geçtiğimiz dar patikanın sağ tarafı bir uçurumdu. Solumüz- da çıplak bir dağ yükseliyordu. Üzerinde barmabilecek bir mel- ce teşkil edecek ne bir orman, ne mağaralar, hiç... hiç bir şey yoktu. Benim yanımda tercümanım uzun bir müddet zarfında, çok | kafasına sığmamıştır. Amerikan, TAN ER Yazan JİN - RİK - SHA Şair, burada iken, normal teh | İ PASİFİKTE TE l KATIĞIMI EKMEKSİZ YEDİM ABAŞ ii KELEBEK YOKTU... | ÇAYSIZ İÇTİM SEKERİ ; BEN O DEREDEN BÖYLE GEÇTİM. Honolulu, '41 buçuk. i * İNATURE MORTE İ o KAYTAN BIYIK BİR SAKYA - MUNİ SANTA İ © Los Angeles 40 çeyrek Nakil tan theosophiemathömaliğue ya pacak, diğer taraftan da hava mühendisi ve Şair olacaktı, Olgunluk imtihanlarında mev zular bep eski kafa klâsik, benal şeylerdi. Akfilin zekâ tayyaresi İse ancak stratosferde uçabilen tipte idi, bütün gayretiyle uğ - raştığı halde onu yer yüzünün bu bayağı mevzuları seviyesine indiremiyordu. Nihayet bu mem lekette kaldıkça theosofmate- matikçi ve hava mühendisi - şa (4777 Yazan: V. BİRSON her fırsattan istifade ederek te- mennilerde, tavsiyelerde, rica - larda bulundum. Hükümet, şark şimendifer şir ketini satın alırken ve böylece Trakya tarafı hatları da devlet eline geçerken yaptığım temen- ni ve tasavvurların bir kısmı hakikat oldu. Meydan açıldı. Fa kat çirkin binaları ile yolu tıka- yan köşe kaldı. “İstanbul şehri Uludağda o - tel yaptıracak,, rivayetleri çık- tığı zama: — Şehirde Sirkeci gibi tekli - keli boğum noktaları dururken Istanbul şehri nâmına bağku vi- lâyette ve dağ başında vlel Yap- GOZ Ç oturuyordu. Arkada orduya #6 hak edecek olan on kadar Yı nan askeri petrol varillerinin a- ralarımdaki bos yerlere yerleş- mişledi. Uzunan, bitmek bilmiyen dö- hemeçli yollarda ilerliyor, dö- nünee ne ile karşılaşacağımızı bilmediğimiz bir sürü dönemeç- ler, köşeler dönüyorduk. İki defa, bombaların açtıklar rı büyük çukurlara düşmemize ramak kaldı. Otomobilin fener- leri gayet sönük yanıyordu. U- zaktan çukuru farketmemiştik. Bin müşkülüt ve heyecanla uçu- Tüm ile bombanın actığı çukur arasında kalan dar yoldan geç- tik. Arkadaki askerler, ufak bir ie YARIM GÖZLÜK, TAM KANDİLLİ TEMENNA,, ELMA : BUDDHA 000..M! akfil ir olmasına imkân bulamıyaca- ğını anladı. Bunun üzezine bir gün evinden çıktı. Amerikoya giti, Şimdi Kaliforniyada hava mübendisliği tahsiline hazırlık olmak üzere Sanskrit ve Pâli öğ renmekle meoşgulmüş. ** wir hakkında bu kadar ma Jümat yeter. Biraz da « serinden bahsedeyim: Bana gön derdiği mektupta Aklil birinci şiirini şöyle anlatıyor! sifik üzerinden tayyare am e i Masrafsız Başarılacak Bir İş | alimeie, Sirkecide Seyrüseferi Tanzim Etmek İçin.. mak doğru olur mu? Bu para ile Sirkeciyi açabiliriz... Duşün- cesini ileri sürmüştüm. Şehir haricinde, surlar bo - — Yol her tarafta lâzım şüphe yok. Fakat sur haricindeki yol - dan günde yüz kişi geçiyorsa ve geçecekse Sirkeci köşesinden her gün en aşağı yüz bin kişi geçer. Hangisinin daha mütim ve müstacel olduğunu duşürmi ye lüzum var mı?.. Sualini samimiyetle sormuş- tum. Nihayet bu hayalin de haki - kat olmasını dünya gözü we gör mek nasip oldu. Çabuk karar veren, kararını verdikten sonra da tatbikinde, kabil olsa, bir gün bile kaybetmek istemiyen bugünkü çalışkan belediyemiz Sirkeci köşesini de açtı. Can - İML e Yazan: Sevim SERTEL DÖN GR >. müvazenesizlik neticesi sağa ve ya sola vuvarlanmamak için bü. tün gavretlerini"sarfediyor, $0- för otomolh 13 net ne yuyarlamamak dgin;|, meharetini kul : iii Yolda bu çukurlardan tam on dört tanesine rasgeldik. Sanki bütün bunlar, yolun karanlık ol. ması, ışıkların sönüklüğü ve ar- kadaki on tane asker kâfi dert değilmiş gibi George: — Benim sinirlerim gerildi, dedi, muhakkak bir sigara iç- meliyim., Buna mani olmama meydan vermeden cebinden bir tane çi. kardı. Fakat kibrit bulamıyor- oryİM. 11 Muharrir, bu yazısında halen Amerikada bulunan yakın akrabasından bir gencin iki şiirini ve bu şürler hakkında o genç tarafından yapılan izahları naklediyor 1941 Modelinde 2 Şiir ile geçerken koca Okyanus öy- le sakindi Ki, kendimi hep uç- suz bucaksız bir step üstünde sanıyordum. Yalnız ara sıra, bü- lutlar arasında saklambaç oyna- yan güneş denizin yüzünde yer yer, türlü türlü renk cllveleri gösteriyordu. Bu stepin bitmez tükenmez yeşil « maviliği üstün den geçerken gözlerim kep ke- lebek arıyordu... “Seyahatim o kadar derin, sa rıcı ve insanı dünyadan ayırıcı İ bir haz ve neşve içinde geçti ki, ne içtiğimi, nasıl içip, nasıl ye- diğimi hatırlayamıyorum. Sanki bir tayarede değilim, sanki o - turduğum koltuk bir acayip jin- rik-şa idi, önümdeki kul! koşu - yor, beni o küçücük zarif sepet arabanın içinde bir fanlasma - gorya âleminde uçutuyordu. “Honolulu'ya vardığım gün koca Pasifikin yarısını bir dere- cikten aşar gibi geçtim sanıyor- dum. Zaman mefhumunu kay - betmiştim, hangi senede oldu - umu bile kestiremiyordüm. İş- te bu şiiri böyle bir hâl içinde, Honolulu'da ilk oturduğum kahvenin terasında yazdım. “İkinci şiir, tefsire muhtaç ol- mıyacak derecede, vazıbtır, sanı yorum. Şu kadarcık söyliyeyim ki, bunu, Los Angelos'de bir a0- tikacının vitrininde gördüğüm alyanaklı, tek gözlüklü, kayten bıyıklı bir Buddha heykeiinin verdiği ilhamla yazdım... Artık hem şatr, hem de eseri hakkında kâfi bir fikre sahıp olduğunuzu tahmin ediyorum, Ve sizi şiirlerle başbaşa bıraka- Tak çekiliyorum. dan “Allah razı olsun!,, denmez mi? ** arip değil mi? çirkin, da racik, tehlikeli Sırkeci öşesi açıldığı, genişlediği, de - Tahladığı, koca meydan bir noktada üç caddeye birden &- çıldığı halde seyrüşeler bakı - mından bugüne kadar hiç bir fark yapılmadı. Hiç mi? Hiç! Azmi sıkıntı, ayni teahhür, ayni karışıklık! Ankara caddesi denize doğru yirmi beş metreden fazla bir ge nişlikle uzandığı halde nakliye vasıtalara sağ ve sol diye is- tikamet bile ayrılmadı. Halâ, u- lu, orta, istedikleri yerden gi- diyorlar, Halbuki mesele ne ka dar basit! Iki köşe birer levba ve seyrüsefer memuruna iki ke limelik talimat! Işte bu kadar! Deniz tarafına doğru bir hafta müddetle bir seyrüsefer memu Tu bulundutmak suretiyle de halka ve nakliye vasıtalarına kolaylık göstermek kabil, Pro- ve masrafsız olduğu nisbette lüzumlu bir iş, derhal yapa- biliriz. z > ** -amvay kavsine © gelirce: Sirkeci köşesi açılır, a - çılmaz ilk değişecek «ısım tram vsy yolu iken, Kadıköy tarafın - dakine benzer şekilde muhtelif istikâmetler için muhtelif yol - lar ve bekleme yerleri yapmak du. Ben buna sevinirken o, ka- pıyı açtı ve arkadaki eskerlere| me Bir tanesi ona bir kutu attı. Ve bizim akıllı George bin tehlikeyle dolu bu tenha yollar. da bir petrol kamyonunda siga- rasıni içmiye başladı. Direksiyo. mu tek elle idare ediyordu. Bir iki defa az kalsın uçuruma vu- varlanıyorduk. Ah bu söyahatten neler çekti- Aimi bir ben bilirim, kaç defalar ölüp ölüp dirildim. Doğrusu ar- kadaki askerlerin nasıl olup da hâlâ yerlerinde olduklarına şa- #iyorum. Bütün bunlar yetmiyormu$ gibi bir iki defa İtalyan tayya- relerinin bombardımanlarına uğ! radık. Allah bizi korudu ve hiç bir kaza olmadı. En nihayet menzilimize vardı- miz zaman © kadar bitkin bir haldeydim ki, bir petrol kamyo.. nunun şoförü olmadığıma ve bu #seyahatimi bir ikinci defa yap- mak mecburiyetinde bulunma- 'dığıma bin defalar dua ettim. Zaman Olur Hayali Cihan Değer Yazan: Sabiha SERTEL Ça sit okuduğum ki- tapta anlamadığım bir ke- limeye rasgeldim. Gobbenz. İza- hını araştırdım. Şöyle dişe! Zobbenz Fransız an'anesinde hodküâm sınıfın menfaatlerini ko- rumak için düşmanla birleşmiye memleketin hürriyet ve istiklâ - lini fedaya hazır, bir şahıs veya sınıfın sembolü olurek kullanılır 1792 de asiller sınıfı, Parise yü - Tüyen Prusya ordusu başkuman- danı Duke of Brunswick'e bu ş€- kilde müracaat etmişlerdi. 164 te Royalist'ler Parise ecnebi dularının yük vagonları içindi gelmişlerdi. 1870-71 de Bazain« Cümhuriyetten nefret ettiği içir Metz ordusunu düşmana teslir etmişti. Tiers Paris komonunu mağlüp etmek için Bismark' bütün şartlarını kabul etmişti Gobbenz bu tip şahıs ve sınıfları senbolüdür.,, Şu önümdeki izaha baktım. Bir de şimdiki Fransaya baktım. Gobbenz Fransız tarihinin an'4 nesine geçtiği gibi, realite de hi lâ mevcut. Yukarıki izaha göre Lavah'lerin Amiral Darlan'ların Flandin'lerin Bazain'den, Ticrs ten ne farkı kalır. Tiers'in Bis - mark'ın şartlarını kabul etme: İe, Amiral Darlan'ın Hitlerin şartlarım kabul etmesi arasınüs yalmız bir asır farla var. Okudu » ğum kitaptaki satırları bir dahi dikkatle okudum. 1938 de “ran- sız o Nasyonalistlerinden o Burc Fransayı şöyle anlatıyor: “Hiç kimse dünyanın bugünkü huzursuzluk sahnelerinin mahi - yetini, içtimai meselelerle karı « Şan siyasi meselelerini anleme dıkça, kavrıyamaz. Demokrat'k memleketlerde Burjuvazi, totali: ter rejimlerin müdafilerinden is tisne ediyor. Burjuvazi kapılatiz. mi ancak Faşizmin kurtaracağını kanidir. Londrada olduğu gibi Pariste de mili ruh yavaş ya * vaş sınıf ruhuna inkılâp etmede İtalya ile Almanya da bundan is tifade etmektedir.,, Gobbenz'in mânasını şimdi da. ha iyi anladım. Başımı Fransız tarihine, büyük ihtilâlin hürriyet, müsavat, adı let için barikatlarda çarpışan mü dafilerine, saltanatı y dünya ya hürriyet getirmek için geçen kanlı mücadelelere çevirdim. Bu ihtilâlin, nice nice devletlere hür- riyet ve müsavat aşkımı aşıladığı nı, milletlerin asırlarca hürriyet ve istiklâl için bu tarihten aldık» ları derslerle he zaferler kazın - dıklarını hatırladım. Hür Fransa, demokrat Fransa, bütün dünyaya bürriyet aşkı, insanlık hisleri, sev gi ve kardeşlik duyguları serpen büyük Fransa, şimdi ne hazin, ne matemli bir vatan manzatası iyor... Parlâmento kürsü - sünden bütün cihana hürriyet dersi veren Fransızları aradım. Zaman olur hayali cihan değer... İn . ———— kabil iken bugüne kadar bir durak yeri bile değişmedi. Vâkıa bunun için biraz para harcamak icap etmektedir. Fi kat lüzum ve ihtiyaç derecesi ne nisbet edilirse devede külak kabilinden bir masrat, Çok şükür tramvaylarımız e€- nebi şirket elinde değil, beledi - yemizin malıdır, Hoş, bu maasTaf için belki belediyeye bile müra- caat etmiye Jüzum yoktur. B nevi ıslahat tramvay idaresini mutat bütçesindeki mutat işleri arasında olsa gerek: Vika “ray yok...., itlram akla geliyor, Fakat fikrimce bunu da halletmek kabildir. e Beyazit yaoydanında, Fatih tramvay! nın çıkışta da soldan gittikleri İ zamandan kalma ve bugün ta - İ mamiyle boş duran tramvi hat parçası vardır. Bu hat parça sının bir data böyle mâküs İs ikamette kullanılması lüzumu ve #htimali biç denöcek kader azdır. Bu rayları buradan sö - küp Sirkecide kullanmak doğru olmaz mı? Ne kadar masraf gi derse gitsin tramvay servisi ba kımından elde edilecek fayda ve kâr onun kat kat fevkindedir. Kaldı ki, halk çok büyük bir sıkıntıdan birdenbire büyük bir ferahlığa kavuşmuş olur. ri irkeci köşesini açmak için sayın belediyemizin kat landığı fedakârlık ve gösterdiği istical gözönüne getirilirse tram vay İdaresinden de huradaki tramvay hatlarını, halka en uy- gun gelecek tarzda bir gün ev ğ Vel ıslah etmesini istemek ye © rinde bir temenni olmaz mı? e

Bu sayıdan diğer sayfalar: