29 Haziran 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

29 Haziran 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN Adres değiştir. 1400 Kr. 1 sene mek (28) Krş (o 759 Sovyet - Alman b yeni inki- 'miye başlamıştır. Bu en Almanlar, Fin- büyük bir tanrruza Kec- Bu hsreketi hazırlamak eç üslerinden kalkan Sovyet , sephesini ve asm döğmiye başlamış- Son gelen haberlere göre, Alman Devlet Reisi gark cephesine, Yetler Birliği Devle: Reiri de yayı gitmişlerdir. Bu haber, bugünlerde Avrupanm ve belki bütün dünyanin o mukadderstinm töayyün edecı bin başlamak Üzeri alini takviye et Alman Taarruzu: gere. Alman harbi yeni inkişaflar göstermiye haşlamıştır. Bu sahahtan itiba Yen Almanlar Finlandadan Vük bir tasrruza gecmisle, Bu hareketi hazırlamak Seli iy meşin Norveç üslerinden kalkan tay- Yareler Sovyet cephesini ve *ephe arkasını döğmiye başla - mışlardır. Simal cephesinde Sovyet kı - İaları Vilno ve Baranovle'i tah- liye ederek yeni mevzile: Yerleştikten sonra kuvvetli bir mukabil taarruza geçmişlerdir. Merkez cephesinde Livow'da Sovyetlerin hâlâ hâkim olduk - Yarı anlaşılıyor. Cenup cepl Sovyet ki- İnları Prut nehrinin sol sahilin- de kuvvetle yerleşmisler Rumen - Alman kuvvetlerin mehri geçme teşebbüslerini a- kim bıraktırmaşlardır. Daha cenupta Tunayı geçe- Tek bir baskın yapmışlar ve bu #abahtan itibaren Romanya top Yaklarına çok miktarda para - gütçüler indirmiye başlamıslar. dır, Bundân baska Sovyet deniz Ye hava kuvvetleri Köstenceyi #iddetle bombardıman etmişler- asılıyor ki, Sovyetlerin en kur vetli olduğu cephe Besarab; cephesidir ve burada yapımı başladıkları taarruzlariyle: Tu- ha ağzım Almanyaya kapıya - rak Rumen ve Alman deniz kuvvetlerinin istifade ettiği li - manları ve üsleri ellerine ge - cirmek ve ayni zamanda Ro- Mmanya petrol mıntakalarına hâ- kim olmak, hattâ Bulgaristana doğru sarkmaktır. Londraya Göre: ondradan bildirildiğine gö- re; Sovyetler Birliği hü- kümeti o İngiltere hükümetine, harbin sonma kadar hiçbir devletle münferit sulh yapmı- ir. Bu hâdise, Sovy tere arasıda hakiki bir ittifa - km mevcudiyetini ve bu iki devletin hiç olmazsa harbin s0- Muna kadar mukadderatlarını birbirlerine bağladıklarını gös « termektedir. Son gelen haberlere göre, man Devlet Reisi şark cephesi- ne, Sovyetler Birliği Devlet Reisi de Ukranya cephesine git- mişlerdir. Bu haber, bugünlerde, Avru- banın ve belki bütün dünyanın Mmukadderatının taayyün edece- muazzam bir harbin Mak üzere olduğu kanaatini tak- iye etmektedir. Almanyanm, Sovyetlere kar. N açtığı harhe, Bolşevik tehli - kesine karşı bir mücadele ma - hiyetini vermek istediği görül- mektedir. Alman Hariciye Nezareti ma. hafilindeki kanaate göre, “son zamanlara kadar muhtelif al lara ayrılmıs olan Avrupa, Bol Şevik tehlikesine karsı mücü icin birleşmişlerdir. le doğrudan doğruya harp halinde olmakla beraber, diğer irçok memleketler gönüllüler il etmek suretiyle Avrupa- Min Sovyetlere karşı mücadele- sine istirak iradesinin bir teza- im kadar Sovyetlerle diplomatik münasebetler tesis *tmemiş olan Portekizin vazi - Yeti ile Fransada, Avrupa tesa- Müdü namına bu harbe istirak £imek hususunda tebellüre baş- Yan hareket, hütün Avrupa - SAy 1 ASONE BEDELİ nın Bolşevizme karşı ayaklan - dığını göstermektedir. En küçük milletlerin bile iş- tirak ettikleri ui harp, bütün ni Avrupanın kür birliği yapmak ermektedir. Bu teşebbüsleri tarafından zayıfla- tılmak ve kırılmak isteniyor. Halbuki bunlar, beyhude gay»! retlerdir. Biz, in Avrupa devletle rinin Sovyetlere karşı tesanli - düne büyük bir gururla şahit oluyoruz. Almanyanın isgali yahut nü- fuz ve tazyik altında bulunan devletlerin daha doğrusu bu sa- yede iktidar mevkiini muhafa - za edebilen hükümetlerin başka türlü hareket etmeleri mümkün değildi Al anın açtığı bu Anfi- Sovyetik Cihadımukaddeste mu vaffak olması için, İngiltere ile Amerikayı kazanması icap etmektedir. Halbuki bugün bu iki devleti, Almanyaya karsı Sovyetlerin yanında mevki al- mış görüyoruz. Mister Cripps ile beraber mü- him bir askeri ve iktisadi heye- ti Moskovaya gönderen İngil - tere hükümetinin ve efkârı u- bu komünist a- İngilizlerin Faaliyeti: A vanaya karşı yapılan siddetli ve devamlı İn- giliz hava taarruzlarına ait son gelen haberler, Sovyet - Alman harbinin İngiltereye hava hâ- kimiyetini kazandırmak üzere olduğunu göstermektedir. Filhakika İngiliz hava kuv- vetleri 17 gündenberi her gün biraz daha artan bir şiddetle Almanyanın garbında ve Fran- sanın şimalindeki sanayi mer- kezlerini, limanları gece ve gündüz bombardıman etmekte - dirler. İngiliz kaynaklarının kanaat- lerine göre; İngiltere hava hâ- kinriyetini bir ay evvel Mansa nakletmiştir. 17 gündenberi de Almanyanın garbına nakletmiş İngiliz | Türk - Yunan Harbi ayal meyal hatırladığım İlk silâhlı çatışma budur. Yedi yasında olduğum icin aklımda yalnız sunlar kalmış: Sokaklarda “İlâve! İlâve!,, diye bağırarak koşuşan gazete satı- ciları... Padisahın orduyi çık türkce “ssker evlâtları #abiyle baslıyan beyannamesi... ISade lisanla yazılan ilk resmi vesika olmak itibarivle tarih, o- nu kaleme alanın İsmini bulup çikarmalıdır. Zira, kendi hesa- bıma söylüyorumi bu üslü ü- zerimde mühim Lir esir yapmıs, belki de beni lisan sadeliğine sevkeden âmillerden biri olmuş bur). Köprübaşıda on paraya kapışılan ilk harp karikatürü! Karşısına dikilip elinde çocuk oyuncağı gibi ipe bağlı bir top arabam tutan minimini efzun neferini soluğu ile “püf! deyin- ce teker meker yuvarliyan iri yarı bir Türk askeri.. Sonra, ık sakallı, nurani cehreli şehit Abdül Ezel Pasa ağzından tür- küler, ştirler, bilâhare fonoğra- fa geçen kahramanca nutuk... Bir kaç coğrafva ismi: Milona geçidi, Tsalya ovası, Yenişehir... Resimler: Haliçteki donanma - nın, direklerine ve iplerine can- bazlar gibi tutunmuş bahriye- Jilerle köprülerden geçişi ve bulunuyor. Bu hâkimiyet saha-| sı pek yakında, bütün Alman - yayı içine alacak surette geniş- Tiyecektir. Yine ayni kaynakların ver - dikleri malümala göre; bugün yalmz ağır bir bombardıman yyaresinin attığı bombalar, evvelce bir tayyare mülrezesi- nin attığı bombaların mecmuu- zırlıktadırlar. cihetten hava hücum - m gündüz yapılması, Al man hücum ve müdafaa tayya- relerinin zayıfladıklarını xö9- termektedir. Bu vaziyet, şüphesiz, Alman- ların hava kuvvetlerinin mü- him bir kısmını, Sovyet cephe- sine nakletmeleriyle kabili i- #ahtır ve İngiliz hava kuvvet - lerinin bu hücumlarını, Alman- ya için tehlikeği bir vaziyet ha- sil edecek demecede şiddetlen- dirmeleri, Sovyetler için en mü- essir bir yardım olacaktır. Almanya - Fransa: ovyet » Alman harbi, vu- kuundan evvel dünya ef- kârı umumiyesini birinci dere - <ede alâkadar eden askeri ve siyasi bütün diğer hâdiseleri ü- cüncü plânda bırakmıştır. Ef kâr, umumiye, Suriyede, Sol- Tum cephesinde, Habeşistanda cereyan etmekte olan harplerle ve Alman - Fransiz işbirliği ile, hattâ Amerika yardım, meş gul ve adar olmamaktadır. Almanyanın Vichy hüküme - tinden işgal masrafını altın ve- istediği hakkındaki haber, - doğ- Tu ise » Almanyanın altına ihti- yacı olduğumu, yahut işbirliği sahasında henüz. kâfi derecede İaaliyete gecmiyen, İngiltereye ilânı harp edip Simali Afrika limanlarından, Dakar ve Ka- zablanka üslerinden Almanyayı henüz istifade ettirmiyen Vichy hükümetini tazvik etmek İste - diğini göstermektedir. Fransız altınlarının mühüm bir kısmının o Amerikada ve Martinik adasında bulunması ve Amerika hükümetinin bu al. tınların kendi haberi ve müsna- desi olmaksızın bu adadan çık - masına müsaade. etmiyeceğini sarahaten beyan eylemesi ve Fransanın günde 400 milyon ö- demek mecburiyetinde bulun - ması dolayısiyle, Vichy hükü - metinin bu yeni Alman talebi - ni isafı mümkün görülmemek - Londra kaynaklarma göre, Almanyanın bu yeni talebi, en basta Amiral Darlan olduğu halde Alman - Fransız işbirliği- ne hararetle taraftar olanların (Arkası 4 üncüde! Marmaraya, fistiki makam acı- lışı... Bir odada Prens Konstan- tin'in içmeğe vakit bulamadan bırakıp kactığı şarap şişesiyle yarı dolu kadehi... Daha sonra top, torba ve yelpaze sakallı pa- $aların fotoğrafları: Gazi Os- man Paşa, Etem Paşa, Serasker Rıza Paşa. z fena haberler de ver: Mü- tareke ile müsalâha ara- sında lüzumsuzca bekletilen ör- dumuzda dizanteri yüzünden, harpten fazla verdiğimiz zayi- at... Büyük devletlerin emriyle muzaffer ordumuzun o Atinava Rirmeden yolda durdurulması ve galebenin bir mağlübiyet ka- dar zararlı olması... En sonun- da derin bir süküt ve Yıldızda açlan “Eytam ve eramili askeri- ye,, menfaatine sergi, piyango, bin altınlık büyük ikramiye ile avunma,.. NETİCE: Bir zaferin hiçe indirilmesi ve bir ayıp imiş gibi örtbas e- dilmesit > Amerika Harbi yi iraz daha vuzuhla hatırım- P da kalan ikinci harp (Ya- rabbi, bunu şimdi bilen, düşü- men, lâfını etmeğe tenezzül eden kaldı mı!) Amerika ile İspanya arasındaki savaştır. Sonradan öğrendiklerimden hic bir şev ilâve etmeden, © Zamanki ma- lümatıma göre yazıyorum; bas” langicta herkesin kanaati İs - Je olmuştu. Diyorlardı ki: — İspanyol filosu, üzerine çelik kaplanmış ahşap gemiler- den mürekkeptir, halbuki A- merikalıların muharebe gemile- ri arasında bir kısmı tamamiy- Te çelikten yapılmş, sağlam sey- lerdir. Tahtadan olanlar bun- Yarın top ateşine dayânamaz!. Ahsap filo? Bu mesele kac seneliktir? Tabiidir ki ben he- nüz Zaro ağa değilim; ellisini bir, nihayet iki sene ancak gec- mis olmak itibariyle bahsetti- ğim tuhaf hikâye varım asır- dan daha az bir zamana ittir. Hele kitaba müracaat edelim: İşte, bu harp 1898 de, yâni do- kuz yaşmda bulunduğum sırada kopmuş; sadece kırk iki buçuk senelik vaka: Kırk iki sene evvel, demek ki üstlerine, incecik çelik örütler gecirilmiş, cocük oyuncağı tahta muharebe gemileri mevcutmu$. Bugünkü terakkive bakarak in- sanın inanmiyacağı geliyor. Fa- kat şu ciheti bilmek lâzım: buharlı harp gemisi de pek eski bir tarihe ait değildir: 1844 se- TAN Yazan: Refik Halid nesinde tssmmüm edebilmiştir. Bundan önce, taş devrinden baş Uyarak yüz sene evveline gelin- ciye kadar gemiler kürek ve yel kenle işliyen ahşap sefineler - den ibaretti ve bunların üzeri- ne zırh geçiremk fikri de Kırım muharobesinden önce kimsenin aklından gecmemisti. Denize in- dirilen birinci zırhlı 5700 tonluk a ve on mil süratle gidebilir” li! Tamamiyle demirden ve çe - İikten yapılmış ilk harp gemisi Retvutable adındaki İngiliz zirh lısıdır. 1872 de kızağa konmus- tu; 68 senelik bir mesele... An- Jaşılıyor ki İspanya devleti bü terakkiye uyamamış, filosuna, Amerika ile harbe girdiği sene- ye kadar, yâni 26 yıl geri bi- rakmıştı. Benim © yasta harp gemisi hakkındaki fikrim misafir oda- larından birinin. duvarına asılı resimden aldığım intibadan iba retti, Altında (Mes'udiye Firka- teyni hümayunu) yazılı bu re- sim hâlâ gözümün. önündedir; hattâ yalnız resim değil; resmi yapan zatin da İsmi... İşte aynen okuyorum: “Gümrük ketebesin den Mehmet Rasim kullarının çire destü meharetidir... ** esme gelince: O (Mes'udi- ye), tek bacalı, üc direkli, yelkenleri arkadan vuran rüz- gârlâ şişmiş, fakat dumanı ile bayrağı, yakışıklı dursun diye geriye doğru uzatmıs, ber ta- rafından ipler, halatlar sarkan #imsiyah boyalı, mehabetsiz bir gemi idi. Mehabet dala ziyade kangal kangal dumanında, gü- zellik köpüklü denizinde, bir de yanlarında asıl beyaz tahlisiye kayıklarında idi. Topları nere- sinde idi? Galiba, bunların val- nız basları, bordalarında acılmış kapaklı deliklerden görülebili - yordu. Simdiki adalar ve Yalo- hattım yapan Suvat, buna ran korkunc bir harp sefi- pesi, tam mânasivle bir “ejderi bahri, savılabilirdi. Resimdeki (Mes'udiye) ler - den ibaret İspanva filosu ye- nildi; eski İmparatorluğun A- merika kıtasındaki son müstem lekeleri de elinden gitti. Ben ü- züldüm. Üzülmemin sebepleri LOKMAN rı da ilk günlerde birdenbire ta- hammül edemezler de, sıcak de- niz suyunda banvo yapmıya baş- ladıktan bir müddet sonra de- Diz suyunun soğuğuna da taham- mül ederler... Onun icin, bir de #eak deniz suyu ile banyo yap» mak vardır... Sıcak deniz suyu ile banyo, is- terseniz evde de yapılabilir. De- niz suyunu eve kadar geti; ce... Fakat 'hu mevsimde, bir plâj işletenlerle uyusarak bon” yoyu oraya götürmek, deniz sı yunu orada ısıttırmak, suyun içi- De de plâjda girmek elbette da- ha keyifli olur. Soğuk denir suyuna hiç ta - bammül edemiyenler, içinde ban yo yapacakları deniz suyunu 33 dereceden 38 dereceye, hattâ 40 derecey kadar isittırırlar. Fakat banyo suyu pek sıcak olursa ba“ sin Üzrine soğük suya batırılmış ARE ÖĞÜTLERİK SICAK DENİZ SUYU panyanın çarçabuk venileceği| O Bazıları, denizi! inerkezindeydi. Nitiin de ÖY-| yi tahammül elemeler Bazlar şunlardı: Evvelâ, bu devletin Kralı kısa pantalonlu, fiyongo boyunbağlı, kolalanmış yayvan yakalıklı bir çocuktu... Sa: yen, bizim Direklerasasi tiy: rolarında son perde kapanın halk dışarıya çıkarken muzika gayet oynak, yarı alafranga, ya- rı şarkkâri bir hava calardı; bu, rivayete göre İspanyol marşı idi. Sempatimi İspanyollara sev keden o iki âmile karşı Ameri- ka hakkında gayet mühim bir antipati sebebi de mevcuttu; Eski dünyada yasayan, eski dün yalı bir çocuk olduğumdan do- layı benim dünyamın, türedi, sonradan görme bir dünyaya ye nilmesi ağırıma gitmişti! Küçük yaştan kalan husumet ler bazan pek köklü oluyor. Hâlâ, vüreğimin bir köşesinde Amerika bahsi gecince bir cü- cenin delişmen bir pehlivana karşı duyduğu isvanı hissede- rim. Yaş ve bilgi o duyguyu hir türlü körleştiremedi!. İngiliz - Boer Harbi unun bir ismi de Transval harbidir. Düsününce zih nimde iki cehre belirivor: Bi- rincisi Cenubi Afrika Cümhur reisi Kruger'in, sakallılar mem- lektinde vasadığım halde biç kimseninkine o benzetemediğim bembeyaz bir yumakla örtülü bambaska, yarı şempanze, fa- kat iradeli yüzü. Bu sakal yal- nız çenenin ak kısmını ve ya- naklar baric, sadece çene kemik lerini örtmekte idi: hic de va” kaıklı değildi. Öteki cehre Ge- neral Kitehner'inkidir: o Gavet süslü, şeritler, kordonlar, ni- şanlar, apoletlerle göz kamastı- ran bir üniforma; güzel taran- miş bir saç, çatık, gür kaşlar ve aşağı sarkık pos bıyıklı ve mü- cellâ trash bir yüz! Ben, neticede İngiliz galebe- sini tebrike kosan Edebiyatı ce- dide erkânına rağmen ve henüz on Yaşında bulunmama bakmı- varak Boer'lere taraftarım; his sediyorum ki işin içinde bir #asb, bir servet hırs, doymak bilmiyen bir accözlülük var. Hemi Boer ismi daha hosuma gi- divor, pek âhenkli geliyordu. O zaman bu ismin, sonundaki “er, dolayisiyle pek mükemmel ED 20) gi 7 wattırırlar, Sonra, deniz suyu” nun harareti hergün yavaş ş azaltarak nihayet 28 derece ndirirler... O dereceye inin” ce ve rahatsızlık o duymazlarsa, artık deniz suyunun tabii hara” retine de tahammül edebilirler. Böyle sıcak deniz banyosunda, çocuklar 10, 15 dakika du rabilirler. Çocuk olmuyanlar 30, 40 dakikaya kadar... V Soğuk deniz hanyosuna hiç ta- hammül edemeyip de, yalnız se cak deniz suyu ile banyo yapmak istiyenler, kaç gin devam edebi" lirler... Bu da herkesin yasma, haline göre değisir. Önceden gün tayin etmek mümkün değildir. Yine, rahatsızlık verinciye ka - dar... Sıcak deniz banyosunun vere ceği rahatsızlıklar da hep, uyku» suzluk, uykuda siçramalar, dönmesi, yürek çarpıntısı, iştah- sızlık, akşam ateşin artması, ba- zılarının cildi üzerinde tahriş €- bir bez koymayı unutmamalıdır. | serleri.... Soğuk deniz suyuna yalnız ilk banyolarda tahammül edemi- venlerde, banyoya O konulacak deniz suyunu ilkin 22 derecede Bunlar belirines. sreak deniz banyosunu da hemen kesmek lâ- zımdır. Hiç olmazsa hir kac gün vazsecilerek tekrar haslamılar Rus - Japon Harhi ee a eli Haftanın Musahabesi Çocukluğumun Harpleri Türk-Yunan, Ispanya - Amerika, Ingiltere « Transval, Rus - Japon Ve Italya - Habeşistan Çarpışmaları Hakkında “Çocukluk Hatıraları, bir türkçe soyadı olabileceğini, E bittabi, bilemiyeceğim halde... Simdi onu “Boyer, e çevirdin mi cidden telâffuzu güzel, mâ“ nası da mahviyetli, tam Öz türkçe bir İsim! Bu erler kahramanca çarpı” sarak, üç senede, zücbelâ venil- | KİX diler. Hattâ hatırımda bir sey daha kalmış: Mağlübiyetten son ra zavallı sakalı acayip Kruger Avrupayı dolaşmış, büyük dev- letlerin kapısını çalarak adalet|” ve insaf dilemişti. Vilhem, Ni- kola, Fransa Cümhurreisi, zer- re kadar merhamet duymamış lar; bilâkis, cam arkasından baş larını sallıyarak “inâyet olal,, demişlerdi. Bu muameleden u- facık yüreğime Avrupaya karsı ilk siyasi kin ve ilk ümitsizlik düşmüştü. İnutamadığım bir şehir is- mi hâlâ kulaklarımda : (Vay - Hay - Vav). Türkçe üç mükemmel “nidâ, İ lerini, buhranlarını, inkılâplarım Hâdiselere Bakış Yazan: Sabiha SERTEL kâmül seyrinde her şeyin değişmekte olduğunu gö- rürüz. Her şey zamun ve mekân içinde mütemadiyen bir halden öteki hale geçer. Hâdiselerin bu değişme seyrini, muayyen ve ©s- ki ölçülerle ölçersek realiteyi izah edemeyiz. Eşyayı mücerret ka - bul eden ve değişmez sanan me- tafizik düşünce, hareketin dur- mıyan Process'ini ve hâdisenin iç münasebetlerini aksettirmez. Ihkişaf bizatihi mevcut ziddi- yetlerden doğar. Demokrasi ni - zamiyle sosyalizm nizamı birbi - rine zıttırlar. Fakat inkişafın sey- rinde bu zıtlarm çarpışması, bir için yerleşmesi, inkişafın ye ini İfade eder ik düşünce ik gibi, Eclecti düşünce ile de izah edemeyiz Eeleetisism O milcerret safhalar keyfi olarak seçer, bir hâdisey! bir kül olarak heyeti mecmua * siyle ve hakikatte mevcut olar e sakınılınası müm kün olmıyan münasebetleri ve in i yle birlikte kavramaz Bunları bir kül halinde alacağ yerde, bir taraflı bir görüşle mik cerret şekilleri, cezaları, ve saf haları mübalâga ederek ulır. (Av rüpanın siyasi tarihini, iktısad içtimai tekâmülünü, mücadele kenara bırakıp bugünkü münfe- rit ve mücerret harp zerinde mutlak hükü düşünce gibi). Hâdiseleri kavramak için mü - him âmilin ayırt edilmesi, ni zamanda hâdiselerin öne sürdü » gü safhalara dahi ehemmiyet ve- rilmesi zaruri olmakla beraber, b immeoği başka hüdisenin bir kül olarak gözönünden kaçırılmaması lâzımdır. Fikirler, hâdisenin mub telif safhalarının birbirleriyle 0- dan terekküp eden bu tuhaf ses- li şehir, galiba İneiliz iszali al- tında ve Kore yarım adası ker- sısında bir Çin memleketiydi; harp haberleri ekseriya oradan bir cağda bulunduğum cihetle, o şehrin hecelerini sirasiyle a- larak cümleler tertip ederdim! “Vay benim köse sakalım!”, “Hay gidi yaramaz hay!” ve e- debivat ısı da olduğum - dan - keşki üçüncü hece, tekrar “vay,, yerine, “eyvah,, olsaydı da Makberden: Eyvah, ne yer, ne yâr kaldı? Gönlüm dolu ahü zar kaldı! beytini okusaydım... Hoş, “ey- vah,, a bedel “vahu,, da müna- sebet alırdı. İlle “vah, vah, Moskof bakımmdan vaziyete da ha uygun düşerdi. Hatırladığım diğer has isim- ler şunlardır: Portartür, Muk-| ten, Vladivostok, rumcava ben- ziyen oNazarzâki ve Harbin... Bu $on kelime “harb,, e de pek yakışırdı; bir de Gusima boğazı vardı. -Lezzetle, memnuniyetle pek uzaktan seyrettiğim bu mu- harebenin iki mühim çehresi i- yice zihnimdedir: Japon Ami- rali Togo; çekik gözlü, kırcıl ve seyrek sakallı, zekâsını belli et- miyen durgun, donuk yüzlü bir uzak $ark tipi... Arkasında ta- sıdığı garp tarzındaki bahriye üniforması içinde, entarili olma” dığına çok kederleniyormuş ve yalnız onu düşünüyormuş gibi mahzun bir halde! Öbürü Rus Generali Kurupatkin... İnsan, ilk bakışta bunu Çar Nikolanın kardesi 1; ayni sakal, av- ni bakış, ayni duruş ve daha mü himmi, ayni idaresizlik! O Muk- den'de bozuldu; Abdülhamidin müsaadesiyle Karadenizden çı kan Rus filosunu da Togo, Gu- şima'da denize gömdü; O asrın &€n mühim, modern, muazzam harbi bu suretle bir senede hi- tama ermiş oluyordu. **# . z daha unutuyordum Türk - Yunan harbi sira- sında bir de İtalya ile Habeş a- rasında muharebe çıkmıştı, Fa- kat kimse bununla meşgul ol- mağa vekit ış, Mene- Hik, istilâcıları Aduva'da kılıçtar Reçirerek meseleyi çarcabuk balletmişti. Bu Süvaştar da kalan sadece Menel tün dinlediğim masallardaki kor kunç tiplerden daha ürkütücü olan - basında üc katlı garip tak ke, elinde pala, sırtmda maşlah. gözlerine gayya kuyusunun de-|$ rinliği ve loşluğu sinmiş - res- midir. Fakat bu korkumu kim- seye sezdirmemistim; zira, Öğ renirlerse yaramazlıkta pek İle- ri gittiğim vakit, artık üzerim- de tesiri azalmış ge örer ve “çarşamba karısı. veri — Menelik geliyor! Diyebilirler ve ödümü kopa- rabilirlerdi. Şimdi daha iyi anlıyorum ki çocukluğumun barpleri hakikaten çocukça harpler: mis? cepheden görüştür. lan münasebetlerini hakikatte ol- duğu gihi ilade etmeli ve €sas nddiyetler üzerinde durmalıdır. Aksi takdirde hâdiseleri kavra : mak mümkün değildir. Hâdise « lerin mücerret safhalarını ayırıp tetkik etmekle beraber, realiteyi mürekkepliği içinde araştırdığı mız zamandır ki, realiteyi en sa dık bir şekilde aksettirebiliriz Hakiki vaziyeti, heyeti mecmua: siyle, zıddiyetleriyle ve mtlanr birleşmesiyle aksettiren müşah » has hakikati ancak böyle bir tet kikle bulabi Mücerret hakikat yoktur, ha « kikat “Concret,, müyahhastır, Ye ni bir adam mücerret delillerk iktifa ederse, tarihi inkişaf sey rinde meydana çıkan müşahhas meseleleri izah edemez. Mevze beyan etmek istersek, dimağı « İ hâdisenin müşahhas şartlarını, bü tün mürekkepliğini ve münase « betlerini aksettirmeli ve bu hâ : disenin inkişafındaki umumi ka aunları izah edebilmeliyiz. Bum yapamazsak, hâdiseleri metafi zik, Eeletic veya sofestailik' izah etmiş oluruz . Sofestailik mevcut inkişaf pro. dan verir. Opportunist'lerin rca litedeki kanunları ilim ölçüleriyl halledemedikleri zaman sapdık ları yol bu sofestailiktir. İlmi sul, muayyen bir içtimai hâdise nin inkişafı seyrinde muhteli cephelerden tetkikini ister, So fist şamil bir tetkike girişecel yerde, ancak bazı şartlar altınd. doğru olan bir kaziyeyi ele ali en mlhim noktayı, bilhassa kazi yenin eskiden tâbi olduğu şart İara göre doğru olduğunu, faka az zaman sonra bu şartların de Ziştiğini, muhitin ve şartların de gişmesiyle' her şeyin cezri bir si rette değiştiğini düşünmez. (Bu gün Türk mafbuatında yapıla eski ve yeni mükaşası gibi, Her inkılâpçıdırlar, hem de eskini müdafaasını yaparlar.) Her devirde bütün Sofistleri usulü esas İtibariyle birbirin benzemiyen vâkmlara ait misal İleri almak, ve bakikatleri tah rif ederek göstermektir, Hâdise lere bu gözle bakış, Opportunis bir güzellikle, realiteyi istedikler Hâdiseler Hakikatte birbirleriyle olan mü nasebetleri içinde (bugünkü har bin cemiyetlerin bünyelerindek buhranlar ve tekâmül seyriyle © lan münasebetleri icinde tetkik i) zıddiyetlerin çarpışması V yerleşmesi kanununa uyarak m* şahhas bir şekilde tetkik ederse hakikate varırız. Hâdiseler Abs tret izahlarla, mücerret telâkki lerle, izah edilirse Opportunis lerin yegâne usulü olan sofest likle izah edilmiş olur. Maarif Vekili Dün İstanbula Geldi Maarif Vekili Hasen Ali Yüce dün sabahki trenle bazı husust leriyle mesgul olmak üzere I5 tanbula gelmistir. zili iz 2 ÜNİ bk İĞ N Ee izinin dk a e nd ii sün dd aa inen kik ii ki Mi dei adl e nk ii İk e airlines İM ii dd çil mii

Bu sayıdan diğer sayfalar: