15 Kasım 1935 Tarihli Türk Dili Gazetesi Sayfa 3

15 Kasım 1935 tarihli Türk Dili Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

|— Türkdilinin Hikâyesi YAZAN: Guy de Mouppossant Korl benim bu halimden Meraklanmış olmalı ki: — Bu gün epayce bir şey. ler vuramazsak çok — yazık, dedi, hem birde sen nezle Olursun işimiz tamam. Ateş Yaka'ım bari, Ve rehbere biraz Baz kesmesini söyledi. Kulübenin tepesinde du- Man için küçük bir delik bırakılmıştı. Yakılan sazlar- dan kızıl bir alev yükselin: te buz dıvarların aleve ya kın kısımları erimeğe başla- dı. kuru Korl dışarıya çıkmış beni Şağırıyordu. Dışarıya çıkın- ta hayretten dona kaldım Mahrut şeklindeki kulübe Mmiz, bu donmuş bataklığın Ortasında, ağzından ateşler taçan elmas bir. ejderhayı andırıyordu. Fakat birden başımızın Üzerinde feryuda, — çığlığa benzer kuş sesleri işidilme- ğe başladı. Yaktığımız ateş Vahşi kuşları uyandırmıştı Daha şafak — sökmeden, karanlıklar içinde sahipleri &irünmiyen yaklaşan, uzak ılıııı bu feryatlar, hayatın bu ilk şikâyetleri kadar ba- ha hiçbir. şey tesir elme di Şafukın bu tmatinde bu uzaklaşan — fer yatlar sanki mevcudatın ta içinden gelen birer “Ah,dı. Korl: — Ateş söndür dedi. İşte tafak sökülüyor. Hakikaten sema yavaş Yavaş soluyordu Gökte şerit halinde ördek sürüleri sür âtle akıp uzaklaşıyor'ar Bu alaca karan'ıkta bir Aydınlık - Bir si âh sesi. Korl ateşe başladı. Köp eklerin ikisi de ok gibi yer lerinden fırladı'ar. Sazların arasınâa gizlene Tek üstümüzden geçen ör- dek sürülerine kâh — Korl kâh ben mütemadiyen ateş ediyoruz. Pierrot ve Plong- ton gözleri henüz kapan Mamış kanlı ördekleri bize getiriyorlar. Artık ortalık epeyce ağar- Mıştı. Temiz, saf, lekesiz bir mzm Alev Kamçıları ee ULUSAL R! BiiNdi "Nuııoı Yollar . Yine o bitmez tükenmez Sarı tozlu şeritler, Bazan, sık ağaçlıklar ara- Tinla ve bazan ensiz. dağ: Steklerinde uzanan, bir - te- Bede nihayete ermiş gibi Rözükürken oraya varıldığı Zaman daha bir okadar uza- laşan yollar . Anadolunun ıstız. yerlerinde onlar iki * « dondurucu ' Bir Avcının Pefterinden Uç Yaprak... ÇEVİREN: Müştak Baykal günün başlangıcı.. Güneş vadinin obir ucun dan ilk hüzmelerile Aartık gitme zamanı geldiğini ha- tırlatıyor. Tam bu sırada boyunları ilerde, kanadları gergin iki ördek süratle ba- şımızın üzerinden — süzülüp geçtiler. Hemen ateş et tim, Bir danesi tam ayakları- mın dibine düştü —Üzerim- de, boşlukta bir çığlık işi dildi Bunu keşkin, yürükler paralayıcı bir ikinci ve üç” üncü feryat takıp etti. Ya hnız kalan zavallı hayvan acı acı seşlerle, elimde tut tuğum eşine bakarak müte- madiyen başımızın üzerinde dolaşıyordu. Korl, diz. çökmüş, ateş vaziyetinde gözü ördekte biraz daha yaklaşmasını be kliyor.. — Dişisini öldürdük. tık erkeği gitmez. Diyor- du, Hakikaten hayvancık ay- rılmıyordu. — Mütemadiyen dönüyor ve acaip acıklı se- sler çıkarıyordu. Ah! İztirabın bu kalbi parçalıyan dayanılmaz fer yadı Vakit vakit Korlun attığı saçmaların tehdidinden kur- tulmak için yalınız. garip yoluna devam etmeğe ka- rar vermiş gibi görünüyor. Fakat sonra tekrar dönüyor dişisini aramağa geliyordu Korl: — Biırak alçalsın, dedi. O, tehlikeden bihaber öl- dürdüğümün aşkile — çılgın gibi döne döne yaklaşıyor- du Korl ateş etti. — Siyah bir elsmin çırpınarak — düş- | tüğünü gördüm. Sazlar için- | | de bu hazin sukuttan tevellit bir hışırtı. Plerrot gitti, getirdi. Onu da aynı sorbaya, he nüz soğumamış olan dişi- sinin yanına koydum, ve o gün Parsa döndüm - SON OMAN: | ©se BÖLÜM kişi idiler.. Ankaralı arabacı Bekir.. Bir de kendisi.. Akşam; güneş yine bir dağ eteğine sak'anacağı zamana kadar bu sarı toz'u şeritler de, iki yağız beygir, bu dört tekerleği sürükliyecekti. Ankaranın taşına bak Gözlerimin yaşına bak Düşman bize esir oldu Şu Allâhın işine bak. Pek şanlıyiz, | —< TÜRKDİLİ — İkinci Teşrin 18 S | «“Ulus» un dil yazılarından DEFİ-MÜDAFAA deli, dâfi, müdafas, müdafi> sözlerinin « etimcioji, morfoloji ve fonotik bakım.ndan analizi, DEFi Kelimenin etimolojik şekli: T- küün x ) (ed H ef - iğ) (1) ed; Kök olarak bura: da “kuvvet, hareket, urmak | atmak, uzaklaşmak, anlam: gelir. (2) ef: |.- F), ektir; (k, &: h gibi| manayı tamamlar ve tayin eder. Ed -- ef — def: Kökün, işaret ettiğimiz manalarını tamam'ayan ve tayin eden bir söz unsurudur. Bu unsurun başka şekil- leri de vardır: 1 — Döğ (4-mel — darb N — Döv (--eç'—havan I — Dib (-bek) - havan VI — Tav enerji V — Teğ (--mek, — ta- arruz etmek VI — Teb (-ke) — vi kelemek, vurmak, çırpmak VU — Teb (4-iyelen) — tepinmek vılı - tekme IX — Teb ( — iye iterek çekilmek Teb tep (41) — X — Teb (-in) — tep- mek Bu misallerde görüldüğü üzere d, t, aynı kategori- | den aolup birbirlerinin yeri- ni tuttukları gibi; (b, p, £, m, v) konsonları da aynı kategoridendirler ve birbir- lerinin yerini tutarlar. (3)iğ: Ru son ek, def söz unsurunun başlı başına ifadeye yarar, ona isim şeklini verir. Bir kelime (def-Jet) |defol), |def-et- mek|) şekillerinde görüldüğü gibi, sadece, döğ, döv, dib, teb unsurlarını nasıl — kulla- nıyorsak öylece kullonırız Yalnız def sözünün vokal değişmesile başka bir şekli an'amını yarak kelime anlamını, bir | süje veya obje ile alâkalan | dırırız; yani: Daf —- iğ — dafıiğ — da- fi; atıcı, uzaklaştırıcı anla mına ge'ir. Not: Arapçeda |defi| ke lümesi, |defiğ| şeklinde “me n etmek, ita etmek, |'| ve *galmak, kakıvermek, — (“'| anlamlarına olarak alınmış tir MÜDAFAA Kelimenin etimolojik şekli: () (2) (3) (4) — Senin sesin ne güözel miş Bekir ağa.. — Güzeldir. zahir. Ben — Farkında değilim Be kir ağa, Viliyorum. Uyumuştun. Konağa daha iki saatlik yo- lamuz vardı. Seni uyandır mak İstemedim Yo! beni çok hırpala | dı. Hele o hanlar yok mu?. Ben bütün gün yolda kal. mağa raziyim. — Eyi ama bizim evlât lar dert anlamazlar ki. On- ları Hlnlegıdlrmıınk sonra | olan |def) a, liğ) ekini ko- | *eesece dünakşam da söyledim ama 1 sen dinlemedin. | lem--üd—af — ağ| D () em: Köktür; “derman, kuvvet, çare. ihtimam, — iti Dma, menetme, sahip, anla | mlarını gösterir. D Çerüd: |-Hd) burada kk. tir; yapıcı yaptırıcı anlamı | nadır, 1 — Kamusu Türki H Türk Dili «Türk- men İehçeşsi JI — Kamsısu Türki V — Radlof iüğali uKırgiz lehçesiv V — Orhon kilabeleri VE, V, VİL, IX, X, - Pekarski: Yakul - Dili Lü ğati PJ Ahleri Kebir P*) Tercüman ül iâğali (3) af: Burada panse ve- ya şahsı gösterir; yani em- | AHüd) sözünün anlamlarını haiz o'an şey veya şahıstır. (4) ağ: ( -Hğ', ektir. Obje ve süjeyi tayin ve ifadeye yarar O halde: Em $ üd S- af - ağ - müdafağ: Kuvvet, ihtimam | itina menetme, sahip olma anlamlarının ifadesidir veya hut bu manaları haiz olan kişinin vasfıdır. MÜDAFi Bu ikirci anlamı NI sonda esastır. Fakat müdafan sö- zünde kökten ge'en esaz an- lam “himaye etmek, koru mak, mania, teşkil etmek, sahiplik setmek, — anlamları- dir. Netekim “menetmek, bendetmek, anlamına olan matamak (3| ve “manla, manasına olan matavuk (3) ve “beklemek, (4), “gözet mek, |5), “gözlemek, |(5), “tarassut etmek, (|7| anlam: | larına olan ummak; ve “ku. vetlenmek, anlamına olan muğutah (8| sözlerinin hep- sinde |v.-Hm| kökünün esas anlamlarından “menetmek, mania beklemek gözetmek, himaye, muhafaza, sahiplik v.s., manaları görülmekte- dır. Bu saydığımız kelimele- rin etimolojik şekillerini alt alta yazarak küçük bir tab lo halinde görelim; Müdafı üd-haf-hağ; Matamal -atA-amak| | Matavuk —| Aat-bavr-kuk) | Ummal! m—-uğu-um-hak| Muğut: Suğ-but-kağ (0 Yercümau -ül Lügat (2) Kamusu Türki (3) Radlof 1V « Kazan leh- çesi» (4) Türk Diliz. Kamusu Türki (5) Kamusu Türki (6) Türk Dili (7) Babus (8) Pekarski: Yakul Lü- gati Görülüyor ki, bütün bu | kelimelerin kuruluşu bır ol duğu gibi, hepsine de kök |anlamı mevcuttur: küçük bir vokal değişimi ile | (müdafiğ) şeklinde kullan'rız Birinci kelimenin sonundaki cinin (ğ) si kaldırılarak onun vokali olan |i) yi hafifçe u- zatmakla iktifa olunur. Görülüyor ki |müdafaa| | ve (|müdafi| kellmeleri, Türk çede aynı bünyededir. Birin cisi panseyi, ikincisi o pan seye sahip olanı ifade için I kullanılır Kelime, Arapçada müda faa şeklinde: “(İ) zor ile öte salmak, [kılıveımek. defetmek, |1| | JJ dayanma, sahip çıkma 2) anlamlarına ve müdafiğ | şekli de: * (0) defedici (I| ve (11) dayanan |2),, anlamlarına almmıştır. Arapçada, defiğ ve müdafaa sözleri bir kök ten farzolunmuştur. Türkçe- de bu kelimerin kökleri gö- | rüldüğüu gibi, bir değildir. “Salmak, anlamları Def unsurunda: kakmak, atmak,, temelli yolda k değ:l mi? Çakır!. Çakır; söylenilen şeyi an- lamış olmalı ki - kulaklarını öne arkaya oynattı. Bir iki defa aksırdı. Son; yürüyen — eşinin gerdanını ısırdı. Fakat bu neşe pek az de vam etti. Arabacı Bekirin sırtlarında — şaklıyan kam çısı onları tekrar, o bitmez tükenmez sarı tozlu şeritlerin | ucuna doğru fırlattı. | Not: Görüldü ki “b, “m, kategorisindendir, yani bun- bi , lar biribirinin yerine kaim uzatma rolü yapan (ğ| yeri- | ne (a| konulmaktadır. İkin- | başlıyan şu kelime'ere baka olurlar Yakutçada (9) |b| ile hım: |m b) üdüğ — kavrama, dikkat. (m-b| üdüğleğ —dört gözle | beklemek, kavramak, dikkat İ etmek. (m b) ütey—çevrilmiş yer divar; öyle kapatılmış ve ki Titlenmiş olmak ki hiç bir ara kalmasın. (m-b| üteydeğ— etrafı çev- rilmiş olan. (e bi üter— tatmin etmek yardım etmek, yenmek, Kö kü |v.-m b) olan bu keli- melerin hepsinde, 'müdafaa, kelimesindeki esasi mana mevcuttur. (Bu kelimelerle kökçe a lâkalı olan “defa, ümit, im dat. medet, kelimelerinin analizini yarın yazacağız.| (9) Pnhlıkl Yıhl Lügati | | Ucu göge kaynamış gibi görü nen korkunç dağlarda çam- ların üzerine inmiş — beyaz bulut yığınları vardı. Sarı tozlu — şeritler; şimdi , yanında | kirli kurşuni bir renk almış- tı. Arabanın perdelerini kam- çılıyan rüzgâr ince yağmur damlalarını içeriye düşürüyor. du. Anadolunun bu kuş uç maz yerlerinde akşam olmak üzere idi. Bekir; yeni bir konağa | yetişebilmek için beygirleri Gııne'ırlık görünmlyoıdu. mütemadiyen kamçılıyordu Gök yüzünde birbirini kova — Haydi evlâtlar, göreyim Zecri Tedbirler. (Baştarafı birinci sayfada) larının elbirliği ve davaya bağlı'ıktaki samimiyeti — ile ortadan kalkacaktır. Dost bir devlete — karşı böyle kararlar almağa mec- bur oluşumuzun, bizi mem- nun eden bir. hâdise olma : dığıDı. söylemeliyiz. Fakat v-zife ve teahhüdlerimiz bi- ze harba ya diım etmemeği emretmektedir. Bundan baş: ka bayle tedbirler alınması | nn yalnız Habeş vakaşına ve İtalyaya hasro'unmıyaca ğına kanaatimiz vardır. P- zim için, Kamulaya, zecrl tedbirler kararının kaldırıl: masını mümkün olduğu ka: dar çabuk teklif edebilmek en büyük vicdan bazzı ola- caktir. Bu münasebetle İngiliz kamoyunun milletler cemi- yeti ideolojisini değerlendir mek ne kadar ehemiyetli | ise, boyuna yeni tedbirler arıyarak, ve dostça tavas sutlarda bulunarak, — barış davasını cebir. ve zordan gayri imkânlarla halletmek - ten yorulmıyan Fransanın gayretlerini de takdirle an- mak doğru o'ur Bu fırsatla bir noktaya tenmas etmek istiyoruz: Dış İş'er Bakanımız Türkiyenin | bölünmez ve 'parçalanmaz sulh prensipine — kanaatini fırsat buldukça izah etmiş | tir, Bu sulhü korumak - için Milletler Cemiyeti paktının ehemmiyeti bir defa daha görünmekle beraber cemiyet paktının — çerçivesi — içinde, rejyonal paktların — hususi değeri de her hâd'sede ye niden meydana çıkıyor. Bal- | kan paktı. bunların en eyi örneklerindendir. — Bir merkezi Avrupa, bir şark paktının da çoktanberi ileri sürülmekte olduğunu bili yoruz. Hangisi daha kolay ve çabuk gerçekleşebilirse, evelâ ondan başlamak, da- ha güç görünenlerin hafif. leşmesine yardım edecektir. Son vakalar, eskiden — çok bahsolunan, şimdi — pek az münakaşa olunan bir bölge paktının ehemmiyetini gös- termiştir: Akdeniz misakını batırlatmak istiyoruz Eski dünyayı bağlamıya bu büyük gölün kıyı - devletle. ri arasında esaslı bir güven- f lik kurmak, Ayvrupada ve | her tarafta bölgelik anlaş malara yardım edecektir. | Son söz olarak, bulanık havaya bir gün evel, barış ,' aydınlığı ve sükün gelmesi: | »i diliyelim. F. R. Atay ——— ——— rız. Öyle | hyaniri siyah bulutlar vardı. sizi, deecece... Sonra rüzgâr gibi ıslık ça: lan bir meşin sesi daha. (Belkis) kürküne sarılmış arabanın bir köşesine büzü lerek dağların vahşi sükütu - nu yırtan bu naraları ürpe- rerek dinliyordu. Kalbi gö üsünü delecek kadar büyük bir kuvvetle çarpıyordu. E- Tini göğsüne bastırdı. Göz- lerini kapadı, biraz uyumak istedi. Fakat — uyuyamadı. Korkunç hayâller onu ko valıyor gibi idi. > BİTMEDİ -- A

Bu sayıdan diğer sayfalar: