23 Kasım 1935 Tarihli Türk Dili Gazetesi Sayfa 3

23 Kasım 1935 tarihli Türk Dili Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İkinci Teşrin 23 ——— —— —— ——— —— — *Ulus» un dil yazılarından Her - Eğer - Geri dher, eğer - ger, eidıçiâcî» sözlerinin etimala. ji. motfoloji, fornatik bakımından analizi Ker | Kelimenin elimlojik şekli: Dp zj Jeh 4 erl (1) Eh: Köktür. Burada Manası “çokluk, tur |Kamu-| & kelimesirin kökü “ak, gibi; “eğ, de o'abilir (2) Er: (.4- r) ektir. Ma Bayı, kati bir noktada, bir Mıntakada fark ve temyiz Etlirir. Yani kökün mefhumu “cokluğa- — genişliğe, Ait tek ve umumi bir mana Yaratır. Eh X — eher —., her <: heri çok'uğun umu mi ifadesidir., Meselâ “her ev, dediğimiz zaman bülün evleri birden ve fakat teker olan er teker düşünürüz, ve “her ev- ler, demeyiz; çünkü evlerin hepsini birden (her) ifade etmektedir. Fakat — “bütün | evler deriz Görülüyor ki: her — birer olarak, cümlesi teker teker | hepsi demektir. | Not İş |Her)- sözü bazı Türk lehçelerinde yalmız ler| şeklinde — kullanı'maktadır. sözün orijin şekli: Eğ - er dir Kaynaşarak €ğer — er olmuştur: Er herlı) Not 2: |Her) sözünün kö kü olan (eh| veya (eğ| de, “haraket ve faaliyet, anla mı da vardır. Hu an'amda köke gelen |. 4- »| eki, kök mefhumunun kati bir nokta da, sahada hareketini gös terir. Bir noktaya bağlı olan haraket, tabiatiyle tekerrür eder. Meselâ “her gün; her ay; her yıl v s.,, gibi ifade lerde |her| sözü şimdi işaret | yetin aymı olan diğer elttiğimiz manadadır. Pekarski Yakut dili lüga tinde kelimenin şöyle anlatır: Er (her| (I| Birbiri ardın- manasını | oa, birer birer âr hareket ve faali- | 21 bir hareket ve faaliyetin bir müddet zarfında vereyan ettiğini ifade eder. Bu izah “her gün v. s , misa'iyle pek iyi kavranabilir. (3) Baş'amak üzere faa'lyeti gösterir “Her işi- nizde, katli başlanacak olmalısınız, hareket izah etmekte- olan ve faaliyeti dir. Not 3: Er |her) sözünün kökünde “ermek ve olmak mefhumu da vardır |*|. Kök düşünü'düğü zaman eki olan | —- r) “er- mek ve olmak, fiilini Kati muayyen ve müsbet bir no ktada farkettirir ve mefhu. mun “olmuş olduğunu, ifa de eder. Yanifher| 0'an obje veya edici ve ki hci olan süje, yi gösterir. Hatıra. Farsçada |her|ke limesi, şu anlamlarda kul'a nılmaktadır: Ferhengi Şuuride: Her — bu — manasile “olmuş bir kelimedir kı manayı um: um ifade eder v.s. Burhanı katıda: Her kelimedir. ki- umum efrat manasını, ifade eder. Pehlevi - Lügatin de: — Edici ve kılıcı de ülüyor ki |her| kelime si, Farsçada, Türkçe anlam olarak larının hemen ayni 'cullanılmaktadır (| Radlof, | “Kırgız leh çesi, V) Pekaraki: Ügati. Yakut ALEV KAMÇILARI ULUSAL ROMAN: Nt 9 YAZAN; M. GÖi—;LAN BiRINCi BÖLÜM Ömer sıktı — Güe, güle Belkis ha- nim. Tekrar görüşelim. Belkis, ayrıldılar. onun uzattığı eli cevap — vermedi, Kelkis, eve döndüğü za man, vakit epeyce ilerlemişti. Neclâ onu, sabırsızlıkla bek liyordu Kızını görünce: — Nerde kaldın? sordu. -- Lakırdıya daldık. Kiminle? diye — Ömer isminde bir mu harrir'e. Aman görme, ne sinir adam. Sana sonra an Şimdi uykum var yatacağım. — Felkis, — yatak odasına çekildi. Nec'â, bu tesadüfe muhte'if ihtimaller vermek istiyerek bir. müd det olduğu yerde düşündü Bir genç gazeteci İs mi Ömermiş. Acaba elkis ondan hoşlandı mı? latırım Fakat sonra, kızının en | son cümlesi üz rinde du: dur- | - Aman görme ne sinir adam, Demekki Be'kis on dan hoşlanmamıştı Usulca yatak odasına gi rdi. Belkis çoktan uyumuş tu. Onu uyandırmadan, yo- rganinı sıkıştırdı. Sonra, ke ndi yatağına girerek duda klarında müsterih bir tebes. sümle uyudu Belkis, uyumamıştı Ann: esinin odaya girdiğini, ele- | ktriği söndürerek — yatağıni uzandığını duymuştu. Oda karanlık olunca gözlerini açtı. Uyumak istedikçe insi camı o'miyan birçok düş- ünceler dimağını yoruyor du. Gözlerinin önünde yal- niz bir. şey vardı: müstehzi yüzü. Onu Ömerin unut. mak ve düşünmemek — iste dikçe, beyninin yalnız onu nla meşgüul olduğunu, ku'ak: yalınız. onun larında sesi | çınladığını hissediyordu Münakaşa eltiğiniz za- man ne güzel o'uyorsunuz bilseniz Of Bu adam. ne terbiy- esiz ne cüretkâr bir adam di. İnsan, daha ilk konup | | | gerçek,, anlamlarınadır. uzun | | lindıği gibi, kökün mefhu her adımınızda dik- | misali, | |larımı ifade eder, olan | dili | | meri daha sıcak ve TÜRKİ EĞER Kelimeyi etlimolojik par çalara ayıralım: n e) leğ — er| Eğ: Köktür. *Esas, N (2) Er: |.- r) ektir. Bi munu muayyen ve kati no ktada gösterir ve fark temyiz muş olduğunu veya olacağı- nt ifade eder O halde Eğ - er — eğer: Esas ol muş oldukta; gerçek'ik, ha- kikat olmuş oldukta mana ve ettirir ve onun ol. DİLİ DATRA o ——— ——— — socrccE> seveseremğ Şundan bundan . # 4000 hayat kurtarmış bir Türk tahlisiyecisi Batum Tahlisiye — istasyo nunda elli senedenberi çalı şmakta olan 70 yaşında Ba yram oğlu Mehmet adında bir Türk tahlisiyecisi takaüde| sevkedilmiştir - Elli yıl içinde| bu tahlisiyecinin — 4000 den fazla insanı boğulmadan ku- rtardığı tesbit olunmuştur. Bu hizmetlerine — mükâfat | olarak Sovyetler Bir'iği Cu muriyeti Reisi Bayram oğlu Mehmede Kızıl Bayrak nişa: F ber (Eğer| kelimesindeki kö kün vokalinin — düşmesiyle hası! olmuş kelimedir. Ma nası onun aynıdır Bu öz unsuru, Türk dilin- de bilindiği gibi, bir kelimeler türetmiştir. Mese lâ: 1 — Gerçek — Hak, ha- kikat, mubakkak, vaki, doğru n Gerçeklemek — Ta hkik etmek, teyit etmek. Egerçi - Gerçi Kelime, bütün an'amiyle “gerçek, demektir. Bu üç kelimenin etmolojik şekil - lerini altalta yazalım n o (a B takım (4) Eğerçi: (eğ &- er &- iç- (&) Gerçi: (eğ —— er - iç — iğ) Üerçek: (eğ - er &- iç- ek) Bu kelimelerin, görüldüğü gibi. kökleri ve birinci ikinci ekleri aynı — şekil Radlof Jl. “Osmanlı »; Kamusu Türki v.s. Biyanki Lügati ve ve ——— tuğu bir genç kıza nası! bö: yle açıkca Vânı aşk edebi lirdı? İlânıaşk mı? Bunu da ne- rden çıkarmışlı? Bir genç kıza, güzel olduğunu söyle- mek, bir ilânı aşk sayılam- azdı. Fakat o, niçin böyle söylemişti? Acaba; hakikaten kızdığı zaman daha — güze! oluyor- muydu? Bir kadının hoşuna git mek için, ona; güzel oldu ğunu söylemek kâfidir. Şi mdi; Be'kir, düşündükçe Ö sevi- mli bulmağa başlamıştı Pekte çirkin sayılamaz. Diye düşündü. İri siyah gö zleri, kumral saç!ları, boyu, hele o; kızıl enli du- daklari'e güzel bir erkekti. Belkisin. kendi kendine itiraf edemediği birçok ke- limeler dilinin ucuna kadar geliyor ve hemen üzakla- | şıyordu. Başını yastığın içine gö- merek tekrar uyumak di ve saatlerce aynı düşün celerin ezici istırabı altında sabaha uzun isle- çırpındıktan karşı uyuyabi'di. .. sonra Ertesi akşam Ömer, gene | aynı yerde onu bekliyordu. | Halkieç © akınin ' Köasülni dö yamına almıştı. Genç muh nim göndermiş oğlunu tayin etmiştir. Bays ram oğlu Mehmede para mükâfatı da verilmiş tir Üir spor yürüyüşü Leningrattan bir. mayısta uzün meşafelerde yaya sü ve yerine ayr.ca | an'amdadırlar ve aynı rolle- Li 1f etyaködirler Son ek ler ise aynı kategoriden vokal ve konsonlardan baş- ka bir şey değildir. Yani on | | lar da birdir ve Aaynı rolü | ifa etmektedirler. Eğerçi, gerçi Vâkâ, demektir Pekarskinin — Yakut dili Lügatinde kelime şu şekil- | de görülmektedir: (Karcik, Kırçık|); manası: *Hakikat, hakiki, doğru, do- gruluk, hakkaniyet, tem''do- | ğrü, muhakkak v.s , de mektir. Kelimenin muhtelif Türk lehçesinde, bilhassa es ki 'Türkçede! öe! Ürlüğn “ya zilarında aynı anlamda |Kir dik, Kırdık, Kertü| şekilleri de vardır. Bu eski ve muahhar killeri anlaşılır ki “d “ şer yanyana getirirsek, ta &, kategorisinden olan €» Muahhardır. eveldir; Ü artiri annesile tanıştırdı. bir iki saat öteden, beriden ko- nuştular ve ayrıldılar Ömer, Neclâ üzerinde hiç “bir iyi intiba bırakmamıştı. Bunun'a beraber; daha bir | kaç akşam kızının arzusunu kıramıyarak ona arkadaş'ık | etti. Artık onların masasında kendi vücudunu pek — İüzu- msuz görmeğe başlamıştı. Anlıyamadığı, tahlil ede- mediği hislerin tesiri altında, birbirine denk olan bu iki genç insandan kaçmak, uz aklaşmak isliyordu. İçinde öksüz kalmış birçok emeller vardı Kendi kızı da olsa, bir ge nç kadının, bir erkek tara- fından sevildiği: görmek bir genç dulu mustarip eder. Neclâ, akşam gezintilerin- de birer bahane ile, kızını yalnız bırakmağa ve evden çıkmamağa başladı Günler geçti.. Aşk; ne kadar çabuk ni- hayete ererse © kadar da çab k parlamak ve büyü- mek istidadını gösteren ya ngınlara benzer. Genç muharrir; bütün na- zariyeleri hilâfına Belkise büyük bir sevgi ile bağlan di Arlık Belkis de, onu sev- î diğini kendi kendine hiç çe- | kinmeden itiraf edebiliyor | da açık | İbami Ziya yayık bir | bestekâr Muhsin rat yı.ııw;_ı_çıkın 6 . genç spbrohdası “üçü “Habarovak (Çin sınırında) şehrine var- mış'arşla ve YÜY0 — kilomet bir yolu: 145 gün içinde geçmiş'erdir. Sp- orcülar 1000 - kilometreden fazla: yolsuz bir orman miın takasinı yalnız pusla ile yol reden Füzla tayin ederek geçmek mec büriyetinde kalmışlar ve bu yolculukta üç arkadaşlarım feci bir şekilde kaybetmiş lerdir Baraba çölünde 40 dere <e sıcaklık altında gece'eri yürtümek ve gündüzleri gü neş altında uyumak zorunda kalmışlardır. Vahşi hayva nların taarruz teh- likesine karşı; bir çok mınta- kalarında ağaçlar üzerinde ve kendilerini ağaç dalları na bağlıyarak uyumak mec buriyetinde kalan, genç spo reular bütün bu engellere rağmen günde vasali 66 ki lometre yol—alabilmişlerdir. Yolculukta her biri dokuz çift. kundura. eşkitmiştir. Ha baroavskatan sonra Veladiyo- vetok şehrine varmıya mu vaffak 0'an sporcular Sov- vetler ülkesini en balı nok- tasından en doğu noktasına kadar yaya katetmek sure- tiyle 9.500 kilometrelik bü yük bir yaya spor — rekoru tesis etmiş bulunuyorlar Mosiki âletleri ve oyun- cak merkezleri Sovyetler birliğinin 18 inci yıldönümü dalayısile Ukran yanın bütün şebirlerinde şi- mdiye kadar ya'nız Odesa da mevcut o'duğu şekilde bir müsiki a!letleri ve oyuncak merkezi açılacıktır. Bu merkezlerde her türlü musiki alet'eri ile her çeşit oyuncak ve spor eşyası bu hanacak ve bunlar mektep- lere genç birliklerine ve ço cük yurdlarına meccanen ve ——— ——— du Bir gün, ufak kır kahve birbirlerine söylediler ve gene bir gün - Nasıl o'duğu pek iyi an evleniverdi sinde aşklarını laşılamadan ler. Küçük apartıman, Ömerle Belkisin düğününü kutlula mağa gelen davetlilerle do- lu idi. Serpantinler ve ren- kli Japon fener'erile süslen miş oda âdıta bir barı an dırıyordü. Köşeye gözel'bir | büfe kurulmuştu. Yan yana konulmuş masaların etrafın- tuvaletli kadınlar #mokinli e:-kekler, hiç dur madan gülüp haykırışıyor. kahkahaların ardı, arkası kesilmiyordu Gramofon ye- ni bir baş'amıştı Herkes — damını - belinden kavrıyarak dansa — kalktı Masaların arasına — sıkışmış avuç içi gibi ufacık bir sa- hada çiftler o'duğu yerde dönmeğe başladılar. Dans bittikten sonra şair tangoya ser hoş şivesile: Vek sevgili dostlarım, Diye yeni bir hitabeye baş lamak istedi Şairin tıraşını pek iyi bilen ressam Nabit Salâhatti nin ku'ağına eğilerek usul ca: Aman üstad.. Seninki . ah tecrübeleri ve muvakkaten gönderilecektir Bu suretle bu —müesseseler muhtaç oldukları musiki al- eri i e apor vasıtalarını ve oyuncakları ihtiyaçları öldu ğu zaman bu merkez'erden alacak ve sonra yine mer keze iade ederek yani alet ler istiyeceklerdir. Kiyef ve Odesadaki bu gibi merkez" lerde 1500 den fazla musi | ki aleti ve ayrıca her birin- | de 500 den faz'a oyuncak ve çocuk #spor - vastaları, | 1000 den fazla plak, kokla tiyatrosu leavzımı, muhtelif küçük sinema cihız'arı bu- |unmaktadır. Şehir dışındaki köy ve kasabaların çocukla: rını ve gençlerini de bunla rdan istifade etlirmek için hususi otomobiller dolaşaca, ktir, “Söryetler biliğinde önem- fi suni - ilkah tecrübeleri: | — Soövyetler birliğinde hay- ' vanların ıslahiı için suni ilk- tatbikatı pek geniş sahada tatbik olu. nuüyor Tabil surette ancak 190..00 #neği telkih edebi len bir boğadan suni surette 1200 - 1500 ineğin aşılanma- s1 imkânı elde edilmektedir . Tabii sürette 30-40 koyunu aşılıyabilen bir koçtan da suni olarak 1500- 2000 ko yunun aşılanması ve bu mi- |kdar kuzu alınması — kabil olmaktadır. Bu — rakamlar | ş'mdiye kadar yapılan tecrü beler ve tatbikat — ile elde edilmiştir. 1935 de 5 milyon koyun suni suürette — telkih edi'miştir. İlkah için — bir istasyonda elde edilen aşının 100 kilometre nısıf kurrunda bir sahaya canlı olarak gön- derilmesi kabil — olmuştur. Çünkü bu aşı iki saat ha yatiyetini muhafaza edebil- mektedir. Bu işte veen ucuz nakil vasıtasının güvercinler olabileceği anlaşılmaktadır. Funlar saatte 50 kilametre uçabilmetedirler. gene başlıyacak. Allahaşkı- na bir şarkı daha lütlen, diye fısıldadı Böyle fırsat'arı hiç sevm- iyen Üstad, iri göbeğini çal- ka'ıyan bir gü'üş'e; İ Hay, hay monşer. De | di ve piyananm başına ot- urdu. İlhaminin konferansı yarıda kalmıştı. Şimdi od- anın içinde hoş bir şarkı yükseliyordu. Kadin, erkek hep bir ağızdan, üstadın en son bestelediği bir - şarkıyı söylüyorlardı zarkı bittikten sonra iki nci bir defa tekrarlattırdı- lar. İlhami Zıya bu kibarca | refüzeden alınmıştı. Funün- |la beraber, kızdığını - belli etmiyerek tekrar yerine ot- Durdu, bincini rakı kadehin “den almağa başladı. Bir ar- aralık yanındaki oktör câz Dama uzanarak: | İşte bunlar böyledir dostum Ne kadar nazlı 0/. salar nâzenin olama; Ö yle değil mi Kemal? Lakırdıya kulak misafiri olan Osman Kemal işittiği en son (nâz enin) kelimesinden, sözün mevzuunu bektaşiliğe atfe derek: | Eyvallah baba erenler diye cevap verdi. Bütün bu gerültülere iştirak etmiyen iki kişi — vardı: - Be'kis | Ömer.. ve BİTMEDİ --

Bu sayıdan diğer sayfalar: