17 Mart 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2

17 Mart 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HİLALİAHMER Acımak duygusu ve savaş l!_DŞîRDAN——G EI_JE_N_ İtalya - Yugoslavya ı 17 MART 1935 PAZAR DUYUKLAR Fransız Meclisinde Tolstoi “Derebeği ve Serf,, adlı hikâyesinde, zorba ve katı yürekli dere- tinin, soğguktan ölmek üzere olan "i görünce ilk defa duyduğu sem. yüzünden nasıl yumuşadıgını, in- sânlaştığını anlatıyor. Acıma duygusu, hayata o kadar değer verilmiş, ve ha- yata ne kadar değer verilmişse acımak duygasu o kadar — incelmiş ve yüksel- mmiştir. Öte taraftan da, acrmak duygu. su ne kadar incelmişse kişiler arasında- (Başı 1, ci sayıfada) | a ortak olmaktır. Biz benliği değerli gördü | | | — kazanacaktır. süz ve dileksiz kalmak olacaktır. | Spencer, düşkünlere acımayı t yumuşatıcı ve gevşetici christ, 7) n stirabi böylece karşımızdakinin çoktiklerini ınlamak, ontarı yeniden yaşamak ve ye- Tuden duymakla doğabiiir gibi görünü. | or. Acımak, kısaca başkasının acıları- cak kişiliği ve imüz zaman acımasını biliriz. Acıyan kizase, güc. Süz ve dileksiz kalmak şöyle dursun; kendi dışında kendisi gibi başka ben- likler olduğunu düşünerek onlarla bir- cek, onlara dayanacak ve kütlelere yayılan daha büyük gücler ve dilekler Acımanın ne olduğunu ilmemek ise, başkalarını tahta parça. & gibi görmek, onların benliğini tanı- mamak ve kendi içine kapanarak güç- sal bir suç gibi görüyordu. “Dirim için Çarpışma, nazariyesini - güdenler, acı- T bir şey sayıyorlar. Onlara göre acımak ve ba- gışlamak, dirimin dizginlerini bıraka. gevşemek ve geriye gitmek demek- 'tir. Nietzsehe'nin şu sözleri de bu gö- Tüşü perçinlemez mi?: “Asıl acr da, acıma yüzünden yayılıcı oluyor. Öyle /| yerler vardır ki o, canlılığın ve gücün büsbütün kaybolmasına ulaşır. Bu düş. (kün ve yayılrcı tabil sevk, dirimin de- ğerini çoğaltmağa ve dirimi saklamağa çalışan başka tabii sevkleri kırar; o, bütün sefaletlerin hem bekçisi hem de arttırıcısı olduğu — için, düşkünlüğün başılca sebeblerinden biridir.,, (Am&- Böyle düşünenler şu noktada yanı- dryorlar: Onlar acrmak ile toessür yas yılmasını birbirine karıştırıyorlar. Is- Harabın yayılıcı olmeası elberte acımak. ğıı dolayı değildir. Hattâ nerede ıstır- — zab yayrlryorsa, orada ecimi yoktur. kflııkü ©6 zaman ıstırab arlık başkası- değil, fakıt benimkidir: / Yaşlı karlınların bir yıs gününde hep den ağlamağa başlımalırı bize asıl umayı değil, dakat taklil 1 ve telakki. » başka bir biçimi olan teessür yayıl- O masını gösterir. Bazı eski yas âyinle- nde ağlayıcı (yoğcu) tutmaları bu te- ir yayılmasının tam örneğidir; on> ki birlik © kada: şuurlu ve yüksek öl- muş ve sürüler yerine hakiki cemiyet. ler geçtiği için onların doğurduğu bü- yük gücler ve dileklerle daha büyük ülküler uğrundaki çarpışmalara girişil- miştir. En büyük çarpışma kahraman. Jarının çıktığı yerde, en ince acımak duyguları yetişir. Hayata değer vermi- yen insanlar, başkalarının ıstırabımı an- Jamayı ve acımayı bilmezler. daha eyi yaşamak için pençeleşendir ki, her canlının ıstırabını anlamağa el. Yalnız verişlidir. Birbirini iten ve yürüten bu iki tas bil sevkten yalnız çarpışma bağlananlar nasıl — yanılmakta gene yalnız karşılıklı yardım ve uzlaş- ma meyline bağlananlar da öylece ya. sulmaktadırlar. Karşılıklı yardım Çentr'- aide) meylinin değerini fazla büyülte- rek realiteyi eksik görmiye kadar va. meyline iseler, ran kropotkine gibi bazr anarşistlerin düştükleri hata bundan ileri geliyor. Eğer hayatın köklerinde, onların san- dıkları gibi, yalnız benzerlerini koru- ma, yardım ve birleşme meyilleri olsay. dr devletler, teşkilatlar ve zümreler x- rasındaki çarpışmalar hakikaten mana- sız ve lüzumsuz olacaktı. Halbuki tari. bin her devrinde barışıklığa karşı sa- vaş, uzlaşmıya karşı çarpışma, sevgiye karşı kin duyguları aynı zamanda ye- tişmiş ve inkişaf etmiştir. Yalnız çarpışma meyline dayana. rak bütün cemiyet hayatını zümreler, sınrilar ve devletler arasın- daki savaşlarda artık tekler, görenler — için “insatilik duygularının terakkisi,, diye bir şeye inanmak imkânsızdır. İnsan insanın kurdudur. Tekniğin en yüksek ve medeniyetin en inkişaflı olduğu xa- manda da, insan gene tabii sevklerinin bütün vahşiliği ile devam etmektedir. Acımak, yardım etmek, sevmek tabiate uymıyan bayaller peşinde — koşmaktır. Onlar, böyle düşünenlere idealistler, hayalciler adını verirler. Halbuki bu duygülarda kin beslemek, çarpışmak, savaş yapmak duyguları kadar reeldir; bunlar da onlar kadat insanın bioc—so. ela| tekâmülünde tol oynuyan ve bu sı- yan - yugoslav münasebetlerinde manalı bir merhale teşkil etmek- tedir. Bu münasebetlerin iyileşip düzelmesi — geçen teşrin ayında B. Musolini tarafından Milanoda der- piş edilmiştir. İyi komşuluk ihti - yacı, uluslararası barış ve italyan- yugoslav birleşik çalışmalarının i- cabları emrediyor. İtalya ile Yugoslavya arasında- ki münasebetlerin Roma anlaşma- sından sonra salâha yüz tutmuş ol- duğunu hatırlatan Vreme gazete - si, düşüncelerini şöylece söylüyor: “Liublianada akdedilmiş olan üçük itilaf konferansı fransız - i- talyan anlaşmasını selâmlamakla İtalya ile işbirliğine müteallik bu- lunan karşılıklı görüşleri teyid e - diyordu. Bu görüşl Balkan anlaş - masının da görüşü olduğunda ka- tiyen şüpheye yer yoktur. nümüzde çok eyi ihtimaller olduğuna inanıyoruz ve her iki ta- raf daimi, müessir ve dostane bir işbirliğinin zeminini hazırlamak i- çin iyi niyet göstermiş oldukların- dan dolayı, mühim bir safhaya girmiş olan italyan - yugoslav mü- nasebetlerinin eyiliğe kavuşması anından uzakta olmadığımızı farz ve tahmin edebiliriz. Politika gazetesi, diyor ki: İtalyan elçisinin bu kadar res- mi bir fırsattan istifade ederek söylemiş olduğu sözler, İtalyan hü- kümetinin Balkanlar ve hele Yu - goslavya hakkındaki yeni telâkki- lerinin mübeşşiri olarak kabul e - dilmek icab eder. Eğer İtalya hü- kümetinin sözleri vakayi ile teey - yüd ederse diyebiliriz ik Yugos - Tavyanın arzusu tahakkuk etmiş demektir. İtalya ile Yugoslavya arasın - da mukavemet kuvvetinin tahmini ve siyasal durumların tayini nok - talarından mevcudolan anlaşmaz- lıklar, güçlükler ve ayrılıklar ih - timal tairh bakımından önünden (Başı 1. inci sayıfada) ordu mevcudunun 600 binden 940 bine yükseldiğini söyliyerek söz - lerini şöyle bitirdi: — Bakanlığın beyanatı, bana yetişmez, sulha ihtirasla bağlı ol - duğum halde memleketimin emni- yetini istiyorum. B. Eryo, müzakereye müdaha- le ederek radikal sosyalist grupu- nun hükümete itimad etmesini ve bu grub mebsularının hükümete rey vermelerini istedi. Radikal sosyalist grupu, otuz kadar mebus müstesna, hükümet lehine rey ver- meğe karar vermiştir. Bu otuz me- bus müstenkif kalacaklardır. Müzakereye devam edilmektedir. Reyler gece geç vakit verilecektir, Fa- kat meclisin en kalabalık grupunun hü-. kümete meyledişi, kabineye geniş bir ekseriyet temin edeceğe benzemektedir. Paris, 16 (A.A.) — Komünist bir mebusun, partisinin bir savaş tehlikesi olarak telâkki ettiği iki yıllık askerlik hizmeti yasası aleyhine müdahalesin den sonra, eski maliye bakan: B. Reyno söz almış, Hitlerci Almanyanın haleti ruhiyesini kaydederek, İngiltere, İsviç- re, Çekoslavakya gibi birçok ulusların barış uğruna birçok fedakârlıklar yap- tıklarını söylemiştir. B. Reyno, ani bir hücuma karşı koyabilecek keyfiyet iti - barile mükemmel ve mütehassıslardan mesini verirken söylediği söylev burada büyük bir memnunluk u - yandırmıştır. Bunda İtalyanm Yu- göslavyaya karşı olan doslluğu görünmektedir ki, bu dostluk, iki ülke arasında samimi bir işbirl ne yol açmakta ve barışın kuvvet- Tenmesine yardım etmektedir. Ro- ma hükümetinin Yugoslavyanın inkişafını ve tamamlığını bozmak istememesi hakkındaki teminatı iki ülke arasındaki münasebetleri güçleştiren şüpheleri yok etmekte- dir. mürekkeb bir çarpışma ordusu vücudü getirilmesini tavsiye etmiştir. B. Eryo projeyi hararetle müdafal ederek demiştir ki: — Benim bildiklerimi siz bilmiş ol* saydınız, hepiniz istediğimiz tedbirlert iştirak ederdiniz, B. Daladye, ordunun tensikini te? * cih etmektedir. Meclis üç takrir karşt * sında bulunmaktadır. Sosyalistler tarafından verilen bi - rinci takrirde, “Meclisin, arayı umumi* yeye müracaat edilmeden askeri hizme" ti artrrmayı reddetti bildirilmekte idi. Bu takririn hepsinden evel reye konulmasının istenmesine karşı, hükü - met itimad reyi istemiş ve takrir, 190 reye karşı 309 reyle reddedilmiştir. Hükümet Loran Eynak tarafından verilen ruzmameyi kabul etmiştir. Bun- da, meclisin hükümete itimad ederek beyanatımı tasvib ettiği bildirilmekte idi. Bu takrir, 196 reye karşı 350 rey ile B. Fabri'nin verdiği itimad taktirini reddetmişti. B, Fabrti, Almanyanın tekrar silâh - lanmasına karsşı ordunun tensikini iste- mişti ve başbakan Flanden buna karşi da itimad meselesini ileri sürmüştü. 32 radikal sosyalist mebus hüküme - tin kabul ettiği ruzname aleyhine rey vermişlerdir. Paris, 16 (A.A.) — Meclis müzake- releri neticeleri pek geç vakit alındığı için gazeteler, müzakereler ve netice hakkında fikir — yürütmemekte, fakat fikir matbuatı, verilen reylere hücum etmektedir. Sağ cenah matbuatı çısrarla isteni « len iki senelik askeri hizmet kanunu - nun nazarı itibara alınmadığı, sol ce - nah matbuatı ise, muvakkat bile olsa, askeri hizmetin şrtırılmasına muarız ol- duğu için hücum etmektedirler. Sosyalist gazetelerden “Populer,, di- yor ki: Bütün irtica zaferleri gibi, bugün, Fransa ve Avrupaya pek pahalıya mal olabilir.., Büyük gazeteler, bilâkis, hükümeti tebrik etmektedir. rada meydana çıkan tabiat hadiseleri- N—T — N— Z MEHMET KARAKAŞ VE ŞERIKİ Satış Merkezi: Anafartalar No. 9 lar ne yalancı göz yaşları döktükleri me “de içlerinden acıdıkları için ağlarlar. onlar sadece bir telakkinin yayı- İışı gibi ağlama bali yayıldığı için, ağ. maktadırlar. Teessür yayılması sürü- — ye, acımak, Benliğe ve kişiliğe bağlıdır. Acrmak duygusunun köklerini ta. 'lı'l sevklerde aramalıdır. Canlıyı ko. Tuyan ve ona sürekliliğini veren kuv- vetler, yalnız kendini koruma ve çar- pişma meyilleri değildir. Onların ya. — gında benzerlerini koruma ve benzer- Jerile birleşme meyilleri de var. Tabil sevklerin bu çift yüzlü karakteri, me- yillerin kökündeki bu zıd ve çaprazla. ama açılış olmasaydı insanlığın ül için yaptığı birçok büyük atılışları anlaşır lamadan kalırdı: Canlr varlrk bir yan- dan tehlikelere karşı kendini korumak iİçin tetik davranacak ve her zaman uya. npık bulunacak; öteden de çoğalmak ve /kli kalmak için kendi benmzerlerine ' bağlanacak, onlar için kendini _'yok et meğe kadar gidecektir. Bazı psikolox- H lar, analık meylini kendini koruma mey. kadar zayıfsa, yardım kurumları ve ki- “line bağlamak için boşuna uğraşıyor- | şilik duygusuna bağlı olan acıma ıu_ın_ı. dar. Karşılıklı yardım ve zümre meyil- | liyeti de o kadar zayıftır. Hayat için İeri, hayatın köklerinde korunma ve | çarpıştıkça, hayatın değeri yükseliyor; çarpışma meyilleri kadar kuvvetlidir. | çç medeni uluslar büyük savaş kurum. İnsanda kişilik duygusu arttıkça | Iarının yanı başında en sıcak (Charitt) bu ilk tabil sevkler de yükselerek sevgi | ocaklarının, en ince yardım duyguları- ve kin, acrmak ve savaş duyguları hali. | nzn yükselmesine yer veriyorlar: (Hi- ni alır. Cemiyetlerin tarihinde — bun. | tâliahmer) kurumu, bundan dolayı, me. /— dan dolayı — Birbirine o kadar zrd gö- | deni yükselişimizi gösterecek en bü- Tünen bu iki duygu gene birbirine o | yük ölçülerden biri olarak tanılmalr tadar yakın ve belki bizbirinin içinde | ve bu bakımdan ona en büyük emekler /doğmuş, yetişmiş ve büyümüştür. O de.| verilmelidir. /| recede ki çarpışma ne kadar artmışsa kaçılmaz ve zarurt idi, zira böyle bir anlaşmayı ancak açıkça göste- rilmiş olan kuvvetler ve her iki sı- yasanın açıkça ifade edilmesi do - ğurabilirdi. Yugoslavyanın dış sıyasası, kü- çük anlaşma ve Balkan anlaşma - larımın çerçevesi içinde cereyan etmektedir. Ve her teşebbüste bun- ları göz önünde tutmak mecburi - yetindedir. Yugoslavyanın bütün beynelmilel meseleler hakkındaki görüşü, ve meselâ mevcud andlaş- maların yeniden tetkiki mesele - sindeki düşünüşü hereksçe malüm ve tamamen muayyendir. İtalyanın Yugoslavyaya olan hitabı, dikkate şayandır. Yakın bir istikbal, bu ilk teazhürü haki- ki bir hüsnüniyetin takibedib etmi- yeceğini gösterecektir. Halisane ve vakurane bir uzlaşmaya her za - man mütemayil olduğumuzu tek - rar ederiz. Yugoslavyanın bir çok mihnet ve tecrübeler geçirmiş ol - duğunu ve bundan dolayı kendi- sinin büyüklüğüne ve hududları - na itimadı olduğunu bilmek ge - rektir. Yugoslavya, hiç bir zaman kendisine uzatılmış dost elini red. detmemiştir. dir. Yalnızca “korunma,, tabil sevkine saplanarak —insanı bütünlüğü —ile gör- miyenler, onun tabiat üzerindeki hük- münü Iüzumundan fazla büyülterek korkunç bir kapitalizmin — avukatlığını M E z ! Belediye karşısında ! Di İ D N L T HERERE Şehir Çiçek Mağazası SAPUNCAKis Bahçelerinizi şimdiden dü zelttiriniz yapmaktadırlar. Öteden yalnızca “yar- dım,, meyline saplanarak insanı öbür AĞAT yarısile tanıyanlar da, onu hıristiyan. ların ve mistiklerin güçsüz ve dileksiz bir kendinden geçme (feragat) felsefe- sine üklemektedirler, Canlıların te-. kâmülü içinde insanlığın realitesi tam oltrak kavranacak olursa, bu iki büyük yanlıştan korunmak mümkün olacak gi- bi görünüyor. Acımak duygusu ve savaş birbirine destek olan ve birbirini yürüten insan- lığın iki temel hadisesidir. Onları ayrı ayrr düşünerek sonradan uzlaştırmağa çalışacak yerde, insanlık tarihinin iki görünüşü, iki yüzü olarak almak ge- rektir. Bunun içindir ki ilk cemiyet. lerde çarpışma — dletleri, savaş gücü ne H H TiT Her cins Avrupa çam, meyva, orman ve müzeyyenat ağaçlı ve fidanları için mevsim geçmeden sipariş veriniz. k Yıldız, teber, kana, glâyöl soğanları ve bahçe aletleri bulunur.|f telefon: 3718 4 HİA TI UMUT TİCAR ETEVİ Her nevi yiyecek ve çikolata deposu Sahipleri İbrahim Umut ve Halit Umut saygı değer alıcıları- nın bayramlarını kutlular. Telefon: 2691 4000000000000000000000000000 Eyüp Sabri ve Biraderleri Ticarethanesi Muhterem Müğşterilerine Bayramlarını Kutlular Merkezi: Adliye Sarayı karşısında Şubesi: Kurşunlu cami civarında MEŞHUR BİLECiK RAKISI Yeni Halde 27 numarada (SADEDDİN SIRRI) mağaza - sında toptan ve perakende satılıyor. âliahmere üye olunuz,hayır işlerinde o sizin elinizdir GEREKER Belgrad'daki italyan el- çisinin söylevi Paris'te eyi karşılandı Paris, 16 (A.A.) — İtalyanın yeni Belgrad elçisinin itimatna - Hilmi Ziya ÜLKEN

Bu sayıdan diğer sayfalar: