24 Ocak 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a e. ) iBd> Ka E (W A7 aa — ! a a yi Di 5 s E üs K Yü - yi İpi d SAT SAĞ e AT eli ğ ee SA ULUS —-— 6 HUKUK HAREKETLERİ Klasik ferdi hak hürriyetler nazariyesi muasır devletçilik Hukuk ilmini yayma kurumunun dokuzuncu konferansı Pr. A. Fuat Başkil tarafından vetildi Hukuk Kuru-ş munun bu yıl için tertib ettiği seri Kkonterami. lardan doku- zuncusu, dün Hal- kevinin konferans salonunda, kalaba- lık ve seçilmiş bir dinleyici — kütlesi karşısında — İstan- bul Hukuk Fakül- tesi profesörlerin- den Bay Ali Fuat Başkil tarafından verildi. Konferan- sın mevzuu kıy- metli Profesör ta- rafından şöyle unvanlanmıştı: “Klasik ferdi hak ve hüriyetler na- zariyesi ve muasır devletçilik prensi- pi — Teşkilâtı esasiye kanunumuzun beşinci faslı üzerinde bir izah.,, Hatib bu mevzu üzerinde muasır devrin ferdcilik ve devletçilik gibi iki büyük cereyanını, büyük bir vukuf ve salâhiyetle, o cazib, sürükleyici ve pro- fesoral edasiyle karşılaştırdı ve bu kar- - şılaştırmadan çıkardığı fikirlerle teşki- lâtı esasiye kanunumuzun “Türklerin hukuk âmmesi,, unvanlı faslını izah et- ti; bilhassa temel kanunumuzun bu faslını yaşayan ve yürüyen hayat ile, realitelerle barıştırmağa çalıştı. Kıymetli hatib her şeyden önce bu- günkü temel teşkilâtı kanunumuzun bir doktrin eseri olmadığını, onun il - ham kaynaklarının bir takım mücerred ideolojiler değil, doğrudan doğruya — memleket vukuatı ve geleceğe dair — iahteşşuur temenniler olduğunu teba- rüz ettirdi ve teşkilââ kanunumuzun formuna aid küçük bir tenkidini yapa- rak onun kısalığı üzerinde durdu: —-Kanunumuzun göze çarpan bu kısa- lığının bir noksan değil, bilâkis, dur- madan akan ve inkişaf eden hayata ko- layca intibakının bir şartı olduğunu veciz bir tarzda anlattı ve dedi ki: “Ka- nunumuzun kısalığı ve yalnız ana teş- kilât ve prensipler üstünde kalması sa- yesindedir ki, bu tarihi kanunda bir takım tadilâta başvurulmadan memle- ket hayatının hemen her safhasında in- kılâbl.ar yapılmış ve bu sayede de asır- ların tarihine sığmaz inkişaf ve yeni- likler vücuda gelmiştir. 1924 den sonra devlet hayatımızda bir takım yepyeni prensipler kabul edilmiştir ki teşkilât kanunumuzun kısalığı ve vecizliği onu bu prensiplerle ve fili hayat ile tena- kuza düşmekten korumuştur.,, gelmiştir. — Türklerin hukuku âmmesi Bundan sonra hatib mevzuunun esa- sını teşkil eden ve teşkilât kanunumu- zun devletçilik prensipinin belkemiği- ni teşkil eyliyen “türklerin - hukuku âmmesi,, meselesine, başka deyim ile “ferdi haklar ve hürriyetler,, meselesi- ne geldi. Kanunumuzun türk vatan- daşlarına tanıdığı fikir, vicdan, söz, yazı, mülkiyet, mukavele, çalışma ve çalıştırma, toplanma ve cemiyet kurma gibi hak ve hüriyetlerini acaba klâsik manâsında anlamak mümkün müdür? sualini koydu. Yani siyasi. doktrinler tarihinde, on sekizinci asrın fikir ve felsefe akımlarına ve fransız inkılâbı- nın ideolojisine bağlanan bu hak ve hürriyetlerin o zamanki manâsiyle an- laşrlmasına imkân olup olmadığı sua- lini sordu. Binnetice Profesör bu sua- le; bu ferdi hakların klâsik manâda an- |laşılmasına imkân olmadığı cevabını verdi. , (* - Ferdceilik nazariyeleri... Gene ilk kaynaklarını kadim Yunan- | — dan alan ferdcilik üzerinde durdu ve fakat ferdciliğin bir devlet doktrini o- larak 16 ıncı asır rasyonalizmi ile, meş- hur filozof Dekartla başladığını ve ni- hayet on sekizinci asrın fikir ve felse- fe hareketlerine karışarak onun Ame- Yikada, İngilterede ve hususiyle Fran- AAA ... Türk Teşkilâtı esasiye kanununda birtakım tadillere başvurulmadan memle- ket hayatının hemen her safhasında inkı- lâblar yapılmış ve bu sayede de asırların tarihine sığmaz inkişaf ve yenilikler vücuda « .. devlet, sade millet cemiyetinin sos- yal ve moral tesanüdlerini ve bağlılığını ifade eden ve bu cemiyeti gayesine götür- meğe vasıta olan bir teşkilâttır; devletçilik ise bu tesanüdü ve bu bağlılığı faal ve müs- bet teşebbüslerle şuurlandırmak, millete birliğini ve şahsiyetini duyurmakuır...,, MMMAWAWW sada ahlâkt ve felsefi bir doktrin ha- linden çıkarak sosyal ve siyasi hayatın esası ve devlet nizamının en köklü te- melini teşkil ettiğini tebarüz ettirdi. Malüm olduğu üzere ferdiyetçi telâkki fransız üniversalizmi sayesinde bütün dünyaya yayılmış ve milletlerin haya- tında iktısadt ve sosyal bakımlardan mühim değişiklikler tevlid eylemiştir. Biri “içtimat mukavele,, diğeri “ta- bit hukuk,, adında iki kaziyeli bir fara- ziyeden ibaret olan bu ferdiyetçilik fikrinin mahiyetini hatib kısaca izah ettikten sonra bu telâkkinin bugün da- hi bütün cihan devletlerinin esas teşki- lâtlarında mühim yer aldığını, ve bu- nun mutlakiyet idareleri, aristokratik devletleri devirip yerine halk hâkimi- yetini kurduğunu söyledi. Nihayet bu telâkkinin ortaya çıkardığı halk hâki- miyeti fikrinin istibdadına mani olmak için de ferdi haklar (tabif haklar) fik- rinin ortaya atıldığını ve böylece mun- tazam ve mantıki bir sistemin kuruldu- ğunu anlattı. Ferdi, terki ve ferağı kabil olmı- yan haklarla mücehhez sayan ve onu müstakil bir varlık addeden, hukukun kaynağını ferdde 'bulan, devlete ancak ferdi hak ve hürriyetlerin müdafii ve muhafızlığından başka bir rol tanımı- yan bu telakkiye bugün bile en azdan 116 devletin teşkilât kanunlarında bi- rer fasıl ayrılmış bulunduğunu söyle- dikten sonra hatib bizde de sosyal ve ekonomik hayatın bambaşka bir yürü- yüş takib ettiğini, realite — âleminde ferdci hukuktan cemiyetçi hukuka, da- ha doğrusu deyvletçiliğe doğru fili bir intikal vaki olduğunu söyledi. Hatibe göre: bugün artık milli ener- jiyi toparlamak ve merkezileştirmek ve bundan dolayı sosyal ve ekonomik ha- yatı teşkilâtlandırmak bir zarurettir. Bu vaziyet karşısında ve harbsonu dün- yasının değişen hayat şartları, kanaat ve inançları ortada oldukça, eski ferdi haklar ve hürriyetler prensipi de ma- nasını değiştirmeğe mecburdur. Şu hal- de teşkilât kanunumuzun beşinci fas- liyle devlet politikamız ve fili hayat zaruretleri arasındaki mesafeyi nasıl doldurmamız icab eder? sualini hatib tekrar sordu. Bunun için iki imkân mevcud olduğunu, bunlardan birinin teşkilât kanunumuzun beşinci faslını değiştirmek, diğerinin ise ferdi hak ve hürriyetlere klâsik manasından başka bir mana ve izah tarzı vermek bulun- duğunu söyledi ve birinci imkânı ihti- yar etmediğimize göre ikinciyi şöyle- ce izah etti: Devletçilik sistemi “ferdci devlet sisteminin aksine olarak, millt ve sos- yal kuvvet ve faaliyetleri devletin şu- urlu merkezine bağlamak, sosyal haya- tı devletin düzenleyici kontrolu : ve o- toritesi altına almak şeklinde tahak- kuk eder. Nizam, disiplin ve otorite bu sistemin ruhunu ve esasını vücuda ge- tirir”, Profesöre göre bu sistemde bir taraftan ferd içtimatleşecek ve onun ferdi hakları ve hürriyetleri artık birer içtimat katiyet — (fonction) haline girecektir. Diğer arafan hukuk da iç- 24/1/1937 Cenevrede Türk ve Fransiz delege- lerinin Sancak meselesi üzerindeki temasları dün de devam etti (Başı 1. inci sayfada) messilleri ile B. Sandler'den müteşek- kil olan İskenderun komitesine B. eden de iltihak etmiştir. B. Eden'in daha müsaid bir hava içinde bir hal çaresi a- ramış olduğu söylenmektedir. Havasın bir haberi ve Ajansın notu Cenevre, 23 (A.A.) — Havas ajan- sı bildiriyor: B. Eden ve Sandler'in huzuru ile bu sabah Fransa ve Türkiye mümessilleri arasında yapılan görüşmeler sırasında İskenderun Sancağı dalar prensipleri dahilinde bir hal ça- resi bulunmak yolunda büyük adımlar atılmıştır. meselesine man- Bundan başka, üçler komitesi içti- mar esnasında da Danzig meselesi hak- kındaki noktai nazarlarda mahsüs mü- şabehet mevcud olduğu tesbit edilmiş- tir. İngiliz mahafiline göre, bir pren sib anlaşmasına varılmıştır. Konseyin. pazartesi günü öğleden sonra yapıla- cak içtimaında bu meseleyi tetkik ede- bileceği ümid olunmaktadır. Anadolu ajansının notu: Anadolu Ajansı bu dakikaya kadar yukardaki Havas haberinin İskende- run Sancağına aid kısmını teyid eden malümatı almamıştır. İki toplantı Cenevre, 23 (A.A.) — Anadolu A- jansının husust muhabiri bildiriyor: Bu sabah saat 10 da İsveç Hariciye nazırı ve konseyin İskenderun mesele- sinde raportörü reisliğinde hususi bir toplantı yapılmıştır. Bu toplantıda Tür- kiye murahhas heyeti reisi Aras ile Nu- man ve Sadak, fransız dış bakanı Del- bos ile Vienot ve ingiliz hariciye nazı- rı Eden ve müşaviri Randel hazır bu- lunmuştur. Bu içtimada iki tarafın e- l A PN Ş e e M timaileşecek ve hak fikri ferdden değil içtimaf zaruretlerden, cemiyetin zaru- retlerinden hareket edecektir. Binneti- ce ferdin hakları içtimat vazife olarak bu ölçüye göre izahlarını ve tatbiklerini bulacaklardır. Devlet ferdlerin arasın- da ve onların hukukt muamelelerinin arkasında içtimai icablar ve zaruretler namına müdahale için daim? çehresini gösterecektir. Ferdi hürriyet fikrinin ölçüsü de cemiyetin olmak icab eder. Bu telakkiye göre devlet artık pasif bir hürriyet bekçisi mevkiinden çıkı- yor aktif ve müspet bir rol alıyor, o sosyal ve ekonomik hayatın bir düzen- cisi ve terbiyecisi mevkiine giriyor. Burada hatib mevzuun en can alıcı noktasına temas etti: ferdiyetçi devlet telakkisinde yegâne esas olan ferdin hak ve hürriyei devletin faaliyetlerine ve muhtemel istibdadına bir hudud koy- makta idi. Çünkü bu sistemin tabit bir neticesi olmak üzere ferd, nihayet zul- me mukavemet etmek imkânına malik bulunuyor. Devlet ve ferd Fakat acaba devletçi sistemde dev- letin faaliyetlerinin ve ferde karşı ta- kib ettiği hareket tarzlarının bir sınırı yok mudur? Sualine de hatib cevab ver- di ve bilhassa şöyle dedi: “Devletçilik demek devlet icraatının ferde karşı as- lâ bir hududu yoktur demek değildir. Devletçilik demek devlet diye bir ma- bud yaratmak ve bu mabudun gölgesi- ne sığınarak hükümet — edenlerin bütün icraatını toptan meşru göster- mek değildir... Devlet sade millet ce- miyetinin sosyal ve moral tesanüdünü ve bağlılığını ifade eden ve bu cemi- yeti gayesine götürmeğe vasıta olan bir teşkilâttır, devletçilik ise bu tesa- nüdü ve bu bağlılığı faal ve müspet te- şebbüslerle şuurlandırmak, millete bir- liğini ve şahsiyetini duyurmaktır. Bi- naenaleyh devletçilik hukukt bir pren- sip olabilmek için devlet faaliyet ve icraatına bir hudud kabul etmesi ve ferde insant bir değer ve varlık tanı- ması, ferdi çorbaya sıkılan limon gibi almaması lâzımdır,” Üİ İ aç sas mesele hakkında görüşleri bir daha tasrih edilmiş ve hangi görüşlerde an- laşma olduğu ve hangi noktaların teli- fine imkân olduğu araştırılmıştır. Bu gece saat 10 da aynı şekilde bir içtima yapılacaktır. Bu içtimadan son- ra vaziyetin az çok tenevvür etmesi ih- timali vardır. Bugün öğleyin Yugoslavya murah- hası tarafından verilen ziyafette türk fransız heyetleriyle Balkan ve küçük itilâf devletleri hazır bulunmuşlardır. Bu akşam Litvinof Aras'ı ziyaretle uzun müddet görüşmüştür. D. N. B. nin bir haberi Cenevre, 23 (A.A.) — D. N. B. mu- habiri bildiriyor: Fransız ve ingiliz mahfillerinde sa- nıldığına göre, Fransa, şimdi, Suriye- ye Milletler cemiyetinin kontrolu al- tında mevcuttan az farklı bir muhtari- yet vermeye hazır bulunmaktadır deri, bu mandanın idamesi demektir. B. Eden, Sancak meselesi hakkında şimdiye kadar birkaç teşebbüste bulun- muştur. Türkler ve fransızlar, bu me- selede tavassut etmeyi kendisinden ri- ca etmişlerdir. Diğer bir membadan öğrenildiğine göre, İngiltere, her şeyden evel, Suri- yenin Fransa tarafından tamamen ter- kedilmesinin önüne geçmek arzusun- dadır. Fransız mahafilinde, âdet oldu- ğu veçhile, İngilterenin fransız itti- fakları sistemine yeni bir yaklaşmada bulunduğu belirtilmektedir. B. Blum Liyonda bir nutuk verecek Paris, 23 (A.A.) — B. Blum bu ak- şam saat 16.50 de Liyon'a hareket et- miştir. B. Blum, orada yarın verilecek büyük bir ziyafette, hariciye, milli mü- dafaa, dahiliye, müstemlekât, ziraat ba- kanları ile devlet bakanı B. Şotan ve a- ralarında B. Vieno da bulunmak üzere beş parlâmento müsteşarının huzuru i- le ehemiyetli bir nutuk söyliyecektir. B. Maiski Cenevreye gitti Londra, 23 (A.A.) — Sovyetler bir- liğinin Londra büyük elçisi B. Maiski, bu akşam Cenevreye hareekt etmiştir. B. Puriç'in ziyafeti Cenevre, 23 A.A. — Yoguslavyanın Paris büyük elçisi B. Puriç buğün fran. sa, küçük antant ve balakan paktı mü- messilleri şerefine bir ziyafet vermiş- tir. Paris gazetelerinin yazdıkları Paris, 23 (A.A.) — Bugünkü gaze- teler bir adım geri atmadan Sancağın istiklâli tezinde ısrar etmekte olduğu- muzu kaydettikten sonra ingiliz - fran- sız görüş mutabakat ve tesanüdünü sak- lamamaktadır. Er Nuvel, Hom Libr, Ekselsiyor gazetelerinin mütaleaları şu suretle hu- lâsa olunabilir: “Hransız teklifleri An- karada iyi karşılanmaması. Prestij ve u- mumi politika mülâhazaları meselenin Fransız - Suriye itilâfiyle manda dai- resinde hallini imkânsız surette karış- tırıyor. Centilmen agrement'i Akde- niz paktile tamamlıyarak italyan hedef- lerinden endişeleri izale etmek, uyuş- mağı kolaylaştırır.” Humanite gazetesi diyor ki: “Sancağın mevcud statüsü tehlike- siz feda edilemez. Karşılıklı yardım paktı, ve kârlı ticaret muahedesiyle su- itefehhümler dağılabilir.” Pötit Parisiyen gazetesi de şu mü- talealarda bulunmaktadır: “Mandacı İngiltere, sistemin sarsıl- masını ve türk talebleri geniş bir su- rette tatmin edilmek suretiyle başka- larına da yol açılmasını istemezdi. Fransız ve ingiliz zihniyetleri bu hu- susta kuvvetle biribirine dayanıyor. En büyük kozumuz İngilterenin müza- haretidir. Dr. Aras, kati talimata bağ- lı olmakla beraber, türklerin inkıtar istemedikleri de muhakkaktır.” Popüler gazetesi, görüşlerin bozuk- ça olduğunu ve fakat ümidsizliğe dü- şülmediğini ve Eden ile olan fikir mu- tabakatına büyük ehemiyet vermek lâ« zım geldiğini kaydetmektedir. Ami dü Pöpl aynı fikirdedir. Pari Suvar diyor ki: “M. Sandler, ne vakit Dr. Aras'ı görerek kendisine yeni bir metin ver- mek istese, “bunda yeni bir şey yok, Fransa hep olduğu yerde sayıyor.,, ce- vabını alıyor. Halbuki, M. Eden, dün gece fransız murahhasına “sizi bu me- selede biraz yumuşak buluyorum,, der- ken aldanmamıştır. “Yakında bir itilâfa varrlacağını tahmin etmeye hiçbir mani yoktur.,, Paris, 23 (A.A.) — Havas ajansı bildiriyor: “Yakında bir itilâfa varılacağını tahmin etmeye hiç bir mani yoktur..,, Bütün gazeteler arasında İskende- run meselesine dair yapılan müzakere- lerden bahsederken yukarıya dercetti-« ğimiz cümlesiyle nikbin davranan yal- nız Popüler gazetesi vardır. Diğer taraftan Pöti Pariziyen, şu mütaleaları ileri sürmektedir: “Almanya ve İtalyanın Türkiyeyi i- tilâfgirizlik hususunda teşvik etmeleri ne kendisine karşı dostluklarını göster« mek içindir ne de türklerin güzel göz- lerine aşık olduklarından dolayıdır. Bu iki devletin maksadı arazi tamamiyetine kimsenin tecavüz edememesi nazariyesi- ni türklere ihlâl ettirmek, manda sistem- lerini ve akalliyet kaidelerini alt üst et- tirmektir.” Ami dü Pöpl gazetesi, Türkiyenin Fransadan gayri memnun ve İngiltere- den sukutu hayale uğramış olması neti. cesi olarak Musolini tarafından yapılan müsaid teklifleri kabul etmesinden kork- maktadır. “Bugün İtalya, Montrö muka- velenamesine iltihak ediyor. Türkiye fi- len Habeşistan imparatorluğunu atsdik eyliyor. İki devlet arasında kurulan bu anlaşma daha ziyade genişliyemez mi?” Ekselsiyor gazetesi, İskenderun'da bir fransız - türk kondominyonu tesi« sine dair olan türk teklifinin cemiyeti akvamın hoşuna gitmediğini kaydettik- ten sonra diyor ki: “İtalyanın bu gibi emsal teşkil ede. cek hadiseler vukuuna ne derece taraf. tar olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Çün kü bu gibi hâdiseler almanların merkezi Avrupada ve İtalyanların şimali Afri- kadaki gayelerine tamamiyle mutabık Kix. Eko dö Pari gazetesinde Pertinaks İskenderun'da manda sisteminin devam edeceği fıkrasını muhtevi olan fransız teklifini tahrir ederken diyor ki: “Bu teklife bakarak Blum İskenderun hakkında da Suriyede olduğu gibi ati. yen istiklâle gitmek üzere muvakkat bir manda sulü ileri sürdüğü zanedil. mektedir. Bu teklif, şu demektir ki, İs- kenderunda Cemiyeti Akvam tarafın- dan tayin edilmiş ve meselâ Dantzi>z'de olduğu gibi mahalli muhtariyeti temin vazifesiyle tavzif edilmiş bir fransız komiserinin bulunması demektir.,, Pertinaks gene Eko dö Paride Blum projesini müphem ve eksik bulduğu.- muzu, gümrük ve hariciye işleri müs. tesna Sancağın filen istiklâline eylediğimizi yazarak Sancağın nazari o« larak Suryede kalmasına razı olacağı- mızı tahmin ediyor. israr Övr gazetesi italyanın montrö mu- kavelesine iştirak için Türkiye ile gö. rüşmeye başladığından, Tevfik Rüştü Arasın Sancak işinde bizi israra teşvik eylediğini, Almanyanın Ankarada bü- yük bir faaliyet sarfettiğini ve hattâ Sancağı kuvvetle işgal tavsiyesinde bu- lunduğu şayiaları döndüğünü yazıyor ve “mesele gittikçe karışmaktadır,, di- yor. ş OY Övr gazetesine göre icabında Roma- nın hakemliğini kabul edecekmişiz. Tan ve Figaro gazetelerinin Roma muhabirleri siyasi mahfillere atfen şu malümatı vermektedir: Türkiye ile İtalya arasındaki mü- nasebetler yeni bir safhaya girmekle beraber Aras - Ciano görüşmesi henüz vakitsizdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: