3 Aralık 1929 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

3 Aralık 1929 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© En büyük düşman ... açlık... Ki i Keman Top tüfek karşısında eğilmiyen başlar kırılmıyan cesetler açlık karşısında zebun oluyordu Sanki kalpleri o koca trenin alında ezilmiş, (o parçalanmış gibi müteessir ve müzmahil, bo. yunlarını bükerek avdet etmişler, Trenin, bilhassa istasyon önünde toplanan kalabalık arasından ağır ağır.. Büyük bir zafer gururile geçmesi: bilhassa tren mürette- batının yılışık ve küstah nazar larla halkı müztehziyane süzme- si Nâzımın ruhunun üzerinde © kadar menfi bir teşir yapmış ki.. Zavallı çocuk bugün adeta hasta, Bugün kıtaata müstacel bir emir tebliğ edilmiş. Zabitan ve efrat kıt'alarından hiç bir yere ayrılmıyaçaklarmış. Ne oluyor, acaba harp mi patlıyor? 29 Kânunevel Dün gece Çatalcadan gelen Bulgar treni, İstanbuldan bize gönderilen Levazımı sıhhiye ha- muleli bir vagonu brakarak ge çiş. Bu havadise çok ehemmiyet verdım. Doğru olup olmadığını anlamak için hilâliahmer hasta nesine giderken, Karaağaç cad- desinin henüz yansına kadar gelmiştim ki, hastanenin araba- sile karşılaştım. Arabada doktor Bahaettin Şakir bey verdı. Be- ni görür görmez, doktor araba- yı durdurttu. Çoktanberi görüşmediğimizden şikâyet etti, Kendilerini ziyaret için yola çıktığımı söyledim. Vilâyete gitmek mecburiyetinde olduğu için çok müteesir olarak beni arabaya aldı. Arabada sivil ve ibtiyar bir zat daha vardı. Evvelâ o zat ile tanıştırdı: — Eczacımız, Eskenazi efendi.. Çök temiz kalpli bir vatanda- şımız... Eskenazi efendinin elini sıkarken mukabele ettim: — Matmezel Bellânın pederi değil mi?.. şüphesiz pederi de kızı gibi temiz kalplidir. Eskenazi efendi de bana mu- kabele etti; — Adıma bakmayınız... Halis Türk oğlu Türkâm.. Kızım sizi çok sever.. bana her zaman siz- den bahseder... Daha birkaç afaki sözden son- ra esasa geldik. Doktor, vagon meselesinden maada, başka hava- disler de vardı. Hükümet Bulgarların teklifine cevabı ret vermiş. Buna binaen Bulgarların ani bir surette har. be başlamaları ihtimali varmış, Hatta bu hususta müteyekkız davranılması için İstanbuldan mevkii müstahkeme emir verilmiş O halde, yeni vekayi ve ha. disenin arifesindeyiz demektir. Maalesef o mülâkatımız uzun sürmedi, Balıkpazarına geldiğimiz zaman araba durdu. Eskenazi ef, arabadan indi. Artık bu kadar gürüşmeyi kâfi addederek ben de mubterem doktara veda ettim ve indim Fakak, doktorun ara- besi hareket eder etmez Eske- nazi ef. kolumdan yakaladı. Bü- tün mümaniatıma reğmen zorla eczaneye kadar götürdü. — Tam eczaneye gireceğimiz za» man, nasılsa gözlerimi yukari j kaldırmış bulundum. Pencerede... » 27 kününevvel - Defterim önümde açık duru- yor.. Mümkün değil, bir tek ke lime bile yâzamıyorum... Acaba, bir şair gibi ilham mı bekliyo. rum? Hayır.. Yazacak olduktan sonra, ber şey ve hertaraf bir ilham kaynağı... Yazamıyorüm değil, yazmıyo rüm. Çünkü iki günden beri kendimi tahlil ettikten sonra bulduğum netice şu: —Ben, şifa- bulmak için bir sanatoryoma giden, fakat orada, yeni det tehlikeleri O karşısında (kalarak titriyen bir hastayım. (o ( Burada iki satır çizilmiş.) Şu halde, defter tutmak.. not almak., hislerimi kaydetmek.. pek â'â bunla, niçin. ve, kimin için? Nasıl olsar, bir gün olup bu def- terin de benimle beraber gömü- leceğine eminim.. buna emin ol duktan sonra bütün o, kaydedil mesi icah eden hadisatı şimdi- den kalbime gömmek daha iyi değil mi?.. O kalbim ki. onun çektiği acıları hiç.. hiç bir kimse.. hatta ( burada dört satır, hiç okunımıyacak gibi silmmiştir.) Bunan için artık gazeteden başka bir yere yazı yazmak iste- miyorum.. © önümde açık duran defterlerimi de her şeye.. bütün hislerime ve fikirlerime karşı söyleyeceğim en son sözümle kapıyorum : — Paydos... Kayanın birinci defteri, burada hitam buluyordu... Onun hislerini ve fikirlerini düğümlüyen acıları bir an evvel öğrenebilmek için tehalükle ikinci detteri açtım ve okumağa başladım. Kayanın ıkinci defteri 19 Kânunsani 328 - Kafkas tabya - Bugün, bu kanlı ve acıklı ma- ceraya atıldığımızın beşinci ayına yaklaşıyoruz. Ah allahım, geçen şu dört ay, nasıl geçti... Ve o dört ay zarfında, ruhlarımız ve hisleri miz ne safhalar, ne heyecanlar ve ne tebdiller geçirdi... Zaman olduki, kanlar ve a- teşler içinde gördüğümüz cellât levhaları, hislerimizin zalf dam- lalarını çekip kopararak bizi bir yalçın kaya gibi hissiz ve metin yaptı. Zaman oldu ki, küçük bir vak'a, ruhlarımızda yeni zatlar yaratarak kalbimizinen hassas noktalarını yaraladı ve kanatti... Çok zaman, tehakkuk etmiyen yalanların kırdığı ümit ve hulya. lar karşısında yeis ve isyanla kük- redik. Ve daha çok zaman, etrafı- mizi çeviren bu ateş ve çelik çem- berini bir darbede kıramadığımız için âciz ve zaif bir çocuk gibi inim inim inledik. Bezen, bizi ezen, bitiren, omuzlarımızı çöker- ten.. Bazen de sürurdan, neş'eden coşturan ve titreten mütebeddil hadisat içinde bucalıyarak, ni- hayet budört ay geçti. Hislerimin acı bir infialile bi- Berit Bey Polis müdürü Yeşilköy 7a- bitasının takviye edildiğini söyliyor Polis müdürü Şerif B. dün Ankaradan şehrimize avdet etmiş- tir. Şerif B. Ankara seyahati hakkında bir muharririmize de- miştir ki: “ — Ankaraya hükümeti mer- keziyenin emirlerini, (talimatını almak üzre gitmiştim. İşlerimize ait bir çok talimatla avdet ettim. Polise taaliük eden meseleler arasında hırsızlıkların meni içinde görüştük, Yeşilköydeki zabıta kuvvetleri- nin kifayetsizliği. doğru değildir. Mahaza Yeşilköy karakolu esaslı surette takviye edilmiştir. rinci defteri kapamıştım. gene onu açış, belki bir iradesizliktir. Zaten ber gün biraz daha artan asabiyet ve ruhi sefaletimiz, şüp- hesiz bizi iradesizliğe götürüyor. Eminim ki bugün şu kale dahilin- de hepimiz, hergün şuurumuzdan az çok birer parça kaybeden birer deli gibiyiz Biraz görebil- mek ve birazda hissetmek, en metin ruhları bile heyecanla sarmmağa kâfi geliyor. Şimdi, hepimizde yeni bir sual başladı: - Nereye gidiyoruz?. İşte bu, tamamen meçhul. Belki zafere.. Ve belki de.. Aşikâr olan bir hakikat varse, oda, hergün ölüme biraz daha yakla: giyoruz. Fakatne acıklıdır ki, bu kadar eziyet Ve oiztırap çektik- ten sonra, bizi bekliyen ölümü, cepheler de ve siperlerde değil, sahipleri tarafından boş bir evde bırakılan ve unutulan miskin ke- diler, gibi, açlıkta ve sefalette bulmaktan korkuyoruz. Çünkü, daha şimdiden bü- tün çebrelerde, aç midelerin matemi gölgesi görünüyor. Fersiz gözler, siyah halelerle çevriliyor ve dermlere çöküyor. Bütün bun. lara rağmen, kaybolmiyan ve bi- lâkis gittikçe kuvvetlenen bir şey varsa, oda yalnız, azim ve iman.. Sanki bütün bu çektiğimiz ezi- yetler o azim ve İmanı, her gün biraz daha fazla bileyerek, has çelikten bir kılıç gibi keskinleş- tiriyor. Evvelce, yalnız harp ve açlığı düşünüyorduk; şimdi karşımıza üçüncü bir mesele daha cikti: (Maneviyat) .. Şimdi, bir de bun- larla mücadele etmek mecburi. yetindeyiz. Harptan ve açlıkian yılanların maneviyatı çok çabuk sarsılıyor. ve bozuluyor. Yalnız bozulmakla kalsa bir şey değil, fakat, bazı alcak ve kabpe unsur. lar, bundan pek kolay istifade ediyor. Kaleye ilk kapandığımız gündenberi, ihanetin en sefil ma- nasile kalenin felâketine çalışan. lar var. bunların en başında, kale dahilinde kalan Rumlar ve Bul garlar... Bu mel'unlar, her gün zehirli havadislerle maneviyata hücum ediyorlar ve maneviyatı zaif olanların adedini © çogaltarak, kale içinde buhran çıkarmıya uğraşıyorlar. Bu mel'anet şebe kesini en gizli ve en mahl'ane bir elle idare eden de yabancı değil; (Devlet Aliyeyi Osmani yenin) Edirne vilâyeti celilesi merkez kaymakamı) , (İzzetlü Atanaş efendi) isminde bir gâvur. (Bitmedi) : R Çocuğunuza naS bakmalısınız? Dr. Al Şökrü Muhatrirt Emzirmeye mani sevepler | ye emzi:menin anne sih- hafi üzerine fesiri Müteverrim, sar'alı, fazla kan zayı etmiş anneler meme vere- mezler. Sari hastalıklara müptela olanlar hastalıkları geçinciye ka- dar emziremezler. Sinirli ve İş- tihasız annelerin çocuklarını em- zirmekle iştihalarının açıldığı ve sinirlerinin zail olduğu görülmek- tedir. Firengiye müptela olan annelerin çocukları da firengili o'duğundan emzirmeli, fakat hem annesi, hem çocuğu tedavi olun- malıdır. Banyo Banyo çocukların ikinci bir gıdasıdır. Onu hiç bir zaman kesmemelidir. Birde yanlış bir telâkki vardır. Banyo (yapılınca çocuk hastalanır derler. Halbuki biz hekimler hasta çocukları banyo ile tedavi ediyoruz. Ban- yo çocuğun ci'dinin mesamatın açar ve teneffüsü ci'disini temin eder. Ayni zamanda vücudünün mükavemetini de arttırarak has- talıklara karşı çocuğu mükavim kılar, vücudünü çıbanlardan kur- tarır. Banyo, sık sık değişen ço- cuğun derisinin üstündeki ince- cik kabukları düşürerek tenef- Afüsü cildisini temin ederj Banyoyu sabah ikinci süt sa- atinden evvel, aç karnına yap malıdır. Odanın harareti 24 de- rece ve banyo suyunun hers reti de 36 derece olmalıdır. Bu nun tayini için en iyisi derece dir. Olmadığı takdirde mecburen dirsek dayanacak kadar olma- hıdır. Çocuğu bir örtüye sarıp ma: sanın üzerinde evelce hazırla- nan sabunlu bezle sabunladık- tan sonra banyonun derununa evvelâ ayaklarından doğru ted- ricen ta boynuna kadar sokma h, vücudünün hiç bir tarafı ha- riçte kalmamalıdır. İki üç da- kika kadar vücudünden sabun çıkınçıya (Okadar ouvaladıktan sonra çıkarmalı, çıkarırken ba- şna temiz su dökmeli, banyo- dan sonra gözleri, kulaklarının dış tarafı ve yüzünün kenarları pamukla (silinmelidir. Çocuğa podrayı az koymalıdır. Banyo zamanında odaya kim- se girip çıkmamalı. Bu sebepten çocuğun tekmil çamaşırları evvel den tedarik olunmalı ve havlusu uıtılmalıdır. Çocuk çamaşırları Ara bezi (70) santim boyun- da ve (70) santim eninde, idra- rı derununa çekecek bezden ol malıdır. (Mese'â mermerşahi ve- ya kalın tülbent gibi | küçük etek bezi (40| santim en ve (40) santim boyunda tüylü ba- zenden olmalıdır. Muşamba ön tarafta iki parmak açık kalma- hdır ki idrar buradan tebahhur ettiği gibi teneffüsü ci'dide te- min olunabilsin. Büyük etek be zi (80) santim boy ve (50| san- tim eninde yün fanileden olmalı. bu yarım kundak fvazifesini gö- rür, Mermerşahiden gömlek, ü- zerine zıbın, daha üstüne bir entari veya İnce fanile giydiril melidir. Bundan fazlası çocuk için muzırdır. Sıkı kundak) keza zararlıdır. Pamukluları | terkedi- niz. Hem pahalıdır, hem de ko- i ay'diında K iay kolay kurumaz, dikişlerin kenarına ti z ve katı olur. Çocuk * vw sık sik değiştirilmeli, b“ aptestte yarım bel ba pılmalı, kirli bezini altı" koyarak tekrar sarms cuğun ayak ve elleri sarılmamalıdır. Terler, P Devranı lâyıkile ifa El ve ayakları uğufu” paska muzırdır. Uyku Çocuğu ayrı yatakta Bu, yavrunun sıhhati (9 Beraber yatarken fazl terli vücuduğda soğur ** nır. Bundan başka üzeri” tarak veya yorganın aği nunu kapamasile b: kesi de vardır. Yatağı9 yüksek olması çocuğu tan muhafaza eder. Çoc" lamamalıdır. Sallamak bozulmasına sebebiyet ve KN defa alışınca gece, gündü! MN h İlk doğduğu zaman beğ” Mh, “ gaz yapmasından mütevl” ke fif sancılar çocuğu ağ” ” bu esnada sallamakla * maz. Fakat bu hal bir sonra kendiliğinden geçe” hetle yavruyu bir de fi alıştırmamalıdır. Çocukların uykuya ib çoktur. İlk aylarda çocuk saatlerinden hariç | 17 | Kina yur. Bir yaşından s01* saat uyumalıdır. Bu seb€ Karnını doy sonra havadar sakin bir iç yatırılmalı ve bu suretle alıştırılmalıdır. Ağlamak Çocuğun ilk aylarda ç#” seda uğlamak değil, bağ, k — tır. Yavru bu suretle * İra, dakilere meramını bil Refik sebepten çocuğun ihtiyaf ik tik ve zamanile yapılırsa O eki, ğırmaz ve bağırmayı bat Mk, mez. Bundan maadasıni” Tat şaratın rahatsız etmemetl: tp dd Sp şırının bir tarafını mi — S n ar lar an, hi va heee *$d it ola, Cİ ile la : ie” nın kirli olması da J gırtır. Bunlara çok dikkat lidir; Hava |. Çocuğun saf havay8 p gıda kadar mühümdür. bepten çocuk odası hav?” sabahtan öğleye kadar gl maruz tarafta olmalı v9 w'k da yemek pişirilmemeli maşır yıkanmamalı. Çocik | duğunun on beşinci ker? baren fazla yağmurlar, furtunalı havalar mete ay üzere, her gün munta”” «4 kağa çıkarılmalıdır. Saf b” cuğun iştihasını artır” tasfiye ve kemiklerini “ 4 eder. Havasız güneşi” rutubet vardır. Böyle ei rn lr a AR derler ve çabuk hasta" Fırka grupU Belediye meclisi fır! yarın toplanacaktır. şel tim, Haya hattı ka, ediliyor vey Üsküdardaki yeni tram el ik tnin muvakkat kabul dün bitirilmiştir. şembe günü küşat

Bu sayıdan diğer sayfalar: