15 Mart 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

15 Mart 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 4— VAKIT 15 Mart YANINI Gazinin seyahati LAİK İnd Börek Gazi Ankaraya dön- dü. Kışın tam ortasında yapılan bu seyahattan bugünkü ve yarınki neslin alacağı ders- toplıyacağı (o mlüşahedeler Şüphesiz ki bu alelâde bir tenezzüh değildi. Bir hare- ketle bir vatanın hem marisini, hem de tarihini kendi gözlerile tetkike koşan bir Reise gene tarihin hangi . sayıfalarında rast gelinir bilmiyoruz. Gazinin Türk tarihini kendi yüksek düşüncesi lie tetkik et- mesi Türk irfanna yapılacak en büyük hizmetlerden birisidir. Dünkü nesil, rüşvetle yazılmış, vak'aların belâgati ve eserlerin delâleti farkedilmeksizin vücu- da getirilmiş kitaplardan tarihi terbiyesini almıştı. Halbuki geç- tiği ve yerleştiği her yerde hâ- kim olan, medeniyet ve umran kuran büyük bir millete kısır ve eksik bir tarih terbiyesi vermek bir fecaatti, Birçok faciaları va- tan semasından söküp atan Gazi, bu fecante de bir nihayet ver- mek emelini takip ederek son seyahatini yapmıştir; öyle kana- at ediyoruz. ler, vardır. Hali görmek ve maziye dair yanlış bilinen noktaları düzelt- mek... Gazinin son seyahatinde biz bu ifadeyi buluyorur. Büyük rehberi bu yüksek mesaiye sev- keden mukaddes muharrik ha- kiki vatan sevgisini tarif eder. Xx Bahri teadül Paris, 14 (A.A) — Petit Pa- risien gazetesine nazaran, İngil- tere ile Amerika arasındaki bahri teadül Fransayı Aksayı Şarkta Felemengin bahri kuv- vetlerinin yarın kadar bir kuv- vet bulundurmıya mecbur ede- cektir. Japonlarla Amerikalılar terakki vardır. H indenbürg vi beyannamesi Berlin, 15 (A.A) — Young Pilânmın imzasından sonra, Ma- reşal Hindenburg bir beyanname neşrederek (Otasdik (aleyhtarı olanların müteaddit itirazlarına cevap vermiştir. bu beyannamesinde, (Alman milletini vatana karşı olan ve- zaifini idrak ve ifaya dâvet eylemektedir. Yarımasır. ervelki VAKIT 75 MART 1880 Bosnadan alınan hususi bir mektupta yazıldığına göre, elli beş sene mu- kaddemini idrak eden ihtiyarlar ; sali haldeki kadar Bosna kıf'asında şffa vakuunu bilmedikle- rini beyanı etmekte imişler. Müşarünileyh | | fakat hiç 1930 YE DAR EE m MK ir Türk vecizesi: “ Can çıkmadıkça huy çıkmaz! ,, hükmünü verir. Bu teşhisin doğ- ruluğunu tasdik; “ıslah,,m önüne (aşılması imkânsız bir granit duvar çıktığı için, kabul etmek bize güç gelir. Fakat ne çare ki hakikatin yalçın, sert sil- lesi, kafamıza vora vura bu fik- ri çivi gibi beynimize geçirir. Dün okuduğumuz bir Atina telgrafı, bu imanımı bir kere daha tazeledi. “ Hürriyet ve itilâfın,, kirli bayrağı “ Mustafa Sabri,, kendi gibi birkaç alçak vicdan- sızla, Yunan merkezine koşmuş. Gümü'cüne müftüsünün azlile yerine kendisinin tayinini yalvar- mış. Bu hareket, aç köpeklerin aysız gecelerde ışıklı pencerele- re karşı ulumasına benzetilebi- lirdi. Eğer teklif ve recsları sa- de kendilerinin ikdarmı İster mahiyyette şeyler olsaydı, belki hareketleri bu kadar iğrenç ok mıyacaktı. Küstahlığın derecesi- ne bakın ki bunlar, ana vatan- dan kara idarelerinin zulmile ayrı kalmış eski topraklarımızda nüfuz ve mevki dilenirken, bir cinayet daha işliyorlar. İntihap haklarını kaldırın, ora- daki Türklerin haklarını çiğne- yin, müftülüğümüz islâm cema- atinin reyile değil, Yunan hö- kümetinin emrile olsun. Diyor- larmış. Atina hükümeti onlara ne cevap verdi, bilmiyorum. Talgrafine. Mn haltada mis lar, amma, cihanın hiç bir ye- rinde böyle tekliflerin alkışla kabul edileceğine aklımız ermi- yor. Mustafa Sabri, Türk ve İslâm dünyasında alnındaki hain ve alçak damga ile sürünmiye mahküm bir sefildir. Bunu kendiside bildiği için, intihap denilen fazilet, temizlik ve liyakat meydanına çıkmıyor. Zaten onun böyle bir meydana değil, iki kişinin huzuruna çıka- cak lekesiz tarafı yoktur. Onu, beyaz şeybülislâm kisvesile se- arasındaki müzakeratta pek az | daret basamakları üstünde gör- müştüm. Gururda Firavunları geçmiş, kır sakalı hindi kuyru- ğu gibi kabarmıştı. İşgal kuv- vetlerinin (o zorbalığına sığınan bu namert kabine “Sevr»de ka- ulan mezara tarihimizi gömmek için iş başına getirilmişti. Mustafa Sabri, o büyük ölümün hem yıkayıcısı, hem nebbaşı olmak istiyordu. Milletin iradesi bu sefilleri topraklarımızdan fırlatıp attı. Milletlere fenalık edenlerin aki- beti budur. Kuvvet, insanı şaşır- tabilir, doğru yoldan çıkarabilir; bir gayzından kurtaramaz. Mustafa Sabri tam bir ıskatçı bayasızlığı İ ile, Gümülcüneli kardeşlerimize musallat olmuş, onların haklarını Yunanlılara (oçiğneterek Okülâh kapmak sevdasına düşmüş. On- dan zaten başka ne beklenir ? Satacak vatan bulamayınca, sof- ralarına sığındığı müslümanların haklarını satıyor. Bu alçak tica- ret onun eski zanaatıdır. Simin, 4 zaman milletin İ geni fenalıklar irtikâp etmesi Ruhi Beyin defte a 24 Namık Kemalin ruhu diyordu ki; Padişah sülâlesinin ahlâksızlığı malümdur. Hatta güvendiğimiz beşinci Murat bile vazi- fenin yükü altında tahammül edemedi... — Galiba bir şeyler yarıyor zabtedelim. Harfleri topladık, şu cümle — Sizinle görüşmek istiyen bir ruh var. — Kim? — Kendisi söyliyecek. — Buyursun. İbre durdu; yeniden harfleri göstermiye başladı: — Namık Kemal. Hayretle birbirimize baktık: — Büyük © vatanperver şair aramızda demek: lâkin bhakika- | ten omu? Benim bu düşüncemi için cevap verdi: bildiği — Evet, efendim, sizle görüş- | mek için gelen Namık Kemalin ruhudur; sizi pek meyus gör düm. Ben hakiki vatanperver- lerin samimi dostuyum, beni ölmüş değil, belki hayatı mad- diyeden mufarakat etmiş bir mevcudiyet olarak babul etme- lisiniz; maddi hayat fena bu- lur, amma ruh ebediyen baki- dir. — Muhterem üstat, mademki yesimizi (Ogörerek (tenezzülen teşrif buyurdunuz, her halde bize bir tebşiriniz olmalıdır. — Yes Türklüğün şıarı değil- dir; biz anım ve metanet için halk edilmiş bir milletiz; demin amin geld aki — URUYOTUUMUZ; orada şöyle bir beyit o'duğu da malümünuz olmalıdır: Biz ol âli himem erbabı ciddü içtihadız kim Cihangirane bir millet çıkar: dık bir aşiretten — Ey üstadı âzam, siz za- mamımızda Abdülaziz ve Ab- dülhamit gibi hürriyet düşman- larile ugraştınız; halbuki bizim başımızda vatanm düşmanlara hediye eden, canla başla çalışan vatanın öz çocuklarına en sefil bir düşmanı saldıran vatansız bir padişah ile uğraşmağa mec- bur oluyoruz. — Ah çocuklar, Hanedanı âliosmanın zaten rehini indiras olduğunu biz çoktan anlamıştık, içlerinden #z çok kendisinde kabiliyet var zannettiğimiz Mu- radı hamisin de küçtk bir darbeli havadise mukavemet edemiye- rek tecennün ettiğini gördük. Abdülhamidi sani, menafii şah- siyesini yatanının menfatlerinden daba aziz görmeseydi, hamiyet- mendanı milleti kan ağlatan Rus harbi öylemi neticepezir olacaktı? Rumelii şarki Bulgar- lara, sessiz sedasız mı terkedi- lecekti? Bunlar hep Böyledir; şimdiki padişahın nefsi nefisi için en istiğrap olunmaz; fakat bizim devleti ebet müddeti Osmaniye demekten (maksadımız, hane | danı Osmani değildir belki muazzam ve mübeccel milleti- mizdir. — Üstat, siz vatan mersiye- sinde: Tepelertin bizi yarap şu Karadağlılara demiştiniz, şimdi bizi Yunanlar tepelemek istiyorlar. — Ne yazıkki asırlardan beri bunu paki milletle irva edilmiş olan mubarek vatanımız sefil bir milletin mülevves kemiklerine mezar olacaktır. Yani düşmanı bidin gir dabı hun içinde mahvü nabut olacaktır. Heyecanla sorduk: — Aman, Kemal ciddi mi söyliyorsunuz? — Emin olunuz ki Türk askeri mağlup olmaz, yalnız başında kumandan ister. Büyük vatanperverin bu son sözleri ruhani bir inşirah hasıl etti. Bu sebeple olacak, arka- Beyfendi daşlardan biri: — Bize bir misiniz? Diye bağırdı. Namık Kemalin ruhu cevap verdi: — Yazmır. Büyük bir şevk ile kaleme sa- rıldık ; ibrenin seri hareketleri bize bu şiiri verdi: Her zamanki iktidarı milletin himmetresi (Namıkın ) feryadını duymaz vatandan çıkmıyan davasmı O saymaz karini cahilân Kaydı makburün nema bulmaz sariri hamesi — Teşekketir. ederir, üstat, bir Mama ars rd LE Gelmeden güm visal ruhu nevayı germine Kaddi yarin defteri fermanına ramolmadım Keffi yet etmem cihandan meşrebi merdimle ben Manii bürriyet olmandan da gafil kalmadım — Bu şiirlere imzanızı koya- — Tabii, , Muallim arkadaş sordu : —,Kemal (Beyfendi, Türk askeri başımda kumandan ister buyurdunuz, şimdi askerin böyle bir kumandanı var mı? — Oğlum, Kemalin ıstıfasın- dan ümidinizi kesmemelisiniz. Daha ziyade duramıyacağım, Allaha ısmarladık. Büyük vatanperver şairin ruhu çekilip / gitti; fakat son cevabi müphem yahut pek şairane idi; bunu birden anlıyamadık; mual- lim muammayı halletti; — Şairane bir san'at ıstıfayı ismi mef'ul yapınız; seçilmiş bir Kemal bulacaksınız ki bütün ümidimiz ondadır, Ben buraya gelmiş miyim? İspirit hadiseler arasına hakiki rüyaları karıştırmamak doğru olmaz ; hele bu mevzu etrafında pek çok kimselerin - inansın, inanmasın - şehadet edeceklerin- den eminim. e ya, bazı rü- yalarının ayni hakikat çıktığını görenlerin miktarı ne kadar çok- tor, şir lötfelmez Milletin yy küyapğan Lâkin evelce rüyalar hakkında, | ispiritlerden öğrendiklerimi an- latayım: Rüyalar iki türlüdür; hakiki olanlarla olmıyanlar. (Bitmedi) İĞene yaş mes€ i | Mete Sesil Sorel, P bir tiyatrosunda bir sil verirken, kurunu vustâ fetine girmiş iki genç darül lu sahneye atlamış. Bunl genç kıyafetli olanı “ri Üzerine hücum eder bir tl mış. İhtiyar kıyafetlisi is€ damla gencin arasına giri — Yovol demiş, beni i meden onu öldüremezsin; © benim büyük annemdir.! Son pösta ile gelen: Al gareteleri bir Amerikan i kodusundan bahsediyorlar 4 Sinema yıldızlarından son çevirdiği filimlerden | sinde resmi gayet çirkin © için sinema kumpanyasını ! kemeye vermiş, bizim par#f tam üç buçuk milyon lira minat istiyormuş. Bu davaya karşı kumf müdürünün söylediği sö£ Demiş ki rar Ne Seral ! Bizim ope 40 yaşındaki bir kadını 16 yi bir kız gibi göstermekten Anlaşılıyor ki, bugünün # artık sahne ve perde özel bile yaşlıların genç rolü Ul sına müsaade etmiyor. Toplu ip VUKUAT Alacak kavgasi Bebekte Recep Aziz ile çoban Mustafa bir yüzünden havga etmişler, tafa bıçakla Recep Aziz A diyi, muhtelif yerlerinden Mangalı devitdile Dolapderede Sazlıdere ğında Nikoli hanı altındaki rumda oturan çingene kö? Galibin karısı dün bodr” ortasında mangal yakmıf cuklarını mangalın başında karak sokağa çıkmıştır. Ç? lar oynarlarken mangalı mişler, kısmen yanm Bunlardan Oo Sıdıkanın Yi ağır olduğundan hastaneyf dırılmıştır. Tencereyi döşürün” Samatyada Gazlıçeşmed san Efendinin kızı odada oynarken kazaen m da kaynıyan tencere df zavallı çocuğun yarı aşağısı yanmıştır; Cinayet Evvelki gece yarısı Sili oturan Halit Efendi evine #ği) ken önüne çıkan bahçıvfif refle kavgaya tutuşm neticede Eşref bir bı efendiyi karnından ya yar Sabah Öğle İkindi Akpa” yaf ası 122 UM m. > Bugün em e) açıklır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: