1 Ocak 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

1 Ocak 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Millet aldanmı- yacaktır Gazi Hz. son Edirne seyahatlerinde Sultan Selim camiini gezdi. Mimar Sinanın bu müstesna eserini sanat nok tai nazarı'ndan tetkik etti. Bu camlin taşları, duvarları, sütunları, kubbele- ri, mihrapları, oymaları karşısında saatlerce hayran kaldı. Türk işçileri- nin işledikleri taşlarla camiin inşasım- da malzeme olarak kullanılmış olan Roma asarını mukayese etti. Türk san! atkârlarının eserleri adeta nisbet ka-| bul etmez derecede daha ince, daha mükemmel olduğunu gördü. Vakıa Sultan Selim camii Mimar —4 — VAKIT 1 Kânunsani 1997 , Meşhur aktör, meşnur muharrir Ie — AKŞAM ÜSTÜ. Hafız Davut Efendi, gençtir, güç- lü ve kuvvetlidir. Hasılı iri yarı bir a- damdır. Arasırada çakıştırır. Bu ak şam o biraz fazla kaçırmıştır. Kusu- runa bakmaym, Davut Efendinin der- dini bilseniz siz de ona hak verirsiniz. Her zaman böyle içmez. Hem bu keçe yanmda eski ders şerikleri var, — AKŞAM EZANINDAN SONRA Ders şeriklerinden Sıddık Davuda dedi ki: Hangisine yanarsın yemeğe mi pili- ce mi bir daha çekelim. Çektiler. Ve karar verdiler bundan sonra eve gidil mez. Gidip bir yerde ağız tadile eğle- nelim. Bir tiyatroya gittiler tiyatroda klâsik bir piyes oynanıyordu. Ahali de esneyip duruyordu. Üç arkadaşlar bu piyesten bir şey anlamadılar. Bir- az şekerleme yaptılar. Biraz horulda dılar. Bir aralık hafız uyandı. Hafif- ten hafiften mırıldanmıya (başladı. derken tis perdeden bir gazel herkesi uyandırdı. (içtiğim mey de bile aksi- Kizıl Gömlek YAZAN : Ömer Rıza hadiseler vukubulmuş, o zaman devlet reisi olan Hazreti Osman, bir suikast! neticesinde evinin içinde öldürülmüş tü. Bu sulkasdın müretiipleri San'a yahudilerinden Sebe oğlu ile birkaç âr kadaşıdır. Bunlar yeni dinin yahudi tiği istilâ edeceğini, yahudi varlığını! ortadan kaldıracağını, Yemende yerle yen yahudi menafilni imha edeceğini nazarı dikkate alarak, gizli bir cemiyet teşkiline karar vermiş ve o zamanın bü sevmiştir. Babasının lamak istiyen Leylâ, Mehmedin, Ki resi Ayşeyi Hicaza gölürmesindi 1 — 104“ Kumandan bağırıyorlardı : Intikart , Bundan evvelki kısımların hulâsası. 'disesini görmüş, ve bu şıra Hicretin 35 ci senesinde pek mühim dü/ ettiği Ebubekir zade Meh kin old fede ederek Şama gitmiş, orada muşta, Leylâ kilisenin bir penceresi öf de ne yapacağını düşünüyor: Leylâ pençereden bakmış hip Marküsün Kudüse gittiğini 4 düşünmüştü. Bu başrahip ihti “— Be yahu... Bu olmadı. Bu söz!cemalin görülür) aktörler şaşırdı. Fa- Davuda hoş geldi... kat ahali bir alkıştır tutturdu. Hafız “— Efkârım var. Anam içelim, sa-| gazel okuduktan sonra yine daldı fa-|“* b simli ken Mi Sinni tsver anasmı şu dünyanm... kat alkışlar bitmiyordu. Sesler işiti.|tismar İle ve en gizli ihtirasları keşf yaparım Mimar © Öbür ders şeriki Abdürrahim: lyordu. İsteriz, İsteriz sahneye çıksın Ze onlardan istifadeyi gözeten bu gizli tek başıma bir adam değildi. Onun ya) O“. Bhh burada içtiğimiz kâfi, Bir) © Hafız sahneye çıktı Gazelini sah./<“Miyet, kısa bir müddet zarfında her nmda birçok küçük ve büyük san'atkâr) az da başka yerde içelim. , nede okudu. O akşam Maris Şövalye|1470/a dal budak salmış, memuriyet a ve işçi vardı. Camiin inşasında kulla) © Biraz daha eli yüzü düzgün İnsanı|kadar alkış topladı. Ilamadığından, servet edinemediğinden nılan taşlar, tuğlalar, kireçler, saklseyredelim. . —: ikümetten yüz bulamadığından, ya- ye her türlü malzeme başka başka san-| OÜçü de: Ertesi sabah gazetelerden birinde 4“, Omazilerini o müstakil (ge st şahipleri tarafından hazırlandı, iş| o “— Doğru, doğru, dediler. bir tenkit makalesi çıktı. 17 yedi ya.|Firdikten sonra yeni bir camiaya gire! lendi, yerlerine konuldu. Fatihdeki, hem kahve, hem mey-İşinda münakkit Necdet Nesrin B. pi İrek istiklâllerini kaybetmekten, eski Bu itibar ile yalnız Edirnedeki Mimar)hane, hem aşçı dükkânı. olan daracık| yesin muvaffakıyetinden © dekorlürın (ve ân'anevi menfaat ve İmtiyazların. Sinan camli o devirdeki türk medeniye|meyhaneciklerden birinden çıktılar. güzelliğinden bilhassa tiyatro müdü.|dan mahrum kalmaktan muztarip olan tinin, türk san'atının ne kadar yük-İSakallı, kasketi tersine giyen bir meyİrünün piyesin ortasında meydana çı.|UnSurlar bu gizli cemiyete bağlanmış sek bir kıymet ve kabiliyeti haiz oldu.|haneci verdikleri parayı: kardığı sürprizden, aktörlerini halk a.|/47d. Nihayet 35 senesinde Sebe oğ- una maddi bir delil olarak gösterile| | “— Allah bin bereket versini.. |(rasına sokan yeni ve modern eserden lunun Mısır, Basra ve Küfeden tahrik bilir. Binaenaleyh bu müstesna eser|diye cebine attı hararetle bahsediyordu. Kariler bu ya|“tiği keyetlerle Medineyi basarak Os- ortada durdukça hiç bir kimse bundan pa ey "» ayı hayretle okudular. üç yüz, dört yliz sene evel türk san'a.| (ÜS arkadaş Saraçhane başına çel O— Aferin dediler. İşte bu muharrir|7u$ ve Osmanı öldürerek cebir ve taz- tanm, türk medeniyetinin Avrupaya diler... yik istimalile herkesi (Ali) ye (o biate en doğrusunu Yazmış. Sadi . a) nispetle faik bir variyette oldu; in.) (*— birer tek te şurada çakıştıralım| Ertesi gün Hafız Davut tiyatro kum |”1€c9ur i, ayni zamanda (Ali) ye gk N m bakalım, diye biraz daha büyücek bir; sımsıkı bağlanarak onun namile hare- ket ediyor gibi vaziyet almıştı. Mak bir adamdı. Belke de bugün de bir hale uğrardı. Yap işi, vakıt fevt etmeden görmekti, Leylâ, buna karar vermiş kararını icraya (hazırlana Başrahibeden müsaade istiy: gitmek için ayağa kalkan Lef öğle ezanının okunduğunu | yarak durdu. Pençereden Pençere, mabedin o bütün hanlığına nazırdı. Bunuf bir mı mesçit olarak kollatılıy Ezan bitmeden sahanlık dol, erkek,kadın,çoluk çocuk mesei akın akın gelmişlerdi. | Çok geçmeden bütün i âyrılmış ve yollar açılm Geriden birinin geldiği anlı yordu. Çok geçmeden bu Sinanm İsmine izafe (edilir. Çünkü camiin plânını yapan odur. Bu plâ- nn tatbikatına nezaret eden odur. Fa- tün milhim merkezlerine dağılmışlar- dı. En küçük memnuniyetsizlikleri is panyası tarafından davet edildi. Ber- az daha aydınlık bir meyhaneye gir- sabık klâsik piyes oynandı. Ve bersâ RAE : r K i O halde acaba ne olmuş ta arada geçmiş bu zaman zarfında türkler bu falkiyeti ellerinden kaybetmişlerdir? Nasıl olmuş ta üç yüz, dört yüz sene evel memleketimizde bu güzel işleri sinde iken, sucunun kızına nasıl âşık yapan sanatkârla'rın nesilleri ikesil- olda ye — im. se penceresinden ayna tu mu ya- miştir? Acaba o zaman İle bu zaman ne yakıla anlatir. Gece riyamdan, gündüz hulyam- diler... Bir derken bir daha, bir daha İşi azıttılar.. Hafız Sıddık, Tophane medrese arasmda türk medeniyetine bir nevi tufan felâketi mi ariz olmuştur? O- difre, onun yüzünden nun için bir çok sanatkârlar birdenbi- a sözü bitirin re orladan yok mu olmuştur?'? Yok- ce, a türk militei artık yüksek san'atkâr) Davudun dertleri kabardı, ve işci yetiştirmek kabiliyetini mi kay-| O « . Ah, anam, ah, seninki betmiştir. benim bağrım hâlâ yanıyor. Şüphesiz hayır. Türk milleti bugün) (Hâlâ, gözümde tütüyor... Efkârrm, yine tarihte mucizeler yaratan © eski|var, efkârım.. türk neslinin evlâtlarıdır. o Zafımızın| (Birer daha çaktılar, en büyük sebebi daha dün Menemende| zim hafız bülbül kesildi. bir irtica hareketi uyandıran derviş (oODün akşam gibi pilici elime geçiri- Mehmetlerin asırlarca bu millet Üze-| yordum ama olamdı lânet şeytana hoş rinde hâkim bir mevki almış olmaları-İbende öyle fenalık filân yok. Kapıya dir, balta olmak aklıma gelmez hatta sev. Bu derviş Mehmetlerdir ki yenilik|diğim bile beni tanımaz. Bizim mahal ve terakki namma hariçte ne olmuş ise|lede hoşuma giden birisi vardı namus- bunlarm girmemesi için memleketin et-|lu terbiyeli edebli bir kızcağız zamane rafına bir şeriat seddi (o çekmişlerdir.| kızlarından değil bir anası var o ka- Çünkü hariçten girecek yenilikleri ve|dar. terakkileri kendi menfaatlerine uygun| Dün şöyle bir yarım okka kadar et bulmamışlardır. aldım. Pilâva salalım dedim. Bizim va Bu derviş Mehmetlerdir ki Avrupa- lideye bir az da tahan helvası getir. da üç yüz elli dört yüz sene evel mat. dim koca karı da gözleme yapmış. baacılık keşfedildiği, ilim ve marife- “— Valide mübarek gün şu fakir tin her şubesi bu vasrla ile garp mem.|kızla anasmı çağıralım. Zavallıcıkla. leketlerinin her köşesine neşrolundu-|rın karnı doysun. Bizimki anasını da ğu, Avrupanın her memleketi bu sa-| kızını da çağırdı. Eti tencereye kendi başladı: geçmiş, çaktıkça bi yede en kısa bir zaman İçinde inanıl- maz terakkiyata mazhar olduğu sira- larda onlar matbaacılık şeriata muga- yirdir diye fetva vermişler, matba- acıl, memlekete girmesine tam üç yüz sene mânl olmuşlardır. Avrupada yeni. yen keşiflerin ye- ni yeni bilgilerin mektepler vasıtasi- le her sınıf halk tabakaları arasında yayıldığı, garp milletleri matbaacı. lik vasıtasile terakki ve inkişaf saha- sında kanailandığı zamanlarda derviş Mehmetler türk milletini Ashabikeyif gibi medreselerin el yazması kitapları içinde hapsetmişlerdir, türk milletinin gözünü vegönlünü iyiliğe ve inkişafa karşı kapatmak için One mümkün ise hepsini yapmışlardır. Vakıa bugünkü şeriatçılar Üç yüz dört yüz sene evelki gerintçılar değil. dir. Aralarında fark vardır. Fakat bütün istedikleri, tarzı hareketleri tahlil edilince yine hepsi ayni netice. de birleşir. Türk milleti bunu biliyor. Aldanmı- yacaktır. Bilâkis onu (Şeriat isteriz”) bık hafız Davut gazel okudu ve Nec det Nesrin B. bersabık modern tiyat rodan bahsetti, Şimdi Davut meşhur aktör, meşhur muharrirdir. Galip 1.4. ST EPA Yeni yıl Hozan en acıklısma ağaçlar- dan ziyade takvimler uğru- yor. Dün bunu kendi duvarım- daki takvime bakarken düşündüm. Zavallı, unmaz illetlere uğra- mış bir hasta gibi hergün vücu- dundan bir parça daha kaybe- derek eriye eriye bitmişti. Hal- buki, çok değil, daha bir sene | evvel, o, telli pullu duvağı, ka- barık göğsü, kat kat tafta etek- liklerile tombul bir gelindi. Evvelâ masa üstünde köşeye oturmuş, sonra evin şanına lâyık bir yerine kurulmuştu. lik günlerde, uğradığı basta- lığın farkına varmamıştık. Hatta o biraz incelince, tombulluğun kabalığından kurtuluyor diye se- elimle attım. Aradan on dakika geç! vin-iştik. ti geçmedi valide seslendi: — Aman hafız yanıyor. iBraz su katsam tesliye sarıldım su yok küpe baktım küpte de su yok Kovayı alır al maz iakunyalar (ayağımda fırladım doğru çeşmeye. Arkadan bağırıyorlar dı; — Yanıyor hafız. d Çeşmenin başı iskarça. Şöyle bir yanaştım birini ittim ötekini tekme ledim, çeşmenin ağzını yakaladım. Bi- zim kovayı koydum çeşmenin önüne! ben kovayı koyarken birisinin destisi| çat etti kırıldı. TTelâşla oçarmpışım, Al sana bir kavga. Derken herif ağzı| nı bozdu tabii durulur mu durulmaz haddini bildirdim. Herifin yüzü da. vul gibi olmuş burnu yamyassı. Biz he rifi döve duralım polisler beni yakala- dı. — Birader evde işim var sonra geli- rim polis Efendi dedim. Ama kimse al dırmadı. Kalktık karakola gittik ken- dimizin mahalle eşrafından olduğumu za anlatmerya kadar bir hayli zaman geçti. Ben yassıdan sonra karakoldan Dün akşam hemen her evde bu takvimlerin iskelet olmuşları atılarak (yerlerine (göbeklileri asıldı. Eh ne yapalım kahpe dünyanın kanunu böyledir. Galiba yanıldım, söze bir te- selli ile başlamak lâzımken, baş- ka yollara saptım. Evet, yeni yıl, sade yeni bir seneden ibaret değil, yeni bir yaştır da. Ondan bahsederken hanımlara bir “ba şınız, güzelliğiniz sağ olsun!,, demek lâzımdı. Bir senenin ömür için ne korkunç bir yekün olduğunu bilmiyenler, geçen zamana belki nasıl; ne için acindığını anlıya- mazlar. Fakat ömür dağının öbür yamacından inmiye başlı- yanlar için bir yılın, bir asır ka- dar ne farkı var? Omür dağını çıkanlar inenler, uykusuz geçen sat, Osmanın ketli yüzünden dahili bir nifak çıkarmak ve biribirile döğüşecek iki fırka vücude getirmekti. Osmanın katlini ve bir sürü katilin devlet mu- kadderatına hâkim olmasını hazmede miyen Ayşe, Talha ve Zübeyr, bir cep- he teşkil ederek Basraya gitmişler ve katillerin o cezalandırılmasını istemiş- lerdi. (Ali) de ayni fikri beslediğin-i den, o da katillerden kurtulmak isle diğinden iki taraf arasında. .vukubu- lan milzakereler müspet netice vermiş »e katillerin cezalandırılması esası ü- zerinde sulh takarrür etmişti. İki tara fın Basra haricinde sulh için karşı kar şıya geldikleri sırada katiller bir gece! ansızın Talha ve Zübeyr tarafına hü cum ederek harbe tutuşmuşlar, muha rebe, Talha ve Zübeyr tarafının mağ lübiyetile neticelenmiş, ve A Basra- ya girmişti. Ali, Basrada kalarak vazi! yetini tahkim etmek ve b usurelle katil lerin tahakkümünden kurtulmak için çalıştığı sırada katiller bunu anlıya- rak onu beklemeden Küfeye gidecekle rini söylemiş, Ali de işini bırakarak onlarla birlikte harekete mecbur ol- muştu. Hadisata baştan iştirak eden Leylâ müslümanların Bizanslılarla ilk te maslarında esir düşen bir kadının kızı dır. Kadını İlk esir alan zatın kim oldu ğu meçhul. Leylânın validesi eski bir hıristiyan olmak dolaysile bu sırrı (Şam) kilisesi başrahibi Marküse ifşa etmş,vebu srmn başka br kimseye söylemeden ölmüştü. Leylâ Medinede Osmanın evinde kalmış, onun katli ha|varmış, elile gömleği İrmış heykeltıraşın gençlik huzurunda ibadete benzer hayranlığını, he- yecanlı sözlerini okurken anla- madığını anlamaz ve gülümserdim. Meğer adamm hakkı varmış. Ne yazık ki dünyada sarfedi- len herşeyin eksildiği anlaşıldığı halde, gençliğin geçişi farkolun- maz, daha doğrusu, o geçip git- tikten sonra düşünülen hicrana ağlanır. Bilirim bu yazıyı okuyanlar, dudak bükerek “Yeni bir sene- nin eşiğinde bu mersiyenin de işi ne? ,, diyecekler. Evet tebrik lâzımken, yazının gamlı havası öd ağacı dumanları ile karardı ve bir mersiyeye döndü. Eh ne yapayım, böyle duydum, böyle len adam göründü, Bu beyaz yüzlü, yakışık, ve m teşem elbiseli idi. Başnda hi betli bir sarık vardı. Bu emiri, Muaviye idi. r başında, kısaca beylu bü kafalı, Kara ve parlak Szlü b vardı. Bu meşbur Mısi fat Asoğlu Amr idi. Amr ibnil'as, Osman linden evvel, Medineden oradan ayrılırken ni yanına alarak Şama doğ harf ket etmiş, yolda Osmafi kat ni baber aldıktan son! doğru ilerleyerek | Mtiy yanında kalmıştı, KendiÜmeyi ye kabilesinin başlıca erkmd clduğu için onun Muav'ye İİ tihakı, gayet tabii idi. Bunların ikisi yan yi ilef leyordu. Bunların Amr olduklarını karine ani mamak mümkün değildi. nda Mure muteber zevatın onlar İuki' rını herkes bilirdi. Muaviye cemaat içinile ye ilerleye bir sedire w. Bu nun üzerinde kan lekee dö lu kızıl bir gömlek dordi Bu gömekle Nailenin parmakları, Beşir oğlum Şama getirmişti. Muat ya yavaş sedirin bulun€ y cemaate hitap etmişti. — Ey nas! Bu göm ki ait olduğunu biliyormuz? B şehit ve mazlüm gömleğidir! Cemaat içinde gule duyuldu. Muaviye, eline birdil ak Osn kat derir dı ve halka gösterdira d vam etti: — Ey nas! bunlsir? b liyor musunuz?i,. Burhit mazlüm Osmanm zı Naili nin doğranan parmdır. Kadınlar hünkür,ür ağ” lamâğa başlamışlar/, bağ” rp çağırmışlar, meiçi halar, çığlıklar dolmuştu. yatlar? Ordu kumandan he bu gecenin sabahını da seyredin. Hükmünün doğruluğunu anlıya- cak, bana hak vereceksiniz. On beş sene evvel “Safa,, daki yazdım. Sade dert ortaklarımla baş başa kaldımsa, bu elem paylaşması da bana yeter. Seyyah cemaat içinde idöunlari” hepsi: j — Katillerden »f diff bağırıyorlardı. , nedi) yaygarasile aldatmak istiyenlerdir ki'çıktım. Valideyi evde namaz kılarken kendilerini aldatmaktadır. Nasıl aldan| buldum. Bizim komşular mevki mua- drıklarını da nihayet anlıyacaklardır. 'vininin hanımına bünâ iltimas için git Mehmet Asım O |mişler,

Bu sayıdan diğer sayfalar: