26 Mayıs 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

26 Mayıs 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Pütürise heykel 2 bir aslan Ayar! tşldin (kocasına) — Kuzum koca- Yay evdeki saatleri bir türlü doğru *tmek mümkün olmıyor. Lütfer a dan geçerken saate bak kaçsa | köre. ve ih — Fakat karcığım, benim olmadığını sen pek âlâ. bilir. y, Ka Mid — Canım sen saate bak, kaç Li Öğren hiç olmazsa cep defle- eder, gelir söylersin? Kârlı oyuncak e amcasının yanına gitti: Amcacığım, dedi, beş (o yaşma gün bana hediye olarak ver- rudan çok memnunum. 2 yavvum, ben de sana verği- İN hediyeden memnun olmana te #derim, aş > Bundan daha kârlı hediye ol- ; i Miş günkü bunu olur olmaz vakitte “in, tlrmiyeyim diye annem her haf A 25 kuruş veriyor. ,Yekerin tarihi p i yemeklerden sonra ağzımı» Sebla irmak maksadile şekerli o » bir tatlı yemek mecburiyetin- $ , İtiğimiz kahve, çay, süt, kakao Kyle mutlaka şeker kullanırız. Na 'la şeker, insanlar için en kuv lardan birisi addolunur. Seriyetin bugün mühim bir ihti Maş telâkki ettiği şeker, milâ- CU Asrın baş taraflarında İran May tarafımdan bir ilâç olmak üze A 1 lsrdı, edilmiş olduğunu görüyoruz. İk defa Hindistanda ve Koşin yaş tiği ve keşfiyat devresinde larla Portekizlilerin vesateti- Milletler arasında taammüm Mühtemeldir. Halk hatibi ! im Adamın biri hep ayni tren- i Relir ve bulunduğu vagonda İş ek cümle lâkirdı söyleme- k Bi, k di Sira bilmecburiye her gün din- traş (Karısına)-- Ben eserimi b herkeli koymak istiyorlardı. kg emesinde ise şekerin Avrupa) m. Umum! parka bir beygir, ende $u eserimi vereyim | Maç ve ölüm Stadyomda mühim bir maç vardı. İstanbulun büyük ticarethanelerinden İbirinde çalışan spor meraklısı bir genç, patronuna o sabah, telefonla müraca- at etti: — Efendim, dedi, büyük babam öl düğü için bugün işime gelemiyeceğim. Bu müracaatın hakiki sebebini pek liyi anlıyan, atrons.. l — Gariptir, dedi, sizin de bütün akrabalarınız büyük maç günlerinde ö- lürler! Ve şu cevabı aldı: — Efendim, biz âilece sporcuyuz da ondan. Koca rolü Yeni oynanacak piyeste rol aldr. Iğından bahseden bir aktöre arkadaşı sordu: — Nasıl, aldığın rolde çok kırdı söylemek icap ediyor mu? Aktör: — Hayır diye cerap verdi, piyes asri bir aile hayatını tasvir (ediyor, Ben de koca rolünü aldığım için çok söz söylemekliğime imkân yok. Ucuz viski Yahudinin biri büyük bir bakkaliye mağazasına girdi. Bir şişe viski mak istiyordu. Şişenin fiyatını sordu: — Bu şişe kaça? — Sekiz lira efendim... Yahudi pazarlık edip daha ucuza almak istedi; fakat mümkün değildi. /Onun üzerine cebindeki paraları say. dı. 725 kuruşu vardı, 75 kuruş eksikti, Bunun üzerine dışarıya çıktı, oradan geçen bir dostuna seslendi: | — Kuzum Mişon bana 75 kuruş versene! — Ne yapacaksın? — Bir şişe viski alacağım... Mişonun uzaktan bu alış veriş pek hoşuna gitmiş olacaktır ki, 150 kuruş uzattı ve: — Kuzum Alber, dedi, bir şişe de bana alrver... Beygir kuvveti Köylünün biri ihtiyar yaşına kadar köyünden çıkmamıştı. Bir gün nasılsa Gir lâ *İköyden ayrılıp sahilde bulunan şehre; gitti. Orada her şeye hayret ediyordu. transatlantik vapuru oldu. Bu gemi . o Jül Vern gibi “Atina, 24 (Telefon) — Heyeti ve- kile bugün 1931 senesi bütçesini büyük İfillet Meclisine tevdi edecektir... Bu yazı parçası bir akşam ge zetesinden alınmıştır. Bunu görünce Jül Vern İ geldi. O da bazı fenni (o harikaları, olmadan evel, olmuş gibi (yazmıştı. | Bu refikimiz de Atina ile İstanbulu şimdiden telefonla görüştürdü. İ Bu yanlış, acaba neden oldu? merak ettim. Birisi; — Hilâli Bey tarafından el alışık. (lığı neticesinde yapılmıştır, dedi, ... hatırıma diye Fırça ve kalem Akşam gazetesinde Cemal Nadirin İ güzel bir karikatürü vardı: Masaları İdevrilmiş, o Takıları dökülmüş ve şa- hısları öldürülmüş bir meclis ki o bir İkadım ve eğlence bezmini tasvir eden bir karikatür. Ayni nüshanın iç sayıfalarında çi kan bir yazmın O içinde de şu cümle göze çarpıyordu: “Kadının girdiği yerde ahlâksızlık kalmaz!, Bazan kalemle fırça birbirini tut muyor. Topln İğne ——— Otomobilin numarası Kapıcı, telâş içersinde efendisinin İyanma gitdi: — Aman efendim dedi, yabancı bir adam otomobilimizin içine girdi ve ara bayı işleterek kaçtı... — Ya! herifin simasını biraz anlat da zabıtaya müracaat edelim.. — Telâşla adamın çehresine dikkat edemedim amma, telâş etmeğe lüzum yok, arabanın numarasını aldım. Bir mükâleme İ o Telefoncu kız: — Lütfen numara- yı? Muallim — 4711 sizin numaranızdır. Muallim — İyi ya, biraz kendimle konuşmak-hasbıhal etmek istiyorum. Tarihin faydası Baha, oğluna nasihat ediyordu: — Şimdi, belki sana Zor gelir ama her halde bir gün tarih ve coğrafyı- öğrendiğine pek memnun olacaksın. Çocuk cevap verdi: — Gazetelerin bulmacalarını hallet meğe başladığım zaman, değil mi ba- ba? Ayın kaçı Mahmut Yesari Azâha sordu: — Kuzum bugün ayın kaçı? Azâh: — Vallahi ben de bilmiyorum, de di, fakat azizim, cebinde gazete var, ona baksana... Mahmut, yüzünü buruşturdu: — Ondan fayda yok, diye cevap verdi, o dünkü gazete. Dikenli teller Küçük çocuk annesine sordu: — Anneciğim, dikenli telleri kim icat etmiştir? Annesi şu cevabı verdi: Her halde çocuk pantalonları satan bir mağaza sahibi. Pantalondaki delik Yeni evli bir adam bir sabah karısı İna şöyle bir serzenişte bulundu: — Karıcığım, şunun şurasında üç aylık evliyiz, hâlâ şu pantolondaki de liği yamamadın! Kadın, omuzlarını silkti; — O delik, senin bekârlık günlerin den kalma, dedi, bana ne? Şapkanı koy! Bir kızla bir erkek kıra gezmeğe gitmişler, giderken yiyecek, içecekleri ında bulunanlardan biri Fakat en fazla hayret ettiği büyük birlle birlikte bir gramofon götürmeyi de unutmamışlardı. Mahdut plâklar var- EN Ne dedi, bu adam müthiş bir hakkında kendisine malüâmat veriyor-İdı, Erkek, pek öyle konuşmasını bilen 5 olabilir ve dehşetli alkış 9 kanaatteyim. Bi iğ kası Söze karıştı: yat Pali fikirde değilim. Herif! ki de en bir an bile durakla Mi, diriyemie; kendisini alkışlı- o ardı. Dediler ki: — Bu gemi elli bin beygir kuvvetin dedir. Köylünün hayreti bir kat daha art- tı: — Aman yarabbi, dedi, onları han- gi ahırda barındırıyorlar... lerden değildi. Vakıt geçirmek için, tek rar tekrar o plâkları çalıyorlardı. Kız, ayni havaları dinlemekten bi- kıp usandığı bir sırada erkek sordu: — Gramofona şimdi ne koyayım? Kız, suratını buruşturarak; — Şapkanı koy! dedi. Kız — Füâkat 'efendim bu numara |“ $ Emniyet Birkaç arkadaş gecelerini bir ka sabanın hanında geçirmişlerdi. Sa- bahleyin biribirlerini gördükleri za- man gecelerini nasrl geçirdiklerini sor- dular. Bir tanesi dedi ki: — Fena bir yer değil; her şey es- ki moda.. Ben esasen eski modadan hoşlanırım. Beniyı yattığım yatağın yanındaki duvarda şöyle bir yazı Yazı. lıydı: “Şimdi sulh ve selâmet içinde! gözlerimi kapayıp uyuyacağım! Çün- kü emniyetli bir yerde bulunduğumu biliyorum.,, Ötekisi: — Ben de eski modaları severim dedi. Nihayet üçüncüsü söz aldı: — Güzel azizim ama, dedi, ben de senin odanı gördüm. O söylediğin sa- tırların altında otel sahibinin şöyle bir levhası vardı: “Otel sahibi, müşterilerin üzerinde bulunup da idareye vaktile teslim 0- lunmamiış olan para ve mücevheratın kaybolmasından mes'ul değildir. Vitamin Doktor hastasına tekit ile tavsiye| ediyordu: — Siz bol bol meyve yemelisiniz. Bilhassa size meyvelerin kabuklarını yemenizi tavsiye ederim. Zira fennin son keşiflerine nazaran İnsana kuvvet veren (vitamin) maddesi yemişlerin kabuklarındadır. Bu tavsiye üzerine hasta suratını buaruşturdu... Doktor devam etti: — Meyveyi tahdit etmiyorum. Han gisini isterseniz, severseniz onu tercih edersiniz. Hangi meyveyi en fazla se versiniz? Hasta cevap verdi: — Hindistan cevizini. Berbat gece Kari koca fırtmalı bir gecede, dr. şarda şimşekler çakarken, sıcak bir 0.- tel odasına sığınmışlardı. Erkek dedi ki: — Karıcığım, hatırlıyor musun, yi- ne böyle bir geceydi, seninle böyle bir odada başbaşa kalmıştık. Ben sana ev- lenmek teklifinde bulunmuştum, sen de (Peki!) demiştin; hatırlıyor mu- sun? Kadın çakan bir şimşeğe (karşı gözlerini yumup açarak cevap verdi: — VAKIT26 MAYIS 1931 — — Bir kadın ölü kedileri diri. tiyormuş . — Aman, kürk de canlanıverirse .. yakamdeki Bir se&ahat macerası Yeni seyahatten avdet etmiş olan bir seyyah, seyahat hatıralarmı bire bin katarak mübalâğalr mübalâğalı an latıp duruyordu. Bir aralık Afrikanm balta görmemiş ormanlarından birisin. de başıma gelmiş bir hadiseden bahse derek dedi ki: — Azizim, ormanm ortasında yürü yordum. Birdenbire karşıma yerli vah şiler çıkmasınlar mı? — Aman ne yaptmız? — Ne yapacağım onlara gözlerimi diktim, o kadar baktım ki ben de ka. rardım, Neticede herifler beni de ora- daki kabilelere mensup addederek do kunmadılar, gittiler. Bir rüya Erkek, kadına biraz hislerini dökme ge imkân bulabilmek için: — Dün gece seni rüyamda gördüm! diye söze başladı. Kadın bu söze omuzlarmı silkerek güyet soğuk bir tarzda cevap verdi? — Ya öyle mi? sonr3?. Bu tarzda cevap alanverkek. içerle mişti, Sözüne devam etti: — Sonra mı? uyandım ve fazla üşü memek için üstüme bir battaniye daha örttüm. Yıldızların aşkı Bir film yıldızı üçüncü kocasına sordu: — Nasıl beni ihtiyar olduğum zâ- man da bugünkü gibi sevebilecek ml sin? Adamcağız: — Ne diyorsun sevgilim, sen ihti- — Evet, hatırlıyorum, hiç o berbat geceyi hatırlamamak mümkün Olur mu? Yeni balık meraklısı — Aman bu kim bilir, ne Kadar iğne, ne kadar yem yarlaymcıya kadar biz birjbirimizden seksen defa boşanırız. ne balık bolluğu , bunları tutmak için, sarletmişsinizdir !

Bu sayıdan diğer sayfalar: