30 Nisan 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3

30 Nisan 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ELENEN MEAN ASİ e LTE ER e e. mi sindi , Kooperatif ““uzluk seferberli nin parolasıdır! *M “çocuktum ekmeğin okkasi kırk , Paraydı. Thtyarlar konuşurdu ş ei ş |, $8 Pabalılıkla halimiz nice ola: old *$ya İlatlarında bir parça yükselme Mu ber keş çenesini seferber eder: — Elendim belediye yok ki, Şu İere h â ükmünü geçirsin ! i h İninal, ü geçirsin ! Belediye nari btönbulda şehremanetinin kurulma- er daha evvelki zamanlarda eşya 4 kg nark koymak bir zamanlar mo- ik #ihdeydi. XIX uncu asrın Osmanlı Wa Dühranları derhal kendisini şehir tag ind gösterir, Istanbul kadısının 481 gibi nark usulü gizlendiği köşe» Y an çıkar, bir falaka cezası gi- talak, ik olunurdu. Ne kadı efendinin kadm cürümlere mani olabildi? Ne kardan De ihtisap ağasının, nede on- talak #ehremanetine bir baba yadigin ağ Bibi devredilen mark usulü ucuz- temin eti, Bad Zamanlar, galiba büyük Rus har- Yari şehremaneti gayrete gelip leblebiye Man 7D! Anlatıklarına göre © Zi- çocukları piyasada leblebi bula- Hanlar, nibayet eski Türk evlerinin Pberelerindeki dökme sürmeler,. kapı Mmakları, cami kurşunları gizli, Çizli özülüp İeblebici dükkünlarına aktarılmış! K .... hak sene 1092. Fakat, belediyeden Yatı ucuzlatmasını istiyenler, gene çare *Cdattan yedigir kalan © mejhur Kay kanas el atıyorlar. Nark usulü. h Piyasadan çeker. Muhtaçların da- Me mal almalarına sebep olur. geniş kitlenin derdine gene derman laz Iktisadi (monark) ların teşekkülü- olur.,, k Hayatı ycuzlatmanın çaresi, pahalımın daha ucuzunu piyasaya Mür- Bekir Bu nasıl yapılır ? Bunu muhraç adamlarla; “belediyenin *le-veriesi temin eder. Ese'â belediye fakir sımflar için ide tedarik eder. Ucuz lokantalir İŞE Halk kireleri bilkasta istinlâk koo- eri teşkil ederler. Belediye bu işte Ayak olabilir. Fakar menfsatlerinin mk ve mutavassıtları ortadan ti, olduğunu bilen halk kitlesi bu İşe bunun bir kurtuluş vasıtası Mink inanarak alâkadar olmasıyle olur. Hyelediyeden mümkün olanı istiyelim. uygun olanı yapsın! ek seferberliğinin parolası iftir. İstanbul belediyesinden bu sahada imiz ilk müsbet iş halkı koope- Ah, ş P! Miş eda toplamıya ön ayak ol ağa Geri kalan işleri fesabat ve be- larına terk edelim. yv Sadri Etem | Gelenler, gidenler ya izl meb'usu ve dün sahibi Haydar Rüştü B. vapuruyla şehrimize var Osman, etrafında sevi- kalbi, gördükçe, ber gün bir İikçe, bir kalbe bağlandığını sez- eri gaip eden, etini, arkadaşlarını, gördük- Bip lerini, tanıdıklarını kopan ez ber gün bir parçası Bösiz bir Parçası ölen bir kim- du... Baripliğile için için eriyor- k Sözünden biç bir ir dalga Bir el sıkıştan, bir Yada pabiştan, iki gönül arac idm Fe gizli konuşmayı rini, eyle Tevfikin seviştikle- tü, Soler evvel o görmüş” Zat; in Ahmede duyduğu Şükrandan evvel o sezmişti. Misafirlerimiz — - gi “Türkler bizim dost ve kardeşimizdir,, Bulgar hocaları Halkevinde Şehrimizde bulunan Bulgar muallimleri dün sabah müzeleri gezmişler ve saat ikide Halke- vine giderek şereflerine verilen ziyafette bulunmuşlardır. Misa- firleri Halkevinde maarif müs- teşarı Salih Zeki, Halkevi reisi Hâmit, edebiyat fakültesi reisi Muzaffer beyler karşılamışlardır. Misafirler konferans salonunda dinlendikten #onra hazırlanan büfede soğuk yemek ve çayla izaz edilmişlerdir. Çaylar içilir- ken Halkevi reisi Hâmit bey kürsüye çıkmış; “ Hayatı henüz yeni başlıyan evimiz için büyük bir hatıra olarak kalacak olan bu gün münasebe- tiyle bir kaç söz söyleyeceğim,, cümlesiyle söze başlamak ve Halk- evinin teşekkül maksatlarını, ga- yesini, çalışma tarzlarını anlat- mış, iki dost ve kardeş milletin ezeli ve tarihi münasebetlerinin bundan sonra daha sıkı bir su- rette bağlanacağından ümit var olduğunu bildirmiş, Bulgar mü- nevver muallimlerine Türk mu- alimlerinin en har ve samimi selam ve mubabbetlerinin götü- rülmesini rica etmiştir. Be sözler Muzaffer bey tara- fından Fransızcaya tercüme edil- miş ve misafirler tarafından ha- raretle alkışlanmıştır. Bulgar baş müfettişlerinden M. Yajeciyef Bulgarca olarak muka- belede bulunmuş ve ezcümle de- miştir ki: tanbul, dünyanın en güzel şekri... Seni daima büyük anne- lerimizin masallarından ve mektep kitaplarından öğrenmiştik. İşte bugün bize açılıyorsun. bize yabancı değilsin, senin öz evlâtların da artık bize yabancı değildir. : Onlar, senin evlâtların daima muzaffer ve galip oldular ve bundan sonrada galip olacak- lardı. Son Türk inkılâbı, Türkün azmini, sebat ve metanetini bir kerre daha isbat etti. Türkler bizim dost ve kardeşimizdir. Sizi | memleketimizi (ziyarete davet ediyoruz. Dost memlekete mede- niyet ve terakki yolunda seri adımlarla ilerlemesini temenni ederken, büyük lider Gazi Hz. nin Türk milletinin başından ek- Artık | iş bankası iIskenderiyeye giden | o heyetgeldi i Celâl beyin beyanatı PM yüke 14 bankası umum! müdürü Celâl Bey iş bankası İskenderiye şubesi- nin açılma merasiminde bulun- mak üzere Mısıra giden bankanın mumi müdürü İzmir meb'usu Celâl beyle Sinop meb'usu Re- cek Zühtü ve Izmir meb'usu Os- man zade Hamdi beylerden mü- teşekkil heyet dün Ege vapurile şehrimize dönmüştür. Heyet rıhtımda Istanbul İş ban- kası müdürü Muammer beyle Iş bankası erkânı ve diğer bir çok zevat tarafından karşılanmıştır. Celâl bey dün bir muharririmize şunları söylemiştir. — Mısırda her yerde olduğu gibi ik- usadi buhran büküm sürmesine rağmen bankamızın pek çok işler yapması im- kânının mevcut olduğunu #nladık. Be itibarla iyi intibalarla dönüyoruz. Mısırda resmi ve, hususi mabafilde büyük“ bir hüsnü kabul gördük, Bunu Mısırda mem- Jeketimize karşı duyulan döstluk hisleri- nin bir delili sayıyoruz. İskenderiyede bankamızın bir şube açması Mesirda pek iyi bir surette karşılanmıştır. Bu sayede iki memleket iktsadi'münasebaunın bir | kat daha inkişaf edeceği şüphesizdir. sik olmamasını dileriz.,, Nutuklardan sonra Bulgar mi- safirlerimiz Türkçe olarak Istik- İâl marşını ve kendi marşlarını söylemişler ve samimi tezahürat arasında Halkevinden ayrılmış- lardır. Misafirler doğruca Güzel san'- atlar şubesi binasında verilen çocuk müsameresine gitmişler, bir müddet çocukların oynadık- ları piyesleri seyrettikten sonra tramvaylara binerek Tepebaşı tiyatrosuna gitmişler ve Konser- vatuvar talebesinin verdiği kon- seri dinlemişlerdir. i şehrimize gelmişlerdir. Mühendis | Garba, oradanda çölü geçerek İ talebeleri tarafından “İnsan sar- Bir Rekor! Çekoslovakyalı altı seyyah şehrimizde Trablus çölünü Müşkülatla geçmişleri Iki spor otomobiliyle büyük bir seyyahate çıkan altı Çekos- lovakyalı (seyyah Anadoludan M. Raspar'ın riyaseti altında bu- lunan seyyahlar Çekoslovakyada Pilsen şehrinden Nisanın birinde hareket etmişler ve Münich, Ce- nevre şehirlerine uğrıyarak Mar- silyaya gitmişler, oradan vapurla Tunusa geçmişlerdir. Seyyahlar Tunustan Trablus Iskenderiyeye gitmişlerdir. Sey- yahlar çölü geçerken çok müş- külât çektiklerini ve bü yo't 9 saatte ancak 300 kilometre git- mek suretiyle bir haftada ala- bildiklerini söylemektedirler, Kahireden sonrada Lüksor Kudüs, Beyrut, Şam, Halep şe- hirlerine uğrıyan seyyahlar ora- dan Adanaya geçmişler ve Ana- doluda muhtelif şebirlerden ge- çerek Bursa ve ve Mudanya yo- luyla buraya gelmişlerdir. Şehri- mizden sonra Sofya, Belgrat ve Viyana yoluyla Çekoslovakyaya döneceklerdir. Bülün seyakatte 14 bin kilometre mesafe kate- dilecektir. Çocuk haftası Dün bitti. Dün çocuk haftasının son gü- nüydü. Çocuklara Alay köşkün- de öğleden sonra bir müsamere verilmiştir. Yüzlerce çocuğun bu- lunduğu müsamere pek eğlenceli geçmiş, Karagöz oynatılmış, gü- zel san'atlar şubesinin tiyatro rafı,, isimli piyesi temsil edilmiş bedeni hareketler yapılmış, milli rakıslar oynanmıştır, Romanyanın Istanbul baş konsolosluğu Romanyanın İstanbul baş kon- solosu M. Yonesku Bükreş ha- riciye nezaretinde başka bir va- zifeye tayin edilmiştir. Yerine, Istanbul (O konsolosluğuna tayin edilen M. Anastasiyu bugünlerde şehrimize gelecektir. Bu zat ev- velce Romanya sefareti müşaviri sıfatiyle memleketimizde bulun- muştu. rında ötecektir. Kontenjaniman Şikâyet edenler dikkatle okusunlar —— Fransa başvekili bile “milli iktısadiyatımızı korumakiçin bu usule devam etmek mec» buriyetindeyiz ,, diyor Fransız Bâşvekili M. Andre: Tardiyö yeni yapılacak meclisi meb'usan intiba- batı vesilesiyle irt ettiği bir nurukta hali hazırda cihanı saran mali buhranın hak- kından gelmek için cepbe vahdeti ve fi- liyatta vabdet temini icap ettiğine * işaret ederek demiştir ki: “Bir senedenberi alınan tedabir Fran- sx isthgallını kurarmışsa da bu haf değildir. Açık kapı politikasının. zamanı henüz gelmemiştir. Yarın. da dün gibi kendimizi müdafaa etmeliyiz. Bizi ölüm derecesine getirmiş olan hiç pahasına külliyedi içhaldtın alında ezilmemek için mücadele etmeliyiz. Bir çok tedabir ara- sında, emsalsiz bir buhranı geçirmemizi mümkün kılan kontenjantmsa usulü bize çok yardım etmiştir. Bu siyasetin lâzım bir deva olduğunu söyledik. Bunun mu- vakkat bir tedbir olduğunu da daima tekrar etük. Mümkün olunca gümrük tarilemizi tashih ederek lâzım gelen dö- nemeci temin edeceğiz. O vakk tarife serbestliğimizi iktisap edeceğiz. Dünkü konslildasyonlardan ve diğer kayıdardan yakamızı kurtaracağız. ltiyayla yeni tica- ri itlâfımız bu yolda sulmış ilk adımdır. Beynelmilel ikusadi itilâlar siyaseimiz şimdiye kadar kırk kadar İtilâfa müncer olmuştur. Bu siyaset hükümetin lâzım olan kontrolü altnda diğer bir doğrulma aleti temin edecektir. Yeni intibap edi- leek meb'uslar ilk içtimalarında bu me- seleyle meşgul olmıya mecbur kalacık- lardır. Milano sergisi kapandı Milano, 29 (4 A) — Milano sergisi kapanmıştır. Italyan ve ccnebl ziyaretçi- lerin miktarı 1,930,000 kişiri bulmuştur. Sergi tertip heyeti reisi bb sepeki sergi- nin kazandığı muvaffakıyetin geçen se nerinkini çok geride Lıraktığıtli Söylemiş ve bu seneki sergide mallarını teşhir €- den ticaret erbabının 4554 e baliğ oldu- Bunu beyan etmiştir. Belçikada resimler Brüksel, 20 (AA) — la Nation Belge gazetesi mamul ve gayrı mamul yün ve bütün mobilye eşyası üzerine yüzde 50 nisbetinde gümrük resmi Yazı- na maliye nazınnı mezun kılan bir ira- denin kral taralından imza edilmiş ol» duğana yayıyor. Bu zam hemen tatbik deilecektir. Sis düdükleri Tahlisiye idaresi tarafından İsveçte yaptırılan sis düdükleri şehrimize getirilmiştir. Üç tane olan düdüklerKızkulesi, Fener- bahçe ve Alhırkapıya konula” caktır. Montaj ameliyesi yarın başlı- yacak ve düdükler mayıs ortala” İşte bir haftadanberi, Faha- metin gönlünde de Cemale karşı bir fırlınanın başladığın görü- yordu... Febameti, bu yıldırım kızı, o tahta sırık, nasıl oluyordu da bir paratoner gibi kendine çeki- yordu ?.. Cemalı gözlerinin önüne ge- tirdi: Yazın bostanlara korku- luk diye dikilen, bir değneğe geçirilmiş kuru at kafaları gibi Uzun, etsiz bir baş. Fil hortumu gibi ağıza doğru sarkmış iri bir burun.. Ve bu yüzülmüş beygir suratının üstünde nereye baktığı belirsiz tespih böceği gibi iki ufak göz.. İşte, Fehametin başını dön- düren delikanlı böyle bir âfetti! Şeker Osman, Fehametin için- deki bu gönül sırrını anladıktan sonra, kendini hayatta büsbütün yalnız, büsbütün öksüz, büsbü- tün zavallı bulmağa başlamıştı., Günlerce kimselere görünmedi. Ne Melâhat Hanımefendinin pa- zartesi gecelerinde, ne Ruşeni be: yin cuma eğlencelerinde, ne Ya- kutzadelerin — ziyafetlerinde, ve yağ kırah Hamdi beyin bekâr âlemlerinde Şeker Osmana tesa- düf eden olmadı. Fakat dün akşam, tünele doğ- ru giderken, Türkuvazın kapısın- da fehametle karşılaştılar, — Aaa... Osmancığım, bir haftadır nerelerdesin ayol?.. Orada, sokak ortasında, gelen geçen binlerce kişinin içinde, bu renkten, kokudan, hayattan yu- ğurulmuş kızın ayaklarma ka- panmak, aağlıya ağlıya; - Bana, Osmancığım deme.. Bana, sevginin, muhabbetin, aş- i lerinizin eğlencesi, salonlarımızın kın değil, bir maskara teklifsiz- liğinin verdiği bu lütfu istemem. Sen, sevdiklerine böyle söyle!.. Ben, sadece Osmanım.. Meclis- palyaçosu Şeker Osman!.. Diye yalvarmak, bağırmak istemişti.. Fakat Fabamet, onun içindeki | bu sarsıntıların farkında bile de- ğildi.. Hemen elindeki paketle- rin bir kısmını Osmanın koltuğu- na yerleştirerek devam etti; — Hiç itiraz edeyim deme..' Seni dünyada bırakmam,. Doğru bize gideceğiz.. Pu gece, bütün sevdiklerin bizde! Otomobilde, yanyana, dizdize olurmuşlardı.. Osman, bu arda bir bahar havası içinde nekahet | günlerini geçiren “bir hasta gibi gönlünde bir iyilik, bir ferahlık | duyuyordu.. On dakika sonra, yanında, | Fahamet, koltuğunda (paket: | dr lerle apartmandan. içeri, | girer- lerken düşündü: Böyle bir ka- pudan böyle bir sevgiliyle gire” bilmek.. Aceba, ona böyle bir saadet nasip olacakmıydı? Onün bu dalgın hali Faham tin gözünden kaçmadı: * — Nen var Allahaşkına Os- man?.. — Benim mi?.. Durdu, düşündü, şaşkın şaşkın kekeledi: — Hiç... hiç bir şeyim yokl.. — Niçin susuyorsun ya?.. Amaaan... Sana mahzunluk yas kışmıyor vallahi | Tekrar içinde bir şey kırıldı. Tekrar, bir lâbza evvel başlıyal nekahet devri yeni bir buhranla vahimleşti: Demek, ona mabzun- luğu bile çok görüyorlardı. De- mek onun dalgın, düşünceli ol- mıya bile hakkı yoktu. Demek vazifesi daima şen olmak, daima gülmek ve güldürmekti. (Bitmesi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: