9 Ağustos 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

9 Ağustos 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 4 — VAKIT 9 Ağustos 1932 Adliye Haherleri Emil Ludvig, söylüyor : : 1 Türkler Tophane cinayetini şahit-| Ve kadınları ler nasıl anlatıyorlar ? “Iki insan gördüm. Bunlardan biri diğe- rinin kasığınasoktuğu biçağını çıkarıyordu!., Almanyanın mülefekkir ve güzl leri, tamamile Hitlerin ale yhindef Bir Fransız kadın | Muhârriri duyduğu Hayranlığı anlatıyor Tanıtmış Fransız romancıla- İ sından madam Myriam Harry Bu hareket, mahvolmağa mahkümdur» uyumadım ki uyanmağa ihtiyacım ol Bir müddet evvel bir cuma | sütlaç yerken gürmüş. Yusuf | ecesi Tophanede Necatibey cad- Üürtele feci bir cinayet vuku bulduğunu karilerimiz hatırlarlar: Yusuf isminde bir adam iri | kamasile Gafuru yaralamış ve öldürmüştü... Dün ağır ceza mahkemesi bu davayı görmiye başladı, hadise tahkikatını yapan istintak hâkimi suçluyu 450 inci mâddenin 4 üncü bendile mah- kemeye sevkediyordu. Bu maddenin dördüncü bendi taammüden katil hükmünü ihtiva ediyor ve cezası idamdır. Dün mahkemenin dinlediği şahitlerin adedi on altıdır. Bunlardan en enteresan ifade verenlerin söz- lerini not ettik. Bir şahit gör- düklerini ve bildiklerini şöyle anlatıyor : Bir şahit söylüyor Gecelerden bir cuma gecesi... Ti Necatibey caddesin- deki geceleri yattığım kahveye gidiyordum.. Vakit geçti.. Dük- 'kânlar kapalı idi, cadde karam- hit. Bidesbire Tabut olmam sokağıle cadde köşesinde iki in- san “gördüm, Bunlardan biri, di- : gerinin kasığına soktuğu bıçağı- ni çıkarıyordu. Bıçağı yiyen Ga- furdu, çıkaran Yusuftu. Bir kaç dakika sonra Gafuru kahvede yüzü koyu yere düşmüş gördüm. Halk şaşırmıştı. Her kes hayret ve endişe içinde idi. etrafa bakındım.. Polis Yoktu, Yaralının yanma yaklaştım, Ha- fifee tartakladım. “Seni vuran kim ?,, diye sordum.. Gafurun ağzı oynuyordu.. Ama sesini du- yamadım.. Ve öldü gitti adam- cağır. Kime küfretmiş ? Şahit Hamidin ifadeleri şu : Mehmet çavuşun hakve- sinde oturuyorduk, Bir aralık s0- kaktan Yusuf geçti. Kahvenin içine doğru koyu bir küfür sa“ vurdu. Reis — Küfür kime? Şahit — Bilmiyorum.. Reis — Nasıl bimezsin?.. Yok- | sasana mi?.. Şahit — Yuh reis bey.. Bava | neden küfretsin ki 21. Reis — Kahvede senden baş- | ka kimler vardı? Şahit — Haşim vardı.. Rasul vardı.. Memet çavuş vardı.. Gas fur vardı. Reis. — Peki,. Yusuf Haşime mi küfretti? Rİ — Hayır.. eiş — Rasule mi küfretti? Şahit - Hayır. Reis — Mehmet küfretti? Şabit — Hayır.. Reisi — Küfür sana da değil Geride. bir “Gafur O nam? Şahit — Oyle olacak efendim. Reis — Anlatmana devam et.. Şahit — Geç vakit kahvenin üst katına uyumuya çıktım.. So- yundum, yattım.. Uyuyacağım sı- | rada bir düdük ses'eri, Haleca- na kapıldım. Aşağı indim. kağa çıktım. Bi kahveni yarındaki kahvehanede bir yığın insan top'anmış.. Her kafadan bir ses çıkıyor. Vurduydu, vur- madıydı.. Diye. Birisini yakala | dım. Vuran im? Vurulan kim diye sordum... Gafur vurulmuş.. "| Vuran belli değilmiş.. Biraz son- | ra Euvere rastladım. Enver, ku- lagıma iğildi. Vak'adan bir kaç saat evvel Gafuru mahallebicide | çavuça m kalıyor. dışarıdan gelenin yakasını kal- dırarak gözetleyormuş. Enverin söyledikleri Hamidin ifadesinde ismi ge- çen Enver de şunları anlatıyor: — O gece yemekten sonra sütçüde oturuyordum. Gafur da vardı. Sonra çıktım. Yattığım kahvenin karşısında bir halâ halânm birde bekçisi vardır. Hacı Salih, derler adına. Yusufu onun yanında gördüm.. Yakala- kaldırmıştı. Ehemmiyet verime- dim. Kahveye girdim. Bir kaç arkadaş kahvede roman oku- yordu.. Yatmıya çıktım. Saat 2,5 sıralarında düdük seslerini duy- dum. Sonra Gafurun vurulduğu- nu öğrendim.. Gafur bana ev- velce Yusufun kendisine garez olduğunu söylemişti. Garezin se- bebi de şu imiş: Yusuf vaktile Mari isminde bir kadını vürmuş.. Kadının aç- tığı davada Gafur Mariye şabit- lik etmiş; Benim bildiklerim bu. Diğer şahitlerden baziları da Yusufun o gece Gafura küfret- tiğini duymuşlardı. Diğer bir id- diaya göre, Yusufun Gafura ga“ rez bağlamasının şöyle bir sebe- bi vardır : Mari, Sabri isminde birinin metresi imiş, Sabri memleketine giderken Mariyi Yusufa emanet etmiş, fakat Mari, bu aralık Ga- fürla münasebet tesis etmiş.. Mahkeme gelmiyen yedi şahi- din de celbine ve muhakemenin 21 Ağustosa bırakılmasına karar vermiş'ir. Floş kaçakçılığı Floş kaçakçılığışle maznun 0- lanların mühakemelerine dün se- kizinci ibtisss (o mahkemesinde devam edilmiştir. Maznunların elindeki tirikotej makinelerinin keşfini yapacak ehli vukufa teb- liğat yapilmasına karar verildi. Bir cür'et Dün öğle üzeri Adiiyeönün'e bir kaç Madamla bir erkek bır i meseleden dolayı kavga etmişler bunlardan bir Madam bu ârada Türklüğü tahkir mahiyetinde söz- ler söylemiştir. Bu küstah kadını halk bizzat yakalıyarak polise | teslim etmiştir. Takibat yapıl | maktadır. üümaiektmüinilteiimöniniiei— Bır Tufan Üst tarafı 1 inci sayfada) miştir. Çünkü tufan halinde bir- denbire gelen sağnaklar dağlar- dan sürüklediği toprak ve çamur yığınlarını getirmiş, “burada de- miryolu rayları üzerine yığmış olduğundan tren de hattın bü kısmından geçebilmek için ray» ların üzerindeki çamur ve taş tabakasim tarıyarak ilerlemiye mecbur olmuştur. İşte bu ahval neticesi olarak bir kaç günden beri Istanbulda bulunmaktadır. Eserlerinde umumiyet itibarile şarkdan, şark hayatından bahse- den Mm. Myriam Harry Flistinde doğmuştur. Babası bir İnğiliz rabibi annesi Almandır. Mm. Har- ry babası öldükten sonra anne- sile birlikte Almanyaya gelmiş, henuz 17 yaşında iken yüksek tabsılini yaptığı sıralarda Alman gazetelerine yazmıya başlamıştır. Yirmi yaşlarında iken Parise geldiği zaman Fransızcayı pek o kadar iyi bilmiyen Mm. Har- ry bir müddet Almanca ve İn ğilizce dersleri vermiştir. Daha evel iki Alman gazete- sinde iki romanı intişar eden Mm. Harry Fransızca yazmağı İ tercih etmiş ve Fransızcayı tema- mile öğrendikten sonra 1997 de Mın. Durand tarafından neşre başlanan bir kadın mecmuasında “Loti,, tarzında hikâyeler yaz- mağa başlamıştır. Bir müddet sonra “Bedeviler geçidi,, adlı Fransızca ilk hikâye kitabı intişar etmiş, bundan sonra az zamanda Fransız edebiyat sa- hasında büyük bir şöhret kaza» narak ilk Femina mükâfatı ken- disine verilmiştir. Mm. Myriam Harry Paristen Mısıra gitmiş, Filistin ve Suriye- yede gittikten sonra burıya yel- miştir. Wüsasları Fransız romancı İstanbul hak- kındaki ihtisaslarını. şöyle anla- tıyor : — btanbula deniz yolile gü- neş batarken geldik. Şarkın hiç bir şehri İstanbulla mukayese edilemez. * Soti,, nin bütün renklerini Eyüpte, camilerin et- rafında, alındaki kah- velerde, her yerde gördüm. Fa- ağaçlar , Kat bunlardan başka Loti za İ manında mevcut olmıyan yeni Ankaradan gelen akşam postası | Istanbula ancak üç saat gecikme ile dün öğleden sonra saat bir. de gelebilmiştir. Tahkikatımıza Ankara göre İ postasinı Beyi-kköprüde müşkü- lâta uğratan tufan Esk'şehirle Ankara arasında olan mıntakada olmuştur. Es'tişehirden İstanbula kadar olan mıntakada ise yağ- mur yağınamıştır, Yalnız evvelki gün İstanbulda olduğu gibi Ana- dolunun bu tarallarında da şid- detli rüzgârlar esmiştir. bir şey, Gazi'nin mazinin cansız | dekor yığınlarından o çıkardığı yeni Türk vatanını gördüm. Abdülhak Hâmit Beyin evin- de Lüsyen Hamit Hanımla bera- ber genç ve yaşlı Türk kadınla- rile görüştüm, Lüsyen H. bana, onların kalplerine giden yolu gösterdi, Bu ka'bin ahengi, Loti nin zamanındakinden daha ge- niştir. Bu Türk kadınlarının kalp- leri, vakur bir gurura sahip fa- kak'birawçekingen olan Keriman Haiisin güzelliğile aynı mayadan- dır. Zira, Türk kadınları, Türk erkeklerile beraber haksız hü- cumlara mukavemet etmek zaru- İ retinde kaldılar. Maamafi Türkün yüzü, mecburiyet tahlında olma» dan sonsuz, nihayetsiz ve samimi iyiliğini aksettirebildiği o kadar munis, o kâdar tatlı, « kadar mübeyyiç olur ki bütün dünya oradan nur alabilir ve vetekim, dünya, Türk kadınını dünya kraliçesi ilân ederek nur lanamışlır. Türkiyede çok iyi karşılandım. O kadar iyi karşılandım ki an cak sekiz gün sonra buradan ayrılacağım ve yakında bu sefer uzun bir zeman kalmak Üzre tekrar geleceğim. Bu seyahatime dair bir eser yazacağım. Ayrıca Tür- kiye hakkında da bir eser yaz- mak istiyorum. zam: Avrupanın en mühim şahsi- yetlerinden olan tarihçi ve mu- harrir Emil Ludvig, birkaç gün geçirmek üzre Parise gitmiştir. Kendisile görüşen bir muharrir İ mülâkatını şu suretle anlatıyor: — Almanyanın bugünkü vazi- ! yeti hakkında ne düşünüyorsu- nuz? — Şüphesiz endişeli bir va- ziyet. Fakat ürkülecek bir vazi- yet değil. On senedenberi Ital- yada mütemadiyen harpten bah- sediliyor. Halbuki harp diye bir şey oldumu? Hayır, değil mi? Ümit ederim ki Almanya içinde bu, böyle olsun. Asıl biç mevzuubahis edilme- yen bir mesele varsa o da Al- manyanm mütefekkir ve güzide» lerinin Hitler aleyhdarı oluşları- dır. Edip, muharrir, alim Darül- fünunlu ve sanat adamları kâ- milen Hitler aleyhindedir. Ne ya- zık ki sayı itibarile pek çok de- ğiliz ve iktidar mevkiinde bulun- moyoruz. Yalnız yarının ne sak- ladığım biliyor muyuz ? Emin olunuz bir beşeri ve romantik Almanya mevcuttur. Ben, Almanyadaki milli hare- keti, milli olduğu için değil, fik- riyatı noktai nazarından mahküm addediyorum. Fikri unsurları ol- madığı için bu hareket mahvo- lacaktır. Ratno, Strezeman gibi adam- arm iktidar mevkiine yelişi akıllı Almanların az olmadığına i delâlet etmez mi? — Fakat eserlerinizden bı- risinde babsetmiştiniz. Napolyon zamânında Şatabriyan madam dö Satel gibi mütefekkirler sade kuduz hastasının - — Köprü üstünde Nakliye arabasını kırarak kaçan | mubalefet etmekle atıf fikirlerini neşrediyorlardır İ buki Alman mütefekkirleri yorlar. ş Evvelâ Hitleri Napoli kıyas edemezsiniz. Sonra 18 ediyorumki bizler, çok Mİ yız mamafi bir beyanna? rine de hazırlanmıyor deği — Sizin Isviçre tabiiyetif” i çişinizin Almanyaya kar$* fial duyaşunuzdan olduğun” ! liyorlar. pt — Müsaade buyu! unuzdt zih edeyim. Ben İsviçre vg tini kabul ettimse, sebebi”? 4 nedir orada bu numune “y kette yaşayışımdandır. orf âilem ve çocuklarım da ge # — Almanyaya tekrar cek misiniz? y — Hayır. Evvelâ hayat” viçrede tanzim ettim. So alelekser, buhran halinde "4 nan ve ateşler içinde yasi hastanın yanma gidilmez. a retin azabp bitmesini beki | lâzımdır. i Hem, her tarafında “Uf Almanya,, diye yazılı olani memlekete ne diye gideli İ Ben uyumadim'ki uyanmifi tiyacım olsun. * * Emil Ludvig pek yakınd8 bir nehrin hayatı ismi Mısırın büyük nehrine dali tetkik eseri neşredecektir. *# için şimdiye kadar Mısır defa seyahat eden mub#”# Mısır kralı, bir yatda tabi. | mişti. / 4 » pi halka saldırırkö heyecanlı takibi 2 am 7 tane" | in köprü üstünde nakliye otomobilinin etrafına top çi Bir polis refakatinde kuduz hastanesine sevk edilmek üzere Üsküdardan Istanbula getirilen, kuduz tarafından isırılmış bir adamcağız dün köprü üstünde taşındığı o nakliye otomobilinin kapısını kırmış ve dışarıya firlı- yarak etrafıa saldırmıya başla” mıştır. | Bunu gören (halk kaçışmıya kuduz var diye bağır mıya başlamıştır. Kuduz ile polisler arasında dakikalarca devam eden bir ko- valamadan sonra nihayet basta, tutularak elleri bağlan sf İ polis memuru refakat” af. tekrar otomobile konm” i /Hüseyin RagıP yi VeRus mütebas” p# Moskova büyük elçin” ves! | yin Ragıp beyin bus ye | vapuriie Odesadan şeb mesi beklenilmektedir” ei Aynı vapurla memle b tes's edilecek fabrik# vi da tetkikat yapmıya yi mütehassısları da g9” im” si F

Bu sayıdan diğer sayfalar: