1 Aralık 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3

1 Aralık 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ünün işaretleri | Abdullah Cevdet ve Ziya Gök Alpın bir teşbihi Abdullah Cevdetde öldü. Abtallah Cevdet sözü bana ne- latmaz ? Siyasi ve içti- Mai kanaatları itibarile bize ta- | Mamen aykırı olan Abdullah dai yalnız siyasi ve içtimai atlarile tanımak insafsızlık Olar, Doktor sağken siyasi ve İçtimal Kanaatlarile bir baylı hö- “ler yaptık, Fakat şimdi fa- arasından, faniliğini teşkil Siyasi düşüncelerini de be- T alıp götürmüştür. Fakat Sm bir namevcut olan siyasi bir atları arkasında mevcut olan ikir adamının eserleri vardır. nleketin fikriyatını © hizmet -M$ bu hizmetini din derece” va Sadakatle yapmış bir adam e örneği * olecak kadar etlidir F Abdutlah Cevdet, ilmi kanaat ii İtibari, (Kustav Lobon)un bir Dirüsiyei, (Küstav Lobon) kur- sosyolojiyi yüksek ve al. #kların ırsi seciyelerine is- t ettirirdi. Abdullah Cevdet B. 1905 Rus İon harbinde alçak addettiği li MM arköm zaferi üzerine Çardan “ mağlübiyete uğrıyan Küs- ti Lobonu vakti geçtiği halde misyoner ruhile memlekete Bükletti, Onun eserlerini bir r gibi neşretlti. Abdullah Cevdet, belki ilmi naatinde batalı idi. Fakat bu İN likadr hayatın” 'sö0uma kadar fafa etmekle fikir hayatı © Mazda bir (promete) Oldu. e o 3 edi, Faliak sorarsanız ben onun şair pek anlayamıyorum, kayilat Abdulla Cevdeti (Içti- mın kabrmanı bir adam ta lise sıralarından beri tanıyorum. lisede idim, harbinde ordu galip gel- bize 40 kere okunmak daa ezberletm işlerdi. Be- ktan içtihadın bir sayısı dı. Benim neslim tabmin ki müsbet ilim havasını #eyden önce Abdullah Cev- içtihadından aldılar. Mek- a e (mur) dan halk edilen Belekterin, (nar) dan halk edilen ro macerasını sayıklar anlatan bir devirde imater- ) hakkında ilk sözü söy- i, » enfiyenin, bacıyağının, çe- Papuçuv, takkenin, şalvarın duğu istihkâmlar arasında ilk Mal rriyeti silâhını atan Ab- £ HH: bir ii f, “çe Cevdet oldu. a, Yan teokrasi ile mücadelesi e idi. da lah Cevdet fikir yolun- Emin müdafaacısı idi. Bu ag aada yılmaz, aşınmaz bir ta kahramanı oldu. 33 se- Said her kabra, ber ma- Kaman en koyarak çıkardı. a Abdülhamidin istibda- Ha tibdadı yendi letihadı» M ka'dı. Mecruwasın çi- irutiyet devri ona karşı Zibi durdu, Onu yendi 4 çıkardı. o Nihayet Badı, etibadın son sahifesini ka- 2 im kudreti her fanide Abdel, Cevdet teokrasiden bir |? Cemiyet hayatına atlıyan FETİŞ Hayat pahalılığında rerasananasıasan sen orananamaa sa saamaasasanan Hamallık Nakliye ücretleri. nin tesiri ne kadar? Istanbul ticaret odası Istan- buldaki hayat pahalılığı üzerinde nakliye masraflarının ne derece müessir olduğunu araştırmak için çalışmıya başlamıştır. Dünkü nüshamızda işaret etti- gimiz bu haber üzerine dün ha- mallar idare heyeti derhal içti- ma ederek bu vaziyeti görüşmüş- lerdir. Hamallar bu günkü vaziyetin çok doğru olduğunu söylemekte > şu fikri ileriye sürmektedir- er — Hayat pahalılığı üzerinde masraflarının tesiri ber zaman vardır. Bu esasen tacirlerin ma- liyet fiatlarıdır. Tacir getirttiği mala okka başına 3 veya beş kuruş ne ise bir hamaliye ve nakliye vermiye mecburdur. Bu dün de böyle idi bugünde böy- tedir. di Binaenaleyh ortaya böyle bir şeyi yeni “imiş gibi koymak ve #ealların pahalı satılmasını bize yükletmek hiçte insaflı kir ba- reket olmasa gerek. Biz sabah- tan aksama kadar çalışarak an- cak G0 veya 80 kuruş kazan- maktayız. Bu para ile kendimi- ocuklarımızı eceğiz. süfli nakliye Ge yüzde on veya yirmi tenzil edi- lirse bu bizim kazandığımız 60 kuruşun 50 kuruşa inmesi de- mektir. Tacirler de bize bu ka» der Tulum yapmak istemezler. Esasen az iş olan büyünletde bir de bu çıkarsa işte o zaman mahvolduk demektir.” Bu hamallardan sonra fikrini öğrenmek üzere bir tacire mü- racaat ettik. Tacir de aynen şu fikirleri ileriye sördü: Ben zeytinyağı ve buna müteallik sabun işleri yapırım. Yani yaplığım iş dabilden gelir. Dabilde satılır. Harice mal sev- ketmem. Bundan üç sene evvel zeylinyağı fiatları bugüne göre bir misli fazla idi. Bu sene yarı yarıya irdi, Fakat eskiden okka başına verdiğim hammaliyeyi bu sene aym şekilde ödüyorum. Bu benim zararıma oluyor. Aynı şekilde bütün tacirler de bu vaziyetten şikâyetçidirler. Buna tam manasile astarı yüzünden pahalı olmak derler. Ticaret odasının tetkiklerinin neticesini bekliyoruz.” EE GK 00 GS GL fatı hayatının sonuna kadar mu- hafaza etti. Abdullah Cevdetin karakter- lerinin zıtlına yapılmış bir ruhla yaşıyan ve o ruhla ölen Ziya Gökalp Abdullah Cevdet için dostlarına şunları söylerdi; “— Istanbul belediyesine yan- gın yerleri nasıl faydalı oluyor- sa, Abdullah Cevdet de bizim için -yapıcı unsurlara- yol açı- yor. Yangın yerleri Istanbulun modern bir şehir olması için nasıl imkân hazırlıyorsa yeni bir cemiyet kuracak olanlara da Abdulleh Cevdet kıymetleri yı- karak meydan hazırlıyor. Abdullah Cevdet mâziyi yık- mak, köhne kıymetlere karşı (ci- hat) açmak itibarile fikir hayatı- mızın unutamıyacağı bir kiymet- tir. Bu kıymet onun için Güstar Löbonun mütere'mi ve Şekspirin Istanbul mümessili olmaktan çok , Merhalesinde yaşadı. için teokrasiye karşı başin We göründü, Ve bu s- | daha kuvvetlidir ve onu yaşat mak için kâfidir Sadri Etem VAKIT samim ri geek ağ va , Kitapçılar e a EE Kazanmadılar mı, Kaonserçatuvar Mütehassısının Konferansı inene Türk musikisi nasıl inkişaf edecek a Ruhi, ili vasfını muhafaza etmeli, tekniği Garp musikisinden almalı .. Konservatuvar mütehassısı ola- rak davet edilmiş olan Viyanalı profesör Jozef Marks dün öğle- den sonra İslanbul Halkevinde bir konferans vermiştir. Konfe- rapsın mevzuu “milli mus'ki ve kültürdeki mevkü,, idi. Mütehas- sıs vermiş olduğu konferansta bilhassa şunları söylemiştir: “— San'at bir milletin şahsi- yetini fenden daha ziyade gös- terir. Bir milli san'at vardır. Fa- kat milli fen yoktur. San'at bir milletin en şahsi uzvudur. Fen ise milli değildir. Bir misal gös- terelim. Bir Süleymaniye camisi binasını bir Alman yapamıyacağı gibi Stefans Rum kilisesinin tar- #m.da bir lörk mimarı yarata- ! maz. Fakat fotoğrafı ingiliz bul muştur, Rontken şuamı Alman ibtira etmiştir. Bunun sebebi san'atin kalp ve his mevlüdü olmasından ileri gelmiştir. İlim tefekkür mahsu- lüdür. San'at bir duygu mahsu- Müdür. Türk musikisi Pıolesör bundan sonra Türk musikisine intikal ederek demiş- tir ki: j — Türk musikisi asırlardan- beri hemen garbın hiç bir tesi- rine maruz kalmaksızın kendi şahsiyetinde inkişaf etmiş bu- lanmaktadır: Bir noktai nazardan bu bir cihan addo'unabilir. Çün- kü saf ve yabancı tesirden aza- de kalaıştır Fakat bundan başka bir de zararı olmuştur. Çünkü ondan samimiyetine bir şey karıştırma- mıştır. Ve garp tarakkiyatından mabrum kalmıştır. Fu sebepten Türk omüsikisi vustal kalmıştır. Yani tek sesli melodiler üzerinde işlenmiştir. Bana Türk musikisinin ne suret- le inkişaf edeceğini sorarsanız vereceğim cevabı, lisandan isti- fade ederek söyliyeceğim. Lisan- da nasıl müşterek kökler varsa musikide de müayyen kökler vardır, Her lisanda nasıl fail, Gül, mefül gibi müşterek hadler var- sa nasıl bir çok lisanların müş- terek kökleri varsa musikide de müşterek unsurlar vardır ki bunları alarak milletler üze- rinde ( işlemiş'erdir. Teknik itibarile Türk musikisi Garp musikisini almalıdır. Ruhunu, mil- li karakterini, mubafaza etme- lidir,,, Bundan sonra bir misal olarak dedi ki: “Bundan yüz sene evvel Rus musikisi yalnız halk şarkıları ve danslarına inhisar etmekte idi. Halbuki © devirde mütekâmil Alman, Fransız musikisi vardı. Rusyayı da bu camiaya iştirak et- tirmek istediler. Bunun Üzerine Rus musikişinasları OFrapsanın salon musikisini taklit etmek is- tediler. Fakat biraz sonra Aret bunu aynen taklit buldular. Bundan sonra Vagner derecesinde yükselen bir Rus musikişinası bu tarzdan ayrılarak Rus milli ru- bunu terennüm için köylülerle temas ederek Ruslara has haki- ki nağmeleri buldu. Rus musiki- side bundan sonra kemale geldi. Burada yapacağımız | onserva- tuvar Avrupadakinin Dresten ve- ya Zuribtekinin aynı olacak de- ğildir. Bunu temenni etmem. Belki mili rubu terennüm ede. cektir. Eğer böyle olmazsa bu hareket Türk musikisinin aley- hinde olur. Belediyenin yardımı ve Türk musikişinaslarının o müzaheretleri ile garp tekniğine Türk (mili musikini samimiyeti ile inkişaf ettirecek eserler yaratılab lir. Benim bu işin olacağına kanaatim vardır. Görüyorum ki Türkiyede her sahada büyük bir inkişaf göze çarpmaktadır. Türkiyeyi yakın- dan görenler: yekpare bir irade halinde görüyorlar. Bu da Türk hükümetinin şuurlu bir s'stem halinde çalışması ve memleketin sevk ve idaresinin müsbet bir neticesidir.” Profesöz Jozef Marks'in kon- feransı çok kalabalık olmuş ve profesör kendisine gösterilen bu samimi teveccühe teşekkürle mukabele etmiştir. Roma sefirimiz gitti Memuriyeti Obaşma gitmek üzere şebrimize galen Roma se- firimiz Vasaf Bey dün akşam Romaya müleveccihen şebrimiz- den haraket etmiştir. Vasaf < Bey arkadaşları, dostları tarafından teşyi edil miştir. Orta tedrisat müdürü Bir kaç gündenberi şehrimiz- de bulunan maarif vekâleti orta tedrisat umum müdürü Fuat B, bu akşam Ankaraya avdet ede- cektir. Fuat bey şehrimizde bu- lunduğu müddet zarfında maarif işlerile yakından alâkadar olma- mıştır. Fuat bey dün kendisi ile gö- rüşen bir muharririmize bilhassa kitap meseleleri ile katiyen ala- kadar olmadığını söylemiştir. Fuat bey bundan sonra Gala- tâsaray müdürlüğüne tayin edi- leceği hakkındaki bir gazetenin neşriyatını da hayretle karşıla- mış ve bu havadisler denereden çıkıyor.. Bilmem ki?.. demiştir. — iki tayin İzmir mıntakası adliye müfet- tişlerinden Kerim ve Elâziz mü- müfettişlerinden Rahmi Beyler, Istanbul adliye mülettişliğine tayin olunmuşlardır. Kerim Bey, Istanbula gelerek yeni vazifesine başlamıştır, müstenit | bütün | iğ 15 yıl evvelki mektep kitapları pahalı değil mi ? Mektep kitapları meselesinin aldığı son safhayı ve bütün mek- tep kitaplarının tetkik edilmek üzere maarif vekâleti tarafından istendiğini yamıştık. Dün “Cemal Azmi matbaası ve Millet kütüp- hanesi sahiplerinden Cemal Az- mi beyden şu mektubu aldık: “ Mektep kitapları meselesini meydana çıkarmanız memleket için büyük bir iyilik, millete büyük bir hizmet oldu. Bu baks herkes gibi bendenizi de alâka- dar ettiğinden şu cevabımın da faydalı olacağını düşünerek der- cini rica ediyorum. Dünkü gazetelerde bir kitap- çının beyanatını gördüm. Sözles rine “ kitapçılıkta da buhran var,, feryadile başlıyan bu zat efkân umumiye karşısında şu sorguları» ma cevap verebilir mi? ; 1 — Bubrandan bahsediliyor. Evet her işte bubran olabilir, i Fakat yalnız mektep kitapçılığın- da olamaz. Çünkü her talebe babası yavrusunun mektep kita- bını mutlaka alır. Sonra Gari Türkiyesinde, harf inkılâbından sonra tedrisat yüzde 60 dere cesinde arlmıştır. O halde bub- ranın sebebi nedir? Iddia ve ispat ederim ki bu işte buhran ve zarar katiyen mevzubabs olamaz. Harf inkılâ- bından sonra vagonlar dolusu kitaplarımı okkaya vermiş ve yüz binlerce lira zarar etmişlermiş. Hiç te böyle değildir. Bilâkis eski harflerle yazılı kitaplardan'da kâr edilmiş. 20 kuruş kıymetinde olanları 50, 60 ve bazan 100 kuruşa bile satıl- mıştır. Okkaya verilen kısma esasen evvelce de söylediğim gibi okkaya verileceği evvelce hesap edilen kısımdır Gene bu zat "bazı yaygara- cıların çikardıkları bu meselenin,, hiçliğinden bahsediyor. Hayır, biz yaygaracı değiliz. Biz bilâkis hakikati söyliyoruz, Asıl yaygaracılar harf inkılâbm- danberi kazanılan yüzbinleres lira kâfi değilmiş gibi devlet bazinesinden para koparmak içim bin türlü vesileler ittihaz ederek kandıracak bir makam arıyanlar olsa gerektir, Mektep kitaplarından kâr edik memiş. Ne garip şey, İkinci sx nf kıraattan yetmiş bin tane bir alfabeden de 750 bin tana basılıp satıldığı meydandadır, Bu alfabenin 4-5 kuruşa mal olduğu halde fiatinin yirmi beş kuruş olduğu ve bu kitapların da yirmi beş kuruştan satıldığı da gene meydandadır. Şu halde sermayesi 30 bin lira tutan şu 750 bin kilaplâan tam 157 bin lira fazla alindi bir kalemde anlaşılmaz mı?* <1 Kânunuevvel 1917 « ————————————— — Sina cephesinde muhurebat de « vam etmektedir. Düşmanın her taar- ruzu kendilerine ağır zayiata mal o larak akim kalmaktadır. Bir İngiliz sabit balonu iskal edildi, — Sokaklarda ve bilhassa Beyoğlü- nun o Balıkpazarı ciketlesinde bazı kadınların gayet ucuz köfte ve sucuk sattıkları görülmüştür. Yapılan tah kikatta, bu sucuk ve köftelerin çöp- lerle denize atılan ölmüş tavuk ve kuş ve sairenih ellerile yapıldığı an- Taşılmaştır. Bunun üzerine Dolapdere ve Yenişehirde birçok evler basılmış, sucuk imalâthaneleri meydana çıka» rilmişlar, n

Bu sayıdan diğer sayfalar: