15 Ocak 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9

15 Ocak 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayıfa 8 Harbi umumide meşhur Alman tayyarecisi Rihthofem'in Hatıraları ğ Nakleden : fa. Ben de ötekini önüme aldım. Fa - kat arkamda başka bir tayya- re olup olmadığını görmek için sür'atle bir dönüp baktım. Baş - ka tayyare yoktu. Hemen mü - sait bir vaziyete geçtim, nişan a - İp ateş ettim. Düşman tayyare - si, parça parça olup düştü. Ha - yatımda bu kadar kolay bir tay - yare düşürdüğümü hatırlamıyo - rum. Kardeşim henüz düşmanile çarpışıyordu. Bu suretle, ben - den beş yüz metre kadar ötede | dövüşen kardeşimi seyretmek fır « satına nail oldum. Bu, harukulâ- de bir.manzara idi. İtiraf ede- yim ki, ben olsaydım, kardeşim: ! den daha iyi dövüşmezdim Hasmına hücum etmiş idi. Bir- Birlerinin etrafında dönüyerlar- | dı. Birdenbire İngilizin tayya- resi taklak attı. Her halde için- deki vurulmuştu. Tayyare düştü, kanatları koptu, ve enkaz, hemen hemen benim düşürdüğüm tayya- renin enkazı yanına düştü. Kar- deşime yaklaştım ve ellerimizle işaret ederek birbirimizi selâm- ladık. Memnun bir halde yan. yana uçuyorduk . Böyle iki kar. deş uçmak hoş oluyor. Arkadaşlar da yetişmiş, muha- rebeyi seyretmişlerdi.. Bir taraf- tan da arka taraflarımızı emni- yete almışlardı. Yolumuza devam ettik ve çok yüksek bir irtifaa ciktik. Zira, üstümüzde, Rihthojen düşman filotillâsıma mensup bir kaç İn - giliz tayyaresi toplanmağa baş- lamışlardı . Tayyarelerimiz, gü - meşin ziyesile parladığı için u- zaklardan bile kolayca tanrlabi « liyordü. Sıkışık bir grup halin - de uçmağa başladık. Düşmanlarımızm da * bizim kadar işlerinin ehli adamlar ol - duğunu biliyorduk. Maalesef onlar bizden daha yüksekte ol - dukları çin hücum etmelerini beklememiz lâzımdı. Onların tayyareleri, meshur ve son model üç satıhlı “Spads,, lardandı, Fa - kat asıl mesele ölet değil, içinde | olanlardadır . Dostlarımız mü - tereddit idiler. Kendilerini har - be davet ediyorduk. Fakat pek istekli değillerdi. Mademki son | dakikrda cesarst edemiyccekler - di, ne diye keni mahvetmsö menfur filotillâlarr ile böyle fi - yaka yapıyorlardı? Nihayet içlerinden birisi cesa - ret ederek en orkada olan arka « daşın üzerine saldırdı. Vaziyet aleyhimize olmak!a berabe* har - bi kabul ediyoruz. Ne yapalım? Başka çare yok. Fakat İngiliz işin farkına v: ve dönüyer, dönüyor grama, harp başladı. Bir başka İngiliz de işe karışıyor, ve hâsım olarak beni seçiyor. Ken - disini, iki mitralçözümle ayni za « manda ateş ederek selimliyorum. Bu karşılanma hoşuna gitmiyor olacak ki, balıklama dalarak e - limden kurtulmak istiyor, ve bu, onun sebebi felâketi oluyor. Zi - ra, bu suretle kendisine tamemen hâkim oluyorum. Altımda, ve <epbehizde yalnız “başına olan bir tayyare, hele bir kişilik ise, muhakkak mehvolmuş demekgir. Hasmımın gok seri ve mükemmel bir tayyaresi vardı. Lâkin ken - di. hatlarına yetişemedi. Lcus Tetrika Numarası : 13 civarına gelince ateş etmeğe baş - ladım. Bunu mahsus yapıyor « dum, ve alelekser ( yapardım. Maksadım, ateş ederek onu endi - şeye düşürmekti. Nitekim mu - vaffak oldum, ve düşman, elim - den kurtulmak için zikzak yapa - rak uçmağa başladı. Fitsattan istifade ederek yaklaştım, ve bu manevrayı iki defa tekrar ettim ve iki defasmda da müspet neti - ce aldım. Simdi artık elli metre kadar ona sokulmuştum. Birân bekledim. İki o mitralyözümle | birden ateş ettim. Hafif bir ses "işittim. Bu, düşmanın benzin İ depolarmın patladığına delâlet ediyordu. . Filhakika, bir alev parladı, ve Lord Hazretleri boş - İ ukta kayboldu. Bu, benim için o günün dör - dünzü muvaffakiyeti oldu. Kar - deşim iki muvaffakiyet kazan - j miştir. Sanki babamızı, o gün mahsus davost etmiştik, “sevinci'- mize payan yoktu. p Akşam üzeri arkadaşları da * vet ettim... Eğlendik.. Bir günde iki kardeş altı tayyare düşürmüş» tük. Her halde düşmanlarımız için pek sevimli mahlâklar değil- dik. Kardeşim Sekiz gün için izinli gitmiştim. Bir gün bir telgraf geldi: “Kardeşiniz Lothar yaralandı. Ölüm tehlikesi yok.,, Bu kadar. Başka tafsilât yok. Nibayet haber alabilince kardeşi - min tedbirsizce hareket ettiğini öğrendim. Kardeşim Allmenroder isimli | arkadaşı ile hatlarımızın öte tara- fında uçarken bir İngiliz tayyare: si görmüşler. “Piyade,, tayyarele- ri denilen bu tayyareler, o zaman: lar yeni meydana çıkmıştı ve va - zifeleri, piyade kıt'alarına karşı ateş etmekti, Bu cins tayyarelerin maddi müspet bir netice aldıkla - rını zannelmiyorum ama, manevi cihetten tesirleri çoktu. Kardeşim, | bu ingiliz tayyaresini (o düşürmek üzere hücum etmişti. İngiliz 1000 metre irtifada kardeşim 2000 met- rede bulunuyordu. Düşman, ken « | dicile döğüşü kabul elmediği için derhal yere inmiye (başlamıştı. Lothar bir dakika bile tereddüt etmeden kendisini ip etmiş; düşman hatlarının öte ( tarafımda imemişti, Bu ted elti ama, kendisini du yüzden kabahatli bulmuyo - rum. Ben de olsam böyle yapardım ve el tİz yepıyorum da, Ve sağa ve gens sola sapınça istika « metini kaybeder, Bum, gis ve ki- » hava da ilâve edilirre, vaziyet büsbütün hasmını düş. ten sonra İgi metini tayin için bir hayli uğraş - mış, nihayet kendisinin düşman! batlarınm pek gerisine düştüğünü görmüş. Bizim rasıtlar, kendisinin | Vimi sırtlarını o üzerinde, ancak yüz metre yüksekliğinde olduğu - nu görmiler, sonra gözden kay- betmişler, Lothar derhal geriye dönmüş. Düşman hatlarının: üzerinde bu - netekim kardeşim ona , yetişmiş, | düşürmüştü. i Y. yerdöinaz Şi ? | yerde, insan düşmanla “döğüşüp | de, bir sağa, bir sola sonra tekrar | ve sefir, Yun güçlesir. Lotker, | tip ettiği konferansların birincisi. VAKIT Bir adam boğuldu | Evelki gece fırtınada bir kayık batlı Sarıyerde Aslan reis kumanda - sında İsmail ve Ahmet isminde iki tayfası olan kum yüklü bir mâvna Üzine mevkiinde bir kayığm ya - nma bağlanmış fakat fırtınanın şiddetinden gece yarısı çözülerek batmıştır. Tayfalar Okendilerini kurtarabilmişler fakat Aslan reis kaybolmuş, cesedi de bulunama * mıştar. Ame e sandığında | fazla masraf ! Şark demir yolları amele tasar- ruf sandığı hesabmm bozukluğun- dan amelenin şikâyet ettiğini yaz- mıştık. Tasfiye heyeti reisi Osman Nuri Bey dün bu hususta demiştir ki: “Tasfiye heyetinin para üzerin- de kanunen tasarrufa hakkı yok - tur, Amelenin ortadan yok olduğu nu söyledikleri paraları Osmanlı Bankasındadır. Perşembe günün - den beri de tevziata başlanmıştır.,, Diğer taraftan amele, avukat ve mahkeme masrafı olarak göste- rilen 10,000 liranın hesabında faz- lalık gördüklerinden bu hesabın kendilerine müfredatile gösterilme sinde ısrar etmekte ve müddei u- mimiliğe müracaat edeceklerini söylemekledirler. Ameleler avuka ta verilen 5000 lirayı da fazla bul- maktadır. Bunlardan biri diyor ki: “Bazı masraflar için bizden 20 nisbetinde katiyyat yapıyorlar. Evvelce avukata ©5 1 komisyon verilmesi için bizden imza topla - mışlardı. Şimdi hesap görülürken bu komisyonun yüzde 5 e çıkarıl- dığını ve bazı yeni masraflar gös- terildiğini öğreniyoruz. Tasfiye he! yetinden hedâp“söracağız.,, —.ğumm Valide camiindeki mevlit Evvelki gece, musiki üstadı Mu- sa Süreyya Beyin ölümünün kır - kımei gecesi idi. Bu münasebetle musiki müntesibi güzel sesli hafız- larrmızdan bazıları kendi araların da verdikleri bir kararla Aksaray- da Vâlde Camiinde merhumun ru- huma itbaf edilmek üzere mevlit okumuşlardır. Hafız Sadettin; Sultan Selimli Hafız Riza, Beşiktaşlı Hafız Riza, Hafız Mecit, Hafız Hamdi, Cala - tasaraylr Hafız Nuri; Raşit, “Salâ - hattin, Halil, Ali Mustafa ve Ibra- him Efendiler mevlit okunmasına iştirak etmişlerdir. —atmm Göte madaiyesini k- zanan Yunan şairi Berlinden şelen haberlere göre, Reisicümhur Hindenbürg, Yunan şairi Kostis Palamasın ismini, gö- te madalyası verilecek şaksiyet - lerin Ketesine ilâve etmiştir. Madalya, Atinadaki Alman i Ds. Ayzenlora gönderilecek: *ne verecektir. ———— Tıp talebe inn Lonlerasslari| ter | Tıp Talebe Cemiyeti bu sen: Halkevinde müderris Akil Muhtar Bey tarafından Hekimlikte Deon loloji ve mütekabil saygı mevzuu etrafında bugün saat 18 de verile: cektir, aa m m a İunduğu zaman, insan oldukça ra. hatsız bir his duyar. Aşağıdan &- tilan mermilerle daima vurulmak tehlikesi vardır. Lâkin bereket ver sin bu sık sık vaki olmaz. (Devam var) İSİŞ linin daha ne gibi tasavvurları ol duğunu anlamak için ona ertesi günü randevu verdim. Bu sefer a- damı atlatmıyarak gittim. Bu se fer namzedim başka bir usul ta- kibine başladı. Dostları ile bera- ber beni götürmek istiyordu. Gi- dip bir evde naneli çay içecektik. Adamın söz söylerken nezaket ve terbiyeden asla hata etmemesine rağmen içime bir şüphe geldi. Beni faka bastırmak istemeleri ihtimalini düşündüm. o Öyle ya! Bana naneli bir çay verecekler fakat buna uyuşturucu bir mad - de de karıştıracaklardı. Mecalim kesilince bu adamın elinde kala - caktım. Aklıma bu ihtimal gelir gel - mez, Cezayirli ile fazla münase - bet peydası emelinden hemen vazgeçtim. Kendisine diğer bir gün geleceğimi söyliyerek ayrıl- dım. Onu da ekmiş bulunuyor - dum. Cezayirli birdaha ancak notlarımı karıştırırken hatırıma geldi. Fakat bir kaç gün sonra başıma gelen bir hâdise tekrar hatırlamaklığıma sebep oldu. Bir sabahtı. Odamın kapısı vu» ruldu. Açtım. İçeri mahcup ta - vırlı, yüzünde hüzün asarı mev - cut bir kadın girdi. Kendisine sordum: — Bir arzunuz mu var ma * dam? Ziyaretçi son derece mütered- dit davranıyordu. , Söyliyeceği, sözleri bir türlü bulamıyor, keli- meler ağzından yarım yamalak çıkıyordu. Nihayet kendini biraz toplıyarak: — Efendim, dedi, sizi son günlerde kocam ziyaret. etmiş, yazdığımız bir mektup elime geç- ti. Onunla e için görüştüğünüzü anladım. Binaenaleyh, size bir ri- cada bulunmağa geldim. - “Zey - cim,, kanun mucibince zevcim de- ğildir. Onunla İslâm usulü üzere evlendik, o Maksadım gelip si - zinle bir kıskançlık kavgası yap male'değil fakat... « Bir kelime söyliyerek bu kadı- ni teskin etmek ve İslâm usulü ü- zere evlendiği kocaya göndermek mümkündü. Fakat ne söyliyece - ğini merâk ediyordum. Devam et- mesini bekledim: — Fakat bu adamın kim ve nasıl bir tıynstte bir mahlük oldu- ğunu bilmenizi istedim. Böylece size büyük bir hizmet yapmak, sizi muhakkak bir felâketten kur- tarraak iatedin, Kocamın ismi “Ahmet,, dir. Ben Ahmedi bir gün aksam üzeri ailemin evine avdet ederken tanıdım. O sırada 19 yasında idim. Büyük bir elbi- se mağazasında çalışıyordum. Erkeklerle henüz onları“ tanıya - cak kadar münasebatim yoktu. “Ahmet,, bana gayet nazik bir ta- vırla yanaştı. Mükemel Frans:zca konuşuyordu. Onu Fransız zan netim. Beni bir kabveye kadar davet etti, Teklifinde hiç bir teh- like yoktu. Bir kahveye girdik. Serra re cldu burasını bilmiyo - rum. Zannedersem bu adam iç - kime bir şey katmıştı. İrademi &- İmden gitmişti. Başım dönüyor - du, Bir otemebile “bindirildiğimi meçhul bir odaya girdiğimi hayal 9 Evlenmek istiyen Erkekler © Yazan: Matmâzel Kler klavnat Hizmet ettiğim mağaza gebe kadınları kabul etmiyordu Bu projeler bana o kadar cid- | gibi hatırlıyorum. Bir saat sonra di ve cazip göründü ki, Cezayir- ! Ahmet beni evimin kapısına ks“ kar teşyi ederek kayböldu. j Birkaç hafta geçti. Hâmile ol * duğumu farkettim. Beni kandıran adamın ismini, olduğu yeri bilmi” yorum... O zamandan sonra nel çektiğimi size uzun uzadıya an * latmıyacağım madam. O Pederi gayet sert bir adamdır. Ona vazi” yetimi ikrara bir türlü cesaret e “ demiyordum. Paristen © ayrıldım. Civarda bir hizmetçilik buldum. Zaten böyle yapmıya mec! Hizmet ettiğim mağaza gebe ka dmları kabul etmiyordu. Buldu * ğum hizmetçilik pek yorucu idi Patronlarım bulunduğum müşkül vaziyetten istifade ederek türlü işkenceler yapıyorlardı. Fakat bu” na mukabil benim elimden ne ge“ lirdi. Her şeyi çekmiye, her şey: boyun iğmiye mecburdum. Günde on dört saat çalıştığım olurdu. Buna mukabil içi kuru ot dolu bi minder üzerinde yatardım. Niha yet gebe kaldığımı sekizinci a; bir yurda giderek orada çocuğu mu doğurdum. Cocuğum bir kız dı. Doğurduğumun ertesi günü ni birisinin aradığını haber ve ler. Göreyim dedim. Bir de bakayım, çocuğumun babasıde ğil mi? İzimi nasıl bulmuştu bil miyorum. Her halde gelmiş, mı evlâdı olarak tanımıya hazır bulunduğunu söylüyordu. Ben adamdan nefret ediyordum. Çü kü bütün felâketlerime o *se$i olmuştu. Fakat” hiçbir meleğifi Hiçbir gelirim yoktu. Ne yapabi” lirdim. Çocuğumu piç bırakmak * tansa bu adamın teklifini “kab «nek daha doğru değil miydi Zston Ahmet aslen Cezeyirli ol * duğunu söylemişti. Beni Cezayir€| gölürmek vaadinde — bulunuyor “ du. Eğer oraya gidersem evlene ceğiz ve bir aile sahibi olacağı , demekti, Dokuz aydan beri çek * tidlerimi unuttum. Onunla gitm! yi maalmemnuniye kabul etti Vilâdethanede birkaş gün kala — toplandıktan sonra Cezayir seya” batine hazırlandım. Marsilyaya 8 derek vepura bindik, Daha vap demir almadan çocuğumun bab$ başından (o şapkasinı oarkasın dan ceketini çıkardı. e Başı! bir “Şeşya,, arkasına bir cella” giydi. Vakti gelince vapurun gü” vertesinde Mekke tarafına dön rek namüzını kılıyordu. > ben Cezayirliyi bir A v değil, fakat bir arabı ve daha dö” rusu bir bedeviyi takip ediyor. dum. Halbuki hali tavrı Cezsfi ” de yerleşmiş bir Fransızı andır" yordu. Şaşırmış kalmıştım. “Şi a ns yapacaktım? a İS On sekiz saat sonra Cezayir vardık, Oradan © şimendiferle *”, günde Atlasların ilk tepelerin?” 4 vardık. Bundan sonraki sey , miz merkele idi bir marker kasında olarak dağlara- ; Ahmedin köyü dağlarin de her türlü medeniyet ki dan .uzak Fransız *konli hariç ve kartal yuvası gibi di. Artık rsedeniyet p kendi hemcinslerimin ,â ayrılınış, ve bence bayağı yata karışmış bulunuyordum”

Bu sayıdan diğer sayfalar: