21 Nisan 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

21 Nisan 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Nisan 1933 Vakıt'ın Büyük Romanı Tefrika N:13 KİMSESİZ 21 Nisan 1933 > Şefika Hanım kimbilir neler r. Ama siz o sözlere bak- Nim gezdiniz?, kiş Y cevap vermiye va - kay ad ui müddettir söze diyenin 5 için fırsat gözliyen, Şa- Ka ik öliğe zelil Son iş sormayınız hanımefendi, Baar ler, bizim ( Nâsır adeta Mizda Yahudi oldu, Onu karşı - hiye sördüğümüz zaman artık da, ediyoruz. Çat orda, çat bur- lay arkasında. ledi , “ÖYle tuhaf bir tavırla söy- Maha iye gülümsedi. Bir an, Ram, atını unutuverdi. Eski ayy a olduğu gibi, serbest ser- a başladı. dr Avrupayı soruyor, Ana- du, >“ soruyor, malümat istiyor - Ni da boyuna anlatıyor, her Yordu, Uzun uzun cevap veri - ki rin konuşkan o olmadığını Sap emişi, Yaş Mila hepsi, yavaş ya- li ını kaldırıp hayretle Şa- ıya başlamışlardı. Bir salonda, süklüm püklüm i mahcup kızın, ne kuv - cazibesi, ne tatlı cerbe - bey biraz sinirlendi. Nâsır, Şadiyeyi bu de - Metgul eden, neler anlatıyor- Muhaiy, aç aka duz, da ka konuştukları ve bir az Yordu, oturdukları için duyamı - çaradan kalktılar. iye kahveleri dağıttıktan yara, Meb Bey mâni oldu: Sofra, Nereye gidiyorsunuz?.. Yo.. kaldı sohbetinizden mahrum ay ri istifade etti. Bir benimle konuşunuz.. yiye biraz duraladı. tiz; ümlelerin altında gizlenen Mak Manann ne olduğunu anla - Yay, tedi, sonra büyük bir safi - p, Emredersiniz, dedi. Pim, — yanlarına Didar Ha- iz BU şive, Seniha söyledi de « eğ 2. Piyano çalacaksın. O Hay hay endi. iğne kay ve bekle, Hana, Bey uzaklaştı. Didar My, ş, İa misafirlerile meşgul ol- Su bir çk: pie iki sözle, Didar Hanım €vdeki sıfatını ihtar etmiş- mik yandaki küçük oda - » Yalnız kalmak istiyor - aksalardı da, kendi odası - Silip kapanın, kendisile bap ydı. da arkadaşlarından, kaçıyorum. Hal - sohbeti sizin hoşunu - » Hayret, onlarla konuş- Nasıl zevkalıyorsunuz!... Sözlerinde şimşekler ça - Sesinde, tehdit, öfkeli, kö henk vardı. ———— salondan çıkmak üzere iken | Nakleden: Selâmi Izzet Sadiye, onu, bakışlarile çepe * çevre kuşattı: — Onlardan hoşlandığımı nere- | den çıkarıyorsun, Seniha. — Belli, Sizi değiştirdiler, bam- başka bir Şadiye oldunuz. İşte, babasından sonra kızı, o - na hemen hemen ayni şeyi söylü- yordu. Onu, hizmetçilikten ancak bir parmak üstün görmek istiyorlar, daha fazlasına tahammül edemi »; yorlardı. Şadiye derin bir kesel hissetti: — Seniha, dedi, biraz insanın. kendi kendini unutması, bilmezsin ne iyi bir şeydir. Bunu bilseydin, bana değiştiğim için, bir saniye başka bir Şadiye olduğum için da- rılmazdın. Sesi titriyordu. Seniha: — Kuzum beni affediniz.. de » di, bu gece, farkına varmadan, is - temeden beni kıskandırdınız.. Size dedim ya, benim kalbime sahip olmak istiyenlere, ben otamamile sahip ve hâkim olmak isterim.. Be ni sevmeyiniz, (o sevmezseniz, çok daha mes'ut olursunuz... Sağ — Doğru söyle Şadiye, Didar Hanımın yanında rahat mısın?. Şefika Hanım, dikkatle Şadiye- ye bakarak cevap bekliyordu. Bir hafta evveli İstnabula av - det etmişti. Şadiyeyi ancak bugün görebilmişti. Didar Hanım, bir iki saat izin vermişti. Uzun bir müddet Şefika Ha - nım kendinden bahsetmişti. Şadi - ye sormuş, o anlatmıştı, Şimdi ar- tık anlatmak, kendinden bahset- mek sırası Şadiyeye gelmişti. (Devamı var) Afyon satışı serbest ve satış bir elden olacak Afyon satışı hakkında İktisat vekâletince hazırlanmış olan ka- i mun lâyihası henüz Millet Mecli- İ sinde tetkik edilmektedir. Dün temas ettiğimiz bir afyon taciri afyon ticaretinin bugünkü ve yarınki vaziyetine dair şu ma- lümatı vermiştir: — Kanun lâyihası henüz Millet Meclisinde tetkik ve kabul edilme diği için bütün tacirler büyük bir kararsızlık içindedir. Bu kararsızlık gayet tabii ola- rak piyasaya da tesir etmektedir. Bütün tacirlerin bugünkü vazi- yetindeki en büyük arzusu kanu“ nun Millet Meclisinden bir an ev- vel çıkmasıdır. Kanun lâyihası hakkında tam malâmatımız yoktur. Fakat öğren diğimize göre memleket dahilinde ki afyon satışı serbest ihracat bir elden idare edilecektir. Tekrar ediyorum. Bugünkü va- ziyette en büyük arzumuz bir an evvel bugünkü kararsızlıktan kur- tularak müstahzer bir şekle ka- vuşmaktır. elleme izi Yeni damga pulları Yeni damga pulları haziranm birinci gününden itibaren kulla” nılmaya başlanacak ve eski dam- ga pulları tedavül (o mevkiinden kaldırılacaktır. Bayiler on beş mayıstan sonra ellerinde stokları malmüdürlükle- ri veznelerinde yeni pullarla de- ğiştireceklerdir...., N vi DİLİMİZ KA AAA Yeni 12 sözün karşılığı ve kullanışları 1 — Zabıt: kâğıda geçirme, al- ma, tutma, kâtip, suçlunun söyle diklerini kâğıda geçirdi. Büyük Türk kumandanı Aksak Timur Hindistanın üst yolunu aldı. Deli- yi tutmak amma güç hâ! 2 —ZAF: Güçsüzlük, koruya- mamazlık. Öyle adamlar vardır ki kendi kendilerini kullanamazlar, güçleri benliklerini yenemez. 3 — ZAFER: Elde etmek, ka- zanma, erişmek. İkinci Vi- yana — savaşmda Ordu Üs tünlüğe O erişemedi. o Napol- yon Moskova savaşından sonra el- de ettiği kazançları da bitirdi. 4 — ZAM: Katmak, üstekoy- mak, arttırmak, Yarın kilo viski- ye 16 kilo soda katarsan 15,5 kilo- luk bir şey elde edersin ama bu- nun viski olduğuna (o inanmak güç olur. Aylıklarınm arttırılma- sını istiyen memurlar hiç te az de- gildirler. 5 — ZARAFET: Yakışıklılık, incelik, İncelik her adamda bulun mâz, 6 — ZARAR: İçeri gitmek, ek- siklik, kötülük. Bu sene işte içeri gittim. Kazançta eksiklik var, Şu delinin kötülüğü bize dokunma- sın! 7 —ZARURET: Yoksuzluk, sı- kıntı, bağlılık. Fakirler yoksulluk içindedirler, Yağmurup yağması için suyun bulanması, sonra hava da buğunun gene su hilini alması gerektir. Çünkü yağmurun yağ ması bu saydığımız şeylerin biri- birile hağlı olmasile olur. 8 — ZEM: Kötülemek, yerle» mek, yenmek, kınanmak kınamak Bizde münekkitler eserleri kötüle- medikçe işlerini yapmış sanmaz- lar. Edebiyatçılar biribirlerini ye» rerler, Yaptığın şeyi bütün konu- komşu kınadı. 9 —ZEYL: Kuyruk, katma. 10 — ZİHİN: Saya, anlayış. Ezber okur sayadan. — Yunus Emre — Amma anlayışı kıt adamsın ha! 11 — ZİLLET: Alçakirk, aşağı- lık, bayağılık. Bir zamanlar aşağı lık sayılan şeyler bir zaman son- ra değerlilik oluyor. Şovalyeler zamanında satıcılık, san'atle uğ- raşma alçaklık sayılırdı. 12 — ZİMMET: Borç. Borcu: mun kölesiyim. Yabancı sözlerin karşılıkları Kadıköy Lisesi hocalarının buldukları karşılıklar Tebeil — Büyütme, ağırlama, Tebeyyün — Açığa çıkarma, Tebliğ — Götürme, iriştirme, Tebşir — Sevindirme, Tecavüz — Aşma, sarkıntılık, azıtma. Tecerrüt — Ayırma, teklik. Tecessüs — Araştırma, ütüzle- mek (Urfada söylenir). Tecritbe — Deneme, sinama. Tevil — Değiştirme, Ticaret — Kazanç, alışveriş. Mustafa Niyazi-Mümtaz Zeki B, lerin buldukları karşlıklar Naş (Narş) - Ölü, Ahır kapı açıklarında bir ölü bulundu. Nasip - Pay. Başa gelen çekilir. Ne yapalım ki payımızda bu varmış. Nefaset - Hoşluk. Elinize sağlık teyzeciğim, tatlı- nın hoşluğuna diyecek yok. Nefer - Kişi. Kv 4 Öncü kolunda kaç kişi vardır? Bir manga 4 lü iki dizi ve 8 kişidir. Nifak - Fitne. > Osmanlı tarihinde fitne başla - dığı gün yavaş yavaş gerilediler, Avrupaya bir fitne girdi. Biribiri- mize girdik, Nimet - Ekmek, iyilik. Ekmek (Nimet) kırıklarmı yer- lere düşürme. Benden o kadar iyi- lik gördü. Sonra bunu çiğnedi. Nisap » Pay. Nispet - Yakınlık. Şu iki (daire) arasındaki yakın- lık nedir?. Nizam - Çözük, düzenlik, düz- günlük. Bu köyün düzenliği iyidir. Şim- diye kadar bir soygunculuk bile olmadı. Tarihte tözükler kuran büyük adamlar vardır. Nusha - Sayı, tane. Kitap çıkınca bir tanesi müdde- iumumiliğe verilir. Sayısı (5) kuruştur. ' O gelen yasaları çoğalt da bir sayısını baş efendiye veriver. Nutuk - Dil, söz. (Cümhuriyet bayramı) sevinçle kutlulandı. Güzel sözler söylendi. Karşısına çıktığım zaman dilim tutuldu, bir şey söyliyemedim. Bir düzeltme: (ittihaz) a verdiğimiz birinci karşılık (Koyma) olacakken (Kop ma) diye çıkmıştır. Düzeltilmesi.. İstanbul beşinci mektep hocalarının buldukları karşılıklar Bakaya « Artıklar, kalanlar. Ba siret « Kavrayış, iyi görüş, Basit - Kolay, düz. Bazan - Arada. Belâ - Engel, kötülük. Belâhat - Budala- lık. Beraet - Suçtan sıyrılma. Be- rat » Buyrultu, Berbat - Kötü, bo- zuk - Bereket - Bolluk- Beşaşet - Güler yüzlülük. İstanbul onuncu mektep hocalarının Buldükları karşılıklar Abes » Saçma. Abus - Asık. A- caip - Görünmemiş. Acaba - Mı der sin. Acele - Çabuk. Acemi - Alış- mamiş. Aciz - Beceriksiz. Adalet - Doğruluk. Adet - Alışılmış, olagel- miş. Adeta - Enikonu. Adi - Baya- ğı. Afiyet » İyilik, sağlık. İstanbul birinci mektep hocalarının buldukları karşlıklar Facia - Acıklı. Fahiş * Aşırı. Fahri - Karşılıksız. Faide - Umma, Fail (gramer) - İşliyen, yapan. Faiz « Para artıcı. Fani - Geçici. Fatih - Alân, açan. Fazıl - Bilgili. Fazilet - Bilgi. Feci - Acıklı. Fe - cir - Gün ağarması. Feda - Verme, İstanbul 53 üncü mektep hocalarının i ma, Veda - Ayrılık, i Velhasıl - Kısası. Vesika - Sağlık, 5 İstan 7 inci Mektep muallimlerinin buldukları karşlıklar Eb'at — Ebedi - Sonsüz, bit » mez, tükenmez. Ecel - Ölüm. Ecir- Ecir « Ecr - Yanaşma, gündelikçi. Ecnebi - Yat, yabancı. Ecram - Yıl. dizlar. Ecza (Türlü * manalarile) Edat (gramer) Ek. Edep - Usluluk yol, yöntem. Edebiyat - Güzel ya- zı, düzgün yazı. Ezeli - Artsız, bi- tim. İstanbul 3 üncü Mektep hocalarının buldukları karşlıklar Zait - Fazla, artan. Zaman Üst, sıra. Zat - Kendi iç yüzü, bey, Zebun - Bitkin, düşkün - Zebunküş Bitkinleşen, düşkünleşen. Zekâ - Zerre - Çok küçük parça, parça - cık. Zeval - Öğle, tükenme, Zin - dan . Karanlık, hapisbanç. Ziyan - Kazanmamak. Ziyaret — Zümre- Toplu, İstanbul 2 inci mektep hocalarının buldukları karşlıklar Sabah - Günbaşı. Sabık - Ge « çen. Sabır - Katlanma. Sadaka - Düşkünü kayırma. Sade - Düz, yal- nız, katıksız. Saf - Tertemiz, ka * tıksız. Sahil - Kıyı. Sayıfa - Yap « rak yüzü. Sahne Oyun yeri, geniş» Sahip - Kendinin olma. İstanbul 46 iner mektep hocalarının buldukları karşlıklar Vahşet . Yabanilik, yırtıcıl(k. Vahamet - Bezginlik, korkunçluk. © Vahşi - Olmuş, ortaya çıkan. Vas sıta - Yol, çayır. Vebal - Suç, ek * siklik, Vecit - Gönül duyuşu, dal. uzaklaşma. gösterici, Vicdan » Duygu. Yakin » © Kanmış olan. Yani - Söyle ki,bu demek ki. Yegâne » Tek, biricik, | Yeis - Yürek acısı, sızı. İstanbul 5 inci mektep hocalarının buldukları karşlıklar 4 Zait - Artık, çok, aşırı. Zaman- — Zat - Kendi, kişi. Zebun - Düş kün. Zebunküş- Düşkün ezici. Ze kâ « Us, anlayış. Zerre - Minik. Ze- val - Yok olmak. Zindan - Karan lik yer. Ziyan - Yitirmek. Ziyaret “ Görüşmek. Zümre - Kalabalık, ta» kım. İstanbul 35, 57 inci mektepler hocalamının buldukları karşılıklar © Vahşet - Yabanilik. Vahamet Kötülük, ağırlık verme. Vaki - O İan - Vasıta - Elçi. Vebal . Yük. Vecit — Veba - Yumrucuk ille Velh - Şaşırma. Vesika - — Vic » dan - .— Yadigâr - Andırıcı, ğan. Yakin. — Yani — Yegâne Biricik. Yeis — vg İlk tedrisat müfettişlerinden Tev v Beyin bulduğu karşılıklar İhtifal — Ehtimal - Belki, İh» ii Buldukları karşılıklar Zait - Artık, yersiz, (Hesapta; toplama.) Zaman - Çağ. Zat » Ken di, kendisi. Zebun - Düşkün, güç - | süz. Zebunküş » Güçsüze acımıyan | Zekâ - Çok beceriklilik, elverişli- lik. Zerre - En küçük parça. Ze - val - Tükenme, bitme. Zından- Dam. Ziyan - Kırıp odökücülük. Ziyaret - Görüşme. Jatanbul 19 uncu mektep hocalarının Buldukları karşılıklar Tabi - Uyan. Tabut - Salaca, Ö lü kabı, Tâli — Tarih - Geçmiş - leri yazan kitap. Tecil « Geri bı - rakma, alıkoymak. Tedip - İyi ye- tiştirme. Teemmül - Derin düşün- mek, Teenni - Yavaş gitme. Tees- süf « Gücenme. Teessür - Temelleş me, yerleşme. Tehir - Geri koyma, geciktirme. Tekit - Üstelik. Telif - Uzlaştırma. Tesir «İz bırakma, İ dokunmak, | tisas - Duygu, İhtiva - İçine İhtiyaç - Yoksulluk. İhtiyat - Ye - dek, İspat - Meydana koyma, - İt ham - Suçlandırma. İttihaz - Al: mâ. Di Tatbikat mektebi hocalarının buldukları karşlıklar p Vahşet - Ürkmek. Vahamet Vaki - Olan. Vasıta - Aracı, Vebal- Suç yükü, Vecit - Kendinden geç 7 me, Veda - Ayrılış, Velhasıl - Sö * zün kısası. Vesika .— Vicdan Yürek. Yadigâr - Armağan. Ya kin — Yani - Şöyle ki. Yegâne Biricik. j Istanbul 8 ıncı mektep hoc buldukları karşlıklar Zait - Artan, çoğalan. Çağ. Zat - Kendi. Zebun » Dü Zebunküş - Ezici, Zekâ - düşünüş. Zerre - Parçacık. Zeval Sönen. Zindan - Karanlık yer. Zi- yan - Eksilmiş. Ziyaret - Görmeye gitme. Zümre - Parça, i

Bu sayıdan diğer sayfalar: