12 Mayıs 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

12 Mayıs 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tefrika N:34 KİMSESİZ 12 Mayıs 1933 — Merak etmeyiniz, ağzım bi- © açmam. Piyano başladı mi ben susarım. Kortonun konserine gitti- NİZ mi?, Harikulâdeydi. Musiki ne | Süzel şey | — Evet!... Mühümer bey bir şey daha “öyliyecekti, Piyano başladı. So - Buna kadar dinlediler. Piyano su- Munca, Muammer Bey içini çekti, iyeye doğru iğildi: — Güzel çalıyor, dedi. Ez Çok güzel çalıyor. Esasen moyu bilmek meharet değildi, Asil iş onu hissederek çalmak.. iraz ötede, Nâsırın kendisine bu görmüyordu. Nâsır bakı: ii 'u ama, kime baktığımı bilmi - du. Onu tanıyamıyordu.. yı, Eekiden bildiği Şadiye siyah - #iyerdi. Gözlerinde hazin bir 18 bulunurdu. Arasıra da, ye - Yeisli tebessüm ederdi. Hal - sl Şimdi gördüğü kadının üze- nde çok dekolte, pembe bir tu - isli va vardı. Gözlerinden neşe sa - hir Gülerek — konuşuoyrdu. | Mug m de RA inler, Muammerle. | Şadiyeyle evlenmek is- | orda, Bunun i için de Senihanın ini bekliyordu. İzmi Şadiye, tam biri - Sri için yaradılmışlardı. Zevk- Yguları biribirine uygundu. mek an, Şadiyenin yanma git - dön len yar özek > Seni rdu. emen Ko MAP elini sıktı, de e tekrar başlamıştı... “niş İYe şimdi. piyanoyu. rahat || doğrul, Biraz “uzanarak, ra göz alıyor, ve arak salon Me arıyordu. ; Serelere gitmişti?. emi Böyle gülerek, mes - lıkla konuştuğu kimdi? Adamı ki in lerinde alevler yakan im olabilirdi?. akl, Yağa k ına geldi... Derhal a- Scan baktı. Yanılmamıştı. sırla konuşuyordu. bakiye genç kıza, alevli gözlerle vaki m takar yanla - ar ie on) duyabilirlerdi. Fa- baiaşar sanki Yapyalnızmışlar, a ışlar gibi konuşuyorlar- den kalbi duydu, inde müthiş bir sızı Seni, Artık eN İlan, Poe kalmamıştı. b seviyordu. Nâsır da İyordu, sevecekti de... SM € bir isyan uyandı. ve 'na gitmek, onlara; Mi çile ün haykır- d eman sey r Vi, 8 ik di “öylemi dim ii iye basladı. İsabey Ç, taze mele, Si bütün — Bu ürperen m eğ ui inacaklardır. eğ Nakleden: Selâmi izzet Nihayet şarkı bitti, piyano sus- İ tu. Sadiye derin bir nefes aldı. Bu azaptan kurtulmuş gibi ( sevindi, rahatladı... Fakat bir müddet, göz yaşları nı akıtmamak için, gözlerini ka - padı. Böyle uzun duramadı, Seni - hanım sesiyle uyandı. — Nihayet seni buldum Minik anne.. Nerelere sokuldun?. Arka - daşın Nâsır Beyi getirdim. Senihanım gözlerinde her za - manki şefkat ve muhabbet vardı. Nâsır elini uzattı: — Uzun senelerden sonra tek- ra“ müşerref oldum, dedi. — Sefa geldiniz Nâsır Bey. — Siz, gene eskisi gibi, mey - danda yoksunuz. Eskisi gibi!... Şadiye, iliklerine kadar ürper -' di. Her ikisi de, eski zamanı ha - ' tırlamışlardı. Her ikisinin de ha - * yalinde, ayrıldıkları son gün can - lanmıştır. Sadiye, dudakları hafif titriye- İrek, hafif gülümsiyerek cevap ver- İdi: — Eskisi gibi, hakiki arkadaşla- rım, gene beni arayıp buluyorlar.. Ben de bu akşam sizinle görüşmek istiyordum. Eski dost düşman ol - maz derler. Hele sizin gibi bir ar- kadaş... — Teşekkür ederim. Seniha, usulcacık yanlarından uzaklaşmıştı... Fakat etrafları ka- labalıktı.... Bazı kimseler, bilhas - sa kadınlar, onlara yan gözle ba- kıyorlar, aralarında fısıldaşıyor - lardı. Onlar konuşuoyrlardı. Fakat bu dikleri şeyler değildi... Bu konuşma da uzun sürmedi. Karşıdan Didar hanım onlara doğ” | ru geliyordu. Acaba o da gelip a - ralarına mı girecekti?. Nâsır, genç kadına doğru biraz iğildiz — Sizden bir şey istememe mü- saade eder misiniz?. — Hay hay?. (Devamı var) Atinadan dönüş Celâl ve Numan Rıfat Beylerin teşyii ATINA, 11 (A. A.) — Siyasi rüecsasınm dün sabah akdetmiş ol- dukları içtimadan sonra başvekil M. Çaldaris, matbuat mümessille - beyanatta bulun - rine aşağıdaki muştur: — Siyasi rüesaya Türk nazır - larile yapmış olduğumuz heyecan- kı mülâkatları bildirdik. Bu mülâ- ” İkatlar, yalnız bir ticaret itilâfna - belki iki dost millet arasında mev- eden daha umumi meselelere de şamil olmuştur. Türk nazırları, hariciye nazırı M. Maksimos tarafından şerefleri- duktan sonra Atinadan ayrılmış - lardır. Kendilerini istasyonda başve - kille hariciye ve milli iktısat na - zırları teşyi etmişlerdir. Polis Haberleri Biraz geç işin ye varan adam Üsküdarda dün tuhaf bir yan - kesicilik vak'ası olmuştur. Bu yan- kesicilikte biri, üzerine pislik sü - rülmüş diye diğer birinin iki lirası nı cebinden aşırırken yakayı ele vermiştir. Hâdisenin tafsilâtını ya- zıyoruz: Üsküdarda Hasan Ağa isminde biri vardır. Kendisi sucudur. Yaşı elliyi bulmuştur. Evvelki gün Hasan Ağa vereceği ! yerlere su verdikten sonra işi pay- dos etmiş ve yolda yürümiye baş- lamıştır. Gene Üsküdarda Şaşı namiyle maruf Enver diye biri bulunmak - tadır. Enver ötedenberi Hasan Ağa - nın peşindedir ve onu para babası olarak tanımaktadır. Fakat Hasan Ağa Enveri tanımamaktadır. İşte böylelikle evvelki gün Ha- san Ağa işini bitirip yolda gider- ken önüne birden şaşı Enver çık - mışlar: “— Merhaba babacığım! Bunu söyledikten sonra Enver, Hasan Ağaya bu sefer de: “— O ne beybaba üstüne pislik bulaşmış demiştir. Bunun üzerine pek titiz oolan şaşı Hasan Ağa şaşı Envere pisli - ğin neresine bulaştığını gösterme- sini söylemiştir. Şaşı Enver: “— Şurada biraz var, biraz da şurada var derken birara elini Hasan Ağanın cebine daldırmış, iki lirasını almıştır. Hasan Ağa işin farkına çabuk vardığından şaşt Enver pararlar e- linde yakalanmıştır. Hamal kavgası Dün saat birde Sirkeci Ebus - ilisti. Ta ötede) sözler, biribirlerine söylemek iste “suat caddeşinde bütün muhiti he- | yecana düşüren bir hamal kavga- sr olmuştur. Henüz sebebi anlaşılamıyan bir meseleden dolayı birkaç hamal ar- kadaşları Bilâlle atışmışlar. Bilâl asabiyetine hâkim olamıyarak ga- yet büyük bir sopa eline geçire - rek bütün hamallara hücum et - miştir, Bu vaziyet karşısmda müdafa- aya imkân bulamıyan hamallar kaçmıya başlamışlar, Bilâl de ar - kalarından koşmıya başlamıştır. Bu hal herkesi korkutmuş bir cina- yetle neticelenmesinden korkan » lar derhal polisi haberdar elmiş - ilerdir. Polis herhangi bir hadiseye sebebiyet vermeden Bilâli yakala- mıya muvaffak olmuştur. $ Beykozda evvelki gün bir cerh hâdisesi olmuştur, Beykoz Kalecik çiftliğinden Anadolu hisarma süt götüren Hasan evvelce yanmda © çalıştığı Hüsnü Efendiye yolda tesadüf et- miştir. Bu arada Hasan Hüsnü E - en, esere yanında hi, | mesi aktine münhasır o kalmamış, fendiden altı lira alacağını iste - miştir. Bu arada Hasan biraz da bir nağmeyle, hazin | cut olan münasebetlerle taallük!ağır kelimeler kullanmış, buna muğber olan Hüsnü, Hasanı bıçak la yaralamıştır. Suçlu mıştır. $ Beyoğlunda Hamam caddesin- yakalan - lu. Şarkı söy | ne verilen ziyafete hazır bulun «| de oturan Uhanes Ef, evvel gün za bıtaya müracaat etmiştir. Uhanes Efendi bu müracaatinde Aristokli isminde birinden şikâyette bulun - muş ve bunun dükkân kepengi vur mak suretile 8 yaşında kızı Eliza - Celâl ve Numan Rifat Beyler| yı yaraladığını söylemiştir. Zabıta yarın ant 2 a İtal bala Aristokliyi yakalamış ve halkın - ie İda takibata başlamıştır. 5 — VAKIT 12 Mayıs 1933 me Istanbul Gehennemi çapulcusunun Seyre gelenler çığlıklarla tenha sokaklara kaçtılar. Çok yeniçeri vardı. Baldırı çıplaklar bir şey yapamıyacaklarını anlamışlar, ku- ru bir gürültüden sonra canlarını kurtarmışlardı. Saraçhane yangını Nazirsiz şeyhislâm konağının yanmasından bir kaç gün sonra Saraçhanedp bir yangın çıktı. Sa- raçhane iki yüz küsur sene evvel muazzam bir çarşı idi. Devrin a- deta esaslı ihtiyaçlarından birini saraçlık teşkil ediyor, yeniçeriler, saray erkânı ve alelâde bir köylü- ye kadar her kes bu çarşıya uğ- rardı. Saraç dükânlarının önü kıymetli sanat eserlerile süslenir - di. Her dükân adeta bir servet İ saklıyordu. Yangın çıktığını du - yan halk buraya akın etmişti. Bu i kadar kıymetli çarşıda yangın çı- kar da talan edilmez mi?. Vaziyet hiç te böyle olmadı. Ye- niçeriler daha evvelden davran - mış her tarafı kuşatmışlardı. Bir kaç gün evvelki yangında vukubu- lan hadise henüz yeniçerilerin asa- biyetini teskin edememişti. Bu se- fer onlar hancı idiler. Bakalım çapulcu yolcular uuğrıyabilecekler mi idi. Fakat onların da gözleri kızış- mıştı. Manzara hayret verecek derece idi. Bir taraftan ateş ileri- lemekte iken yeniçeriler hem sön- dürmeğe hem muhafazaya uğraşı- yorlar, saraçlar bir taraftan dü - kânlarındaki eşyaları kurtarmak istiyorlar bir taraftan bir sürü bal- jdırı çıplağın ateşlere saldırıp ne | bulduklarını alıp kaçtıklarını gö - rünce ağlamak derecelerne geli - yorlardı. Bu esnada hiç beklenilmiyen bir hadise oldu. Ve bir an içinde yüz- lerce ağızdan hayret, korku nida- ları, çığlıklar yükseldi. Bir kül han beyi yanmakta olan bir saraç dükânmın önüne yanaşmış, çök - mek üzere olan dükânın içine a - levler arasına fırlamıştı, Bu man- zarayı görenler tabiatile haykır - mışlardı ve her kes külhan beyi - nin yandığına hükmetmişti. Fa - kat o bir kaç saniye sonra elevler ! ka; arasından kendini dışarı atmıştı. Arkasında dükân bir yumak gibi kıvrıldı, duman ve alev arasında kayboldu. Ölümden korkmuyan | bu adam ateşler arasmdan çok! kıymetli bir eğer çıkarmıştı. Kalabalık ona doğru ilerliyor - du. Hayatı bahasına kurtardığı | bu eğeri her kes merak etmişti. E- ğer hakikaten kıymetli, ince işlen- miş ve süslenmişti.. Halk bu cesa- reti takdir ediyordu. Fakat bu hali gören yeniçeriler son derece kız - mışlardı. Kendileri ateşi söndüre- bilmek için canala başla çalışırlar- ken bu serserilerin hâlâ talan me- rakında olmaları onları kudurtu - yordu. Fazla tahammül edemiyen bir yeniçeri adamım üzerine doğru yürüdü, Kaçmak isterken kuvvet- le omuzlarından yakaladı: — Bre nadan... Biz ateşte yana- rız. Siz haramzadelik yaparsız. Ölümü göze alarak kurtardığı eğerin elden gideceğini anlıyan adam yeniçerinin önünden kaçma- ğa uğraştı. Muvaffak olamadı. -İŞimdi her kes yeniçerinin ne ya -i | TARİHTE BÜYÜK YANGINLAR Yazan : Niyazi Ahmet 9— lie hi Arkasına bir eğer bağlı olan yangın başına gelenler pacağımı merak ediyordu. Çü yeniçeri, eğeri almamıştı. kayışları çözdü, herifin sekaiizl na geçirdi. Omuzlarının altından kollarından sıkı sıkı bu kayışları bağladıktan sonra kolundan tut rak bir dükâna yanaştılar. Top a çeri bu dükânın kapısını yerek devirdikten sonra kapıyı eğerin üzerine kuvvetli bağlarla bağladı. Bir kaç ilmik te adamın boğazından geçirmişti. Bütün İş- ler tamam olduktan sonra: — Haydi, yezit hergele haykırarak arkasından bir daha yerleştirdi. Adam sendele- di, yere yıkıldı. Bir müddet çır- pımarak kaldıktan sonra etrafına bakındı. Eğerin arkasında bağlı “ olduğunu görünce bütün kuvvetile kaçmağa başladı. 43 300 34 Bu hali gören diğer çapulcular ellerini kımıldatmağa cesaret ede- mediler. Fakat ateş ilerliyordu. Alınan tedbirler netice vermiyor» du. Koca saraçlar çarşısı baştan başa kömür yığını haline geldi. Cibali yangını > Valde sultana talip mecap bir Cibali yangınm tafsilatına geç meden, yetmiş sene evvel cereyan etmiş bir hadiseden bahsed 1651 tarihinde Rumye şeyhi humun hahir zadesi şeyh Mahmut isminde saçı sakallarına bir zat İstanbula geliyor. Bir sandan başka her şeye benzi m. şeyh Mahmut İstanbul n- da fazla dolaşmıyor. Zamanın en nüfuzlu ve namdar vezirlerini zi» yaret ediyor. Bu yim er K büleşref seyrekzade Abd Efendiyi de ziyaret sik İstan» bula teşriflerindeki maksadı anlar tiyor. i — Bu söze memur olmuşuz diyor, icrası gerek. Din ve dev harabiye yüz tutup müslüm imihnette kaldığına sebep şeri rif terk olunmuştur.,, “Şeri şerif,, diye her gün ii kanı ile sokaklar küme Sar ray ancak şeri şerife tabaiyetle İkaim idi. Abdurrahman Efen bu meczup şeyhin ne yumurtı cağını hayret ve merakla bekler «. ken korkuyordu da, Şeyh, gözleri-. ni sabit bir noktaya dikerek, tan ilham alır gibi, kendinden gı miş bir halde sözlerine devam et O, bütün idaresizliklere valide sul- tanın işe müdahelesinin sebep oldi ğunu uzun uzun anlattıktan sonra gördüğü rüyalardan bahsetti. Valide sultanın ismini kim . ! bismillahsız ağzma mıyol Saray demek, valide satan d - mekti. Abdurrahman Efen a dizleri titremeğe başlamıştı. Ş devam etti; — Necat budur ki, valide sl nı benimle tezviç ve sarayi hüma yundan ihraç gerek, Abdurrahman Efendi, deli gibi yerinden fırlıyarak kendini soka « ğa attı. Doğru vezirlere koştu. Kan ter içinde i . Bu sözleri Me duyu mamak için ne lâzımsa uikam b) Ni ? di wi

Bu sayıdan diğer sayfalar: