19 Ağustos 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

19 Ağustos 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—ö— VAKIT 19 Ağustos 1933 — Gençler için Moda Onu o kadar aptalcasına sevi- yordu ki.. Daha mektep siraların- da iken sevgilisi için yazdığı a «| den pencereli koridorlarında biz- cıklı, acıklı şiirleri mektebin tepe- lere okuyarak dert yanıyor, tesel- Yi bulurdu. l Onu bir gün Maçkadan ri dalgın taşlığa inerken gördüm .. Yavaşçacık yanaştım: — Nereye böyle? dedim, etrafı | beyaz kordonlarla çevrilmiş si - yah gözlerindeki gölgem bir kat daha irileşti. Gülümsedi: — Hiç! dedi.. Şair kısmı nere- yegider. Şuracıkta sevgilimle de » nize ve az sonra üzerime döküle - cek mehtaba karşı yalnız kalma - ğa gidiyorum. Koluma girdi beni de sürükle «| di. O gün o kadar itina ile süslen- mişti ki.. Henüz terleyen bıyıklarını ha - fifçe kozmatikle boyamış; kaşla rının zait gördüğü taraflarını tarh | eylemiş; yağlı tarağın seyrek tarafile taramış. Her yeri pürtuvalet... Butün bu şıklığından başka, her adım başında kırmızı o ojeli mor tırnakları ile yağlı saçlarını kaşı - dıktan sonra elinde ki (psikoloji damur) etiketli cicili bicili kaplı kitabının sayıfalarını bilâ sebep karıştırması kendisinde kötü bir Şair tipi yaratıyordu. saçlarını Onu mütehayyir süzdüğümü görünce kulağıma iğilerek: — Monşer! Dedi. Bıyıklarıma bakıyorsun değil mi?. Vakıa yeni x. yeni terliyorlar amma (ekzatign) şateng rengindedir şateua.. Pısırrk pısırık güldükten sonra bu biçim- siz kıyafetini de kitaba uydurdu : | — Uçları kara çerçeveli ma - nikürlü parmağını vakurane kal » dırarak) anlı muhite intibak mec- | buriyetindedir. Şair de modaya .. Çürük dişlerini göstererek gül - | dükten sonra bir papağan gibi a «| ğızdan kapma başladı: — Ben! dedi, Şarkvari eserleri seven fakat garpvari giyinenler - | denim!. Azizim! Eskiler nasıl sevilmez» | ler ki.. Nef'iden, Baki'den bir par- ça al! Oku, fakat anlıyarak oku !.. Göreceksin ki tabiati ne kadar de- rin anlamışlardır... Hele (o tasav- vuflar.. e Hele otasavvuf şiirleri... | Hele Arap tasavvufunu Acemden temyiz eden Muhiddir Arabiye bayılırım! | fikirlerini serde Bunları başkasına söylemiş ol « saydı muhatabı muhakkak onun ciddiyetine, sözlerinin samimiye » tine inanacaktı.. Hattâ iman ede - cekti. Fakat onu tanıyanlar... — Nasıl! dedim, Muhiddin A» rabiyi çok mu seviyorsun!. Ciddiyetle ince kaşlarmı çattı. Meslek aşkının verdiği vakarla: — Param çok olsa gidip kendi- sini bulup göreceğim, dedi.. Denizi ayakları altma alan bir taşın yanına gelmişti. Edebi ile müsabaka Birincilere mü - e alrı e e Gurup ni andı u ma sel olup akıcı güneş Ziya Gökalp yy yyl — Bir sportmen gibi atlamalı ! dedi, sıçradı, boyalılmış fiyongalı siyah iskar - pinleri ucunda dönerek taşın bir ucuna ilişiverdi, dedim ki: bir gözün bizleri çıkamadı. Henüz — Yabancı rahatsız etmesini elbette istemez- siniz?. — Sen olursan hayır! diye ce - vap verdi.. Bekledik... bekledik.... O: — Daha var! daha vakit diyordu.. Ay toparlacık Çamlıca tepele- rinden yükseliyordu. Akisleri de - Meçhul sevgiliyi var, İ niz üzerinde kıpırdamıya başlar - ken aşık şair elini ceketinin iç ce- bine soktu... Sanki kalbini söküp çıkartıyor muş gibi, bir şey çıkarttı. Yaldızlı yaprakları ışıkta » parıldıyan bir mektup.. İlk sayıfasını açtı, şaşa kalmıştım. Etrafı çıkartma papat ye, menekşe ve güllerle süslen - miş sayıfanın ortasında — meçhul sevgilinin resmi duruyordu. Altın dada: rıldr gi nur yapsın oji damur.,, Mısrar şahanesi sülüs olarak ya- zılmıştı Kalktım.. Aşıkları yalnız bırak mak üzere uzaklaşırken (| zavallı moda meraklısı şair başını dizleri üzerine dayamış; dudaklarında ilk ve son mısramı tekerlerken; meçhul sevgiliye acı, acı tebessüm ler uçuruyordü!.. 12 ea 19 şubat 933 Beşiktaş: Umran Nazif Çorluda gençlik nasıl Birkaç sene evvel Çorluda bu- lunanlar şimdi gelince hayret ediyorlar. Eski- den kel bir kafa gibi dımdızlak olan Çorlu şoselerinde ağaçlara tesadüf ettikçe biribirlerine s0- ruyorlar. — Bunları kim dikti. Cevap şu: — Hasan Basri paşa diktirdi. Şebrin içerisinde ilerledikçe hayretleri artıyor. Koskoca ve mükemmel bir spor meydanı göze batıyor. — AllahAllab; ya burayı kim yaptırdı: — Hasan Basrı Paşa yaptırdı. Memlekette gençliğin ileri git- mesi için yapılan ber harekette mubakkak Hasan Basri Paşanın büyük bimmetleri vardır. Geçenlerde de askeri kışlalar cıvarında bimmetlerile meydana gelen ikinci ve büyük bir spor meydanının resmi küşad ında biz- bu memlekete - alir Km i Yerli mallar sergisi ve genç terzi Yerli mallar sergisi kapandı. İ Kazanan kazandı. Bir çoğu dolu 1) girdi, boşdöndü. Bazısı da nasıl girdiyse öyle çıktı. Her ne bal ise.. Esasen maksat para kazan- mek değil. Malı teşhir etmektir. Teşhir edilen mallardan anla- İ şılıyorki, bilhassa kumaş ibtiya- cı Türkiyenin temin edilmiştir. | Hereke, Süreyya Paşa, Karamür- pa kumaşlarile boy ölçüşebilir. Bilmem ben öyle gördüm. Siz ne dersiniz? Herhalde sizde benim gibi görmüşsünüzdür de- ğil mi? Bu pek tabii. Avrupa kumaşı ile yerli kumaşı bir ara- ya getirecek olursak aralarında bir fark (göremeyiz. Yok za- ten... Bu kadar sözü söylemekten maksadım sergiyi anlatmak değil bugüngenç birterziden duyduğum sözleri söylemektir. Bu sene liseden mezun olan bir arkadaşım elinde bir kumaş parçasile geldi: — Şevketi . Sen anlar- sın. Şu kumaştan bir elbise yap- tırmak istiyorum. İyi mi? Beş yetmiş beş istiyorlar. dedi. — Güzel.. Fakat dört yetmiş beşe alınır.Pek ütü tutmaz. — Yok camın. Tutar. İnce —Her ince kumaşülü tutmaz. Maamafih kaşe gibi olmaz. — Gel o halde bizim terziye soralım, Terziye gittik. Henüz 22 - 23 yaşlarında bulunan terzi, kumaşı elinde evirdi çevirdi. Yüzünü buruşturdu: — Yerli.. dedi, | — Ece fena mı? dedim. — Yerli dedikten sonra, fena mı diye sorulur mu? Tabil fena.. | Hayret ettim, birşey söyliye- | meden dükkânından çıktım. Elindeki dört parça Avrupa kumaşını satmak için sarfettiği bu cümle ne kadar iğrenç... Ne kadar yabancı. Milli Sanayı birliği sergi açıp, bin türlü meşakkate katlanıp yerli malları vatandaşlara daha İ yakından gösterirken bir genç "lürk terzinin yerli mal aleyhine söz söylemesi acınacak birşeydir. Yerlimalın rağbet görmesi için o malı satanın metetmesi lâzım gelir. Bunu düşünecek olanlarda bittabi genç san'atkârlar ve genç satıcılardır. M. Şevket lm zat bulundular. Sahanın küşat resmi şerefine bir çok spor hareketleri tertip edilmişti. Boks, güreş, disk, uzun atlama, futbol, yüksek at- lama . zabitandan ibaret olan bu spor- cular Çorlunun sessiz muhitinde büyük bir canlılığın mevcut ol duğunu ispat ettiler. Bilhassa yüksek ve uzun atla- mada mülâzim Necati Bey fev- kalâde muvaffak oldu. Diskte mülâzim Ziya B. bütün rakiplerini büyük bir farkla mağ- lüp etti. Diğer hareketlerde de muvaffak olanlara Paşa bazret- leri kendi ellerile hediyeler ver- diler. sel kumaşları her cihetce Avru- | Kâmilen genç harbiyeliler ve | Bursa gençliği Ulu- dağda eğleniyor Bursada gençler günde 14 saatlik yi rüyüşler tertip ederek rekor kırıyorl Bursa, 15 (Hu- susi ) — Bu yıl yaz geç geldiği için, OUlu dağa her sene hava değiştirmeğe gi- denler, ancak haftalarda dağa çıkmıya ce- saret edebildiler. Dağdan kork- mıyan, yalnız sporculardır. Bur- sadaki dağ spor- ları klübü kış yaz gezintiler ve seyahatler yaparak eksik son Uludağdan insan ayağını etmiyor. Bu cuma da bir kafile yaya olarak on dört saatlik bir yürü- yüş yapmıya muvaffak olmuş ve dağ seyyahlarının ancak müsait mevsimlerde (bin varabildiği göller mıntakasında cesaretle dolaşmıştır. Uludağ oteli civarından bare- ket eden sporcu kafile, evvelâ dağın zirvesine çıkmış ve Zir- venin civarındaki kar kuyularını dolaşmıştır. Biraz dinlenildikten sonra, işin asıl “zor “kısmına geçilmiştir. Çok dik bir yokuş “büyük bir gayretle aşılınca göller görün müştür. Dağların ta tepesinde büyük ve sakin bir su bi ti- müşkülâtla | Uludağa çıkan Sporcu gruplarından bir kafile demeden | si görmenin verdiği zevkle, çeki len meşakkat derbal unutuluyof” Göl kenarı, hiçbir yerde gö rülmesine imkân olmıyan mü” tesna bir etafettedir. Kıyı, gö yet güzel çimenlerle süslüdür ui su harikulâde berraktır. Burada bir müddet vakit g€ çiren kafile, tekrar dik kayalaf* tırmanarak avdete başlamıştı” Çok yavaş adımlarla | zirvej$ ulaşan sporcuları,burada yeni bif tehlike karşılamış;etrafı sarankoy” bir sis tabakası onları yirmi d3” kika yollarından alıkoymuştur: Dönüşte yolda kayak işari | direklerini YUUrCN aut cur Kİ Abrahama rastlamışlardır. Spof cular, bu muvaffakiyetli yüri yüşten çok memnun olmuşlardı” .. Gençler arasında deniz sporları iler” liyor. Bundan memnunuz. Fakat Turgut Demir Bey kotrasında İ ra aleminde büyük bir Istanbulda, denizcilk merakı gençler arasında günden güne artmaktadır. Boğazia, Modada, Adalarda her fırsatta eğlenceler tertip ediliyor. Kotra alemleri deniz eğlence- leri arasında mühim bir mevki tutmaktadır. Bilassa Okadınlar kolra gezişi ve yarışlarını daha İ çok sevmektedirler. Kadmlar bu | sabade da erkeklere rekabet ya. | pıyorlâr. Tatil günleri Boğazlardan Mo- da, Kalamış ve Bostancıye kadar oralardanda Adalara kadar hu- susi yarışlar yapılıyor. Moda, kotra ve yelken sporlarının sik- let merkezi halindedir. Merkezi Avrupada muhtelif musabakalar- da birincilikler elde eden geçende ki müsabakada da birinci gelen Turğut Demir Bey Modada kot- dikkatsizlik yüzünden kazalarda oluy0! barel” meydana getirmiştir. Bu ger. yelken yarışlarındaki mehart görmek alakadar sporcular * bir zevk olmaktadır. pah Bu güzl spor sevgisinde? def ederken ihtiyatsızlık yüzü! feci kazaların da çıktığı ve buy den tehlikelere uğranıldığı# pi mek isteriz Gençlere dik tavsiye ederiz. Tıp talebesinin müra Tıptalebecemiyeti,TıpF 3k yi” son sınıf telebelerinin taleb€ yi dunda değil hastanelerdey!i” ir nın emredilmesini istem” Bu suretle talebenin dabs * lı şekilde staj görecekle” sürülmektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: