8 Ekim 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

8 Ekim 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DE ve — £ — V*KIT 8 B. teşrin 1933 yy yy yy ayy yy Faydalı Bilgiler yay yy yg yy yg Fransada avcılık mektebi Balçıktan güvercin ve demirden güzel tavşanlar nasıl avlanır ? | H. KUBİCK anlatıyor: Geçen gün gözüm tesadüfen | rakamlarla dolu bir kâğıda ilişin- — Av mı efendim. Yüzmek, bi siklete binmek ve imlâ nasıl öğre- nilirse av da tıpkı öyle öğrenilir. — Fakat nerede?. — Mekteplerde canım. Derakap, bir otomobil çağır - mak, Sen rıhtımlarmı beş altı ki - lometre takip etmek ve Paris ka - pılarından iki adım ilerde şerit gi bi uzanan bir yolu tırmanmak için zamandan | işte biz “İzi,, yaylâsının tepesin - de, av mektebinin kapısındayız. Yaylânın tepeleri hep düzlük- lerle kaplı idi. Mösyö Gastin ba-| na bu yerlerde güvercinlere ni -| şan atıldığını söyledi. Her tarafı çepeçevre, yukardan aşağı koru - larla, eski yollarla, küçük orman- larla örtülü nihayetsiz (derecede mütehavvil ve harikulâde güzel ufak bir manzara. İşte avlanılan lâzımgelen bir sonra ce gördüm. 1931 de Fransada 1,677,403 av müsaadesi verilmiş. 1932 de, ancak 1.571.922 tane ve- rilmiş. : 931 de Fransada 23 kişiye bir adedi tam onda sekiz avcı düştü-! ğü halde 1932 de ise yirmi beş ki- şi için bir adedi tam onda dört! düşüyor, ! Deniliyor ki av hayvanları aza- İıyor. Ya avcılar ,onlar eksilmiyor mu?, Fransada avcılık istatistiğinin! yükselmesine âcizane iştirak arzu su zihnimi mütemadiyen kurcala- dığından ben de bir çifte, bir av köpeği almıya ve kekliklere, tav- şanlara ve her devrin avcılarının husumet beslediği diğer bütün hay yanlara ilânıharp etmiye verdim. karar » #5 Civar evleri muhafaza için ko- nulan mermi maniaları ile çevril- miş güvercin nişangâhlarının ya - nından geçtik, bir av pavyonuüna girdik. Silâh salonunda beyaz — Şoför, tayyareci veya ip cambazı olmak istediğiniz zaman ne yâparsınız?. — Hayatımı sigortaya korum. — Hayır ders alırsınız. Kendisine çifte, kurşun ve sa- ir teferrüat hakkında malümat al- mak için müracaat ettiğim Mösyö Gastin beni bu sözlerle kabul et- ti. — Evet, dedim. Zannediliyor ki, güzel bir kostüm parlak bir si- lâh, ayağı sıkmıyan ayakkaplara, bacaklarda ve fıkaride, sırtları aşmak, çukurlardan atla mak ve çalılıklarda yüzükoyun sü rünmeğe müsait, bir çevikliğe ma lik olmak, av için kâfidir. Hayır gömlekli biri ,bir çifteyi temizle - mekle meşguldü. Mösyö Gastin beni takdim etti; — Muallim bey size bir talebe getiriyorum. Muallim raftan bir çifteyle bir kurşunluk aldı. Ve hep beraber çıktık. Bize: Haydi avlanalım, dedi. Ben atıldım: — Fakat ben ruhsatiye alma- dım. amudu Nazarında nizamların <hemmi| yeti olmıyan bir adam edasilye; — Zararı yok ,dedi. | fek Şair Nedim Nedim; divan edebiyatı dediği- | miz, tahsil görmüş bir zümrenin ; malı olan, hükümdar sarayların - da, hükümdarların ve vüzeranın ağızlarında dolaşan ve mahbupla- Şair Nedim rına, gözdelerine karşı hislerini i- fadeye âlet olan, kaideci edebiya- tım başlıca şairlerinden biridir. Nedimin asıl ismi —Ahmet— | tir, Bundan iki buçuk asır evvel İstanbulda doğmuştur. 1143 senei | hicriyesindeki isyanda da kaybol. duğu malümdur. Nedimin hususi hayatı hakkm- da bize intikal eden malümat, eski devirlerden intikal etmiş ufak te - rivayetlerden, o vak'alardan farksızdır... Nedinı, koca divanındaki kasi « deleri, gazelleri; “kıtaları ve sair manzumelerile şahsiyetini ortaya koymuştur. Nedim, divanını baştan, aşağı bürüyen kuvvetli imayelerile, şiir. lerinin zamanının efkâr ve hissiya tunr, menazirını tersim ve teren - nüm etmesi dolayısile diğer divan $airleri arasında hususiyet arze - | der.... Kâğıthanedeki (o Sadâbadı, kasrı nişatı, oradaki âlemleri biz « lere tanıtan o değil midir? Nedimin yaşadığı asir Türklerin ilk defa gözlerini garba çevirdiği devirdir. Fikir hayatının intişar va sıtası olan matbaa İbrahim Müte- ferrika tarafından henüz tesis o -| lunmuştu. | Nedimin iki büyük koruyucusu vardı. İlk şöhretini Silâhtar Ali Paşa - nın üç senelik sadaret zamanında | kazandı. Kasidelerindeki yepyeni | fikir ve hayallerile ağızdan ağıza dolaştı. | Paşanın ölümü üzerine bir ha - miden mahrum kalmıştı. Bu sefer | de daha kudretli bir hami olan| Nevşehirli Damat İbrahim Paşa | yetişmişti. İşte onunla Nedim Lâle | | devrine kavuştu. Zekâsile zevk ve safa âleminin şuh bir siması olan Nedim çırağan safalarına, helva sohpetlerine neşe Şilede çalışkan beş gen Şilede çalışan beş genci Istanbulda okutacaklar Şile halk fırkasının teşebbüsü ve vilâyet fırka idare heyetinin i takdirkâr tasvibi üzerine bu sene J ikisi kasaba, üçü köylü fakir ço - cuklarından olmak üzere Şile mer İ kez mektebinden mezun olan beş talebe Vefa orta mektebine tah - sile göndrilmişlerdir. Bu çocuklar orada tahsillerini ikmal edinceye kadar talebe yurdunda iaşe ve i - bate edileceklerdir. Bundan son - ra her sene için Şilenin kabiliyet- li ve fakir çocuklarından beş ço - cuk ayni suretle orta mekteplerde tahsil görecekleri prensip olarak kabul edilmiş ve fırkaca kararlaş- tırılmıştır. Şile halkı bu yüksek teveccüh ve alâka karşısında fevkalâde s6-| Şiteden Hikmet, Kabakoz köyü vinmekte ve birçok fakir çocuk ve | Sçn Adi xe gkalaz, Tekke e lileri bu nimetten istifade etmek! £; anlatılarak kendilerinin ne üzere çocuklarını — gayretlendir -| satla ve ne türlü çalışmaları i€ mektedirler. Çocuklar teşrinieve!| ettiği mektep müdürü tarafınd iptidasında kasaba halkından ve| kendilerine bir baba öğüdü hali erkânı hükümetten mürekkep bü- | de telkin edilmiştir. Mektepli yük bir kalabalık muvacehesinde | kadaşları kendilerini kasaba hs parlak merasimle teşyi edilmiş ve | cine kadar teşyi eylemişlerdir. bu husustaki seçimin gaye ve hede | Y. ziys a LL yy yg gg yy gg gg Sg gg Edebi Müsabakamız NN yy yy yg yg yg yg BE Edebi müsabakamız devam ediyor. Hikâye ve manzume ile iştirak edebilirsiniz. Birincilere mükâfat verilecektir SALKütT AŞKIN | Asümüna serçeken yulçın dinç düğler gi” Süküt nedir biliyor musun?. “Susmak ve süküt etmek bir ih- tiyaçtır. Hem öyle bir ihtiyaç ki, neden ve niçin lâzım olduğunu bil mediğimiz halde ona koşarız.,, di yorum da onun sebebini niçin bil- miyorum. Yahut niçin bilmiyoruz. Bugün şen ve şakrak yarın de- rin ve müphem, bir başka gün dalgın ve düşünce'i durmamızın sırrı acaba hep onda mıdır?, Süküt... Onu herkes tarif etmiş fakat bence hiç kimse anlıyama - mıştır. Çünkü ona kimi altındır, kimi ruhi bir hastalıktır kimi uzun uzun felsefe yürüttükten sonra ko caman bir hiçtir deriz. Görüyorsun ya.. Bizi bazı ak - şam sahilin yalçın im Gururunt iinde yükselen bir seh vi Şen sesle vadiden akın mrmbalar gibi, Kahkahanla kalbimi eritirdin oyardın, Nasıl sahillerdeki asırlık cesim Başlar ç Denizin döyme Gidnilmden da Benim üs çürüme gitzi Daha vaktim gelmeden Baharda salacağ Nice sevgilileri W n şu toprağa, Ben de bir zün & gömülüp kalarağı” Üstümde gcacaklar » rengârenk çiçekle Çiçeklerden sleyamı emecele kelebeklere Menb3 yy ypg yy diği zaman hakiki benliğine parça olsun yanaştığını hissediy ve hayat denen bu daracık çöl kayalarından | çevre muhitten bir parça olsun dalgalarm hırçın seslerini dinle - | zaklaşıyor ve gene adem denil memek için evimize götüren ve dört duvar iki açık pencereden i- baret bulunan odamızla kendisine bende eden kuvvet kolay ko'ay boşluğu kucaklar gibi oluyor.. âlemde 7* şamak için çırpınan insanlar &9 Sükütu bu zahiri lay kolay anlıyamıyacaklar ve © nun derinlik'erine nüfuz edemif ceklerdir. Çünkü söküt kendis! bir parça duyan ve hisseden in! tarif edilemiyor. İhtimal sen de azıcık düşüne cek olursan ona bu söylenilen söz lerden bambaşka bir şey söyliye - ceksin. Fakat emin olki o da de- gil. Süküt o öyle ilâhi bir memba, lara derinleşiyor ve ancak o # man onlara ilâhi bir varlık gibi celli ediyor Sükütu bir parça duyan ve P' efendim bu kadarı yetmez. Nişan | almasını da bilmelidir. Bu esnada Mösyö Gastin do - aptan aldığı iki koca revolveri havada salladığından, bana ufak bir itirazda bulunmıya meydan trakmaksızın devam etti. Bir yolun dönemecinde dur -| duk. Muallim bana bir tüfeğin na | sıl doldurulacağını ve nasıl omuz- lanacağını gösterdi. — Tüfenk omuzda hatalı du - | ruyor. Vücudunuzun ağırlığını sol ayak üzerine verecek surette biraz öne iğin.. Tam... Tekrar başlayın!.. Tüfeği biraz iğin.. isti- | rahat.. nişan alın!.. iyi. bir kere daha.. istirahat.. nişan alın... mü -| kemmel. (Devamı 8 inci suyufada) | için 13 sene mütemadiyen koştu | saçmak, hükümdar saraylarının | öyle ilâhi bir mucize ki, onu bu ziyneti olan bin bir çeşit İâlelere günkü beşeriyetin daracık kafası methiyeler, ve tarihler düşürmek! yaşadığı halde idrak edemiyor. Ben sükütu severim.. Evet o durdu. İ nun ne o'duğunu bilmediğim hal- Nedim Damat Ibrahim Paşa ve| de onu severim, İnsan süküta gir: | “| seden insanlar rince tapıyor.. li ve çok uvsal bir mahuttur. Öj “İnun mabedi her yer ve her göt o'abilir, ona bütün ömür” Cünkü o çok faz” Yakup Sabri üçüncü Sultan Ahmet ile böylece (siserussssssssssssssrsaran00 000 50010020061110008000000080 08088880868 bu devri idrak etmiştir. Nedimin yarım asırlık hissi hayatının mu | hassalası olan iki eseri vardır. Di- | Fakat 1143 ihtilâlile onu da kay) yanı ve (Sahaifülâhbar) 1. Bu ki -| bettik. ğa başlamıştır. | tap Arapçadan lisanımıza tercüme | Nedimin ihtilâl kargaşalığı es - edilmiş bir tarih kitabıdır. Nedim | naamda fivar adarlban wamahut &- olunur, son zamanlarda hece ile de yazma | evinde çıldırarak Nedimir kabrının Üsküdar” veya Ayaspaşa yor, da olduğu söyle 4 LAZ RED

Bu sayıdan diğer sayfalar: