2 Şubat 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

2 Şubat 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ini a > —— — —————ğ e — ——— ii — — Bye e En Mes'ut Yıldız, MAKS BAER Mi? a Ra a ya Ringten Studyoya Atlıyan Genç Boksör, “Bugün Okadar Mes'udum Ki. Şarkı- sının Kendisi Için Yapıldığını Söylüyor ! Holivud, “Hususi,, — Spor sa- hasından film sahasını geçenler Nereden başlıyayım? Gelişi güzel bir başlayış olsun. Livermur darül fünununda tahsil gördüm. Ameri- pa mak gergin | kanın bu şehri; tipik bir üniversi- beden sonra, yeni sahasında en zi- | te şehirdir. Burada okurken, tale- yade tutunma kabiliyeti göstere | be arkadaşlarımdan birisile ehem nin, boksör Maks Baer olduğu, ha | miyetsiz bir şeyden kavga çıkar- kiki vaziyete uygun bir tahmindir. | dık. İhtilâfı Amerikan usulü üze- Ve'her iki sahada muvaffak olan | re, hemen oracıkta dövüşerek hal- Maks Baerin, bu iki cepheli mu- | İetmeğe karar verdik. Kısa süren vaffakiyeti dolayısile, kendisini | bir boks maçı! dünyanm en mesut insanı saydığı, | oRakibim, yabana atılır delikan- muhakkaktır, Boksör ve film artis | lı değildi. Haylı kuvvetli, gösteriş” it Maks Baer, kendisini o kadar | Ji ve yumruk dövüşünde bilgili... mesut hissediyor ki, Amerikada | Buna rağmen,maça başlıyalı ara” moda olan “ben, bugün o kadar | dan pek aza zaman geçmişti ki, ©- mesudum ki...., nakaratlı şarkın | nu bir yumrukla yere serdim. Ra- kendisi için yapıldığna kanidir. | kibim, benzi sap sarı kesilmiş, ses Bunu, şaka yollu, o söylüyor! çıkarmadan, yerde yatıyordu. Mu “Boksör ve kadın., isimli filmi | ayyen zaman içerisinde ayağı kal çeviren Maks Baerle Holivudda | kamadı. O akşam, bu muvaffaki- film çevirme fasılasmda konuş- yetim bütün talebe arkadaşların tuk. Maks Şmelingle yaptığı maç- iştirakile hazırlanan bir ziyafet- tan galip çıkınca, spor sahasında | te tes'it edildi. Hatta, yere serdi- olduğu kadar film sahasında da | ğim rakibim bile, eğlentiye' işti alâka “uyandıran Maks Baeri,; rakle sofra başında bir nutuk söy- studyodaki odasında çok neşeli | leyip beni centilmence takdir et- buldum. Genç, yakişıklı, tanınmış | ti. Okumakla zaman kaybetmeden ve üstelik Holivudun en güzel ka. derhal ciddi surette boksla uğraş” Jozefin BAKER Eyy yy Buradan Ayrılirken Neler Anlattı ? Asıl sahne üstünde yer tutmak» la beraber, filmde'de görülen “Si- yah yıldız,, Jozefin Baker, bura” daki temsillerini bitirdi. Bayram dan beri İstanbulda bulunan Yıl dız, şehrimizden ayrıldı, Atinaya gitti. Oradan da Mısıra gidecek. Çok rağbet görmesi itibarile, gelecek sene tekrar geleceğini kuvvetli bir ihtimal olarak kayde" debiliriz. Esasen, giderken kendi- si de yakmda tekrar gelmek arzu- sunda olduğunu anlattı. “Saray,, sinemasında son tem sil gecesi, oyun bittikten sonra İs- tanbul ve İstanbullular için, oyun arkadaşlarile beraber '“Hip hip Hurra!,, diye bağırmak ve şehri bu suretle selâmlamak nezaketini gösteren Jozefin Bakerin krymeti hakkında, herkesin görüşü, aşağı SE 7 m yil iy — VAKIT 2 ŞUBAT 1y34 yy Dördünün Mevzuu Neş'e Veeici ! yag yy yy yg Bunlar “Alayın Horozu”-“Sarı Pijamalı Kadın”-“Lüks Vapur Yolcüları”-“Gönül Tuzağı” Filmleridir. “Artistik,, sinemasında bu * haf- ta gösterilen film, eğlendirici bir filmdir. Alin Benjaminin bir sah- ne eserinden alınan ve Fernandel, Andre Roan, Jinet Gober, Kristi- yan dö Lin taraflarından temsil &- dilen mevzuda, iki süt kardeş var. İkisi de ayni kışlada... Fakat, biri nefer, biri zabit... Zabit, bir kadm- la tanışır. . Böyle başlıyan mevzu, neferin zabit, zabitin nefer ünifor- ması giyerek güç bir vaziyetin ö- nüne geçmeğe çalışmaları, kadınm kışlaya gelmesi üzerine yapılan bu kıyafet değiştirmenin bir çok hâ- diseye meydan vermesi v. $. ile ka- rişir ve inkişaf eder, Vaziyet kurtarılmeıya kadar, Hâdise hâdise üstüne... Mevzuun eğlendirici olması için düşünülen ve bulunan hâdiseler... Netice iti- barile, “alayın horozu,, filmi, hoş zaman geçirtmek gayesile ortaya konulan bir eserdir. “Melek,, sinemasmdaki “Sarı pi- jamalı kadın,, filmi de, neş'e: w yandırıcı sahnelerle doludur. Re- nate Müller, Georg Aleksander ve dımları arasında yaşıyan adam!.. Konuştuğumuz sırada, ikide bir odanın kapısı aralanıyor, sarışm, kumral, esmer çıtır pıtır yıldızlar, başlarını uzatıyorlar, Maks Bae- rin yalnız olmadığını görünce, tat- Ii tatlı gülümsiyerek; başlarını ge“ riye çekiyor, uzaklaşıyorlardı. Bu kısa başlangıçtan sonra, 8ö- zü kendisine bırakıyorum. Maks Bacr, şunları söyledi: — Evet, mesudum... Hemde tam mânasile... Batıl itikatlara 2€“ bun bir adam olsaydım, “nazar de ğer,, diye bunu açıkça söylemek” ten çekinirdim. Fakat, böyle şeyle- re İnanmam! Böyle şeylere inanmam. Bunun la beraber, nazar değme tesiri ol- madan da, günün birinde, hattâ her iki sahada kıymet ve şöhreti- mi kaybedebileceğime inanırım. Bunun emsali çok... Ringte yer seriliş, filmdeki oynayış hakkında şiddetli bir kaç tenkit... Bunlar, çabucak ortaya çıkan bugünkü sa- adet verici vaziyetin, gene çabü- cak ortadan kaybolmasma kâfi gelir. Ne sporda, ne de sinemada daima yukarida, üstte kalmak müm'ün olacağı şüphesizdir. Ben, gün'in birinde böyle olabi- leceğini, şimdiden kestiriyorum. Cünün birinde böyle olacak, diye neden hal böyle değilken üzüle- yim? Neden istikbalde olması mu- kadder bir şey için şimdiden kafa- mı yorayrm?. Bugünden hiç oralı değilim doğrusu.. Ne yapmam lâ- zım geleceğini, o zaman düşünü” rüm! Saadetten bol bol istifade etti- öime tekrar ve açıkça işaretle, si- | ze hayatımı anlatmağa geçiyorum. mani tavsiyesinde bulundu. Babam, oldukça zengindi. Za- ten benim hevesimi kıracak sert- çe müdahaleler yapmazdı. Bu hâ- dise üzerine; boksla ciddi surette uğraşmak istediğimi kendisine a- çmca, güçlük göstermedi. “Oğ- lum,, dedi “tahsil, her insana lâ- İ zrmdır. Bir sporcu da tahsil görme lidir. Bununla alâkanı kesmeden, boksla da uğraşmana karşt bir'di- yeceğim yökt,, | Doğrusunu. isterseniz, başlan gıçta bir hayli korktum. “Neden saklıyayım? Antrenman sırasında bile, korku geçiriyordum. Yarala- nırım, bir yerim incinir; . kinin yumruğu gözüme, yahut burnuma iner diye korku | içinde, tereddütle çarpışıyordum. Sade kendim için değil, karşımdaki i- çin de endişe ederdim. “Bir; çok | yumruk indirip yumruk yedikten sonra yumruk yieticelerinin öyle her zamın bıraktığı izin görünü” şü derecesinde korkunç mahiyet- te olmadığı neticesine vardım ve ring üzerinde rahat rahat mücade le ettim. Rakip üzerine rakip... Muvaffakiyet serisi, Maks Şme- lingle maç ve bütün dünyada meş hur oluş! i Film sahasına nasıl ayak bas- tım? Gerçi filmciler, son zaman- larda spor sahasında birdenbire fevkalâde şöhret edinen her spor- cu ile hemen, oldukları gibi, be- nimle de alâkadar oldularsa da, film çevirme teklifi ile karşılaş- mak, benim için başka bir vesile ile oldu. Cek Şarkeyle Primo Kar- nera arasındaki büyük ve mühim N. € (Devamı 8 inci sayfanın 1.inci sürununda) Otto Valburgun rol aldıkları bu ifilmde, bir yanlışlık, vakanm baş- a Genç ve güzel bir kadn ikaplıca seyahati esnasında, kendi- sine kocasınm hediye ettiği içinde sarı bir pijamanm bulunduğu çan- M (tayı kaybediyor. Bu pijama, döne .—. e |dolaşa, başka bir kadınm eline ge- Jozefin Baker çiyor. Vaka, öyle bir cereyan takip Yukarı bir noktada birleşiyor. Zen |ediyor ki, koca, karısının içinde “i güzelin, çapkın ve şuh bir ar-|sarı pijama bulunan çantayı kaplı- tist olduğu, herkesi cazibeşile tes. |<a seyahatinde kaybettiğini bilme- hir edebildiği noktasında! Burada on dört gün kalan “s;. |erkekle aldattığını sanıyor. İşin iç yah yıldız,, , giderken, kendişile | Yüzü anlaşılımcıya kadar, neş'e ve- konuştum, Sâhne haricinde sahne | hi<i bâdiselerin biribirini takibi..... üstündeki neşeli tavurlarmı mu- hafaza eden ve boyuna kahkaha. | tarzda... lâr atan, Jozefin Baker, şunları söyledi; — Dans etmeği küçüktenberi severdim, Meşhur bir dansöz ol- | içeri girmek, Ker halde pek kolay mağı çok isterdim. Fakat, olabile | bir iş olmasa gerek! ceğimi hiç hatırıma getirmemiş. tim. — İlik sahneye çıkışmızdaki he | malümat almış, İstanbulun muha- yecanı halâ hatırlar mısınız? — Tabii, monşer! Öyle dakika» bir halde dinlemiş. Sözlerine şöy- lar hiç unutulur mu? İnsan, sah- | Je devam etti; neye çıkmağa başladıktan sonra, her zaman çıkabilir, Fakat, ilk çır | den şeyler, “Askeri müze, nizde- kış ancak bir kere olur, Böyle, bü: | ki eski askerlerinizin o zamanki tün hayat müddetince ancak bir) kıyafetlerini gösteren heykelleri" kere yapılabilen şeyler, katiyen | dir. Hepsi ayrı ayrı o kadar ente- unutulmaz... Unutulamaz! — Biraz İstanbuldan bahseder» | kalarca durdum, bunları doya do- misiniz? — Burada boş zamanlırımı gez | öyle değil mi? mekle geçirdiğimi söylersem, pek yanlış bir şey söylemiş olmam. | kahkahalar atarak beğendiği şey- Müze ve camilerden tutunuz da | lerin enteresanlığını tasdik ettir- diğinden, onun kendisini başka bir u filmin mevzuu ve çeşnisi de bu > | “Saray,, sinemasmda bu hafta- Jozefin Baker, anlaşılan tarih meraklısı... Surlara dair bir hayli sarası ve zaptı hikâyesini alâkalı —Burada'en çok hoşuma gi- resan ki, her birinin önünde daki- ya seyrettim. Siz de söyleyiniz, Kesik kesik konuşurken, uzun “Beyaz Rahibe” ise.. nın filmi olan “Beyaz rahibe,, , ev velce sessiz olarak Lilyan Gişl Ronald Kolman taraflarından vü cude getirilen filmin seslisi... An cak, vaka zamanı, yeni filmde de ğiştirilmiş, zaman, şimdiki zama na yaklaştırılmıştır. Bunda rol a lanlar, Helen Heys, Klark Gabi., Bu ikisinden başka, Levis Ston.... Mevzuda bir Italyan prensinir kızı, baştan sona kadar felâket i çinde kıvranıyor. İnzivadan hoş lanan vahşi ruhlu kız, aile muhi tinde kendisini yabancı hissedi- yor. Günün birinde yakışıklı bir za bite karşı ruhunda temayül uyanı- yor. Ailevi vaziyeti zengin birisik evlermesini icabettiriyor, Zabitle sevişmesi, neticesiz kalacaktır. Zenginle evleneceği günden ev- vel zabitle buluşmağa giden kızın otomobili, bu mülâkata mâni ol- mağa giden babasının otomobilile çarpışımca, kaza, babası prensin ölümüne sebep oluyor. Bir taraf- tan da zabit, cepheye gidiyor. O- nun da ölüm haberi geliyor. ©“ Gerçi bu haber, yanlıştır, Zabit sadece esir düşmüştür. Esaretten dönüyor. Fakat, zâten bezgin ruh“ lu kız, üst üste iki ölüm darbesile karşılaşmca, hayata büsbütün küs müş, Manaslıra sığınmış, dünya dan el, etek çekmiştir. Sevdiğinin gelişi, onu saadete kavuşturmiyor. “İpek,,- sinemasında” “burada Türkçe sözlendirilen “Lüks vapür yolcuları,, filmi... Bu, merak ve neş'e uyandırıcı olması gözeti rek yapılan filmdeki artistler, A- lis Vayt, Zita Johan; Viviyen Os- born, Verre Tesdal.... p “Türk, sinemasındaki film, “Gönül tuzağı,, isimli... Liset Lan- vin, Hanri Gara; Rober Arnu, Ba- ron Fis, Trevil v. s. tarafmdan çev rilen bu film de, hafif mevzulu... yy yg yy lar veriyor ki... — İstanbula yanınızda bir ka- ra kedi getirmişsiniz. Kaplan me- raklısı olduğunuzu da işittik. Bun lara bu kadar fazla iltifatınızm sebebi nedir? — Ben, bir çok insan gördüm, O kadar çok sukutu hayale uğra» dım ki, hayvanları insanlardan çok sevmeğe başladım. Çünkü on- lar temiz kalpli, masum ruhlu ve çok defa sahiplerine son derecede sadık.. Siz de, ben de insanız. Fas kat, hakikati niçin saklımalı? & şin doğrusu bu! Bu sözlerin mânasını kendisile münakaşa etmedim. Bu bahiste, herkes istediği gibi düşünür. “Si- yah yıldızım son sözü, şu oldu: — Burada geçirdiğim hoş gün- şehrin kenarmdaki tarihi kale du- | mekte ısrar eden Jozefin Bakerin | lerin hatırasını hiç unutmıyacıs varlarına, surl-ra kadar her yeri- | bol neşesine aldanarak, onu dai- İ ğım, İlk fırsatta tekrar gelmek, ni görmeğe çalıştım, Çok cesur ec- | ma işin alıyında bir insan sanma» | en ziyade hararetle duyduğum ar dadmız varmış. Bu duvarlardan İyınız. Bazan da öyle mânali cevap-| zularımdan biri! E. Nejat

Bu sayıdan diğer sayfalar: