25 Haziran 1939 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

25 Haziran 1939 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8-VAKIT 25 HAZİRAN p Heyecanlı Zabıta Romanı —aamey f Si O.:5 Ingilizceden Çeviren : H. MÜNIİR — l — —— İşte Luk Arnold, şimdiki haya- tınin en büyük endişesini burada duymuştu. Zira şimdi zabıta, o. nun sağ olduğunu ve Çarliyi öl ü tamamen biliyordu. Fakat elmaslar hakkında henüz bir şey söylemiyorlardı. Luk Ar- mold bu elmaslara dair esrarengiz | bir meçhuliyet içindeydi. Bu el- maslar nereden gelmişti O şişeye nasıl - ve kimin tarafından — gir. mişti!? g. .6 Başkomiser Mak Karti gazete, de yazılanları okur okumaz emni- yet müdüriyle husust bir mülâkat yaptı. Müdür, ağır başlı, soğuk: kanlı, âz konuşan bir adamdı. Fa- kat birkaç kelime içerisinde fikri. ni anlatıveriyordu. Mak Karti müdürün yanından gıkınca, arkadaşı Karter ile gö. Tüştü. Aradan yedi hafta geçtiği hat- de elân hapishane kaçağının bulur | namayışt, müdürü sinirlendirmiş- &. Mak Karti; — Bütün eşkâli elimizde.. Her tarafa tamimler yaptık, fakat ni- Çin bulunamıyor; bunu anlayamı. yorum, Diyordu... Hiç olmarzsa kadını bulalım. — Kadın da nereden çıktı?. — BSen de bilirsin ki, her ardında bit kadın vardır. Le: ger'in bile bir Serpolet'i var, Ve | günün birinde ben Serpolet vasır tasiyle Lessinger'i cle geçirece- Bim... Ne ise, çimdi onları bir ta. rafa brrakalım. Luk — Arnold'un mahkümiyet evrakını bir gözden geçirsek... Hatırımda kaldığına göre, onun bir kadınla münasebeti vardı. Mahkeme evrâkı getirildi. Mak Garti ve Karter birlikte okudu. lar. Luk Aroid'un muhakemesin- de filhakika bir kadımın ismi ge- çiyordu. Fakat bu kadın mahke- meye gelip şahadette bulunmuş değildi. Ona lüzum görülmemişti. Ancak, Luk Arnold'un tevkif e. dildiği sırada, sinemadan kolunda bu kadımla çıktığı zikrediliyordu. Bu kadının adı Arabella Minter. di. Bir yazıhanede namuskârane çalışıyordu. Mahkümun tevkili es- nasında, birbirlerine nişanlı bulur nuyorlardı. Mâk Karti evrakı okurken, A-| rabella Minter adıma geldiği za. man birdenbire durdu: Kendi kendine: 1939 | — Ben bu ismi nereden işittim Yarbbi! diye soruyordu. Hem pek yakında işitmiştim.... Birdenbire “Romantik,, — vapu- rundaki hâdiseyi ve kaybolan el masları hatırladı | “Romantik,, vapuruna çıkardır | Bt iki memurun — raporlarını göz. den geçirdi. Bu raporlarda okun. duğuna görg Arabella Min Amerika devlet polisinin aradığı bir torba elması taşıyordu. Bu el. “Kaypak Mari,, isimli bir kadın tarafından veril mas torbası ona, mişti. Bununla beraber Arabella! Minter, senin diğer eşhas gi-| bi “Ramantik,, vapuru limana gi.| rer girmez görden kaybolmuş, sır. ra kadem basmıştı. Bunün üzerine Mak Karti ve Karter Arabella Minter'i bulmak kararını verdiler, Mak Karti, Karter'e şöyle an- latmıştı: — Bu ÂA; edildiği sıral, |nişanlanmış bella isimli kız, tevkif | da Lük A old'a| bulunuyordu... Ben |birçok mahkümlardan işittiğime göre, bir mahpusu en çok Üzen şey, hapishanede yattığı müddet- | çe kadından mahrum kalışıdır. | Hele mahpusun, sevd bir kadın nde serbest kal- | dığı zaman ilk gideceği yer bu ka. nın evidir. Luk Arnold, Arabel lanın âşıkı idi. Ve şimdi serbe: tir. Gidip Arabellayı bulalım. Mu- hakkak surette Luk Arnold'dan iz ele geçireceğiz. Mutlaka or n yanma gitmiştir. olursa, günün — Kız: bulacak olursak acap | konuşmak doğru olur mu? Yoksa | sadece gözleyelim mit , —- | — Dür bakalım, Burada bir fi. kir aklıma 1 Arabella Min. ter ve “ vapuru!.. Les- singer de bu işin içinde değil miy- di... Tamam, evet... Her ikisi de “Romantik,, vapurunda bulunduk larr sırada birbirleriyle tanışmış. lardı, Birbirlerine karşı temayül. leri vardı... Aman zihnimi karış- tırma. Aklıma bir fikir geliyor. Karter, arkadaşının zihnini ka- tıştırmamak için en küçük bir mü- | dahalede tsile bulunmuyordu. | Mak Krti alnını kaşıyor. kaşla. rını çatıyor, asabiyetle gözlerini oynatıyordu. Sözüne devam etti: ( Devamı var) | vaktimizi bu suretle güzelce geçiriyorduk. | ceğimiz kalmadı. Makinemde de altı tane plâk Vakıt'ın Küçük Hikâyesi “Yarrabbi,ne yaptınız!,, Çeviren: H. K. O akşam, Mark, ilk defa olarak bizimle| beraber oturuyordu. Onu birçok defâlar klü- be davet ettiğimiz halde, ayak basmamıştı. Kimse ile görüşmez, daima düşünceli ve mün> zevi bir hayat geçirirdi. Fakat onda bir fev- kalâdelik seziliyordu; içini dökmek istediği anlaşılrıyordu. Diğer taraftan, onu konuş- turmak da bir mesele idi. Toplantı neşeli bir şekilde devam eder- ken aramızda bulunan mütekait bir zabit har tıralarını anlattı. Onun arkasından Çin denizinde bir tayfundan tek başına nasıl kurtulduğunu, bir diğeri de Hindistandaki| maceralarını nakletti. Aramızda konuşmamış olan Mark'tı. Arkadaşlar onun tabiatini bildikleri için bir| şey anlatmasını istemediler, daha doğrusu kimse teşebbüsde bulunmadı. Tam başka bir mevzua geçilecek Ben: — Durun, dedim, ve Mark'a döneerk: “Çaok rica ederim, siz de bir şey anlatmaz mı- sınız ?" O anda, herkesin hayteti karşisında Mark: — Peki, dedi, ve beklemeden mevzua geçti. “— Çocukluk arkadaşım olan Baldüsle, karısının arzusu hilâfma, Çinin içerilerine doğ ru seyahate çıkmıştık. Milâttan iki asır evvel mevcut olan ve henüz hiç bir ecnebinin ayak basmadığı ve yalnız harabeleri bulunan bir şehirde tetki- kat yapacaktık. Kimse ayak basmadı dersem yalan olur; daha dogrusu, oraya giden bir da> ha dönmüyordu. Biz gençlik ve cesaretimize güvenerek Kantondan üç at tedarik ettik ve yolda koyul- duk, Elimizdeki haritalarla güçbelâ ve binbir zorluklarla şehri bulduk. Çadırı kurduktan sonra, ben kazma ve kürekle, Baltüs de fo- toğraf makinesi ile harabelerin içine daldık, anda Aradan birkaç gün geçti, Baltüs bana: — Yarm sabah dönmeliyiz, zira yiye var, Sen, benim iki resmimi çekersiti; ben de senin iki resmini çekerim; kalanlarla da atla- rm fotoğraflarını alırız, dedi., Dediği gibi yaptık, fakat o tam atların resmini çekeceği anda eli titremeğe başladı. Yüzüne baktım, balmumu gibi sararmıştı. Ne var, ne oluyorsun dememe kalmadan çadıra doğru iki adım attı ve yere yıkıldı. Yarım saat geçmeden nefesi kesildi ve gözleri yarı yarıya kapandı. — Baltüs, Baltüs! diye haykırdım, fakat cevap vermedi; kulağımı göğsüne dayadım, | kalbi çarpmıyordu, ölmüştü... Müthiş bir şeydi bu. Hâdisenin vuku- bulduğu yerden kaçmak istiyordum. Saatler” ve deli gibi dolaştım... Dehşetli sıcak ve nemli hava sinirlerimi daha fazla bozuyordu. Karısma şimdi nc söyliyecektim? Seya- © SALON OYUNLARI © Evvelki gün verdiğimiz mese- lelerin halledilmiş şekilleri 1 — Fettah Efendi ailesi on mürekkeptir. Meyzubahs yıldızm ismi Annabella'dır. Bökiz kişiden Bugünkü bulmacamız SOLDAN SAĞA : Bir zekâ oyunu Aşağıda tarif edeceğimiz rakam — oyunu, büyük bir zekâ eseridir.. Bunu halledebildiği - niz ve arkadaşlarmıza yaptığınız takdirde her. kesin hayret ve takdirini kazanabilirsiniz. Me- sele gayetle basittir. Arkadaşınıza herhangi uzun bir rakam yazmasmı söylersiniz.. Meselâ 368471. Sonra bu rakamı teşkil eden adetleri teker teker toplatırsınız.. Tabil bu cemi amcli- yesini arkadaşınız yapacak ve neticesini söyliyecektir.. 14741441846 , de edilen bu rakamı, yani yirmi dokuzu evvel- ce tutmuş olduğu rakamdan tenzil etmesini ve bundan sonra da elde edilen neticeyi içinden herhangi bir rakamı unutarak size vermesini söylersiniz.. Meselâ size arkadaşınız 36142 ra. kamını verdi.. Halbuki 368471—20- 3684142 dir. Demek ki arkadaşınız (8) rakamını ayır- miştir. İşte siz bu sekiz rakamı bulabilirsiniz. Bunun için yapılacak hesap gayetle basit: tir. 27—19-8 Tabii basit olan bu çıkarma a. meliyesidir. Yoksa bu 27 ve 19 rakamlarmımın nereden geldiğini bulmak, bilmek lâzmdır. LE a di 1) Bir garp devleti, 2) Komşu bir millet, 3) Meşhur bir pa- | paz, 4) Sevgi... Sual.. 5) Fransada bir gehir. Yemek fasimdan emir, 6) İnandırmak . Esmek faslmdan emir, 7) Bir felâket, 8) Memurların bay mı, 9) Fil . Meşhur bir Alman kruvazörü. YUKARIDAN AŞAĞI : 1) Mahkümlar adası, 2) Sevan - Yemek, 3) Garbi Fransada bir körfez, 4) Cesed, 5) Kaki bir silâh, 6) Batan bir denizaltı gemisi - Musikide bir ölçü, 7) Foeci, 8) Fransada bir nehir - Ak. Yaba arasına kartşan kadın. 9) Genişlik . Eaki bir giyecek eşyası. hata çıkmasına az mı mani olmak istemişti? Kocasının demek zorla ölüme sürüklemiştim.. Ben de, daha fazla ayakta kalamıyacağı- mı hissettim ve bir kayanın dibine gidip uzan- dım. Uyandığım vakıt gece olmuştu. Çadıra girdim, elimi ölünün alnına koydum. Soğuk ve ıslaktı. Yağ kandilini yaktım. Hafif bir ışık etrafı aydımlattı. Baltüsün gözleri hâlâ yarı açıktı. Par maklarımla göz kapaklarını indirdim ve uzun müddet öyle tuttum. Ellerimi kaldırdığım vakıt gözleri kapanmıştı. Genç karısı hep gözümün önüne geliyor- du. O kimbilir kocasımı ne hasretle bekli- yordu! Çadırın içini bunaltıcı, sıcak ve rutubetli bir hâva kaplamıştı. Kandilin ışığı etrafta titrek gölgeler meydana getiriyordu... Bunlar beni fena halde sinirlendirdi... Lümbaya bir yumruk vurdum. Devrildi ve söndü. Karanlıkta elim, ölünün eline değdi. İr- kildim. Sonra hatırıma, bulunduğum mınta- kada iklimin tesiri ile, cesetlerin çabuk taaf- fün ettikleri geldi. Aman Allahrm, demek şimdi bir de me- zar kazmaya mecbur olacaktım ha! Kazma ve küreği alarak dışarı çıktım ve rastgele kazma” yı savurdum. Çukur açılıyordu. Mütemadi- yen, kuyu kazar gibi kazdım. O an hatırıma bir şey geldi. Fotoğraf makinesinde bir plâk kalmıştı. Hiç olmazsa, karısına son bir resmini gönderebilirdim. Dehşetli ve korkunç bir ha- tıra olacaktı bu. Fakat ne de olsa gene bir ha" tıra idi. Hiç ışık yakmadan sandıktan makineyi çıkardım. Cece resim çekmek için kullanılan mağnezyumu güçlükle buldum: Objektifi, kaarnlıkta hayal meyal seçilen nâşım, tahmi- ni olarak, yüzüne doğru tuttum, gözlerimi kapadım ve düğmeye basarak mağnezyumu yoktım. Karanlıklar içinde, ölüyü battaniyesine sararak mezarma indirdim. Vahşi hayvanlar Yi gelip parçilağnamaları için mmezarr'ilk önce ağır taşlarla, önülan sonrer topraklar örttüm - -» Kantona döndüğüm vakıt fotoğraf cam- Tarını develope ettirmeden karısına “yolla> dim, Aradan bir sene geçmemişti. Hindis- tanda bulunuyordum, sarı zarflı bir. mektup aldım. Ellerim titredi. Zira ölen arkadaşımın karısının yazısını tanımıştım. Açtım, içinden bir zarf ve bir kâğıt çıktı. Kâğıtta şu üç keli- me yazılıydı: “Yarabbi, ne yaptınız?. Heyecanla ikinci zarfı açtım, içinden bir resim düştü. Resmi derhal tanıdım: Sağ taraf- ta, Baltüsle, üezrinde yemek yediğimiz san" dık, solda yatak ve Baltüs. Fakat..... Fakat.... Kalbim duracak gibi oldu.... Boğazım düğüm” lendi..... Haykırmak istedim, sesim çıkmadı. Baltüsün gözleri açıktı. “Ben diri bir insan gömdüm, Bunu unu" tamıyacağım, hiç, hiç bir zaman." Sonra gene sükünet bularak: “Affedersiniz, size böyle bir şey anlat- mak istemezdim, fakat bunun içimde de kal- masımıt istemiyordum, kalamazdı. Çünkü bu facia, bundan beş sene evvel, bugün olmuş- ü Türkkuşu karhâ giracek talebeler Bu yıl Türkkuşu kampma iştirâk edecek olan talebelerin adları tesbit edilmiştir. İstan. buldan 250 talebe iştirâk edecektir. Mühtelif vilâyetlerden İmönü kampma ge- lecek talebenin sayısı da binden fazladır. — Mektep kampları Liselerin olgunluk imtihanları da tamam. Janmış bulunmaktadır. Bu yıl kamp görecek talebelerin yerleri tesbit edilmiştir. Şehrimiz- deki bazı liseler husust olarak çadırlı. kamp kurmuşlar, bir kismı da sayfiyelerdeki ilkokul binalarmı alarak burada kamp açmışlardır. Bu yil askeri kamplarda talebe elbisesini kendisi yaptırmaktadır. Yalnız kamp elbisesi yaptırmak mocburiyet dahilinde değildir. As. kerlik öğretmenleri bütçeleri kâfi gelmiyen talebelere aakeri elbise yaptırmıyarak günlük kıyaletlerile kamp yapmalarına müsaade ede « cektir. ait tamim Maarif Vekâleti tarafın « N —e l a Musiki hayatımız! bir kaybı — Mustafa Saffet — Atabinen öldü Şemsi Tebrizi ve Şemsi SY ahfadından ve Tosyalı Atabi oğullarından Bahriye Doktarü Rıza Beyin oğlu olup İştanböt” Tophanede Akarsu sokağında yük babası Hademihümayüf mandası ve Sultan Mecit kuttf, sından Hacı İbrahim Beyin vef ğında 1858 yılında doğmuş * büyük musikişinasımız M Saffet Atabinen 22 Haziran U günü B1 yaşında olarak velâ! miştir. x Abdülâziz devrinde, büyük basının yetiştirmesi olan SG'M Hasan Beyin inhasile Muzikalif mayfna kaydedilmiş ve on iki Fi | şında süreti mahsusada İtalyan artisti Alberto Robertil Hüt dersleri almağa başlamı$ti” Mabeyn orkestrasına ılrd J zaman yaşının nisbeten çok çüklüğüne mebni rahleye M yetişemediğinden dolayı o aef |i nım örkestra gefi Guatelli P" kendisine mahsus pupitr mıştır. Abdülmecidin Cülü kestra birinci flütletliği: miş ve 1878 de beynelmilel 1 ki muhitlerinde konser verm' başlamıştır. 1885 te Composition Musieti', Harmonle, Fugue ve Contrel tabslli için Pris Konservatuv” gönderilerek orada Thodore F bois'nin Cours'larını takip eti le beraber Taffanel ıiyıudn&*:, orkestrada birinci flüt rolünü V' mıiştır, Aynı * den de ders almıştır. İstarbula # detinde lik Türkçe Solfege l”f' betini telif ve Henri Robeft ? Harmonle'sini Türkçeye çevirtf Türkiyede ilk defa olarak ali ga müsikisinin Theorigue tedi tına başlamıştır. Birçok mücllifatı arasıda, or e$ İ zamanda Saint * Sasıf ll v retto'su merhum — ÂAli Beyin olf İr Letafet namındaki Operetini v Te miştır. 1898 de Orduda yegâne oM Abdülmecit zamanından — kalif (Atik Miralaylık) rütbesini a9f hemen meşrutiyeti müteakip randa Paşanın yerine Ma Muzikası Şefliğine geçmiş ve uf eli cene İerayı sanat ve tedelif tan sonra, Sadrıâzam Talât Patf zm bir müdahlesine itiraz edei istifa etmiştir. Hizmet müddeti — zarfında YÜÇ beyn Bando ve Orkestrasını ve garbi surzette islah ederek ç rek bu dairede, gerek hariçte biyesi asil, ahlâkr son derece tin, fikren yüksek, insaniyetli İ ce, bütün münasiyle medeni, #” terakki bir insanr kâmil idi. Eski Kocaeli mebusu Reşit Bi fet Atabinenle, lahik Sivas mebi su Remzi Bey tefikası Ayşe ' nerin babasıdır. Cenaze namazı 24 Hazirn * mârtesi günü Boğaziçinde Sarif cam'inde öğle vakti kılınarak nadolu Kavağı şehitliğinde h!; lanmış olduğu metfene — götü! müÜştür. & Methumun oğlu Reşie — Sali' Atabinen arkadaşımıza samimi Ki ziyetlerimizi sunarız. — Allah 1? met eyleye, İstanbul Ticaret ve Zahire Borsa 24 - 6 - 930 k FİYATLAR Buğday yumuşak 5.32 - 6; Bul sert 5.20; Buğday kıtilea 5.89; ÜÇ acı G0; Badem içi tatli Poynir beyaz 95 - 26; Peynit 30; Z: yağı yemeklik 46.20 . 4$; müuk yağı dü; Susam yağı 43 kul GELEN Buğdaü 838; 6,3/4; Un 80; Misir 15; R. peynir 20; Çaydar 2; P. yağ! Yapak 26; Mısir G0 Tiftik

Bu sayıdan diğer sayfalar: