9 Ekim 1940 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2

9 Ekim 1940 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türkiyede hakikaten bir ah .’_ 2 — VAKIT 9 BİRİNCİTEŞRİN İ_H_A_sa er arasında I 1040 Türkiyeyi cennet yapmak için.. Vedat Nedim 'Tür - (Dinimiz) adı ile bir risale negretti. Rist. lenin maksadı. Türkiyede yeni tip adam yetiştirmek yolunda bir araştırmadır. Yeni bir Türk tipi, yani Türkiyeyi — nihayet yirmi beş sene sanra - Cennete çevirecek vatandaşlar yetiştir- mok davası. Bay Tür arkadaşımız eseri. nin başında bir rüyaamı nakle- diyor: 78 yaşmda Mister Mor. gan isminde blr âhir zaman Ka" ronu bugünkü Türkiyenin fakir ve biçare halinden dolayı rüya. da kendisine karşı hayret edi* — Parn denilen şey insan ile maddenin bir'eşmnesinden doğar; sizde buzların iklal de var. Ni. gin para yapmıyorsunuz? Ni (Dinimiz) muharririnin ka. naatine göre, bir ahlâk inkılâbr na ihtiyacımız vardır. Bu bir ve telkin esaridir. Bu yeni tip insanr İse yeni mektep sistemi yapacaktır. Vedat Nedini 'Tör, Türkiyenin Herilemesine mani olan bütün engelleri Osmanlı hastalığı de. diği bazı ahlâki kusurlarrmızda buluyor. Bu kusurlart şu suret" le tasnif ediyör: 1 numaralı Osmanlı Açağılık duygusu, 2 numaralı Osmanlı bastalı" ğı: İçtimci alâkasızlır, — 3 numaralı Osmanlı hastalı. ğı: Mesuliyet korkusu, 4 numaralr Osmatlı hastalr* ğt Dedikodu, içki, kumar, 5 numaralr Ozmanlı bastali. 1 Ahiretçilik, G numaralı Ozmanlı ğı: Güzel düşmanlığı, 7 numaralr Osmanlı hastalı. x İş ve gönül kaynaşmazlığı, 8 numaralı Osmanlı hastalr ğı: Mayrmavn iştahlılık, 9 gumaralr Ozmanlı hastalı. Pı: Medhomani (hep metholum” mayt istemek) 10 numaralr Osmanlı hastalr : Cinef müvazenesizlik. eni mektebin gayosi go I(cek nesilleri bütün bu hasta. hastalı. bastalr lıklardan kurtarmak olacattır. lâk meselesi vardır. Bu mesele. zin halli hususunda en büytük rolün de mekteplere ait olması tabildir. Fakat ahlâk meselesi nin teşhisi ve tedavisi bu ka. dar basit olmasa gerektir, Bupy dan başka Türkiyenin geriliğine sebep olan Âmilleri sadece ah. lJâk meselesi şeklinde görmek de hatalıdır. Zira Türk milleti tarihinin hattâ Osmanlı dediğimiz tarihi devrin bazı safhalarında büyük ilerleme hamleleri gösterdiğini, saltanat idaresinin kötü idare si neticesinde millif inhitatlara sebep olduğunu nasıl inkâr ede biliriz? Daha yirmi sene evvel Osmanlı devleti inkıraz bulduk. tan sonra bütün cihanı hayret te btrakacak surette bir milli mücadele tariki yaratmış olan bir milletin kazakterini —tahlil ederken çok umumi ve şümüllü hmfü::ılcr vermek İnsanı hatalı neticelere sevkedebilir. eserini güzel yazmıştır. Okur. ken şahifeleri heyöcan ile takip ediyorusz. Bir gahsf tez olmak arile güphesiz — kıymetlidir. Yalmız bu eset içinde fazla bir nikbinlik ile fazla bir bedbinli" ğin İzlerini bulüyoruz. A Doğum Gazetemiz muharrirlerinden Mu. zaffer Acarın düin akşam bir kızı dünyaya gelmiş yavruya anast ve ba*)an ile uzun ömür temenni ad0evernererArLATEYALADELE LA KA e """'"“'x $ 20 İlktesrin Pazar günü bıı.ı tün yurtta umumi nüfus ga yamı yapılacaktır. Millt Şcf.ı geçen sayımda şöyle demişti: $ “Sayım malümatı üzerine: memleket dertlerini görüp an.j lamak ve todbirler almak yor .lundn g. Bit da şüphesiz vei istatistiklerle mumxün olabili: Yeni sayım bize vıurunıı:.uzi hakkında doğru bilgiler vere.j cektir. BAŞVEKÂLET lvlııfı.ı!il. göntum nwdnrhü | ni daha grrıl—re saldırır, yine Vedât Nedim 'Tör dostumuz | bulamaz. Hızlanır, daha arkayı Ramazan yazıları Hazır cevaplıgın lüâtfu Merhum Ahmet Porimin ya. sılarından: İstanbülumüzun ramazan man zalarından bir haylisi ademi & bâdı nlayana gömüldü: Ezcüm. | le kavuk yanpürü, destar bo” zuk, Bırtta haydarf, halâlı göm” lek, altı parmak mintanm yen” leri dirseklerin fevkine kadar sıvalı, omuzda yağlık, bir.elde ibrik, belde şal, bacakta şalvar, ayakta nalm Hüstte mest, dük. kânin ta ön tarafına çömelir, abdest almağa başlar. Bu vaziyeti temaşaya doyu" lur mu? Ben küçükken en ziyade bun. lara musallattım. Ne yapar ya par, usulca — yanaşır, salvelo, hamdele ile suyu döküp de ib. riği yere bıraktı mı, o zamana mahsus bir maharetle yakalar, beş adım geriya bırakır, uzak * laşır, ağaç, direk arkasından veyahut sokak başmdan seyre. derdim. Benimki diğer bir uzvu yT | kamak için göremeden ci atar, bülamaz, yine .bakmıyarak, eli. yordamlar. Küh: —— Hasbinallah! Ho karışık döoğrulür. Bakmır, ibriği gayri memul gerilemiş veya oruç haliyle kendisinin © Terlemiş olduğuna ihtimal vere. rek başmı sallaya sallaya, dur daklarını kem: ke büke gidip alır, eder, kâh el sal, sında merkezi —'k'» i rek- kıç üstüne düşüp ekseriya baştan kavuğu, ayaktan bir tek nalmını fırlatır. Dikkat ettim, bir iki defa bu muzipliğe uğramış olanlardan Hirkaçı bu minval #zerinc ab. dest almafa evktrklarımda ibri . ği ön tarafa. koymağı âdet e* dinmişlerdi. Bittabi benim — ferasından mahzüz — olduğum bu azizliğe rüfekayt mahalle de iştirak e. derlerdi. Bir gün içimizden bi ri yine böyle abdast alanm ya. nma usul usul yaklaştı. İbriğe el utar atmaz yakalandı. Biz tâ geriden gülüp çırpmıyor, y yeceği dayağa intizar, ediyor dük. Baktık ki birşeyler söyleğ tikten sanra adamcağız sağma çarh etti. Vay! bizim (Ali) su döküyor. Abdest tamam — oldu. Hazın bir zıya' ve mühum bır kazanç (Baş tarajı 1 incktej rde arkası oyunla. rını bem gören hem de en büyük kudretle güstermeğe kadir olan befki en XKeskin adese İdi- Nitekdea bu kakikati bize pek kolaylıkla öğ- retti. İptida (Tanin) de (Vildiz hafıraları) a1 neşro başladığı 78- man kalemi, tpla bir (matyeto) gibi bülün midmatisiyetini ortaya Çıkamış ve büftün dikatleri kendi üzertne çekip yapıştırmışte Ah fa- kat poliliks!. Bayan Sadiyeyo borçlu olduğumuz ba güzel ve fay- dalı kdtabm başmda muhartir, söye lüyor ya; kendinl için hatıraları- om teşhirine imkân bıyalılmamış ve kortlorlarında alöüka İle gezdi- Bimiz bu sorginii — kaptları yüzü, müze birdenbire kapafılmıştır. Bu- na şaşmab mu? — Elbette hayır! Bizlm yaşımıza gelmiç lasanlar için siyaset denilen âlemin sırtmda, ba- yırında he kadar acibe pusu kur- muş olduğunu bilmemek mümkün değiklir. Ancek Müştalın bir. (d fabhet) nefisesi olduğu kadar tarl- Mi bir vesika kıymeti saklayan yar zıları parrte kolekalyonlarında u- matulp gitseydi eldden yazık olur. du- Şu sebeple Yıldırda neler gör- dümü- Bugzün temiz blr kalık için de elimizde bulmak merinan edi- & bir. hüâdisedir. -Pek muhterem Bayan Sadiyeye yalnız taziyetleri, mizi değli, teşekkürlerimizi de su- narır- Türk matbunlı siltunlarına pek ceyyit bir üslüpla senelerce mulh- telif makale hediye eden kalı ne Kdi? İsmall Müştakın 2€“ci çehre- «inl edebiyat çerçevesi İçine ko, yarsak ne güörürüz? Bu sual, eiddi eövaplara lüyık bir sorgudar ve şimdiye kadar — münelikitlerimizin dikkeatini KN derecede Hzal et- | memiştir. Homen su tadiada bulu- nabilirem; — Servetifilmincular için- den Cenap ve Süleyman Nazif bir tarafa birakılırsa, hiç kimsenin türkçede-edebi gazeteellik ve siya, si makalecilik meoyvzmunu önün Kü- dar engim ve zengin olduğu kadar pürüzdür bir tüzüçe ile — yazadığın? hatırlamıyorum- — $üphe yök; sırf siyasi muharrir olarak pek kuv- vetli, pek ntılzan şahsiyetler tanı- mışızdir Ancak. İsmail Müstakın hususiyeti, cok dürüst bir türkçe, yi, pek kıvrak ve dalma yenlliğe kosan bir tazelikle yazısıydı. No malâm hazr kimssler gibi orifiml görünmek Iddlnıfk_h!_r_xıı'ı Hisanl (Ali) hâlâ duruyor, adamcağız silindi, kurulandı, elini cebine atarak ona birsoy verdi. ©O dükkâna girdi, bu yanımı. ga geldi merakımızdan çatlr yorduk. Sorduk: — Ne oldu Ali! ! Susunuz, be!.. İyi İ rıma ;:eld.ı de dayıı:t rtul | dum! Ödüm patladı. — Söylesene! ; — Ne süyliyeyim? Herif bir | hamlede bileğime sarıldı. Bak. | tım ki iş yaman! Hemen, de dim ki: Efendi amca, sevaptır. suyunuzu ben dökeyim yüzüme | dikkatli dikkatli baktı ama hiç 566 çıkarmadı. Benim tarafa çevrildi. Ben de döktüm. Bitin. ayağa kalktı. Ben ibtiği bı* rakıp sıvışacağım ama - gözile dur, diye işaret etti. Bir şeyler | okudu. Silindi. Bana hem ber | hudar ol oğlum, dedi, hem eı* para verdl, Diyerek elindeki bakır Ş'lı'ml. liği gösterdi. Hazır cevaplığın lütfü wl' | tur, sinnf yoöktür, veeselâm! eehlini teşhir edoen teemilikler ve acalpllkler yapardı, no de İnzibate t bir İlsan kadrosu içine ileri ve | güzel di hamleleri koymaktan çe- | kinirdi. Büğkis! Bu bakımlardan I Müştak Boyin üslübu tam bir mu- | vazene gösterir Kendisi en eliret. H hareketleri, en ihtiyatlı tedbir- lerle sizortalayan bir edebi mizaç sahibiydi kanaatindeyim Şunu da | ilâve edeyim; bizim vaktile “inşa ve kitabei” dediğimiz ve bugün ta- mamile wauttuğumuz hüneri, va- manm, terakiçinin bütün icaplarma Eöro en İleri - götürmüş - (münsi) belki İsmall Müştak olmuştur. Es, kiyi ve yeniyi anlar; hakikati söy- Temekten r('ıh—ı edehiyat ta- dihçileri, bu meseleleri — bizde de Avrupada oltuğe İN araştırdık" ları zaman, tapkı (münşoatı Feri, dun Bey), (Münsoatr Rifat Paşa) Ve salre gibi Müştakm da yazıları n anacaklardır. Ve o novi Hisatı mimarikini en İleri merhaleye gö- tüzmüş Türk — muharririnin mer- küm arardasımız — olduğunu teslim edeceklerdir. 9 tcerinleyvel. Sonbaharm bu. Kgünü de artık üzerinde değerli bir kalem sahibinin üfül tarihini taşı- yacak öyle mi?. Lükin bugün, gt den adamın kalan esorile — kargi karşıya gelince şöyle düşündük: No hazin zıya' ve ne mühim kar sanç! Fazil Akmed AYKAÇ Ahmet Rasim —| GÜNDEN GÜNE Peynir ve tebeşir SMAN Cemâl dün, gür nasıl?,, diye sormuş, Bakkal, “sağ elinin beş parmağmı incir mahsus lâle şekline, getine. rek: — Tereyağı, demiş, — Zeytinin nasıl? Osman Cemal, bu son ber zetişe isyan ediyor: — Haydi, diyor. Ötekiler neysene ama, “soğan,, ile *“revani,, nin ne münasebeti var? Bakkal gülerek: — Biz, diyor müşteriye lâ. kerdeayı kaymak, zeytin yağr nr gerbet, kırmızı soğanı re. vani diye dayamazsak, yıl on iki ay, ağzımıza ne kaymak, ne şerbet, ne de revani koya” biliriz! ten maksadım, güzelliğine ha. lel getirmemek içindir... DU yeceğim de şu: Bakkal çak. kal, ötedenberi, lâm gayretile ve bu arada der. Harp çıktıktan sonra da, bazıları şeytana uyarşık fhti. kâr yoluna -. Fakat kl septi. yt anlatayım: İhtikâr yolunu tutan Kenafa, — bu sayöde bol bol şerbet, kaymak, re. vani nasip olmak şöyle dur* sun — peyniri tebeşir, zeye tini zakkum, pastırmayı kö* sele, pı?ıleıı cakıl taşı, tey. Tin yağını zehir, kırmızı so"* ğanı bütün acılığı ve buruk. luğu ile yine kırmızı Boğan etmekte emsalsiz bir muvaf * fakıyet gösteren Hükümet, Böz açtırmıyor.. Eksik olma. sim, HİKMET MÜNİR Mıiçtemını döven gazinocu hapis yatacak a G n Gonçü; hasdasiyetinin en verimli yıllarmı yaşıyor- du; kafaaı küru, katl, maddaye dayanan ve hayale im- Kân vermeyen fon bilgilerile dolu olmasma rağmen mohtaptan, ormandan, sarı gaçlan, mavi gözdün, pen- be dudaktan, çiçekten, yapraktan tilrli manalar çıka racak bir yaşta bulunuyordu; Gülsereni bu fabrikada genç, güzel ve herkes tarafımdan saygı ile kar- gılanan ağır başlı bir ktadı bu.. İstanbulda hukuk tah- sili yaptıktan sonra bukuk müşeyir muavinliğine tayin edilerek bu fabrikaya gelmiş, Çalışma hayatına girmişti. Fabrika ı:ıv.'ıl'lnae Golamnhı ettafında sanki boşaltıl- zevkk bulmuştu; hele anası baba- & Ölmüş, ada bağı olmütyan Müsösiz bir kız olduğunu onu himsyesf ülma almağı di #*siz, zevallı bir kizı soönde mücssesesininz baş kalirafas bir adam bunlar bir tarafa br man icinde- köşesine geçirön yüksek yüre vermeğe başlamıştı. Bi Isa blle, evlendiklerindenbe: in hayal sukutuna rağmen, dafoa © sıralarda' Gülseren! delicesine sevmekteydi ve tete bu yüzden evlenmislerdi. — Bu fedivinin Üstünden Hir Harta, bir geeti Gülşeren, #vlenmeden İnceki “Ağık Erdoğan İcin lerta Siüallü bir takt Üstünde oturtulacak ve örü Edebi ve içtimal roman YAZA[ Refik Ahmet Sevengil diz çökülüp güzelliğinc tapılacak bir maşal kahramanı idi. Erdoğan, evlendikten sonra, Gülsereni kendlel ak- şamlarr eve yorgün argın geldiği zaman türlü can &i- kıntılarmı güler yüzle, tatlı dille giderecek, her İste- nileni derlal bulup ortaya koyacak, fevkalâde munta- zam, datma nöşeli ve melek çehreli bir ev hıı:ımı olâ- rak görmek istedi. Arıdan bir sene dalın göçmüşti. Midesine ve rahatına düykün Erdoğan Gülsarer! gündüz mutfakta, gece yatakta, durup dinlenmeden çu- lışan, eskimez, sağlam, cizs bir kadın olarak tahayyül etmek istiyor, fakat bu düşilncesini ne karımma, ne üe başkasına açmağa cosaret « oderalyordu; hakikat bolki başkaları için de töyle olmakla berabar yina kaba, vah- şi, duygusuz hir erkek olarak itham edümekten korku- yordu. Bir hafta, bir ay, bir sene, ik! sen6, Üç sene geç miyti- Erdoğan çorabınm söküğünü, gömleğinin düğme- Bİni dikecek, sabahları *İbizesini ütüleyip hazır edecek, akşamları rle sÜnlü sofrada çosit çeşit nefla ye- medleri Saün> sıralayacak rv kadımntndan çoktan Yaz- gecmişti; © hu işleri şimdi kaba saba Anadolulü bizmet- çi kadma, mümkün olduğu kadar, yaptırıyordu; fakat karısmım ev dışmdaki densizliklerine bir türlü tahara- mül edemiyordu; artık bıkıp tsanmış, illallah demişti. Gülseren fabrikada cekiden #herkesten — korkuya benzer bir saygı görürken sonraları, çok klmseler onun kibirli, kendisini beğenmiş, kimse Te İyli geçinmez bir Xadn olduğuğu açıktan açığa söylemeğe başlamışlardı; bütün ahbaplarile araları açılmış'tı; kimsecikler evlerine gelmez olmuştu; Erdoğan bu tenha ve eğlencetiz Arıa- dolu kazabasmda iş diynda hir türlü kendisin! müşgul edemiyor, geeeleri yemakten Sonra Misalirsiziikten bu. naltyor, postanin İkl güs sonra getirdiği günü geçmiş gazeteleri esneya eeneye evirip çevirmekten bıkarak, sıkıntıdan patlryordu. Fabrfka muhitindeki bütün arkadaşlarının böyle birden onlarm aleyhine dönmesi için elbet bir sebep, ehomzalyetli bir sebop bulunmak Jüzımdi. Erdoğan, işte başkaları göylemese da, açıkça görüp anlıyordu ki ah- Baplarmı etraflarmdan kaçıran karısmım * nobranlığı- dir; esidlden alçak gönüllü, herkese boyun eğer, gunun- Ta bununla Gidişmekten hoşlanmaz tabibatta sanılan Gü'seren bir ktç senedir buyunu doğiştirralç, büsbütün aksi bir karakter sahlbi olmuştu- Gülseren fabrikadaki arkadaşlarile olduğu gibi mü- dürle de inclr çekirdeği doldurmaz bir meseleden dola- yt kavga etmiş, hattâ işi deha İleriye vardırıp memuri- yötinden Jatifa bile etmişti. GCerçi müdür de pek kahrı çekilir bir adam değildi ama, ne olsa müdürdür, kargısında biraz aşağıdan al- mak lüzem, Erdoğan herkes gibli onunla da Iyi kötü go çinlp gidiyordu. * (Devamı var) Yenikapıda gazinocu Şükrü, geçenlerde gazinosuna sarhoş olarak gelen bir müşterisini döv sine verilen — Şükrü, dün bir. ay hanis ve dövdüğü adama da 10 Jira tazminat ödemeğe mah- küm edilmiştir. Şikâyetler : ae ea Mektep kapıları erken açılamaz mı ? Bir talebe velisinden aldığı

Bu sayıdan diğer sayfalar: