1 Aralık 1942 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2

1 Aralık 1942 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ede »yat Ustad Ekremde vyaşayan cephe Yazan: Zahir GÜVEMLİ Bir iki ay aonra ölümünün yir- mi dokuzuncu yılını bitirecı ğuniz Recsi zade Ekrem, bu memleketik. edabiyatına muhtelif yollarla ha- kikt hizmetleri düşünmüş bir şah- siyettir, Bu münasebetle, şiürlerinde ya- gayan tarafın neden ibaret oldu. ğuna kısaca göz gezdirmek, Üsta- dım maneviyatma kargı borcumu. zu ödemçek yolunda hüsnüniyele müstenit bir gayret dayılta yeri- dir, Gerçi bahse mevzu olan değer- lendirme isi hiç de yeni değil, Re- eai zadenin dâha kuvvetli cephe- lerini bıraktp şiirinde kalıcı tara- 71 araştırmayı yersiz sayanlar da belki bulunur, Biz böylç düşünmü- yoruz. Çünkü, münevver Sınıf arasın- da sanat zevkinin teçekkülünde Ustat Ekremin büyük bir mevkii olduğuna inanryoruz, Takriri el- han ve talimi edebiyatta nazariye- #ini yaptığını! Ve müdafaa ettiği fikirleri elbette şiirleriride yaşat. miş veya büna çalışmış olacakçtır. Şiirlerinin tetkikile açıkça gö- Tülüyor ki Recaj zade Eknem “üs- tat, değildi; yanij dorası bir sanat Hmtadı değildi. Hangi eseri alın- #a müutlaka,hele — muasırlarının o sarzdaki örneklerine göre, kusuru anlaşılır. Ona verilen lstat sıfatı, kuramadığı güze) ganat birasının, Mevrinde, en iyi Nezariyecisi ol- Masındandır. Hâmjd, Belübundan, Hslübundaki Gü unserlardan do. İayı, Melktuplarında epey tarir et- Mişti, Bunlarda t#mâmen haklı ol. duğu iste bizzat Ekrem nı-ıhnduı kabül ediliyordu. — Şiirlerinde, #an,, çoktanberi ölmlş l:elmlır. le dolu. Cümle kuruluşları, artik bugün rastlamıyacak kadar geri, belki © devirde yaşamış, fakat bugün için cazibesini Xxaybeteniş bir örgüde, En güzel mansumesi olan “Ya- kackta bir mezarlık,, bugün anla- gümryor, Cerçi onun nasım dilin- Ge, devri için dahi eskilkler bu. Hmnduğu ishata ihtiyaç göstermez, Üstelik, türkçe kelimeleri ekseri. ya fena kullanmıştır. * Bakırcılarda çok gürültülü ba (kar imüli fasliyeti var! Daha ötede İBayezit kütüphanesinde okuyucula irın hiç gürültüsüz fikir imalâtı var! Fikirler şematasız imil olanuyor; zükün ve sükünetten — hoşlanıyor.. Bu sesizlilkdir. Ki, roben! şeylerin Mmaddi olmadığı iddiasını türetmiş. Br, Halbaki, maddt olmadığı tdd!- © olunan şeyler dahi ancak maddi Şözlerle maddi yarılarla tarif olmna Biliyor, antaşılabiltyor. -rvrrrrrrcrrrrrrrrrrrrrrr......ALAAAAAAAAAAAACAAAAACAAAEAAAAR.A Illâ MEVSİMLİK A EDEBİ ROMAN O nalde, yaşayan cephesi ne?., Üstat Ekreme basma kalıp “ölüm Büiri,, demek ne Hade eder?, Şi- irinden bugüne kalan nesi var?. ... Recaj zadeye hakikaten “mü- vezf bir geir”, “ölüm eniri,, gibi damgalar — vurmak, onü — dıeemdan görmektir, “Makber,, inde — bile makberden başka — her gey, meselâ bütün haşmetile bayatın methiyesti vardır da ölüm yoktur, “Takrirj elhan" sanatkürin de- ğil, nazariyecinin esteridir. Nasa. riyeci, tarihçi münekkit, hep bi- rer müşçahittirler, Yarattc; olan, eseri heyetile yapan. yalbız ve münhakırat sanatkârdır. (Bımun. la, — diğerlerinde hiç bir za- man yaratıcılık vasfı. yoktur de- mek istemiyorum. sadece galip va- sıfları mukayeste ediyorum), Şüphesiz, Yakacıkta bir mezar- bk âlemine, Ferdayı tedfine, Ta. hastüre, Nejad Ekremle güzellik- lerini veren, ölümden — mütevel'it acının bayalle #islenisidir; fakat Börünenden ziyade, asti sanatkâr şahsiyetinin derinliğine yayılmış olan karakterdir ki, ondan — son. rakilerde de sürüp gitmiş ve bu intikalle, üstadın “yaşayan cep. he,, sini teshil etmiştir. ... Recaj zetdeyi muasırlarından a-. yıtan en müÜhim unsur, onun an. ladığı manada en gümüllü ve in- sanf vasıf, :Akaydlık demek olma. !;_!l kendinde kalrcılık (panivite) Gir, Alem yine ol âlem, devrat yine ol devran mısrar onun kaleminde, tabiat ve- Yya cemiyet ortasında yalnız kalan insanmm bütün acılarını dile geti. Tİyor, Bu e: Vigny'deki gibi bir Benliğe sörürücü olmadığı ka- dar, Lamartine'deki cinsten, ta- biata sığınmağa sevkedici de de- Bildir. Sanikr ki, Recaj zadenin sanat. kârlığından, kendisinden toraki- lere tesir ve onlarda devem eden Yegâne taraf budur. Zamanındaki diğer sanatkârlar ite, şiirlerinde, wrawmiyetle hâdi. aat karşısında pasif tesirlerle in. #Hbalarını kaydetmekten ziyade, muhitlerine taşıeı bir manzara Bösterirler. mamak mümkün değil, Belki Fik- Teti üstada keşfettiren de esasta. k£ bu öştitaki sezmiş olmasıdır. ... Sanatklrı enfuslliğe pötüren yol (Devamı 5 inoide) YABRİIT Bu harbin iç yüzünden Mü lhlŞ bir macera neuceaesm Açık denizde, tayyare gemisin- den havalanan pilet Herold Dikston la İki arkadaşı, tayyare — gemisine dönemiyorlar, Şimdi bu şayanı hay rel macerayı pilot Diksondan din leyiniz: — Keşif, hâdisesizce sona ermiş tH. Öğleden sonra yağmur ve bulut lar denizi o kadar kapatlıyordu ki, tüyyare gemimirzi tamamen küybel: miş bulunuyorum, Saatlerce 6 mım- takayı araştırdığım halde bir neli: ce ölde edemedim, Zaten benzin de bitmişti. Artık, Gdenize inmekten buşka çare kalmamıştı. Ben de bü süretle hareket ettim. . Tayyare batmadan evvel salımız Ja zahire ve salr eşyayı kurtaraca- Ümizi — zannediyorduk. O kadar şanslı değilmişiz. Tayyare, Üümtt ©* tiğimiz vakıttan çok daha evvel bat zmış bulunuyordu, Biz de tahlisiye- lerimize gövenerek çarndçar yüz - meğe başladık, Epiyce çabaladıktan sonra tahil siye sandalının şişebilmesi için el zetm-olan havanın bulunduğu şişe- yi yakalayarak —musluğunu açtım; tahlisiye sandalı. otomatik bir va ziyetle şişivermişti. Geceyi, büyük bir sefalet içind- geçirdik. Yorgun, daha doğrusu bit kin ve ümftsizdik. Toni, dila edi- yordu, Aldrih de İnce bezden ya: pılmış tablisiyo sandalının ber an için batma ihtimallerinden bahse- diyordu, Aldrih, eğllerek bı:ıl!b balık avlamağa başlayınca, vaziyet eldden vahim olmuştu, Ertesi sabah, erkenden uyana « rak gözlerimizi ufukta dolaştırma- Ba başladık. Saat 8,30 da ufak bir nokta belirmeğe başlamıştı. Noktoa, gilgide büyüdü. Aldrih, ayağa kalk tı, Ve gömleğini) sallamağa başla - dı, Lükin, tayyaro 800 metre öteden bizi görmeden geçti. Tayyare uzaklaşınca, içimi gü- rip bir korku kapladı. Amiralin, bi zi kurtarmak için filoyu uzun müd det tehlikoye sokmayacağını düşü « nüyordum. Ne yiyecek ve ne de İçeçek vari, 2V — Küçük salhımn özerinde bayatı. Taytı tanzlme çalışıyorduk. — Fakıt salda uyuyabilmek için yer yoktu, Tayyaremiz. o kadar süratle su- lara gömülmüştüki, hiç bir şeyi kurtarmağa muvaffak olamamıştık, Tahlistye kemerlerimizden bay- ka bir çakı, bir tabanca ve cebimiz« deki cüzdanlarımızdan — başka hiç bir şeyimiz yoktu. Ne yiyecek.. Ne de içecek!,, Beşinci göne doğru susuzluk Iyi den iyiye başgösteriniş bulunuyor - du. Ağrımız o kadar kurumuştu. ki, arada sırada birlken salyamızı bile yutamar olmuştuk. Bir gün — evyol, serinlemek maksadile denize gir « miştik, Fakat, şimdi sulırmızın etra fi köpek balıklarile dolmuştu, Denl ze girecek olsak aç köpek balıkları na mükemmel bir yem — olacaklık. gün deniz üstünde aç susuz bocalayan üç İngiliz tayyarecisinin başından geçenler Böylece, biraz serinleyebilmek için her beş dakikada bir elbiselerimizi denize daldırıp çıkarıyorduk. Sabahleyin, yağmur beklemiştik, Yağmur yağmadığı takdirde fazla tahamımül edemiyoeceğimizi anlamış bulunuyorduk, Aldrih, yağmur düssında bulun- mamızı ileri sürdü. Ben de zaten bunu düşünmemiş değlldim. Fakal doklif etmeğe cesaret edemiyordum. Artık üçümüz de kurtulabilmak i- çin Allahın yardımına muhtaç ol- duğumuzu biliyorduk, Yakıcı güneş altında rüzgürın şid detile sürüklenen küçücek salımız : da etrafiımızı saran köpek balıkla- rile arada sırada yer değiştiren kör kunç dalaslara bakarak o gün, ilk olarak dün eltik. Evvelâ, uzakta kalan çoluk ço- cuğun sihhat ve âfiyelini temenni elikten sonra Cenabıhaktan su iste dik. Daha doğrusu yağmur istedik' Allah bize acımıştı. Heanüz döa mızı bitirmiştik ki, tepemizde bü - yük bulütlar yer almıştı, Baş daki- ka mütemadiyen bardaktan boşanır casına yağdı. Köpek Batığı Aldrfhi isiriyor!,, Altımcı gündü. Gene sabahleyin dün etmiştik. Cenabıhak gene düa- mezı kabul etmişti; ertesi sabah bir balık yakalamağa muvaffak olduk. Aldrih, elindeki çakıyı mahirane bir sürette denize daldırarak — balı- & elde etmişti. Hayatta hiç birimiz çiy balık yemiş değildik, Ölmemek için toc rübeye karar verdik. Balık, üçe taksim edildi; ve her kes yiyebildiği kadar yedi. Lezzeti © kadar iyi değildi. Fakat ne de ol sa gıda syılırdı. Öğleden sonra ge ne müthiş bir yağmmur başgösterdi. Böylece, epeyce susuzluğumuzu gi- dermeğe muvaffak olmuştuk, - B!rkuç gün sonra, korktuğum Başımıza geldi, Deniz çarşaf kadar sakinleşmişli. Salı harekete getire « bilmek için bir çare arıyordum. Ayakkabılarımın altları kalın lâs - tiktendi. Derhal çakı ile bunları ayakka- Bıdan ayırarak kürek gibi kullanma Ha başladık, Ve hiç durmadan 18 saat salı bu Jüstiklerle — yürütmeğe çalıştık. Bir gece, Alârfhin elini köpek Balığı ssırdı, Gece, karanlık olduğa için yaranın ne dersceye kadar va hamet arzettiğini kestiremiyorduk,. Bir taraftan da kanın kesilip kesil. Taiyeceğini düşünmeğe buşlamıştık. Sahahleyin, Aldrihin bemen he men bir elinin bütün parmakları- mın kesilmiş olduğunu gördüm. Fa- kat vaziyeti 6 kudar vahim değildi. 20 gündenberi denizde bulunu yorduk, Artık, o dercce zafiyet baş Böstermişti ki, konuşamaz olmuş « tuk, Ekseriya, salda dalıp kendimiz den geçiyorduk. Bir aralık dalgalar homurdanmağa — başlamıştı. Büyük bir müşkilâtla salın içine biriken suları boşaltmağa muvaffak oluyor duk, Fakat gücümüz yetmiyordu, , Daha faal olabilmek maksadile el biselerimizi çıkararak çırçıplak ça lışıyorduk, Birdenbire sal çevrildi. Ve varı mız yoğumuz denize batıp gitti. An cak bir Mislik taban kurtarabilmiş: tik, Fırtına durdu. Güneş daha ya: kıcı surette belirdi. Gene vücudumu za yakmağa başladı. Artık tamamen ümlisirdik. Hat tâ canımızdan bile bezmeğe başla - mıştık. Arada bir harikulâde hülya lara kapılıyorduk. Töny, koro ha Hnde bazı sesler işittiğiniz ve bu seslerin gayet münis bir ifade İle uzaktan uzağa kulağına çalındığını ileri sürüyordu, Kıpırdayacak kadar halimiz kal mamışlı, Geceleyin, isınabilmek i çin birbirimize yaklaşıyorduk. Ölü mü bekliyorduk, Bu seyahatin baş ka türlü bitmesine imkân kalmamış tı, Bir ekin tarlast görüyorum,. 34 ncü günün sabahında Alârik Ayakla elrafı — gözetliyordu. Hava, açıktı, Birdenbire haykırdı: “Şefi.. Bir ekin tarlası görüyo Tüdmn !..., . Bir çeyrek saat sonra, gene hay kırdı: “Evet; mükemmel bir ekin tar lası görüyorum'!,, Arkadaşlarımın yardımile ayağa kalktım; ve bir dalga — tarafından biraz havalanmamızı heklemeğe baş Tadım, Gözüme görüden manzara: Fev kölâdeydi.. Hayatımda bu kadar se vindiğimi hic bir raman hatırlamı yorüt. Önümüzde yenyeşi! bir « dacik vardı. Ekin tarlası da.. — Hin disten eevizleri ağaçlarıydı. . “ — Çocuktarı,. dedim. Cenanhak ka düa edelim; gördüğümüz küçük bir adacıktır. Tam vaktında kurtalduk., Öğleden sonra geç vakıta doğru #daya yanaştık. Adanın döst veya düşman elinde olup olmadığını bil miyorduk. İkt hüklüm bir halde Kumsslda yavaş yavaş yürümeğe başladık, Ada dostlarımızın elinde bulunu yordu. O gece; hükikt bir karyolada ve ayaklarımızı uptuzun uzatarak yatın uyuduk. Fırtına fam manasile baş göstermişti. Kayalara çarpan dalğn- ların çıkardıkları sesler gayet kor kançtu, Bir gün daha salde kalsaydık: Ölüm muhakkaktı. Tam vaktında kurtulmuştuk, ŞK AT Harbi umul ve bugün Bu harp ortaya bir çef Tâh çıkardı. Fakat bu biç biri insanları hayrett te, gaşlınlığa — uğratmadi dehşete uğrattı, fakat bimmi hayrete ve gaşkif | ratmamasıdır. Bu cümlefi dişimin sebebi. umum! / bir vasikadır, Bu vesikei okuyakm, Ö vakit çıkaf te, Parisin 120 kilomet! Alman topları ile bombaf dilmesi haberinin dırdiği dehşeti şöyle * Bütün Paris vesaiti bir taraftan işaret almif du, Ahali yeraltı. mevi çikmak istemiyordu. D panan halk bir müddet bğin tesiri ile meydant yeni müşkülüt basgöst j ler, lokantalar, dü kapandığı cihetle yiyeci bir şey tedarik edilemiyYi la olarak Parisin topla Piğ, man edi'diğine dair ©o türlü rivayetler dolaşi) kümet evvelâ meselenifi Yyâre takemundan ibi | fu Zahnetti. Fakat tof görzden geçirilince şet arttı. İşte bur etntdü Ö l ikinej tebular çıkardılar. s0. otomobille sokal j rak halkt tecskin Düsşmanm 120 kilom ta olduğu resmen jlân de buna kimse jnanı bizi aldatmak istiyor, mak Yerite koyuyorlar. dr Aksiyon Fransez sSiZ riyaziyecilerinden bif kalesini neşretti, Riyazivt pun yüz Mmetre uzunlu$” mermisi — bulunduğunu yirmi dakikada bir top Fini iddia ediyordu, Ti yedi dakidada bir top miler Parisin göbeğine Tehset büsbürün arttı.., ÜÜmumt harpte ba atmakla beraber, I düstÜĞÜ yeri bir ceben Fetiriyor, insanlar fet rakkisi karştamda « Niyazi N Hersekli Ârif Hij n YA rab, gu tablat Tüh.üver olur fAnI.) Pümâl.l felâket olacak Bü harman-i tohdda bir YAZAN REFİK SEVENG 1 Toros ekspresi rayların Üstünde sarsr Ja sarsıla koşarak İstanbula geliyordu. (Genç adam, yataklı vagondaki kompartı- manında rahat bir uykunun getirdiği sağ- lık ve sağlamlık içinde enine boyuna geri- nerek uyandı. Gece yatarken perdeyi in> dirmeği unutmuş olduğu için bol bir ışık içeriye dolmuştu. Gözlerini, elinin tersiyle uğuşturarak mahmur mahmur etrafına bakındı. Battaniyesi kaymış, beyaz örtü: İer buruşup ayaklarıma dolanmıştı; onla: rı bir tekme ile kaldırıp üstünden attı ve doğrulup yere atladı. Mevzun, güzel ve gösterişli vücudu usta bir sanatkârın elin: den çıkmış muhteşem ve yarı çıplak bir erkeklik heykeli halinde boylu boyuna yzanıp yükseliyordu; trenin — sarsıntısın- dan her biri bir tarafa fırlamış olan ter- liklerini yere bakmadan ayak yordamıyla bularak giydi ve aynalı kapıyı ilerek tuva> lete geçti; yüzünü, boynunu, kulaklarını, kollarını bol suyla yıkayarak kapmın ke: marında asılı olduğu yerde bozuk - ve si- nirli bir saat rakkası gibi intizamsız tal- lanmak'a olan havluya uzandı. Acele a- etle yüzünü kurularken genç erkek hassa- siyeti dişi bir kısrağın kokusumu almış sins bir at uyanıklığıyla tepedon Urnağa kadar ürperdi, Lâvabonun bitisik kom- partımana açılan öteki kapısının arkasın" dan tatlı, bayğın, kıvrak ve genç bir ka: dm sesi işitmişti : — Yoy, iştenem, de sep kilataş! Havlhu elinde, bütün canı birikip kulak- larında toplanmış bir halde dikkatle du- rup dinledi; fakat başka bir şey işiteme- di. Bu sözlerin mânasını İstanbul barla- rında günübirlik tanıyıp unuttuğu Macar kadımlarından öğrenilmiş üç beş kelime- nin yardımıyla anlamıştı : — Oh, Allahım, ne güzel manzara ! Oh, Allahım, ne güzel ses.... Ne tatlı ne bıyim, ne kıvrak ve genç bir. kadın sesi ! Demek bütün gece, şuracıkta, bir buçuk metroluk bir mesafede böyle genç ve güzel bir Macar kadınıyla aralarında incecik bir tahta bölme ve hattâ belki de arkasından — kilitlemiş — değilse lâvabo dairesinden geçilebilir bir kapı da bulun- duğu halde, birbirilerinden habersiz ya- tıp uyumuşlardı ! Ali Tuna, bu küçük kompartımanda yolculuk sıkıntısını unult- mak için erkenden yatağa girmiş ve genç bir hayvan şuursuzluğuyla enine boyuna uzanıp sağa sola dönerek sanki yapılacak en mühim is bu imiş gibi kana kana uyu: muşlıı Önce kendi kendisine : — Vay koca aygır, vay.. Dîye söylendi * sonra Iâvnbonun öteki kompartımana gecen kapısına bir az da- Teirika No: 1 —— ha yaklaşarak tekrar dinlemeğe başladı. Yalnız vagonun tekerlekler üstünde - sal- Tanmasından çıkan — gıcırti. işitiliyordu; başka hiç bir ses yoktu. Kendisini toplayarak doğruldu, havlu- yu avuçlarının içinde buruşturarak kaldı: Yıp yatağın üstüne attı; bavulundan çıkar: dığı yeni çorapları, temiz gömleği yırtar gibi şiddetle giydi, pencerenin önündeki askıda asılmış bir adam gibi sallanmak'a olan pantalonunu ayni şiddetle ayağına geçirdi. Kıravatını bağlarken istediği in- tizamı veremediği için kızdı, çözüp tekrar bağlamağa uğrastı, bol kolonyayla ıslat: tığı saçlarını bir iki tarak darbesiyle ya- tıştırıp düzeltti ve bir kaç dakika sonra kendisini kompartımanında iskarpininin bağlarını koparırcasına çekerek bağla- mış, yeleğini ceketini giymiş ve aynanın karşısımda oldukça cazip ve görenlerin hoşuna gideceğine süphe olmayan bir kı- yafet, hal ve eda ile hazırlanmış buldu. Aklı başmma gelir gibi olmuştu : — Kadının güzel olduğunu nereden biliyorum, belki de mendeburun biridir: hem güzel de olsa aceba yalnız mıydı ? Diye düşündü. — Bakalım, görürüz, şimedi anlaşılır, Diye söylendi ve kompartımanın kapr sını açarak koridora çıktı. Hemen oracık- ta, bitişik kompartımanın kapısı önünde genç bir kadın açık pencereden dı; zanmış İzmit lcöıfnınin güzel bir. içinde uyanan sahillerini 3e; " Bel lâtif, belden aşağıya doğru cöf 4 çizgilerle inen vücut lâtif, lâcivert #Y lik altından aşağılara doğru uzanan * | muntazam ve kuvvetli bacaklar lâtife" YESLE MAD ALELADEN A x j Gözleri önce bu musiki ve ahenkle J b u çizgilerin güzelliğiyle ıuıılıp d di ve daha sonra İmrmn geniş o « nı, beyaz blüzunun rüzgârla ııçuçıı N sını ve dalga dalga sallanan koyu kef' / renkli saçlarını uzaktan bakışlariyle yarak seyre'ti. Yüzü görünmüyordu; fakat ne ol güzel ve sevimli başta çirkin bir çehr€ Vi maz diye düşündü; niçin ?. Bunu yor, ama bu kadının vücudu kadar nün de güzel olmasını istiyor. Koridor tenhaydı; Kendi kompart' g nının önünde durup pcnunden di! seyreder gibi yaparak yan gözle bu örseyretmiağe devala edabilirdir TARD sırada kadın, onun bir az ötedeki V| ğından habersiz geri döndiü ve N kompartımanına girdi. Ak Tuva yvüzünü göremedi; fakat artık crada C| fazla durmayarak sabah kahvaltısım! /| mek üzere ilerleyip lokantalı vagons * İf ru yürüdü.. ğ ıılfl | D 1 ı ı n

Bu sayıdan diğer sayfalar: