19 Eylül 1940 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3

19 Eylül 1940 tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T 19.09.040 İCMAL TURMEK ST — Siyası İtalyanlar Mısır İçine İlerliyorlar Üitetyan Tatalarının ileri ba- barani Sti durmadı. Seyyidül. Xhly mevkiini de işgal eden » k-n askerleri seksen kilomet- & Sadar Misir kududündan içe- kağtmis oldular. İtalyanlar Sol- ŞU aldıkları vakit, Mısırlılar SablİR cinsansız arazi> addolur he leceğini ileri sürerek silâh- V müdahaleyi icap edecek bir l:ıîî" olmadığını — söylemiş- Fakat İtalyan kıtalarının taar- m derinleştirdikleri tak- Kd topraklarını — beheme: edeceklerini » sek- içerisine de tâbirini — kell âk) ün müdür? — Bu, te- h'“_n bağlıdır. Garp cephesin- K yöntansız arazi> denilen ara- M etidinin genişliği pek azdı. ki __':hıl ayni tâbiri, çölde seksen a Betrelik genilgik için kullan- Gsizdir. ge Yidülbaran! mevkii İsken- ;_""’- istikametindedir. İngiliz- ,h" Yaziyetin ehernmiyetini id- W edip, Masırlıları beklemeden Kaluzu durdürmak üzere hare- dt eçmeleri muhakkak gibi- ' Seyyidülbarani ile, İngilizle- <Aş'SA zamanlarda iyice tahkim SÜa lank kampı / haline koy- ü ları Marsamatruh mevkii a- "inda yüz otuz kilometre ka- ge bir mesafe vardır. Bu mesa- kaşi Motörize kıtaların sür'atle katedebileceklerine göre, İngiliz M:—ıbıi—mın gecikmemesi buhtemeldir. Bu takdirde İtal- dan kitaları oldukları yerde dur- Stulabilirse, Manrın harbe fii- 1 müdahalesi, yine cinsansız a- öi tbirinin telâkkisi itibarile, Min mümi " < Moirdaki İzggiliz kuvvetleri- ©N 230.000 kadar - olduğunu “iornale d'İtalia gazetesi bildi- *İyor. A, PEiliz kuvvetinin bu miktar- dit daha fazla oldağunu zanne- h:"mu:. Çünkü - İngilizler son Htalar zarfında Masıra Akgiye kıtaatı yolladıkl hedenizdeki kafile seferlerinin anlar tarafından — hücuma Tamadığını açıkça yazıyorlar. Vh.db' haberlerin — yayılmı meldaki İngiliz kuvvetleri (.“'lnııdiyıı arttığını isbat e- e. Üç yüz bin kişilik bir kuv- Çütten, İskenderiye - gibi bahri lli LA etinde — ilerliyen K likeyi karşılamak Üzere yüz İN askerin ayrılacağını da tah- ':uı edebilirir. Bu takdirde Mı- ürm harekâta şimdilik bilfil -iş- h kine lüzum kalmadan vazi- SA Afrika harekâtının başında lüğu gibi ayni tereddütler i- Sihde deva; Füke | İlâveten: Türkçe Yeni PARAMUNT JURNAL Tol: 48505 İSTANBULUN En Kibar Sineması t Yeni mevalme başladı. Bugün Kadınlar 4—FOKS SURNAL — Renkli MODA — Güzetesi in- Tzahhur edebilir. : edecektir. — $. A. Değerli meslekdaşım. Bundan üç dört balta evvel, Ankarada beni ziyarete gelip ye- ni çıkacak gazeteniz için benden ara sira edebi makaleler yazma- Mi iştemiştiniz ve gülümseyerek: «Menelâ, demiştiniz; bugünlerde (Yeban) tomanınız aleyhine ya- pılan neşriyala bir cevapla başlı- yebilirsiniz.» Ben. henüz hastaneden çıkmış ve binaenaleyh bu palemik'i ta- kip edememiş olmakla beraher dostlarımdan onun mahiyeti hak- kında epeyce mâlümat edinmiş |bulunuyordum. Onun için siza bu İçirkin “hâdiseye dair tik: mi göstermekten kendimi dım. Siz de bana hak verdiniz ve bu münakaşanın edebi olmaktan ne kadar uzak olduğunu teslim- den çekinmediniz. Lâkin, birkaç zaman sonra sıhhatim biraz yo- luna girip, bu. neşriyatı bizzat gözden geçirmek imkânını bulun- ca © kadar tahrifler iftiral ı ve mu la kargılaştım ki, bunlardan her| |hangi birinin karilerimden ba- zılarını hakkımda yanlış bir dü- şünceye sevkedebilmesinden ir- killenerek aşağıdaki izahatı ver- meyi İüzümlü — buldum. — Gerçi, genç muharrirlerimizden birinin Vakit gazetesinde <Yı » ne- mını verdiği bu kaba münakaşa- yı tahrik etmiş bulunan « Yaban> romanile Yeni Mecmua'daki söz- lerim, bütün o tahrif ve ikiraların canlı birer tekzibi gibi meydan- da durüyor. Fakat, karilerim, ne © rtomanı, ne de bu beyanalı o- kumamış olabilirler. Binaenaleyh. onları fuzuli bir tevsik ve tetkik külfetinden kurtarmak maksadi- Te lüzumlu bulduğum izahatı kısa- ca gu Üç dört nokta üzerinde top- luygrum: İmza Taklidi (Hbi Bir Tahril 1 — Muürülarım, Yeni Mec- mua'daki mülâkatımda — bana, «Ben memlekelimi uzaktan seve- söz şekline sokulmasıdır. Mecmua muharriri (Yakup Kad- ri, Yaban romanın; beğenimi veya tenkit edenleri kültürsüzlük- le itham ediyor) demiş. Ben ise, umumi bir tarzda kültür'den bah- settikten ve hattâ bu bahiste ken- Tuhuna nüfuz etmesini bilmez. İş- te, dönüp dolaşıp gene ayni taya geldik: Kültür noksanlığı > Bu sözle, Yaban'ı beğetmi- yenleri kültürsüzlükle —itham et- |mek arasında epeyce büyük bir fark vardır, sanırım. Şimdi, asıl ya gelelim: “ Yaban ,, ve Akisleri tim, bundan dokuz on yıl evvel, Ankara'da <Ulus» gazetesinde tefrika olarak intişar etti, ve o- kuyanlar tarafından, bugünkü ©- kupayanların ezberden verdikle- vi hükümlere uğramadı. Bilâkis, kitap halinde çıktıktan sonra An- kara ve Anadolu matbuatında hemen umümi diyebileceğim bir sempati ile karşılandı. Şivelerinin İsamimiyetinden — hâlis köylü ço- cukları olduklarını — hissettiğim birçek genç muharrirler, Ana- doludğa çıkan mecmualarda ban'a dair, — sıcaklıklarını — hâlü yüreğimde taşıdığım coşkun yazı- lar yazdılar, Bu kitabı basan Mu- | allim Halit, satışın, ümidin fev- kinde olduğunu söyledi. Bütün bu rağbetin hakik! sebebi ne idi? Çünkü, «Yabans, inkılâpjı nes lin bağrında gizli göizli Kanayan bir yaraya parmağını koymuş ve bir milli facianın Üstündeki 'per- deyi yırtmıştı. Roman Özü ve Tozi Exski rejimler tarafından, uzun asırlar, maddi ve manevi bir se- | |Ealet içinde bırakılmış ve saltanat | makarrının sefahbati yolunda bir müstemleke halkı gibi — muttasıl emilip sömürülmüş bedbaht köy- Kü sanafınan ıstıcabı ilk defa olarak bu kitapta Türk edebiyatının ka- palı bahçesine girmişti. Bir ro- mancı, her şeyden evvel, karile- rine insani ve sosyal hakikatleri sarmimiyetle ifadeye mecburdur. |Nasıl ki, bir hekim de muayene ettiği hastanın derdini saklama- makla mükelleftir. -Cümhuriyet | Türkiyesi ve Kemalist münevver- ler bin bir illetle malül vatanı Sal- tanattan devir alırken bu suretle hareket etti. Ve bu suretle hare- | ket ettiği içindir ki, bugün, onun tedavisi için en doğru tedbirleri | almaktadır. Yoksa, iş, bana itiraz | edenlerin demagojik zihniyetine | kalsa idi, Cümhuriyet, Saltanatın, ad ve kıyafet değiştirmiş bir te- madisi olurdu ve devletimizin sihhat, maarif ve kültür mücsse- seleri, her şeyden evvel, dolu diz.- gin köylerimizle — köylülerimizin imdadına koşmak lüzümunu hit- setmezdi. | Tanmıdan dilerim ki, bu hızlı cehit sayesinde, — 1920 ve 1921 yıllarında Haymana — ovasının i- çinde adım adım dolaştığım © cehetnem pek yakında yeşil An- kara gibi bir cennet halini alır ve — CVATAN Yakup Kadri'nin Bir Mektubu Vatan Gazetesi Başmuharriri Ahmet Emin Yalman'a | N — Yaban romanı? Bu ese- |" hut vereceği ihtimalidı. Na ga rip bir tesadüftür ki, tam gu gün- lerde mütercimimden aldığım bir | mfklup. bana, Yaban'ın Alman- ya'da büyük bir edebi muvaffa: kıyet kazandığını bildirmekte ve hin:k_ Alman gazetelerinde bu- na dkir yapılmış neşriyatın şu hulâsalarını göndermektedir: ğ «Bu ester, mülletine olan sevgikin- eden Adela meczup bir adamm re- dkıyor. (D. H Töttür im, Westdsu- «tachen Beobachter.) «Bu, yelı içinde şikâyet edan ve «nadiren öptimlst olan — yerlerinde «bile insanı daha büyük bir Ihti «rasla saran bir eserdir. (Litera- «tür.) «Yakup Kadri, Yaban'ıyla Avru- «Pa'nin artık Ihmal edemiyeceki ya- eyanı dikkat bir sima olarak Garp « Mabiyatımın Forum'una ayak ba- #siyor. Anadoluda Yunanlılara kar- | «şE harbin derin ve sarkleı sahneler | &F Bir köyün tahribi ile feci bir su. «rette işgali, ba müthiş reallat ve «yer yer Mrik renkleri olan eserin «sert profilini teşkil ediyor. —(Das edevtache Wort) «Fram Fiaubert mektebinden «gelen Yakup Kadri, bisi kavrıya- «rek ikna eden ve tamamen kendi- esine has bir. şekilde yaratmasını ebilen bir. muharrirdir. Bilâhare İnkılldr yapan münevver sümre «ile romanın cerayan ettiği yolmuz, eçıplak Ve sert Anadotu parçasında eyaşıyan gönlş köylü tabakasının ederin donukltuğu ve acarlığı ara- ssında bitlik kurmanın güçlüğü © «kadar büyük ve edip için 6 derece adaruni bir milit ve ŞAhat dava ki, | sokuyacu bile onu birçok kuru ma- ekalelerin yapabileceğinden — daha diyi anlıyor. (WiNa und Macht) «Fasıldan fasıla heysran dörinle- eşiyor, ve biz, hakikaten nsararlarak soküyoruz. Köylülerin 1stıraplı Il-î ayatımı, ölümünü, Emine'nin -sevgi-| elinin. ölümünü.. Baar, sadeliği diçinde dramatiktir. Müharrir, te- «sir yapmak tatiyen darbeleri, birl ebiri Üstüne yığmaksızın vuruyor. «Çünkü, Poetik'in ereli kanunlarını eyerine getirmiştir! Merhâmet — ve ekorku uyandırmak, Gündelik ve «âdi manada değil yüksek — sevi- «yede. Bu, bütün ba sauat — eteri| «kadar — hakikidir. (Rbtiniseh -W «Westfaliachen Zeltung) «Bu taavir, garsıcı ve ihtiraslı bir artalistiktir. Ve Kül renkli atmes- «for o kadar içe giren hir kuvvetle «şekillendirilmletir. bi, iasan, öde- #tâ azap daymıya başladığı zaman «bile okumağa devam — etmekten #kendisini alamıyor. Bu gok en-| «teresan remanın Üslübu ve inşası abiçak kadar keskin bir zekânım ehâkim olduğu şarkiı bir hikâye sa- enatiyle Avrupal — kültür kıymet- İnim eserlerim arasında sllağ mikyasmda alâyişsiz şüri ta- gnklığim İçin bahtiyarım. — (Artür «üller) «Eser, hedm yorgun, hem de genc abir tesir 'yapeyor. Banun çok ge- erip ve hiç de edebiyat olmıyan «bir Gözlbesi var. Bölki, Kadri'nin «Hcak bir kalbden koparıp çıkar- vi soğukkanirirk bazı genç Ame- «rikalıları hatırlatıyor. — Muharri- arin sempatik tarafı, bence, bun- «dan gölir. (Erieh Pisiffer - Belli) | «Anadolu'nun geniş bozkuırlarında «riden ve bu merhametaiz tabia- «tin rüzgürları — kulaklarında — ve «kalbinde bir açın çığlığı gihi çın- düysn, cakas altında — kalmış bir ehalkın münsevi arayıcısı, bu Ya- «ban, muharririn tâ - kendisidir. «(Völkische Boobackter - «mi Firka Otgani), Bu vesikalar karşısında, uma- tam ki, muarızlarımın bedbaht iddiaları birer sabun köpüğü gibi dağılacaktır. Bundan başka, bes Avn dillerine çevrilmiş ilk ve yegine kitap (Yaban) değildir. Geçen | harp esnasında, sanırım, 1916 da | (Bir Serencamı) 'adı altında top- lanmış küçük hikâyelerim, benim | mda Dr. Duda tarafındar gilt halinde intişar etmiş! tâ, bundan © kadar haberim yok- ta ki, muharebeden birkaç sene sonra Dr. Duda il€ İstanbulda ta- nıştığım zaman kitabı ilk defa on- da gördüm.” Mevcudu kalma- dığı için muhterem mütercimim bana ondan bir tane vermek im- kânını bulamadı. Bundan sonra, (Nur Baba), rusçaya, ukranca- ya, almancaya; (Sa morre) Fransizc benim birkaç yıl evvel - felemenkçeye tercüme edilip kitap hâlinde İn- tişar ettiler. Binaensleyh Yabanın tercüme — edilişinde bir — siyasi suikast tevehhüm etmek ancak edebiyat perdesi altında bir ta- kım küçücük ü suikastler yapmıya alışmış kirnselerin aklın- dan geçebilir. Raba Bir Şaka Etrafında Çok uzun süren sözlerimi bitir- mezden evvel bahsi geçen mua- mızlarımın, ikide bir, pek höş ve zarif bularak tekrar ettikleri ka- ba ve müptezel bir ga , şu benim her ayak bastığım mem- leketin âkıbet işgale uğradığı şaka nin - Üzerinde bir saniye dur- mak ve bunun adını koymak is- terim. Bu, kelimenin yalnız ahlâ- ki mânasile deği, kanuni münasile de bir si- yast terbiye noksanımı tazammun eder. Devletimizle v ir devletler arasındaki münase- betleri bu kadar İâübali sarkıntı- Jıklara karıştırmak yalnız bir had- dini bilmemezlik değil, ayni za- manda beynelmilel nezaket kal- delerine karşı da kaba bir teca- vüzdür. #lerinin çok orijinal bir. halitasını Vatan'ın kiymetli Devamlı Halsizlikler Her gün, vücedünün takatsizli- iinden bahsasden birçok — Insanlara tesadüf ederiz. Bunlar, bilhasiü sa- bahları daha börtz bir şekil alam, düşkalük, halstrlik ve kuvvetsiz- Tiktea şikâyet eder dururlar. Bunu havaya, rütubete, nerleye yorgUM- hemmiyet vermez, geçiştiririz. Filvâki, birkaç gün gibi, kısa bir zaman sören bu gibi hahizliklerde saydığımız sedepler birer amil o- dabilirler. Grtp, Sıtma, TWfo, Ve Tancık... Gibi Bir sürü — mikropla hastalıklar sanasında vücutta de- rin bir haltizlik hâsıl olâcağmda şüphe yoktar. Fakat vu hastalık- Jarın şifa bulmasile Bu gihi düş- Künlüklerde, derhal, zail — olurlar, Bensen ba hastalar, hastıalık'arı zamanmda, çok defa, ayakta ge- zemez. Yatakta yatmıya merbür olürler, Yakat vücüdün vzun aüren, yar takta yatmıya mechür — eteiyen, devamlı düşkünlük halleri önünde Diraz düşünmek, bunun hakiki se- bebini araştırmak gerektir. Çünkü Kkansızlık, verem, kanter, şeker hastalığı, üremi, K fansının gözli Htihapları.. Gihi bazı sinsi hastahklar vardır. ki, bunlar baş- Imngıçta vücütta sadece müphem ve karışık bir takım sıkıntılar ya- parlar. Bu gibi hastalıkları kat'l plarak toşhis ettirecek bâriz alü- metter belirmeden önce, hastaların vücudünde dertn bir takatsizlik basgösterir. Başlarının kazan gibi olduğunu söyterler. Yürümiye, ça- lrşmeya, olddi işlerle uğraşmıya İs- tekleri yoktur. Iştihaları azalmış. Uykuları — bosulmuştur. Maddi, ler. fşte bu devamlı düşktünlüğü, basit sebeplere atfederek, ehemmi- yetslr telâkki etmek sıthat — için zararlı neticeler doğurabilir. Bir hastalığı ne kadar çabuk ve önceden anlamak Kabil olursa o mün çeresini hulmanın da o kadar çabuk ve kalay olacağımı unutma- muk Mxımdar. Şüphe yoktur ki, her Tik bali dalma aktdi bir n alâmeti değildir. Cfak tefek sebenletden ileri ge- den halaizlikter, zaten uğun sür- mez, çabuk geçerler, Fakat do - vamir düşkünlük hallâhinde, vü- cudü iyi bir muayene va tetkik- ten geçirterek Kentrol ettirmek de hayat ve sıhhatin muhafazası Açin en lüzamlü bir tedbir — teşkil eder. takatalz- hastalı - Dr. Nurl ERGENE — Mevlüda Davet , Ve Teşekkür zO/O/DAN Cuma günü Öğle aa - mazını müteakip anmemin ruhana Hhaf edilmek üsere Fatih camlinde okunssağından dostlarımı, ftanıdıklarımı ve sevap seven zevatı davet ediyorum. Gelmelerini rica e- mecltt sütunlarını | ve tecmsürüme iştirak eden arkar Tuğa, uykusuzluğa.. atfederek ©- münevi bir düşkünlük içindedir. | ——— Marur kaldığım bu acı — dolayısile telgraf ve mektupla beyanı - tâziyet Te mesli de işin içine kattıktan sonra, kültürsüz yüksek bir edebiyat te- kevvün edemiyeceği mütalkasın- da bulunmuştum. Bahsin sonuna doğru Yeni Mecmua'nın muhar- riri asrarla «Yaban> — meselesini açınca bu umumi! mütalâayı bir misal ile izah etmek istiyerek de- miştim ki: «...bilhassa münekkit için her şeyden övvel bir eserin gahdamarını yakalamak, — yani, |müellifin maksadını — keşfetmek |lâzımdır. Bizde ise, herkes bir e- |serin teferrüatile meşgul olur ve SOLDAN SAĞA: çi : -i D Kemiğin kitifi - Nisbi ” Yarı pak. Tam 10 — İKiT — Kemer « dandlır - Aşyanın yarısı & — İlâve » Baş - Nota 4 — Bandık » Otur 8 — V Coşkun gu » Kapr. 6 — Kendinden hayvan 9 — Vilâyet - Kemer - Nota 10 — Bir soru - Kitabım bir Xıtmı - Muallak - Havanım üst kısmı BULMA CA hata 2 — Su - Babun imalinde kul. büyüğüne söylenenler 7 — Bir nevi pasta - Rutübet 8 — Bir içki - Bir İzmirin söl tarafı 11 — Utanma - dimi ve kendi mensup olduğum | Çorkunç mihnetlerine ağlayarak | yahit olduğum © — gastırapta fev- | kalbeşer» insan kütleleri kendi çevherlerine lâyık bir hayat sevi- yesine erer. Bu gün, çok uzak değildir. Yabanın Almanca Tercümesi ve Tenkitler | Mi — Muarızlarımın en tanta- malı iddialarından biri de (Ya- |ban) romanının almancaya tercü- |mesinin, bazı ecnobi propaganda cihazlarına — bizim — aleyhimizde bir neşriyat vesilesi verdiği veya- Bağ - T — Bir müstemleke * Tüy & — Kuürüm « Alçeklar - Bıfat odatı © — BEndüstride kullanılan bir nebat 10 —— Un macunu - Bir #eyare 11 — Ne- €ip - Bu dahi DÜNKÜ BULMACANIN HALLI BOLDAN SAĞA: 1 — Koçan; Cebir 92 — Ebe 3 — | Kul; Mat; Leh $ — Akıl defteri 6 — Ou; EE 7 — Arlstokrasi 0 — Leh; Binek YURARDAN AŞAĞIYA: 1 — Külda; Aylak 2 — Ror $ — Çalçı; Mmam & — Los(sol) 8 — Nem; Düt; Pir 6 — Bade; Ocak T — Cet; Vek; Siz $ — Ter 9 — Belde; Anten 10 — Üs 11 — Rahmi « İr- mik. «veriyorları — (Bresautr — Neusten #Naclirtehten) | «Bu romanım seri bir gözelliği | «var, Şiirin Etbos'unu —şayanı hay: «ret bir erkeklikle taşıyor. Vaka- MİHRİ'NİN DEVRİÂL bu kadar uzun bir mektupla fu- | daşlarıma aytı ayrı cevap vermiye zuli yere işgal ettiğim iğııı Özür | teşeslirüm mâni olduğundan, temiz diler. hürmet ve muhabbetlerimi İ h duygülarımı ve - teşekkürlerimi bu takdim ederim aziz meslekdaşım. n di Yılmaz Şirketi sahiplerinden HİLMİ SARVAN —— EMi an: MİHRİ BELLİ Yaz Amerîkanın 10 Milyon Serserisi İstasyona varmca elimdeki kağıda ve etrafn bakarak: herhalde şimdi Kullanılmıyan birkaç | depo binası... Birez daha ileride mu» | attal bırakılmış Yagonlar... Hat bo| yunca biraz yürüdük. Muattal bırâ- | klan eski vagonlar boş değildi. Bi- | zim cinsten bedavacı seyyahlara mü- | vakkat mesken Vazifesi görüyordu. Bu seyyahlar Kimlerdi? Bizim gibi evvelce tayin edilmiş bir hedefe doğ- rü yola çıkmış kimdeler mi? Hayır”, birçokları için atladıkları trenin ne- Arasına Sokuluyorum -- hendislere, malümatir. san'atkarlara ustabaşı, herhangi bir Bebep Bizi kapı dişar? edİYOT. | ler de eksik ölmaz. Böyle bir seyahat esnasında rast geldiğim bir işaiz bana şu sözleri ha dinç, daha genç delikanlılar eksik değil.. Onlarla nasri rekabet — edebi. Hirtiniz? eBaşka yerlerde Ş varmış. Gürbe gidint» diye tavsiyeler işiti- | en büyük barajı) benim de emeğim yorsunuz. Adleniz artık ancak hükü-| yar, Amma bak şimdi ben de işeizim. mmetin yardımı ile geçinebilir. Siz 0- / 1ş olmayınca insan bir yerde dura- Na ancak yük olabilirsiniz. Eir gün | mıyor. Onun için geziyorum. Başka| doğduğunuz, büYddÜğünÜZ — kanaba- | yapacağım şey olmadığı için işte dan sıvışıp yöla çıkıyorsunuz. Fakat | böyle sürtüp dürüyorum. nereye gitseniz ayal nakaratı <İş| — Muvakkat ev vazifesi gören — eski yöxe vagoclardan birinin kapısından ses- rü yapılırken kaynakçı a#fatile ga lştım. Bouldan Dam'da - (dünyanın reye gittiğinin hiç ehemmiyeti yok- tu. Yeter ki, koştn Şimale, yazın da| — Betaletin ve gayesizliğin - berabe | yendik: faziş sıcak bir yere gitmesin. Kon- | Finda getindiği bütün kötü huylar| —— fik tren ne zaman? dinizi on mülyondan fazla işeizi o- | slade de beliriyor. Hedefaiz bir ava> Ne tarafa? lan Birleşik Devletlerin bir. vatan- | Te halinde bir yerden bir yere do-| —— Gürbe doğru. daşı tasavvur ediniz. Bir fahrikada | lafıyorsunuz... — Beşte, işçisiniz. Karkıası aşmış bulunuyor- | — İşte karşımıza çıkan seyyahların somuz. Fabrikanın fazla yorucu işin- den saçlarımıza Rafif a: düşmüş. Bir| aralara.da üniversite bitirmiş mü - Demek aşağtı yukarı bir aat ka- çoğu bu gibi kimselerdi. Bunların, | dar daha bektiyecektik. Borduk: (Devamı var' FELEK Yazan: B. FELEK . . Vişi U güzel şehirde; bundan | B birkaç sene evvel bir su mevsimi geçirmiştim de şimdi adının leh ve alayhinde söz söy. lenen Fransız politikası içine ka- TIşmIŞ olmasına mahzun oluyo- rum. (Vişi) nin garip bir mazha- Tiyeti vardır. Orada - yerlileri Müstesna - dışarıdan gelen ve adedi senede 200 bini bulan Fransız ve yabancı turistler için- de kırktan aşağı adama az te- sadüf edilir. Meğer ki bir aile çoluk çocuğile gelmiş ola! Çünkü 25 - 30 bin nüfusla olan bu güzel kasabaya gelen: ler, onun 15 kadar memba su- yundan istifade ederek, karaci: ğer, mide ve barsaklarını dü- zeltmiye gelirler. Bu uzuvlar hascalıklan da ancak — kırktan y hirleri gibi bir zevk ve safa şehri olmadığından orada narin vücutlu kadımlara ve yaşlı zen- gin kadınlara çatmak isteyen at- let endamlı dilberlere tesadül edilmez. Onun için şehirde şak- raklık azdır. Buna mukabil her- keste yekdiğerine karşı bir hür- met ve yaşlılığın icabı olan tem- | kin ve sükünet göze çarpar. (Mareşal Peten) gibi sekse- ni geçmiş bir devlet adamının da Vişiyi Fransaya — muvakkat merkez olarak intihabında belki biraz da bu şehrin — ihtiyarlara karşı olan alâkası veya ihti) ların bu gehre karşı olân zaafi sebep olmuştur. (Vişi) den bahsederken, bu gehre ilk ayak bastığım gün, - daha doğrüsü - gece başıma gelmiş ve şehrin sükünet şöh- rTetile münasebeti olan bir hâdi- seyi yazmadan geçemiyeceğim: Altı, yedi sene oluyor. Hem istirahat, hem tedavi için doktor lar bir Vişi mevsimi tavsiye et- tikleri zaman aat ettiğim seyahat acentesi bana vapurla gideceğim Marsilyadan Vişiye kadar tren biletlerimi de ver- mişti. Niyetim, Marsilyadan sabah erken kalkıp Vişiye gün- düz yolculuk etmek idi ve aldı- ğim bileti de o çeşit almıştım. Meğer Marsilyadan Vişiye doğ- Tu tren yokmuş, talih bu, ne ya- palım? Üç dört yerde tren de- ğiştirmek suretile Yişiye vardı- ğım zaman saat gecenin on ikisi idi. Bir tedavi şehrinde herkes »aat onda yattığına göre kasaba tamamen uykuda bulunuyordu. Evvelden bir arkadaş vasıta- sile hazırlattığım — ötele indim. İçeri girer girmez uykudan uya- nan kapıcı, mahmur mahmur rkadaşınız, — eşyanızı açmamanızı, çünkü patronla Jaşamadıkları için yalnız bu ge- ce kalmanızı söyledi!» dedi. Fena bir istikbal. Yorgundum, hiçbir şeye bakmadan, göster: | dikleri odama gittim. — Soyun: | dum. Yüzümü gözümü yıkamak için musluk başına geçtim. Da- ha üçüncü avuç suyu yüzüme galarken tahta olduğunu anl dığım bölmeye bitişik odudan #«güm güm güm> vuruldu. Bek- Tedim, ses çıkmadı. Ben yıkan- miya devam ettim. Tekrar, gümbürdedi ve bir cadaloz ka- dın sesi: — Gürlltü etmesenizet Uy- iku uyuyoruz! dedi. Ben de: ç — Yüzümü gözümü yıkıyo- rTuM! dedim. — Bu saatte yüz göz yıkanır maı? — Ne yapayım, yoldan gel- dim. —— Gece yarısı Vişiye gelinir mi? — Madam, ben yayan gel- medim. Trenle geldim. Türife- lerin kusuru! dedim. Karı bir sürü daha Vâf etti. Ben de örtesi günü alessabah pılıyı pırtıyı top- layıp başka bir otele gittim. Şimdi ne zaman Vişiden bah- setseler, bana ilk gecemde böyle fena bir muamele eden bu acu- ze aklıma gelir.. Acaba berha- yat mıdır bu dilrüba? ae TEŞEKKÜR Zavclm ve Bebamız Mehmet A- ve şükranlarınızın arzma muhterem gazetenizin tavassutunu rica ederiz. Hatice Adal, O. Babri Adal H. Şükrü Adal, Raşit Demirtaş Galin vefati dölayısiyle tüziyet Iüt- —

Bu sayıdan diğer sayfalar: