12 Ekim 1940 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3

12 Ekim 1940 tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 12.10.910 KMK A SÜ NUR İCİHAN xgi ) Tarihin En Büyük Aşk Romanı Yazan: NİLL KUK Acaba Peri Kızı mıydı? Tn — ,_Seyh Baba, sütkardeşile bera- bulunduğu — zaman hiç sıkil- ıudı, Fakat bugün Kutheddin ç ü —eğlendiremiyordu. arsız kızdan gördüğü ha- Aret bir türlü aklından çıkmı- ördu. Ğ | idür — Kızlardan'biri söz vermiş de gelememiş olacak. Şeyh Babanın peri kızı dediği kız, gece yarısı havuzdan veya Lotüs çiçeklerinin arasından çık- madı. Delikanlı buna fena halde kızdı. Kızın kendisine gece yarı- sı buluşmak üzere söz verdiğini üdetâ kendi kendini inandırmış- | t - Kız sözünü tutmamiş, —Şeyh Babaya ikinci defm olarak haka- ret etmişti. Delikanlı “kizı unutmuya, bir daha da peri kızlarile hiç uğraş- Olmuştu. Böyle olunca iş an-| mamıya karar verdi. — İradesini ::hımdıı. Bir peri kızının Ak-| küllana “küllâna, — üc..dört gün Şahın oğlundan bile pervası| içinde kıza ait devamlı üzüntü. h. Sonra esrarlı bir suret- |lerden kendini kurtarmıya mu- İ& ortadan kaybolmasız.. Evet, | vafiak oldu. Yalmız bahçeye çı- Fret, mutlaka bir peri kızı olma- pembe renkli Lotüs çiçekle- . tini gördükçe göğsünde bir nok- İi Güvercinleri hürriyete kavuş- | tanın yarı acı, yarı tatlı yandığı- ni düyüyordu. Sibi bir hareket bir el K N ü turlü spör eğlence. keından el lenirdi. Şeyh | B ı:ı:::ı ::U mRe .:.53,1 leti vazdı. Şeyh Baba bir aralık İlrmet görlermemesi de ancak | ordu hizmetine girdi ve bazı axr İN suretle izah kabul ederdi. — | keri hareketlere karıştı. İlkbahar- “Şeyh Baba bu karara varınca | da güller açmıya başladığı zaman hiddeti eçti. Kendince karar|saraya döndü. Kargı durulmaz i: Akşam olunca Üvey anası|bir kuvvet kendisini harem bah> ; önin Ürifasin * glöcektii çııiıııb:li:-. 'î:ıdyı d.ıî-ııu. til- B z amlı bir le dolayormuş Bidtirenin iç kapısından harem | Simi biz. belçede Aolünyormu çeri k, orada havuz Eibi bir his duyd h...,d.":t::ç ;::ııın: kı;.ı bek- İsinirli sinirli çekip kopara kopa- ki Yi K'“ halini gözü önüne getir- :*' galıştı. Üzerinde ince ipek- T foz pembesi bir elbise vardı. li havuzun — kenarındaki Lo- tiçeklerine benziyordu. enbire delikanlının hatın: # geldi: Bu kız belki de bir pe- kızıydı. Belki de havuzun ke- * i çiçekler arasından pey- İyeceki hi ker islaşte. Li ada . İra havuzun kenarına yaklaştı. S yanmı, Lotüs çişekleri arasın. | | Arkadan — birdenbire - bir sex dan aksetti: Peyda olduğunu kendisine ;“Huna.ıuaı Belki de kız gece 'ti tekrar görünürdü. Seyh Babanın kulağında bir _î #ki masallar vardı. Ecdadı — Güllerin rahatını bozma! Damarlarındaki kan bir sani- ye için buz kesilmiş gibi oldu. Bir saniye sonra kaynar bir hale geldi ve başına vurdu. — Esrarlı ses sözüne devam ediyordu: — Eğer sen masum güllere böyle eziyet edecek olurann Şah olduğun zaman tebaana ne yap- mazsın? Mermer bir şadırvanın yanin- daki kırmızı güllerin arasından küçük kızın başı uzanıverdi. Şeyh Babanın nefesi durmuş gibi oldu. Kız,- - bit senedenberi — bü, müştü, boyu uzamıştı. Şimdi ha meydan bir kandde bulunurken onla- Arasından peri kızlarına Slanlar, anlarla evlenenler görül- Böntü, Etrafında takım takım do- laşan rdan birini sevmekten- “< bir peri kızını sevmek elbette Saha hoş birşeydi. Roukiye, delikanlının gece ka- ta harem bahçesine geç- ÖDE isediğini - görünce şüpheye ü ve sordu: b Orada kiminle buluşacak- okuyucu avrı wardı. İlk bulüştukları zaman de- Hkanlıya arsızca gülmüştü. Şim- di daha ileriye gidiyor, emirler eriyordu: — Bir daha masüm gülleri üim, Hiç kimse ile buluşmıyaca- gözünde garip bir Meş vardı. Heyecandan — nefe: n soluyordu. — Rukiye cin | 'L'i.l* bir kadındı, Gözünden hiç Tinş Y kaçmazdı. Çocuğun ha- * baktı. Onu — sikiştirmamak aha doğru — olacağını düşündü. KaFat oğlanın ne yapacağını an- _"nk için de cariyelerinden bi- Ni arkasından gizlice yolladı. üngütiye birz sonra haber ge- — Şeyh Baba, havuzun kena- Tnda, Lotüs çiçeklerinin karı- Böda oturmuş düşünüyor ve öldürdüğünü görmiyeyim bal Şeyh Baba, güzel kızın beyaz yüzüne, kurşuni ilç yeşsil arasın- daki gözlerine bakıyordu. Tam bu sırada kız birdenbire ortadan kayboluverdi. Bu nasıl olabilirdi. Şeyh Ba- ba şaşırdı. kaldı. Bir peri kızını geriye çağırmak için ne demek lâzımdı? — Gül, Lotüs çiçeği... Ne- redesin? diye boşluklara doğru bağırdı. Kadın bu jhabere kani olmuş- | — Hiçbir cevap çıkmadı. Rukiye kendi - kendine şöyle ' hi İk Yavaşça / bahçeye — sokulup | — Kız neredesin? diye tekrar kendi gözile gördü: Evet, Şeyh etti. Baba havuzum kenarında Bekli-| — Yine Biçbir cevap'alamadı. Bdu. (Arkası var) 'arın matinelerden itibaren KSi M Sineması 1940 harbinin ilk .l’: filmi Şimal Denizinde CASUSLAR Şaheserini takdim ediyor. Denizaltı gemileri ve donanma... Harp halinde İngilterede casua- 2 kahramanı seven bir ka: TA . rbinde ölenler... Şi BAŞ ROLLERDE: CONRAD VEİDT - VALERİE HOBSON Dikkat: — Bugün ve bu gece son olarak S İSTİKLÂL KAH TÜRKÇE MİCHELE MORGAN'I partaklığı PLERRE RİCHARD WİLM ' İn sevimliliği, OHARLES VANEL'in kibarlığı., En müessir ve hisst BER AŞK DRAMININ büyüklüğü... SŞiİMALKANUNU Büyük FPyansez filminin fevkalâdeliğinde başhos Amilfetdir. Üç erkeğin| Mikı uğruna hayatını feda eden bir kadın... Ağlatırcaama htaal ve mü- *ASir tahnelerle dolu bir geheser... Sinema- Bi mı:ı su M E sında Tüveten: Bo Yakın Şark ve harp hâdiseleri. Yalı Uşağı Komedi kısmında oynanmak- tadır. Eser Marcel Pagnolun Ma- Tius adlı eserinden adapte edil- miştir. Marsel Pagnolun bu eseri mahalli bir hava, Marsilyı sn) taşır ve bu hava içinde bazı insan tiplerini gösterir. Böyle ma- li eterlerin adapte edilmesi güçtür. Çünkü Marsilya İimanı yerine Mahmut Yesarinin yaptığı Bibi Galata koyulursa, tiplerin değişmesi icap edecek. Nitekim Mahmut Yesari de tipleri mahal- Tileştirdi ve İstanbul limanına mahsus tipler ortaya koydu. Yalnız Marsilya havasından ve tiplerinden doğan mevzuu hemen aypen aldı, başka türlü de adap- tasyon olmazdı. Böyle mahalli eserlerin adapte edilmesi güçtür demiştim. Çünkü mahal, insan tipleri ve mevzu sıkı sıkıya biri- birine bağlıdır. Meyhanecinin oğ- lu Rizeli “Yalı Uşağı, Akdenizin Marsilyah Yalı Uşağı gibi hayale kapılıp uzaklara gitmek hevesi- ne kapılmaz. Onun memleketi Rizede toprak azdır. Çinliler gi- bi toprağı kanş - karış kazarlar. Denizlere açılması zaruret neli- cesidir. Karada uygun iş buldu- lar mu, bırakmazlar. Nitekim bu- gün Anadoluda, Vana kadar, top rağa bağlanmış Rizeliler vardır. Velhasıl adaptasyonun bu tarafı bize pek uymuyor. Meyhaneci rolünde Hazım ha- yatsız eserlere hayat veren kud- retini gösterdi. iftihar duyacağı bir sanatkâr duğunu — hertzamanki gibi ispat etti. Oğlu rolündeki Muammer, yani Yalı Uşağı tam mahçup Ri- zeli bir genç tipi yaratmıştır. Fa> kat İstanbula sonradan gelerek İstanbul şivesi konuşmıya heves Vaali Rıza mıştır. Fakat her zamanki tanıdı- ımız tiplerden gayri bir tip ya- Tatamamıştır. Köfteci rolündeki Melâhat, iyi yetişebilir: Fakat çalışması, okuması Jâzım. Eserde mahallilikten — ileri ge- len ve adaptesi güç olan haller bir tarafa bırakılırsa, insani his- ler iyi temsil edilmiştir: Meyhane- €i baba, oğul arasında görünüş- te kavgalı hale rağmen baba oğul sevgisinin derinden hisset- tirilmesi gibi.. Marcel Pagnolun bü eseri Marsilya limanının hakiki bir ha- yatını gösterir, Hakiki hayatta olduğu gibi eserin mevzuw biri- birini adım adım takip eden acık- h ve güldürücü sahnelerle dolu- dur. Yusuf Ahıskalı —8 “Yine o gece otele bir polis geldi. Ye ni müşterinin ben olduğumu öğrenin- Ca yanıma yaklaştı. Bir kâğıt uza- tarak İngilizce: — Lâtfen gu beyannameyi döldü- ranuz, dedi. Yarın sabah ba kağıt fle polis datresine müracaat ederei- niz. Çene çalmaktan başka bir işim ol- madığı için beyannameyi derhal dal- Gurmıya koyuldum. Norveçli gemici izah etti: — Nagasaki askeri mıntakadır. O- mun için buraya gelen yabancılar sı. Ki köntrole tabidirler. Kağıttaki bir sual önünde durak- 1sdım. «Herbangi bir orduda hizmeti — Galiba yarın kalkan vapura bin- mek bize nasip olacak. diye düşün. düm. Bu suale münesip bir. cevap verirsem bu neden mümktn olmasın ? Meselh <Erkânharp> veya «Harita #übayn gibi bir cevap.. Öyle ya ter. Banelar ile dolu bu Nagasaki itma- mında böyle bir yabancıyı tzün müd- det barındırmak Japonlar için ted- birsizlik olmaz mı? Bu vaziyet kar- gınmda beni buradan uzaklaştırmak için her şeyi yapmazlar mıT Hattâ yarın kalkan vapurda bana bir yer| rar Ve Norveçliya dönerek; — Bana bak, bAlâ bahae tutuşmak datiyorsan bahal kabul ederim, de- dim. Ben uzattığı eli sıkarken o da: <Ha vadan bir dolara konduk> diye se- yindi. 'Ben de beyannamedeki Sualin ya- ha <Türk ordusunda harita teğme- 'ni> cevabını yapıştırdım. Brtesi sabah ilk işim erkenden po- Bugün ssat 1 ve 2,30 da tenzildtli matineler, lis dairesinc gitmek oldu. Orada dol- VATAN SEYAHAT NOTLARI (GEFELEK Birkaç sene evvel İstanbula gelmiş ve gezmiş olan bir Alman mühendis, — İstanbulda iki şeye söylüyordu: Bi nbulda zengin olmı- yanların da istakoz yemesine (onun dediğine nazaran bilhassa bizimki gibi nefislerini Almanya- da yalnız zenginler yermiş), iki yo konmasına (keza 6© da manyada ancak sekiz on bin yalık zengin otomobillerinde bu- lunurmuş). Beni de Bağdatda hayret için- de bırakan iki şeyi sorarsanız bi- dSi — vani örlerle — rüzgürlanan bahçeler, ötekisi de büyüsün, ye- şgillensin diye pirinç tarlaları gibi sulanan ayrık otlarıdır. ahçe dediniz mi akla serin, gölgelik, pöfür püfür esen bir oturma yeri gelir. Amma diye- ceksiniz ki böyle bir yer bula- mazsanız ne rsmnız? Bunu — vantilâtörle yepmıya kalkışmaz mısınız? — Vallahi bu- nun cevabının müspet olması ta- bil bulunmakla beraber alışıklık tesirile olacak bahçelerde rüzgâür temin etmek — suretile — serinlen- mek için dönen vantilâtörler ba- na eldeki altıncı parmak, araba- daki beşinci tekerlek gibi garip göründü. Hele tayyare pervane- si kadar büyük olan bazıları (bu Jâflara 9p 25 kadar mübalâğa kabul edebilirsiniz) tam münâ- sile sinirime dokundu. Onların yerine ufak, hasır yelpezelerle serinlemek bana daha hoş görün- dü. İkinci meseleye gelelim: Ben Ankaradaki ufak bahçemde üre- yen ayrık otlarını söküp çıkar- mak için her sabah bir kampan yaparım, Çapa ile bahçeye fırla- nm. Bu yüzden ellerim nasırla- nır, bazan kabarır. Ben yarım metreden fazla uzayan köklerini kurutmiya — azmetmiş — vaziyette çapa sallar. ter dökerim. O mu- tarafa el ve kol atar. dada itiyadı haiz olarak gittim. Bi ne göreyim: Otelin bahçesinde her gün sabah- tan ikindiye kadar salıverilen bir hortum benim kökünü kazımıya uğraştığım ayrıkları suluyor, bah- çivan biraz kelleşmiş olan yerle- MiİHRİ'NİN DEVRİÂLEMİ Yazan: MİHRİ BELLİ Bir Harp Hilesine Başvuruyorum | durdüğüm beyannameyi kontrol eden Büler yüzlü memürün gözü <harita |tağmani> kalimelerine takılınca bir- denbire suratı buruştu. Derhal yerin- |den kalkıp bana beklememi söylye- İrek odadan çıktı. Biraz sonra âmiri olacak olan dahâ yaşir biri ile dön- (du. Bu adam banâ uzün uzadıya su- aller sormaya başladı. Ben de sararlı bir casuz tavrı takmarak onları biraz kuşkulandıracak Cevaplar — veriyor- dum. Fazla ileri gitmiye de gelmez- di. Olur a, herifin aklına esar de be- ni hapia bile ettirebilirdi. Potia me- muruna o gün kalkacak olan Şang- hay Maru vapurile gidersem her işin hallolacağını sözlerimle telkine ça- lueyordum. Nihayat umduğum gibi oldu. Polis veçliden slmayı unutmuş idim, On ild gün kaldıktan sonra Japon- yadan ayrılıyordum. Seyahate baş Jıyalıdanberi bu ikinci vapura bini- Şim idi. Yalnız San Pranslskodan ay- Tilirken etrafımda bana «Beyefendir diye hitap eden sahte gülümsemeler ile eğilen hizmetçiler yok idi. Şimdi birinci mevki yolcumu idim, Ö zaman Ki seviyam ise epeyce farkir idi. Vapurda, Japonyada İngilizce mu- sibet üç beş gün sonra yine her | Vantilâtörlü Bahçeler Bahçeleri Serinletmek İçin Dönen Vantilâtörler Bana Eldeki Altıncı Parmak, Arabadaki Beşinci Tekerlek Gibi Garip Göründü — Yazan: M.Şevki Yazman rve yeni yeni ayrık fideleri ve kök- leri görmüyor. Hergünkü çalışma- min ve itiyadımın tersine olan iş beni küplere bindirmez mi? — | Ben küplere binsem bile çime- ne ve yeşilliğe ihtiyaç duyan Bağ- datlılar başka türlü yapamazlar, Bu insafmız güneşin altında yeşil. ince ve narin çimen, taze, körpe ve zarif yancanın — yaşatılmasına imkân yoktur, Burada ancak rık, o da çok sulanırsa yaşıyabi- liyor. Ve bilhassa geceleri (gün- düzün bahçeye zaten çıkılamı- | yor) elektrik ziyası altında çok güzel görünüyor. Garip gördü- | ğüm bu iki şeye karşılık yeni Bağ- | datda çok hoşuma giden ve Tür- kiyeden hareketimden evvel din- | Tediğim hikâyelerin tamamen zıd- | dma olan iki meseleyi de orlaya | koymak insaflılık olur. Eski Bağdadı bilen ahbapların hemen hepsi müttefikan «aman gu içme, hasta olursun> diyor- lardı. Hepsinin Diclenin mikrop- |la sayundan canları yanmış, göz: leri korkmuştu. Diğer birisi de| İsıcak ve sinek hakkında şunu an- latmıştı: «Sıcak müthişlir. Fakat | bundan daha fenası her tarafta dehşetli sinek vardır. -Lokanta: Jarda hem sinekten kurtulmak ve | hem de serinlemek için koca ko- ca yelpazelet vardır. Masanızın yanıbaşında bir oğlancık bu yel-| pazelerin ipini çeker. Bu güzel, fakat siz, soğuk birşey içtiniz mi, oğlancığın da yüzünüze bakarak | yutkunduğunu — görürsünüz. Bu İyürekler acısıdır.» | Halbuki yeni Bağdat hulı'.fnıı hepsini çok güzel hallelmiş. Van- tilâtörü yukarıda anlattığım gibi bahçelere kadar düşürmüş. Suyu (ise tamamen mikroptan âri ola- cak şekilde ve fenni surette sü- zülüyor, hem de bol bol, buzlu, buzlu her taraita bulabiliyorsu- nuz. Bağdadın mazotla işliyen muazzam elektrik santralı bunla- rt kolaylıkla ve ucuzca yoluna koymuş. İrakın bahçelerinden bahsedip de hurma ağacı hakkında — söz söylememek kabil değildir. Za- Bağdatda bahçe demek ay- allimliği yapan bir Amerikalıdan ve tan Japanyalı genç bir tüccandan başka ktmae ile ahbap olmadım. Da- ha doğrusu olamadım. Taft vapurun- daki samimiyet hbavası burada cemi-| yordu Birinci'mevkiin havası mi yarama- d, yemeği mi dokundu ne aldu, bil- mem. Şanghay Maruda ilk ve son gecenin sabahı yatakta gözümü aç: tığım zaman kendimi adam akıllı hasta hissettim. Hem hararetim var| Ai, hem titrtyordum. ustalik burnum da tıkanmış kdi. Pek zamansız gelen bu haztalık galiba grip idi. Hasta hasta kalktım, giyindim, eşyalarımı topladım. Öğleye dağru Şanghaya ge decektik. Onun için bir an evvel ha- gırlanmak Kazım idi. Artık yaklaşıyoruz. Kara, görünü- yor. ASya toprağı... Bular berraklığı- ü kaybetti. Şimdi mavi değil de bi- faz sarımaı.. Sarıdenizin sarı - olan tarafı yalnız bu Çin kıyıları.. Nere- de ise meşkur Yangtae nehrine gire- ceğiz. Şanghay bu muazzam nehrin Hmanlarının ağzına n yakını... Yangtse kıyılarında 200 milyon insan yaşar ve bunca Çinlinin —ihtiyacına Kizumlu şeyler Şanghaydan / geçer. Bunların ihraç attikleri maddeler içit de yine bü mühim sanayi ve ticanet merkezi geçit noktasıdır. «şte Şang- haym büyümesine ve büyük bir mer- kez haline gelmesine sabep. Yangtre'ye girdik. — Binlerce Çin köy, kasaba ve şehrini yalayıp ge- gen bu aarı suları da vapurumuz ya- rıp geçiyor. —Kıyrlarda — gördüğüm manzara bana hiç yabancı gelmiyor. Büyük benzin depoları- Üzerlerinde- Kİ koca yazıları okuyorum, «Btandard Oib <Sholl> ÇArkası var) |da sözüm yoktur. Hele taze hur- İkardığına hâlâ hayretteyim. |.Sey © — İn; Hatip 10 — İtre; İğ. bir de benim ile ayrı kamarada ya-| İş Olsun Diye! Yazan: B. FELEK ir takım vazifeler — vardır ki; anların hikmeti vücudü yoktur. Adama iş bulunsun di- ye yapılmıştır, Size bunu iyica anlatmak için bir tuhaf misal getireyi Meselâ bir daireden içeri gi- Yen maslahat sahiplerinin kaçı: min kadın, kaçının erkek bunlardan kaçının esmer, ka- ginın sarışın, kaçının genç, ka- çının ihtiyar olduklarını saymak üzere bir memur — tayin edilse, derhal bir iş grupu tecesüs et miş olur. Evvelâ bu memurun sabah- leyin dokuzda işinin başına ge- lip gelmediğini, sonra öğleyin vaktinde çıkıp tekrar vaktinde işinin başına dönüp dönmedi- Bini kontrol için bir jurnal tutu- kur. Bu jurnal saklanır. — İşbaşi saatinde çıkar, tekrar toplanır, tatilden beş dakika evvel yine meydana konur, Devamsızlığı murdan kıstelyevm yapılır. Bu memlurun verdiği malümat aca- ba hakikate muvafık mı? Yok- sa rasgele şu kadar esmer, bu ka diye mi yazıyor endişesile bu işe bir de mületi tiş tayin olunur. Müfettiş arı rik otu zemin üzerine kondurul- muş birkaç hurma ağacile yan taraflara dikilmiş birkaç okalip- tös hatıra gelmelidir. Fazlası gân kestiğinden makbul değil- dir. Okaliptüsü birçoğumuz bi- liriz. Uzun boylu, söğüt gibi na- rin yapraklı bir ağaç. Fakat hur- ma ağacının resmini görmüş ol- sak bile cismi hakkında tam fi- kir edinemiyoruz. Irakın iktisadi hayatında ikin- ci dereceyi işgal eden bu mühim mahsulün (birinci derece petrol- | de imiş) kıymeti, lezzeti hakkın- ma, hem nefis hem de meyvalar içinde en kesif şekeri ihtiva etti- ğinden mugaddi. — Yalnız ağâç olarak bana, devedikeninin bir azmanı şeklinde göründü. -Upu- zun, kuru gövdenin — tepesindeki beş on daln ne gölgesi var, ne de rütubeti. Hattâ — mübarekin ra rapor yazar. Bu raporları ve- bu kuru gövdeden o şekerli ve| ,.Cek bir yer lâzım. Onun için nefis meyvayı nasıl pırtlatıp çı-| de bir. teftiş bürosu kurulur. Tefüş bürosu olunca tabit bir kaç kâtibi, bir odacısı, bir tel- tiş heyeti reisi tayin edilir. Bina küçük gelir. Bir büyük yer bus Tanup kiralanır. Kışın 1sınması, gece aydınlanması için teshin, tenvir masrafı, kırtasiye, hade- me falan derken iş büyür. Se- mede beş on bin belki de 20 - 30 bin liralık geniş bir kadra ile işlemiye başlar. Hakikaten © daireye kaç sas rışın, kaç esmer, girdiği hergün “| rakkamlarla tesbit olunur.* Lâ- kin bu iş neye yarar diye kim: se sormaz. Böylece bir iş tena süs eder, senelerce yerleşir ve artık onu kaldırmak — kimsenin hatırına gelmez. İşte bizim Şirketi Hayriyenin tarife memurluğu da galiba bu şekilde teessüs etmiş bir yerdir. Çünkü bu memurinin olma- gasi olmasından Evlâdir. Her üç ayda bir vapurların tlee rinde yapılan beş on 'daki hık değişikliklerle kaptanlardan yolculara kadar herkes - şaşır: makta, yadırgamakta olmadllii mukabil ne şirket, ne de halk bu hizmetten bir fayda görme mektedir. Kadıköy - Köprü vas purlarının ne yaz, ne kış. N€ Cuma, ne pazar diye bir tarife' si yoktur. Senelerdenberi tat- bik edilen ve herkesin zihnine nakşedilmiş bir tarifesi vardır. Değişmediği için bütün yolcur lar ezberlemişlerdir. O idarenin pazarı cuması yok mu? — Kişı yazı mevcut değil mi? Şirketin bu tarife hizmetinin beyhudeliğini ispat için size ufak bir misal koyacağım. Ür küdarla Beşiktaş arasında işlik yen vapur tarifesinin âdi gün lerle pazar tarilesinden sant se. kizden itibaren birkaç vapuru yanyana koyuyorum. Bir bakı- nız değişmesinin bir mânâ ve manlığı var mı? Allah aşkına siz söyleyiniz! BULMACA Soldan Sağa ve Yukardan Aşağıya | 1 — Otoriter değil 2 — Tahkir 3 —| Ferahlık nidası - Süte benzar - Ter- #i 'Tokun akaidir 4 — Bir Ajans - Al- manyada bir nehir - Hğlence yerle- | rinden biri 5 — Gelir - Kuşun ağzı 6 — Bir çiçek - Sonuna M koyunca tehlike işaretidir T — Başına T ge- lirse kara vapuru çıkar - Kaki bir 'Türk cengüveri 8 — Sonuna B ko- yün Dağın küçüğÜ çıksın - Keder - Lezzet 9 — Derinin örtlüğü - Operet Beyeti - Y.L 10 — Baki bir lebçe 11 Ateşli. DÜNKÜ BULMACANIN HALLI Sokdan Saki — Ahmet Emin 2 Metanet 3 — Kasa; Ste 4 — Kanpana 8 — Mine; Net © — Ta; Kinin 7 — Elâ;Maya 8 — BSahil; Yukarıdaz Aşağıya: 1 — Aşk: Eili 2 — Akıllı 3 — Ban; Ahır 4 — Ema- met; Ane 5 — Te 6 — Etafi; Hi T7 — Ma; Kasap & — İnsaniyet 9 — Net; Bnayi 10 — Teati; Po, besaplı bir yaşa- ü M masım İmkânlarımı balmak ve Ad.'_'“" P'f." Hİ tesğisi BENEL S e | | ç A2 8,30 hei ga manınmz y 8.45 9.05 Devletin daha İleri bir. yaşama 945 v 10.10 10,00 Ha Skar Bi a d, 10,45 10,30 Ha GĞt leSi DU 11.20 IAS z 11,40 11.45 BAŞVEKÂLET 21,10 21,10 Son vapur. Mübarek adam! Mademkit Saat sekizle 11,45 arasında yük ne sekiz vapur koyacaksın; ne diye değiştiriyorsun da herkesi gaşırtıyorsun ? Tarifeyi eline alan herkes bu tedbir ve tertibin tamamen saç- ma ve şaşırtıcı olduğunu görür. Lâkin neyliyelim ki; galiba yus karıda izah ettiğim gibi iş olsun. diye yapılan bu gayretin başın. da bir önemli kimse var kiş böyle kimseye faydası olmuyan değişikliklerle âlemi tedirgin et- mesine ses çıkaran olmuyor. ——— ZAYI — 2823 numaralı bisikleti. mi zayi ettim, bulan olursu İstikll ckddesinde BÖ numaraya getirilmeti ÖLÜM İzmirde Mühendis Aziz Ar- gev'in eşi Nigüâr Arşev'in ve mer- hum Halil İsmail İrişik'in ve töe- cardan Methi Bayar'ın büyük ba- baları, muhitinde - fikaraperver- liği, hayır ve hasenatı ile tanınmış HALİL VEHBİ İRİŞİR aylardanberi — müptelâ — olduğu hastalıktan kurtulamıyarak Alla- hin rahmetine kavuşmuştur. Ce- nazesi bugün saat 14 de Pangal- tı Zafer sokağı Bereket apartıma- nından kaldırılarak namazı Teş- vikiye camü şerifinde kılındıktan sonra aile kabristanına defnolu- | c& olunur, getirene ikramiye verie nacaktır. Allah rahmet eyliye, decektir. Berç g?hnmnmuquşunu B Tiyatrosunda KOMEDİ KISMI DRAM KISMI BU AKŞAM BU AKŞAM Baat 20,30 da Bast 20,30 de YALI UŞAĞI YOTELLO

Bu sayıdan diğer sayfalar: