22 Ekim 1940 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3

22 Ekim 1940 tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CİHANGİR .* Ş NURÖCİHAN 74 Tarihin En Büyük Aşk Romanı Yazan: NİLL KUK Rukiye, Şeyh Babanın Kalbinin Yolunu Buluyor b—h" Börtüsüne sarıldı. Çiçek- uzandı. Krışmanın ço- kularile baraber bu çiçek- bir vakitler raksatti- düşüne uyudu. "_ıltıu'ı teminata uırıh.;: apamadılar. hanımlarını beklediler. Sebah olunca Salime tekrar l civardaki Matura doğru yol aldı. Geceyi geçirdiğinin etraf ve kimse farkında olmamış- Bİçİ; p f l İ yı tercih ederdi. Fa- 'ın şan ve şerefini göz- tutarak Akber Şahın av- € yerleşti. aramak rafa atlılar saldırmış- ine Şahın bayrağı takım takım atlılar her *netten buraya — üşüştüler. *N ayni haberi getirdi: gize ihtiyacı vardır. saraya dönmenizi istiyor. kadın gu cevabi verdi: lenüz saraya — dönentem. öylece haber verin. - H £ ikram etti, atlarına bak- Sonra hepsini geriye gön- Hiçbiri itiraz edemedi. Şahin emirleri nasıl itiraz ezse herkes Salimenin de öylece kabul etmi- Genç kadını diğer glgğğff[t tutmıyan yoktu. Yüzünde sa- Fak, Mahsuz Iııluwl peçe ;:ıdı Sit süvari kıyafeti ve bütün N.J' Ölekilerle kıyas kabul edile- ötceğini dağlarda doğmut kantdan gelmiş, halis bir L #Ff lfl Yazdı. Mektup şu sözlerden Baelt eKadınların en akıllıı, ft _!_ıu.ın. iş güçtür. Muval» halinde idi. / Ha kizile evlenmesine Rukiyenin __': olduğunu duyunca kıya- Ü koparmıştı: Haniya beni — kurtaracak- Ne diye beni — sevmediğim ,,_“:—ı kucağına atmıya çeliş- İ ? diyordu. Buna çare yok. Artık ni- Slmuştur. Kızla düğün ol- imkân — kalmamıştır. 'Gn düşün ki bu nikâh işin- G e kadar kabahatsizsen lir. Ne sana, ne öna Tmamışlardır. Mesele lar arasında kararlaş- Sen doğmadan bm kale yüzünden az Yuruşacaklardı. Baban harp şatranç — oyunu teklif y kaleyi kazandı. 4 önüne geçilmekle bera- iki hükümdar arasında tam iveaç kw"ımmDiî:. böyle bir . sen doğ- dan bu izdi vt karorlaşıntş bir Ş:—'u_t plânı yaparken şunu rE f?ğ $ 801 £ T FEleel A £i Tt Z ivaç ha Mediler ki ben başka bir İ göğvebilirim. Benim aşkım bu Siklestirmiyor mu? ette güçleştiriyor. Hele Üa hag BZ için... İşte bunu hatır- k“"m da kıza iyi müuamele et, %k"mı. Günahtır, — Zaten Olaş G kız pek küçük... Nasl tin #ndiden onunla evlenemez- tatlı yavrum, herşey Bibi olsa, dünyada N —':f—_ geçilmezdi. Ne yapa- Böyle aksilikler de vardır. kıza sonradan kavuşur- bleden", hükümdarın — kalbinde fazla kadına yer vardır. Beni ge bak, Salimeyi de seviyor. K amneni de... Saaylr. hiçberinizi sevmiyor. Saday C1 bizbirinizin - üstüne bu M dniğlenmezdi. Babam sek lağunu hiç bilmez. N?:_"*î— bu söze halis bir ka- . Akber Şahın Nz..d' Yeri olduğunu biliyordu. Üleye Akalarma değilse bile Sa- © aşkını — ve bağlılığını Gdi Ki P etmişli. Delikanlıya & ŞAR u işlerin — cahilisin, Bizim her birimizin unda Başka bapi B VÇ Mdr Salime ona May L dareket verir. Benim Aaaeştince sükün ve haz Bulur. “Meryemüzzaman bi Bir ormanlarda | ederim, şehrin civarında he diplom |kim olması lâzımdır. bütün bu habercilere z71 hakkındaki dualarını dinleme- rından ayn ve üs-| İi olduğunu hatırlatıyor- | K Sülime; Rukiyeye kıza bir mek- | | | hanedanı ile Hindistan arasında bir köprüdür. Eğer baban bu ara- dıklarının - hepsini bir tek ka- dında bulaydı. aşkını elbette birkaç kişiye dağıtmazdı. — Ben aradığım, düşünebildi- ğim herşeyi o kızda bulüyorum. Benim başka — kadına btiyacım yok. — Racabut hanedanile ittifak kurmıya ihtiyacın yok mu? — Hayır, bu süretle ittifaka htiyacım yok. Onları benimle müttefik olmuya kılıcımla mecbur — Babanın — kılıcından daha keakin, daha cesur bir kıliç ola- | maz. Fakat bir hükümdar her| işte kılıç kullanamaz. Hem asker, , hem âdil bir h- | — Bunların hepsi lâftır, boş a.. Şeyh Baba bu sözlerden sonra Rukiyanin yanından kaçtı. Gece yansı bahçeye — sokuldu. Havu: Zun yanıma oturdu. Çıldırmış bir insan gibi gözlerini sulara dik- |mişti. Bütün gün — derslerinden kaçmıştı. Hocalarile — konuşmak bile istememişti. Namazını kılma- |miştı. Allaha küskündü. Peri kı- | miş kızı kendisinden ayrı düşür- müştü. Rukiye onun yerine camiye gitti, dualar etti. Sonra şiir dolu hul daldı, ilham aradı. De- likanlırın kalbinin yolunu mutla- ka bulması lâzımdı. Sabah güneş doğarken bahçe- ye çıktı. Şeyh Baba hâlâ havu- zun kenarına yığılmış durüyerdü. Yavrum, dedi, sana birşey soracağım: Bir gülün yapta- n koparıman — güzelliği bozu- kar, değil mi? — Bunu ne diye bana soru- yorsun? — Çünkü bütün kadınlar bu ,dünyada bir tek gül teşkil eder- ler, Hepsi birden kocaman bir gülün yapraklarıdır. binde de bütün dünyanın anne- Liği ve aşk ilâhesi saklıdır. Gülün i bütün yorum: Zavallı bir kızı incitniye | kalkışma, Mihrünnisayı cidden seviyorsan onun cinsinden olan- ların hepsine şefkat ve merhamet göstermen İâzımdır. O zaman © büyük gülün kalbinde saklı olan annelik ve aşk ilâhesi sana acır, seni — günül rinde — sevdiğine kavuşturur. Sana nikâhladıkları zavallı kızı, sevdiğin kıza seni kavuşturacak bir köprü diye kar- pla, Anber racasının zavallı ma- | sum kızının kalbini kırma. Sen | bu kızi boşarsan kendi küfvü olacak başka hiç kimse onu al- maz, kızın bütün hayatını yıkar- sın. Şeyh Baba bu sözlere cevap bulamadı. Rukiyeye baktı. Ka- dının ağzından çıkan sözler, Al- lah tarafından ilham edilmiş gi- bi geliyordu. Havuz kenarında geceyi geçirirken Allaha dua et- miş, yol göstermesini — istemişti. Rukiye, belki de kendisine, dua- sinın cevabını getiriyordu. Kadın, sözlerinin — tesirini gö- Tünce tekrar etti: — Anber racasının kızma sa- adet verirsen büyük gülün kal- binde sakhı duran aşk ilâhesi se- ni mutlaka günün birinde Mih- Tünnisaya kavuşturur, yavrum. Şeyh Baba, nikâh resminden- beri ilk dela olarak tebessüm etti, Üvey annesinin elini öpüp başına ki Ü — Peki, dediğin olsun, anne, dedi, kızla evlenmiye razı olu- yorum. yarkası var) ŞEHİR TİYATROSU İ ORAM: Tepeboşında wT Kulağımıza Çarpanlar Amerikadaki Garip Kanunlar Amerikanın garip şeyler diya- n olduğunu söyliyenler bir defa daha hak lar. Bunu isbat için Amerika hududu da- hilinde câri olan kanunlardan bazılarını bildireceğiz. Teuncesse hükümeti bir nisan- da herkesin biribirini enisan lığır adıma aldatmasını şiddetle meneden bir kanun ssdar eylemiş- tir. Cenubi Caroline hükümeti şi- ye fabrikalarının kadın vücudü geklinde şişeler imal eylemeleri- ni bir kanun ile meneylemiştir. Kaliforniyada, hükümet bar- larda bulunan yüksek iskemlele- rin istimalini bir kanun ile meney- lemiştir. Kanunun esbabı mucibe lâyihasında — bu tedbirin sarhoş- luk ile mücadele için alındığı tasr rih edilmektedir. Teksas hükümeti «15 yaşından aşağı çocukların “mübadelesini> kanun ile meneymiştir. Counecticut hükümeti de genç kadımların bazı mıntakalarda at ile gezinti yapmalarını meneyle- miştir. Kâğıttan Ev Yapılır mı ? Kâğıttan birçok şeyler yapıl- dığanı biliyor ve işitiyorduk. Son günlerde garip şeyler gibi Ame- rikada kâğittan evler de yapıl- maya — başlanmıştır. - Amerikada | Massachussotts'de Pigean Cove köyünde Eliş F. Stenman adında bir köylü müthiş bir gazete'me- lııklı'ıııı.îdlı'-hhııdıüü'n' kafasına garip bir fikir girmiş: Eeki gazetelerden bir ev yap- mak.. Derhal faaliyete geçmiş ve iki odalı, bir de mutfağı bulunan bir küçük ev yavrusu inşa etmiş- tir. Bu evin beher duvan 215 ga- zete kalınlığındadır. ve gazetele- rin üzerine bir kat vernik geçiri- miştir. lakomleleri, masaları, kanepe- leri de gazete kâğıdından yapı- mış olan bu ev, şimdiye kadar birçok fırtınalara mukavemet ey- Gazeteden ev herkesin mera- kını mucip olmuş; bunu seyrey- lemek için yüzlerce insan her pa- İzar otomobillerle bu köye geli- / Türkmen yarlarmış... VATAN T Tuık; medeni, içtimal ve ik- taendi ibtiyaçları hiçe sa- yarak bir kasırga gibi ufaklardan ufuklara akan bir millet değildir. Türk girdiği ve fethettiği yerler- de herşeyden evvel nüfus ve bi- na sayımı yapardı. Alacağı ver- |gi ve askerin miktan, şehrin iaşe Vihtiyaçları, çahşacak kolların sa- yısı bu süretle tesbit edildikten sonra başka işlere geçilirdi. Türkün çok eski zamanlardan- beri nüfus, yapı ve mevaşi sa- yamları yaptığını gösteren birçok tarih vesikaları vardır. Türkler Avrupanın — göbeğine kadar s0- kuldukları zaman garplılara ista- tistik yapmasını öğretmişlerdi. Türk hesabını kaçırdıktan sonra çökmüye başlamış ve çökerken de her iyi iş gibi sayım yapma- sını da unutmuştur. Bugün garp- İtan aldığımız ni li |Türkün kendi işidir. hiç yadırgamadan muvaffakıyet- Te tatbik edilmektedir. Türk tarihinin muhtelif çağla- zından alınmış birkaç sayım ör- |neği vereyim: Topkapı —şarayında Üçüncü Ahmet kütüphanesinde 219 nu- marada kayıtlı «Zübdetü Keşf-il «nemalik» adlı arapça yazma bir eser vardır. Halil Zâhiri ta- |ralfından — Misir. hü ıdarların- dan Te adına yazılan bu ıkımıtlı eserde Misir askerl teş kilâtı haber verilirken Mosrlıla- rın yaptırdıkları bir nüfus sayımı da ehemmiyetle tebarüz ettirili- yor. Mısir Şarktan gelen kuvvetli bir tehdit karşısında bulunuyor- du. Hükümdar Şüra heyetini fev- kalâde bir toplantıya çağırdı. Bu | tehdidi karşılamak için tedbirler | düşünülüyordu. Müdafaa nazırı dedi ki: — Bizim askerimiz düşmanın. kinden çoktur. Derhal bir sayım vapalım. Memleketin çıkaracağı asker miktarını bir liste halinde düşman başkumandanına ve hü- kümdarına gönderelim| Tasvip edilen bu teklif üzerine derhal nüfus cerideleri hazırlan- dı. Ve yapılan. sayımda — Misir. Dimeşk, Trablusgam, Safed, Ha- Jeb ve Gazze 74 bin, bütün Arap kabileleri BO0 bin asker çıkarıyor- lardı. Buna mukabil Gazzeden Diyarbakıra kadür olan sahada * Antakya ve İskenderun dahil - tam 180 bin süvari çıkaran bir kalabalığı ve kesafeti vardı. Elde edilen istatistik cel- İveli bir elçi ile Şark hükümdan- rihte Türklerin Mühim Tahriri Nüfuslar Türk Hesabını Kaçırdıktan Sonra Çök- miye Başlamış Sayımı da Unutmuştur na gönderilmişti. Bu rakkamlar düşmanın' fena niyetini yenmiye kâfi geldi. Mesalik-ül-Ebsa Fi memalikil- ersar adlı 27 citlik arapça bir |eser yazan kâtip Dimeşki Selçu- kilerin inhilâlinden — biraz sonra Anadolu — beyliklerinde seyahat eden Cenovalı Balaban ve Siv- rihisarlı Çıplak Haydarın notla- İyını ve müşahedelerini nakleder- İken her beyliğin çıkarabileceği yaya ve süvari askerin miktarını da göstermiştir. Bu zamanında ve Anadolu Tevaifi mülükü devrin- de Türklerin sayım işlerine ver- dikleri büyük ehemmiyeti ortaya |koyuyor. (11 | “Dursun Bey Fatihin üzengisin- |de İstanbula giren ve Fatihle be- İraber Ayasofya kubbesine çıkan İbir tarihçidir. Onun anlattığına göre (2) Fatih İstanbulu alır al- maz ilk işi nüfus ve bina sayımı olmuştur. Nühs sayımına da bu Dursun Beyle dayısı Bursa vali- si Cebe Ali Bey memur edilmiş- lerdi. Fatih İstanbulda bina ve nüfus adedini tesbit ettikten son- ra gehrin iaşe ve imar ihtiyaçla- rmi karşılamak için Anadoludan buraya sanatkârlar ve başka in- şan kafileleri getirtmiştir. 13) 'Türkler Rumelide işçal ettik- İleri yerlerin ilk evvel nüfus sa> İyamlarını yaptırmışlardı. Rume lde baştan başa Türk hâkimiye- ti tecesüs ettikten sonra da sa- İyımlara fasılalarla devam edil- | miştir. Bize kadar gelen yazma W vesikalara göre Türkler Rumelin- |de yaptıkları nüfus sayımlarında erkeklerin adlarını ve yaşlarını, kadınların da yalnız yaşlarını ve |sayılarını yazdıkları anlaşılmak- İtadır. Müslüman kadınların isim- İleri sayım - ceridelerine - geçiril- mezdi. İkinci Selim, İstanbul mollası Zekeriyyanın bir heyete İstanbulun nüfus ve ya- pılarını saydırmiş ve bir istatistik yaptırmıştı. Dördüncü Murat Revan fethine giderken Kayseri | ve havalisindeki birçok köylerin rYrarptiklarrı yet İstanbulda tahriri nüfas yap- miya memur edildi. Bunlar Ana- doludan hicret edenleri — tesbit | edecekler ve ayıracaklardı. Tah- rir birkaç ay devam etti. Fakat aradan yarım asır kadar bir za- yın | zağen bu tahriri nüfus ve mebani çok muvaffakıyetli neticeler ver- di. Zaten padişah tahrir Ferma- İmnı müteakıp sadrazamı çağıra- ada — Amdma bi garaz adamlarla bir dahi teftiş ettirirlim. Tahrir ettiğinizde hıâf — bulunursa tah: rir edenleri dört pare ederim, demişti. Filhakika — bu tahrirden çok parlak neticeler alındı. Tabririn neticesi «Evsafı Kostantaniye» adile bir divan halinde toplana- rak - padişaha sunuldu. Tarihçi vakanüvis Solakzade bunu padi: şaha okudu. Bağdad ve Revan fa- tihi bu parlak neticeden çok mem nun alduğunu tahrir heyetine te- İşekkürlerile beraber bildirdi. Bu kitap sonsa Bağdad ve Diyarbe- kir valisi olan Melek Ahmet pa- şanın eline geçmişti. Evliya Çe- lebi de bundan istilade ettiğini söylüyor. () Bu eser Ayasofya kütüphane- sinde 3416 - 9439 da kayıtlı olarak Sayfa 3. (8) Aşık Paşa Zade tarihi 8. 143 (4) Natma tarihi Cüt 3 8. 240 (5) Evliya Çelebi Cüt 1 8. 508 DOKTORUNUZ DİYORKİ: ——— g —— EŞEELEK Uruçlu Bir Dostumun Masalı Yazan: B. FELEK apuru kaçırdım diye ge- zaplanırken koluma gir di: — Gel Allah aşkınat! Sana birşey anlatacağım! dedi. — Buyur! dedim ve dinle- dim. O anlattı: (İsim ve adres tasrih etmi yeceğim. — Teşhir ediyor diye belki kızarlar) «— Benim Belediyenin (fa- lan) müdürlüğünde bir kâğı- dim vardı. Takip ettim. Kalem- deki memurlardan biri elime bir numara verdi ekâğıdınız 5 teşrinievvelde falan kaleme git- miştir dedi. İki kat merdiven çıktım ve kâğıdın gittiği o ka- leme vardım. Numatayı göste- rip sordum eböyle bir kâğıt bize gelmedi>. dediler. Ban bu işi yaptığım gün teşrinievvelin ©n ikisi Kâğıt beşinde git- tiğine 'e Vaziyeti memura izah ettim: - «Kuzum bizaderl Bir iyice arasanız. Teşrinlevve- lin beşinde gönderilen kâğıt bir kalemden ötekine bir hafta- da gitmez olur mu?> Memur çıkıştı: «Gelmemiş dedik ya> dedi. Ben tekrar aşa- &ı indim. İlk kalemde bana ta- rih ve numara vermiş olan me- mura «efendim! Kâğıt gitme- mişs dedim. Ö 1svar etti «nasıl olur efendim! Gönderdik» de- di. Ben teksar yukarı çıktım ve tekrar cefendim kâğıdı gönder- dik diyorlar, -Rica ederim...> Memur kesti attı «Bizim kalem- den bu kâğıdı kim almışsa im- zasını göstersinler». Ben tekrar aşağı indim. Ayni memura tek- rar başvurdum «kâğıdı kim al- mışsa imzasını söylesinler diyor. lar> dedim. Bu 'selfer memur «bu masanın memuru gelsin de imzayı göstersin» — dedi, Ara- :mdı şöyle bir muhavere ol- a: Havalar Soğuma-| ya Başlayınca.. 1ssız ve mümbit toprakların ba- | kımsız kaldığını gördü. Yerlile- vin Celâli hareketlerinden ürkerek İstanbula hicret ettiklerini anla- dı. 40 senedeaberi yurtlarını ve ocaklarını terkeden bu adamla- rın iadeleri için Bayram Paşaya emir verdi (4). H. 1044 yılında Seyit Mehmet ve müteksait Hü- in ağanın riyasetindeki bir he- MÜLTECİLER ARASINDA BİR REPORTAJ «Bir de gu Mmültecileri yerlerinde gezeyim> dedim. Ellmde birkaç ad- Tes var. Burlardan birini seçiyorum. Beçtiğim yer, İstanbulun Üçüncü w- huf otellerinden biri.. Sakın buna ba- karak bütün Çekoslovak mültecileri- nin fakr içinde yaşadıklarını zannet- meyin. İntiyaç içinde bulunan mülte- cilerin sizde daha farla #lâka uyandı racağını umduğumdan bu grupu seç- tim, kesesi dola. Rahat bir upartıma. Na yerleşmiş mültecinin — düşüncele. Tinden bize ne7.. Büyleleri de yok de- #il.. Zaten Bu Çek mültecileri hemen her meslektan, her sahadan — insan. Yazan : MİHRİ BELLİ ların kocalarını, kardeşlerini sorüyo- rum: — Çekoslovakya için daha Iyi ça- İzşabilecekleri yerlere gittiler. Diyor- lar. Bunların içinde çalışan veya iş a. rıyan kimse yok. Eilerinden geldiği kadar sıkı tasarrufla yaşamıya ça- tışıyorlar. Ucuz olur diye yemekleri. Üni de ötelde piştriyorlar. Güinlerini lar... İçlerinde çok Yar ;""" GA Var, GA tstanbulun tarili eserlerini gez- &z paralıdarı da.. '“'mw“““ Biçbi yekle geçiriyorlar. Bunların hayatı, SÜmedli yardmık GeğiL e Ldüik zoraki ve UZun bir tatil... So- Kötü hallisi beraberinde getirdiği ve FOU 7 a at | — çoğumuz memleketteki — siyasi ile geçiri =ı’l::ııırıılklırpıfl BECİNİP Eb | , AD Gimtadlen Te bür oldunuz, değil mi? İçlerinde münevverler ve bilgileri- İe'nerhengi bir Meciletebi getet ves| — <— Harın, giyarları idimlide öyüele- de var. Bunların çoğu son parti- recek kimseler var. Böylelerine artık Ti  Kanti vutanlerinda yözeme Belde ve| vade galapıyorları. Yükst siyeseide hiç alâkası olmıyanlar da işgaj al- imkânı olmadığını düşünmek ne acı / vnda üeüti nikalsük gey... İçlerinde yalnız bir erkek var, SADA Kh ler, Yerlerini, mallarmı, — mülklerini Oteldekilerin çoğu kadın... Kudım- geride bıraksrak gördüğünüz — yolda Sinema Dünyasının En Parlak Yıldızı En Güzel Kadını, İlâhı MARR ve ROBERT TAYLOR taratından nefis bir sürette — yaratılan SEVEN KADIİN İsimli büyük bir aşk maceraar takdim edilecektir. Bu film sinemacılık dünyasınım bakıki bir pirlantasıdır. DİKKAT: Numaralı Koltuklar bugünden uldırılmalıdır. Telefan: 40808 Çekoslovaklar Anlatıyorlar: « Politika İle Alâkamız Yok. Fakat İşgal Altında Yaşamıya Tahammül Edemedik. Her Şeyi Bıraktık, Kaçtık. ,, bir mülteci hayatını tercih ettiler. Bu neden büyle mi? Çünkü © Praf sokaklarının şündiki halini gör mek bir Çek için tahammli edilmez bir şeydir. Düşünün hir kene: Düş- man askarlerinin Çeklerin etandini #ifatile bir Çek çehrinde tskaralı n- yakkabılarını yerlere vüra vura do- Taşmalarını... Rir Çek bunu kolay ha- zım edemiyor. Bu manzara — İnsanı her şeyden Üksindiriyor, Yaşamak- tan Dile. İşte bunun için aramızda #Ealcilerin kara İistesinde olmıyan lara da rastlıyorsunuz. Bunlarında Türkiye ve Türkler hak Kında Hatiyorum. İçlerindecn biri: - Burada bize insan muamelesi yapıyorlar diyor. Biz buna karşı min- het düyuyoruz. Türk milleti misafir- perver ve asli bir millet... Kadınları- | Zelince kadının fazla parası olmayan Bir mülteci olduğunu #nlamış, fakir boyacı para kabul etmemiş. İşle bu gibi küçük vakaların yeküinından s1- zin hakkınındaki iyi intibalarımız | doğuyor. | Bu insanların bu sözleri - samimi olarak süylediklerine kanilm. Şüphe yek ki, burada birçok yerlerden daha iyi muamele gürüyorlar. Fakat ne de İolan 'Türkiye onlar için gürbet sayı- D Kendilerini bu şehirde kısa — bir * man geçirmiye gelmiş bir misafır BİDİ görl vorlar. Daşarıdan — bakınca L . *arın hepsi tek ayak üstünde bek- en bir inaan hissi veriyorlar. - Bu allıların bekledikleri, müyonlarca hieein umduğu netice: Harbin iyi tir âakilde sonuna gelmeti, milldile- rin bürriyet ve iztiklâle kavuşmaları.. | ne düşündüklerini öğrenmek | ? ) ) de için fırsat bekliyon mikroplar der- İrüklü insanlar peyda olur. Vükm b hastalıklar üç, boş gün cüren ehem- — —rzrrrz (ALENEN TEŞERKÜR Taksim sinemasında şimdiye ka- | dar görülmemiş büyüük bir muvaffa- kıyetle rüsterilen ÇANAKKALE GEÇİLMEZ Füminin Pazar günkü seanslarında halkım Ebedi Şefimiz ATATÜRK'Ü ve MİLLİ ŞEFİMİZ İNÖNÜ'yü al- kışlamak üzere hâkkile gösterdiği te- hactimü idare etmek huzusunda bü- yük yararlıkları görülen polisimize ve bu filmin Şşarkılarını besteliyen ve okuyucu müzinyanlerini idare eden büyük Ustadımız SADETTİN KAY- NAK'a Alenen teşakkürlerini takdi- mal kendisine berç telâkki eder. — Memur nerede? — Dışarı çıktıl — Saat iki buçukta memur dışarı İı.kıv mı? — İnsan değil mi efendim! İşi vardı. — İnsandır amma — onun işi burada oturmaktır. Eğer çıkmı- ya mecbur olursa yerine birini bırakması Tüzimdir. — Yemek yemiye gitti. — Saat iki buçukta yemek yenmez. — İşte o kadar. Kalktım, o dairenin — müdü- Tüne gittim. — Nezaketle kabul etti. İşi anlattım. Memuru ça- fardı. Evvelâ yerinde olmıyan adamı sordu. İra şifa bir ce vap alamadı ve benim kâğıdı. mın ne olduğunu araştırıp bul- masını emretti. Bir müddet son- ta memür, bana karşı almiş ol- duğu kabarık tavrının tamamen zıddı bir eda ile haber verdi: — Efendim! Beyin kâğıdı evrak defterinin arasında kal- mizi gitmemriş! özür diledi cafleder- siniz> dedi ve benim köğüt yo- la girdi.» Arkadaşımın — naklettiği bu wakanın yüzlercesine — muhtelil kalemlerde — tesadüf edildiğine hangimizin şüphesi vardır? Alışmışız da belki bize bat mıyor. Lâkin bir memurun mae- lahat aahibinin işini böyle haf- talarca geciktirmiye ne hakkı vardır? Ve ne hakkı vardır bir müdürün işi özür diliyerek ka- mihayet büyle bir mek kimin hakkıdır? İşte kırtasiye diye tepelemi: ye uğraştığımız âfot budur ve halkın dairelerimize girmekten korkmalarının sebebi de bu çe- şit memurlardır. Bunları görüp işittikten son- ra bazı resmi dairelere de iş sa- hiplerinin sokulmak istemediğini düşündükçe hayret ediyorum. Bizim resmi — işlerimizin bir goğunda ashabı mesalih, çalış- ma unsurlarından biridir ve onu aradan çekersek işlerin bugün- kü sürati yarıya iner, Bence bunların ilk sebebi memurun işle değil, zamanla kayıtlı olu- şadur. Bu usülü islah etmedik- çe bir haftalık, iki haftalık, bir aylık, bir senelik evrâkın masa- larımızda, dolaplarımızda kal- masının önüne geçemeyiz. ——— Modern salan ve yeşillikler, mü.- vi çamlar 100 çeşil güller, Ka molyalar, Manolyalar, Açalya» Jar, Kaktuslar ve ösire... Orla- kâyde Ankara Bahçesinde bula- bilirsiniz. — VASİL

Bu sayıdan diğer sayfalar: