15 Kasım 1940 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3

15 Kasım 1940 tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 18.11.940 ÇELA İA Tarihin En Büy Yazam: N GÜYT NURİCİHAN Dü YA VSi Dod a ük Aşk Romanı İLLÂ KUK Şeyh Baba, Ebu Fazıldan tikam Hissiyle Yanıyordu Hağiadan sonraki öç sene içinde an hayatı kendi nef- A Şakünca bir mücadele halin- h ütün dünya, mücade- Bea babanı Akber Şah ile oldu: M sanıyordu. Yalnız Mihrün: li Kulunun çadırından ay- halde, işin içyüzünü se- Baba esasen se- i kalbli, cömert, coşkun Bu hasletlerile her kal. uyordu. — Fakat öortada dalkavukların kurbanı |bir de sarhoş duruyordu. Vi kabbli gençle sarhoş bir Çarpışıyorlardı. Mibrünnisanın asil ruhuna gö- _âam.nn Şah Akberle Karmsına çıkmalı ve derdini koymalı idi. Mihrünnisa ü hesabın kendimden iba- ınun farkında değildi. de4 dakikalarında Şeyh Ba- H::" şekilde düşünüyordu. h karşısına — çıkmıya ve Gi leri söylemiye can atıyor- W e g—F F EP. F 91! r Ff di d — Benim hayatımı yıktın ba- h Kendi kendimi müdafaa L—h&ğüu bir yaşta idim. .__.hııg yaptın. Kendi siyasi g__linn için beni feda ettin. ,_ş)ı.nıı gimdi nasıl düzelte- gatat bir türlü harekete geç Bu sözleri söylemiye karar 'ondu. Gülünç olmaktan ( u. Toy bir genç iken kızının rüyasını görmüş adamla bi pi :.ğ:ıdi saçlı sakallı ı_e'- diyebilirdi öyle mi? Hayatını verilecek cevap yoktu. B Bütün Hindistanda meşhur- | g.:* Alay mevzuu olmak ker- —_M Babanın Akberin kar- (aa Sıkmasına ve kalbini dol- mukaddes sarrı söylemesi. | N:'İ oldu. Sırrını söylediği | ğ alay edilmesine —taham | W yeceğini biliyordu. Bu- kim olsa kendi elile i. n büyle bazan isyan, bazan hisleri — içinde günler A 'SIdu. Nihayet bir bayram- qlkptınınhk hisleri daya- bt bi Yapan !g'rğ bir hesabı varsa mert- | Babanın haremindeki reza- | miş gibi bir halde idi. Büyük ana «Bu bayram münasebetile ka- pınin eşiğine yüzümü sürmeden duramıyacağım. Seni çok göre- ceğim geldi. babacığım. Müsaa- |de et de bayramda — sana gele- nedimi Ebu Fazıl yanında | — Bu mektupta hiçbir aai |miyet izi göremiyorum. Kü lir, ne fena niyeti var. Akber Şah oğlubun dileğini bu telkinin tesiri altında reddetti Her sarayın olduğu gibi Ağra Şeyh Babaya yetiştirdiler. Babamın din hakkındaki serbest | fikirlerine inanır gibi göl sın, kur'an yazdırı (İlâhi — iman), kırk beş senedir saliklerile münakaşalarda bulun- duktan sonra bepsinin ea güzel ın. Akber Şahın yeni bir mezhepti. Herhangi bir bulacak ve böylece din düşmanlığı kalkacaktı. tan uzağa bir düziye yordu: nisayı nefyettiren de sensin. Be- mı sakiler, oyuncu kızlar, dalka- uydunmna sayfalar — karalıyan da yine sensin. Şeyh Baba hiddetinden deli « Meryem Mekân kendisini bu- hap nasihat etmek için arkasın- dan dolaşıyordu. Şeyh Baba onunla karşılaşmamak için bucak bucak kaçıyordu. Bir nehri geç- tiğini duyunca derhal nehrin aksi tarafına savuşuyordu. Şehzadenin bütün hiddeti Ebu Fazılın üzerine toplanmıştı. Ha yatındaki her fenalıktan onu mesul tutuyordu. Peri kızı feli keti, sefahati, babasının gözün den düşmesi, isyanı, son gördüğü hakaret, her şey. gece gündüz İntikam ateşile (Arkası var) yanıyordu. Atletizm Komitesi Bölge Arasında İhtilâf 5,:'& Atlelizm komitesi millt at- "o:,_'ıw' kontrol altında bu- H,— için bir atletizm — KIübü 'l— karar verdi ve bu kararı- Tegi Genel Direktörlüğe tasvip et- "—ı._ Genel Direk- UN e SAĞi d üA yazısına istinaden ÇAT | Natay Ti ve General de muvafakat N“' vermiş. Fakat bölge di- Ve bu salonun sürette Higiyeceğini, ancak haftada bir N__ıazm._ı—. tahsis edilebileceği- N deri Gürektörlüğe resmen yazmış Ve cumartesi günleri salonun | ğ. verildiğini bildirmiş.. Bu- Tş atletizm komitesi kuru- YU teşekkül için bir yer arı- ize haber alıyoruz ki, İstanhul Ütrektörlüğü büyük bir mas- Şbtıy tPtirdığı bina dahilindeki jim Wnun bin lira kadar bir tüdil edilerek atletizm klü- ’&q Burada çalışabileceği tekliti- uştır. az..—elı atletizm kamitesile İz- N':lg—x arasında bir ihtilaf ve genel direktörü de ilk ."zlı“lm dolayı fen& hir vaziye- By iştür. 'ı“luuı ne şekilde halledile - Yük | Bümiyoruz. Yalnız bizim dur- B ediğimiz nokta sudur: Mlez, daha geçen seneye kadar 7 da genel direktörlük, bölge | İkl üç odalık bir dnirede görü- || rak atletizm komitesine tahsis edi- Tecek hir salön bulamıyorlar, Kemal ONAN Fenerbahçe Ankaraya Gidiyor Lig maçlarının birinci devresi so- nunda Fenerbahçe birinci futbol takı mr iİki maç yapmak Üzere Ankaraya davel edilmiştir. Fenerbahçeliler esan itibarile bu teklifi kabul etmişlerdir. | Tecziya Edilenler Hafta içinde toplanan bölge ce: İneyeli ada evtel Şapllan mizar |bakalarda fesa hareketlerinden dola- |yr sahadan çıkerılmış olanların vazi- yetlerini tetkik etmiş ve muhtalif ce- Balar vermiştir. Bu meyanda da Pera — Klübünden | Huüsto üç ay müddetle boykot edil- müştir. Ceza kararları tebliğ edildi #inden Hiristo bu haftaki müsabaka- ana iştirik edemiyecektir. Sipahi Ocağı Müsabakaları Bipahi Ocağı tarafından tertip e- dilen konkurların birincisi bu pazar Uçak sahasında Sast 14 te yapılacaktır. Ve ikinci har | | yim.2 | Akber Şah mektubu okurken sarayının duvarlarının da kulak- İişt o kadar ciğdiye almıyarak Mtife İları vardı. Ebu Fazılın sözlerini | yoyu konuşmusı icap edordk 1 i. Seni gi- | Akıllı olmıyan bir tipti. Aptallıfına di yalancı, münafık dalkavuk... | güldürehiliyordu. Son perdede eski| İ Ürsün, | &. Halbuki kafa ve ahlâk itibarile| (İlâhi iman) mezhebine sırf dal- / düşük bir adamın, nâdim olmuş 1- kavukluk için taraftar kesilirsin, | kulı ve temiz insan gibi — mazisine | sonra gizlice kırk hattat çalıştırır- | hasret çekmesi Insan tabintine aykı. bütün dinlerin ni gülünç yapabilmelidir. taraflarını birleştirerek kurduğu 'yalı xusursuz bir aktördü. |dine inanan adam bu mezhepte | nıyamadımdı. Sanradan elime ge - |kendi dininin en iyi taraflarını |çen tevzi lstesinde Avni Dilligit ol- dünyadan |duğunu gördüm. Komporlsyon Şeyh Baba, Ebu Fazıla uzak- |Başka aktörleri ekseriyetle sesinden — Seni riyakâr seni, Mihrün- | kemmaldı. Çok çalıştığı görülüyordu. ni güya teselli etmek için etrafı- / azalığı - rolünde vuklarla dolduran da sensin. Ta- | ya tatilden dünüçün bir tesiri olacak- yık- | rih kitabında düğün gecesi duy- u. Bu teferki komiser rolünde güzel sen kendin binden fazla | duğum büyük zevkler hakkında | bir tip yaraltı; kusursuzdu. h—rru.unıı sonra mı keş | | olacaktır. Bu mü- | tesirini yaparak onu uyutmuştu. Ço- VATAN TiİYATRO Tenkidi Ayak Takımı Görkinin bu piyesi iki sene evvel aynanmıştı. Fakat bu sene gördüğü- müz piyeslarin en dört başı mamur oları.. Halk dilimize uydurulmuş gü zel bir tercüme.. Dekorsuzluk için- Sövyetler başvekili B. Moloto. fun kalabalık bir maiyetle Berli- |nc giderek Alman devlet adam- |laric görüşmelerine başladığına deki dekör mükemmel: Yeri yurdu dair olan haberler herkesin zih- belli olmuyanların tam mölcel. Biz-| nini tırmalamıya başladı. Acaba deki hakikt nümünesini görmek W-|ne konuşsuyorlar? — Neye karar tiyenler Tophane bu gibi adamların | verecekler? yattığı yerleri görebilirler, Gayıptan haber alıp vermiye Kzerde Rus hayatı ve paikolajisin- | yeltenmek âdetim değildir. Bu den çok fazla, bütün insanturda lü- | şebeple ben bu sorguların cevap- Ka uyandırabilecek bir. hava var. | larını bulmak için kafamı yorma- Gorkinla tA kendisi — olabileceğini | dım. Yalnız bu haberler bana iddıa edeceğimiz Satin rolünde Mü-| yaktile (Tilkit) de yapılan bir seyin Kamal sön perdede kitaba üy- lâkatı hatırlattı. Rusların Çarı madığı görülüyor. Bir yerde ihtiyar | Birinci Aleksandr ile Fransızların Lük'ün sesini taklit ederek konüşa-| imparatoru — Napolyon — bundan caktı. Bunu yapmadı veya yapamadı. | |47 sşene evvel Şarki Prusyanın Sonra kendisini usar aktör için <Şe- | bu şehrinde Niyemen nehri üze- retimizi bozdu... Aptal> diyecek ka-| rinde kurulan bir salda buluşmuş- | dar feleğin çemberinden geçmiş bir lardı. Napolyon 1806 da kazan- adam Sarkoş bile olsa, konüşürken | dıği Yena zaferile Prusyayı ye- te sermiş, Berline girmişti. Ora- | da iken İngiltereye karşı kara ablokasını ilân etti. | Fakat Türkiye ile Rusya İngi- Kz ticaretine açık kaldıkça ablo- kadan umduğu, — beklediği neti- | celeri clde etinek kabil olmuya- | caktı. Rusyayı sulha ve kendisi- | le ittifaka zorlamak lâzımdı. Rus | asılzadeleri, askerleri, büyük tüc- | carları ise İngiltere ile iktısadi Baron rolündeki Hadi iyi başladı. Barcaluk halini yâdederken ciddileş. rıdır. Hadi, bu sahnede konuşürken akılsızlığını meydana vurüp — kendi. kara ablokası sistemine girilme- sini istemiyorlardı. Halk, kütle- leri de (Allahın, Meryem Ana)- | nin düşmanı dedikleri — (dinsiz | Fransızlar) dan nefret ediyorlar- dı. Bu hale göre Rusları süâh küvvetile Yola getirmekten baş- | çare yoktu. Ordusuna Lehis- tan içlerine doğru yürümek am- Bunlara mukabil: Aktör rolünü oynıyan Mahmut Mo | Çilingir Kleyç roltindeki artisti ta- ro- lünde bu kadar muvaffak — olunur. ini verdi. atıp tutu- (tanırın. Avni sesini bile değiştirmiş- | " Hd ti. Az olan lâflarında intimatlan mü __::':"'h da — Sebastiyani'yi gör ü Bu generalin vazifesi Türkiye ile ittfak yapmak ve| onu Rusya üzerine saldırmaktı. Sebastiyani bu vazifesinde mu- | vaflak oldu. Türkiye ile Rusya | ve İngiltere urasında harp baş- dadı. Fransız orduları da 1807 | senesi şubatının yedisinde (Elo)- | |da Rusları mağlüp etti. Fakat bu | zafer Fransızlara çok ağır zayia- | ta mal olmuş, kati bir netice de vermemişti. Aylar geçiyor, Rus- | lardan ses sada çıkmıyordu. Hal- buki onları sulha icbar edeme- mek, hattâ bu —durgunluğun ve | hareketsizliğin devamı bile, daha | evvel baskısı altına aldığı Avru- | pa milletlerinin - kendi aleyhine aklanmalarına sebep olabilir- | di. Esasen daha şimdiden bu mil- letlerde bir kurtuluş ümidi belir- | miye başlamıştı. Çok buhranlı bir duruma düşen Napolyon şar- Cahit Şekispir ptyesindeki âyan Kkönüşürken — bi- YAK ŞaşmYIr gibi almuştu. Bu tiyatro- Talâtm en iyt yaplığı tiplerden bi ri de bu oyundaki hırsız tipl olacak- tır. Busvi kederini dağıtmak için şen gürünen delikanlı rolünda fena — de- #ildi. Nastiya tolündeki kız iyi za- vallı bir sürtük olabikli. Yalnız ipek- N entari giymemesi şarttır. Sahne lekniği bakımından da şu kusür var: Hırsız Vaska yattıkları odayı ki- raya veren adamı öldürdüğü zaman tanan bir yağın halk ralündeki sa- natkâarlar ölüye bakıp geri çekiliyor- lardı. Seyircilere ölüyü gösterir gibi geri geri çekilmeleri hiç te tabil gö- Tünmüyordu. — Yusuf AHISKALI TARİHTEN | kendi (Friedland) da kati neticeli bir | zaler kazandı. Çar sulha razı ol- | du ve Napolyonla görüşmek tedi. Napalyon çok memnundu. Ça- ra dedi ki: «İngiltere sizi harbe soktuğu halde kâfi derecede yar- dım yapmadı. Türk imparatorlu- ğunun taksimine, Rusyanın tari- hi emellerine kavuşmasına mâni olan da yalnız odur. Halbuki ben bu taksime razıyım. Hattâ Bal- kanlardan pek az bir yer almak- İx iktifa edeceğim.» Napolyon böyle sözlerle Çarı kandıracağını umuyordu. Rusya & birlik olunca hiç şüphe- siz İngiltere iki seneye varmadan şulhu imza edecek, veyahut tes- lim olacaktı. Napolyon, Türkiye ile olan it- tifakını unutmuş gibiydi. — Alek- sandr sulha yanaşınca bu ittifak ona ağırlık vermiye — başlamıştı. İlk mülâkata giderken aldığı bir haber ona geniş bir nefes aldır- : İstanbulda bir ihtilâl çıkmış, İçüncü Selim tahttan indirilmiş- ti. Napolyon kendisini Türkiye- nin değil, sadece Selimin mütte- fiki sayıyordu. Bu itibarla padi- şahin sahneden çekilmesile itti fak bağından sıyrılmış ve Rusya ile yapacağı müzakerelerde ser- best kalmış oluyordu. polyon Çarla ilk görüşme- sinde: «Türk imparatorluğunun artık yaşamaması mukadder ol- duğuna inanıyorum> — diye söze başlıyarak onun ümidlerini ayak- landırmıştı. Fakat Çarın israrla- mına rağmen derhal taksime yi naşmıyordu. Daha sonra: «An- cak Rusya - Fıansa ittifakı imza- lanıp kuvvet ve metanet bulduk. tan sonra bu büyük ve mühüöm meselenin halline girişilebilir. di- yordu. Bu sırada, Fransaya harp açmış olmasından dolayı ağır k: yıplara uğrıyacağından — korka: Prusya ortaya bir proje çıkardı: Bu proje Osmanlı ülkesinin bir gün bile geçirilmeden hemen taksim edilmesi yolunda idi. Rus- ya Eflâk ile Buğdanı (şimdiki Romanyayı) Bulgaristanı, Boğaz. farı ve İstanbulu; Fransa Yuna- nistanı ve adaları; Avusturya Bosnayı, Sırbistanı ve Makedon- yayı alacaktı. Prusya da Sakson- BİR VARMIŞ, BİR YOKMUŞ Bir yıkanırken — saçlarından — yakalıyar. Peri kızızın yalvarmalarına aldırmı- | yyarak oğlan Onu zorlâ babasınm sa- Tayına getiriyor. Vidale Hazım masalı — bitirdikten aZ sonra <Oy oy oy Oy- 'Tüh tütütü> | diye uyuşmuz bacaklarına tükürerek döşek gibi kapladağı Sedirin. üzerin- den İndi. Karı koca önu selâmelledi ler.Odaya girdikleri 2aman — kadin döğeği Bermiye başladı. Kocaa yar- Kundu. Her gün fotoğraf makinesi Gmuzunta yedi tepe dört bucak döla- Şır, kıt kansat ailesinin boğazını ge- gindirirdi. Oğlunun sünnet masrafını da bağazlarından keserek yapmışlar. d Dayandığı pençerenin önünde gön- leri dalar gibi oluyordu. Bu esnnda dışardan beyaz tüylü bir kedi yarl dağt pencereden içeri atladı. Kedınin boynunda iki tane iki Duçukluk altın bir kuürdelâ ile asılmıştı. Adam d hal peri masalındaki kediyi hatıri di. Döşeği sermiş ve — yorganı zeltmekte alan karısına hafifçe mas-| lendi. Karıst ona baktığı Zaman fo- toğrafçr kaşlarmı kaktırarak gözleri- | l6 kediyi gösterdi. Koca korkar gibi | görünüyordu. Kadm Cesur çıktı ve kediyi tuttu. Ve boynundaki altınla- ra elile dokunup çözdü. Kocasr hâlâ şaşkmdı. Uykusu kaçmıştı. Bun: 1& beraber yatağı girdi. Kedi öt beriyi kokladı. Ve atlayıp gitti. — Demek bizden iyileri bizi düşü- nüyorlar. Bunda korkacak ne var Ki Bakiden büyle şeyler çok olurdu. Diyerek kadım kocasımı teskin — etti oğlu ava çıkmış. Bir geyik görmüş. Geyiği takip ederken armanın içinde kaybolmuş. Akşama kadar dolaşmış. Çıkamammış. Nihayet yorgunluktarı Susamaş. Karşısında bir tepenta dibinde bir yeşillik görmüş. 0: 5ç. Etrafı yabeni menek- bir memba — görmüş. Dudaklarını tuya değdirerek içmiye koyulinuş. Fakat 6 anda suda hafif bir çalkantı olmuş. Gerl çekilmiş: bakmış. Suyur yüzünde bir kız yük- selmiye başlamış. — Padiçahın — oğlu korkmuş. Kız anlamış. <Korkma in- Ssan oğlu sana yardım edeceğim. Be- nin kovduğun geyik bubamın asker- Yerindendi. Bi dokunan in- #an oğullarını mutlaka çarparız. Be- nin gibi güzel bir insan oğluna acı- dım. Babama :m“rçn ın"mı: için alvardım. Şimdi Üç Sene gürbet di- Yarlarında gezmiye mahküm edildin. Eğer başın sıkınliye gelip te <Of> #dersen sana kedi kıyafetine girecek hizmetcimle para gönderirim. Demiş ve kaybolmuş. Oğlan rüya içinde bu- Tunduğunu zannederek kendine gel miye uğraştıktan Sönra yola kayul. muş. Perf kazı kafasından çıkmıyor çıkmayor. Nihayet ormandan çıkmış; başka bir padişahın Ülkesinde oldu- gunu görmüş Yebancılara iş olmuyan burada bitkin bir vaziyete — gelmiş. Bir gün kalenin kapımının önünde oturmuş, «Of> demiş. Bu of midesi- 'nin zorile dağii, peri kızmın yanan da olduğunu görmüş. Kedinin boğu- Zında kocaman bir altın asılı duru- yormuş. Padişanın oğlu onu alarak| Ve uyudular. Yondurmmuş. Ve karnını doyurmuş. Fa| — Ertesi günü fotoğrafçı altınları kat peri Kızını unutamaz olmu. bozdurup biraz para yüzil görmek istedi. Bu sayede de © gün fotoğraf masatr söyliyen Vidale hanım: v Dedi Çekmekten da kurtulmüş / olacaktı. Bakm Osman uyudu. Dedi. Küçük Osman yarın sünnet alacak- tı. Vidale Hanım ona hikâye söylü- yordu. Sünnet olma korkusmundan u- çin günderildiğini söyliyerek altınla- yuşan deyni üzerine peri masalı da TI vermedi. Kocası © gün - Bir cu- martesl günüydü - Öğleye kadar yol "::"' Buğtr elde muazzam bir bina ve suba; binleiler | ŞEHİR TİYATRO SU TEMSİLLERİ Ş TİYATROSUNDA DRAM KISMİ KOMEDİ KISMI | BU AKŞAM Saat 20,30 da OTALD Cuğun anne ve babası <Ey aonra> diyerek masalın sonunu - beklediler. Siz okuyucular bu bileceğiniz bir masal olduğu için uzatmak stemiye- Kum. Bununlu beraber Vidale Hanı - hülâsa edeceğim: Sonra, işta Padişahın oğlu bir der-| vişe derdini anlatıyor. KA Li cu salonunun önünde vesikalık fo -| toğraf çekmiye gitti. Giderken gece- leyin gördüğü za geliyordu. O gün siyah bezin içi- ne kafasını sokup ta makinenin önün deki müşterilerin fotoğraflarını çe-| çınmadı. Yedi . kerken onları tuhaf tuhaf hayvan şekillerinde diye kafasmı cesaret cderek çıkarıp| zımın .. Derviş onu| baktığı Dervişin bu yelu üze- / min oluyar ve fotoğrafı çekiyordu. Membadı | Öğleyin Künnot olacak Oğtunun sün-İ Kkorkünç Tüyalar aklı- ; acaba sabi mi zaman yanlış gördüğüne e- | net olmasına yetişecekti. Üzeri mayo lu kameraltt hayanlarının serçe par- makları birbirine geçmiş iki çocu « un, siyah fötr şapkasıı yana eğmiş Mahallelerindeki Mahmut ağabeyi- nin fotoğrafileri gibi birçok kartlar. la dolu olan Totoğraf kutusunu omu: zana yüklendi. Yokuşa geldiği za - man SAT ZAYIf ensesi öne düşmemek için gayret sarfediyordu. - Bununla beraber ağzında eskiden bildiği bir Yemen türküsünü (Yemende harbi u- mumide askerlik yanmış buralarda mihnet çekmişti.) Yokuşla kesik ne- #esile mırıldanıyordu. Karısı, kocatı gider gitmez beyaz İkedi kıyafetinde bir perinin onlara Iki altm getirdiğini Vidale Hanıma anlattı. Kamşu hanım: —Eh belki size beyaz göründü x. Yah olması Marmdı. Dedikten sönra ekledi: — Buncu seneler hikâye anlatı- rım, bir kere bana böyle bir şey kıs- met olmadı. Vidale hanım bu peri işini birkaç Komşu kadma anlattı. Ve bütün ma- hallede duyuldu. Neticede biraz öte- de oturan komşu kızının çok sevdiği, kedisinin boynuna kendi boynundan altınlarmı çıkarıp Bağlamış olduğu ve kedi de kaçarak fotağrafçının evi ne geldiği anlaşıldı. Kızın annesi Vi- dale hanımı alarak döğrüen fotoğ - Fafçının evine gitliler ve işi anlat- tıdar. Bunun Üzerine — fotoğrafçının karısı altınları hemen iade edecek- ti. Fakat diğer kadın <Düğünln S0- nuna kadar çocuğun kafasında kal- sin> diyerek cemile gösterdi. Fotoğrafçı, makineyi eve — birak- mak için giriyorken mahallenin ço- cuklarile — karşılaştı. Sünnet düğü - nünün olduğu komşu bahçesinin ha- Çocuklardan bir çoğu: — Hal amca, oğlunu öteki ço- cuklarla beraber ” Sünnet ettiler ye. tişemedik. Haydi nae olur, bizim fo- toğrafımızı çek. Diye yalvardılar. Fotoğrafçı Halis amca yapılmakta olan düğünün şerefine (daha çok ge- len altınlar şerefine) masraftan ka- sekiz çocuğun fotoğ- Tafını çekerek kendilerina verdi. Son Ta fotoğfrafını eve bırakırak, peri v- yerine yollandı. KST DA L YOLUYLA ( TARİHTEN İSTİDLÂL YOLUYLA | Napolyonla Çar, Tilsit'te Neler Konuştular ? unutturmak ve Rusyanın yardı- mınt ve taraftarlığını kazanmak istiyordu. Fakat Napolyon Şark meselesinin böyle derhal ve keti bir taksimle halledilmesini, hu- susile İstanbulun Rusyaya veril- mesini katiyen istemiyordu. Hat- tâ kendisinin vnadlerinden ve Prusyanın — projesinden — cesaret alan Çar, Boğazlar üzerine he- men el atmâk hususundaki şid- detli arzusunu meydana koyun- ca çok hbiddetlenmişti. Kâtibi (Möneval) in anlattığına göre, Napolyon bu teklifle karşılaştı. ğt konferanstan çıkıp karargâ- hına dönünce şiddetli bir heye- can içinde: (İstanbul mu? Asla. O cihan hâkimiyeti demektir) diye bağınmıştı. Bununla beraber çarın gözleri önüne geniş ufuklar açmaktan çekinmiyor, onu parlak hulya- larla uyuşturmayı ihmal etmiyor- du. Aleksandı, Napolyonun tatlı sözlerine kandığını günün birin- de itiraf edecekti. O şimdilik İs- tanbul ve Boğazlara hâkimiyet rüyasının yakın bir zamanda, ni İngiltere sulha idbar edildik- | ten sonra bir hakikat olacağına inamıyordu. Bu inanla (Tilsit) müshedesini imzaladı. — Fransız- ların Musr seferi emasında işgal ettiği Korfu adasını bıraktı, Ak- denizdeki donanmasını Karade- nize çekti. Eflâk ile Buğdanı da tahliye eylemeği taahhüt etti. Yalnız Napolyon, bu son — iki memleketin Türklere geri veril- mesine dair olan maddenin bikinde ssrar etmiyeceğini bildir- mişti. Tilsit muahedesinin ehemmiye. ti iki tavassut işinde toplanıyor- du. Rusya, İngiltere ile Fransa- nn arasını bülmiya - çalışacak, muvaffak — olamazsa — İngiltı aleyhine harbe girecekti. Napol yon da Türkiye ile Rusyayı ba- rıştıracaktı. O da bu işi başara- mazsa Rusya Türkiyeye — karşı istediği gibi harekette serbest ka. lacaktı. Fakat bütün bu müzakere ve | | | (GÜNDE ”u —ÖÜNE Düşenin Dostu Yazan: ÜÇ YILDIZ ta sözü «edüşenin doştu olmaz> der, Buna rağ- men Fransızları okuyaral n miş birini tanırtm ki bugün de bu millete olan vefa ve itimadı- ni tamamile kaybetmemiştir. Dün kendisine: — Nasıl hâlâ devam ediyor mu? diye sordum. Cevap verdi: — Bir kimsenin bir kazaya uğraması ve hasta düşmesi onu yakadan silkip atmak için se- bep mıdır? Konuşmamız devam ettiz — Düşmanına bu derece Mmümaşat göstermesine ne der- sin? — Hiç kapalı bir kafeste bir kaplanla başbaşa — kaldığın ol- du mu? — Hayır çok şükür,.. — Onların oldu. Fransa şim. di kafesinde kaplanların en kor. kuncile başbaşadır. — Yapabile- ceği şey şimdilik onu doyurmak ve okşamaktır. — Peki bu hareket onu kur: taracak mı? — Belki sonunda yine yer... Fakat bir Avrupa darbı meseli- nin de dediği gibi ekaplanlar kızdırılmak için değil, yedirilip içirilmek — için balkedilmişler- dir.r Maksat zaman kazan- mak... Çıkmadık candan ümid kesilir mi? «Gün doğmadan meşimci şebden neler doğara mısralmıza benzer sözler elbet te onlarda da vardır... — Evet amma o doğacak şey İngiliz zaferinden başka bir şeyden beklenebilir mi? —Hal- buki Fransızlar onlara karşı cephe alıyorlar.. — Kaplana dışardan hücum edildiği zaman - kafesindeki adam için kaplanla beraber ol- mak mi ihitiyatlıdı. yoksa ken- dini kurtanmıya gelenlerle mi? Evet belki bir zarnan sonra ka- festeki kaplanın hakkından ge- hinecektir. Fakat o zamana ka- dar...Arnavudun hikâyesini lirsin. Adamcağızı bir temiz dürmüşler... Oğlu &vay gitti münakaşalar karşılıklı aldatma ve | Köbame dire bağırmış. Katil aldanmalardan ibaret kaldı. Esa- | sen Napolyon, Türkiye ve Rusyı ile olan münasebetlerinde sami- mi değildi. İngiltereyi yıkmak Yaünedik için bu iki devleti sadece birer alet olarak kullanmak istiyordu. İngikere onun Avrupadaki za- ferlerini, hâkimiyetini kabul ve taadik Cederek sulha — yanaştığı gün her ikisini omuzundan at makta bir an bile tereddüd etmi- yecekti. Hulâsa Tilsk komnuşma- larından iki tarafın işine ya: bir netice çıkmadı. Çünkü İngil- tere yenilememiş, ayakta kalarak harbe devam etmişti. TEŞEKKUR Annemizin ölümü dolayısile telgraf ve mektup ve çelenk gKündermek su- vetile kederimize ortak olan dostla- rımıza ayrı ayrı teşekküre tocasürü- T Biaa aK d minnetlerimizi bildiririz. Seniha Baler, Mahmut Baler Kbedi Şeftimiz ATATÜRK'lün blü- münlün ikinci yıldönümüne müsadif günde İpek Bindmasınım — gösterdiği filmler hâsdatı olarak Türk Hava Kurumuna (1100) Jira teslim etmek ve İlânat masrafını: da deruhle etmek süretile kurumumuza güsterdiği alâ kadan dalayr sinema müdürü Bay Thsan İpekçiye teçekkür ediliyor. Sakarya Sinemasında: Mühim bir program 1—ARSEN LUPEN HAFİYE MAURİCE LEBLANC'ın roma- nmdan iktibas ve JULES BERRY » SUZY PRİM tarafından oynanmış bir film MOVİTA ve GEORGES HONS- 'TON tarafından oynsmmış renk- N ve Pransımca güzel bir mace- ortada upuzun yatan Arnavu- du göstererek: <Ne bağımıyor- sun ulan.. nereye gittiği var... ya baboanı... Na işte burada> demiş. Evet Fransa için de belki bir kurtuluş günü gelecek... — Fakat o bu zaferi ölü Arnavuda benzer bir vazi> yette kutlulamak istemezse ma- zur görmelisin? — Yok yok Fransızlar İn: gilizlerin bin zahmetle yürüttü- üü arabanın tekerleğine sopa şo- kukuyorlar; kendilerini kurta- racak kolun düşmana mütevec- cih silâhinı kendi kırık silâhla- rile çelmiye uğraşıyorlar.. .— Ban öyle bir şey görmü- yorum. Fikrimi misallerle anla- tayım: Düşman Vichy hüküme- Hine faraza: «General Dö Goll Dakara gelmek istiyor. Derhal mâni olmalısın, Yoksa,..> di yor. Mareşal derhal ehaddine mi düşmüş. Ben gelirim o çap- kının hakkından> diyar. - Yine düşman faraza «Suriyedeki du silâhını elinden bıraksın ve itaat etsin> diyor. Cevap yinet «Hay hay bu akşamdan itiha- ren icabına bakarım... Siz hiç merak buyurmayın ve bize te- veccühünüzü esirgemeyin.> Ka- çın kurası olan Mareşal biliyor ki Dakarın beş gün daha Dö Geoll'e iltihak etmemesi ve mih- ver ordu ve donanmalarının taarruzlarından masun bir me- safede bulunan Suriyenin elin- deki silâhi yanıma — bırakarak esayım suyum yok» demesi İn- giliz silâhlarının menfaati için ciddi bir engel değildir. Fakat mesolâ düsman: «Donanmanı ver de şu su yılanlarının hak- kından geleyim> diyecek olsa, ki belki şimdiye kadar demiş- tir bile, zannederim ki Mareşal bü talebi üslübu hakimane ile teddedecektir. Çünki Fransız donanması — bakiyyetüssuyulu- nun İngilizlerle muharebeye kal, kışması eski müttefikleri için ciddi bir tehlikedir. Peten, ki mazisi olan ve seksen bu kadar yıl namusile yaşamış bir asker- (Lütfen sayfayı çeviriniz) Mevsimin en büyük muvaffakıyeti SEVEN KADIN ROBERT TAYLOR—HEDDY LAMARR Pek yakında secseeece seranererman. SİNEMASINda

Bu sayıdan diğer sayfalar: