Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
“ 4 j :!â | a F İDANLDAN IDAA Tümat sızmağa başlıyor. Meğer hü- — yoleu tayyaresi vardı, Eskişehir ve VYVATAN l ee ı Neden boşanıyorlar? TT RİLİ 18 sene beraber yaşamışlar, fakat arkadaş olamamışlar , Yozan: Sabiha DENİZ A vukat mtmamım, İkiği'de « kendi kendini müdafaa e- diyordu: Adamin üçüncü karısı, Kadinmn dâ ikinci kocası.,. Biri iki kız, diğeri bir oğlan getiğmiş, bu izdivaçlarIndan' da ön beğ yaşıtiı- Üa bir eritek çobukları olmüş, on sekiz sencdetTiberi ber r yaşıyor- “AKMIŞ < Adam elli beş yaşlarında. kadin kirk gekizden* fazla>.. Yüzlerinde te bir güzellik eseri * kalmış, he vücutlarında gefçlikten bir iz bu- lunuyor. Arlık çökmiye yüz tut- tukları halde bu kadar yıllık kari koca bugün ayrilmeği — akıllarına koymuşlar ve hükimler dinleyici- Yer karşısında birbirlerini kötüle. miye kârar vermişlerdi. Fatih taraflarında bir semtte 9. turuyorlarmış, erkek hem berber- Hk ediyor, hem de ufak tefek el işleri yeparak geçiniyorlarmiş. Erkeğe hâkim sordü:; — Niçin ayrıtlmak — isliyorsun? Bak 'bu kadar senelik evli bulu- nuyorsunuz, birbirinize — alıştınız, evlenmenin, boşanmanın ne demek olduğunu biliyorsun: Bu hususta tecrübelerin var. Adam ceketinin düğmelerini dü- zeltetek bir nutuk söyler gibi söze başladı: — Bay hâkim, onu aldığım gün- den bügüne kadar elinden çekti- ğimi ben bilirim. Kızlarına haki- ki baba oldum, bir sözlerini iki et- ndemiye çalıştım, onlara hiç bir eksiklik'göstermek istemedim, ken dime süvey baba» dedirtmek is- temedim. Elimden geldiği kadar öne. dlşime tirnağimd arttırdim, gölürüp — önlerine kov- düm. Fakat hiç bir gün ben bu kadını memnun görmedim. Ak- şamları evime gelip te «oh» deyip bir nefes &lacağım zaman da bana bunu çok görür. Yalandan hasta- liklar çıkarır, olmiyacak - şeyleri büyüterek dalma bir münükaşa baş langremi hazıriryarak kavga eder: Şimdiye Kadar kadın olup ta bir çöp arttırarak bir kenara koydu- ğunu görmedim. Çekilmiyecek de- recede müsriftir. Fakir evimiz, komşulara ve ahbaplarına bir ima. rethane, bir paşa konağı gibi a- çıktır. Ben kimim, bay hâkim? Ben ne kazanip geliriyorum? An- cak allem yesin, önlür doysun, çıplak kalmasın, ele müuhlaç ol. masın istiyorum. Bir oğlum var, onu da çırâk. verdim, evden uzak- laştırdım. Küçük oğlan da aramız- du ziyan olup gidiyor, ben sever- ken çocuğu o dövüyor, ben döver- ken de sevmiye kalkıyor. Mektebe gitsin, derslerine çalışssım diye çır- pındıkça anası olacak bu kadın ço- cuğu lüzümundan tâzla şimartarak, ahlâkıni bizuyor. Vicdanınıza İlti. ca ediyorum, beni bu bağdan bir an evvel halâs edin, oğlumun da maddi, mânevi mesuliyetini üzeri- me alıyorum, Ö böyle konuşurken kadın'dur- İLAA Dolittle kimdir? merikalılar, Tokyoya yaptık- ları hava hücumunu bir ara- lık âdeta inkâr ettiler, Düşman tara- Ha en küçük bir ip ucu vermek istemediler. Nihayet şimdi bu hücuma dalr ma- cumu idare eden adam General Dolittle adlı eski bir pilotmuş. Bu ad, memleketimizde hoş bazı hatıraları tazeliyecektir. 1930 sene- sinde bir Amerik: hava heyeti geldi. Beraberinde bir avcı, bir koştf, bir mektep, bir de Ankarada uçuşlar ve tecrllbeler yap- tılar. Bu arada yaman bir aver pl'o- tü kendini gösterdi ki adı binbaşı Dollttle idi. Bu pilotun zaten bir ak- robasi Üstadı olarak bütün dünyada da şöhreti vardı. Şahsen temas eden- ler gürdüler ki Dolltür şesur, cüret- m.ıdln ııkıklmnı uguşturuyoıdu 'ler mıirıldanerak kafasıni İ- k'i tarafa götürüp getiriyor. Fesub. hanallah diye yüzünden şaril şarıl akân terleri baş'örtüsünün ücuyla siliyordu. Bu sefer hâkim ona dön- dü ve sordu: — Kocan tuftumsuz ve geçimsiz bir kadın olduğunu sn)luycı ne diyorsun? Kadin yavaş yavaş birinin üze- rine atılacakmış gibi yerinden kalk t Derin bir nefes aldıktan sonra: — Neden müsrif olacakmışım ben? dedi, bana, eve ne getiriyor- sâa ben onu yapıyorum. Benm. kiz- larim da çalışıyorlar, fabrikadan haftalıklarını alınca eve getirirler, avucuma sayarlar. Yavrularım bu paracıklarını biriktirip altin yapı- Yorlar, birer ikişer bir kenara au— | yorduk. Babalikları olacak bu' a- dam onlara göz dikti, geldi,” gitti baştmın etini yedi, altınları istedi, vermesem kızlâara fena bakacek, versem onların alın terile kazan- Buz satışların- da yolsuzluk Buz beş kuruş mu, altı kuruş mu? Bu pahalılık devrinde bir kuruş belki büyük Dir FOL oynamaz, Hele bü sıcaklarda büz o kadar arartır bir şey ki fiyatr üzerinde münakaşaya Zirişerek bir kat daha hararetlenme- nin hatıta gelmemesi Jâzımdır. Fükat Üniversite talebesinden B, Naci Htiz bir vatandaştır. Belediye- nin yapıp beş kuruşa satmak üzere dağıttığı buzun altı kuruşa satılma- s8ıma ve vatandaşlara ait bu hakkın çiğnenmiesine hiç tahammülü yoktur. Dün Çarşıkapıda sucu Veli Akdo- ğan'ın tezgâhtarı Hasan Inçeden kendisine altı kuruşa buz satmıya kalkışınca gazaha gelmiş, polis ça- ğırmiş, bir zabıit varakası tuttur- Mmüştur, Bütün buhlar olup bittiklen sonra Hasan Inceden Naciyi yanına çağır- mış ve demiştir ki: — İşin resmi tarafını yaptık. Fa-| kat sen iki tarafı dinlemeden hüküm vefmiş - bir adamsın, bir de beni dinle: — Evvelce olukta teslim buzun kalıbınt 48 kuruş 30 paraya alarak diklarını bir takım kadınlara götü. rüp verecek, beşkalarına yedire- ceku Verdim onları da birer bi- Şimdi kenarda köşede bir eey knlmıyım:ı bizi başımdan sav- mak, yalnız başına istediği gibi ya. şamak” istiyor. Kaç defa komşu- muz dül Aliyeyi eve getirerek kız. larıma rakt sofralârı kurdurdü, ö- 100 paraya Şim- di belediye fiyatı 110 kuruşa çıkardı, kalip başıma nakliye 27 kuruşa fır- ladı, beş kuruş fira, beş kuruş talaş parası var, Erime caba., Bundan başka 25 kilo olması lâzım ğelen ka- Ufplar olukta 24,5; 24, hattâ 23 kilo çikiyor. Buzu, altı kmıı satarsak bir şey nun önünde bana yapmadığı haka- reti bırakmadı. Ben hep susuyor. Onun bu hareketlerine karşı ta. hammül ve sabıri gösteriyordum. Çünkü başımızı erkeksiz byrekmak Büç olacaktı. Ne de olsa kızlarımIn başında bir baskı sayılırdı, Ama karışik bir iş... Her iki ta- (Devamı Sa, 4, Sü. 3 de) 4 Soruyorlar : b | Hırsız kim ? | &e Evvelki gün hem hava, hem de bir banyo almak üzere Floryaya gittim. Haylüyf plâ- jma girdim. 48 Hamaralı kabi- nede soyundum. Daha doğrusu- nu işterseniz soyundum değil de soyuldum. Çünkü, denizden çık- tıktan sonra döndüğüm kabine- de ne elbisemi, ne çamaşırlarımı yve ne de ayakkabdarımı — bul- dum, Bunları alan becerikli el tabii ki para cüzdanımı bırak- mauş değikli. Bu vaziyet karşısın- da açı acı düşünmeğe koyuldum. Flâjın sahibi tarafından yapılan müracaat Üüzerine işe — mahalli polis el koydu. Fakat, ne yazık ki maruf tâbiri ile, atı alan da Usküdarı bulmuştu. — Istanbüla, kabinede hizmet edön bir adam- cağızın, geri götürülmek şarti- le, verdiği bir pantolen ve göm- lek ile dönebildim...» Bunu bir. okurumuz ve soruyor: — Hırsızın bulunacağından ve çalıman eşyamın bana iade olu- nacağından ümidim yok. Bu ka- yıplarımın ödenmesi, kabine ka- pılarına birer kilit bile yazıyor Ügi hizmet ediyoruz, Bq kuruşa satarsak ziyan ederiz, Işler böyle olduğu için bir çokları buz alıp satmak külfetine girmiyor, bu sıcaklarda halk da buz- süz kalıyor. Şimdi insafla söyle: In- safa gelmeyip bize ettiğin muame- leler yüzünden biz de buz satmaz- sak daha iyi mi olur? Universiteli gencin vicdanı, vatan- daşlık vazifesini bir taraflı olarak yaptığından dolayı eza — duymüş. Matbaamıza kadar geldi, dedi ki: — Belediye- bu işi tetkik — etsin. Buzcuların hakkı Varsa Yivatr altı icap ederse yedi kuruş olarak tesbit etsin, Böylece hem beş kuüruş demesi yüzünden açılan münakaşaların önü- ne geçer, hem de;her tarafta buz bulunmasını mümkün kılar.» Söz belediyeye düşüyor, İaşe Müdürü Ankaraya gitti Ticaret Vekâleti Fiyat Murakabe umum müdürlüğüne tayin edildi. ğini evvelce bildirdiğimiz İstanbul Bölge İaşe müdürü Mumtaz Rek, dün akşam Ankeraya gitmiştir. U- mum müdür bir kaç gün sonra şehrimize tekrar gelecek ve yeri. | ne tayin olunan zata vazifegini de. vir ve teslim edecektir. Uçüncü tertip mensucat tevziine başlandı Sümerbaok yerli Mallar Pazar- larında halka dünden ltibaren ü- çünçü parti mensuçşt satışmma baş- Janmıiştir. Bu tevzlat temmuzun üçüne kadar devam edecektir. Nu Ihmal eden plâj sahibine düşmez Hi ) Tarı ilân edilen vatandı nÜ fus tezkereleri İle tayin edı!en gün- ler ve yerlerde mensucat şlacak- lardır. —— DENİZCİ GÖZÜYLE TURGUT REİSİN ÖLÜM YILDÖNÜMÜ Dünyaniın en büyük denizcisine ait duygular- T ürk deniz tarihinin en büyük kehramanı Turgut, asırlarca evvel bugün (23 haziran 1565) çok sevd'gi vatanına yeni bir ülke ilâve etmek İçin sava- şirken seve seve caninı verdi. Kanuni Süleymenin — verdiği talimatı serdar, ihtirası yüzün- den tatbik et muherebesi koplu. Ne garip te- sadüftür kli muharebenin içinde yine bir şubat ssbahr (Cerbe) adasının limanında — bplunuyor- dum: Küçük bir teknenin güver- tesinde (Cerbe) sahillerini, (Neb kerdan) kıyılarını dâlgin dalgin seyrediyordum. mek İ işti. Turgut bir hata. yı tamir etmiye uğraştı, Maltaya Yazalkı d a n ga Hüsamettin Ülsel Eski Bahriye Müsteşarı “ Atirmak Üüzere ihtiyar ve tecrübe. li detizci Amiral (Anderya Dor-| ya) yı (8B0) gemiden mürekkep | bir kuvvetle gövderdiler, Gaye- leri Himant sırmak ve Türgüdü _yakalam':ktı- Ansızın ada önün- de beliren bu filo (Cerbe) adası. Nin metha'ini kaptyarek kâhra- man Türk erleri. ni ve gemilerini teslim almıya meebur — biraka- cak yolha terti sığınmış — Akde- niz kartalını «kendi. — yuvasında boğmağa bir defa daha çabaladı. Turgut, Akdeniz kıyısının — bu mert ve temiz evlâdı. denizlerin coşkun dalgalarımı bile — küçük bulan bir yılmazlıkla — başladığı gemicilik hâyatını yükselte yük- selte büyük bir korsan filosunun kumandant oldu, Trapblusgarbı Türk ülkesine ketti. Barbarosa bile «Turgut benden yüksektiri» dedirtecek kehramanlıklar — yâ- rattı. Türk tarihinin yarım - asırlık kahramanlıkları arasında daima yaşayan bu yüce Amiralm deniz muharebeleri cililer — doldurur. Dünya tarihinin deniz kahra- manları arasında büyük Turgu- da (eş) payede amirel buluna- maz. Ne İngilizlerin Nelsonu, ne Japonların Togosu, ne Vened'k- lilerin Anderya Doryası Turgu- dun şeref mevkiine eremez. e B en, bir şubat sabahınin rüzgârlı saatlerinde Trab- Jusgarp limanina girerken liman haricinde demirlemiş bir İtalyan #losunun' Brasihdün” geçtyordum. İmpare!orlugun son — müstebit hükümdarı, İtalyanlara arazi sa- tin almak müsaadesini vermişti. Fakat Trablusgarbin kiymetli va- H ve kumandanı Recep Paşa bu müssadenin tatbikina karşı ma- nevi nüfuzunu kullanmıştı. Nü- mayiş emelini güden bu filo, bü- yük toplarile eteş talimleri ya,' pıyordu. Limana demirledikten — sonra duyduğum eza ile hemen Tüur- guduün türbesine koştum. — Bize emanet ve hediye ettiği büyük bir kıtanın muhafazasında — güs- terdiğimiz kayıtsızlıktan — utan- dim, kıizardım. Genç. bir denizci sıfatile, ruhi ıstırabıma onun ma neviyetinden teselliler almak is- tiyordum. Her zaman bütün İtal- yan sahillerini yakan bu kahra- manin ruhunun da bendeki eza- ya orltak olduğuna şuphem yok- tu. Dört ay sonra — bu müstebit saltanatın çöktüğünü — görmek pahtiyarlığına erdiğim — zaman nekadar sevinmiştim. Oh, çok sükür, büyük Turgudun büyük &tbe adası,.. Büyük Tur- c güdiğn Hlosile — kışladığı bat aldı. Turgüt karada ve denizde olan gemiler le Iman -içinde sıkışmış kalmıştı. TI dün artik kurtuli yuva.. Hayalimdı bu- radaki yaşayışı canlanmıştı. Tur- gudu koynunda saklayan Trab- , lusgarp şimdi onün en kerkak düşmanı tarafından istilâya baş- lanmıştı. — * Size bu büyük Amiralin yal- miz bir vakasını onun ruhufa bir gükran borcü olarak — anlatsca- Bim: Tek bir. Türkü avlamak için üç büyük Akdeniz devleti. min kudretli filoları birleşiyor... 'Türk için ne şerei, düşman İçin ne acı değil mi?.., Bu vaka her Türkü h:kir ola- rak gururlandırır. Bunun — eşiri eski ve yeni hiç bir milletin ta- rih'nde göremezsiniz,.. Turgut, bir möysimi (Cerbe) adasında geçirmeğe, burada ktş- lamağa 'kerar Vermişti. Küçük teknelerini karaya çekerek yağ- Tamiğa, bahardaki yeni kehra- man'ıklar içih hazırlıklar — yap- mağa beşlamıştı. İşte bu sırada Akdeniz. sahillerindeki müttefik devletler, Turgudu bürada — bas- rak yakalaracağına herkes emi'n olduğu için tes'imi merasimizde bulunmak üzere bütün müttefik devfetlerden heyetler davet edil- mişti.. Bunların “gelmesi bekleni. yordu. Br taraftan da zaman - geçl. yordu. Bir gün ufkun uzaklırın- da bir yelkenlinin direkleri gĞS— ründü. Malta şöva'yelerine —ajt olen bu gem! gittikçe yaklaştı. Büyük Kralından haberler bek leyen Amitral (Anderya Dorya) hemen küçük bir gemiye etlayüa- yak gelen gemiye yanaştı. Türk donanmasıtı esir edeeeğine emin olduğu için yüzünde gurürlü bir tebessüm vardi. Halbuki gelen gemin'n kapta- nı çok oğlamış yüzlü, — korkak bakışlı görünüyordu. — Ufuklarm dikilen gözleri birşeyler arayar- du. Adeta titremeler — içindey Busun sebebiri soran — İhtyar amirala şu cevabi verdi; (Devamı Sa, 4, Sü. 4 de) «//» Çala Ralem ANLAŞILMIYOR Vaktile geline: Kim bilir, işin belki de aklımızın — Haydi kalk da oyna! demişler. 'emıoılm bir hikmeti vardır. Acaba — Yerimi dar... cevabını. vermiş, Yeri genişletmişler ve teklifi tek- rarlamışlar: — Haydi kalk da oyna! Bu sefer de: — Yenim dar.., cevabını. vermiş. Doğrusunu söylemek lüzimsa müt- tefikler de biraz bu gski geline ben- bu kikmet Mısır'a: «iş başa düştü, artık sen de karış bakalım» demek midir ? MUSABAKA MEVZUU Amerikada şimdi sorulan yegâne sual şu imiş: .) der. Harp liderleri arasında Roosevelt ve B. Churchill gene buluştular, konuşuyor- Tar. Ne konüşüyorlar? Kimsenin bildiği yok. Kimi, harbı. şiddetlen- direcekler, kimi sulha yanaşacak- lar diyor, Bazıları, Atlantik muha- rebesinde genti kayıplaârımı sıfıra indirecekleri, bazıları da Almanya- ya hava akınlarında tayyare sayı- sını beş bine çıkaracakları iddia- sında. Hangisi doğru, bangisi yan- lış, şimdilik Allah bilir, Demokrasi safının İki büyük Hi> derinin ne konuştukları herkesi me- raka düşürdüğü gibi Mihver sahı- nn en büyük İlderi B, Hitleri de Hlgilendirmez mi? Acaba onun B, Rooseyelt ve B. Ohurohill hakkın- da düşünceleri nedir? — Vakıa, de- mokrasinis bu iki devlet adamı hak- kında Führerin düşünceleri, söyle. diği nutuklarda dahma ortaya kon- muştur. Böyle olmakla beraber, B. Hitlerin bir muhubire verdiği mü- lâkatta bu iki adam hakkında söy- ledikleri, üstünde — durulmağa de- Hitlerle mülâkaita — bulunan zat «internatlonal News Service» in muhabiri olup sekiz sene Almanya; da bulunmuş olan Huss'dir. ve Füh- rerle AT yılınmm — ikinciteşrininde şark cephesindeki karargâhında gö- 'Ş“IWİ- Müubabir, B. Hitler'ir sözlerinden B. Roosevelt ve B. Churehili'e ait kısını yöyle aulatı- yor: B. Hitler devam ettiz — Evet, ben bekleyahilirim. Se- nelerce bekleyebilirim, fakat Ohur- ehill bekleyemez. Askerlerini adayı istilâ etmeseler bile o, bugünlerden birimde çekip gidecektir. Ingiltere ne olacaktır ? Eşte 0 zaman ben yir- ny dört saat içinde Ingilizlerle bir anlaşma — imzalıyabilirim. Peki ya Her Rooseveltiniz ne olacak? Ben burada yirmi sene okurabilir ve A- merikayı istediğini yapmağa Mra- kabilirim. Fakat önümüzdeki iki 6n sene, Roosevelt'in İki on senesi ol- mıyacaktır. O, birkaç sene içinde yeni seçimle karsılasşmak zorundu- dır. Bir dördüncü defa daha Beyaz Evde tutulsa bile ben gene burada bulunacağım. Ben olmasamı bile, hiç değilse mitstakbel Fithrer bura- da olacak. Almanya Roosevelt'ten evvel düşmiyecektir ve ben 0 çekl- lip gidinceye kadar beklemek im- kânlarına malikim, Iste 0 zaman, iki msf kürede neler olacağımı gö- receğiz.» Muhabir, bu söüzleri Führerin kalbine korku döüşmüş olmıya ham- lediyor. B. Hitler yukarıdaki sözleri ger- çekten söylemiş midir, söylemişse - muhabirin mütalâası — yerinde mi- dir? Bunları da Allak bilir. Ancak muhakkak olan bir şey varsa v da haybı idare eden İlderlerin birbiri- ne ryahmet okumadıklarıdır. KÖR KADI in Mihvere leri, darbe 'nerede, ve zaman ve nasıl zediler; kendi bile üzüntüye düşürüyorlar. — Haydi bakalım taarruz et! — Taarruzun vakti gelmedi... vabımı veriyorlar, — Öyle ise iyi müdafaa et! — Müdafaaaın vakti geçti.. di- yorlar. İkinei cephe vakti gelmediği için kurulamıyor; 'Tobruk yakti geçugı ce- arasıra | tertip ederler. Bir gazete ne kadar araştırsa, — okurlarına — yukarıdaki cümleyi sormak suretile yapacağı müsabaka kadar güzel bir müsaba- ka bulamaz. Bir. başmuharrir dünkü yazısına «Avrupasın haşıma gelecekler» baş- lığını koymuş, Aman üstad, şimdiye kadar — Avrupanın — başına — gelenler ülkesi elimizden di evvel bu Mmüstebit idare yıkılmıştı... Fakat düşmen emelleri yıkılmış mıydı, hayır, firsat bekliyordu. Çok zaman geçmeden İtalya için ) «vaktin. nakit x pişmiş tavuğun başına gelmedi. Eğer koyanlar Ingilizlerdir. Nasd oluyor da bü işlerde, t sözlerini benimse- mez görünüyorlar, anlaşılmıyor. bunlar y iyor da daha gelecek- ler varsa Allah imdad eylesin Avru- paya!... Tatlısert Perigord'da sonradan yerleşenler de en eski asilzadelere karışmışlar, onların âdetlerini, hislerini, — düşümüş, yaşayiış tarzlarını almışlardır. Şatoların etrafında bir çok çiftlik ve toprak vardır. Bunlardan kimlai sahibi işletir. kimine de çifiçiler ortaklık şek- Ende bakar. Arazi sahibi onlara ev, âlet ve tohum verir. Sonra mahsülden kazandıkları n. yı yarı yarıya taksim ederler. Perigord'daki hayat tarzı diğer eya- Jetlere benzemez: Kerdi başına bir âlem- dir: Küylüler çok muhafazakârdırlar. Romilli kendi değup büyüdüğü yerle- rin köylüsüne alışık olduğu için Peri. gord'a geldiği zeman bir takım yehilik- ler kurmak istemgişti. Meselâ çökmüş 0- lan bazı binalara tamir koymuştu. Köy- lüler bunu görünce memnun olacak yer- de hoşı luk göstermişlerdi. U, merd, iyi bir İnsandı, v mizde ancak bir küç hulta kalmış olmasma zağmen bürüya sazılmi bir #evgi bağlamış ve ondan sopra Tür- kiyeye ve 'Türk havacılığına daima ulâka göntermiştir. En hoyecanlı bir Hava baskını mü- Hattâ yaşlı bir köylü kadın dayana« mıiyarak içini dökmüş ve şu sözleri şüy- lemişti: — Eğer bize rühat evler yapıruıuı erkekler stcak odalardan çıkip ta nasıl işe giderler? Çiftlik binalarından birisine bir kaç basamaklık merdiven — yaplırdığını gö v*en köylüler terslenerek: — Tavuklar buradan nasıl içeri gîren diye söylenmişlerdi. “lardan wzak, kendi İşte ” bmüo bun—r Perigord halkinın halini anlatır. Bir çok şato sahipleri var- meşhuru ve en sözü geçeni Madam de la | çet di. dir ki kalorifer tes'satı yamamulurdır Antika duvarlarını bozacak şekilde de- mir borular ve radyatörler koydurmak- tansâ soğuktan titremeği tercih etmiş- lerdir. İşte bu kuvvetli seciye sayesinde Pe. rigord harpten sonraki buhranlara her yerden iyi mukavemet edebilmiştir. Bu asrın medeniyetinin bazı kötü ta- raflarından zarar görmesinin hikmetini 'her türlü yeniliğe'karşı isyan duyma- sında araâmak lâzımdır. Perııord halkı kalindi Puf YS dotlırlne sadık, Psrisin kurduğu ksnun— keyfice göre yaşi- yan insanlardı. Paristen gelenleri, oralara yeni yerleş. mek istiyenleri sıkt bir süzgeçten süzer, ondan sonra içine alırd. Bu içtimal ha- yatın elebaşıları erkeklerden — ziyade, memleketin kadınlarıydu Bunların en Aile it'barının, Toprsğin ve psranm bâkim olduğu bir muhitte Madâm de lâ Gulcharderie'nin mevkliini göz ününe getirmek güç değildir. Kadın astl bir a!- Tenin kızıydı. b'n beş yüz hektarhk bir toprağı ve Pariste de dürl büyük mü'kü vardı. Madam de lg Gulcharderie duldu. Ko- cası, sağlığında, Dordoğre eyaletinden mebus çıkmıştı. ve uzun zaman bu mev- kli. muhafaza elmişti. Radikal Part'si, Fransanım bülün köylü mebuıluklıı.nı ele geçirdiği zaman o da çekil * yırdı. B da Ma- dem Par'ste oWrmuş fakat Perigora We ©'an alâkalarını kesmemişti. Harptenbe- vi de arlık İhtiyarlâmış olduğu için pek az seyâhat ederdi. Yüksekçe bir tepe ü- zerindeki güzel şatosurda oturur, orâdun “bütün eyalet halkına hükmederdi. Fikir ve kanaatlerini herkes döğrü. bulur ve münakaşasız kabül ederdi. Köy papasları, başpapas evine yemeğe çağırıldığı için, memurlar ise nazırlarla sahsan tanıştığı için” gşayatlar ve kendi- sinden korkarlardı. O civarda yeni ;erleşen insanlar e- Ber ihtiyar madam tarafından iyi kabul edilmişlerse, herkes önlâra güler yüz Büsterirdi. Mükemmel bir dost ölebiler Madam de la Guleharder'e, amansız bir düşmnn da olahlılrdlv En küğük sebeplerden — ve h!ıdîseloc yüzünden - dost-iken düşman Olur. yeya bir dül ire en sıki biy dosş. O stralarda avukat — Montelx adında genç bir radikel, «arlık şata sahiplerine rey verilmiyecektir» d'ye nutuklar söy- Temşti. Dediği de olmuşlu. Fakat halk şato sehiplerinden mebus bera. ber topraklarında yükselmiş olan o gü- zel ve eski şatoları görmeki-n zevk du- tu mevkiine çıkarırdı, Meselâ Romülli ailesini ilk görüşte hi. mayesine almıştı. Bu gpi dostluğun se- bebi de Gastonun bir mal satın alacağı zaman ihtiyar madama danışması ve 0- nup göstermiş o'duğu yolu tutması ol- müştlü, y (Arkası var) | Ofis, 4 bin ton kömürü satışa çıkardı Mehrukat ifisi uzun zamandan- beri şehrin muhtelif yerlerindeki Gepolarda stok ettiği 4000 ton kö- mürü satısa arzelmiştir. Diğer tarafişn Bulgar/standan o- fis emrine dün 2 matör mangal kömürü, gelmiştir. FT A KVAM 5 23 HAZİRAN 942 SALI AY 6 — Gün 174 — Hızm 4* RUMİ 1358 — HAZİRAN 10 MİCRİ 1361 — Cemaziyelâhir 9 VARİT ZEVALİ EZANİ ÜNEŞ 5,29 Bd ÖĞLE - 13,16 431 İKİNDİ İ7.17 822 AKŞAM 20,45 12.00 YATSI 22.49 204 İMSAK 3,08 6.22 [V Kabak böreği Kİ kilo kabuğın valarz saplarını we başlarımı kestim, kazımadım, soymaklım, rendeledim. İki yüz elli gram kaşar peynlrimi de rendeledim. Dört yürmürta, bol tercotu, foz ve biber koyarak heşmini Dir hantur has Üüne keydem, Dürt kaşek nımu hir kar şık yağ ile bimiz. — powhelaşiörerek bonu da içime kasışlrmıan. — Tepsinint altım yağiysorak — içine — haşulllak kepçe tersi ilçg Cüzsitamı ve fırirâ sürdüm. ŞİN tistt nar gibi kızarınca çıkardımı. Dörüer küye alarsiz kemlimi. Tahağa yecioştirdim. — Sefraya ver- dim. Çob matis bir. yemekeoldu, ça- tuklara SMöirok zeeki vendi. İştike VW yediler. * EV KADINI — " J—l"