6 Mart 1931 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 5

6 Mart 1931 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hatıratını Oman Sultanının inci gerdı.m!ığı bir Ziynet değil, bir kaç kiloluk bir pranga gibi boynunda duruyor, genç Sultanı maskara ediyordu Hürmüz boğazına girerken Feleğin “kerem veserdini, Sekmiş, çemberinden geç- Miştik. Fakat, bu Hind de- hizinin dalgalarına meram anlatamıyacakık. Vapuru bir Yudumda temizlemek - iste- Yen bir deniz devi karşı- sında idik. Artık ölümü tözlerimle görüyordum. Ne tan kurtaran aldım, ne de kurtulmak mucizesine ina* nacak bir haledeydim! Bil- Mem. ölümü gözlerinizle tördünüz mü? Diri diri ölü- Me yürümekte bir hayat €seri sezilmiyor. İskenderiye mütesavvıf- leri, ölümüm ebedi hayata karışmak — olduğunu iddia ttmişlerdi. Mevlânâ Celö- leddini Rumi, “Mesnevi,- tinde bu iddiayı terennüm ttmişti. Fisagor, kâinatta tdedin yaşadığımı söylemiş ölümün “tek, yaşamak ob duğunu kabul etmişti. Yu- huş İmre, bu imanı bektaşi nefeslerine aşılamıştı. Materyalist Buhner, ölü- Mün bir sukünet hayatı ol- duğuna kani idi. Bunlar bu Akibeti tabii görüyorlardı. Bu- Rünkü Adam, ölümün bir Yokluük — olduğunu — anladı. Yaşayan şekil, şeklile kal- dikça yaşar, şeklini bozar zmaz hayatını kaybeder tider, O, bundan sonra yok- tur ve olamıyacaktır! İnsan var, olanı yaşat- Mak, öldürmemek kaidesini Anlamadı değil. Ne yapalım ki, — dünya- Ya erken gelmek, erken ge lerin cehaletlerine kurban fitmekte kitapta yazılı imiş! dal & ne şüphe vardı eğer bu talara ser çeken(1,000,000) luk bir vapurda olsaydık aa ölümle karşılaşırmidik ba? Ne gezer bu ölüm dak #aları bir hışırtı gibi geçet San zekâsı da tabiata hük- y_ı:_erdı. Bu ne batıl bir ha- İne de bir ruya! Tn N kanaati taşıyan ada- a korkosu mu - olur, der- ı:? Korku, bilmemezliğin idir, Gayesini bilen, bu Be"" Müsterihane - gider. Banj, Cün idenlist kahra- G 74 böyle değil miydi. dle, “Bagizi hke- ."ln “ngizisyon ma! ©n çıkarken: , Ayaklarım altındaki önüyor, vesselâm ! tesaretini göstermİş ln"n vahşi zulmünü N s..,;l':i:u bile ! SA t m, gerginleşmişti. "'. 'Onmamıştı. Arkam- " tiğımı dünyanın ne "l'ıı lnı_ biliyor, onun canlı binde' Börüyordum. Bu vecid 'areketsiz kalmıştım. B * Mık:ı:'““""ılık. Bata çıka B * Hmanına girmiştik. _uı' eki —coğrafyamızı "id:::n'muınııdır. burası, hh İdL“ Sultanlığın payi> Biy haç ” Faç beyaz ev, sahi- görülüyor, — şehrin ufuku da — Arabistan ya- rım adasını saran sahil dağ- yamaçlarında kay- boluyordu. Sultan, bitkin gürünüyordu. — Zaten ihti- yardı. Fakat, Sultanlık gu- rurunu bırakmadı, vapurun birinci mevkif yolcularını, kaptanı sarayına davet etti. Hepiniz, bu daveti kabul etmiştik. Yalnız, bu gibi davetlere hediye ile gidilir- miş. larının Kaptan deniz kurtları- nın nekreğü takımındandı. — Sultanın cariyelerine makbul bir hediye vermek istermisiniz? Birer kalıp Sun- layt sabunu hazırlayınız, di: yordu. Herkes, alay sanmıştı. Kaptan, bir paket sabunu göstererek: — Ben hazırlandım bile! dedi. Sonra vaziyeti Burada sabun yoktu. Sulta- nin veziri bile kirli bir köm- rek giyiyor temizlenmek ih- tiyacını hissetmiyormuş Her- kes kaptan gibi yaptı zaten vapurdada tuvalet sabanla- anlattı. rımızdan başka hediye bulun- mazdı ya! Sultan bendekânile kara- ya çıkmıştı. Bir iki saat son- ra bizde çıktık. Kaptanın hak- kı vardı. Kirli gömlekli pis sarıklı bir kaç şeyhle kar- gılaştık, bir kir — koküsu neşreden bir çadırda bayıl- mamak için izorla dayanı- yorduk. — Amerikalılar ve İngilizler, bu külfete daya- namazlardı. Bende öyle idim! Kaptan, vapuraj gitme- mizi söyledi: — Sultanın pilâvını yer- sek, vapurdaki sabunlarla temizlenemeyiz. Hiç avuçla yağlı pilâv yedinizse, deye- ceğimiz yok. S Yalnız, buadamların kirli kullarına, sabun görmemiş ellerine akan yağların ya- lana yalana yenilmesine bir mideniz de olmalı. Bu cümle kâfiydi. İtizar ettik, vapura döndük. Bir gün bir gece yoldan sonra Oman Sultanlığının sıhillc_- rine gelmiş, Rasel Hat'ı geçerek Maskat limanına irmiştik. a Devamı var) Avustralya de- nizlerinde Vellington, 5 (AA) — Dün akşam Cook — takım adalarından “Niue, adasın: da bir tayfun zuhur elm'lr tir. Hasaratın pek mühim olmadığı zannediliyor M. Pierpont e ork, 5 (A-A) — Ma- Nev;(erlerden M. Pier- ikalya yor- üzere ruf ba pont Morgan pas t a eçirme ;f':l'i.ı::e gigecekur. Mumş- ileyh, bu seyahatini Corsaif namındaki yatı ile icra ede- cek ve Tel 'akatinde — son aylar zarfında ciddi gurette hastalanmış olan Cantorbury serpiskoposu bulunacaktır. İstanbul Liman işleri inhi- sarı şirketi müdürü Hamdi Beyin refikai muhtereme- leri muharrirei şehire Şüküfe Nihal Hanım diyörki: “Bioks diş macunu, milli bir müstahzar olarak şayanı takdir görülmelidir.,, şdt,ıjafu—.; u. ’/"*:ı 921 DELAR TaamDlasa, î!’) Cok4 7;1,/(;[74,“’. CR I kocsaz ves YENE İ A AAA YeLaŞı yilısı .?.Lya—%;ı . Ve a AĞLa / BİOKS gayet mükemmel bir diş macunu olması itibariyle parlak ve büyük muharrire Şüküfe Nihal Hanımın methu senasına lâyıktır. BİOKS diş macunü çok beyaz, köpüklü ve gayet lâtiftir. BİOKS diş fırçaları, takim edilmiş ve mutlak bir temizlik temin eden çifte ambâlajla Kıl- larının cins ve tarzı dişlerin mukemmelen temizlenme- sarılmıştır. sine müsaittir. Bilecik Rakısı Türkiyenin en meşhur ve mergup rakısıdır Ce bi L NMLT GK AYA C SST DNĞ Y L SA ÇUA Dr. Hommel'in Hematogene'; Sağlam gençlik, ve mes'ut bir ih- tiyarlık temin eder. Zafiyet! umu- miye, Nevrasteni iştahsızlık halâ- tında grip veya lehosadan sonraki nekahat devrelerinde şayanı tav- siyedir. Bütün ecza depolarile ec- '(— zanelerde bulunur. Umumi vekili: .. KEÇYAN. İstanbul - Cermanyan Han. ea | GONY AAR ZK ELANAARE SA — BB En meşhur Türk müellif. ve Z— — SAHİBİNİN SESİ Şehnaz Divan Vardım ki yurdunda Aks 125 | Üç kız gelir ve Bursalı | Maçka oyun havası Hicaz - şarkı Ne olur Sarı Samur | Tango | Bu müntehap plâkları evle. aç W.&'!J * v ARTEJ muğannilerinin en son eserleri ? Plâklarında kayıt ve imlâ edilenlerdir. Koşma. Mademki vardı hican Rizeli Kemençeci Sadık Beyin Lâle L' Tve Nerkis N. | Hanımlar Fihriye Hanımın rinde gramofonu ile neş'edar munhasıran Münir Nurettin Beyin FE 47 Zeki Beyin Aks 1244 Maçka türküsü Ay vuruyor Fq ğ ( ğar;ll Hicaz şarki. Bazı günler sarip Aks 1248 ( Sarı Yapıncak | Foks Trot | olan her aile bulundurmalıdır * Büyük Tayyare piyangosu 2 inci keşide 11 Mart 1931 dedir İBüyük ikramiye 35,000 liradı 000, 12.000, 10,000 8.000 liralık ikramiye 5.000 liralık bir mükâfat vardır Ayrıca : 154 ve 2i Nakili : Hâseyin Zeki — — Garip bir tebessümle: — Usluluk hayatımı unut- mak Demişti. Gene eski adam oldum.. Bu istiyorum. gece bizim için, son pusele bilen son rini idam teati ettiklerini mahkümlarının gecesi olsun ! Yorulmak — bilmeksizin, büsbütün yeni zevkler ya- ratmağa başladı, beni iyice tanımak, ku- durtan bir nişane bırakmak istedi. — Beni yakıyorsun. Be- vücudumde ni yakıyorsun. Diye mırıl- dandı. Bu birkaç saat zarfında vücuduma, kuvvetime,kâh bir eflendi gibi kâh bir esir gibi hâkimane ve — tavazula malik oldu. Beni göğsünün üzerinde bir oyuncak be- bek gibi sıktı, ezdi. Gözlerimin önünde, ateş- ier görerek bütün midemde elektrik kıvılcımlarının sey- yal bir mayi halinde dolaş- tığını hisederek kaç kere haykırdım, kaç kere bayıl- dım, Bana acımadı. nazik na- rin ellerile, bir demircinin demirlerini boğdüğü gibi, canımı yakarak cildimde bükdü, oynadı, hamura çe- virdi. Velhasıl vücudümün bütün zevkini tattı. bütün haykırmalarımı, hoplayışla- rımı, vücudümün — intizar- la şişup kabardığınn dişlerimin birbirine çarpdığı gıcırdadı. ğını göz erimi nyumulduğı, dudaklarımın aralandığı hepsini hepsini gördu bildi. Ve ben, onun olmaktan son derece — memnundum. Hiç bir erkeğin, ya bir eser ve yahut seneler zarfında kuvvetlenen şehvet bilgiçli- ği ile bu adamiın; bir kaç saat esnasında husule getir- diği zevk ve şehvedin ta- mamini veremezdi. Ve ze- man çılgınlıkla sıralarla, saadetle geçiyordu. 27 Sonra, bir an yumuşadı Insanlığa rucu etti, bir ço cuk imiş gibi beni kolunun üzerinde çevirdt, — Dünyanın ilk teşek. külünde, biribirimizi tanı- maksızın birleşeceğimiz m- kaddarmiş — felâketimiz için, saadetimiz için... Bir bardak su getirdi; Zira, gendimden geçmiş i- dim. Acaba saat kaç ok mışdı? — Artık gitmeniz lâzım. Rüya bitti! Artık gitmeli- #İniz, Buna ben de teessüf ettim. Ayağa kalkmak üze- re idim. Fakat o, pişman olarak beni tekrar kucak- ladı. Ben de onu sıkarak inildedim : — Bırak - beni! gitmek zamanı geldi... Kollarımı, dudaklarımı onun şehvetli — isırmalarına, uzatıyordum. O, dişleri kilitlenmiş, el- lerile sım sıkı beni tutuyor: du : — Olmaz, daha erkek! Diye cevap verdi. — Ya benim odadan Artık çıktığımı görmüşlerse... Ya beni arıyorlursa ! — Neolur! Ne ehemmi- yeti var! Ölümden, ebedi istirahattan başka daha ne olabilir ki ? Bunu söyleyerek yerin- den kalktı, penivarımı giy- meye yardım etti: - Bırn_z sonra sabah ola- cak. Haydi git artık. Ve acı acı gölerek ilâve etti: — Seni kovuyorum.. Se- ninle beraber hayatıda.. Sesinde, garip bir hüzün vardı. Yürürken kollarını boy- numa sarmıştı: — Bu geceyi, benim ge- ? cemi hatırlayacak mısın ? d Yüzüne bakarak cevap verdim : — Artik, sensiz yaşıya- mam ki... İstanbula gelecek. sin.. değil mi? Tebessüm etti, daha doğ- rusu güldü : — Kimbilir? Belki ... — Yemin et! — Mümkün olan her şeyi yapacağım, — Eyi amma, o müsa- ade edecek mi bakalım? Bunu, “onun, gözlelinin önünde dırmak ihtiyacile söylemiş- tim, hayalini canlan- Kaşları çatıldı, yüzünün hatlarından bir gö'ğe geçti. Ve kısaca, dediki : — Rica ederim, ondan bahsetme. Şimdi bizden ne- kadal uzakta... Gene dudaklarımı uzat: tım. Bir çocuk öper gibi, sö: gük fakat muhabbetle uzun uzun Öptü. Usulca kapıyı açtı, sonra tamam kaçacağım esnada kolumdan geri çekti. Gitti bir çekmeceyi açtı ve elinde küçük bir mücevherle ya- nıma geldi: Bu, dedi, ölen ablamın yüzüğü... Matemli bir ha'ka. Daima beni hatırlamaklığın için sana da böyle vermek istiyordum. bir şey — Daima birbirimizi gö- recek değilmiyiz? — Ne zivanı var canım! Al bunu da.. Halkayı vererek, mutadı veçhile, canımı açıtacak ka- dar elimi sıktı. a Ben çıktım. Kapı kapan- il. Ve derhal beni bir nevi dalâlet istilâk etti. Sonra, diğer kapıdan, hakikatin, mahbusiyetimin kapısından korktum, Evet, aynı zamanda bu- gecenin nihayetini teessüfler ederken, diğertaraftan, diğer erkeğin yanındaki vaziye- timden korkuyor idim. Bir saniye kaldıgımı his- ettim; Düşmekden korkarak ve ayni zamanda trene binip İstanbula kaçmağı kurarak durdum. Sonra kendimi çıplâk gö- rünce aklım yerine geldi. Her şeyi istihkar ederek ka- puya — yaklaşdım. —Usulca tokmağı çevirip içeriye gir- dim. Herşey sakindi. koca mın muntazam teneffüsünü işittim. (Devami var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: