2 Nisan 1931 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 5

2 Nisan 1931 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hatıratını yazan: Naci İSMAİL Alihe hicı desi altında Peştemal kuşandı. a)âıhîıî;an ddkülfnğş_ bı_r peri gibi şirin edalarını, musikinin inhina- larını ve sevdanın ihtilâçlarını gösteren Güneş dan:âna başladı Alihenin Güneş Dansı Bu ses, kâfiydi. Birden, bin| gelin olan mabet alihesinin bir kös çaldı. Büyük raks | önünde bitiyordu. AA Müthiş Bir Zelzele Vasati |Amerikada Bir Şehir Yıkıldı. Ölenler 500 Kişiden Fazladır Nevyork 31 (A.A) — Ma- | tarı 400-500 kişidir. Ve ya- ' nagua şehrinde bugün şid- | ralılar 700-800 kişi tahmin E Tmat başladı! Mabedin beşbin mu ganniyesi, dikatle sıarlanmış pek dar, kısa kor: gi- yinmişler, elbise kollarının ağızları çanvari açık, kor- sajların (etekleri yırtmaçlı, püsküllü ve ikenarlı çıngı- raklı elbiselerile meydana çıktı. Hepsinin ellerinde mücevheratlan tesbihler ve gerzuvari çiçeklil:ler vardı. Boyunlarında incilerle süt lenmiş gerdanlıklarile orta- lhığa bir nur saçıyorlardı. Karşçılarına beş bin genç muganni çıktı. Bunlar, muh- teşem askeri kıyaletler'eydi. Bellerinde madeni kemer- lere bağlanmış uzun düz kılıçlar vardı. Ayaklarında “Kakım, derisinden süvari pantalonu ve ince kumaş- tan toz'uk, önlerinde — ba- cekların yarısına kadar inen kaytan tezyinatile mücehhez pardesü, çift alik yaka bu- hunuyordu. Kemer kalçaları kuşakla — bağlanmıştı. — İki askı kordonile küçük salip başlı hançer asılmıştı. Sazendeler binden faz- laydı. Elletinde saz, kitara, mandolin, borular vardı ve yüz musiki üstadının tuttu- ğu bir tempoyla büyük ma- but güneşin “ Dünyayı var etmek , sinfonisini çalma- ğa başlamışlardı. Mumkinin bir hayat safhası gibi gülen , eğlenen , bağıran , haykıran, sonra sakin sakin kendisine gelen bir nağmesi vardı. Muğamniyeler, neşe saçan nağmelerini seslerile birleştirdiler. Mefenlerde hamleli nağmelere kendi erkeklerinin gür sesini, kalp lerinin boşanan vecdini ap- tılar mabet, — nağmeden, Neş'eiçinde, eski, şarap- ların, sesli kahkahaların, erkek nefeslerinin heyecan. ları arasında saatlerce bu cem alemi devam etti, Nihayet, bekaret alihe- sinden bir sea işitildi: — Alihemiz oynayacak! Hiç bir ses kalmamıştı. bir saniye evvelki cem âle- mi ilahi bir şüküte dalmıştı. Meş'aleler ellendi yaloız, Alihenin — güneş mabudu önündeki — oyunu meyda- ninda kızil; büyük ışık kal- miışt.. Bu işik, siyala bür rünmüş bir insan gibi nefe- sini çıkarmak istiyen mabe- di şehvani bir hüsne boğ- muşlu. Güya, esrarengiz âlem- lerden getirilen bir füsündu bul.. Alihe hacap — perdesi altında peştemal kuşandı. Kızıl ziyalar içinde yakut- tan dökülmüş bir yeri gibi şiirin edalarını, musikinin inhilarını ve sevdanın ihti- lâlçılarını gösteren güneş dansına başlandı. Peri masalla- randa söylenen bir vücut gözel- Hiğini dans san'atının en ince, en kıvrak, en manalı, en imalı bareketleri takip edi- yordu . Bütün Turan, ibadet ettiği — güzellik — alihesinin güzelliğinden şüphe etmi- yordu. Şimdi, o güzelliğin tabi- atlan gelen bi ürü ve irkin astıfasından — doğan bir eser olmadığını sezdi. O güzellikte kendiliğinden elde edilen bir san'at vardı. 'Türk milletinin güzel san"- atlar dehasının ve alihane tekâmülünü görüyor, anlı- yordu. Herkese benliğini bildi- ahenkten bir yıldız gibi gök-| çen bu sır, gözlerden şeh- lere — çıkmış zannedilirdi. Küca eğleniyordu.Her yer, altun şamdanlar içinde bin bir renkli meşelelerle ay- dınlatılmıştı Musikiyli ve şar- kıları dans takip etti. veti silmiş, takdir ve tak: dis herkesin — nazarlarını biliamez derinliğe işlemişti. Boş ruhları yükseltti. Zev- ke sinir haricinde bir ma- Ayin | cera açtı. Herkes hicap desinin arkasında peşte- dansı, mabedi süsleyen “gü- peıı kuşandı. ve Alihenin e fakat etti. Alihe Sonbahar, “herp" “sulh. h'!kell::lırıln önlerinde baş- | kitarasını r:tldı'ıff:nd:d:ıı: hyor. Mukaddes — güneş ”:ı.b.b:ı..ıı.' AAn bi y (Devamı var) heykelin önünden Fdımt Deniz itilâfı Londra, 1 (A.A) — Fran tız İngiliz İtalyan deniz iti- lâfımın kat'i metninin Pas- alyadan sonra bitirileceği töylenmektedir. ransız hava nazı- Tının devir. seyahati| y., haiz bazı * Paris, 1 ÇA.A.) — Hava *ti nazın M. Dnını:n'ıllı E"mı'yı ail garbi Afraka'nın Yyarecilik merkezlerinde Nisanda bir devir ve teftit Teyahati yapacaktıktır. Na- Zirın bineceği tayyareyi Cot- ter idare edecektir. Telsiz tecrebesi Paris. 1( AA) — 18 santimetroluk tulü mevçler ile telsiz telgraf ve telsizle fatoğraf makli — hususunda Celsis ve Douvres şehirleri arasında ameli ve fenni bü- yük bir kıymet Ve B '."ımutır. # Yugoslovyahy" : koslovakya Pgîıın. TKA) ÇA slovakya-Yugoslovya arasında yapılan ticaret m imza edilmiştir. detli bir zelzele olmuştur.. | olunuyor. zelzelenin iki da- Panamadan gelen bir telgra- | kika kadar devam ettiği fa nazaran Managua şehri, | söyleniyor. Şiddetçe — biri tammamen harap olmuştur , Managua, 31 (A.A) Tıro- pical Radio Corapanyanın teliiz memurlarından - biri saat onu iki geçe vukubulan zelzelenin pek kısa sürmüş fakat şehrin başlıca aksamı- nı tahrip etmiş olduğunu bildirmiştir . Bu esnada pazar meyda- ı nında çıkan yangın - sür'atle şehrin garp kısmına sirayet etmiştir. Yangının zelzele felâketinin tahribatını itlmam etmesinden korkuluyor. Örfi idara ilân edilmistir. Kab'o | kumpanyasının binalari ha. rabe haline gelmiştir. Fakat Managun haricin- deki bir istasyon marifeti- le muhaberat yine temin edilmektedir. Ölenlerin mik- | İ birinden farklı 11 zelzele hissedilmiştir. Sokaklarda naışlar yat. müakta ve her taraftan öl. mek üzere bulunan bir takım adamların — eninleri — işitil- mektedir. Amerikan bahriye silâ. | hendazları ellerinden geldiği kadar halka muavenet edi- yorlar. Milli muhafız kıtaa- te yangının sirayet - dalresi- ni tahdide uğraşmış ise de muvaffak olamamıştır. Nev- Yyork'tan alınan bir habere göre, bahriye nezareti, 2el- zele afetine uğrayan halka muanvenet etmek üzere ara- larında bir tayyare geaisi bulunan dört harp gemisi- nin felâket verine gitmesi için emir vermiştir. *f * İngiltre de Almanya - Avusturya Gümrük Birliği Londra, 31 (A.A.) Tica. ret Nazırı M. Grabam A- vusturya - Almanya güm- rük birliği projesi hakkında Avam kamarasında sorulan bir suale verdiği cevapla demiştir ki: “Aktı muhtemel herhan- gi bir gümrük itilâfna bil- hassa ithalât — resimlerine alt şeralt bilinmedikçe böyle bir itilâfın İngiliz ticareti üzerinde yapması — ihtimel dahilinde görülen tesirler bakkında bir hüküm ver mek mümkün değildir. Bu böyle olmakla bera- ber mezkür. itilâfta tesbit edilen resimler hemen he- men bugünkü nisbeti mu- hafaza edecek olursa mev- zuubahs gümrük - birliğinin ihracat — ticaretimizi — çok ehemmiyetli surette, zarara sokması ihtimali azdır., İngiltere'de bir grev Londra, 31 (AA) — Londra'nın üç büyük demir- yolu marşandiz deposuna mensup iki bini mütecaviz amele milli demiryolları amele sendikası tarafından ücretlerinin tenzili hususu- nun kabul edilmiş olmasına karşı protesto makamında olmak üzere bügün grev yapmışlardır. Bu ayın 23 ünde İşsiz- lerin miktarı 2.580,118 ki- şiden ibaret idi. Şu hale nazaran geçen haftaya nis- beten 59.515 kişi noksan- dır. M. Macdonald Londra, 1 (A.A.) — Bap vekil — M. — Macdonald, Paskalya yortosunu geçirmek üzere tayyare ile Losslevo- utha — geçirmiştir. M. Mac- tur. Fransa'da Seyyahlara kolaylık Paris, 31 (A.A.) — Bazı nazırlarnan müteşekki! en- cümedin talebi üzerine M. Laval müstemlekât sergisi- ni ziyarete gelecek ecnebi- lerin bir takım merasim icrasından ve pasaport ma- sarifine girmesinden muaf tutulmasını kabül etmiştir. Bu gibi seyyahlar için mem- leketlerinden — verilmiş — ve konsoloslar tarafından vize edilmiş olan hüviyet vara- kaları kilayet edecektir. Arjantinde zirai vaziyet Buenos Ayres, 1 (ALA) — Ziraat nazırı, çifçilere Buğ- day istihsalâtımı yüzde 10 nisbetinde azaltmalarını tavsiya etmiştir. İngiliı bütçesinin açığı Londra 31 (A.A.) — Bu gün biten mali seneye ait bütçe açığınin 23 milyon 278 bin 971 İngiliz lirası o'duğu resmen - bildiriliyor. Varidat 775 milyon 976 li- raya baliğ olmuş, mesarif 799 milyon 170 bin 140 Hrayı bulmuştur. Bu son miktara 66 milyon 830 bin 431 İngiliz lirası olan amor- tisman sermaye dahilidir. Fransız âyan meclisin- » de bir takrir Pari, 31 (A.A) — Ayan meclisinde radikal demok- ratlar birliği azasından M. Raynaldy, hükümetin muh- telif Avrupa memleketle- tile tcaret mizanını yükşelt mek için ittihaz etmek ni- yetinde bulunduğu tedbirler hakkında bir istizah takriri vermiştir. Avusturya-Macaris- tan- Yugoslavya Viyana, 1 (A.A.) Hükü- taet, Avusturya ile Macaris- tan ve Yugoslavya arasında Münakit ticaret muahedele- donald bu şehirde doğmuş- | rinin mefsuh olduğunu bil- dirmiştir. Yurdumun İşığı ' Yazan: Suat Derviü NB Gitgide kararan gecele- rTin içinde pırıldaşan sarı, | gözler, gözlerime bakarken yalnız onların ve benim bil. diğim Usanla, bana hikâye- lerini, dertlerini, sevinçlerini, kederlerini, saadet ve felâ- ketlerini anlatırlar.. Ben, şehirleri, kasabaları, köylerile bütün yurdumun hikâyesini, tarihini, mazi ve halini bu gözlerin pırıltısında öğren- dim. Ben yurdumun bütün ışıklarının dostuyum... Bu ışıkların bu, ışıklan, gözle- rin, — benden saklanınış bir tek sırrı yaktu. Bu sarı ve ateşli gözlere, kimse benim kadar yakından ve benim kadar yakın ola- rak bakmamıştır. Bir kaç günden beri, şehrin gürültüsünden kur- tulmak ve dirlenmek için sessiz, köyüne saklandığım, misafiri olduğum, süt ninem ocak başında çorbamızı ha- zırlıyor. Ben küçük evimi- zin pençeresinden, bahçe- mizin nihayetinden geçen yolu karşısındaki köy misa- fir odasını seyrediyorum. İşte bu odanın kapısı yeneaçıldı, ve Ocağın ışığı, çamurların, su birikintilerin- de kızlı bir şehriayin ya- ratdı. Onları tutuşdurdu ve kızıl hatlar şeklinde karan- lığı delerek gözlerimin içine doluyor... Gözlerimin içine dolarak, gözden göze anla- plan İisanla, yavaş yavaş konuşmaya başlıyor: “Sana anlatacağım hi- kâye bundan bir kaç asır evvel yaşanmış hakiki bir hikâyedir. Bir köy misafir odasının işiğında — yaşamış, eski ve hakikt bir hikâye... Şimdi hikâyenin yaşandığı köyün ismi unutulmış, se- nesinin, tarihi hatırdan çık- mış kahramanlarının kemik- leri toz toprak olmışdır.... Fakat bu hikâye, küçük mi- safir odasında geçen, haki- ki ve güzel bir hikâyedir.... Ta eskiden geçen güzel bir hikâye..., Bu sex sanki nefes almak iliyen bir insanın sed gibi biraz #önüyor, ve sonra ma- sal söyleyen bir büyük anne resinin — tatlılığı ile tekrar söze başlıyor: “Bu hikâyenin yaşandı- ği gece souk, fırtınalı bir kış gecesiydi. O gece köyde küçük kulübeler, ocaklazın kızıl ve parlak ateşile 1sıni- yor ve aydınlanıyordu. Sıcak ateşin başında, kucakların- da yavıularile anneler, ip- lik büken nineler, tezgâh dokuürken mani okuyan genç kızlar vardı.! Dıarıda donan yollara akseden ay ışığı buzları ay- DA gibi parıldatıyordu. Ruz- gârdan sallanan kuru ağaç: ların dalları birbirine çarp- tıkça, kemik sesi çıkarıyor- lardı. Bütün köy kadınları o geceyi yalınız keçiriyorlardı. O gece köyün misafir oda- sında kalacak misalirin şe- refine helva sohbeti - vardı. Bütün köy erkekleri akşam birer birer evlerinden çık- miş ve oraya gitmişlerdi. Orada belki sabaha kadar kalacaklardı. Köyün üç misafiri vardı . Bu üç misa firden biri çok mühim bir şahsiyetti. Onu köyün üç ihtiyarı tanıyordu . o dünyanın her tarafını, bir dağarcık, bir ke- lâmıkadim, bir asa ile doe- laşan, bir şeyhdi. dığı bir fen yoktu... bir meziyeti daha di.. dar tatlı anlatamazdı. evvel unutmamışlardı. fir odası kadar — dolmuştu. kuvvetli Kapı — açıldıkca, oturanlar, Bu kızıl işik üs- insan şekilleri gibi görüni- ışığımda seçdiyim insan göl- geleri gibi... Ocağın alevi odanın bü- tün diğer ışıklarını kuvvet- siz bırakıyordu . Bu alevin renği, beyaz sakalları kızıla solğun alınları pembeye bo- yamıştı. Göz bebekicrinde karmızı yıldızcıklar tutuştu- ruyor ve dıvara aksettirdiği gölgelere , fevkastabi mah- lükatın şekillerini veriyordu. ( Devamı var ) Romen bankası Bükreş, 1 (A.A.) — Ro- men bankası iskonto faizini sekize ve ikrazat faizini yüz- de dokuza inmiştir. Dağlarda, ormanlarda vah: p hayvanlardan, yabancı çehir- lerde, köylerde fena insanlar- dan korkmayan bu seyyah o- tuz sene evvel de bu köye mi safir olmışdı. O zaman henüz omuzları böyle bükülmemiş, vücudı dinç, sakalı kumral ve bakışı cevvaldı. O dün- yanın her höşesini dolaşmış harükelade bir adamdı. Bil- mediği bir illm, agâh olma: Bir çok lisanlar konu- giyordu. Kimin bir müşkülü varsa onu hal edecek aasi- hatler veriyor, hastaları iyi ediyor, herkesin mazisini ve istikbalini biliyordu. Ve bü- tün! bu bilgilerin fevkinde herkesi kendişine' bağlayan vardı. Bu adam, gezdiyi, dolaştığı ölkelerden masallar, hikâ- yeler, sergüzeştler öğrenmişti. Onun bildiği masallar cit lerle dolu kütüphanelerde bile bulunmazdı. Onun bil- diği masalları kimse bilmez- Ve kimse onun anlattığı tarzda, o kadar güzel o ka- İşte bunun için, o bir köye mizafir olduğu zaman bütün köylüler onu büyük bir izzetilkram ile karşılar- lar, şerefine helva söhbet. leri tertip ederler, ve - bahlara kadar büyük bir alâka ile onun harukulade maszallarını diblerlerdi. Köyün Üç ihtiyarı onun otuz sene köyde geçirdiyi üç giceyi bütün hayatlarınca İşte o gece köyün misa- kapısını önüne Ocağın bir ışıkla yanan cömert ışığı, odanin çamur sıvalı dıvarlarma, tavanına, kızıl bir renk vermişdi. içeride tüne siyah kalem'e çizilmiş yordu... tıpkı senin, benim

Bu sayıdan diğer sayfalar: