2 Mayıs 1931 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4

2 Mayıs 1931 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 4 Millete ahtınızı | unutmayınız (Başmakaleden devam) Muhalefet bir lüzum de- ğil memleket için artık bir hayatiyet zaruretidir. İsmet Paşanın Manisalı- kendi — intihabından lara dolayı teşekkür ederken bu  hareketin doğru olmadığını söylemesi ve Gazi Hazret- lerinin emir ve işaretlerine muhalif olduğunu ilâve et- mesi de hâdisenin bir itaatsiz- hk mahiyetinde bulunduğu- nu pek sarih surette göster- mektedir. Fırka divanının yine ken- di arasından namzel göt- termesi bu sebeplerle ancak iki nokta ile ifade olunu- bilecektir: 1 — Muhalefete görülen lüzum ihtiyacı ihmal elmek —ve yani yarının siyaseti için istihdaf edilen çok mühim — gayeden vaz geçmek. 3 — Karar ve emrinden dönmek. Biz bu çok muhlm iki sebebin, fırka divanını, yine kendi göstermekten ve namzelt alaca- arasından geri ğını zan ve tahmin etmekte haklıyız. O balde ancak bir yol kalıyorki o da, müntehibi sa- nilerin tekrar müstakil mu- halif intihabına dayet olun- malarıdır. İntihabatı bitaraf bir göz- le gören vatandaşlar muha- Hf ve ya muvafık ne olursa olsun kabul - etmişlerdirki müntehip santlerin müttefi- akillere rey verme- memleket endişesin- kan meleri den ziyade vermemek vaz- yetinde kalmalarındandır. Yoksa İstanbul — Intiha- batı bugün bitmiş — olacak ve ister bir reyle ister birkaç — reyle İstanbulü temsil eden mu- halif namzetler intihap edil- miş bulunacaktı. Bu hâdise fırka divanı- ni müşkül vaziyette bırak- mış oluyor. Aşağı tükür se sakal yukarıya tükürül- 16 bıyik bu - mudil şeklin en kestirme hal yo- la müntehibi sanilerin ek lerini vicdanlarından yenleri geri çekmek ve mu- halefete muhalefet — etme- mektir. Yeni meclis bütün halk sınıflarını temsil esasına gö- re aziz türkiyenin dört se- nelik mesuliyeti tarihiyesini yüklenirken muhalefetin icaplarından va- reste kalmıyacağını müd- riktir. Bu bütün bir emniyetle diyebiliriz ki olsun olsun olan indi- muhalefetten, itibarla fırka divanının muhalefete arzı ihtiyaç etmesindeki isa- betli kararı nakzeder hare- kette bulunmıyacaktır. Türkiye uzun senelerin tecrübelerile artık iç düp- manlığı tanımış ve yekpare bir kütle halinde bu gün ki İnkılâbına samimi olmıyan ve hakiki muzur huviyetleri tasfiye etmiştir. Bu gün ha- lâ aranılân ve meydana çı- kan muhalefetin arkasında maske görmek dalâlete düş- mektir. Her hangi bir muhalefe- udaha rüşeym halinde iken iskat etmek memleket için büyük günahtır. Türkiyenin mukadderatı Unutulmuş Bir YARIN Tekke Baybilhavzın Esrarı... Manevi bir maktel... ;Bir Türk kızının Baybilhavz pa- pazları elinde elim maceraları.. G yt * Vatandaşlar! Masum çocuklarınızı koruyunuz!.. Müthiş bir tazak teşkilâtından haberdar olunuz!.., Misyoner faaliyeti kelimelerle ifade edilebilir mi?.- 18 yaşındaki berber çıra- ğının davası .- Asırlardanberi gizli kalan bir htristiyan rezaleti. Babilhavz milletimizin denilen — ve göğsüne — bir çiban gibi yapışmış olan tekke bu irtica heyulâsı hetgün biraz daha genişli- yor ve etrafı karartıyor. Babilhavz ( İncil evi de- mektir) dünyanın her tara- fına yayılmış en zengin, en büyük, en korkunç bir tekke dir. Dini en geniş hürriyete mazhar ol- duğu Fransa hükümeti bile Babilhavz denilen bu İse- tekkesinin " tahripkâr fanl!yetine müsaade edeme- düşüncelerin vivet miş. Misyoner unvanı altın- da zehir kusan Babilhavz dervişlerini bütün teşkilât- larile birlikte millt hudut- ları haricine kovmuştur. Fransa gibi bir hıristi- yan diyarında bile faaliyet imkânı bulamıyan bu İse- viyet tekkesi. tekke faliyeti Türkiye cümhuriyeti hudut- dahilinde — kanunen olmasına rağmen yurdumuzda faliyet halin- dedir. Bu faaliyet bir kara duman gibi kara ve istilâ- idir. Saliklerini her tekke gibi atalete, tevekküle, ka- ranlığa; ahlâksızlığa tereddiye ve nihayet uçuruma atan Babilnavz tekkesininde bu zaviyetlede asırlarca yaşa: tılan tarıkatlerden ve hattâ isimleri yalnız tarihte kalan daha çok eski dinlerdeki bütün esrarengiz tarikatler- den nisbet ve- adet alma- dığını bir an için düşünmek bile çok safdillik olur. Pro- testanlığın zühurundan sonra meydana gelen ve az za- manda dünyanın dört bir bucağına dervişlerini mis- yöner namı altında dağıtan | bu tekkenin asrımızda varlı- ğını,cemiyet, fazilet ve insani- | yet Hürriyet vicdanının te- | mini hesabında hakikaten tevekkufa değer. Babilhaviz Türkçemizde (tekke) namile tevsim edilen harafe varlık- larından başka hiç bir şey değildir. Bu esrarengiz tekke için fazla tafsilâta girişmeden derhal binbir elemli, acıklı ları memnu üzerinde hnngl bır mütelevvin siyasetin nevmidi her vereceğini hatırlatırız. Fırka divanmın, efkârı umumiye muvacehesinde bir teahhüdü ve vadi var. Yal- nız fırkanın değil her şeyin fevkinde millet ve memleket artık gözle görülen clle tutulan ihtiyaç- ların doğurduğu mühalefeti memlekete çok gören cüm- huriyetçi, samimi ve vatan- perver değildir. İstanbulun ve ana vata- min üç beş boş millet ve. vardır. Bugün maceralardan sonra vicdanı- ni kurtarabilen — maruf bir ailenin kizı Miy.. Hanımın başından geçen'eri — nakle başlıyorum: * — Bir çok : şeylerin hakikatinde ekseriya keli- melerin ve ibarelerin zaptü raptına giremiyen bir zor- luk vardır. İşte ne kadar çalışsam, cabalasam “Babil- havz, denilen © misyoner mücsseselerinde gördüğüm faciaların uğradığım akibe- tin, ifade ile, kelime ile kabil deği! yüzde birini bile söyliyemiyeceğim. Elinizde o kuytü esrarlı — yerlerin fecaatini ölçebilmeğe bir mikyas olmadığı için, cemi- yette kokmuş bir yara halinde olan bu müessesenin mah- remiyatının, şüphesiz kt pek çok yerleri yine örtülü ka- facaktır. Bundan dört sene ev- vel Selânikte — eski İstan- bul baş papazı matrut Mil- tiyo alayhinde en sekiz ya- şındaki bir berber çırağı ta- rsafından bir dava açılmıştı. Bu dava asırlardan beri gizli kalan bir hırıstiyan rezale: tini meydana çıkardı. Güya Allaha kavuşmak için yalçın dağların ihtivasına çekilen papazların her gece genç ço- cuklarla, ayinler, esraren- Giz ibadetler. tıkları, mahbupperestlik esasına —müstenit bir — ta- rikatın buralarda — yaşatıl- dığı, Sokrat, Cemşit, Zer- deşt, Mano, Roma impara- toru Trayan, her günün mah- bus nersisi gibi tarihte nam bırakmış bu nevi adamlar nâmına çeşit, çeşit zevk ayin- leri yapıldığı anlaşıldı. Bütün Yunanistan bic kısım hıristi- yaniyet âlemi bu vaziyet karşısında hakiki ve samimi bir heyecan gösterdi. Nihayet Salânik Yunan ceza mahke- mesi, bu asırda bir çiban gibi gördüğü bu zaviyelerin dağı- tılmasına karar verdi. (Deounıı var) âlemler yap- lnllıilne bırakınız mıllel lt tediğini geçirsin! Bırakacaksınız bu vazife borç ve vadinizdir. Buna efkârı umumiyenin imanı » Fakat bırakmak kâfi dıw' Müntehibi vicdanlarını kilitlemek isti- yen ters kanaatli insanları geri çekiniz ! Muvafıklarla muhalifler okadar garip bir kimyevi terkibi siyasidir ki muhale- fet zehirse bile bu birleşince memleket için bir şifa ve gıda olur. sanilerin * * Kumkapıda sekiz yerin- den çok vahşiyanebir şekil- de vurulan ahçı Mehmedin | esbabı cerhi hakkında dün muharririmizin yaptığı şayanı dikkat tahkikatı karlleri- mize bildiriyoruz: Hem kahveci hem ahçı Takriben otuz beş yas- larında olan ahçı Mehmet aslen Adanalı olup bundan on sene evvel — sehrimize gelerek Kumkapıda bir dük- kân tutmuş ahçılık yapma- ga başlamıştır. Fakat bir ây evvel yal- nız ahçılıkla İş yapamıyaca- ğım anlayınca aynı dükkanın bir kısmını bölerek kahve- cilik te yapmağa başlamıştır. Gayri memnunlar Lâkin bunun bu tşe sarıl- dığına o civarda bulunan kahveciler memnun olma- mışlardır. Bu mömütn “ölniyanlar dan karşısındaki kahveci İranlı Ali imiş. Teşebbüs ettiği günden- beri biribirlerine hor bak- ma ğa, biribirlerine kin bağ- Tamağa başlamış!'ardır. Nibayet — İranlı Ali git gide buna tahammül edemez olmuş ve kendisine bir iki defa vaz geçmesini söyle- miştir. Mehmet ne diyor? Mehmet ise buna: — Ben çoluk çocuk sa- hibiyim, Allah senin de rız- kını verir benimde. demiş. Bunun üzerine İranlı Ali sesin! çıkarmıyarak — Pek alâ ama sonunu sen düşün demiş. Bir kaç gün sonra Aradan — bir kaç gün heçtikten sonra yani bay ramın üçüncü günü akşam üzeri gene dükkânında ka- risi Siranoşla — çalışmakta iken içeriye arabacı Salahad- din ile — arabacı Bekir ve arabacı Acem Mehmet Ali- n'n girdiğini görmüş. Bunları heman karşıla- yarak izaz ikram etmiştir. İkramdan anlamıyanlar Fakat bunlar şüçüde ka-| falar tütsülü — olduğundan heman nara atmağa, küfür yağdırmağa başlamışlardır. Bu hali gören Mehmet kendilerini süküte — davet') iderek dükkân içinde güzel oturmalarını rica etmiş.Fakat esrarla birlikte rakı çeken- biri de bu üç kafadaş buna ehem- miyet vermiyerek yine ken- di bildikleri gibi nara ve küfürlerine devam etmiştir. Bunun üzerine kahvede bulunan bir kaç müşteri ayağa kalkarak birer birer kaçmağa başlamışlardır. Mehmet bu hali görünce büsbütün öfkelenmiş, fakat gene işi yatıştırmak istemiş ve : — çocuklar beni sever- seniz yapmayın. Bak müşte- rilerim dağılıyor, demiş. Züpbe müşteriler Bunun üzerine heman , arabacı Salâhattin atılarak: — Olon... ten'n Löyle bir kaç züpbe müşterinin kaç masından ne olur. Bizim gibi külhanlara bak. demiş ve küfretmiş. Bu söz üzerine Mehmet: — Ağzını topla! demiş ve heman karakola — giderek bunları şikâyet için çıkmız. Bu üç kafadaş bunun ne- reye — gideceğini — hisseder etmez heman onlarda çıkarak — Dur ulan, böyle kara- kola sen sebebsiz gitmiyor- sun, diyerek Mehmedin üze- rine çullanmışlardır. Evvelâ dayak Yalnız başına elan zavallı| aşçı Mehmet bu üç kişlrin tokat ve yumrukları ile he- men yere serilmiştir. — O aralık oradan Muh- sin bey geçmekte iken bu hali görmüş ve koşarak- on- ları ayırmak istemiştir. İmdat Fakat bu üç azılı kav- gacılar bir türlü ayrılamatü mışlardır. Nihayet Muhsin bey dü- Tdükle zabı'anın - imdadına tevessül etmiştir. Lakin bir çeyrek saat süren kavga esnasında mütemadiyen ça- haan düdüklere polis gelme miştir. İşin nihayet cinayete dökü- leceğini kosdiren retis MuhsinB. hemen her türlü tehlikeyi gözüne kestirerek kavga- cıların içine atılmış ve ayır- mağa muvaffak olmuştur. Bunun üzerine hâlâ imdada yetişmiyen polislerin mey- danda olmadığını #örünce kahveçi Mehmedi kolundan tutarak dükkânma getirmiş diğerlerinide deniz tarafın- daki bir kahveye götürerek hâdisenin birinci safhasının Öönüne geçmiştir. Polisler ne yapıyor? Polisler meseleyi öğren- mişler fakat — kapandığını anlayınca avdet etmişlerdir. Lâkin bu üç azılı kafadaş Mehmedi bu kadar döv- dükleri halde gene öçlerini alamamış olmalılarki tekrar nara ile kalkarak Mehme- din dükkânının önüne gel- mişler ve içlerinden — Acem Mehmet Ali haykırmış! —Olan Mehmet, bana Acem Mehmet Ali derler keştiğim kestik, — vurduğum vurduk — mertsen çık dişarı İkinci safha Ve Hemen — dükkânın önünde — duran Mehmedin karısı — Sıranuş -kolundan çekmiş. Kadın korkarak fer- yada başlayınca bu seferde kadını dövmüşler. Karısmın dayak yediğini #ören Mehmet üzerlerine atılarak — karısını kurtarmak istemiştir. Sıranuşu bırakmışlar Bu seferde bu üç serseri Sıranuşu birakıp Mehmedi tekrar yere yatırmışlar ve paket taşları ile öldüresiye dövmüşler. O ara bu işe ta- hammül edemiyen komşular kurtarmak için koşmuşlarsa- da gözleri kararan ve kana susayan bu adamlar hemen biçaklarını çekerek muave- nete gelenleri menetmişlerdir. Bıçak karşısında Bittabi bu hal karşısınad Aşcı Mehmet çok vahşiyane bir surette sekiz yerinden vuruldu Iki safhadan ibaret bulunan bu cinayet hâdisesi 'bir kahvecilik rekabetinden meydana gulmiştir. İşin iç yüzü nedir? komşuları geri — çekilmişler ve onlar gene Mehmedi döğ- meğe devam "etmişlerdir. Bufara arabacı Bekir: — Yetişir artık ben hesabını göreyim demiş- tir. Arkadaşları hemen emre itaat ederek bırakmışlar Be- kir de elindeki bıçağı Meh- medin rast gelen — yerine batırmağa başlamıştır. Sekiz yerinden yara Mehmedi sekiz yerinden yaralıyarak öfkesini aldıktan sonra: — İşte kârat vecilik yap « ve kaçına an $ Kumkapıda şusd — & görülmiyen böyle br vak'a dan halk son derec korktu ğü için bittabi Bekiri ve arkadaşlarını tutmağa cesa- ret edememişler ve onlarda kollarını — sallaya — sallaya deniz tarafına yürümeğe başlamışlardır. Karakola haber O ara karakola koşan birisi meseleyi haber vermiş ve polisler vaka muhalline ge'erek aşcı Mehmedi ccza- neye kaldırmışlardır. Eczane- de müdavatı evveliyesi ya- pıldıktan sonra Cerrahpaşa hastanesine naklolunmuştur. işte vakanın cereyanını aynen bize bu şekilde anlatan Meh- met şunları da ilâve etmek- tedir. — Başıma bu hal hep benim rakibimin teşvikiledir. Çünkü dükkânda bugün on- lara rakı ziyafeti verdi. Fa- katbu — derece hayatımla uğraşacaklarını bilmiyordum. Tabii bilseydim ben de cu- nimi kurtarmak - için hazır- lanırdım.,, Polis tahkikatı Polis bu ikinci — safhası kavla biten hâdisenin tahki- katına başlamıştır. Mehmet aldığı yaraların tesiriyle baygın ve kendinden geç- miş bir halde hastahanede ancak bu bâdiseyi bukadar- cık hikâye edebilmiştir. bırakın ine kah z? demiş dar ei tü d azie Caniler yakalandı Antalya, 1 (A.A.)—Kor- kudeli kazasında bir karı kocayı öldürmekle maznun caniler yakalanarak Adliye- ye — verilmişlerdir. varomger— Tekzip MUHTEREM “YARIN, GAZETESİNE AB Naci bey “İkdam, sahibi değildir. Ali Neci beyin “İkdam, sahibi olmak üzere ismi geç- tğini bazı gazetelerde gör- düm. Mumaileyhin“İkdam.. ile hiç bir alâkası kalmamış- tır, Gazetenin imtiyazı be- nim üzerimdedir. Şu haki- katın neşrini rica ederim. Nis'te Ahmet Ceodat Tassih 26 Nisan pazar günki nüshamızda İstanbul yadinci icra dair sinbı Mülütye pas- tahanesinde satılacak mah- cüz eşyolara ait ilânda pat- tahane numarası 353 ola- cağı yerde sehven 146 ola- rak yazılmıştır. ÜRSEEİEŞİZE D —KS E U

Bu sayıdan diğer sayfalar: