10 Haziran 1931 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4

10 Haziran 1931 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| , / yi ——— — Yazani: Ahm Esrarkeşler arasında BİR ÂLEM... et Süleyman 4 — Fiyakalı Tahsinl.. Aksaraylı eşekçi Mehmet ağanın oğlu fiyakalı Tahsinin. següzeşti.. Merhum pederi kendisini " hayatında değil otomobile, bes lediği eşeklerden birine dahi bindirmemiştir. İşte eşeğe bin” | mek hasretini senelerden beri çeken Tahsin o gün otomobile binmiş ve çok hoşuna — gittiği için altındaki otomobili satın ğa karar vermiştir. Tokat- | nn önünde şoföre dur €Emrini vermiş, indikten — son- rada: — Benimle birlikte içeriye gel, demiştir. * Bunun üzerine Fiyakalı Tahsin yürümüş ve Tokatlı- Şandan içeriye girmiştir. Bu yağlı müşteriyi gören Karsonlar, bir çok iltifat ve €İ pençe 'divan - vaziyetlerin- ü' Tahsini karşılamış, ocanım kanepelerden birisine oturt- muşlardır. — Tahsin, oturmuş emir bekliyen gar- #ona: — Yenecek, içilecek ne varsa getir. Demiştir. Gar- *00, bu yağlı müşterinin (yü- züne hayretle baktıktan sonra:| — Paşam, bir çok içki var. Hangisini istersiniz? De miştir. Bu suale hiddetlenen Tahsin, gözlerini haddinden fazla açmış, asabi . tavurla: — Sana evvelden söyle- “—-dimki nekadar içki varsa hep- Haa eeeaeneee ee eee eee lere eee rner eee *; stinden getir! artık hangisini I demenin âlemi var mı? Demiş- Üyve cebindeki sarı sarı liracık- ları şakırdatmağa başlamıstır. 1 Bu hali gören garton: — Emredersiniz. paşam, [ Şimdi. Demiş ve büfeye ko- | şarak — tepsisini hazırlamağa başlamıştır. Garson tepsisini hazırladığı s«rada, o ara içe- riye giren şoför Tahsinin ya- nina gelmiş, karşısındaki yay- |h kanapelerden birine otur- | müuştur. Bunu gören Tahsin: Geldin mi delikanlı? Ve sigara ikram ederek: Ey-,» Delikanlı ismin ne senin bakalım?... Demiştir. Şoför de ezile bü- yüle: —Hayri, Diyebilmiştir.Bunun üzerine Tahsin, elindeki Fosfor sigarasını bir iki nefes daha çektikten sonra : — Şimdi, Hayri - efendi beni dinle, diyerek sözüne de- vamla : — Bana meşhur Aksaraylı eçekci Mehmet ağanın oğlu Fiyakalı Tahsin derler. İşte |o meşhur. adamın oğluyum. Babam üç gün evvel vefat etti, yerine ben kaldım. Ha- vada meşrep, bir adamın. Mal dersen allah — vermiş, para dersen —gani, gani - emma, (Devamı var) İki milyonluk bir iflâstan sonra Bir tüccar hakkında Bir banka M.ıîddeiuıiı;mîüğe mü- - him bir şikâyetname gönderdi Adana piyasasına iki mil- , yon lira borç bırakan Meto Zade Osman B. lsminde bir tüccar Wf.âs etmiştir. Banka Kommeçiyale bu iflâs hâdisesi etrafında — Müddelumumi!'iğe “ hühim bir şikâyetname gön- tir. Bu şikâyetnameye — göre Osman B. tarafından banka- nın muhtelif depolarına (180) bin çeki (koza rehin olarak bırakılmış, mukabilinde (46) bin lira alınmıştır. Bir müddet genç adam, bu gibi halleri düşünecek vaziyette değildi. Bilmek öğrenmek istemiyor- du. Sordu: — Ne haber ? Adamlardan biri, Enisin buhranını şiddetlendirmemek için, ağır bir sesle cevap ver. di: — Arkadaşım merkezden a âllyor.. Komiser Bey de şimdi N kapıları kırıla- < ie, rak kozalar istirdat edilmiş ve nihayet uhdelerinde bulunan emlâk Osmanlı Bankasına (800) bin Tira mukabilinde ipotek edilmiştir. Bu (800) bin lira öteye beriye dağıtılmış ve bu işde bittikten sonra İstanbula gidilerek iflâs kararı istenilmiş ve alınmıştır. Muddetumumilik bu şikâ- yetnameyi aldıktan sonra if- lâsın hileli olup olmadığını an- lamak üzere İstanbul İkinci Ticaret mahkemesinden key- fiyeti sormuşlur. Muharriri: Hüseyin Zeki Tara tekabül eden uzun bir sü- küt içinde idiler. Enis, bir fer- yat kopardı. Sanki gene bin: lerce iğne batırmışlardı ve yıkı- lan bir ağaç gibi sallanarak yere düşecek iken, Adnan Salim imdada yetişti kolun- 'dan tutarak salona bir kane- penin üzerine götürdü. Sabri Bey, benimle meş- gul olürken, — müellif, sivil memurları Enisin mesai oda- ıı:ı sürükledi. İsticvaba bap- Tadı: 4 — Suzan Hanım bulun- ? 4 Kocasının ihaneti| sebep oldu! Üsküdarda Tekke kapıda oturan İzmir reji müdiri Kü- zım beyin kızı 27 yaşlarında Melâhathanım dün, zevci Ha- san efendiyi bir yahudi kızı ile gezerken görmüş, muğber olarak kendisini Salacıkta Ap- turrahman — beyin — bahçesi önünden denize atmak sure- tile infihara teşebbüs etmiş- sede kurtarılmış; berayi teda- vi Üsküdar dispanserine ya- tırılmıştır. Yine intihar Fatihte Altı bahçe mahal- lesinde sakin Şark şimendi- fer kumpanyası tesviyecilerinden Hasan Efendi zevcesi 30 yaş- larında Salme Hanım gün, yemek meselesinden zevci ile kavga etmiş, neticede müte- essir olarak pencereden ken- disini intihar kastile yere at- mıştır. Sol bacağından yara- lanmış, berayi tedavi Haseki hastanesine yatırılmıştır. Sinir hastalığı Fatihte Çarşambada Bey- ceğiz mahallesinde sakin yüz başı mütekaidi Ahmet Nu- man Bey dün, Kuzguncuğa | gitmek üzere iskelede bekler- ken sinir hastalığı bulunma- sından dolayı başına kan hü: cum ederek bayılmış, berayi tedavi Cerrahpaşa hastane- sine yatırılı r. Borsası mühim rapor hazırlıyor! Dün Ticaret ve - Zahire borsasında — mutat — heyeti idare içtimat yapılmıştır. Mü- zakere edilen mevat arasında en mühimmini şu teşkil edi- yordu: Bu sene mahsulâtın fevkalâde fazla olacağına dair yapılan — istihbarat — üzerine, mahsulâtımızın temiz bir surette ihzarı ve ticarete sevki için bir takım tedbirler a'mak lâzım geldiği. Bilhassa, mal- larımızın standardize edilmesi ve her türlü teftişten âri olarak ihraç edilmesi — için şimdiden Aradolunun müh- telif —istihsal — merkezlerinde ihzaratta bulunulması etrafında bir luyiha tanzim edilecektir. Bu lâyihada yapılacak şeyle- rin nelerden ibaret olduğu tesbit edilecektir. Jövekakadasa aa eee ae dasanAa Ayağı kesildi Gece yarısı Pendiğe ha- reket edecek olan 45 numa- ralı katarın vagonlarını maki- neye bağlamakta olan devlet demir yolları baş manevracısı Ahmet efendi sol ayağını ma- kineye kaptırmış, Tıp fakülte- tine yatırılmıştır. Yankesicilik Sabıkalı (İbrahim — dün, Mehmet Efendi namında biri- nin cebinden cüzdanını çalar- ken yakalanmıştır. Tulı—iâtîılar arasında fırtına koptu! Buda para dolabımı? Yeni yapılan bir cemiyetten tulüat- çılar acı bir lisanla şikâyet ediyor! Şehrimizde bulunan *Tu- | lüat tiyatrocuları, arasında son günlerde mühim bir ihti- lâf cıkmıştır. Bu ihtulâfı hulâsa ediyoruz: “Anadoluda — ve burada Oyu d oynıyan 500e yakın tu- lâatçı vardır. Bunların içinden Küçük Tevfik, Halit, Suphi, Baha beyler, “Türk tiyatro san- atkârları cemiyeti, namile bir cemiyet teşkil etmişler ve he- yeti idareye geçmişlerdir. Halbuki, — diğer - taraftan Komik Cevdet, Karagöz Hü. | seyin, Zati, Hüseyin, Kemal Aşkı, Büyük Tevfik beyler daha bir çok kadın, erkek arkadaşları bu cemiyet heyet idaresinin 30 kişi denilecek kadar çok zayıf bir ekseriyet reyile intihap edildiğinden ve kendilerini, temsil edemi- yeceğinden acı acı şikâyet çalışan tulüatçılar 500 e ya. kındır. Halbuki, cemiyet idare heyeti 30 kişile yapılmıştır... İkincisi tulüatçılardan bü- yük bir ekseriyet - şayet böyle bir cemiyet yapılacaksa - başa İbnürrefik Ahmet Nuri, Şadi, Naşit beyler gibi tanınmış kim- selerin geçmesini istemişlerdir. Kaldı ki, her oyuncunun Güzel San'atlar Birliğinden alınmış birer hüviyet cüzdanı vardır. Bundan başka bir nokta daha var ki, buda çok mü- himdir. Anadoludan bazı müteşeb- bisler gelir. Buradan bir kısım oyuncu toplar. Bunun için de gerek müteşebbisten ve gerek her oyuncudan ayrı ayrı beşer lira kumusyon alınacakmış. Güzel San'atlar Birliğinde ediyorlar. Bunlar bu şikâyetlerinde müşterek bir lisanla şunları ileri sürüyor: — Anadolu ve Istanbulda Sağ mı? Heyhat! Hayır. Ne olmuş? Bir kaza- Zanetmiyoruz. Bir cinayet mi? Muhtemeldir. Onu nerede buldunuz? — Edirnekapıda biraraba- içinde. — Ölümiydi? Evet. Ya arabacı? Arabacı meydanda yok- tu. — Kaçmış mı? Hayır efendim, araba çalınmış.. Zaten, bu gibi hâdi- seler, son zamanlarda çoğal- mağa başladı. Arabacı, saat üçe doğru merkeze gelip 7322 kaydımız varken bu iş birazda para dolabı hissini vermez- mi? İşin dahası - var... Cemi- yet heyeti idaresine kendi — Peki, bu zavallı kadını nasıl öldürmüşler? — Onu buldukları zaman boğazında, boyun bağı maka- mında kullanılan ipek bir kı- ravat vardı. Saat dokuzdu. Herhalde, zavallı kadını saat dört veya beş aratında öldür. müşler. Çünkü ceset, soğumuş ve katılaşmıştı. — Soymuşlar mı? — Evet efendim.' Çantası yoktu, yüzükleri, küpeleri ça- hınmış... Hem, katil ile arala- rında epice bir mücadele ok muş galiba. Zira, etrafı kan içinde idi, iki trna- ğ1 parçalanmışlı... — Nereye götürdüler bu zavallı kadını? — Morga tabii. numaralı arabasının çalındığı- nt haber vermiş.. Her zaman arabayı bir tarafta, beygirleri bir tarafta bulurduk. Bu defa evet bu defa araba altüst olmuş... Adnan Salim, derin derin z z ğ İT eei e l A l cak hi :ı_hmı_l- (ırm, -— biçbir yi kalırdı. Mültezim çiftliğin öşrünü — ken, | anlattı. İnsan bu facıayı düşün- mit. — | Bu tuzak r Rüşvetin manası Muharriri: Âh — 2 Frantada ziraat işlerine On sekizinci asırda ehemmiyet ve- rilmeğe başlanmıştır. İlk ziraat mektebi 1819 tarihinde (Rovil- le) de açılmıştır. Bu tarihten #onra memleketin her tarafın- da kısa fasılalarla pek çok zi- raat mektepleri küşat edilmiş- tir. 1845 tarihlerinde, Fransa hükümeti Derebeyler elinde bulunan on altı büyük! çift- liği mektep — tabir caizse Laboratuvar — haline - ifrağ etmiştir.. Bugünkü — nümune çiftliklerinin ilk esası o gün atılmıştı. Sayısız denilecek kadar çok olan amele, bu çiftliklerde çiftçi olarak yetiştirilmeğe baş- lanmıştır. İlk mes'at neticeüç sene sonra, yani 1648 de alın- mıştır. Ve hükümet bu güzel netice karşısında çiftçiye bazı hukuk bahşetmek lütfunda bu- | lunmuştur. Bu hukukun hük- | mü üçüncü Napoleon zama- nına kadar baki kalmış ve Napoleon bunu hükümsüz bi: rakmıştır. Fakat 1870 de tek- rar 1848 nizamatı bazı tadi- lât ile kabul edilmiştir. Çiftçinin vaziyeti daha ev- velleri daha tena olmakla beraber,'on üç, on dört,on beş ve on altıncı Lül ler zamanın- da facia idi.(Kolber — Colberi) zamanında çiftliklerden alı | nacak öşür müzayedeye ko- | nulur, kim arktırırsa üstünde | almak için ıcra etmedik haba- set bırakmaz ve kesesinin aza- | mi dolmasına çalışırdı. On sekizinci asır. müellif, muharrir, şair ve feylesoflarile | iktisatçıları bu baksızlığa kar- p galeyan etmişler, *bir çok eserler vücuda getirerek hü- kümete hücum eylemişlerdir. Çiftlik bu gün bizim bildi- gimiz manadan büsbütün baş- ka birşey idi. Bir çiftlik tesis etmek isti- yen kimse, evvelâ Kıraldan bir berat almak mecburiye- tinde idi, Çiftliğin sermayesi (menkul, gayrimenkul kıyme- ü) 1,560,000 franktan aşağı ı olamazdı. Ve bu sermayenin | 90,000,000 milyon franğı hü- | kümete teminat akçesi diye l verilirdi. kendilerine kurulmak istiyen- ler, diğer tulüatçıları müh- 1 telif suretlerle tehdit ediyor ' ve heyeti umumiye içtimala- rını gazetecilere de bildirmi- yorlar. Her halde böyle bir cemiyet kurulacaksa, biz ba- şımızda tivatro tellâli — Zaten işe buradan baş- | ladık. Fakat, kadıncağızı büyük | bir ihtimamla soymuşlar; hattâ | mendilini bile almışlar — Peki, teşekkür ederim' Şayet sizden bazı şeyler sor- maklığım veyahüt size bazı malümat vermekliğim lâzım gelirse. nerede bulunursunuz? — Efendim, yarın sabah, ben size uğrarım... — Peki. Genç romancı, tekrar sa- lona girdi. Enis, amcasının yanında oturmuş ağlıyordu. Göz yaşları, asabına biraz şü- künet vermişti. Arkadaşını görünce ayağa kalktı ve ko- şarak kollarının aratına atıldı. Adnan Salim, arkadaçının çılgın süallerine cevap — verir. avaş yavaşta hâdiseyi dükçe, çıkmaz bir yola sapı: yordu. Bu cinayet' nicındi? - ÇİFTEL MUSAHABELERİ —— Ilk Çiftçi Fırkası şarap parası idi I met Fürkan İşte gerek bu usüller, ge- rek mültezimlerin çiftçinin in- safsızca — canlarını yakışları hükümetin aklını başına ge- tirdi ve her nevi (rüşvet) in kaldırılmasını emretti. Fakat mültezimler buna da bir çare bulmuşlar ve çiftçiden şarap içmek için para iİstemişlerdir ki rüşvet kelimesi bu suretle ismini değiştirmiştir. Fransız. lar bu şekjl rüşvete şarap parası (Pot-de-vin) ismini ver” mişlerdir. Hükümetin yeniden ted- birler alması lâzım gelmiş, fakat bulunan usul, bir. nevi inhisardan başka bir şey ol- mamıştır. Görülüyorki, çifçilerin 1870 tarihine kadar tanınmış belli- başlı bir hukuku yoktu. 1848 bukuku ise rüşveti, haksızlık- ları kaldıramıyordu. Çifçinin ilk hukukunu ta- Bıyan hükümet adamı (Fleury- Flöri) dir. Bundan sonra (Le Pelletier - Löpelletye) selefinin tanıdığı hukuku tesbit ve tas- nif etmiştir. İşte bu zatın, çift- çinin hukukunu — müşterek menfaatlerle tevhit etmesinden sonradır ki, Fransada ilk çiftçi fırkası teşekkül etmiştir. Bu te- şekkül Fransa - Prusya harbine | (i870) tesadüf eder. Bir birli ir birlik Hububatçılar bir : araya geliyor Romanyada hububat ihracat« çıları arasında bir birlik teş- kili takarrür etmiştir. Ramen Milli mahsulâtı ziraiye şirketi, hububat ithalât ve ihracat merkez kooperatifi, hububat ihracatı ile iştigal etmek üzer' teşkkül eden — ticari — mü- esseselerle sair mahsulâtı zi- raiye ihracat evleri birliğe dahil olacaklardır. Birliğe da- hil olan aza hububat ihraç resminden muaf tutulacaklar- dır. Birliğe girmeyen ihracat- çılar 10 tonluk vagon başına 2600 leyihraç resmi tediye | edeceklerdir. Birliğin teşkilin den maksat hububat ihracatını tanzim etmek ve hububat fiatlarınının düşmesine mani olmaktır. | daha itimada lâyık kimseler görmek isteriz., Biz. tulâatçılardan büyük bir ekseriyetinin bu şikâyetini yazıyor ve sahnenin dışında gürültüsü kopan bu işi kay- dediyoruz. Bakalım tulüatçı- ların bu münakaşasıne olacak? mühakkak ki cinayet evvelce hazırlanmış ve Suzan celbe- dilmiş, tuzağa düşürülmüştü. Genç kadının Sabri beye söy- lediği sözler, kâfi derecede bir delil değilmiydi? Fakat bu cinayeti kim yapmıştı?. Bunu yapmaktaki maksadı ne olar bilirdi? Ents, bu süale cevap ver- miyordu ve veremezdi. Karısı- na karşı ::gu büyük bir kin besliyebilecek hiç — bir kimseden şüphe — etmiyordu. Bunu hem amcasına, hem de Adaan Salime söyledi. Sabri Bey, hak verdi. lâkin Salim, sakit ve düşünceli kaldı. Baş sallamakla iktifa etti. Saat on ikiyi çalmıştı. İl- tiyar asker, Firuze hamma gi- derek felâketi kızmen haber (vermek lâzım geleceğini — dü- şündü. Yeğenini öptü;. Adaan min de elini sıtttı. İki genç,

Bu sayıdan diğer sayfalar: