2 Şubat 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4

2 Şubat 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayfa 4 Siyasi İngiliz Muhafazakârları seçim beyannamelerini neşretti Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği ile sıkı işbirliği ve Âmerika ile Loodra, (TPS) — İngiliz Muha- fazakârları 23 gubatta yapılacak ümüME seçimlere mahsus - prog- Tamlarını — neşrettiler. — Muhafaza- kârlar, “Büyük Britanyanın, iktisa- di istikbalini yeniden kazanmasını ve İngiliz vatandaşlarını noksansız bir şahsi hürriyetle teşebbüs. kud- Tetine yeniden kavuşturmayı,, prog- Tamlarının başına almışlardır. İktisadi. meseleler: Dolar açığını kapatmak, ham ve gıda maddeleri istihsalini arttırmak, dolar memleketlerine daha fazla ih: racat yapmak, Amerikan ve İngiliz germaye envestismanlarını teşvik et- mek Üzere İmparatorluk membala- Fıni takviye çarelerini “aramak ve Britanya Milletler Câmlasına dahil hükümetler arasında — borçların ve bilhassa Büyük Britanyanın Mısır va Hindistan - müdafsaşı için yüklen- diği harp borçlarının kati olarak tas- fiyesini temin etmek gayesiyle bir İmparatorluk — İktisadi / Konferansı toplanacaktır. - Bğer istihsal, maliyeti -düşürmek- le beraber, — arttırilabilecek — olursa, gterling sahasının yeniden tesisinde, Büyük Britanyanın hissesi daha bü- iyük olacaktır. “Gayret, fikr-i icat ve Gasarruf, ancak vergileri indirmekle #eşvik olunabilir. Gelir vergisi, fazla — istihsal e- denleri Ürkütmiyecek — şekilde ıslah edilecek ve ticari teşebbüs, kifayeti arttıran vergi değişiklikleri ile te; vik edilecektir. Vergi seviyesini indirebilmek ve enflâsyonu hafifletmek için hükümet maşrafları kısılacak ve lsrafa niha- yet verilecektir. Muhafazakâr Parti, her alleye ve ferde lüzümlü olan gıda maddeleri 'Ni kAfi miktarda temin ettikten son- Ya, gida maddelerinin — tevzle tabi tutulmasına nihayet verecektir. Demir ve çelik sanaytinin devlet deştirilmesi hakkındaki kanun kal- dirlacak, kara yolları nakliyatı mümkün olduğu kadar hususl teşeb- büse devredilecek, sivil —- havacılıkta gerbest teşebbüse yer verilecek, kö- Genç Hindistan Cumhuriyeti, Dokunulmazları azat ediyor 60 milyon insan, tarihin hiçbir devrinde eşine rastlanmıyan| bir esaretten, hiç değilse nazari olarak kurtuluyor NDİSTAN0A eee kand Haa sulm at O A b ni mlre n e H e Ü D maa d SAt Te a BN çöreiliklene rmalikan Te ğ görebilecek, çocuklarını mektebe gönderebilecek, bir sinemaya — veya mabede girebilecektir. Gölgesi, va- tandaşlarının yemeği Üüzerine düşer- '#e o yemek kirlenmiş sayılmayacak- tar. Artık köyün kuyusundan su iç- mek imkânını elde edebilecektir. Gandi'nin eseri; Bir nevi ihtilâl olarak — vasıflandı- Tabileceğimiz dokunulmazlığın kal- dırılması hâdisesinde Mahatma Gan- di'nin tesiri âşikârdır. Gandi, Doku- mulmazların haklarını müdafaa et- Mmeyi kendine vazife edinmiş, hatta onları “Allahın Mileti, — şeklinde isimlendirmişti. Her ne kadar en- tellektilel Hintüler, Gandi'nin müsa- vat esasına dayanan fikrini benim- gemişlerse de, batıl itikadlara ina- 'man cahil halk tabakasiyle imtiyaz sahibi bazı gruplar dini esasları ile- Tİ sürerek Gandiye itiraz ediyorlar- di Kast sistemi çok eski bir tarihe sahiptir. Hindistan'ın en eski dini Kitabı Rigveda'ya göre Brahma ilâhı beyninden Brahman papazlarını, o- muzundan Kşatriyas 'adiyle —anılan muharipleri, kalçalarından tüocar ve giftçi sınıfı olan Valshas'ları, ayak- Jarından da hizmetçi — sınıfına giren Budra'ları yaratmıştır. Bu dört Kast zamanla yeni sınıf- dara ayrılmıştı. Herkes ebeveyninin Kast'ına mensup olup başka Kast'tan birisiyle evlenemezdi. Bu kaldeye Tiayet etmeyenlere verilen ceza ge- yet ağırdı. Suçlu bir aşağı Kast'a indirilirdi. Hükmetmek için ayırmalı Fakat paryalar bu Kast'lardan hiç birine dahil değildiler. Bütün Hint- ilerin nefret ettikleri paryalar Sud. ra'ların bile tenezzül etmedikleri iş- lerle uğraşmaya mecbur — kalırlardı. Kelimenin tam mânasiyle “dokunul- mez,, idiler. Yani, kazara paryalara garpan Hindular hemen yıkanmaya ve elbiselerini temizlemeye mecbur- durlar, Bir rivayete göre, dokunulmazlık başlangıçta bir ceza — mahiyetinde imiş. İşlediği suçlar yüzünden bütün Kast'lardan — atılan — Dokunulmazın meseleler ve muhabir mektupları gocukları da Dokunulmaz kalmaya zmecbur tutulmuşlar, Zamanla bu gi- beraber komünizme karşı mücadele Saklık ve we Dünyanın merakla. beklediği Ba AU Muhafazakârlar, sağlık — servisini İngiliz seçimleri bu ayın 28 ün- || gevam ettirmeyi ve ıslah etmeyi ta- de yapılacaktır. ahhüt etmektedirler. Hastahaneler. Okuyucularımıza bir. hizmet olmak Üzere, İngiliz partilerinin bügünkü durumlarını, kâh ken- di ağızlarından ve kâh tarafsız kaynaklardan toplanmış olmak üzere, bü sütunlarda neşredece- iz. Bugün, Muhafazakâr Parti- ni seçim beyannamesini veri- de yatak adedi arttırılacak ve hase tabakıcıların dürümü islah edilecek- tir. Diş politika: Beyannamenin, diş politikaya ait parçasında, Muhafazakâr Parti, Sov- yet yumruğu altında ezilen devletler a Te, tamamen kaybolmuş — nazariyle T baktığım ilân etmektedir. Birleşmiş Milletler esası dahilinde mür ive demiryolları idareleri Yeni: | hakka dayanan bir hürriyet — rejimi len Çerkilâtlandırılarak ademi mer- | kurmak için, Büyük — Britanyanın kezileştirilecektir. Ziraatte himayeli fiyat usulüne devam edilecektir. İç piyasada yer- N müstahsile rüchan hakkı tanına- cak, sebze ve meyve zirsati himaye edilecektir. Küçük toprak sahiple- Tine, toprak satın almak fırsatı ve- rilecek, ziraatte devletçiliğe ve dev- det ziraatine yer verilmiyecektir Sosyal dâvalar; fazakâr Parti, Batı Birliği ve Amerika ile daha sı- Ki bir İşbirliği yapması — Jâzımdır. Britanya İmparatorluğu ile Milletler Câmlasının refahına yarar her türlü faaliyet fiilen desteklenecektir. Hin- distan, Pakistan ve Seylânla — yeni teessüs den münasebetlerin Inkigafı in, elden gelen / yapılacaktır. “Pransa ve diğer dost devletlerle elele, Avrupada daha küvvetli. bir birlik yaratılmasına gayret edeceğiz. Avrupa, Asya veya başka yerlerde, bütün Milletlerin, — gizli veya açık komünlat tehlikelerine — mukavemet edebilmeleri için, Birleşik Devletler. le kardeşçe işbirliği yapmak, başlır €a gayemizdir. Mülli müdafaa: Birleşmiş — Milletler ” otoritesine meydan okundukça,, mecburl asker- lik hizmetinden vazgeçilemiyecektir. Ancak, bu husustaki masraflar, mu- harebe kifayeti düşmeden de indi- rilebilir. Anayasa ve iç politik Muhafazakârlar, İngilterenin, “de- mokratik müesseselerini eski ap'ane- lerine irca edecekler ve partiler üse tündeki meşru mevklne getirecek- lerdir. Anayasa meselesinde kat'l an- laşmaya varmak ve Lordlar Kama- rasında, — münhasıran — veraset yolu ile mevki almak usulünü kaldırmak- Ja aslahat yapmak için bütün par» tilerin iştirakiyle büyük bir. konfe- Yans toplanacaktır. istihsali ve an İşsiz- icap ettiğine dair kendisine atfedilen — noktal nazarı, şiddetle reddetmektedir. Muhafaza- kâr politikanın en mühim gayelerin- den birisi, kütle halinde — İşsizliğe mâni olmaktır. Parti, işçi haklarını Koruyacak tedbirleri alacaktır. “Sosyal emniyeti, sağlam esasla- Ta dayamak azmindeyiz. Temin e- deceğimiz seviyenin - dununa kimse düşmiyecek ve herkes bu seviyenin üstüne çıkmaya teşvik — edilecektir. Sosyal yardımları kısmak niyetinde bulunduğumuz. hakkındaki telkinler yalandır.,, Mesken politikası Her aileyi mümkün mertebe çabuk Mmüstakil mesken sahibi kılmayı ga- 'ye edinen Muhafazakâr Parti, müs- fakillen inşaat yapmak — İstiyenlere imkân verecek ve bina büyüklüğünü tahdit etmekle beraber, inşaatı ser- best birakacaktır. — Mesken buhranı devam ettikçe, kira kontrolü kaldı. rılmıyacaktır. Yazanı Plerre LORMEL tanı fethedenler, bu arada İngilizler tarafından muhafaza edilmek isten- bir insanlar çoğalmışlar ve üremiş ler, nihayet 60 milyonluk- muazzam YENİ İSTANBUL Tarih görüşleri v iki tâbir, bugün bize ga- rip görünebilir; fakat — Os- manlı tarihinde mühim tılahi mânaları vardır ki bu kısa yazımızda anlatmak İstiyoruz: Yıldirim. Bayezid, — Timurlenge esir düşerek İmparatorluk büyük bir tehlikeye düştükten sonra tah: ta geçen Çelebi Sultan Mehmet, Ankara — muharebesinden alınan derslerden İstifadeye koyuldu. Ve her şeyden önce binicilik talimle- rine ehemmiyet verilmek lüzumu- 'nu anladı. Kendisi Merzifonda bu. Tunürken oğlü İkinci Sultan Mu- Yadı (yani Fatihin babasını) A masyaya memur etti. Bir taraftan kendisi, bir. taraftan — şenzadesi mahalli — süvariler ” yetiştirmese başladılar. Anadolunun zaten as- ker oğlu asker olan gençleri az zaman İçinde birbiriyle müsabı ka eder derecelerde raükemmel bi- nici oluyorlardı. Merzifonda - çok büyük Jahana, Amaayada da pek makbul bamya yetişirdi; hâla 4 öyledir ya.., Baba oğul hazırladık- ları süvari kuvvetleriyle karğılıklı bir manevra yapmağı düşündüler Şimdi nasıl meselâ (kırmızı kur Vetler), (mavi küvvetler). gibi ta- birler Kullanılıyorsa padişahın ten- sibiyle Merzifonlulara (Lâhanac Jar), Amasyalılara, (Bamyacılar) Unvanı verildi. İki askeri daireden ikişer yüz Türk dilâveri Merzifon- İa Amasya arasındaki (Sulu Ova) da karşılaştılar. İşte Osmanlı İm- paratorluğunda (Cündi) — denilen binicilerin pirleri bu kahramanlar. dir, Lâhanacı ve Bamyacı tâbirleri sonra da devam etmiştir. İstan. bulda meraklı gençler bu Jki fire kadan birini seçer, şöhret kazan. miş bir adamı kendisine usta dinerek. tâlime başlardı. Topkapı ve Beşiktaş sarayları civarındaki meydanlarda ata binerek dolu diz. gin binbir maharetle koşu yapan: lar, karşılıklı cirit — oynuyanlar, kargı kullananlar, ok atanlar, kı Jıçla dolaşanlar görülürdü. Bir bı Çük arşın boyunda, Üç parmak ka. Hinlığında (demirli) “ tâbir. edilen bir sopayı günde beşer, onar de- fadan başlıyarak her gün iki yüz kere tonrağa saplamak icap eder- di. Bu egzersizi yapan gençlerin Zitgide kolları, bazuları sertleşir, onlar için kılıç, kargı, ok, tüfek kullanmak ,ve bu Aletlerle hedefe isabet ettirmek, yıldırım. gibi ko- /gan atların Üstünde binbir hüner Köstermek müşkül olmazdı. İşte 0 zaman ustasının, izniyle (ace- mülikten çıkanlar (keskin) vani (mahir binici) olurlardı. Mükâfat kazanmak — mânasına Cöndül almak) bir tâbirdi ki ona mazhar olanlar halk - tarafından akla gösterilirdi. Öyle clrit Tobohçilar vardi Ki ellerin. eller deki harp Aletlerini minare yük. sekliğinden aşırırlardı. — Keakin biniciler arasında kılıçla beş, on, hattâ otuz kat islatilmiş kar Ki çelerini bir vuruşta ikiye ayıran Babaviğitler çoktu Miştir. Çünkü Hint milleti sınıflara ayrılırsa bu sınıfları birbirine düşür. mek ve böylece milli birliğinin ku- rulmasını önlemek daha kolay ola- bir kütle teşkil etmişler. Fakat bu mevzu ile uğraşan bazi külmlere göre, Dokunulmazlığın bası Jangıcı tamamiyle başka bir. muhi. yet taşımaktadır. Bu son nazariyeye | SKt göre Orta Asyadan gelen uzun boye| — Her ne kadar Dokünülmazlık ar- ha Y aannn Aryesler Hindetan :| tak mercat deküme de keritlere v bi kalabalık bir memlekette ırkları- | fikri kabul ettirmek zamana müte- TU muhafaza — edebilmek için Kast | vakkıftır. Nüfusunun yüzde 92,5 u o- alstemini icat etmişlerdir kuma yazma bilmiyen Hindistanda Kast sistemi ve onun neticesi mey- | bu gibi yenilikler derhal — tatbikat dana çıkan Dokunulmazlık, Hindis. | sahasına intikal edemiyor. Sün dÜ Şimdi biraz evvelki uğultu yerine kor: kulu bir süküt! Herkes heyecan İçinde, Yal tuz Ürsül Halam sakin, kulağıma: — Ortadaki büyük, sarışın — melek, diy fisıldıyor, Cebrall olsa gerek. Vaktiyle bizim mahallenin mağazalarından hirinde küçük bir heykelini görmüştüm ve., — Süs, hala, borusunu öttürüyor, bak. Kısa bir boru sesi duyuluyor. Sonra, pa- nayırlarda, cambazhane kapılarındaki çığır kanlar gibi büyük, bir kâğıdı açarak, devâah ” bir hoparlörden çıktığı sanılan parlak ve tan- 'nan bir sesle şu İlânı okumaya başlıyor İLAN “Bâlâdan verilen en ilân edilmiştir “Bir aydanberi, borular öterek, kıdem duymayanlara söylesin!, Melek sözlerini henüz ilerimizde, üstüne İrle, kayamet günü Tasiyle, beşeriyetin — başlangıcından — bugüne rek okumaya başladı. 'ya koca herif! kadar uykuya yatmış olan milletler kaldırı- Ne buyuk geref hiristiyanim — Ne münasebet hiyor, İsada benim umudüm aşkim bende İdi. İnsan en “Bugün sizin sıranız geldi. Beyler! Hanımlar! Dirilenlere sükün tav- siye ederiz. 'Herkesin huzuruna çıkarak hasenat ve seyylatından hesap vereceği Mahkeme-i Küb- rA “geref Vadisi, nde kurulmüş. bulunuyor. 'Daha şimdiden orada, ilk muhakemeleri yapılacak olanlar toplanmıştır. Vâdiye giden yolların kalabalıktan — tıkanmasına mâni ol- Mak için, sevkiyat sıra ile yapılacak ve her /Âay ancak otuz biner kişilik kafileler halinde hareket edilecektir. “Bu sebepten, Paris muntakasında diri- lenlerin gayrimuayyen — bir müddet — burada ikametleri göz önünde tutularak şu karar- lara. varılmıştır: “Gayri menküllerin müteaddit defa inti- kalleri düşünülerek ve her türlü hukuk ihti- Jâflarının önüne geçmek İçin herkese birer ikametgâh vesikası verilecektir. “Pariste tabif hayatın avdetine intizaren “Melekler İdaresi,, halkın iaşesini temin ede- cektir. “Bugün şehir içi ve şehir dişi kabris- tanlarında uyandırılanların sayıları pek faz- J4 olduğundan mühterem dirilenlerden,, emir yerilmedikçe — Per Laşez'den — ayrılı Yalnız odir. benim Hiristiyanim. Borulü melek sert bir — Susunuz, diye haykı kahvede mi sandınız? kıhı rüz, diye yaptım! . düydüm. ilk daki ni heras havası, yi bırakmıştı. fakat mücizenin vukuuna inanamıyan karı kocalar, yorlardı. oluyordu: — Hey... Perake ailesi. Ve garip bir mükâlem — Yine buluştuk. Bayan Menu nasıllar? — Sormayın... dirilir haşladı. ki, âdeta kabir geliyor. katiyen rica olunur. YüYdük, düymadik. demeyin. altın. harflerle ilesi, yazılı zengin bir makberenin önünde toplanmış cemant arasından bir ses yüksele- hüristiyanim Mahcup olan adam sustu, ailesi efradı — Ne olur olmaz, meleklere hoş görünlü- simdi Birbirlerini bulduklarına ihtiyarlar sevinç gözyaşları içinde kucaklı Bir mezardan ötekine, — Heyi Hey! Düpon'lar! Sizde ne va dirilmez. beni öyle Bir ihtiyar homurdanıyordu. Otomobillere televizyon konulacak mı ? Londra — Geçenlerde Tngilterede açılan bir sergide teşhir olunan oto- mobillerden birine televizyon konul- müş olduğu. görülmüstü. Cihaz, —ön oturma yerlerinin arasına yerleştiri!. miş ve yalnız arkada sturanlar ta- rafından — seyredilebilmiştir. — Ser- Biyi ziyaret edenler bu yenilikle çok Duyanlar bitirmişti ki, biraz “Jako-Levi dayanakim — Emin ol, ırdı, kendinizi yar- Kendir ilişti amma, Jako-Levi makberesi ma gu sözler geliyor. — E.. Daha yavaş uyandıramazlar ikalarda bir. nevi düyü neşeye memnun olan, — fa yazık oldu. Osmanlı İmparatorluğunda binicilik Lâhanacılar - Bamyacılar — Aman bu güneş.. Bilseydim, şgemsiyemi de koymalarını Bir ses duyülüyor. — Vay sen misin gördüğüme memnun oldum. Düşünüyorum da, hani seni karımla yakalamıştım. çirkin bir şeyi nasıl yapar? 'ne de olsa arkadaştık. Seni öteki dünyaya yollayışıma pişman olmuştum. Nerede kaldı. ki, birke per-i saika satan bir herifle kaçıp , ötede beride, kaç bucak olduğunu Yazan: Ali Canip YÖNTEM Binici yetiştirmek, — saraya ve hükümdara mahsus değildi. Ana- doluda (Dirlik) sahipleri yani hâs zeamet ve timara malik olanlar kendi sahalarında aaker yeliştirir. lerdi. Bahsimizin bu cephesi de Mühimdir. Kısacık izah edelim: Dirlik, geçim işi demekti. Osman- h saltanatında arazi halkındı. Fa- kat arazi hâsılatının onda biri bu (Dirlik sahipleriynindi. Üçe ayrı: dan (dirlik)ten hâslar, padişaha, gultan ve şehzadelerle vüzeraya: Beylerbeylerine — ve — mirilivalara mahsustu. Bu hâslar memuriyet- lerle kalmdi. Muharebe olunca hâs Sahibi kaç Yüz bin akçe hâs varsa 'Ona göre tam teçhizli asker gö: türmeğe mecburdu. Meselâ on yük akçe hâsı olan bir beylerbeyi iki yüz silâhli ile yollanmak kanun İktizası idi. Ekseriya bu paşalar, bir kaç misli fazla cebeli yani si: Jâhlı çıkarırdı ki bunlara (kapısı mükemmel) denirdi. Ötekiler de yani zenmet ve timar sahipleri de tahsisatlarına göre asker yetiştir. meğe ve müharebe olunca bunlar- Ja orduya katılmağa mecburdular. Bir timar ve zeamet mahlâl olun- ca ölenin vuruşmağa muktedir ço- cuğuna verilirdi. Bu usulün eski devirlerde binbir faydası — görül- Müstür: Harp ne kadar uzasa Os- Manlı ordusunda asker eksilmez- di. Çünkü mahlüâl olan bir timara hemen on İstekli çıkardı. Timar Sahipleri, — yurtlarının - muhafımı hükmünde 1di. Ahali bunları büyük tanır, eşkıya türeyemezdi. Türese bile bunlar ahali vasıtasiyle der- hal tepelenirdi. Timar — babadan oğula kalacağı için dirlik içinde- ki arazinin mâmür olması menfa- atleri iktizası idi. Ahaliye tohum tedarik ederler, boş toprak bırak- Mazlardı. Timar sahipleri ve ço: cukları kücük yaştan itibaren ata binmek, silâh kullanmak ve bun- larda maharet göstermek mecbu- Tiyetinde idiler., İşte bu. sebeple bilhassa zeamet ve timar sahipleri Büzel beygir yetiştirmeğe, memle- ketlerinin her tarafını di menfantleri icabi ole Tışırlardı. Bu güzel usul on altıncı asırdan itibaren yavaş yavaş bo- zulmağa başladı. Tarih, — Kanuni devrinde çeşnigir başılıktan be lerbeyliğe çıkan Köse Husrev Pa- #ayı rüşvetle dirlik verici olarak Bösterir. Özdemir oğlu — Osman Paşa, kahraman bir vezir olmakla beraber dirlik mahlüllerini kendi mensuplarına verdirmekle usulün bozulmasına sebep olanlar arasına katılmıştır. Gitgide is büsbütün çığrından çıkmış, meşhur Rüstem Paşanın saraya mahsus — hâsları (mültezim)lere vermeğe başlama- S1 usulü, ötekilere yani tâ Umar. lara kadar sirayet etmiş, (iltizam » heticesinde — çifiçileri zulüm ve Memleketi bakımsızlık perişan et Miştir. Muhtelif tarih Kitapları a- rasında meselâ Mansurizade Mus- tafa Poşanın (Netâyic-dl Vukuât » ile (Koçi Bey risalesi) bize bu fâ- elaları tafsil eder. alâkadar olmuşlardır. Fikat, henüz tecrübe devresinde bulunulmaktadır. Ötomobilde — televizyon — bulunması, keyfiyetinin polis takibatında, nan hirsiz Veya katilin, yola çıkmış olan memurlara eşkâlini göstermek süretiyle, çok faydalı olacağı düşü- nülmektedir silyalı. — Evet, gey varsa (l Zd — Bvet, bilmiyorum. — Bak, tar, İti an, nudım. yanıma — — Aziz iyet ederdim. — mi sikiliyor — Nasil Satürnen.. — Doğrüsü ni başkasiyli Halam — Doğr Darılmadın u? Zaten kabahat A dostüna kargı böyle de malüm a. başına Ahir Ay sonra, karır Bittiydi. Halam birkaç defa — gözüme — — Vah #imdi elime bir geçirirsem, dün- — nasıl Bösteririm, — Öyle, #eyler. Biraz ai tarafından kulağı- miy- cağım, Beni: di bu uğursuz oğlu uğursuz melekler! Masra- - cemle, görm Bak, ne kapı kalmış, ne duvar.. — kacağımı, bi altüst etmişler. aıvıştım. henliz tamamiyle — Her tarafı anneler, çocuklar senlenenler — dü: — Ne talihsizlik. dedi, Amerikaya giderken yolda gemileri battı da denizlere. gömüldüler. kucaklaşırdık. Lâkin zararı yok, her 'Şefaat Vadisi, böyle büyümüş görünce şaşıracaklar. gükken bırakmışlardı. — Öyle halacığım ya. Fakat bizim bura- Marsel? Yeğenimiz. başlıyordu; ne yok? duşür, halde İT azabi. diyeceğim Halam da, kabristanda cereyan eden bu hem hazin, hem gülünç manzaralara bakıyor- — Peki, ananla — baban — hiç? Hoş, ni Buna bet.Bül Yokaa burada hep bu- yatıyorduk. 'nde görüşeceğiz. Seni Pek kü- giyinmiş bir di ve sordu: — Berbi lacak, Marsel, oluyorum ? Kaba, geveze bir berber Mar- M Marsel sağdı. Sonra o da buraya mi gömüldü, geliyor. Epey ihtiyarlamış amma, yine de ta- İk kucaklaşmalardan sonra, endişeli olduğunu farkettim: fada medfun. Ne kadar kıskançtı bilirsin, Be- ci defa evlenmiştin. — Bir tane olsa neyse, 'ya, üçüncü defa bir dü - bugün böyle olacağını. Ş edeceksin? Bir. numaralı zevcem rafına bakınıp durüyo — Şimdilik Monmartr kabristanında. başıma iş açtı! Şunun gurasında rahat rahat —NĞ 'atro kronikleri | 6©7 .. Sizin H Muammer Karaca 0- peret . Grüpü, yakın ihte memleket ( k bir tur- neye çıkıyor. UAMMER Karaca bir hususi sahne, yani devlet veya belediyeden yardım gör- meyen bir tiyatro heyeti için mühim Opereti, bir. muvaffakıyet gösterdi. — "Sizin Sökak,, ismi ile temsil etmekte oldu- gu şarkılı, danslı vodvilin ellinel de- fa oynanışı — münasebetiyle — gehrin duvarlarını ilânlarla kapladı. Haki- Katte, şu Satırlar çıktığı gün, oyu- 'nun yetmişinci gecesine varmış bu- dünüyoruz. ve tiyatro Aleminde en- der bir hâdise olarak, belki yüzüncü temsile de erişeceğiz. Filhakika, ev-. velki akşam, kar fırtınası ve tipi içinde tiyatroya gittiğimiz - zaman, anlonü dolu gördük, Seyirciler ara- Sında, — İstanbul — Vali ve Belediye, Reisi de bulunuyordu. Temsilin muh- telif parçaları, halk tarafından al- kışlanıp tekrar ettiriliyordu. Muammer Karaca'nın müvaffakı-, yet sırlarından biri, herhangi bir e- serin temsilinde. gösterdiği seyyali- yet, zemin ve zamana uygun, günün hâdiselerinden mülhem, mizah hu- dudünü aşmayan kelime oyunları va| hareketlerle, esas mevzua çeşni ver- mesinde, bunu — seyircilere bir nevi ikramiye halinde — tattırmasındadır. Bu bakımdan sanatkârı, öz ve haki- Kİ mânasiyle — tuldatçıların — başına geçirebiliriz. Öz ve hakiki mânasiy- le dedik, zira, alelâmum. tuldatçılar malüm bir takım tekerlemeleri, us- talarından öğrendikleri - tarzda de- vam ettire dururlar, pek azı, kendi. derinden bir şey katabilir. Muammer Karaca öyle değildir. O, geçenlerde ölen büyük Fransız sanatkârı Dı din'in anladığı, tatbik ettiği ve mektep haline getirdiği tarzında yürümektedir. — Vakan, hu tarz, sahnede, bir tek sanatkârın an- Jayişiyle tatbik edilemezse de, Mu- ammer Karaca, bunu kendi imkân ve kabiliyeti nisbetinde, belki de in- #iyakt olarak fora etmektedir. Etra- fındaki sanatkârlar, kendisini bu sa- hada takip ettikleri — takdirde elbet daha esaslı temsiller - görürüz. Mu- ammer Karaca'nın yanında erkek- ler arasında en kabiliyetli - unsur Hafız,, dır. Mehmet Ali, sanat ha yatı bizimkinden çok İleri - memle- ketlerde yetişmiş bulunsaydı, sayılı #öhretler arasına girerdi. Karakter artisti olarak cid. tuldatçılık ve kompozisyon den usta olan bu aktörün, zaman za- man, zoraki taklitlerde harcanması- ni doğru bulmuyoruz. Kadınlar arasında, — Karaca tru- Olabilir. Harhalde bildiğim bir k karısı buraya gömüldü. Bir daha mı evlendi? Fakat ben öldüğüm — zaman bak hala. İşte yeğen Hani ya, meşhur Jâf- Marsel bize doğru dedim, yeğen, bir şeye can 1 sıkılmasın evlât, ilk karım bu- e görünce belâ çıkarır, gülümsüyordu: u, dedi, o öldükten zonra ikin- © da öldü, eh, ben Ne de olsa eski toprak... 'Tek ömrüme kadar oturacak değilim a evlendim. Bilseydim 'Ne yapacağız şimdi? gülmeden kırıhyor zavallı yeğen vah, üç karı ile Hem Üçü de kaplan gibi kıskanç uzaktan Filomeni gördüm. Birisini arar gibi et- du. Herhalde ben ola- Felisite ile, yanl Üç numaralı zev- nesin diye, ona gelip sizlere ba- İraz sonra döneceğimi söyliyerek iki numaralısı nerede korkulacak bir şey yok. O Amma gider miylm leredeyse o da çıkagelir. Vay ca> itün bu evlenmeler, dirilir dirilmez Bu exnada, eli yaşlarında, siyah etbiseter - || adam yanımıza yaklaşarak eğil- yer Bay Marsel ile mi müşerref — Devamı var — sokak” t Sizin Sokak işiraj Yedvü'operet'len D Daha Ük sahneye çıkışında 'ne bU: Yük bir kabiliyete “sahip olduğunu gördükümüz — Güzin “ne yazık Ka 'Sizin Sokak,, da rol almış değiirir Bu itibarla “bir tarartan ” yükacü temsilini görmek temennisinde buku: nürken, diğer taraftan Güzini barka ezerde rol alır Ümidiyle, eserin 'bir A evvel bitmesini bile İatiyoruz Toto, kapıcı kadın — rolünde öyle bir. tip yarattı ki, uzün zamar ha- tıralardan. silinemiyecektir. “Sizin Sokak,,ın lk temsillerinda görüp beğendiğimiz İffi'yi bu mefer Sahneye fazla hâkim, gördük, Run- dan kasdimiz şüdür: — Bir artistin sahnede, evinde oynar kadar rahat olması güzel bir şeydir, amma >ir €v sahibi misafirleri — bulunduğunu. unutacak kadar lâkayt olmamak icap eder. Tiyatronun misafirleri de se. yircilerdir, seyirciler, misafirler gibi ezbere sözlerden ve jestlerden rannt- mz olurlar. Artist, olgunluk ile alış. kanlık arasındaki farkı — kavradığı güN muvaffakıyetin anahtarını eline almış bulunur. Nitekim — Muam Karaca, bu anahtara sahiptir. Bi arkadaşları onu bu yolda takip et melidir. * Muammer Karaca, mart ayı niha- yetinde, büyük bir türneye çıkıyor. İik merhale Atina, sonra Kıbris. ve zühayet Ankara, Muammer Karaca'nın Atina hati — şimdiden bir. sanat Mmahiyetini iktisap nistanda türkce sının, Türkiyede rumca —h , daha yüksek bulunduğunu. tanın İstanbul Başkonsole yordü. Nere ki, Karaca'nın temsil etti İki memleketin sahnelerinde müte- addit defa verilmiş mevzulardan alı- Rip kolayca anlaşılacak şekilde t Üp edilmiştir. Türnenin — bir gepheden dikkate değer oluşu, nn zamanlarda mühtelif vesilelerir. ve #ırf anlaşamamazlık yüzünden orta- ya çıkan soğukluğu — izale etmek ih- timalidir. Şayet Muammer Karaca, futbol ve politika sahalarında beli- ren yabani otlara, tiyatro sahnesin. de çiçek açtırabilirse, sanatın mil- letler arasında en küvvetli bağ ol duğünü bir kere daha göstermiş o- lacaktır. — fa. Paris mektubu: Fransada ressamların durumu 1900 de Paris Beynelmilel Sergisi münasebetiyle ihşa edilmiş olan iki sergi sarayı, Grand Palais ile Petit Palais binaları resim sergilerine tah- is edildiği halde, son senelerde daha çok teknik ve ticari sergiler için kul- lanılmaktadır. Son olarak Büyük Sa- rayda yapılan Cocuk Sergisinin de büyük çotuk eşyası ve oyuncak ma- Razalarına bir ilân ve reklâm vasıta- #i olmaktan kurtulamamış — olmamı, Fransız matbuatında şikâyetlere yol açmıştı. Bütün bu ticari faaliyet asıl sanat sergilerine engel — olmaktadır. Bu sebepten — sayısı 10 bini - bulan Fransa ressamları, sanat münakaşı Jarını bir tarafa birakarak, — Büyük Sarayı İşgal etmeye karar vermişler ve bu kararlarını devlet makamlarına bildirmişlerdir Bu sebepten ressam birlikleri, ni- aandan temmuza kadar me pahasıns olursa olsun, Büyük Sarayı füzul iş altına almağa Ve Pariste bulunaz bütün ressamların eserlerini — orada ba göstermeye karar vermişler ve yanatta- bulunmuşlardır İcabında tavanlara, yerlere, nere ye olursa olsun resim koyacağız ki bütün eköllere, bütün . ressamlara hakları verilmiş olsun. Hükümet bu kararımıza karşı gelecek olursa, kuv: vete başvurmaya hazırız. Bizce sen Ki binalarında sanat eserleri teşhir et mek Fransa için son model patatet kesme makineleri göstermekten daha mühim ve şereflidir Görüyorsunuz ki, öl: çüde sanatseven bir memleket olarak geçinen Fransada da resim Ve resaa: mın geçimi meselesi pek parlak bir durumda değildir. beynelmil AN. — #İBİNELEEŞEBRENE., Yd p ee Pa SSP .T -Pr

Bu sayıdan diğer sayfalar: